Kur'an İçerisinde Arama
Sayfayı Yenile
Arapça Metin Arama (Harekeli)
Aranan Kelime : le
Aranan Yer : Arapça Kelime Meali (Latin Harfleriyle)
Bulunan Sonuç : 9564
-
1-Fâtiha 2
el âlemîne : âlemler.
-
1-Fâtiha 7
ellezîne : ki onlar
-
1-Fâtiha 7
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
1-Fâtiha 7
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
10-Yunus 2
ellezîne âmenû : âmenû olan (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler
-
10-Yunus 2
lehum : onlar için
-
10-Yunus 2
kâle el kâfirûne : kâfirler der ki
-
10-Yunus 2
le sâhırun : mutlaka bir büyücüdür
-
10-Yunus 3
ellezî halaka : ki o yarattı
-
10-Yunus 4
ileyhi : ona
-
10-Yunus 4
ellezîne âmenû : âmenû olan (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler
-
10-Yunus 4
ve ellezîne keferû : ve inkâr eden kimseler
-
10-Yunus 4
lehum : onlar için
-
10-Yunus 5
ellezî ceale : ki o kıldı (yarattı)
-
10-Yunus 5
menâzile : menziller, yörüngeler
-
10-Yunus 5
li ta'lemû : bilmeniz için
-
10-Yunus 5
ya'lemûne : biliyorlar
-
10-Yunus 6
el leyli : gece
-
10-Yunus 6
le âyâtin : âyetler, alâmetler, deliller
-
10-Yunus 7
ellezîne lâ yercûne : dilemeyen kimseler
-
10-Yunus 7
ve ellezîne : ve o kimseler
-
10-Yunus 9
ellezîne âmenû : âmenû olan (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı dileyen) kimseler
-
10-Yunus 10
rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbine
-
10-Yunus 11
ve lev : ve eğer
-
10-Yunus 11
isti'câle-hum : onların acele istemeleri
-
10-Yunus 11
le kudiye : yerine getirilirdi
-
10-Yunus 11
ileyhim : onlara
-
10-Yunus 11
ellezîne lâ yercûne : dilemeyen kimseler
-
10-Yunus 12
fe lemmâ : fakat ..... olduğu zaman
-
10-Yunus 12
en lem yed'u-nâ : bize dua etmedi (dua etmemek)
-
10-Yunus 13
ve lekad : ve andolsun ki
-
10-Yunus 13
ehlek-nâ : helâk ettik
-
10-Yunus 13
lemmâ zalemû : zulmettikleri zaman
-
10-Yunus 15
aleyhim : onlara
-
10-Yunus 15
kâle : dedi
-
10-Yunus 15
ellezîne lâ yercûne : dilemeyen kimseler
-
10-Yunus 15
lî en ubeddile-hu : onu benim değiştirmem
-
10-Yunus 15
ileyye : bana
-
10-Yunus 16
lev : eğer
-
10-Yunus 16
mâ televtu-hu : onu okumazdım
-
10-Yunus 16
aleykum : size
-
10-Yunus 16
lebistu : kaldım, bulundum
-
10-Yunus 17
azlemu : daha zalim
-
10-Yunus 18
lâ ya'lemu : bilmiyor
-
10-Yunus 19
fahtelefû (fe ihtelefû) : bundan sonra ihtilâfa, (anlaşmazlığa) düştüler
-
10-Yunus 19
ve lev : ve eğer
-
10-Yunus 19
le kudiye : mutlaka vuku bulurdu, olurdu, hüküm verilirdi
-
10-Yunus 20
lev lâ : olmaz mıydı
-
10-Yunus 20
unzile : indirildi
-
10-Yunus 20
aleyhi : ona
-
10-Yunus 21
lehum : onların
-
10-Yunus 21
rusule-nâ : resûllerimiz
-
10-Yunus 22
huve ellezî : odur
-
10-Yunus 22
lehu ed dîne : dîni ona
-
10-Yunus 22
le in : eğer olursa mutlaka
-
10-Yunus 22
le nekûnenne : biz muhakkak olacağız
-
10-Yunus 23
fe lemmâ : ama, olunca, olduğu zaman
-
10-Yunus 23
ileynâ : bize
-
10-Yunus 24
fahteleta (fe ihteleta) : o zaman karışır
-
10-Yunus 24
aleyhâ : ona
-
10-Yunus 24
leylen : gece
-
10-Yunus 24
lem tagne : olmamış (zenginleşmemiş)
-
10-Yunus 26
li ellezîne : o kimseler için (vardır)
-
10-Yunus 26
ve lâ zilletun : ve ne de bir zillet, hakirlik, küçük düşme (yoktur)
-
10-Yunus 27
ve ellezîne kesebû : ve kazanan kimselerin
-
10-Yunus 27
zilletun : bir zillet, hakirlik, küçük düşme
-
10-Yunus 27
mâ lehum : onlar için (onların) yoktur
-
10-Yunus 27
min el leyli : geceden
-
10-Yunus 28
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere
-
10-Yunus 28
ve kâle : ve dediler
-
10-Yunus 29
le gâfilîne : mutlaka, gerçekten habersiz, gâfil olanlar
-
10-Yunus 30
mâ eslefet : geçmişte yaptıklarıyla (selef olan şeyler)
-
10-Yunus 30
ve dalle : ve uzaklaştı
-
10-Yunus 33
alellezîne (alâ ellezîne) : o kimselere
-
10-Yunus 35
fe mâ lekum : artık size ne oluyor
-
10-Yunus 37
ellezî beyne yedey-hi : onların ellerinde olanı (onların elleri arasında olanı)
-
10-Yunus 37
ve tafsîle : ve tafsilatlı (ayrıntılı) olarak açıklar
-
10-Yunus 37
el âlemîne : âlemler
-
10-Yunus 39
lem yuhîtû : ihata edemediler, kavrayamadılar
-
10-Yunus 39
ve lemmâ : ve olmadıkça
-
10-Yunus 39
ellezîne min kabli-him : onlardan önceki kimseler
-
10-Yunus 40
a'lemu : iyi bilir
-
10-Yunus 41
ve lekum : ve sizin
-
10-Yunus 42
ileyke : sana
-
10-Yunus 42
ve lev : ve ise, olsa
-
10-Yunus 43
ileyke : sana
-
10-Yunus 43
ve lev : ve ise, eğer
-
10-Yunus 45
lem : olmadı
-
10-Yunus 45
ellezîne kezzebû : yalanlayan kimseler, yalanlayanlar
-
10-Yunus 46
ellezî naıdu-hum : onlara vaadettiğimiz
-
10-Yunus 46
fe ileynâ : böylece, sonunda ..... bizedir
-
10-Yunus 52
kîle : denildi
-
10-Yunus 52
li ellezîne zalemû : zulmedenlere
-
10-Yunus 53
le hakkun : kesin olarak haktır (gerçektir)
-
10-Yunus 54
ve lev : ve olsa
-
10-Yunus 54
zalemet : zulmetti
-
10-Yunus 54
le iftedet : mutlaka feda ederdi (etti)
-
10-Yunus 54
lemmâ : olduğu zaman
-
10-Yunus 54
lâ yuzlemûne : zulmedilmezler (haksızlığa uğratılmazlar)
-
10-Yunus 55
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
10-Yunus 56
ve ileyhi : ve ona
-
10-Yunus 59
mâ enzele âllâhu : Allah'ın indirdiği şey
-
10-Yunus 59
lekum : sizin için, size
-
10-Yunus 59
ve halâlen, : ve helâl
-
10-Yunus 59
lekum : size, sizin için
-
10-Yunus 60
ellezîne yefterûne : iftira eden kimseler
-
10-Yunus 60
le zû fadlın : elbette büyük fazl sahibi
-
10-Yunus 61
aleykum : sizin üzerinize
-
10-Yunus 62
aleyhim : onlara
-
10-Yunus 63
ellezîne : o kimseler
-
10-Yunus 64
lehum el buşrâ : onlara müjde vardır
-
10-Yunus 64
lâ tebdîle : değişmez
-
10-Yunus 66
ellezîne yed'ûne : dua eden kimseler
-
10-Yunus 67
ellezî ceale : ki o kıldı, yaptı
-
10-Yunus 67
lekum : sizin için
-
10-Yunus 67
el leyle : gece
-
10-Yunus 67
le âyâtin : elbette âyetler vardır
-
10-Yunus 68
veleden : bir çocuk (veled)
-
10-Yunus 68
lehu : onun
-
10-Yunus 68
mâ lâ ta'lemûne : bilmediğiniz şey
-
10-Yunus 69
ellezîne yefterûne : iftira eden kimseler
-
10-Yunus 70
ileynâ : bize
-
10-Yunus 71
aleyhim : onlara
-
10-Yunus 71
iz kâle : dediği zaman, demişti
-
10-Yunus 71
aleykum : size
-
10-Yunus 71
aleykum : sizin üzerinize
-
10-Yunus 71
ileyye : bana
-
10-Yunus 72
tevelleytum : yüz çevirirseniz, dönerseniz
-
10-Yunus 73
ellezîne kezzebû : yalanlayan kimseler
-
10-Yunus 74
rusulen : resûller
-
10-Yunus 76
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
-
10-Yunus 76
le sıhrun : mutlaka bir sihirdir
-
10-Yunus 77
kâle : dedi
-
10-Yunus 77
lemmâ câe-kum : size geldiği zaman
-
10-Yunus 78
aleyhi : (onun) üzerinde
-
10-Yunus 78
lekum : sizin için
-
10-Yunus 78
lekumâ : siz ikiniz
-
10-Yunus 79
ve kâle : ve dedi
-
10-Yunus 80
lemmâ : olduğu zaman
-
10-Yunus 80
kâle : dedi
-
10-Yunus 80
lehum : onlara
-
10-Yunus 81
fe lemmâ : artık, olduğu zaman
-
10-Yunus 81
kâle : dedi
-
10-Yunus 81
amele el mufsidîne : fesat çıkaranların amelini
-
10-Yunus 82
ve lev kerihe : ve kerih görse de (istemese de), hoşlanmasa da
-
10-Yunus 83
le âlin : çok kibirli, büyüklük taslayan, üstün (zorba)
-
10-Yunus 83
le min el musrifîne : haddi aşanlardan, müsriflerden, azgınlardan
-
10-Yunus 84
ve kâle : ve dedi
-
10-Yunus 84
fe aleyhi : artık ona
-
10-Yunus 87
kıbleten : kıble olarak
-
10-Yunus 88
ve kâle : ve dedi
-
10-Yunus 88
ve emvâlen : ve mallar
-
10-Yunus 89
kâle : dedi
-
10-Yunus 89
sebîle : yol
-
10-Yunus 89
ellezîne lâ ya'lemûne : bilmeyen kimseler
-
10-Yunus 90
bi benî isrâîle : İsrailoğullarını
-
10-Yunus 90
kâle : dedi
-
10-Yunus 90
ellezî âmenet : ki ona îmân etti (inandı)
-
10-Yunus 90
benû isrâîle : İsrailoğulları
-
10-Yunus 92
le gâfilûne : elbette habersiz olan, gâfil olan kimseler
-
10-Yunus 93
ve lekad : ve andolsun ki
-
10-Yunus 93
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
10-Yunus 93
femahtelefû (fe mâ ihtelefû) : bundan sonra ihtilâfa düşmediler
-
10-Yunus 94
ileyke : sana
-
10-Yunus 94
ellezîne yakreûne : okuyan kimseler
-
10-Yunus 94
lekad : andolsun
-
10-Yunus 95
min ellezîne : o kimselerden
-
10-Yunus 96
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
10-Yunus 96
aleyhim : onlar üzerlerine, onların üzerine
-
10-Yunus 97
ve lev câet-hum : ve onlara gelse bile
-
10-Yunus 98
lev lâ : keşke olsaydı, olmaz mıydı
-
10-Yunus 98
lemmâ : olduğu zaman, olunca
-
10-Yunus 99
le âmene : elbette îmân ederdi
-
10-Yunus 100
ellezîne lâ ya'kılûne : akıl etmeyen kimseler
-
10-Yunus 102
misle : misli, benzeri
-
10-Yunus 102
ellezîne halev : yalnız, gelip geçenler
-
10-Yunus 103
rusulenâ : resûllerimizi
-
10-Yunus 103
ellezine âmenû : âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler)
-
10-Yunus 103
aleynâ : üzerimize
-
10-Yunus 104
ellezîne ta'budûne : sizin ibadet ettiklerinize, sizin kulluk ettiklerinize, taptıklarınıza
-
10-Yunus 104
ellezî yeteveffâ-kum : sizi vefat ettirir, ettirecektir
-
10-Yunus 107
lehu : onun için, onu, ona
-
10-Yunus 108
ve men dalle : ve kim dalâlette olduysa
-
10-Yunus 108
aleyhâ : kendi aleyhine (sorumluluğu kendi üzerinde)
-
10-Yunus 108
aleykum : üzerinizde
-
10-Yunus 109
iley-ke : sana
-
100-Âdiyât 6
le : gerçekten
-
100-Âdiyât 7
le : elbette
-
100-Âdiyât 8
le : gerçekten
-
100-Âdiyât 9
lâ ya'lemu : bilmeyecek
-
100-Âdiyât 10
ve hussıle : ve hasıl olanlar toplandı, toplanıp izhar edildi
-
100-Âdiyât 11
le : mutlaka, elbette
-
101-Kâria 6
sekulet : ağır geldi
-
102-Tekâsür 3
ta'lemûne : siz bileceksiniz
-
102-Tekâsür 4
ta'lemûne : siz bileceksiniz
-
102-Tekâsür 5
lev ta'lemûne : keşke siz bilseydiniz
-
102-Tekâsür 6
le : elbette, mutlaka
-
102-Tekâsür 7
le : mutlaka
-
102-Tekâsür 8
le : mutlaka
-
103-Asr 2
le : gerçekten, mutlaka
-
103-Asr 3
ellezîne : onlar, olanlar
-
104-Hümeze 2
ellezî : o ki
-
104-Hümeze 2
mâlen : mal
-
104-Hümeze 3
mâle-hu : onun malı
-
104-Hümeze 3
ahlede-hu : onu halid kıldı, onu ebedî kıldı
-
104-Hümeze 4
le yunbezenne : mutlaka atılacak
-
104-Hümeze 7
elletî : ki o
-
104-Hümeze 8
aleyhim : onların üzerine
-
105-Fil 1
e lem tere : görmedin mi
-
105-Fil 1
feale : yaptı
-
105-Fil 2
e lem yec'al : ve kılmadı mı, yapmadı mı
-
105-Fil 3
ve ersele : ve gönderdi
-
105-Fil 3
aleyhim : onların üzerine
-
105-Fil 3
ebâbîle : ebabil
-
105-Fil 5
ceale-hum : onları kıldı, yaptı
-
106-Kureyş 2
rıhlete : yolculuk, göçler
-
106-Kureyş 4
ellezî : o ki
-
107-Mâ'ûn 1
ellezî : ki o, olan, yapan
-
107-Mâ'ûn 2
ellezî : ki o, olan, yapan
-
107-Mâ'ûn 5
ellezîne : ki onlar, onlar ki
-
107-Mâ'ûn 6
ellezîne : onlar, ..
yapanlar
-
109-Kâfirûn 6
lekum : sizin
-
11-Hûd 1
fussılet : ayrı ayrı açıklandı
-
11-Hûd 1
min ledun : katından, tarafından
-
11-Hûd 2
lekum : size, sizin için
-
11-Hûd 3
ileyhi : ona
-
11-Hûd 3
kulle : her, tüm, hepsi, bütün
-
11-Hûd 3
fadle-hu : onun fazlını
-
11-Hûd 3
tevellev : yüz çevirirseniz
-
11-Hûd 3
aleykum : size, sizin üzerinize
-
11-Hûd 5
ya'lemu : bilir
-
11-Hûd 6
ve ya'lemu : ve bilir
-
11-Hûd 7
ve huve ellezî : ve odur ki
-
11-Hûd 7
amelen : amel olarak, amel
-
11-Hûd 7
ve le in : ve muhakkak ki eğer
-
11-Hûd 7
le yekûlenne : muhakkak ki derler
-
11-Hûd 7
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
11-Hûd 8
ve le in : ve eğer, gerçekten
-
11-Hûd 8
le yekûlunne : muhakkak derler ki
-
11-Hûd 8
leyse : değil
-
11-Hûd 9
ve le : ve elbette
-
11-Hûd 9
le yeûsun : mutlaka (tamamen) ümitsiz olur
-
11-Hûd 10
ve le in : ve muhakkak ki
-
11-Hûd 10
le yekûlenne : muhakkak derler ki
-
11-Hûd 10
le ferihun : şımarıktır
-
11-Hûd 11
illâ ellezîne : ancak o kimseler (onlar hariç)
-
11-Hûd 11
lehum : onlarındır, onlar için vardır
-
11-Hûd 12
fe lealle-ke : ve belki sen
-
11-Hûd 12
ileyke : sana
-
11-Hûd 12
lev : olsa
-
11-Hûd 12
lev lâ : olsa olmaz mı
-
11-Hûd 12
unzile : indirildi
-
11-Hûd 12
aleyhi : ona
-
11-Hûd 12
melekun : bir melek
-
11-Hûd 14
illem (in lem) yestecîbû : eğer icabet etmezlerse, edemezlerse
-
11-Hûd 14
lekum : size (sizin davetinize)
-
11-Hûd 14
fa'lemû : o zaman bilin ki
-
11-Hûd 14
unzile : indirildi
-
11-Hûd 15
ileyhim : onlara
-
11-Hûd 15
a'mâle-hum : onların amellerini, yaptıklarını
-
11-Hûd 16
ellezîne : o kimseler
-
11-Hûd 16
leyse : yoktur, değildir
-
11-Hûd 16
lehum : onlar için
-
11-Hûd 18
ezlemu : daha zalim
-
11-Hûd 18
ellezîne kezebû : yalan söyleyen kimseler
-
11-Hûd 19
ellezîne : o kimseler
-
11-Hûd 20
lem yekûnû : değildir, olmazlar, olamazlar
-
11-Hûd 20
lehum : onlara
-
11-Hûd 20
lehum : onlara
-
11-Hûd 21
ellezîne : o kimseler
-
11-Hûd 21
ve dalle an-hum : ve onlardan saptı, uzaklaştı (gitti)
-
11-Hûd 23
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
11-Hûd 24
mesele : durum, hal, örnek
-
11-Hûd 24
meselen : durum, hal, örnek
-
11-Hûd 25
ve lekad : ve andolsun ki
-
11-Hûd 25
lekum : sizin için, size
-
11-Hûd 26
aleykum : sizin için
-
11-Hûd 27
fe kâle el meleu : o zaman ileri gelenler dedi
-
11-Hûd 27
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
11-Hûd 27
misle-nâ : bizim gibi
-
11-Hûd 27
illellezîne (illâ ellezîne) : o kimselerden başka
-
11-Hûd 27
lekum : sizi (sizin için)
-
11-Hûd 27
aleynâ : bizim üzerimizde
-
11-Hûd 28
kâle : dedi
-
11-Hûd 28
aleykum : size
-
11-Hûd 28
lehâ : onu
-
11-Hûd 29
aleyhi : ona karşılık, ona (onun için)
-
11-Hûd 29
mâlen : mal olarak
-
11-Hûd 29
ellezîne âmenû : Allah'a ulaşmayı dileyen (âmenû olan) kimseler
-
11-Hûd 31
lekum : size
-
11-Hûd 31
ve lâ a'lemu el gaybe : ve gaybı bilmiyorum
-
11-Hûd 31
melekun : bir melek
-
11-Hûd 31
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere
-
11-Hûd 31
len yu'tiyehum allâhu : Allah onlara hiç vermeyecek
-
11-Hûd 31
a'lemu : bilir
-
11-Hûd 31
le : mutlaka, elbette
-
11-Hûd 32
cidâle-nâ : bizimle çekişmede, mücâdelede
-
11-Hûd 33
kâle : dedi
-
11-Hûd 34
lekum : size
-
11-Hûd 34
ve ileyhi : ve ona
-
11-Hûd 35
fe aleyye : o zaman benim üzerimdedir, bana aittir
-
11-Hûd 36
len yu'mine : asla inanmayacaklar (mü'min olmayacaklar)
-
11-Hûd 37
fîllezîne (fî ellezîne) : o kimseler hakkında
-
11-Hûd 37
zalemû : zulmederler
-
11-Hûd 38
ve kullemâ : ve her defa
-
11-Hûd 38
aleyhi : ona
-
11-Hûd 38
meleun : ileri gelenler
-
11-Hûd 38
kâle : de
-
11-Hûd 39
ta'lemûne : bileceksiniz
-
11-Hûd 39
aleyhi : onun üzerine, ona
-
11-Hûd 40
ve ehle-ke : ve aileni, senin ehlini
-
11-Hûd 40
aleyhi el kavlu : onların üzerlerine söz, onlar hakkında söz
-
11-Hûd 41
ve kâle irkebû : ve dedi binin
-
11-Hûd 41
le gafûrun : mutlaka mağfiret edendir (günahları sevaba çeviren)
-
11-Hûd 43
kâle : dedi
-
11-Hûd 43
kâle : dedi
-
11-Hûd 43
ve hâle beyne-humâ : ve ikisinin arasına girdi
-
11-Hûd 44
ve kîle : ve denildi ki
-
11-Hûd 44
ıbleî : yut
-
11-Hûd 44
ve kîle : ve denildi
-
11-Hûd 45
fe kâle : o zaman dedi
-
11-Hûd 46
kâle : dedi
-
11-Hûd 46
leyse : değildir
-
11-Hûd 46
leyse : değil, olmayan
-
11-Hûd 46
leke : senin
-
11-Hûd 47
kâle : dedi
-
11-Hûd 47
en es'ele-ke : senden istemekten
-
11-Hûd 47
mâ leyse : olmayan şey
-
11-Hûd 48
kîle : denildi
-
11-Hûd 48
aleyke : senin üzerine, sana
-
11-Hûd 49
ileyke : sana
-
11-Hûd 49
ta'lemu-hâ : onu biliyorsun
-
11-Hûd 50
kâle : dedi
-
11-Hûd 50
mâ lekum : sizin için yoktur
-
11-Hûd 51
aleyhi : ona (onun karşılığında)
-
11-Hûd 51
alellezî (alâ ellezî) : ona aittir
-
11-Hûd 52
ileyhi : ona
-
11-Hûd 52
aleykum : sizin üzerinize
-
11-Hûd 52
ve lâ tetevellev : ve yüz çevirmeyin, dönmeyin
-
11-Hûd 53
leke : sana
-
11-Hûd 54
kâle : dedi
-
11-Hûd 57
tevellev : yüz çevirirsiniz, dönersiniz
-
11-Hûd 57
ileykum : size
-
11-Hûd 58
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
11-Hûd 58
ve ellezîne : ve onlar
-
11-Hûd 59
rusule-hu : onun resûllerine
-
11-Hûd 61
kâle : dedi
-
11-Hûd 61
mâ lekum : sizin için yoktur
-
11-Hûd 61
ileyhi : ona
-
11-Hûd 62
kable : önce
-
11-Hûd 62
le fî şekkin : kesinlikle (şüphe) tereddüt içinde
-
11-Hûd 62
ileyhi : ona
-
11-Hûd 63
kâle : dedi
-
11-Hûd 64
lekum : size, sizin için
-
11-Hûd 65
fe kâle : bunun üzerine dedi
-
11-Hûd 66
fe lemmâ : bundan sonra böylece, olduğu zaman
-
11-Hûd 66
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
11-Hûd 67
ellezîne zalemû : zulmeden kimseleri
-
11-Hûd 68
en lem yagnev : yaşamadılar, var olmadılar
-
11-Hûd 69
ve lekad : ve andolsun
-
11-Hûd 69
kâle : dedi
-
11-Hûd 69
fe mâ lebise : bunun üzerine, çok geçmedi (gecikmeden)
-
11-Hûd 70
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
-
11-Hûd 70
ileyhi : ona
-
11-Hûd 72
kâlet : dedi
-
11-Hûd 72
yâ veyletâ : vay, heyhat, hayret
-
11-Hûd 72
le şey'un : elbette bir şeydir
-
11-Hûd 73
aleykum : sizin üzerinize
-
11-Hûd 73
ehle el beyti : ev halkı
-
11-Hûd 74
fe lemmâ : artık, olunca, olduğu zaman
-
11-Hûd 75
le : elbette, cidden
-
11-Hûd 77
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
11-Hûd 77
ve kâle : ve dedi
-
11-Hûd 78
ileyhi : ona, yanına
-
11-Hûd 78
kâle : dedi
-
11-Hûd 78
lekum : sizin için
-
11-Hûd 78
e leyse : değil mi, yok mu
-
11-Hûd 79
lekad : andolsun
-
11-Hûd 79
lenâ : bizim için
-
11-Hûd 79
le ta'lemu : elbette biliyorsun
-
11-Hûd 80
kâle : dedi
-
11-Hûd 80
lev enne : keşke olsaydı
-
11-Hûd 81
len yasilû : asla ulaşamazlar (vasıl olamazlar)
-
11-Hûd 81
ileyke : sana
-
11-Hûd 81
min el leyli : geceden, gecenin
-
11-Hûd 81
e leyse : değil mi
-
11-Hûd 82
fe lemmâ : artık olduğu zaman
-
11-Hûd 82
sâfile-hâ \n(ceale âliye-hâ sâfile-hâ) : onu en alçak \n: (onun altını üstüne getirdi)
-
11-Hûd 82
aleyhâ : onun üzerine
-
11-Hûd 84
kâle : dedi
-
11-Hûd 84
lekum : size, sizin için
-
11-Hûd 84
el mikyâle : ölçek
-
11-Hûd 84
aleykum : sizin üzerinize
-
11-Hûd 85
el mikyâle : ölçek
-
11-Hûd 86
lekum : sizin için
-
11-Hûd 86
aleykum : sizin üzerinize
-
11-Hûd 87
en nef'ale : yapmamız
-
11-Hûd 87
le ente : elbette sen
-
11-Hûd 88
kâle : dedi
-
11-Hûd 88
aleyhi : ona
-
11-Hûd 88
ve ileyhi : ve ona
-
11-Hûd 90
ileyhi : ona
-
11-Hûd 91
le nerâ-ke : cidden seni görüyoruz
-
11-Hûd 91
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
11-Hûd 91
le recemnâ-ke : mutlaka seni taşlardık (taşlayarak öldürürdük)
-
11-Hûd 91
aleynâ : bize karşı
-
11-Hûd 92
kâle : dedi
-
11-Hûd 92
aleykum : size, sizin yanınızda
-
11-Hûd 93
sevfe ta'lemûne : yakında bileceksiniz
-
11-Hûd 94
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
11-Hûd 94
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olan kimseler
-
11-Hûd 94
ellezîne zalemû : zulmeden kimseleri
-
11-Hûd 95
en lem yagnev : yaşamadılar, var olmadılar
-
11-Hûd 96
ve lekad : ve andolsun
-
11-Hûd 100
aleyke : sana
-
11-Hûd 101
ve mâ zalemnâ-hum : ve biz onlara zulmetmedik
-
11-Hûd 101
zalemû : zulmettiler
-
11-Hûd 101
elletî yed'ûne : dua ettikleri (ki ona dua ederler)
-
11-Hûd 101
lemmâ câe emru : emir geldiği zaman
-
11-Hûd 103
le âyeten : elbette bir âyet (delil)
-
11-Hûd 103
lehu : ona
-
11-Hûd 105
lâ tekellemu : konuşmaz (konuşamaz)
-
11-Hûd 106
ellezîne şekû : şâkî olanlar, mutsuz olanlar, bed- baht olanlar
-
11-Hûd 106
lehum : onlar
-
11-Hûd 108
ellezîne suidû : mutlu olanlar, said olanlar
-
11-Hûd 109
le muveffû-hum : elbette onlara ödeyen (vefa eden)
-
11-Hûd 110
ve lekad : ve andolsun ki
-
11-Hûd 110
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
11-Hûd 110
le kudiye : mutlaka hüküm verilmiş olurdu
-
11-Hûd 110
le fî şekkin : kesin, ciddî, bir tereddüt (şüphe) içinde
-
11-Hûd 111
kullen : tamamen, bütün, tüm, hepsi
-
11-Hûd 111
lemmâ : olduğu zaman
-
11-Hûd 111
le yuveffiyenne-hum : onlara mutlaka öder
-
11-Hûd 111
a'mâle-hum : onların amelleri
-
11-Hûd 113
ilâ ellezîne zalemû : zulmeden (zalim olan) kimselere
-
11-Hûd 113
ve mâ lekum : ve sizin için yoktur
-
11-Hûd 114
ve zulefen : ve gecenin ilk saatleri
-
11-Hûd 114
min el leyli : geceden
-
11-Hûd 116
lev lâ kâne : olmaz mıydı, olmasaydı
-
11-Hûd 116
illâ kalîlen : pek azı hariç
-
11-Hûd 116
ellezîne zalemû : zulmeden kimseler
-
11-Hûd 118
ve lev : ve eğer, olsa bile
-
11-Hûd 118
le ceale : elbette kıldı, yaptı
-
11-Hûd 119
le emleenne : muhakkak dolduracağım
-
11-Hûd 120
ve kullen : ve hepsini, hepsi
-
11-Hûd 120
aleyke : sana
-
11-Hûd 121
ellezîne lâ yu'minû : mü'min olmayan kimseler
-
11-Hûd 123
ve ileyhi : ve ona
-
11-Hûd 123
aleyhi : ona
-
111-Tebbet 1
ebî lehebin : Ebu Leheb
-
111-Tebbet 3
zâte lehebin : alevli
-
111-Tebbet 4
hammâlete : taşıyan
-
112-İhlâs 3
lem yelid : o doğurmadı
-
112-İhlâs 3
ve lem yûled : ve doğurulmadı
-
112-İhlâs 4
ve lem yekun : ve olmadı
-
112-İhlâs 4
lehu : onun
-
114-Nâs 5
ellezî : ki o
-
12-Yusuf 2
lealle-kum : umulur ki siz, böylece siz
-
12-Yusuf 3
aleyke : sana
-
12-Yusuf 3
ileyke : sana
-
12-Yusuf 3
le min el gâfilîne : gâfillerden
-
12-Yusuf 4
iz kâle : dediği zaman, demişti
-
12-Yusuf 5
kâle : dedi
-
12-Yusuf 5
leke : sana
-
12-Yusuf 6
aleyke : sana
-
12-Yusuf 7
lekad : andolsun
-
12-Yusuf 8
le yûsufu : gerçekten, elbette Yusuf
-
12-Yusuf 8
le fî : elbette içindedir
-
12-Yusuf 9
lekum : size
-
12-Yusuf 10
kâle : dedi
-
12-Yusuf 11
mâ leke : sana ne oluyor, ne oldu
-
12-Yusuf 11
lehu : ona
-
12-Yusuf 11
le : elbette, gerçekten
-
12-Yusuf 12
lehu : ona, onu
-
12-Yusuf 12
le : elbette, gerçekten
-
12-Yusuf 13
kâle : dedi
-
12-Yusuf 13
le yahzunu-nî : mutlaka, gerçekten beni üzer mahzun eder
-
12-Yusuf 13
en ye'kule-hu : onu yemesi
-
12-Yusuf 14
le in : gerçekten olursa
-
12-Yusuf 14
ekele-hu : onu yedi
-
12-Yusuf 14
le hâsirûne : hüsrana düşenler
-
12-Yusuf 15
fe lemmâ : böylece, bundan sonra, olduğu zaman
-
12-Yusuf 15
ileyhi : ona
-
12-Yusuf 15
le tunebbienne-hum : mutlaka onlara haber vereceksin
-
12-Yusuf 17
fe ekele-hu : böylece, o zaman onu yedi
-
12-Yusuf 17
lenâ : bize
-
12-Yusuf 17
ve lev kunnâ : ve şâyet biz olsak bile
-
12-Yusuf 18
kâle : dedi
-
12-Yusuf 18
sevvelet : sürükledi, teşvik etti
-
12-Yusuf 18
lekum : sizi
-
12-Yusuf 19
kâle : dedi
-
12-Yusuf 21
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 21
ellezî işterâ-hu : onu satın alan kişi
-
12-Yusuf 21
veleden : evlât
-
12-Yusuf 21
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
12-Yusuf 22
ve lemma : ve olduğu zaman
-
12-Yusuf 22
belega : erişti, ulaştı
-
12-Yusuf 23
elletî : ki o (bayan için)
-
12-Yusuf 23
ve gallekat : ve sımsıkı kapadı
-
12-Yusuf 23
ve kâlet : ve dedi
-
12-Yusuf 23
leke : senin için, sana, sen
-
12-Yusuf 23
kâle : dedi
-
12-Yusuf 24
ve le kad : andolsun
-
12-Yusuf 24
lev lâ : şâyet, eğer
-
12-Yusuf 24
el muhlesîne : muhlis olanlar
-
12-Yusuf 25
ve kaddet \n(kadde) \n(kadde (kalın d ile yazılırsa)) \n(kudde) : ve yırttı \n: (boyuna yırttı) \n: (enine yırttı) \n: (yırtıldı)
-
12-Yusuf 25
ledâ el bâbi : kapının yanı
-
12-Yusuf 25
kâlet : dedi (kadın)
-
12-Yusuf 26
kâle : dedi
-
12-Yusuf 28
fe lemmâ : olduğu zaman
-
12-Yusuf 28
kâle : dedi
-
12-Yusuf 30
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 30
le nerâ-hâ : onu görüyoruz
-
12-Yusuf 31
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
-
12-Yusuf 31
erselet : gönderdi
-
12-Yusuf 31
ileyhinne : onlara (kadınlara)
-
12-Yusuf 31
lehunne : onlar (kadınlar) için
-
12-Yusuf 31
kulle : hepsi
-
12-Yusuf 31
ve kâlet ihruc : ve 'çık' dedi
-
12-Yusuf 31
aleyhinne : onlara (kadınlara)
-
12-Yusuf 31
fe lemmâ : o zaman, ..... olunca
-
12-Yusuf 31
melekun : bir melek
-
12-Yusuf 32
kâlet : dedi (kadın)
-
12-Yusuf 32
ellezî lumtunne-nî : beni kınadığınız kimse
-
12-Yusuf 32
ve lekad : ve andolsun ki
-
12-Yusuf 32
ve lein : ve eğer
-
12-Yusuf 32
lem yef'al : yapmazsa
-
12-Yusuf 32
le yuscenenne : mutlaka zindana atılacak
-
12-Yusuf 32
ve le yekûne : ve mutlaka olacak, olarak
-
12-Yusuf 33
kâle : dedi
-
12-Yusuf 33
ileyye : bana
-
12-Yusuf 33
ileyhi : ona
-
12-Yusuf 33
ileyhinne : onlara
-
12-Yusuf 34
lehu : ona
-
12-Yusuf 35
bedâle-hum : onlara zahir oldu, uygun göründü
-
12-Yusuf 35
le yescununne-hu : onu mutlaka zindana atacaklar
-
12-Yusuf 36
ve dehale : ve girdi
-
12-Yusuf 36
kâle : dedi
-
12-Yusuf 36
ve kâle el âharu : ve diğeri dedi
-
12-Yusuf 37
kâle : dedi
-
12-Yusuf 37
kable : önce
-
12-Yusuf 37
alleme-ni : bana öğretti
-
12-Yusuf 37
millete kavmin : bir kavmin dîni
-
12-Yusuf 38
millete : dîn
-
12-Yusuf 38
lenâ : bizim için, bize
-
12-Yusuf 38
aleynâ : bizim üzerimize, bize
-
12-Yusuf 40
mâ enzele allâhu : Allah indirmedi
-
12-Yusuf 40
lâ ya'lemûne : bilmezler, bilmiyorlar
-
12-Yusuf 41
fe yuslebu : asılacak
-
12-Yusuf 41
ellezî : ki o
-
12-Yusuf 42
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 42
lillezî (li ellezî) : o kimseye
-
12-Yusuf 42
fe lebise : böylece kaldı
-
12-Yusuf 43
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 43
yâ eyyuhâ el meleu : ey (kavmin) önde gelenleri, ileri gelenler
-
12-Yusuf 45
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 45
ellezî necâ : kurtulan kimse
-
12-Yusuf 46
leal-lî : umarım ben
-
12-Yusuf 46
lealle-hum : umulur ki, belki onlar, böylece onlar
-
12-Yusuf 46
ya'lemûne : bilirler, öğrenirler
-
12-Yusuf 47
kâle : dedi
-
12-Yusuf 47
kalîlen : az
-
12-Yusuf 48
lehunne : onlar için
-
12-Yusuf 48
kalîlen : azı
-
12-Yusuf 50
ve kale el meliku'tû-nî : ve hükümdar 'bana getirin' dedi
-
12-Yusuf 50
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
-
12-Yusuf 50
kale irci' : dedi 'dön'
-
12-Yusuf 51
kâle : dedi
-
12-Yusuf 51
aleyhi : onda
-
12-Yusuf 51
kâlet imre'etu el azîzi : azîzin hanımı dedi
-
12-Yusuf 51
le min es sâdikîne : elbette doğru söyleyenlerden, sadıklardan
-
12-Yusuf 52
li ya'leme : bilmesi içindir
-
12-Yusuf 52
lem ehun-hu : ona ihanet etmedim
-
12-Yusuf 53
le emmâretun : mutlaka emreder
-
12-Yusuf 54
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 54
fe lemmâ : olduğu zaman
-
12-Yusuf 54
kelleme-hu : onunla konuştu
-
12-Yusuf 54
kâle : dedi
-
12-Yusuf 54
ledey-nâ : yanımızda
-
12-Yusuf 55
kâle ic'al-ni : beni (sorumlu) kıl dedi
-
12-Yusuf 57
ve le ecrul âhıreti : ve mutlaka, ahiretin ecri (mükâfatı)
-
12-Yusuf 57
lillezîne (li ellezîne) : o kimseler için
-
12-Yusuf 58
aleyhi : ona, onun yanına
-
12-Yusuf 58
lehu : onu
-
12-Yusuf 59
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
12-Yusuf 59
kâle'tûnî : bana getirin dedi
-
12-Yusuf 59
lekum : sizin
-
12-Yusuf 59
ûfî el keyle : ölçmeyi tam yaparım
-
12-Yusuf 60
in lem te'tû-nî : eğer bana getirmezseniz
-
12-Yusuf 60
keyle : bir ölçek, ölçülen madde
-
12-Yusuf 60
lekum : size, sizin için
-
12-Yusuf 61
le : elbette, mutlaka
-
12-Yusuf 62
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 62
lealle-hum : umulur ki, belki onlar
-
12-Yusuf 62
izenkalebû (izâ inkalebû) : geri döndükleri zaman
-
12-Yusuf 62
lealle-hum : umulur ki, böylece onlar
-
12-Yusuf 63
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
-
12-Yusuf 63
lehu : onu, onun için
-
12-Yusuf 63
le : mutlaka, elbette, gerçekten
-
12-Yusuf 64
kâle : dedi
-
12-Yusuf 64
aleyhi : ona, onun için (hakkında)
-
12-Yusuf 65
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
12-Yusuf 65
ileyhim : kendilerine, onlara
-
12-Yusuf 65
ileynâ, : bize
-
12-Yusuf 65
ehle-nâ : ailemize
-
12-Yusuf 65
keyle : bir ölçek (ölçmede kullanılan bir birim, miktar)
-
12-Yusuf 65
keyle beîrin : bir deve yükü (ölçüsü kadar)
-
12-Yusuf 66
kâle : dedi
-
12-Yusuf 66
len ursile-hu : onu göndermem
-
12-Yusuf 66
le te'tunne-nî : mutlaka bana getireceksiniz
-
12-Yusuf 66
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
-
12-Yusuf 66
kâle : dedi
-
12-Yusuf 67
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 67
aleyhi : ona
-
12-Yusuf 67
ve aleyhi : ve ona
-
12-Yusuf 68
ve lemmâ : ve olduğu zaman, böylece
-
12-Yusuf 68
le : mutlaka, elbette
-
12-Yusuf 68
allemnâ-hu : ona öğrettik
-
12-Yusuf 68
lâ ya'lemûne : bilmezler, bilmiyorlar
-
12-Yusuf 69
ve lemmâ : olduğu zaman
-
12-Yusuf 69
ileyhi : ona
-
12-Yusuf 69
kâle : dedi
-
12-Yusuf 70
fe lemmâ : artık, böylece, olduğu zaman
-
12-Yusuf 70
ceale : kıldı, yaptı (koydu)
-
12-Yusuf 70
le : gerçekten
-
12-Yusuf 71
aleyhim : onlara
-
12-Yusuf 73
lekad : andolsun ki
-
12-Yusuf 76
kable : önce
-
12-Yusuf 77
lehu : onun
-
12-Yusuf 77
ve lem yubdi-hâ : ve onu açıklamadı
-
12-Yusuf 77
lehum : onlara
-
12-Yusuf 77
kâle : dedi
-
12-Yusuf 77
a'lemu : daha iyi bilir
-
12-Yusuf 78
lehû : onun var
-
12-Yusuf 79
kâle : dediler
-
12-Yusuf 79
le zâlimûne : mutlaka zalimler
-
12-Yusuf 80
fe lemmestey'esû : artık umutlarını kestikleri zaman
-
12-Yusuf 80
halesû : ayrıldılar, bir kenara çekildiler
-
12-Yusuf 80
kâle : dedi
-
12-Yusuf 80
e lem ta'lemû : bilmiyor musunuz
-
12-Yusuf 80
aleykum : sizden
-
12-Yusuf 80
fe len ebraha \n(bereha) : artık asla ayrılmam \n: (ayrıldı)
-
12-Yusuf 82
elletî : ki o
-
12-Yusuf 82
vel îrelletî (ve el îre elletî) \n(îre) : ve kafile, ki o \n: (üzerinde yük bulunan develer, yüklü develer topluluğu, kafile)
-
12-Yusuf 82
le sâdikûne : gerçekten sadıklar, doğruyu söyleyenler
-
12-Yusuf 83
kâle : dedi
-
12-Yusuf 83
sevvelet : teşvik etti, güzel gösterdi
-
12-Yusuf 83
lekum : size
-
12-Yusuf 84
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 86
kâle : dedi
-
12-Yusuf 86
ve a'lemu : ve biliyorum
-
12-Yusuf 86
mâ lâ ta'lemûne : bilmediğiniz şey(ler)i
-
12-Yusuf 88
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
-
12-Yusuf 88
aleyhi : ona (onun yanına, huzuruna)
-
12-Yusuf 88
ve ehlenâ : ve ailemize
-
12-Yusuf 88
lenâ : bize
-
12-Yusuf 88
el keyle : ölçek
-
12-Yusuf 88
aleynâ : bize
-
12-Yusuf 89
kâle : dedi
-
12-Yusuf 90
le ente yûsufu : mutlaka sen Yusuf'sun
-
12-Yusuf 90
kâle : dedi
-
12-Yusuf 90
aleynâ, : bize
-
12-Yusuf 91
lekad : andolsun ki
-
12-Yusuf 91
aleynâ : bize
-
12-Yusuf 91
le hâtıîne : kasten günah işleyen günahkârlar
-
12-Yusuf 92
kâle : dedi
-
12-Yusuf 92
aleykum el yevme : bugün size
-
12-Yusuf 92
lekum : siz, sizin için
-
12-Yusuf 94
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
12-Yusuf 94
kâle : dedi
-
12-Yusuf 94
le ecidu : buluyorum (duyuyorum)
-
12-Yusuf 94
lev lâ : eğer olmasa, olmazsa
-
12-Yusuf 95
le fî : içindesin
-
12-Yusuf 96
lemmâ : olduğu zaman
-
12-Yusuf 96
kâle : dedi
-
12-Yusuf 96
e lem : olmadı mı
-
12-Yusuf 96
lekum : size
-
12-Yusuf 96
a'lemu : biliyorum, bilirim
-
12-Yusuf 96
mâ lâ ta'lemûne : sizin bilmediğiniz şeyleri
-
12-Yusuf 97
lenâ : bize, bizim için
-
12-Yusuf 98
kâle : dedi
-
12-Yusuf 98
lekum : sizin için
-
12-Yusuf 99
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
-
12-Yusuf 99
âvâ ileyhi : kendi yanına aldı (barındırdı)
-
12-Yusuf 99
ve kâledhulû (kâle udhulû) : ve 'giriniz' dedi
-
12-Yusuf 100
alel arşı (alâ el arşı) : tahtın üzerine
-
12-Yusuf 100
lehu : ona
-
12-Yusuf 100
ve kâle : ve dedi
-
12-Yusuf 100
ceale-hâ : onu kıldı, yaptı
-
12-Yusuf 101
ve allemte-nî : ve bana öğrettin
-
12-Yusuf 102
ileyke : sana
-
12-Yusuf 102
ledey-him : onların yanında
-
12-Yusuf 103
ve lev : ve olsa bile
-
12-Yusuf 104
aleyhi : ona
-
12-Yusuf 104
li el âlemîne : âlemler için, âlemlere
-
12-Yusuf 105
aleyhâ : onun üzerinden
-
12-Yusuf 109
ricâlen : erkekler, adamlar
-
12-Yusuf 109
ileyhim : onlara
-
12-Yusuf 109
e fe lem yesîrû : dolaşmıyorlar mı, dolaşmazlar mı (dolaşmadılar mı)
-
12-Yusuf 109
ellezîne min kabli-him : onlardan önceki kimseler
-
12-Yusuf 109
ve le dâru el âhıreti : ve mutlaka ahiret yurdu
-
12-Yusuf 109
lillezînettekav : takva sahibi olan kimseler için
-
12-Yusuf 111
lekad : andolsun ki
-
12-Yusuf 111
ellezî beyne : arasında olan
-
12-Yusuf 111
ve tafsîle : ayrı ayrı açıklar
-
13-Ra'd 1
ve ellezî : ve ki o
-
13-Ra'd 1
unzile : indirildi
-
13-Ra'd 1
ileyke : sana
-
13-Ra'd 2
allâhu ellezî : Allah o ki
-
13-Ra'd 2
alel arşı (alâ el arşı) : arşın üzerine, arşa
-
13-Ra'd 2
lealle-kum : umulur ki siz, böylece siz
-
13-Ra'd 3
ellezî : ki o
-
13-Ra'd 3
ve ceale : ve kıldı, yaptı (yarattı)
-
13-Ra'd 3
ceale : kıldı (yarattı)
-
13-Ra'd 3
el leyl : gece
-
13-Ra'd 3
le âyâtin : elbette âyetler
-
13-Ra'd 4
le âyâtin : elbette âyetler
-
13-Ra'd 5
le fî halkın : mutlaka yaratılışta (yaratılış hakkında, konusunda)
-
13-Ra'd 5
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
13-Ra'd 6
kable el haseneti : iyilikten önce
-
13-Ra'd 6
halet : gelip geçti
-
13-Ra'd 6
el mesulâtu \n(mesuletun) : cezalar \n: (ceza)
-
13-Ra'd 6
le zû : mutlaka sahiptir
-
13-Ra'd 6
le şedîdu el ıkâbi : mutlaka ikabı (azabı, cezası) çok şiddetli
-
13-Ra'd 7
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
13-Ra'd 7
lev lâ : olmaz mıydı
-
13-Ra'd 7
unzile : indirildi
-
13-Ra'd 7
aleyhi : ona
-
13-Ra'd 8
ya'lemu : bilir
-
13-Ra'd 10
el kavle : söz
-
13-Ra'd 10
bi el leyli : geceleyin
-
13-Ra'd 11
lehu : onun vardır
-
13-Ra'd 11
lehu : onu
-
13-Ra'd 11
ve mâ lehum : ve onlar için yoktur
-
13-Ra'd 12
ellezî : ki o
-
13-Ra'd 12
es sikâle : ağır, yüklü
-
13-Ra'd 14
lehu : ona (kendisinedir)
-
13-Ra'd 14
ve ellezîne : ve o kimseler
-
13-Ra'd 14
lehum : onlara
-
13-Ra'd 14
ilel mâi (ilâ el mâi) : suya
-
13-Ra'd 16
aleyhim : onlara
-
13-Ra'd 17
enzele : indirdi
-
13-Ra'd 17
fe sâlet : böylece akar
-
13-Ra'd 17
fahtemele (fe ihtemele) : böylece yüklendi, götürdü, taşıdı
-
13-Ra'd 17
aleyhi : ona, üzerinde
-
13-Ra'd 17
ve el bâtıle : ve bâtıl
-
13-Ra'd 17
el emsâle : örnekler, misaller
-
13-Ra'd 18
lillezînestecâbû : icabet edenler için vardır
-
13-Ra'd 18
ve ellezîne : ve o kimseler ki
-
13-Ra'd 18
lem yestecibû : icabet etmezler
-
13-Ra'd 18
lehu : ona
-
13-Ra'd 18
lev enne : (eğer, şâyet) gerçekten olsaydı
-
13-Ra'd 18
lehum : onlara ait, onların
-
13-Ra'd 18
ve misle-hu : ve onun bir misli daha, onun kadar daha
-
13-Ra'd 18
leftedev (le iftedev) : fidye verirlerdi
-
13-Ra'd 18
lehum : onlar için vardır
-
13-Ra'd 19
ya'lemu : bilir
-
13-Ra'd 19
unzile : indirildi
-
13-Ra'd 19
ileyke : sana
-
13-Ra'd 20
ellezîne : o kimseler
-
13-Ra'd 21
ve ellezîne : ve o kimseler
-
13-Ra'd 21
en yûsale : ulaştırmak
-
13-Ra'd 22
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler
-
13-Ra'd 22
lehum : onlar için vardır
-
13-Ra'd 23
aleyhim : onlara, onların yanına
-
13-Ra'd 24
aleykum : sizin üzerinize, size
-
13-Ra'd 25
ve ellezîne : ve o kimseler ki
-
13-Ra'd 25
en yûsale : ulaştırılmak
-
13-Ra'd 25
lehum el la'netu : lânet onlaradır
-
13-Ra'd 25
ve lehum : ve onlarındır, onlar için vardır
-
13-Ra'd 27
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
13-Ra'd 27
lev lâ : olmasaydı, olsa olmaz mıydı, değil miydi
-
13-Ra'd 27
unzile : indirildi
-
13-Ra'd 27
aleyhi : ona
-
13-Ra'd 27
ileyhi : ona
-
13-Ra'd 28
ellezîne âmenû : Allah'a ulaşmayı dileyen, âmenû olan kimseler
-
13-Ra'd 29
ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler
-
13-Ra'd 29
lehum : onlar için, onlara
-
13-Ra'd 30
halet : gelip geçti
-
13-Ra'd 30
aleyhim : onlara
-
13-Ra'd 30
ellezî : ki onu
-
13-Ra'd 30
ileyke : sana
-
13-Ra'd 30
aleyhi : ona
-
13-Ra'd 30
ve ileyhi : ve ona
-
13-Ra'd 31
ve lev enne : ve eğer gerçekten olsaydı
-
13-Ra'd 31
e fe lem : hâlâ olmadı mı
-
13-Ra'd 31
ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler
-
13-Ra'd 31
lev : eğer, ise
-
13-Ra'd 31
le hede en nâse : elbette insanları hidayete erdirir
-
13-Ra'd 31
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
13-Ra'd 32
ve lekad : ve andolsun ki
-
13-Ra'd 32
emleytu : ben mühlet (süre) verdim
-
13-Ra'd 32
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere
-
13-Ra'd 33
lâ ya'lemu : bilmiyor
-
13-Ra'd 33
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere
-
13-Ra'd 33
fe mâ lehu : artık onun için yoktur
-
13-Ra'd 34
lehum : onlar için vardır
-
13-Ra'd 34
ve le azâbu el âhıreti : ve elbette ahiret azabı
-
13-Ra'd 34
ve mâ lehum : ve onlar için yoktur
-
13-Ra'd 35
meselu el cenneti elletî : o cennetin örneği, durumu, gibi
-
13-Ra'd 35
ukbâ ellezîne ittekav : takva sahiplerinin sonu
-
13-Ra'd 36
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler
-
13-Ra'd 36
bimâ unzile : indirilen şeye
-
13-Ra'd 36
ileyke : sana
-
13-Ra'd 36
ileyhi : ona
-
13-Ra'd 36
ve ileyhi : ve ona, o
-
13-Ra'd 37
ve le initteba'te (in itteba'te) : ve elbette tâbî olursan
-
13-Ra'd 37
mâ leke : senin yoktur
-
13-Ra'd 38
ve lekad : ve andolsun
-
13-Ra'd 38
rusulen : resûller
-
13-Ra'd 38
lehum ezvâcen : onlara eşler
-
13-Ra'd 40
ellezî neidu-hum : onlara vaadettiğimizi
-
13-Ra'd 40
aleyke el belâgu : tebliğ senin üzerine
-
13-Ra'd 40
ve aleynâ el hisâbu : ve hesap bizim üzerimize, bize ait
-
13-Ra'd 41
e ve lem yerev : görmüyorlar mı
-
13-Ra'd 42
ellezîne min kabli-him : onlardan önceki kimseler
-
13-Ra'd 42
ya'lemu : bilir
-
13-Ra'd 42
ve se ya'lemu : ve yakında bilecek
-
13-Ra'd 43
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfir olanlar
-
13-Ra'd 43
leste : sen değilsin
-
13-Ra'd 43
murselen : resûl olarak gönderilmiş
-
14-İbrahim 1
ileyke : sana
-
14-İbrahim 2
ellezî : o ki
-
14-İbrahim 2
lehu : onundur
-
14-İbrahim 3
ellezîne : o kimseler, onlar
-
14-İbrahim 4
lehum : onlara
-
14-İbrahim 5
ve lekad : ve andolsun ki
-
14-İbrahim 5
le âyâtin : elbette âyetler vardır
-
14-İbrahim 6
ve iz kâle : ve demişti
-
14-İbrahim 6
aleykum : size
-
14-İbrahim 7
le in : eğer gerçekten
-
14-İbrahim 7
le ezîdenne-kum : mutlaka, elbette size artırırım
-
14-İbrahim 7
ve le in : ve eğer
-
14-İbrahim 7
le şedîdun : mutlaka çok şiddetli
-
14-İbrahim 8
ve kâle : ve dedi
-
14-İbrahim 8
le ganiyyun : ganidir, ihtiyacı yoktur, muhtaç değildir
-
14-İbrahim 9
e lem ye'ti-kum : size gelmedi mi
-
14-İbrahim 9
nebeu ellezîne : o kimselerin haberi
-
14-İbrahim 9
ve ellezîne : ve o kimseler
-
14-İbrahim 9
lâ ya'lemu-hum : onları bilmez
-
14-İbrahim 9
le fî şekkin : mutlaka şüphe içinde
-
14-İbrahim 9
ileyhi : ona
-
14-İbrahim 10
kâlet : dedi
-
14-İbrahim 10
lekum : sizi
-
14-İbrahim 11
kâlet : dedi
-
14-İbrahim 11
lehum : onlara
-
14-İbrahim 11
lenâ : bizim
-
14-İbrahim 12
ve mâ lenâ : ve niçin (neden) biz
-
14-İbrahim 12
ellâ netevekkele : tevekkül etmeyelim
-
14-İbrahim 12
subule-nâ : yollarımıza
-
14-İbrahim 12
ve le nasbirenne : ve elbette sabredeceğiz
-
14-İbrahim 13
ve kâle : ve dedi
-
14-İbrahim 13
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
14-İbrahim 13
le nuhricenne-kum : muhakkak sizi çıkaracağız
-
14-İbrahim 13
le teûdunne : mutlaka döneceksiniz, dönersiniz
-
14-İbrahim 13
fî milleti-nâ : bizim dînimize
-
14-İbrahim 13
ileyhim : onlara
-
14-İbrahim 13
le nuhlikenne : mutlaka helâk edeceğiz
-
14-İbrahim 14
ve le nuskinenne-kum : ve sizi yerleştireceğiz
-
14-İbrahim 18
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
14-İbrahim 19
e lem tere : görmüyor musun
-
14-İbrahim 21
fe kâle : o zaman, dediler
-
14-İbrahim 21
li ellezîne istekberû : kibirlenen kimselere
-
14-İbrahim 21
lekum : size
-
14-İbrahim 21
lev : eğer, şâyet
-
14-İbrahim 21
le hedeynâ-kum : elbette biz sizi hidayete erdirdik
-
14-İbrahim 21
aleynâ : bize göre, bizim için
-
14-İbrahim 21
mâ lenâ : bize yoktur
-
14-İbrahim 22
ve kâle eş şeytânu : ve şeytan dedi
-
14-İbrahim 22
lemmâ : olduğu zaman
-
14-İbrahim 22
fe ahleftu-kum : size verdiğim sözden hilâf ettim (vaadimden döndüm)
-
14-İbrahim 22
aleykum : sizin üzerinizde
-
14-İbrahim 22
lehum : onlara vardır, onlar için vardır
-
14-İbrahim 23
ve udhile : ve dahil edilirler, konulurlar
-
14-İbrahim 23
ellezîne : o kimseler
-
14-İbrahim 24
e lem tere : görmedin mi
-
14-İbrahim 24
darabe allâhu meselen : Allah örnek (misal) verdi
-
14-İbrahim 25
ukule-hâ : (onun) kendi meyvesi
-
14-İbrahim 25
kulle : her
-
14-İbrahim 25
ve yadrıbu allâhu el emsâle : ve Allah misal verir
-
14-İbrahim 25
lealle-hum : umulur ki onlar, böylece onlar
-
14-İbrahim 26
mâ lehâ : onun (için) yoktur
-
14-İbrahim 27
ellezîne âmenû : ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler, âmenû olanlar
-
14-İbrahim 28
e lem tere : görmedin mi
-
14-İbrahim 28
ilellezîne (ilâ ellezîne) : o kimseleri
-
14-İbrahim 29
yaslevne-hâ : ona (ateşe) yaslanırlar, maruz kalırlar
-
14-İbrahim 31
ellezîne âmenû : Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar
-
14-İbrahim 32
allâhu ellezî : Allah, ki o
-
14-İbrahim 32
ve enzele : ve indirdi
-
14-İbrahim 32
lekum : size, sizin için
-
14-İbrahim 32
ve sehhare lekum : ve sizin emrinize verdi, emrinize amade kıldı, musahhar kıldı
-
14-İbrahim 32
ve sehhare lekum : ve sizin emrinize verdi, emrinize amade kıldı, musahhar kıldı
-
14-İbrahim 33
lekum : sizin için
-
14-İbrahim 33
lekum : sizin için
-
14-İbrahim 33
el leyle : gece
-
14-İbrahim 34
le zalûmûn : gerçekten çok zalim
-
14-İbrahim 35
ve iz kâle : ve demişti
-
14-İbrahim 35
hâze el belede : bu şehir, bu belde
-
14-İbrahim 36
adlelne : saptırdılar, dalâlete düşürdüler
-
14-İbrahim 37
ileyhim : onlara
-
14-İbrahim 37
lealle-hum : umulur ki onlar, böylece onlar
-
14-İbrahim 38
ta'lemu : bilirsin
-
14-İbrahim 39
ellezî : ki o
-
14-İbrahim 39
ismâîle : İsmail
-
14-İbrahim 39
le semîu ed duâi : duayı mutlaka işitendir
-
14-İbrahim 42
gâfilen : gâfil, bilmeyen
-
14-İbrahim 43
ileyhim : onlara, kendilerine
-
14-İbrahim 44
ellezîne zalemû : zulmeden kimseler
-
14-İbrahim 44
er rusule : resûllere
-
14-İbrahim 44
e ve lem tekûnû : ve, siz olmadınız mı, siz değil misiniz
-
14-İbrahim 44
mâ lekum : sizin için yoktur
-
14-İbrahim 45
ellezîne zalemû enfuse-hum : nefslerine zulmeden kimseler
-
14-İbrahim 45
lekum : size
-
14-İbrahim 45
lekum : size
-
14-İbrahim 45
el emsâle : misaller, örnekler
-
14-İbrahim 46
li tezûle : zail olması, yok edecek olması
-
14-İbrahim 47
rusule-hu : onun resûlleri
-
14-İbrahim 51
kulle : hepsi, bütünü, tamamı
-
14-İbrahim 52
ve li ya'lemû : ve bilsinler diye
-
15-Hicr 2
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
15-Hicr 2
lev : ise, olsa, keşke
-
15-Hicr 3
ya'lemûne : bilirler, bilecekler
-
15-Hicr 4
ve mâ ehleknâ : ve biz helâk etmedik
-
15-Hicr 4
ve lehâ : ve onun vardır
-
15-Hicr 5
ecele-hâ : onun eceli, onun için tayin edilen zaman dilimi
-
15-Hicr 6
yâ eyyuhâ ellezî : ey o kimse
-
15-Hicr 6
nuzzile : indirildi
-
15-Hicr 6
aleyhi ez zikru : ona zikir
-
15-Hicr 6
le mecnûnun : mutlaka mecnun (deli)
-
15-Hicr 7
lev mâ : olsa olmaz mı
-
15-Hicr 9
lehu : onu
-
15-Hicr 9
le : elbette, mutlaka
-
15-Hicr 10
ve lekad : ve andolsun ki
-
15-Hicr 13
halet : geçti
-
15-Hicr 14
ve lev : ve olsa, olsa bile
-
15-Hicr 14
aleyhim : onlara
-
15-Hicr 15
le : elbette, mutlaka
-
15-Hicr 16
ve lekad : ve andolsun
-
15-Hicr 20
lekum : sizin için
-
15-Hicr 20
lestum : siz değilsiniz
-
15-Hicr 20
lehu : ona, onun için
-
15-Hicr 22
levâkıha : aşılayıcı
-
15-Hicr 22
lehu : onun
-
15-Hicr 23
le nahnu : mutlaka biz, sadece (kesinlikle) biz
-
15-Hicr 24
ve lekad : ve andolsun
-
15-Hicr 24
ve lekad : ve andolsun
-
15-Hicr 26
ve lekad : ve andolsun
-
15-Hicr 28
ve iz kâle : ve demişti
-
15-Hicr 29
lehu : ona, onun için
-
15-Hicr 32
kâle : dedi
-
15-Hicr 32
leke : sen (sana)
-
15-Hicr 33
kâle : dedi
-
15-Hicr 33
lem ekun : ben olmam
-
15-Hicr 34
kâle : dedi
-
15-Hicr 35
aleyke el lâ'nete : lânet senin üzerinedir
-
15-Hicr 36
kâle : dedi
-
15-Hicr 37
kâle : dedi
-
15-Hicr 39
kâle : dedi
-
15-Hicr 39
le uzeyyinenne : mutlaka güzelleştireceğim, süsleyeceğim (ziynetlendireceğim)
-
15-Hicr 39
lehum : onlara
-
15-Hicr 39
ve le ugviyenne-hum : ve mutlaka onları azdıracağım
-
15-Hicr 41
kâle : dedi
-
15-Hicr 41
aleyye : bana
-
15-Hicr 42
leyse : değildir, yoktur
-
15-Hicr 42
leke aleyhim : senin onların üzerinde
-
15-Hicr 43
le : mutlaka, elbette
-
15-Hicr 44
lehâ : ona ait, onun vardır
-
15-Hicr 52
aleyhi : onun yanına
-
15-Hicr 52
kâle : dedi
-
15-Hicr 54
kâle : dedi
-
15-Hicr 56
kâle : dedi
-
15-Hicr 57
kâle : dedi
-
15-Hicr 59
âle lûtın : Lut'un ailesi
-
15-Hicr 59
le muneccû-hum : mutlaka onları kurtaracağız
-
15-Hicr 60
illemre'ete-hu : onun hanımı (kadını) hariç
-
15-Hicr 60
le min el gâbirîne : mutlaka geride kalanlardan, helâk olanlardan
-
15-Hicr 61
lemmâ : olduğu zaman
-
15-Hicr 61
âle lûtın : Lut'un ailesi
-
15-Hicr 62
kâle : dedi
-
15-Hicr 64
le : elbette, gerçekten
-
15-Hicr 65
min el leyli : geceden, gecenin
-
15-Hicr 66
ileyhi : ona
-
15-Hicr 68
kâle : dedi
-
15-Hicr 70
ve lem : ve olmadı
-
15-Hicr 70
an el âlemîne : el âlemden, başkalarından
-
15-Hicr 71
kâle : dedi
-
15-Hicr 72
le amru-ke : senin ömrüne andolsun (yemin olsun)
-
15-Hicr 72
le fî sekreti-him : elbette sarhoşlukları içinde
-
15-Hicr 74
sâfile-hâ : onu en alçak (yaptı)
-
15-Hicr 74
âliye-hâ sâfile-hâ : onun üstünün altına gelmesi, onun yükselip alçalması
-
15-Hicr 74
aleyhim : onların üzerine
-
15-Hicr 75
le : elbette, mutlaka
-
15-Hicr 76
le : gerçekten
-
15-Hicr 77
le : elbette
-
15-Hicr 78
le zâlimîne : elbette zalim kimseler
-
15-Hicr 79
le : elbette, gerçekten
-
15-Hicr 80
ve lekad : ve andolsun ki
-
15-Hicr 85
le âtiyetun : mutlaka, elbette gelecek
-
15-Hicr 85
es safha el cemîle : güzel (bir) şekilde yüz çevirmek
-
15-Hicr 87
ve lekad : ve andolsun ki
-
15-Hicr 88
aleyhim : onlara, onlar için
-
15-Hicr 91
ellezîne : o kimseler ki
-
15-Hicr 92
le nes'elenne-hum : elbette, onlara mutlaka soracağız
-
15-Hicr 96
ellezîne : o kimseler
-
15-Hicr 96
ya'lemûne : biliyorlar, bilirler
-
15-Hicr 97
ve lekad : ve andolsun ki
-
15-Hicr 97
na'lemu : biz biliyoruz
-
16-Nahl 5
lekum : sizin için
-
16-Nahl 6
ve lekum : ve sizin için
-
16-Nahl 7
eskâle-kum : ağırlıklarınız, ağır eşyalarınız
-
16-Nahl 7
ilâ beledin : bir beldeye (şehire)
-
16-Nahl 7
lem tekûnû : siz olmazsınız
-
16-Nahl 7
le raûfun : elbette, mutlaka rauftur (şefkatli, çok merhametli)
-
16-Nahl 8
ve el hayle : ve atlar
-
16-Nahl 8
ve el bigâle : ve katırlar
-
16-Nahl 8
mâ lâ ta'lemûne : bilmediğiniz şeyler
-
16-Nahl 9
ve lev : ve eğer
-
16-Nahl 9
le hedâ-kum : elbette hidayete erdirirdi
-
16-Nahl 10
ellezî : ki o
-
16-Nahl 10
enzele : indirdi
-
16-Nahl 10
lekum : sizin için
-
16-Nahl 11
lekum : sizin için
-
16-Nahl 11
ve en nahîle : ve hurmalıklar
-
16-Nahl 11
le âyeten : mutlaka, elbette âyet (delil)
-
16-Nahl 12
ve sehhara lekum : ve sizin emrinize verdi
-
16-Nahl 12
el leyle : gece
-
16-Nahl 12
le âyâtin : âyetler
-
16-Nahl 13
lekum : siz, sizin için
-
16-Nahl 13
le âyeten : elbette âyet (delil)
-
16-Nahl 14
ellezî : ki o
-
16-Nahl 14
ve lealle-kum : ve umulur ki siz, böylece siz
-
16-Nahl 15
ve subulen : ve yollar
-
16-Nahl 15
lealle-kum : umulur ki, böylece
-
16-Nahl 18
le gafûrun : bağışlayan
-
16-Nahl 19
ya'lemu : bilir
-
16-Nahl 20
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler ki
-
16-Nahl 20
yuhlekûne : yaratılırlar
-
16-Nahl 22
fellezîne (fe ellezîne) : böylece, artık, hâlâ o kimseler
-
16-Nahl 23
ya'lemu : bilir
-
16-Nahl 24
ve izâ kîle : ve denildiği zaman
-
16-Nahl 24
lehum : onlara
-
16-Nahl 24
enzele : indirdi
-
16-Nahl 25
kâmileten : tam, tamamı
-
16-Nahl 25
ellezîne : o kimseler
-
16-Nahl 26
ellezîne min kabli-him : onlardan önceki kimseler
-
16-Nahl 26
aleyhim : onların üzerlerine
-
16-Nahl 27
ellezîne : ki onlar
-
16-Nahl 27
kâle : dedi
-
16-Nahl 27
ellezîne : onlar, o kimseler
-
16-Nahl 28
ellezîne : o kimseler
-
16-Nahl 28
es seleme : teslim olmak
-
16-Nahl 29
fe le bi'se : artık ne kötü
-
16-Nahl 30
ve kîle : ve denir
-
16-Nahl 30
enzele : indirdi
-
16-Nahl 30
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere
-
16-Nahl 30
ve le dâru el âhıreti : ve elbette ahiret yurdu
-
16-Nahl 30
ve le ni'me : ve elbette ne güzeldir
-
16-Nahl 31
lehum : onlar için vardır
-
16-Nahl 32
ellezîne : o kimseler, onlar
-
16-Nahl 32
aleykum : size
-
16-Nahl 33
feale : yaptı
-
16-Nahl 33
ellezîne : o kimseler, onlar
-
16-Nahl 33
ve mâ zaleme-hum allâhu : ve Allah onlara zulmetmedi
-
16-Nahl 35
ve kâle : ve dedi
-
16-Nahl 35
ellezîne eşrekû : şirk koşan kimseler
-
16-Nahl 35
lev şâallâhu (lev şâe allâhu) : eğer Allah dileseydi
-
16-Nahl 35
feale : yaptı
-
16-Nahl 35
ellezîne : o kimseler
-
16-Nahl 35
aler rusuli (alâ er rusuli) : resûllerin üzerinde (sorumluluğunda)
-
16-Nahl 35
illel belâgul mubînu : apaçık tebliğden başka
-
16-Nahl 36
ve lekad : ve andolsun
-
16-Nahl 36
resûlen : bir resûl
-
16-Nahl 36
aleyhi : onların üzerine
-
16-Nahl 36
ed dalâletu : dalâlet
-
16-Nahl 37
lehum : onlara, onlar için
-
16-Nahl 38
aleyhi : onun üzerinde
-
16-Nahl 38
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
16-Nahl 39
lehum : onlara
-
16-Nahl 39
ellezî yahtelifûne : onlar ihtilâfa düşerler
-
16-Nahl 39
ve li ya'leme : ve bilmesi için
-
16-Nahl 39
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfirler
-
16-Nahl 40
en nekûle : bizim dememiz
-
16-Nahl 40
lehu : ona
-
16-Nahl 41
ve ellezîne hâcerû : ve hicret edenler
-
16-Nahl 41
ve le ecru el âhıreti : ve elbette ahiret mükâfatı
-
16-Nahl 41
lev : eğer, şâyet
-
16-Nahl 41
ya'lemûne : biliyorlar
-
16-Nahl 42
ellezîne : onlar
-
16-Nahl 43
ricâlen : erkekler, adamlar, rical
-
16-Nahl 43
ileyhim : onlara
-
16-Nahl 43
ehle ez zikri : zikir ehli (daimî zikrin sahibi)
-
16-Nahl 43
lâ ta'lemûne : bilmiyorsunuz
-
16-Nahl 44
ileyke : sana
-
16-Nahl 44
mâ nuzzile : indirilen şey(ler)
-
16-Nahl 44
ileyhim : onlara
-
16-Nahl 44
ve lealle-hum : ve umulur ki böylece onlar
-
16-Nahl 45
ellezîne mekerû : tuzak kuranlar, hileler düzenleyenler
-
16-Nahl 47
le raûfun : rauf, çok şefkatli
-
16-Nahl 48
e ve lem yerev : ve onlar görmüyorlar mı (görmediler mi)
-
16-Nahl 51
ve kâlallâhu (ve kâle allâhu) : ve Allah dedi
-
16-Nahl 52
ve lehu : ve onun
-
16-Nahl 52
ve lehu ed dînu : ve dîn onundur
-
16-Nahl 53
ileyhi : ona
-
16-Nahl 55
ta'lemûne : bilecekler
-
16-Nahl 56
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar
-
16-Nahl 56
le tus'elunne : mutlaka sorgulanacaksınız
-
16-Nahl 57
ve lehum : ve onlarındır (kendilerinindir)
-
16-Nahl 58
zalle : gölgelendi
-
16-Nahl 60
lillezîne (li ellezîne) : onlara aittir
-
16-Nahl 61
ve lev : ve eğer, şâyet
-
16-Nahl 61
aleyhâ : onun üzerinde
-
16-Nahl 62
lehum el husnâ : en güzeli onların, onlara ait
-
16-Nahl 62
lehum en nâre : ateş onlar içindir, onlarındır
-
16-Nahl 63
lekad : andolsun
-
16-Nahl 63
lehum : onlara
-
16-Nahl 63
a'mâle-hum : amellerini, yaptıklarını
-
16-Nahl 63
ve lehum : ve onlar için vardır, onlarındır
-
16-Nahl 64
aleyke el kitâbe : sana kitabı
-
16-Nahl 64
lehum : onlar, onlara
-
16-Nahl 64
ellezî ihtelefû : ihtilâfa düştükleri şey
-
16-Nahl 65
enzele : indirdi
-
16-Nahl 65
le âyeten : elbette bir âyet (bir delil)
-
16-Nahl 66
lekum : sizin için vardır
-
16-Nahl 66
le ibreten : mutlaka, elbette bir ibret vardır
-
16-Nahl 66
lebenen hâlisen : halis süt, saf süt
-
16-Nahl 67
le âyeten : bir âyet
-
16-Nahl 69
subule \n(sebil) : yollar \n: (yol)
-
16-Nahl 69
zululen : zelil edilmiş, boyun eğdirilmiş, emrine verilmiş
-
16-Nahl 69
elvânu-hu \n(levn) : onun renkleri \n: (renk)
-
16-Nahl 69
le âyeten : elbette bir âyet, bir delil
-
16-Nahl 70
ya'leme : bilir
-
16-Nahl 71
faddale : üstün kıldı
-
16-Nahl 71
femellezîne (fe mâ ellezîne) : o kimseler değiller
-
16-Nahl 71
alâ mâ meleket eymâne-hum \n(meleke) : onların ellerinin altında olanlara \n: (sahip oldu)
-
16-Nahl 72
ceale : kıldı, halketti
-
16-Nahl 72
lekum : size, sizin için
-
16-Nahl 72
ve ceale : ve kıldı, halketti
-
16-Nahl 72
lekum : size, sizin için
-
16-Nahl 73
lehum : onlara, onlar için
-
16-Nahl 74
el emsâle \n(darabe meselen) : benzer, misal, emsal \n: (örnek vermek, eş, benzer kılmak)
-
16-Nahl 74
ya'lemu : bilir
-
16-Nahl 74
lâ ta'lemûne : bilmezsiniz
-
16-Nahl 75
meselen : bir misal, bir örnek
-
16-Nahl 75
lâ ya'lemûne : bilmezler, bilmiyorlar
-
16-Nahl 76
meselen : bir misal, bir örnek
-
16-Nahl 76
raculeyni : iki kişi, iki adam
-
16-Nahl 77
lemhi : bir an, en kısa zaman aralığı
-
16-Nahl 77
el basari (lemhi el basri) : göz, bakış (göz kırpması, bir anlık bakış)
-
16-Nahl 78
lâ ta'lemune : bilmiyorsunuz
-
16-Nahl 78
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
16-Nahl 78
lekum : size, sizin için
-
16-Nahl 78
lealle-kum : umulur ki siz, böylece siz
-
16-Nahl 79
e lem yerev : görmüyorlar mı, görmediler mi
-
16-Nahl 79
ilet tayri (ilâ et tayri) : kuşları
-
16-Nahl 79
le âyâtin : elbette âyetler
-
16-Nahl 80
ceale : kıldı, yaptı
-
16-Nahl 80
lekum : size, sizin için
-
16-Nahl 80
ve ceale : ve kıldı
-
16-Nahl 80
lekum : size, sizin için
-
16-Nahl 81
ceale : kıldı, halketti
-
16-Nahl 81
lekum : sizin için
-
16-Nahl 81
zılâlen : gölgeler, gölgelikler
-
16-Nahl 81
ve ceale : ve kıldı
-
16-Nahl 81
lekum : sizin için
-
16-Nahl 81
ve ceale : ve kıldı
-
16-Nahl 81
lekum : sizin için
-
16-Nahl 81
serâbîle \n(sirbâl) : gömlekler, zırhlar (savaşta korunmak için yapılan demir giysiler) \n: (gömlek)
-
16-Nahl 81
ve serâbîle : ve gömlekler, zırhlar (savaşta korunmak için yapılan demir) giysiler)
-
16-Nahl 81
aleykum : sizin üzerinize, size
-
16-Nahl 81
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
16-Nahl 82
in tevellev : eğer yüz çevirirlerse
-
16-Nahl 82
aleyke : senin üzerinde
-
16-Nahl 84
li ellezîne : o kimselere
-
16-Nahl 85
ellezîne : kimseler
-
16-Nahl 85
zalemû : zulmettiler
-
16-Nahl 86
ellezîne : onlar
-
16-Nahl 86
ellezîne : onlar
-
16-Nahl 86
ileyhim : onlara
-
16-Nahl 86
el kavle : söz
-
16-Nahl 86
le kâzibûne : elbette yalan söyleyenler
-
16-Nahl 87
es seleme : teslimiyet
-
16-Nahl 87
ve dalle : ve saptı, gitti
-
16-Nahl 88
ellezîne : o kimseler, onlar
-
16-Nahl 89
aleyhim : onların üzerine
-
16-Nahl 89
aleyke : sana
-
16-Nahl 90
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
16-Nahl 91
aleykum : sizin üzerinize
-
16-Nahl 91
kefîlen : kefil
-
16-Nahl 91
ya'lemu : bilir
-
16-Nahl 92
kelletî (ke elletî) : o kimse (kadın) gibi
-
16-Nahl 92
gazle-hâ : eğrilmiş ipini
-
16-Nahl 92
dehalen : hile, tuzak, aldatma
-
16-Nahl 92
ve le yubeyyinenne : ve muhakkak açıklayacak
-
16-Nahl 92
lekum : size
-
16-Nahl 93
ve lev şâe allâhu : ve eğer Allah dileseydi
-
16-Nahl 93
le ceale-kum : elbette sizi kıldı
-
16-Nahl 93
ve le tus'elunne : ve elbette sorulacaksınız, sorgulanacaksınız
-
16-Nahl 94
dehalen : hile, tuzak, aldatma
-
16-Nahl 94
fe tezille : o taktirde, o zaman kayar
-
16-Nahl 94
ve lekum : ve sizin için, size vardır
-
16-Nahl 95
kalîlen : az
-
16-Nahl 95
lekum : sizin için
-
16-Nahl 95
ta'lemûne : biliyorsunuz
-
16-Nahl 96
ve le necziyenne : ve mutlaka karşılığını vereceğiz, mükafatlandıracağız
-
16-Nahl 96
ellezîne saberû : sabredenler, sabrın sahipleri
-
16-Nahl 97
amile sâlihan : salih amel (nefsi tezkiye edici amel)
-
16-Nahl 97
fe le : o taktirde mutlaka
-
16-Nahl 97
ve le necziyenne-hum : ve mutlaka, ellbette onlara karşılığını vereceğiz, mükâfatlandıracağız
-
16-Nahl 99
leyse : değil, yoktur
-
16-Nahl 99
lehu : onun
-
16-Nahl 99
alellezîne (alâ ellezîne) : onların üzerinde
-
16-Nahl 100
alellezîne (alâ ellezîne) : onların üzerinde
-
16-Nahl 100
yetevellevne-hu : ona yönelenler
-
16-Nahl 100
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler
-
16-Nahl 101
vallâhu a'lemu : ve Allah bilir
-
16-Nahl 101
a'lemu : bilir
-
16-Nahl 101
lâ ya'lemûne : bilmezler, bilmiyorlar
-
16-Nahl 102
nezzele-hu : onu indirdi
-
16-Nahl 102
ellezîne : kimseler
-
16-Nahl 103
ve lekad : ve andolsun ki
-
16-Nahl 103
na'lemu : biz biliyoruz, biliriz
-
16-Nahl 103
ellezî : ki o
-
16-Nahl 103
ileyhi : ona
-
16-Nahl 104
ellezîne : onlar
-
16-Nahl 104
ve lehum : ve onlar için vardır
-
16-Nahl 105
ellezîne : onlar
-
16-Nahl 106
fe aleyhim : o zaman onlara, onların üstüne
-
16-Nahl 106
ve lehum : ve onların vardır, onlar için vardır
-
16-Nahl 108
ellezîne : onlar, o kimseler ki
-
16-Nahl 110
li ellezîne : o kimseler için
-
16-Nahl 110
le gafûrun : elbette mağfiret edendir
-
16-Nahl 111
mâ amilet : yaptıkları şeyler
-
16-Nahl 111
lâ yuzlemûne : zulmedilmezler, haksızlığa uğratılmazlar
-
16-Nahl 112
meselen : bir misal, örnek
-
16-Nahl 113
ve lekad : ve andolsun
-
16-Nahl 114
halâlen : helâl olarak
-
16-Nahl 115
aleykum : sizin üzerinize, size
-
16-Nahl 115
uhılle : kesilen
-
16-Nahl 116
inne ellezîne : muhakkak o kimseler
-
16-Nahl 117
ve lehum : ve onlar içindir
-
16-Nahl 118
ve alellezîne (alâ ellezîne) : ve o kimseler üzerine
-
16-Nahl 118
aleyke : sana
-
16-Nahl 118
ve mâ zalemnâ-hum : ve biz onlara zulmetmedik
-
16-Nahl 119
lillezîne (li ellezîne) : o kimseler için, o kimselere
-
16-Nahl 119
bi cehâletin : cehaletle, cahillikle, bilmeyerek
-
16-Nahl 119
le gafûrun : elbette gafurdur, mağfiret edendir
-
16-Nahl 120
ve lem yeku : ve olmadı
-
16-Nahl 122
le : elbette, mutlaka
-
16-Nahl 123
ileyke : sana
-
16-Nahl 123
millete : dîn
-
16-Nahl 124
cuile : kılındı
-
16-Nahl 124
alellezînahtelefû : ihtilâfa düşenler üzerine
-
16-Nahl 124
le yahkumu : elbette hüküm verecek
-
16-Nahl 125
billetî (bi elletî) : onunla ki o
-
16-Nahl 125
a'lemu : bilir
-
16-Nahl 125
dalle : dalâlette oldu, saptı
-
16-Nahl 125
a'lemu : bilir
-
16-Nahl 126
ve le in : ve eğer gerçekten
-
16-Nahl 126
le huve : elbette o
-
16-Nahl 127
aleyhim : onlara, onların yüzünden
-
16-Nahl 128
meallezînettekav : takva sahibi kimselerle beraberdir
-
16-Nahl 128
ve ellezîne : ve o kimseler
-
17-İsrâ 1
ellezî : ki o
-
17-İsrâ 1
leylen : geceleyin
-
17-İsrâ 1
ellezî : ki o, ki onu
-
17-İsrâ 1
havle-hu : onun etrafını, çevresini
-
17-İsrâ 2
li benî isrâîle : İsrailoğulları için
-
17-İsrâ 2
vekîlen : bir vekil
-
17-İsrâ 4
ilâ benî İsrâîle : İsrailoğullarına
-
17-İsrâ 4
le tufsidunne : mutlaka fesat çıkaracaksınız
-
17-İsrâ 4
ve le ta'lunne \n(alâ) : ve gerçekten üstün geleceksiniz, gâlip geleceksiniz \n: (üstün, geldi)
-
17-İsrâ 5
aleykum : sizin üzerinize
-
17-İsrâ 5
lenâ : bizim
-
17-İsrâ 5
hılâle ed diyâri : evlerin arası
-
17-İsrâ 5
va'den mef'ûlen : yapılması vaadedilen
-
17-İsrâ 6
lekum : size, sizi
-
17-İsrâ 6
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
17-İsrâ 7
fe lehâ, : artık onun(dur)
-
17-İsrâ 7
evvele : evvel, ilk
-
17-İsrâ 7
mâ alev : ele geçirdikleri, üstün oldukları şeyler, üstünlükleri
-
17-İsrâ 9
li elletî : ki onu
-
17-İsrâ 9
el mu'minîne ellezîne : mü'min kimseler ki, onlar
-
17-İsrâ 9
lehum : onlar için
-
17-İsrâ 10
ve ennellezîne (enne ellezîne) : ve muhakkak o kimseler ki
-
17-İsrâ 10
lehum : onlar için, onlara
-
17-İsrâ 11
acûlen : aceleci
-
17-İsrâ 12
el leyle : gece
-
17-İsrâ 12
el leyli : gece
-
17-İsrâ 12
fadlen : bir fazl
-
17-İsrâ 12
ve li ta'lemû : ve bilmeniz (öğrenmeniz) için
-
17-İsrâ 12
ve kulle şey'in : ve herşeyi, hepsini
-
17-İsrâ 12
tafsîlen : tefsilatlı, ayrıntıları ile
-
17-İsrâ 13
ve kulle : ve hepsi, bütün
-
17-İsrâ 13
lehu : ona
-
17-İsrâ 14
aleyke : sana
-
17-İsrâ 15
ve men dalle : ve kim dalâlette ise
-
17-İsrâ 15
aleyhâ : (sorumluluğu) kendi üzerinedir
-
17-İsrâ 15
resûlen : bir resûl
-
17-İsrâ 16
aleyhâ : onun üzerine
-
17-İsrâ 17
ehleknâ : biz helâk ettik
-
17-İsrâ 18
yurîdu el âcilete : acil, acele olarak (bu dünyada) isterse
-
17-İsrâ 18
lehu : ona
-
17-İsrâ 18
lehu : ona, onu
-
17-İsrâ 19
lehâ : ona, onun için
-
17-İsrâ 20
kullen : herkes, hepsi
-
17-İsrâ 21
ve le el âhıretu : ve muhakkak ahiret
-
17-İsrâ 21
tafdîlen : üstünlük bakımından, fazl bakımından
-
17-İsrâ 22
mahzûlen : hor görülmüş olarak
-
17-İsrâ 23
lehumâ : onlara (ikisine), o ikisine
-
17-İsrâ 23
lehumâ : onlara (ikisine), o ikisine
-
17-İsrâ 23
kavlen : söz
-
17-İsrâ 24
lehumâ : onlara, o ikisine
-
17-İsrâ 25
a'lemu : en iyi bilir, daha iyi bilir
-
17-İsrâ 28
lehum : onlara
-
17-İsrâ 28
kavlen : söz
-
17-İsrâ 29
yedeke maglûleten : elini bağlamış
-
17-İsrâ 29
kulle el bastı : büsbütün açma, hepsini açma, açıp savurma
-
17-İsrâ 31
katle-hum : onların öldürülmesi
-
17-İsrâ 32
sebîlen : bir yol
-
17-İsrâ 33
en nefselletî (en nefse elletî) : bir kişi, ki o(nu)
-
17-İsrâ 33
kutile : öldürülürdü
-
17-İsrâ 34
mâle el yetîmi : yetimin malına
-
17-İsrâ 34
bi elletî : o şey ile, ki o
-
17-İsrâ 34
mes'ûlen : mes'ul, sorumlu
-
17-İsrâ 35
ve evfû el keyle : ve ölçüyü tam ifa edin (yerine getirin)
-
17-İsrâ 35
te'vîlen : te'vîl (yorum) bakımından
-
17-İsrâ 36
leyse : değil, yok, olmaz
-
17-İsrâ 36
leke : senin
-
17-İsrâ 36
mes'ûlen : mesul, sorumlu
-
17-İsrâ 37
len tahrika el arda \n(hareka) : yeryüzünü asla tahrik edemezsin (hareket ettiremezsin) \n: (deldi, tahrik etti, yardı)
-
17-İsrâ 37
ve len tebluga (belega) : ve asla erişemezsin (erişti, ulaştı)
-
17-İsrâ 37
el cibâle : dağlar
-
17-İsrâ 37
tûlen : boy bakımından, uzayarak, uzanarak
-
17-İsrâ 39
ileyke : sana
-
17-İsrâ 40
le tekûlûne : gerçekten söylüyorsunuz
-
17-İsrâ 40
kavlen : bir söz
-
17-İsrâ 41
ve lekad : ve andolsun
-
17-İsrâ 42
lev : eğer
-
17-İsrâ 42
lebtegav (le ibtega) : elbette, mutlaka ararlardı
-
17-İsrâ 42
sebîlen : sebîl, yol
-
17-İsrâ 44
tusebbihu lehu : onu tesbih eder
-
17-İsrâ 45
ve beynellezîne : ve onların arasına
-
17-İsrâ 46
vellev : döndüler
-
17-İsrâ 47
a'lemu : çok iyi biliriz
-
17-İsrâ 47
ileyke : sana, seni
-
17-İsrâ 47
raculen : bir adam
-
17-İsrâ 48
leke : sana, senin için
-
17-İsrâ 48
el emsâle : örnekler, misaller, benzetmeler
-
17-İsrâ 48
sebîlen : bir yol
-
17-İsrâ 49
le meb'ûsûne : mutlaka beas edilenler (yeniden diriltilenler)
-
17-İsrâ 51
kulillezî (kul ellezî) : de, ki o
-
17-İsrâ 51
evvele : ilk, evvelce
-
17-İsrâ 51
ileyke : sana
-
17-İsrâ 52
lebistum : kaldınız, orada bulundunuz
-
17-İsrâ 52
kalîlen : az, pek az
-
17-İsrâ 53
elletî : ki onu
-
17-İsrâ 54
a'lemu : iyi bilir
-
17-İsrâ 54
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
17-İsrâ 54
vekîlen : vekil olarak
-
17-İsrâ 55
a'lemu : iyi bilir
-
17-İsrâ 55
ve lekad : ve andolsun ki
-
17-İsrâ 56
kulid'ûllezîne (kul udû ellezîne) : 'o kimseleri davet edin' de
-
17-İsrâ 56
ve lâ tahvîlen : ve değiştirme olmaz
-
17-İsrâ 57
ulâikellezîne (ulâike ellezîne) : işte onlar
-
17-İsrâ 57
el vesîlete : bir vesile
-
17-İsrâ 58
kable : önce
-
17-İsrâ 59
en nursile : bizim göndermemiz
-
17-İsrâ 59
fe zalemû : sonra zulmettiler
-
17-İsrâ 60
leke : sana
-
17-İsrâ 60
er ru'yâlletî (er ru'yâ elletî) : rüya ki o
-
17-İsrâ 61
kâle : dedi
-
17-İsrâ 62
kâle : dedi
-
17-İsrâ 62
ellezî : ki o
-
17-İsrâ 62
aleyye : bana, benim üzerime
-
17-İsrâ 62
le in ahharte-ni : gerçekten eğer beni ertelersen
-
17-İsrâ 62
le ahtenikenne : muhakkak ele geçireceğim, kumanda edeceğim, bana tâbî kılacağım
-
17-İsrâ 62
kalîlen : az
-
17-İsrâ 63
kâlezheb (kâle izheb) : 'git' dedi
-
17-İsrâ 64
aleyhim : onların üzerine
-
17-İsrâ 65
leyse : değil, yoktur
-
17-İsrâ 65
leke : senin
-
17-İsrâ 65
aleyhim : onların üzerine
-
17-İsrâ 65
vekîlen : vekil olarak
-
17-İsrâ 66
ellezî : ki o
-
17-İsrâ 66
lekum : sizi, sizin için
-
17-İsrâ 67
dalle : saptı, gitti
-
17-İsrâ 67
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman, olunca
-
17-İsrâ 68
yursile : gönderir
-
17-İsrâ 68
aleykum : sizin üzerinize
-
17-İsrâ 68
lekum vekîlen : sizin için bir vekil
-
17-İsrâ 69
yursile : gönderir
-
17-İsrâ 69
aleykum : sizin üzerinize
-
17-İsrâ 69
lekum : sizin için
-
17-İsrâ 69
aleynâ : bize, bize karşı
-
17-İsrâ 70
ve lekad : ve andolsun
-
17-İsrâ 70
tafdîlen : üstünlük (fazilet)
-
17-İsrâ 71
kulle : herkes, hepsi, bütün
-
17-İsrâ 71
ve lâ yuzlemûne : ve zulmedilmezler
-
17-İsrâ 71
fetîlen : hurma çekirdeğindeki küçük iplik (zerre kadar)
-
17-İsrâ 72
sebîlen : yol
-
17-İsrâ 73
le yeftinûne-ke : gerçekten seni fitneye düşürüyorlar
-
17-İsrâ 73
anillezî (an ellezî) : ondan
-
17-İsrâ 73
ileyke : sana
-
17-İsrâ 73
aleynâ : bize
-
17-İsrâ 73
lettehazû-ke (le ittehazû-ke) : seni mutlaka edinirler
-
17-İsrâ 73
halîlen : bir dost
-
17-İsrâ 74
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
17-İsrâ 74
lekad : andolsun ki
-
17-İsrâ 74
ileyhim : onlara
-
17-İsrâ 74
kalîlen : az, biraz
-
17-İsrâ 75
le ezaknâ-ke : elbette sana tattırdık (tattırırdık)
-
17-İsrâ 75
leke : senin için
-
17-İsrâ 75
aleynâ : bize karşı
-
17-İsrâ 76
le yestefizzûne-ke : seni tedirgin ediyorlar
-
17-İsrâ 76
kalîlen : az
-
17-İsrâ 77
kable-ke : senden önce
-
17-İsrâ 77
tahvîlen : bir değişiklik
-
17-İsrâ 78
ilâ gasakı el leyli (gasaka) : gecenin kararmasına kadar (karardı)
-
17-İsrâ 79
ve min el leyli : ve geceden, gecenin bir kısmında
-
17-İsrâ 79
nâfileten : ilâve olarak
-
17-İsrâ 79
leke : sana özel, senin için
-
17-İsrâ 80
mudhale : giriş ile
-
17-İsrâ 80
min ledun-ke : senin katından (gizli ilminden)
-
17-İsrâ 81
el bâtıle : bâtıl
-
17-İsrâ 84
şâkileti-hi : onun (kendi) şekli, durumu, hüviyeti, karakteri
-
17-İsrâ 84
a'lemu : en iyi bilir
-
17-İsrâ 84
sebîlen : sebîl, yol
-
17-İsrâ 85
kalîlen : az, pek az
-
17-İsrâ 86
ve le in : ve eğer
-
17-İsrâ 86
le nezhebenne : mutlaka gideririz
-
17-İsrâ 86
bi ellezî : onu
-
17-İsrâ 86
ileyke : sana
-
17-İsrâ 86
leke : senin, sana
-
17-İsrâ 86
aleynâ : bize karşı
-
17-İsrâ 86
vekîlen : bir vekil
-
17-İsrâ 87
fadle-hu : onun fazlı
-
17-İsrâ 87
aleyke : senin üzerinde
-
17-İsrâ 88
le in ictemeâti (le in ictemeâti) : eğer toplansalar
-
17-İsrâ 88
ve lev kâne : ve eğer olsa, olsaydı, olsa bile
-
17-İsrâ 89
ve lekad : ve andolsun
-
17-İsrâ 90
len nu'mine : biz asla inanmayız
-
17-İsrâ 90
leke : sana
-
17-İsrâ 90
lenâ : bizim için, bize
-
17-İsrâ 91
leke : sana ait, senin
-
17-İsrâ 91
hılâle-hâ : onun arasından
-
17-İsrâ 92
aleynâ : üzerimize
-
17-İsrâ 92
kabîlen : açıkça, karşımıza (mukabil)
-
17-İsrâ 93
leke : sana ait, senin
-
17-İsrâ 93
ve len nu'mine : ve asla inanmayız
-
17-İsrâ 93
hattâ tunezzile : sen indirinceye kadar (indirmedikçe)
-
17-İsrâ 93
aleynâ : bize
-
17-İsrâ 93
resûlen : resûl, elçi
-
17-İsrâ 94
resûlen : resûl, elçi
-
17-İsrâ 95
lev : eğer, şâyet
-
17-İsrâ 95
le nezzelnâ : elbette indirirdik
-
17-İsrâ 95
aleyhim : onlara
-
17-İsrâ 95
meleken : melek
-
17-İsrâ 95
resûlen : resûl
-
17-İsrâ 97
fe len tecide : o zaman bulamazsın
-
17-İsrâ 97
lehum : onlar, onlar için
-
17-İsrâ 97
kullemâ : her seferinde, her defasında
-
17-İsrâ 98
le meb'ûsûne : mutlaka beas edileceğiz, diriltileceğiz
-
17-İsrâ 99
e ve lem yerev : ve onlar görmüyorlar mı
-
17-İsrâ 99
ennallâhellezî : o Allah ki, onun olduğunu
-
17-İsrâ 99
misle-hum : onların benzerini, bir mislini daha
-
17-İsrâ 99
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
17-İsrâ 99
lehum : onlara, onlar için
-
17-İsrâ 99
ecelen : bir süre, bir ecel, belli bir zaman dilimi
-
17-İsrâ 100
lev : eğer, şâyet
-
17-İsrâ 100
le emsektum : mutlaka siz tuttunuz (tutardınız)
-
17-İsrâ 101
ve lekad : ve andolsun
-
17-İsrâ 101
benî isrâîle : İsrailoğullarına
-
17-İsrâ 101
kâle : dedi
-
17-İsrâ 101
lehu : ona
-
17-İsrâ 101
le ezunnu-ke : kesin bir şekilde senin olduğunu zannediyorum (kesinlikle inanıyorum)
-
17-İsrâ 102
kâle : dedi
-
17-İsrâ 102
lekad : andolsun
-
17-İsrâ 102
mâ enzele : indirmedi
-
17-İsrâ 102
le ezunnu-ke : mutlaka seni sanıyorum, kesin şekilde inanıyorum
-
17-İsrâ 104
li benî isrâîle : İsrailoğullarına
-
17-İsrâ 104
lefîfen : beraber, birarada (biraraya)
-
17-İsrâ 105
nezele : indi
-
17-İsrâ 106
alen nâsi (alâ en nâsi) : insanlara
-
17-İsrâ 106
tenzîlen : bir indirme ile, indiriş ile, tenzil ederek
-
17-İsrâ 107
inne ellezîne : muhakkak onlar, o kimseler
-
17-İsrâ 107
aleyhim : onlara
-
17-İsrâ 108
le mef'ûlen : mutlaka, elbette yapılmıştır, ifa edilmiştir
-
17-İsrâ 110
lehu : onun
-
17-İsrâ 110
sebîlen : bir sebîl, bir yol
-
17-İsrâ 111
lillâhillezî (li allâhi ellezî) : Allah'a ki o
-
17-İsrâ 111
lem yettehız : edinmedi, edinmez
-
17-İsrâ 111
veleden : bir çocuk
-
17-İsrâ 111
ve lem yekun : ve olmamıştır, olmaz
-
17-İsrâ 111
lehu : onun
-
17-İsrâ 111
ve lem yekun : ve olmamıştır, olmaz
-
17-İsrâ 111
lehu : onun
-
18-Kehf 1
el hamdulillâhillezî : hamd Allah'adır, o ki
-
18-Kehf 1
enzele : indirdi
-
18-Kehf 1
ve lem yec'al : ve kılmadı, olmadı
-
18-Kehf 1
lehu : onda
-
18-Kehf 2
min ledun-hu : (onun) katından, kendi katından
-
18-Kehf 2
el mu'minîne ellezîne : mü'minleri, o kimseler ki
-
18-Kehf 2
lehum : onlar için
-
18-Kehf 4
ellezîne : o kimseleri
-
18-Kehf 4
veleden : bir çocuk
-
18-Kehf 5
lehum : onların
-
18-Kehf 6
fe lealle-ke : bundan sonra, o zaman belki sen, neredeyse sen
-
18-Kehf 6
lem yu'minû : inanmazlar
-
18-Kehf 7
alel ardı (alâ el ardı) : yeryüzünde
-
18-Kehf 7
lehâ : ona
-
18-Kehf 7
amelen : amel
-
18-Kehf 8
le câilûne : elbette kılıcılarız, yapanlarız
-
18-Kehf 8
mâ aleyhâ : onun üzerinde olan şeyler
-
18-Kehf 10
ilel kehfi (ilâ el kehfi) : mağaraya
-
18-Kehf 10
min ledun-ke : senin katından
-
18-Kehf 10
lenâ : bize
-
18-Kehf 12
li na'leme : bilmemiz için, belirtmemiz için
-
18-Kehf 12
lebisû : kaldılar
-
18-Kehf 13
aleyke : sana
-
18-Kehf 14
len ned'uve : asla dua etmeyiz
-
18-Kehf 14
lekad : andolsun
-
18-Kehf 15
lev : olsa, olmasına rağmen
-
18-Kehf 15
aleyhim : onlara
-
18-Kehf 15
azlemu : daha zalim
-
18-Kehf 16
ve izi'tezeltumû-hum \n(i'tezele) : ve onlardan ayrıldığınız zaman \n: (ayrıldı)
-
18-Kehf 16
ilel kehfi (illâ el kehfi) : mağaraya
-
18-Kehf 16
lekum : sizin için, size
-
18-Kehf 16
lekum : sizin için, size
-
18-Kehf 17
izâ taleat : doğduğu zaman
-
18-Kehf 17
fe len tecide : artık bulamazsın
-
18-Kehf 17
lehu : onun için
-
18-Kehf 18
levittala'te (lev ittala'te) : muttali olsaydın, yakından görseydin
-
18-Kehf 18
aleyhim : onlara, onları
-
18-Kehf 18
le velleyte : mutlaka (geri) dönerdin
-
18-Kehf 18
ve le muli'te : ve sen mutlaka dolardın
-
18-Kehf 19
kâle : dedi
-
18-Kehf 19
kem lebistum : ne kadar kaldınız
-
18-Kehf 19
lebisnâ : biz kaldık
-
18-Kehf 19
a'lemu : en iyi bilir
-
18-Kehf 19
bi mâ lebistum : siz ne kadar kaldınız
-
18-Kehf 19
ilel medîneti : şehre
-
18-Kehf 20
aleykum : sizin üzerinize, size
-
18-Kehf 20
milleti-him : kendi dînlerine
-
18-Kehf 20
ve len tuflihû : ve asla felâha eremezsiniz, kurtulamazsınız
-
18-Kehf 21
aleyhim : onlara, onları
-
18-Kehf 21
li ya'lemû : bilmeleri için, bilsinler diye
-
18-Kehf 21
aleyhim : onların üzerine
-
18-Kehf 21
a'lemu : en iyi bilir
-
18-Kehf 21
kâlellezîne (kâle ellezîne) : dediler o kimseler
-
18-Kehf 21
galebû : gâlip oldular, üstün oldular (sözü geçenler)
-
18-Kehf 21
le nettehızenne : mutlaka edinelim, yapalım
-
18-Kehf 21
aleyhim : onların üzerine
-
18-Kehf 22
a'lemu : en iyi bilir
-
18-Kehf 22
mâ ya'lemu-hum : onları bilmezler
-
18-Kehf 23
ve lâ tekûlenne : ve deme muhakkak
-
18-Kehf 25
ve lebisû : ve kaldılar
-
18-Kehf 26
a'lemu : en iyi bilir
-
18-Kehf 26
lebisû : kaldılar
-
18-Kehf 26
lehu : onundur
-
18-Kehf 26
lehum : onların
-
18-Kehf 27
ileyke : sana
-
18-Kehf 27
lâ mubeddile : değiştirecek yoktur
-
18-Kehf 27
ve len tecide : ve bulamazsın
-
18-Kehf 28
mea ellezîne : o kimselerle birlikte
-
18-Kehf 30
innellezîne (inne ellezîne) : muhakkak o kimseler, onlar
-
18-Kehf 30
amelen : amel
-
18-Kehf 31
lehum : onlara, onlar için vardır
-
18-Kehf 31
yuhallevne : süslenirler
-
18-Kehf 31
alel erâiki (alâ el erâiki) : tahtlar üzerinde, üzerine
-
18-Kehf 32
lehum : onlara, onlar için vardır
-
18-Kehf 32
meselen : misal, örnek
-
18-Kehf 32
raculeyni : iki adam
-
18-Kehf 33
ukule-hâ : meyvelerini
-
18-Kehf 33
ve lem tazlim : ve eksik bırakmadı
-
18-Kehf 33
hılâle-humâ : ikisinin arasından
-
18-Kehf 34
lehu : onun, onun vardır
-
18-Kehf 34
kâle : dedi
-
18-Kehf 34
mâlen : mal bakımından
-
18-Kehf 35
ve dehale : ve girdi
-
18-Kehf 35
kâle : dedi
-
18-Kehf 36
ve le in rudidtu : ve eğer ben geri döndürülürsem (döndürülsem bile)
-
18-Kehf 36
le ecidenne : mutlaka bulacağım
-
18-Kehf 36
munkaleben : dönüşmüş olan
-
18-Kehf 37
kâle : dedi
-
18-Kehf 37
lehu : ona
-
18-Kehf 37
bi ellezî : ki onu
-
18-Kehf 37
raculen : bir adam (insan) hüviyetine
-
18-Kehf 39
ve lev lâ : ve olmasaydı, olmaz mıydı
-
18-Kehf 39
ekalle : daha az
-
18-Kehf 39
mâlen : mal (miktar) bakımından
-
18-Kehf 39
ve veleden : ve çocuk (sayısı) bakımından
-
18-Kehf 40
ve yursile : ve gönderir
-
18-Kehf 40
aleyhâ : onun üzerinde
-
18-Kehf 40
zelekan : kaygan olan
-
18-Kehf 41
fe len testetîa : artık asla senin gücün yetmez, sen muktedir olamazsın
-
18-Kehf 41
lehu : onu
-
18-Kehf 41
taleben : talep ederek, elde ederek (elde etmek)
-
18-Kehf 42
yâ leyte-ni : keşke ben
-
18-Kehf 42
lem uşrik : şirk koşmam
-
18-Kehf 43
ve lem tekun : ve olmadı, olmaz
-
18-Kehf 43
lehu : ona
-
18-Kehf 45
lehum : onlara
-
18-Kehf 45
meselel hayâtid dunyâ : dünya hayatı misalini, durumunu
-
18-Kehf 45
fahteleta : böylece karıştı, yeşerdi (büyüdü)
-
18-Kehf 46
emelen : ümit olarak, emel olarak
-
18-Kehf 47
el cibâle : dağlar
-
18-Kehf 47
fe lem nugâdir : böylece bırakmayız
-
18-Kehf 48
lekad : andolsun
-
18-Kehf 48
evvele : ilk, evvel
-
18-Kehf 48
ellen nec'ale : bizim asla yapmayacağımızı, yapamayacağımızı
-
18-Kehf 48
lekum : size
-
18-Kehf 49
yâ veylete-nâ : yazıklar olsun bize
-
18-Kehf 50
lekum : size, sizin için
-
18-Kehf 50
bedelen : bedel, karşılık
-
18-Kehf 52
şurekâiyellezîne : ortak koştuğunuz o şeyler
-
18-Kehf 52
lem yestecibû : icabet etmezler, etmediler
-
18-Kehf 52
lehum : onlara
-
18-Kehf 53
ve lem yecidû : ve bulamazlar, bulamadılar
-
18-Kehf 54
ve lekad : ve andolsun
-
18-Kehf 54
cedelen : cedelleşen, münakaşa edici, kavga edici
-
18-Kehf 55
kubulen : karşı karşıya kalarak
-
18-Kehf 56
ellezîne keferû : kâfir olanlar
-
18-Kehf 57
ve men azlemu : ve daha zalim kimdir
-
18-Kehf 57
ilel hudâ (ilâ el hudâ) : hidayete
-
18-Kehf 57
fe len yehtedû : bundan sonra asla hidayete eremezler
-
18-Kehf 58
lev : eğer
-
18-Kehf 58
le accele : mutlaka acele eder
-
18-Kehf 58
lehum : onlar için, onlara
-
18-Kehf 58
lehum : onlar için, onlara (vardır)
-
18-Kehf 58
len yecidû : asla bulamazlar
-
18-Kehf 58
mev'ilen : sığınılacak yer, sığınacak yer
-
18-Kehf 59
ehleknâ-hum : onları helâk ettik
-
18-Kehf 59
lemmâ zalemû : zulmettikleri zaman
-
18-Kehf 60
ve iz kâle : ve demişti
-
18-Kehf 61
fe lemmâ : böylece olduğu zaman
-
18-Kehf 61
belega : erişti, ulaştı
-
18-Kehf 61
sebîle-hu : kendi yolunu
-
18-Kehf 62
lemmâ : olduğu zaman
-
18-Kehf 62
kâle : dedi
-
18-Kehf 62
lekad : andolsun ki
-
18-Kehf 62
lekînâ : biz karşılaştık, maruz kaldık (hissettik)
-
18-Kehf 63
kâle : dedi
-
18-Kehf 63
illeş şeytânu (illâ eş şeytânu) : şeytandan başkası
-
18-Kehf 63
sebîle-hu : kendi yolunu
-
18-Kehf 64
kâle : dedi
-
18-Kehf 65
ve allemnâ-hu : ve biz ona öğrettik
-
18-Kehf 65
min ledun-nâ : ledun (gizli) ilmimizden
-
18-Kehf 66
kâle : dedi
-
18-Kehf 66
lehu : ona
-
18-Kehf 67
kâle : dedi
-
18-Kehf 67
len testetîa : asla güç yetiremezsin, yapamazsın
-
18-Kehf 68
lem tuhıt : ihata edemedin, kavrayamadın
-
18-Kehf 69
kâle : dedi
-
18-Kehf 69
leke : sana
-
18-Kehf 70
kâle : dedi
-
18-Kehf 70
leke : sana
-
18-Kehf 71
kâle : dedi
-
18-Kehf 71
ehle-hâ : onun ehlini (ahalisini, içinde bulunanları)
-
18-Kehf 71
lekad : andolsun
-
18-Kehf 72
kâle : dedi
-
18-Kehf 72
e lem ekul : ben söylemedim mi, ben demedim mi
-
18-Kehf 72
len testetîa : asla güç yetiremezsin
-
18-Kehf 73
kâle : dedi
-
18-Kehf 74
intalekâ : ikisi gitti (oradan ayrıldı)
-
18-Kehf 74
lekıyâ : ikisi karşılaştılar, rastladılar
-
18-Kehf 74
katele-hu : onu öldürdü
-
18-Kehf 74
kâle : dedi
-
18-Kehf 74
lekad : andolsun
-
18-Kehf 75
kâle : dedi
-
18-Kehf 75
e lem ekul : ben demedim mi
-
18-Kehf 75
leke : sana
-
18-Kehf 75
len testetîa : güç yetiremezsin
-
18-Kehf 76
kâle : dedi
-
18-Kehf 76
min ledun-nî : benim yanımdan, benim tarafımdan
-
18-Kehf 77
fentalekâ hattâ izâ : böylece ikisi yola çıktılar
-
18-Kehf 77
ehle : şehir halkı
-
18-Kehf 77
ehle hâ : şehir halkı
-
18-Kehf 77
kâle : dedi
-
18-Kehf 77
lev : eğer
-
18-Kehf 77
lettehazte (le ittehaze) : elbette buna karşılık
-
18-Kehf 77
aleyhi : ona
-
18-Kehf 78
kâle : dedi
-
18-Kehf 78
mâ lem testetı' : güç yetiremediğin şey
-
18-Kehf 78
aleyhi : ona
-
18-Kehf 79
kulle sefînetin : bütün gemi(ler)
-
18-Kehf 81
en yubdile-humâ : onlara (o ikisi için) değiştirmesi
-
18-Kehf 82
lehumâ : ikisinin, ikisine ait
-
18-Kehf 82
lem testı' : sen güç yetiremedin
-
18-Kehf 82
aleyhi : ona
-
18-Kehf 83
aleykum : size
-
18-Kehf 84
lehu : ona, onu
-
18-Kehf 86
belega : erişti, ulaştı
-
18-Kehf 87
kâle : dedi
-
18-Kehf 87
men zaleme : kim zulmederse
-
18-Kehf 88
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı, amel etti
-
18-Kehf 88
fe lehu : o zaman onun için, onun
-
18-Kehf 88
lehu : ona
-
18-Kehf 90
belega : ulaştı
-
18-Kehf 90
lem nec'al : kılmadık, yapmadık
-
18-Kehf 90
lehum : onlar için, onlara
-
18-Kehf 91
ledey-hi : onun yanında, huzurunda
-
18-Kehf 93
belega : ulaştı
-
18-Kehf 93
kavlen : söz
-
18-Kehf 94
leke : sana
-
18-Kehf 94
en tec'ale : senin yapman
-
18-Kehf 95
kâle : dedi
-
18-Kehf 96
kâle infuhû : körükleyin dedi
-
18-Kehf 96
izâ ceale-hu : onu yaptığı zaman
-
18-Kehf 96
kâle : dedi
-
18-Kehf 96
aleyhi : onun üzerine
-
18-Kehf 97
lehu : onu
-
18-Kehf 98
kâle : dedi
-
18-Kehf 98
ceale-hu : onu kılar, yapar
-
18-Kehf 101
ellezîne : onlar
-
18-Kehf 102
ellezîne keferû : kâfirler, inkâr eden kimseler
-
18-Kehf 102
nuzulen : ikram olarak, kalacak yer olarak
-
18-Kehf 103
a'mâlen : ameller açısından
-
18-Kehf 104
ellezîne : onlar
-
18-Kehf 104
dalle : saptı (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla oldu)
-
18-Kehf 105
ulâike ellezîne : işte o kimseler, onlar
-
18-Kehf 105
lehum : onlar için, onlara
-
18-Kehf 107
innellezîne (inne ellezîne) : muhakkak o kimseler, onlar
-
18-Kehf 107
lehum : onlar için, onlara
-
18-Kehf 107
nuzulen : ikram olarak, kalacak yer olarak
-
18-Kehf 108
hıvelen : ayrılmak
-
18-Kehf 109
lev : eğer, ise, olsa
-
18-Kehf 109
le nefide el bahru : deniz(ler) biter, tükenir
-
18-Kehf 109
kable en tenfede : bitmesinden (tükenmesinden) önce, bitmeden
-
18-Kehf 109
ve lev : ve eğer, ise, olsa
-
18-Kehf 110
ileyye : bana
-
18-Kehf 110
amelen sâlihan : salih amel (nefs tezkiyesi)
-
19-Meryem 4
kâle : dedi
-
19-Meryem 4
ve işteale : ve tutuştu, yayıldı
-
19-Meryem 4
ve lem ekun : ve ben olmadım
-
19-Meryem 5
min ledun-ke : senin katından
-
19-Meryem 7
lem nec'al : kılmadık, yapmadık
-
19-Meryem 7
lehu : onu
-
19-Meryem 8
kâle : dedi
-
19-Meryem 9
kâle : dedi
-
19-Meryem 9
kâle : dedi
-
19-Meryem 9
aleyye : bana
-
19-Meryem 9
ve lem teku : ve sen değildin
-
19-Meryem 10
kâle : dedi
-
19-Meryem 10
kâle : dedi
-
19-Meryem 10
leyâlin (leyl) : geceler (gece)
-
19-Meryem 11
ileyhim : onlara
-
19-Meryem 13
min ledun-nâ : katımızdan
-
19-Meryem 14
ve lem yekun : ve olmadı, değildi
-
19-Meryem 15
aleyhi : onun üzerine, ona
-
19-Meryem 17
ileyhâ : ona
-
19-Meryem 17
temessele : temessül etti, suretinde göründü
-
19-Meryem 17
lehâ : ona
-
19-Meryem 18
kâlet : dedi
-
19-Meryem 19
kâle : dedi
-
19-Meryem 19
li ehebe leki : sana armağan etmem, bağışlamam için
-
19-Meryem 20
kâlet : dedi
-
19-Meryem 20
ve lem yemses-nî : ve bana dokunmadı
-
19-Meryem 20
ve lem eku : ve ben olmadım
-
19-Meryem 21
kâle : dedi
-
19-Meryem 21
kâle : dedi
-
19-Meryem 21
aleyye : benim için, bana
-
19-Meryem 21
ve li nec'ale-hû : ve onu kılmamız için
-
19-Meryem 22
hamelet-hu : ona hamile kaldı
-
19-Meryem 23
ilâ ciz'ın nahleti : hurma ağacının gövdesine
-
19-Meryem 23
kâlet : dedi
-
19-Meryem 23
yâ leyte-nî : keşke ben olsaydım
-
19-Meryem 23
kable : önce
-
19-Meryem 24
kad ceale : kılmıştı
-
19-Meryem 25
ileyki : senin üzerine, sana
-
19-Meryem 25
bi ciz'ın nahleti : hurma ağacının gövdesini
-
19-Meryem 25
aleyki : senin üzerine
-
19-Meryem 26
fe len ukellime : bu sebeple asla konuşmayacağım
-
19-Meryem 27
lekad : andolsun ki
-
19-Meryem 29
ileyhi : ona, onu
-
19-Meryem 30
kâle : dedi
-
19-Meryem 30
ve ceale-nî : ve beni kıldı
-
19-Meryem 31
ve ceale-nî : ve beni kıldı
-
19-Meryem 32
ve lem yec'al-nî : ve beni kılmadı
-
19-Meryem 33
aleyye : benim üzerimedir, banadır
-
19-Meryem 34
kavle el hakkı : Hakk'ın
-
19-Meryem 34
ellezî : ki o
-
19-Meryem 35
min veledin : veled, bir erkek çocuk
-
19-Meryem 35
lehu : ona
-
19-Meryem 37
fahtelefe (fe ihtelefe) : ayrılığa düştüler, ihtilâf ettiler
-
19-Meryem 37
li ellezîne keferû : inkâr edenlere, kâfir olanlara
-
19-Meryem 39
gafletin : gaflet
-
19-Meryem 40
ve men aleyhâ : ve onun üzerinde olan kimseler (kişiler)
-
19-Meryem 40
ve ileynâ : ve bize
-
19-Meryem 42
iz kâle : demişti
-
19-Meryem 43
mâ lem ye'ti-ke : sana gelmeyen
-
19-Meryem 46
kâle : dedi
-
19-Meryem 46
lein : eğer
-
19-Meryem 46
lem tentehi : sen vazgeçmezsin
-
19-Meryem 46
le ercumenne-ke : mutlaka seni taşlarım
-
19-Meryem 47
kâle : dedi
-
19-Meryem 47
aleyke : sana, senin üzerine
-
19-Meryem 47
leke : senin için
-
19-Meryem 49
lemmâ'tezelehum : onlardan ayrıldığı zaman
-
19-Meryem 49
lehû : ona
-
19-Meryem 49
ve kullen : ve hepsini
-
19-Meryem 50
lehum : onlara
-
19-Meryem 50
lehum : onlara
-
19-Meryem 51
muhlesan : muhlis (nefsini Allah'a teslim etmiş)
-
19-Meryem 51
resûlen : resûl
-
19-Meryem 53
lehu : ona
-
19-Meryem 54
ismâîle : İsmail
-
19-Meryem 54
resûlen : bir resûl
-
19-Meryem 55
ehle-hu : onun ailesi, onun halkı
-
19-Meryem 58
ellezîne : onlar ki
-
19-Meryem 58
aleyhim : onları
-
19-Meryem 58
ve isrâîle : ve İsrail
-
19-Meryem 58
aleyhim : onlara
-
19-Meryem 59
halefe : arkasından geldi
-
19-Meryem 60
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
19-Meryem 60
ve lâ yuzlemûne : ve zulmedilmezler
-
19-Meryem 61
adninilletî (adnin elletî) : adn (cenneti) ki onu
-
19-Meryem 62
ve lehum : ve onlar için, onlara, onların vardır
-
19-Meryem 63
el cennetu elletî : cennet ki o
-
19-Meryem 64
lehu : onun için, ona, onun
-
19-Meryem 65
hel ta'lemu : sen biliyor musun
-
19-Meryem 65
lehu : ona, onun
-
19-Meryem 66
le sevfe : mutlaka olacak
-
19-Meryem 67
ve lem yeku : ve değildi, değil
-
19-Meryem 68
le nahşurenne-hum : biz onları mutlaka haşredeceğiz
-
19-Meryem 68
le nuhdıranne-hum : onları hazır bulunduracağız, hazır kılacağız
-
19-Meryem 68
havle : etrafı
-
19-Meryem 69
le nenzianne : elbette, mutlaka alacağız, ayıracağız
-
19-Meryem 70
le : mutlaka, elbette
-
19-Meryem 70
a'lemu : en iyi bilir
-
19-Meryem 70
bi ellezîne : ki onları
-
19-Meryem 72
nuneccîllezînettekav : takva sahiplerini kurtaracağız
-
19-Meryem 73
aleyhim : onlara
-
19-Meryem 73
kâle : dedi
-
19-Meryem 73
ellezîne : onlar, olan kimseler
-
19-Meryem 73
li ellezîne âmenû : âmenû olanlara
-
19-Meryem 74
ehleknâ : helâk ettik
-
19-Meryem 74
kable-hum : onlardan önce
-
19-Meryem 75
fî ed dalâleti : dalâlette
-
19-Meryem 75
lehu : ona
-
19-Meryem 75
se ya'lemûne : yakında bilecekler
-
19-Meryem 76
ellezîne : onlar
-
19-Meryem 77
ellezî kefere : inkâr eden kimseleri
-
19-Meryem 77
ve kâle : ve dedi
-
19-Meryem 77
le ûteyenne : elbette verilecektir
-
19-Meryem 77
mâlen : mal
-
19-Meryem 77
ve veleden : ve çocuk
-
19-Meryem 79
lehu : onun için, ona
-
19-Meryem 81
lehum : onlar için, onlara
-
19-Meryem 82
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
19-Meryem 83
e lem tere : görmedin mi
-
19-Meryem 84
aleyhim : onlara, onlar için
-
19-Meryem 84
lehum : onlar için
-
19-Meryem 88
veleden : çocuk
-
19-Meryem 89
lekad : andolsun
-
19-Meryem 91
veleden : bir çocuk
-
19-Meryem 92
veleden : çocuk
-
19-Meryem 94
lekad : andolsun
-
19-Meryem 96
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
19-Meryem 96
lehum er rahmânu : Rahmân onlar için
-
19-Meryem 98
ehleknâ : helâk ettik
-
19-Meryem 98
kable-hum : onlardan önce
-
19-Meryem 98
lehum : onları, onların
-
2-Bakara 3
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 4
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 4
unzile : indirildi
-
2-Bakara 4
ileyke : sana
-
2-Bakara 4
unzile : indirildi
-
2-Bakara 6
ellezîne : o kimseler ki, onlar
-
2-Bakara 6
aleyhim : onlara, onlar için
-
2-Bakara 6
lem tunzir-hum : onları uyarmadın
-
2-Bakara 7
lehum : onlarındır, onlar için vardır
-
2-Bakara 9
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 10
lehum : onlar için vardır, onlara vardır
-
2-Bakara 11
kîle lehum : onlara ..... denildi
-
2-Bakara 13
kîle : denildi
-
2-Bakara 13
lehum : onlara
-
2-Bakara 13
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar, bilmezler
-
2-Bakara 14
lekû : karşılaştılar, buluştular
-
2-Bakara 14
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 14
halev : yalnız kaldılar, başbaşa kaldılar
-
2-Bakara 16
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 16
ed dalâlete : dalâlet
-
2-Bakara 17
ellezi : ki o
-
2-Bakara 17
lemmâ : olduğu zaman
-
2-Bakara 17
havle-hu : onun etrafı, çevresi
-
2-Bakara 20
kullemâ : her zaman, her defa
-
2-Bakara 20
lehum : onlar, onları
-
2-Bakara 20
azleme : karanlık çöktü
-
2-Bakara 20
aleyhim : onların üzerine
-
2-Bakara 20
lev : eğer, ise
-
2-Bakara 20
le zehebe : elbette giderdi
-
2-Bakara 21
ellezî : o ki, ki o
-
2-Bakara 21
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 21
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 22
ellezî : o ki, ki o
-
2-Bakara 22
ceale : kıldı, yaptı
-
2-Bakara 22
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 22
ve enzele : ve indirdi
-
2-Bakara 22
lekum : sizin için
-
2-Bakara 22
tâ'lemune : (siz) biliyorsunuz
-
2-Bakara 24
in lem tef'alû : eğer yapamazsanız
-
2-Bakara 24
ve len tef'alû : ve asla yapamayacaksınız, yapamazsınız
-
2-Bakara 24
elletî : ki o
-
2-Bakara 25
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, îmân edenler
-
2-Bakara 25
lehum cennâtin : onlar için cennetler vardır
-
2-Bakara 25
kullemâ : her seferinde, her defasında
-
2-Bakara 25
hâzellezî (hâzâ ellezî) : bu ki (o şey)
-
2-Bakara 25
ve lehum : ve onlar için (vardır)
-
2-Bakara 26
en yadribe meselen : darbı mesel, misal, örnek vermek
-
2-Bakara 26
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
2-Bakara 26
ya'lemûne : bilirler
-
2-Bakara 26
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 26
meselen : misal, örnek
-
2-Bakara 27
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 27
en yûsale : ulaştırmak
-
2-Bakara 28
ileyhi : ona
-
2-Bakara 29
huvellezî (huve ellezî) : o ki
-
2-Bakara 29
lekum : sizin için
-
2-Bakara 30
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 30
leke : seni
-
2-Bakara 30
kâle : dedi
-
2-Bakara 30
innî a'lemu : muhakkak ki ben bilirim
-
2-Bakara 30
mâ lâ tâ'lemûne : sizin bilmediğiniz şeyleri
-
2-Bakara 31
alleme : öğretti
-
2-Bakara 31
kulle-hâ : onun hepsi
-
2-Bakara 31
kâle : dedi
-
2-Bakara 32
lenâ : bizim
-
2-Bakara 32
allemte-nâ : sen bize öğrettin
-
2-Bakara 33
kâle : dedi
-
2-Bakara 33
fe lemmâ : olunca, olduğu zaman
-
2-Bakara 33
kâle : dedi
-
2-Bakara 33
e lem : olmaz mı, olmadı mı
-
2-Bakara 33
lekum : sizin, size
-
2-Bakara 33
in-nî a'lemu : muhakkak ki ben bilirim
-
2-Bakara 33
ve a'lemu : ve ben bilirim
-
2-Bakara 36
ezelle-humâ : onları (o ikisini) kaydırdı (ayağını
-
2-Bakara 36
ve lekum : ve sizin için
-
2-Bakara 37
telekkâ : telâkki etti, aldı, öğrendi
-
2-Bakara 37
fe tâbe aleyhi : böylece onun tövbesini kabul etti
-
2-Bakara 38
aleyhim : onlara
-
2-Bakara 39
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 40
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
2-Bakara 40
elletî : ki o
-
2-Bakara 40
aleykum : size, sizi
-
2-Bakara 41
evvele : evvel, ilk
-
2-Bakara 41
kalîlen : az
-
2-Bakara 42
ta'lemûne : biliyorsunuz
-
2-Bakara 45
le : mutlaka, elbette, muhakkak
-
2-Bakara 46
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 46
ileyhi râciûne : ona dönecek olanlar
-
2-Bakara 47
yâ benî isrâîle : ey İsrailoğulları
-
2-Bakara 47
elletî : ki o (nu)
-
2-Bakara 47
aleykum : sizi, size
-
2-Bakara 47
alâ el âlemîne : âlemlere
-
2-Bakara 50
âle fir'avne : firavun ailesi
-
2-Bakara 51
leyleten : gece
-
2-Bakara 51
el icle : buzağı
-
2-Bakara 52
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 53
lealle-kum : umulur ki siz böylece diye
-
2-Bakara 54
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 54
zalemtum : zulmettiniz
-
2-Bakara 54
el icle : buzağı
-
2-Bakara 54
lekum : sizin için,
-
2-Bakara 54
tâbe aleykum : sizin tövbenizi kabul etti
-
2-Bakara 55
len nu'mine : biz asla inanmayız
-
2-Bakara 55
leke : sana
-
2-Bakara 56
lealle-kum : umulur ki böylece siz, belki siz
-
2-Bakara 57
zallelnâ : gölgeledik, gölge yaptık
-
2-Bakara 57
aleykum : sizin üzerinize
-
2-Bakara 57
aleykum : sizin üzerinize
-
2-Bakara 57
mâ zalemû-nâ : bize zulmetmediler
-
2-Bakara 58
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 59
beddele : değiştirdi
-
2-Bakara 59
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 59
zalemû : zulmettiler
-
2-Bakara 59
kavlen : söz
-
2-Bakara 59
ellezî : ki o
-
2-Bakara 59
kîle : söylendi
-
2-Bakara 59
lehum : onlara
-
2-Bakara 59
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 59
zalemû : zulmettiler
-
2-Bakara 61
len nasbirâ : sabredemeyiz
-
2-Bakara 61
lenâ : bizim için, bize
-
2-Bakara 61
lenâ : bizim için, bize
-
2-Bakara 61
kâle : dedi
-
2-Bakara 61
ellezî : o ki, ki o
-
2-Bakara 61
billezî (bi ellezî) : onunla ki
-
2-Bakara 61
inne lekum : muhakkak ki sizin için, size
-
2-Bakara 61
aleyhim : onların üzerine
-
2-Bakara 61
ez zilletu : zillet, hakirlik, alçaklık ve aşağılık
-
2-Bakara 62
inne ellezîne : muhakkak ki, hiç şüphesiz onlar
-
2-Bakara 62
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 62
ve amile sâlihan : ve salih amel, ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amel yaptı
-
2-Bakara 62
lehum : onlar için, onların
-
2-Bakara 62
aleyhim : onlara
-
2-Bakara 63
lealle-kum : umulur ki siz, böylece siz
-
2-Bakara 64
tevelleytum : siz döndünüz
-
2-Bakara 64
lev lâ : eğer olmasaydı
-
2-Bakara 64
aleykum : size, sizin üzerinize
-
2-Bakara 64
le : elbette
-
2-Bakara 65
ve lekad : ve andolsun
-
2-Bakara 65
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 65
lehum : onlara
-
2-Bakara 66
nekâlen : nakledilecek olay, ibret
-
2-Bakara 67
kâle : dedi
-
2-Bakara 67
kâle : dedi
-
2-Bakara 68
lenâ : bize, bizim için
-
2-Bakara 68
lenâ : bize
-
2-Bakara 68
kâle : dedi
-
2-Bakara 69
lenâ rabbe-ke : bizim için Rabbine
-
2-Bakara 69
lenâ : bize
-
2-Bakara 69
levnu-hâ : onun rengi
-
2-Bakara 69
kâle : dedi
-
2-Bakara 69
levnu-hâ : onun rengi
-
2-Bakara 70
lenâ rabbe-ke : bizim için Rabbine
-
2-Bakara 70
lenâ : bize
-
2-Bakara 70
aleynâ : bize
-
2-Bakara 70
le muhtedûne : elbette hidayete erenler, ulaşanlar
-
2-Bakara 71
kâle : dedi
-
2-Bakara 71
musellemetun : salınmış, serbest bırakılmış
-
2-Bakara 73
leallekum : umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 74
lemâ : olduğu zaman, öyle ki, fakat (hatta)
-
2-Bakara 74
lemâ : olduğu zaman, öyle ki, fakat (hatta)
-
2-Bakara 74
lemâ : olduğu zaman, öyle ki, fakat (hatta)
-
2-Bakara 75
lekum : size
-
2-Bakara 75
ya'lemûne : biliyorlar
-
2-Bakara 76
lekû : mülâki oldular, karşılaştılar
-
2-Bakara 76
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 76
aleykum : size
-
2-Bakara 77
e ve lâ ya'lemûne : ve bilmiyorlar mı
-
2-Bakara 77
ya'lemu : bilir
-
2-Bakara 78
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
2-Bakara 79
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere, onlara
-
2-Bakara 79
kalîlen : az
-
2-Bakara 79
lehum : onlara
-
2-Bakara 79
lehum : onlara
-
2-Bakara 80
len temesse-nâ : bize dokunmaz
-
2-Bakara 80
len yuhlife : asla değiştirilmez
-
2-Bakara 80
mâ lâ ta'lemûne : bilmediğiniz bir şey
-
2-Bakara 82
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 83
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
2-Bakara 83
tevelleytum : siz yüz çevirdiniz
-
2-Bakara 83
kalîlen : az
-
2-Bakara 85
aleyhim : onlara karşı
-
2-Bakara 85
aleykum : size
-
2-Bakara 86
ulâike ellezîne : işte o kimseler, onlar
-
2-Bakara 87
ve lekad : ve andolsun
-
2-Bakara 87
kullemâ : her sefer, her defa
-
2-Bakara 88
leane-hum allâhu : Allah onları lânetledi
-
2-Bakara 88
kalîlen mâ : ne kadar az, pek az
-
2-Bakara 89
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 89
alellezîne (alâ ellezîne) : onlara karşı
-
2-Bakara 89
lemmâ : olduğu zaman
-
2-Bakara 90
bimâ enzele allâhu : Allah'ın indirdiği şeyle
-
2-Bakara 90
en yunezzile : indirilmesi
-
2-Bakara 91
kîle lehum : onlara denildi
-
2-Bakara 91
enzele allâhu : Allah indirdi
-
2-Bakara 91
unzile aleynâ : bize indirildi
-
2-Bakara 92
ve lekad : ve andolsun
-
2-Bakara 92
el icle : buzağı
-
2-Bakara 93
el icle : buzağı
-
2-Bakara 94
lekum : sizin için, sizin
-
2-Bakara 95
ve len : ve asla
-
2-Bakara 96
ve le tecidenne-hum : ve mutlaka onları bulursun
-
2-Bakara 96
ve min ellezîne : ve o kimselerden, onlardan
-
2-Bakara 96
lev yuammeru : şâyet ömürlendirilse
-
2-Bakara 97
li cibrîle : Cebrail'e
-
2-Bakara 97
nezzele-hu : onu indirdi
-
2-Bakara 98
ve cibrîle : ve Cebrail
-
2-Bakara 98
ve mîkâle : ve Mikail
-
2-Bakara 99
ve lekad : ve andolsun
-
2-Bakara 99
ileyke : sana
-
2-Bakara 100
ve kullemâ : ve her defa, her sefer, her zaman
-
2-Bakara 101
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
2-Bakara 101
min ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
2-Bakara 101
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar
-
2-Bakara 102
suleymâne : Süleyman
-
2-Bakara 102
suleymânu : Süleyman
-
2-Bakara 102
ve mâ unzile : ve indirilen şey
-
2-Bakara 102
alâ el melekeyni : iki meleğe
-
2-Bakara 102
bi bâbile : Babil'de, Babil
-
2-Bakara 102
yeteallemûne : öğreniyorlar
-
2-Bakara 102
ve yeteallemûne : ve öğreniyorlar
-
2-Bakara 102
ve lekad : ve andolsun ki
-
2-Bakara 102
le : elbette
-
2-Bakara 102
mâ lehu : onun için yoktur
-
2-Bakara 102
ve le bi'se : ve elbette kötü
-
2-Bakara 102
lev kânû : şâyet, keşke ..... olsalardı
-
2-Bakara 102
ya'lemûne : bilirler, biliyorlar
-
2-Bakara 103
ve lev : ve şâyet, eğer
-
2-Bakara 103
le : mutlaka, elbette
-
2-Bakara 103
lev kânû : eğer olsalardı
-
2-Bakara 103
ya'lemûne : biliyorlar
-
2-Bakara 104
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 105
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
2-Bakara 105
en yunezzele : indirilmek, indirilmesi
-
2-Bakara 105
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 106
e lem ta'lem : bilmiyor musun
-
2-Bakara 107
lem ta'lem : bilmiyorsun
-
2-Bakara 107
lehu : ona ait, onun
-
2-Bakara 107
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 108
resûle-kum : sizin resûlünüz
-
2-Bakara 108
suile : soruldu
-
2-Bakara 108
dalle : saptı
-
2-Bakara 109
lev yeruddûne-kum : keşke sizi döndürseler, döndürebilseler
-
2-Bakara 109
lehum : onlar için, onlara
-
2-Bakara 111
len yedhule : asla giremez
-
2-Bakara 112
esleme : teslim etti
-
2-Bakara 112
lehu : onun
-
2-Bakara 112
aleyhim : onlara
-
2-Bakara 113
ve kâleti : ve dedi
-
2-Bakara 113
leyseti : değil
-
2-Bakara 113
ve kâleti : ve dedi
-
2-Bakara 113
leyseti : değil
-
2-Bakara 113
kâle : dedi
-
2-Bakara 113
ellezine : onlar
-
2-Bakara 113
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar
-
2-Bakara 113
misle : benzer, gibi
-
2-Bakara 114
azlemu : daha zalim
-
2-Bakara 114
lehum : onlar için
-
2-Bakara 114
lehum : onlar için vardır
-
2-Bakara 114
ve lehum : ve onlar için vardır
-
2-Bakara 116
veleden : çocuk
-
2-Bakara 116
lehu : onun içindir, onundur
-
2-Bakara 116
lehu : ona
-
2-Bakara 117
lehu : ona
-
2-Bakara 118
ve kâle : ve dedi
-
2-Bakara 118
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 118
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar
-
2-Bakara 118
lev lâ : olsa, olmaz mıydı, olsaydı ya
-
2-Bakara 118
kâle : dedi
-
2-Bakara 118
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 118
misle : gibi, misal, örnek, benzer
-
2-Bakara 120
ve len terdâ : ve asla razı olmaz
-
2-Bakara 120
millete-hum : onların dîni
-
2-Bakara 120
ve le in : ve eğer gerçekten olursa
-
2-Bakara 120
ellezî : ki o
-
2-Bakara 120
mâ leke : senin için yoktur
-
2-Bakara 121
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 122
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
2-Bakara 122
aleykum : sizi, size
-
2-Bakara 122
alâ el âlemîne : âlemler üzerine
-
2-Bakara 124
kâle : dedi
-
2-Bakara 124
kâle : dedi
-
2-Bakara 124
kâle : dedi
-
2-Bakara 125
musallen : namaz yeri
-
2-Bakara 125
ve ismâîle : ve İsmail'e
-
2-Bakara 126
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 126
beleden : belde
-
2-Bakara 126
ehle-hu : onun halkı
-
2-Bakara 126
kâle : dedi
-
2-Bakara 126
kalîlen : biraz, az
-
2-Bakara 128
leke : sana
-
2-Bakara 128
leke : sana
-
2-Bakara 128
ve tub aleynâ : ve tövbemizi kabul buyur
-
2-Bakara 129
resûlen : bir resûl, elçi,
-
2-Bakara 129
yetlû aleyhim : onlara okur
-
2-Bakara 130
an milleti ibrâhîme : İbrâhîm'in dîni
-
2-Bakara 130
ve lekad : ve andolsun
-
2-Bakara 130
le : elbette, mutlaka, kesinlikle
-
2-Bakara 131
iz kâle : dediği zaman, demişti
-
2-Bakara 131
lehu : ona
-
2-Bakara 131
kâle : dedi
-
2-Bakara 131
eslemtu : ben teslim oldum
-
2-Bakara 131
li rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbine
-
2-Bakara 132
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 133
iz kâle : demişti
-
2-Bakara 133
ve ismâîle : ve İsmail
-
2-Bakara 133
lehu muslimûne : ona teslim olanlar
-
2-Bakara 134
halet : gelip geçti
-
2-Bakara 134
lehâ mâ kesebet : onun kazandığı şeyler
-
2-Bakara 134
ve lekum : ve sizin
-
2-Bakara 135
millete ibrâhîme : İbrâhîm'in milleti, dîni
-
2-Bakara 136
ve mâ unzile : ve indirilene (indirilen şeye)
-
2-Bakara 136
ileynâ : bize
-
2-Bakara 136
ve mâ unzile : ve indirilene (indirilen şeye)
-
2-Bakara 136
ve ismâîle : ve İsmail
-
2-Bakara 136
lehu : onu, ona
-
2-Bakara 137
ve in tevellev : ve eğer yüz çevirirlerse
-
2-Bakara 138
lehu : ona
-
2-Bakara 139
ve lenâ : ve bizim
-
2-Bakara 139
ve lekum : ve sizin
-
2-Bakara 139
lehu : ona
-
2-Bakara 140
ve ismâîle : ve İsmail
-
2-Bakara 140
a'lemu : daha iyi bilir
-
2-Bakara 140
ve men azlemu : ve kim daha zalim
-
2-Bakara 141
halet : gelip geçti
-
2-Bakara 141
lehâ mâ kesebet : onun kazandığı şey(ler)
-
2-Bakara 141
ve lekum : ve sizin
-
2-Bakara 142
an kıbleti-him : kıblelerinden
-
2-Bakara 142
elletî : o ki, ki o
-
2-Bakara 142
aleyhâ : onun üzerinde
-
2-Bakara 143
aleykum : size, sizin üzerinize
-
2-Bakara 143
el kıblete : kıble
-
2-Bakara 143
elletî : o ki, ki o
-
2-Bakara 143
aleyhâ : onun üzerinde
-
2-Bakara 143
li na'leme : bilmemiz için
-
2-Bakara 143
er resûle : resûl
-
2-Bakara 143
le : elbette, gerçekten
-
2-Bakara 143
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 143
le : mutlaka, elbette
-
2-Bakara 144
fe le nuvelliye enne-ke : artık seni mutlaka çevireceğiz
-
2-Bakara 144
kıbleten : bir kıbleye
-
2-Bakara 144
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 144
le ya'lemûne : elbette biliyorlar, bilirler
-
2-Bakara 145
ve le in : ve eğer gerçekten olursa, olsa
-
2-Bakara 145
ellezîne : o kimselere, onlara
-
2-Bakara 145
kıblete-ke : senin kıblen
-
2-Bakara 145
kıblete-hum : onların kıblesi
-
2-Bakara 145
kıblete : kıble
-
2-Bakara 145
ve le in : ve eğer gerçekten olursa, olsa
-
2-Bakara 145
le min ez zâlimîne : elbette zalimlerden
-
2-Bakara 146
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 146
le : elbette, mutlaka
-
2-Bakara 146
ya'lemûne : biliyorlar
-
2-Bakara 149
le : elbette, mutlaka
-
2-Bakara 150
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 150
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 150
zalemû : zulmettiler
-
2-Bakara 150
aleykum : size, sizin üzerinize
-
2-Bakara 150
ve lealle-kum : ve umulur ki siz, böylece siz
-
2-Bakara 151
resûlen : bir resûl, elçi
-
2-Bakara 151
aleykum : size
-
2-Bakara 151
lem tekûnû ta'lemûne : sizin bilmediğiniz
-
2-Bakara 153
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 155
le : elbette, mutlaka
-
2-Bakara 156
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 156
ileyhi : ona
-
2-Bakara 157
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
2-Bakara 158
aleyhi : ona, onun üzerine
-
2-Bakara 159
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 160
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 160
etûbu aleyhim : onların tövbelerini kabul ederim
-
2-Bakara 161
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 161
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
2-Bakara 164
el leyli : gece
-
2-Bakara 164
elletî : o ki, ki o
-
2-Bakara 164
enzele allâhu : Allah indirdi
-
2-Bakara 164
le âyâtin : elbette âyetler, kanıtlar, deliller
-
2-Bakara 165
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 165
ve lev yerâ : ve keşke görselerdi (bilselerdi)
-
2-Bakara 165
ellezîne zalemû : zulmedenler
-
2-Bakara 166
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 166
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 167
ve kâle : ve dedi
-
2-Bakara 167
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 167
lev : olsa, ise, keşke
-
2-Bakara 167
lenâ : bize, bizim için
-
2-Bakara 167
a'mâle-hum : onların amelleri
-
2-Bakara 167
aleyhim : onlara
-
2-Bakara 168
halâlen : helâl olan
-
2-Bakara 168
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 169
mâ lâ ta'lemûne : sizin bilmediğiniz şeyler
-
2-Bakara 170
ve izâ kîle : ve denildiği zaman, denildiğinde
-
2-Bakara 170
lehum : onlara
-
2-Bakara 170
mâ enzele : indirdiği şey, indirdiğine
-
2-Bakara 170
aleyhi : onun üzerinde, ona
-
2-Bakara 170
ve lev : ve şâyet, ise
-
2-Bakara 171
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 171
ellezî : o kimse, ki o
-
2-Bakara 172
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 173
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 173
ve mâ uhille : ve boğazlanmamış, kesilmemiş
-
2-Bakara 173
aleyhi : onun üzerine, ona
-
2-Bakara 174
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 174
enzele : indirdi
-
2-Bakara 174
kalîlen : az
-
2-Bakara 174
ve lehum : ve onlar için, onlara (vardır)
-
2-Bakara 175
ulâike ellezîne : işte onlar ki ..... yapanlar
-
2-Bakara 175
ed dalâlete : dalâleti
-
2-Bakara 176
nezzele : indirdi
-
2-Bakara 176
ve inne ellezîne : ve muhakkak ki onlar
-
2-Bakara 176
ıhtelefû : ihtilâfa, ayrılığa düştüler
-
2-Bakara 176
le : elbette, mutlaka
-
2-Bakara 177
leyse : değil
-
2-Bakara 177
kıbele : yön, cihet
-
2-Bakara 177
el mâle : mal
-
2-Bakara 177
ellezîne sadakû : onlar sadık oldular, sadık olanlar
-
2-Bakara 178
ellezîne : onlar, olanlar
-
2-Bakara 178
aleykum(u) : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 178
ufiye lehu : o affedilir
-
2-Bakara 178
ileyhi : ona
-
2-Bakara 178
fe lehu : o taktirde, o zaman onun için (vardır)
-
2-Bakara 179
ve lekum : ve sizin için (vardır)
-
2-Bakara 179
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 180
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 181
beddele-hu : onu değiştirdi
-
2-Bakara 181
alâ ellezîne : onların üzerine
-
2-Bakara 182
lâ isme aleyhi : onun üzerine bir günah yoktur
-
2-Bakara 183
ellezîne : kimseler, onlar
-
2-Bakara 183
aleykum(u) : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 183
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 183
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 184
ve alâ ellezîne : ve onlar üzerine
-
2-Bakara 184
lehu : onun için
-
2-Bakara 184
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 184
ta'lemûne : biliyorsunuz, bilirsiniz
-
2-Bakara 185
ellezî : o ki, ki o
-
2-Bakara 185
unzile : indirildi
-
2-Bakara 185
ve lealle-kum : ve umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 186
seele-ke : sana sordu
-
2-Bakara 186
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
2-Bakara 187
uhılle : helâl kılındı
-
2-Bakara 187
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 187
leylete : gece
-
2-Bakara 187
lekum : sizin için
-
2-Bakara 187
lehunne : onlar için
-
2-Bakara 187
tâbe aley-kum : sizin tövbelerinizi kabul etti
-
2-Bakara 187
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 187
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 187
ilâ el leyli : geceye kadar
-
2-Bakara 187
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
2-Bakara 188
emvâle-kum : mallarınız
-
2-Bakara 188
ve entum ta'lemûne : ve siz biliyorsunuz
-
2-Bakara 189
el ehilleti : hilâller (Ay'ın hilâl şeklinden dolunay olana kadar geçirdiği hilâl şekilleri)
-
2-Bakara 189
ve leyse : ve değildir
-
2-Bakara 189
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 190
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 194
aleykum : size
-
2-Bakara 194
aleyhi : onun üzerine, ona
-
2-Bakara 194
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 194
ve i'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 196
mahille-hu : mahalline, kendi yerine
-
2-Bakara 196
lem yecid : bulamadı
-
2-Bakara 196
kâmiletun : tamamı
-
2-Bakara 196
lem yekun : olmayan
-
2-Bakara 196
ve i'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 197
ve lâ cidâle : ve sürtüşmek, kavga etmek yoktur
-
2-Bakara 197
ya'lem-hu : onu bilir
-
2-Bakara 198
leyse : değil
-
2-Bakara 198
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 198
le : elbette
-
2-Bakara 200
lehu : onun
-
2-Bakara 202
lehum : onların vardır
-
2-Bakara 203
teaccele : acele eder
-
2-Bakara 203
aleyhi : onun üzerine, ona
-
2-Bakara 203
aleyhi : onun üzerine
-
2-Bakara 203
ve a'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 203
ileyhi : ona
-
2-Bakara 204
eleddu : çok şiddetli, amansız, azılı düşman,
-
2-Bakara 205
ve en nesle : ve nesil
-
2-Bakara 206
kîle : denildi
-
2-Bakara 206
lehu : ona
-
2-Bakara 206
ve le bi'se : ve elbette, gerçekten kötü
-
2-Bakara 208
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 208
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 209
in zelel-tum : eğer ayağınızı kaydırırsanız, saparsanız
-
2-Bakara 209
a'lemû : biliniz, bilin
-
2-Bakara 210
fî zulelin : gölgede, gölgeler içinde
-
2-Bakara 211
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
2-Bakara 212
lillezîne (li ellezîne) : o kimselere, onlara
-
2-Bakara 212
min ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
2-Bakara 212
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 213
ve enzele : ve indirdi
-
2-Bakara 213
ıhtelefû : ve ihtilâf ettiler, ayrılığa düştükler
-
2-Bakara 213
ve mâ ıhtelefe : ve ihtilâf ettikleri, ayrılığa düştükleri şey
-
2-Bakara 213
illellezîne (illâ ellezîne) : sadece, ancak o kimseler
-
2-Bakara 213
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 213
li mâ ıhtelefû : ihtilâf ettikleri, ayrılığa düştükleri şey için
-
2-Bakara 214
ve lemmâ : ve olmadıkça
-
2-Bakara 214
mesele : durum, haller
-
2-Bakara 214
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 214
halev : gelip geçti
-
2-Bakara 214
yekûle : söyleyecek, diyecek
-
2-Bakara 214
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 216
aleykum(u) : sizin üzerinize
-
2-Bakara 216
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 216
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 216
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 216
ya'lemu : bilir
-
2-Bakara 216
lâ ta'lemûne : siz bilmezsiniz
-
2-Bakara 218
inne ellezîne : muhakak ki onlar
-
2-Bakara 218
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 219
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 219
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 220
lehum : onları
-
2-Bakara 220
ya'lemu : bilir
-
2-Bakara 220
ve lev : ve şâyet, olsa, ise
-
2-Bakara 220
le : elbette, mutlaka
-
2-Bakara 221
ve le emetun : ve elbette bir cariye
-
2-Bakara 221
ve lev a'cebet-kum : ve size hoş gelse bile, hoşunuza gitse bile
-
2-Bakara 221
ve le abdun : ve elbette bir köle
-
2-Bakara 221
ve lev a'cebe-kum : ve size hoş gelse bile
-
2-Bakara 221
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
2-Bakara 223
lekum : sizin için, sizin
-
2-Bakara 223
va'lemû (ve ı'lemû) : ve bilin
-
2-Bakara 226
lillezîne (li ellezîne) : o kimseler için, onlar için, onlara
-
2-Bakara 228
lehunne : onlara (o kadınlara)
-
2-Bakara 228
ve buûletu-hunne : ve onların eşleri, kocaları
-
2-Bakara 228
ve lehunne : ve onların (kadınların) vardır
-
2-Bakara 228
mislu ellezî : onun misli, onun gibi
-
2-Bakara 228
aleyhinne : onların üzerinde
-
2-Bakara 228
aleyhinne : onların üzerinde
-
2-Bakara 229
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 229
aleyhimâ : onların ikisi üzerine, ikisine
-
2-Bakara 230
lehu : ona
-
2-Bakara 230
aley-himâ : onların ikisi üzerine, ikisine
-
2-Bakara 230
ya'lemûne : biliyorlar, bilirler
-
2-Bakara 231
ecele-hunne : onların (bekleme) süreleri
-
2-Bakara 231
zaleme : zulmetti, haksızlık yaptı
-
2-Bakara 231
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 231
ve mâ enzele : ve indirdiği şey
-
2-Bakara 231
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 231
va'lemû : ve bilin, biliniz
-
2-Bakara 232
ecele-hunne : onların (bekleme) süreleri
-
2-Bakara 232
lekum : sizin için
-
2-Bakara 232
ya'lemu : bilir
-
2-Bakara 232
lâ ta'lemûne : bilmezsiniz
-
2-Bakara 233
havleyni : iki sene
-
2-Bakara 233
kâmileyni : tamamen, tam olarak iki
-
2-Bakara 233
el mevlûdi lehu : onun için doğurulmuş olan (baba)
-
2-Bakara 233
lâ tukellefu : yükümlü tutulmasın (tutmayın)
-
2-Bakara 233
bi veledi-hâ : (onun) kendi çocuğu ile
-
2-Bakara 233
mevlûdun lehu : onun için doğurulmuş olan (baba)
-
2-Bakara 233
bi veledi-hi : (onun) kendi çocuğu ile
-
2-Bakara 233
fısâlen an : sütten kesme
-
2-Bakara 233
aleyhimâ : onların ikisi üzerine, ikisine
-
2-Bakara 233
aleykum : sizin üzerinize,size
-
2-Bakara 233
izâ sellemtum : teslim ettiğiniz zaman
-
2-Bakara 233
va'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 234
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 234
ecele-hunne : onların eceli, bekleme süresi
-
2-Bakara 234
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 235
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 235
kavlen : bir söz
-
2-Bakara 235
ecele-hu : onun eceli, onun süresi
-
2-Bakara 235
va'lemû : ve biliniz
-
2-Bakara 235
ya'lemu : bilir
-
2-Bakara 235
va'lemû : ve biliniz
-
2-Bakara 236
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 236
mâ lem temessû-hunne : henüz kendilerine dokunmadınız
-
2-Bakara 236
lehunne : onlar için, onlara
-
2-Bakara 237
lehunne : onlar için, onların
-
2-Bakara 237
ellezî : ki o, kimse
-
2-Bakara 239
ricâlen : yürürken
-
2-Bakara 239
alleme-kum : size öğretti
-
2-Bakara 239
lem tekûnû : olmadınız
-
2-Bakara 239
ta'lemûne : biliyorsunuz
-
2-Bakara 240
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
2-Bakara 240
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 242
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 242
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 243
e lem tera : görmedin mi
-
2-Bakara 243
ilâ ellezîne : o kimseleri, onları
-
2-Bakara 243
kâle : dedi
-
2-Bakara 243
lehum : onlara
-
2-Bakara 243
le : mutlaka, elbette
-
2-Bakara 244
ve a'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 245
zellezî (zâ ellezî) : o kimse ki sahip, o ki sahip, yapan
-
2-Bakara 245
lehu : ona
-
2-Bakara 245
ve ileyhi : ve ona
-
2-Bakara 246
e lem tera ilâ : görmedin mi
-
2-Bakara 246
el melei : ileri gelenleri, eşrafı
-
2-Bakara 246
min benî isrâîle : İsrailoğulları'ndan
-
2-Bakara 246
lehum(u) : onların
-
2-Bakara 246
lenâ : bizim için, bize
-
2-Bakara 246
kâle : dedi
-
2-Bakara 246
aleykum : sizin üzerinize, size
-
2-Bakara 246
lenâ : bizim için
-
2-Bakara 246
ellâ nukâtile : savaşmamamız
-
2-Bakara 246
fe lemmâ : artık, fakat ..... olduğu zaman
-
2-Bakara 246
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
2-Bakara 246
tevellev : yüz çevirdiler
-
2-Bakara 246
kalîlen : az, pek az
-
2-Bakara 247
ve kâle : ve dedi
-
2-Bakara 247
lehum : onlara
-
2-Bakara 247
lekum : sizin için, size
-
2-Bakara 247
lehu : onun
-
2-Bakara 247
aleynâ : bizim üzerimize, bize
-
2-Bakara 247
ve lem yu'te : ve verilmedi
-
2-Bakara 247
kâle : dedi
-
2-Bakara 247
aleykum : sizin üzerinize
-
2-Bakara 248
ve kâle : ve dedi
-
2-Bakara 248
lehum : onlara
-
2-Bakara 248
le : mutlaka
-
2-Bakara 248
lekum : sizin için
-
2-Bakara 249
fe lemmâ : böylece olduğu zaman
-
2-Bakara 249
fesale : ayrıldı
-
2-Bakara 249
kâle : dedi
-
2-Bakara 249
leyse : değil
-
2-Bakara 249
lem yat'am-hu : ona doymaz
-
2-Bakara 249
kalîlen : az, pek az
-
2-Bakara 249
lemmâ : olunca
-
2-Bakara 249
ve ellezîne : ve onlar
-
2-Bakara 249
lenâ : bizim
-
2-Bakara 249
kâle : dedi
-
2-Bakara 249
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 249
kalîletin : az, pek az
-
2-Bakara 249
galebet : gâlip oldu, üstün geldi
-
2-Bakara 250
ve lemmâ berazû : ve karşısına çıktıkları zaman
-
2-Bakara 250
aleynâ : üzerimize, bize
-
2-Bakara 251
ve katele : ve öldürdü
-
2-Bakara 251
ve alleme-hu : ve ona öğretti
-
2-Bakara 251
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
2-Bakara 251
le : mutlaka, elbette
-
2-Bakara 251
alâ el âlemîne : âlemlerin üzerine
-
2-Bakara 252
aleyke : sana
-
2-Bakara 252
le : elbette, mutlaka, gerçekten
-
2-Bakara 253
kelleme allâhu : Allah konuştu
-
2-Bakara 253
ve lev şâe allâhu : ve eğer Allah dileseydi
-
2-Bakara 253
mâ iktetele : öldürmezler (karşılıklı, birbirlerini)
-
2-Bakara 253
ellezîne min ba'di-him : onlardan sonrakiler
-
2-Bakara 253
ihtelefû : ayrılığa, ihtilâfa düştüler
-
2-Bakara 253
ve lev şâe allâhu : ve eğer Allah dileseydi
-
2-Bakara 254
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 254
ve lâ hulletun : ve dostluk yoktur
-
2-Bakara 255
lehu : onun
-
2-Bakara 255
ellezî : o kimse ki, o ki
-
2-Bakara 255
ya'lemu : bilir
-
2-Bakara 256
lehâ : onda, onun
-
2-Bakara 257
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 257
ve ellezîne : ve onlar
-
2-Bakara 258
e lem tera ilâ : ... a bakmadın mı, görmedin mi
-
2-Bakara 258
ellezî : o kimse, o
-
2-Bakara 258
iz kâle : demişti
-
2-Bakara 258
ellezî : ki o, o ki
-
2-Bakara 258
kâle : dedi
-
2-Bakara 258
kâle : dedi
-
2-Bakara 258
ellezî : o kimse, o
-
2-Bakara 259
ke ellezî : o kimse gibi
-
2-Bakara 259
kâle : dedi
-
2-Bakara 259
kâle : dedi
-
2-Bakara 259
lebiste : kaldın
-
2-Bakara 259
kâle : dedi
-
2-Bakara 259
lebistu : kaldım
-
2-Bakara 259
kâle bel : hayır dedi
-
2-Bakara 259
lebiste : kaldın
-
2-Bakara 259
lem yetesenneh : bozulmadı, kokuşmadı
-
2-Bakara 259
ve li nec'ale-ke : ve seni kılmamız için
-
2-Bakara 259
fe lemmâ : artık, böylece, olunca
-
2-Bakara 259
tebeyyene lehu : ona
-
2-Bakara 259
kâle : dedi
-
2-Bakara 259
a'lemu : ben biliyorum
-
2-Bakara 260
ve iz kâle : ve demişti
-
2-Bakara 260
kâle : dedi
-
2-Bakara 260
e ve lem tu'min : ve inanmıyor musun
-
2-Bakara 260
kâle : dedi
-
2-Bakara 260
kâle : dedi
-
2-Bakara 260
surhunne ileyke : (sana) yanına al, parçala
-
2-Bakara 260
va'lem : ve bil
-
2-Bakara 261
ellezîne : onlar 3 - yunfikûne
-
2-Bakara 261
emvâle-hum : kendi mallarını
-
2-Bakara 261
senâbile : sünbüller, başaklar
-
2-Bakara 261
sunbuletin : sünbül, başak
-
2-Bakara 262
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 262
emvâle-hum : kendi mallarını
-
2-Bakara 262
lehum : onlara
-
2-Bakara 262
aleyhim : onlara
-
2-Bakara 264
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 264
kellezî (ke ellezî) : onlar gibi
-
2-Bakara 264
mâle-hu : malını
-
2-Bakara 264
aleyhi : onun üzerinde
-
2-Bakara 265
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 265
emvâle-hum : kendi malları
-
2-Bakara 265
ukule-hâ : ürününü, meyvesini
-
2-Bakara 265
in lem yusıb-hâ : eğer ona isabet etmezse
-
2-Bakara 266
lehu : onun
-
2-Bakara 266
lehu fî-hâ : orada onun vardır (bulunur)
-
2-Bakara 266
ve lehu : ve onun vardır
-
2-Bakara 266
lekum el âyâti : size âyetleri
-
2-Bakara 266
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
2-Bakara 267
ellezine : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 267
lekum : sizin için
-
2-Bakara 267
ve lestum : ve siz değilsiniz
-
2-Bakara 267
ve a'lemû : ve bilin
-
2-Bakara 270
ya'lemu-hu : onu bilir
-
2-Bakara 271
lekum : sizin için
-
2-Bakara 272
leyse : değil
-
2-Bakara 272
aleyke : senin üzerine
-
2-Bakara 272
illebtigâe (illâ ibtigâe) : sadece istedi, diledi
-
2-Bakara 272
ileykum : size
-
2-Bakara 272
lâ tuzlemûne : zulmedilmezsiniz, size haksızlık yapılmaz
-
2-Bakara 273
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 274
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 274
emvâle-hum : kendi mallarını
-
2-Bakara 274
bi el leyli : geceleyin, gece
-
2-Bakara 274
lehum : onlar için vardır
-
2-Bakara 274
aleyhim : onlara
-
2-Bakara 275
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 275
ellezî : ki o, o
-
2-Bakara 275
ve ehalle : ve helâl kıldı
-
2-Bakara 275
lehu : onun
-
2-Bakara 275
mâ selefe : geçen şey, geçmişte olan
-
2-Bakara 276
kulle keffârin : kâfirlerin hepsini (hiçbirini)
-
2-Bakara 277
inne ellezîne : muhakkak ki onlar,
-
2-Bakara 277
lehum : onlar için, onların vardır
-
2-Bakara 277
aleyhim : onlara
-
2-Bakara 278
ellezîne : o kimseler, onlar
-
2-Bakara 279
in lem tef'alû : eğer yapmazsanız
-
2-Bakara 279
lekum : sizin
-
2-Bakara 279
ve lâ tuzlemûne : ve zulmedilmezsiniz, haksızlığa uğramazsınız
-
2-Bakara 280
lekum : sizin için
-
2-Bakara 280
ta'lemûne : biliyorsunuz
-
2-Bakara 281
lâ yuzlemûne : zulmedilmezler, haksızlığa uğramazlar
-
2-Bakara 282
ellezîne : onlar
-
2-Bakara 282
alleme-hu : ona öğretti
-
2-Bakara 282
velyumlilillezî : ve imlâ ettirsin, yazdırsın ki o
-
2-Bakara 282
aleyhi : onun üzerinde, üzerine
-
2-Bakara 282
ellezî : ki o, o
-
2-Bakara 282
aleyhi : onun üzerinde
-
2-Bakara 282
en yumille : yazdırmaya
-
2-Bakara 282
fe in lem yekûnâ : fakat bulunmuyorsa, bulunamıyorsa
-
2-Bakara 282
raculeyni : iki erkek
-
2-Bakara 282
en tedılle : dalâlette olması, unutması
-
2-Bakara 282
leyse : değil, yoktur
-
2-Bakara 282
aleykum : sizin üzerinize
-
2-Bakara 283
ve lem tecidû : ve bulamadınız
-
2-Bakara 283
ellezî : ki o
-
2-Bakara 285
unzile : indirildi
-
2-Bakara 285
ileyhi : ona
-
2-Bakara 285
ve ileyke : ve sana
-
2-Bakara 286
lehâ : onun
-
2-Bakara 286
ve aleyhâ : ve (sorumluluğu) onun üzerinde
-
2-Bakara 286
aleynâ : bizim üzerimize, bize
-
2-Bakara 286
alâ ellezîne : o kimselere, onlara
-
2-Bakara 286
mâ lâ tâkate lenâ : bizim takat, güç yetiremeyeceğimiz şeyi
-
2-Bakara 286
lenâ : bizi, bize, bizim için
-
20-Tâ-Hâ 2
aleyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 4
tenzîlen : indirilen
-
20-Tâ-Hâ 6
lehu : ona, onun için
-
20-Tâ-Hâ 7
ya'lemu : bilir
-
20-Tâ-Hâ 8
lehu : onun
-
20-Tâ-Hâ 10
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 10
leallî : umulur ki ben, böylece ben
-
20-Tâ-Hâ 10
alen nâri (alâ en nâri) : ateşin yanında
-
20-Tâ-Hâ 11
fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
-
20-Tâ-Hâ 12
na'ley-ke : pabuçlarını, ayakkabılarını
-
20-Tâ-Hâ 18
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 18
aleyhâ : onun üzerine, ona
-
20-Tâ-Hâ 19
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 21
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 25
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 36
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 36
su'le-ke : sana, istediğin
-
20-Tâ-Hâ 37
ve lekad : ve andolsun
-
20-Tâ-Hâ 37
aleyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 39
ve aduvvun lehu : ve onun düşmanı
-
20-Tâ-Hâ 39
aleyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 40
fe lebiste : böylece kaldın
-
20-Tâ-Hâ 44
lehu : ona
-
20-Tâ-Hâ 44
kavlen : söz
-
20-Tâ-Hâ 44
leyyinen : yumuşak
-
20-Tâ-Hâ 44
lealle-hu : umulur ki o, böylece o
-
20-Tâ-Hâ 45
aleynâ : bize (karşı)
-
20-Tâ-Hâ 46
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 47
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
20-Tâ-Hâ 48
ileynâ : bize
-
20-Tâ-Hâ 49
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 50
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 50
rabbu-na ellezî : bizim Rabbimiz ki o
-
20-Tâ-Hâ 50
kulle : her, bütün, hepsi
-
20-Tâ-Hâ 51
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 52
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 53
ellezî : ki o, odur
-
20-Tâ-Hâ 53
ceale : kıldı, yaptı
-
20-Tâ-Hâ 53
lekum : sizin için, size
-
20-Tâ-Hâ 53
ve seleke : ve açtı
-
20-Tâ-Hâ 53
lekum : sizin için, size
-
20-Tâ-Hâ 53
subulen : yollar
-
20-Tâ-Hâ 53
ve enzele : ve indirdi
-
20-Tâ-Hâ 54
le âyâtin : elbette âyetler
-
20-Tâ-Hâ 56
ve lekad : ve andolsun
-
20-Tâ-Hâ 56
kulle-hâ : onun hepsini
-
20-Tâ-Hâ 57
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 58
le ne'tiyenne-ke bi : mutlaka sana getireceğiz
-
20-Tâ-Hâ 59
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 61
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 61
lehum : onlara, onlar için
-
20-Tâ-Hâ 61
veyle-kum : size yazıklar olsun
-
20-Tâ-Hâ 63
le sâhirâni : elbette iki sihirbaz
-
20-Tâ-Hâ 64
efleha : felâha, zafere ulaştı
-
20-Tâ-Hâ 65
evvele : ilk, birinci
-
20-Tâ-Hâ 66
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 66
ileyhi : ona
-
20-Tâ-Hâ 71
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 71
lehu : ona
-
20-Tâ-Hâ 71
kable : önce
-
20-Tâ-Hâ 71
lekum : size
-
20-Tâ-Hâ 71
le : elbette, mutlaka
-
20-Tâ-Hâ 71
ellezî : ki o
-
20-Tâ-Hâ 71
alleme-kum : size öğretti
-
20-Tâ-Hâ 71
le ukattıanne : mutlaka keseceğim
-
20-Tâ-Hâ 71
ve ercule-kum : ve sizin ayaklarınızı
-
20-Tâ-Hâ 71
ve le usallibenne-kum : ve mutlaka sizi asacağım
-
20-Tâ-Hâ 71
ve le ta'lemunne : ve mutlaka öğreneceksiniz
-
20-Tâ-Hâ 72
len nu'sire-ke : asla seni tercih etmeyiz, üstün tutmayız
-
20-Tâ-Hâ 72
vellezî (ve ellezî) : ve o
-
20-Tâ-Hâ 73
lenâ : bizi
-
20-Tâ-Hâ 73
aleyhi : ona, ona karşı
-
20-Tâ-Hâ 74
lehu : onun için, onun
-
20-Tâ-Hâ 75
amile es sâlihâti : salih ameller (nefs tezkiyesi)
-
20-Tâ-Hâ 75
lehum : onlar için vardır
-
20-Tâ-Hâ 77
ve lekad : ve andolsun
-
20-Tâ-Hâ 77
lehum : onlar için, onlara
-
20-Tâ-Hâ 79
ve edalle : ve dalâlette bıraktı
-
20-Tâ-Hâ 80
yâ benî isrâîle : ey İsrailoğulları
-
20-Tâ-Hâ 80
aleykum : üzerinize, size
-
20-Tâ-Hâ 81
yahılle : iner
-
20-Tâ-Hâ 81
aleykum : sizin üzerinize
-
20-Tâ-Hâ 81
aleyhi : üzerine, ona
-
20-Tâ-Hâ 82
le gaffârun : elbette, mutlaka gafur olan, mağfiret eden (günahları
-
20-Tâ-Hâ 82
ve amile sâlihan : ve salih ameller (nefsi ıslâh edici ameller) yaptı
-
20-Tâ-Hâ 83
ve mâ a'cele-ke : ve sana acele ettiren nedir
-
20-Tâ-Hâ 84
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 84
ileyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 85
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 85
ve edalle-hum : ve onları dalâlete düşürdü
-
20-Tâ-Hâ 86
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 86
e lem : olmadı mı
-
20-Tâ-Hâ 86
e fe tâle : buna rağmen (süre) uzun mu
-
20-Tâ-Hâ 86
aleykum : size
-
20-Tâ-Hâ 86
en yahılle : inmesi
-
20-Tâ-Hâ 86
aleykum : sizin üzerinize, size
-
20-Tâ-Hâ 86
ahleftum : yerine getirmediniz, döndünüz, ihtilâfa düştünüz
-
20-Tâ-Hâ 87
mâ ahlefnâ : biz dönmedik, hilâf etmedik
-
20-Tâ-Hâ 88
lehum : onlar için, onlara
-
20-Tâ-Hâ 88
ıclen : bir buzağı
-
20-Tâ-Hâ 88
lehu : onun için, ona, o
-
20-Tâ-Hâ 89
ileyhim : onlara
-
20-Tâ-Hâ 89
kavlen : söz, söz olarak
-
20-Tâ-Hâ 89
lehum : onların, onlara
-
20-Tâ-Hâ 90
ve lekad : ve andolsun
-
20-Tâ-Hâ 90
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 90
lehum : onlara
-
20-Tâ-Hâ 91
len nebreha \n(beriha) : asla biz ayrılmayacağız, vazgeçmeyeceğiz \n: (bırakıp gitti, ayrıldı)
-
20-Tâ-Hâ 91
aleyhi : ona
-
20-Tâ-Hâ 91
ileynâ : bize
-
20-Tâ-Hâ 92
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 94
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 94
en tekûle : senin söylemen (demen)
-
20-Tâ-Hâ 94
beyne benî isrâîle : İsrailoğulları arasında
-
20-Tâ-Hâ 94
ve lem terkub : ve murakabe etmedin, gözetmedin
-
20-Tâ-Hâ 95
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 96
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 96
lem yabsurû : göremediler
-
20-Tâ-Hâ 96
sevvelet : güzel gösterdi
-
20-Tâ-Hâ 97
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 97
leke : senin için, sana, sen
-
20-Tâ-Hâ 97
en tekûle : senin söylemen, demen
-
20-Tâ-Hâ 97
leke : senin için, sana
-
20-Tâ-Hâ 97
len tuhlefe-hu : asla hilâf olunmayacak
-
20-Tâ-Hâ 97
ellezî : ki o
-
20-Tâ-Hâ 97
aleyhi : ona
-
20-Tâ-Hâ 97
le nuharrikanne-hu \n(nuharrike enne-hu) : onu biz mutlaka, elbette yakacağız
-
20-Tâ-Hâ 97
le nensifenne-hu \n(nensife enne-hu) : onu mutlaka, elbette savuracağız, toz haline getirip atacağız
-
20-Tâ-Hâ 98
allâhu ellezî : Allah ki o
-
20-Tâ-Hâ 98
kulle şey'in : herşey
-
20-Tâ-Hâ 99
aleyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 99
min ledun-nâ : katımızdan
-
20-Tâ-Hâ 101
lehum : onlar için
-
20-Tâ-Hâ 101
hımlen : yük olarak, yüklenilen şey
-
20-Tâ-Hâ 103
in lebistum : siz kaldınız
-
20-Tâ-Hâ 104
nahnu a'lemu : biz daha iyi biliriz, biliyoruz
-
20-Tâ-Hâ 104
in lebistum illâ : ancak kaldınız
-
20-Tâ-Hâ 108
lehu : onun için, onda, onun
-
20-Tâ-Hâ 109
lehu : ona
-
20-Tâ-Hâ 109
lehu : o, ona, ondan
-
20-Tâ-Hâ 109
kavlen : söz
-
20-Tâ-Hâ 110
ya'lemu : o bilir
-
20-Tâ-Hâ 111
men hamele : yüklenen kimse
-
20-Tâ-Hâ 113
lealle-hum : umulur ki, böylece onlar
-
20-Tâ-Hâ 113
lehum zikren : onlar için zikir, hatırlatma, öğüt, ibret
-
20-Tâ-Hâ 114
ileyke : sana
-
20-Tâ-Hâ 115
ve lekad : ve andolsun
-
20-Tâ-Hâ 115
ve lem necid : ve bulmadık
-
20-Tâ-Hâ 115
lehu : onu
-
20-Tâ-Hâ 117
leke : sana, senin için
-
20-Tâ-Hâ 118
leke : senin için
-
20-Tâ-Hâ 120
ileyhi : ona
-
20-Tâ-Hâ 120
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 121
lehumâ : ikisinin
-
20-Tâ-Hâ 121
aleyhimâ : kendi üzerlerini
-
20-Tâ-Hâ 122
tâbe aleyhi : onun tövbesini kabul etti
-
20-Tâ-Hâ 123
kâlehbitâ (kale ihbitâ) : 'ikiniz inin' dedi
-
20-Tâ-Hâ 124
lehu : onun için (vardır)
-
20-Tâ-Hâ 125
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 126
kâle : dedi
-
20-Tâ-Hâ 127
ve lem yu'min : ve inanmaz
-
20-Tâ-Hâ 127
ve le : ve elbette
-
20-Tâ-Hâ 128
e fe lem yehdi : hâlâ hidayete ermedi mi
-
20-Tâ-Hâ 128
lehum : onlar
-
20-Tâ-Hâ 128
ehlek-nâ : helâk ettik
-
20-Tâ-Hâ 128
kable-hum : onlardan önce
-
20-Tâ-Hâ 128
le âyâtin : elbette âyetler
-
20-Tâ-Hâ 129
ve lev : ve eğer, ise
-
20-Tâ-Hâ 129
le : elbette, mutlaka
-
20-Tâ-Hâ 130
kable : önce
-
20-Tâ-Hâ 130
ve kable : ve önce
-
20-Tâ-Hâ 130
el leyli : gece
-
20-Tâ-Hâ 130
lealleke : umulur ki, böylece
-
20-Tâ-Hâ 132
ehle-ke : senin ehlin, ailen, etrafındakiler
-
20-Tâ-Hâ 132
aleyhâ : onun üzerine, ona
-
20-Tâ-Hâ 133
lev lâ : olsa olmaz mı
-
20-Tâ-Hâ 133
e ve lem te'ti-him : onlara gelmedi mi
-
20-Tâ-Hâ 134
ve lev : ve eğer, olsa, ise
-
20-Tâ-Hâ 134
ehleknâ-hum : onları helâk ettik
-
20-Tâ-Hâ 134
le : elbette, mutlaka
-
20-Tâ-Hâ 134
lev lâ : olmaz mı
-
20-Tâ-Hâ 134
ileynâ : bize
-
20-Tâ-Hâ 134
resûlen : bir resûl
-
20-Tâ-Hâ 134
en nezille : bizim zelil olmamız
-
20-Tâ-Hâ 135
se ta'lemûne : yakında bileceksiniz, öğreneceksiniz
-
21-Enbiyâ 1
fî gafletin : gaflet içinde
-
21-Enbiyâ 2
illestemeûhu (illâ istemeû-hu) : den başka, ancak, sadece onu dinlediler
-
21-Enbiyâ 3
en necvellezîne (necve ellezîne) : fısıldaşırlar o kimseler
-
21-Enbiyâ 3
zalemû : zulmeden
-
21-Enbiyâ 4
kâle : dedi
-
21-Enbiyâ 4
ya'lemu : bilir
-
21-Enbiyâ 4
el kavle : sözü
-
21-Enbiyâ 5
ursile : gönderildi
-
21-Enbiyâ 6
kable-hum : onlardan önce
-
21-Enbiyâ 6
ehleknâ-hâ : onu biz helâk ettik
-
21-Enbiyâ 7
kable-ke : senden önce
-
21-Enbiyâ 7
ricâlen : rical, erkekler,
-
21-Enbiyâ 7
ileyhim : onlara
-
21-Enbiyâ 7
ehle ez zikri : zikir ehline
-
21-Enbiyâ 7
lâ ta'lemûne : siz bilmiyorsunuz
-
21-Enbiyâ 9
ve ehlek-nâ : ve biz helâk ettik
-
21-Enbiyâ 10
lekad : andolsun ki
-
21-Enbiyâ 10
ileykum : size
-
21-Enbiyâ 12
fe lemmâ : olduğu zaman
-
21-Enbiyâ 13
lealle-kum : böylece siz
-
21-Enbiyâ 14
yâ veylenâ : yazıklar olsun bize
-
21-Enbiyâ 15
fe mâ zâlet : böylece bitmedi (devam etti)
-
21-Enbiyâ 17
lev : eğer, şâyet
-
21-Enbiyâ 17
lehven : eğlence
-
21-Enbiyâ 17
lettehaznâhu (le ittehaznâ-hu) : mutlaka onu biz edin(ir)dik
-
21-Enbiyâ 17
min ledun-nâ : bizim katımızdan
-
21-Enbiyâ 18
alel bâtıli (alâ el bâtıli) : bâtılın üzerine
-
21-Enbiyâ 18
ve lekum el veylu : ve size yazıklar olsun
-
21-Enbiyâ 19
ve lehu : ve onundur
-
21-Enbiyâ 20
el leyle : gece
-
21-Enbiyâ 22
lev : eğer, şâyet
-
21-Enbiyâ 22
le fesedetâ : ikisi fesada uğradı
-
21-Enbiyâ 24
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar, bilmezler
-
21-Enbiyâ 25
ileyhi : ona
-
21-Enbiyâ 26
veleden : bir çocuk, bir evlât
-
21-Enbiyâ 28
ya'lemu : bilir
-
21-Enbiyâ 30
e ve lem yere : ve görmüyorlar mı (görmediler mi)
-
21-Enbiyâ 30
ellezîne : o kimseler, onlar
-
21-Enbiyâ 30
kulle şey'in : herşey
-
21-Enbiyâ 31
subulen : sebîller, yollar
-
21-Enbiyâ 31
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
21-Enbiyâ 33
ve huve ellezî : ve odur
-
21-Enbiyâ 33
el leyle : gece
-
21-Enbiyâ 33
felekin : yörünge, felek
-
21-Enbiyâ 35
ve ileynâ : ve bize
-
21-Enbiyâ 36
ellezîne : onlar
-
21-Enbiyâ 36
ellezî yezkuru : zikreden, söyleyen
-
21-Enbiyâ 39
lev : eğer, ise
-
21-Enbiyâ 39
ya'lemu ellezîne : o kimseler bilselerdi
-
21-Enbiyâ 41
ve lekad istuhzie : ve andolsun alay edildi
-
21-Enbiyâ 41
ellezîne : onlar, o kimseler
-
21-Enbiyâ 42
yekleu-kum \n(kelee) : sizi korur, himayesine alır \n: (korudu, himaye etti)
-
21-Enbiyâ 42
bi el leyli : gece ile
-
21-Enbiyâ 43
lehum : onların vardır
-
21-Enbiyâ 44
tâle : uzun geldi
-
21-Enbiyâ 44
aleyhim : onlara
-
21-Enbiyâ 46
ve le in : ve eğer, olsa
-
21-Enbiyâ 46
le yekûlunne : mutlaka derler
-
21-Enbiyâ 46
yâ veyle-nâ : bize yazıklar olsun
-
21-Enbiyâ 47
lâ tuzlemu : zulmedilmez, haksızlığa uğratılmaz
-
21-Enbiyâ 47
miskâle (sekule) : (en küçük) ağırlık (birimi) (ağır geldi)
-
21-Enbiyâ 48
ve lekad : ve andolsun
-
21-Enbiyâ 49
ellezîne : o kimseler ki, onlar
-
21-Enbiyâ 50
lehu : onu
-
21-Enbiyâ 51
ve lekad : ve andolsun ki
-
21-Enbiyâ 52
iz kâle : demişti
-
21-Enbiyâ 52
elletî : ki o
-
21-Enbiyâ 52
lehâ : ona
-
21-Enbiyâ 53
lehâ : ona
-
21-Enbiyâ 54
kâle : dedi
-
21-Enbiyâ 54
lekad : andolsun
-
21-Enbiyâ 56
kâle : dedi
-
21-Enbiyâ 56
ellezî : ki o
-
21-Enbiyâ 57
le ekîdenne : mutlaka hile yapacağım
-
21-Enbiyâ 58
fe ceale-hum : böylece onları kıldı (yaptı)
-
21-Enbiyâ 58
lehum : onlar, onların
-
21-Enbiyâ 58
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
21-Enbiyâ 58
ileyhi : ona
-
21-Enbiyâ 59
feale : yaptı
-
21-Enbiyâ 59
le min ez zâlimîne : elbette, gerçekten zalimlerden
-
21-Enbiyâ 60
lehu : ona
-
21-Enbiyâ 61
lealle-hum : umulur ki onlar, böylece onlar
-
21-Enbiyâ 63
kâle : dedi
-
21-Enbiyâ 63
feale-hu : onu o yaptı
-
21-Enbiyâ 65
lekad : andolsun
-
21-Enbiyâ 66
kâle : dedi
-
21-Enbiyâ 67
lekum : size
-
21-Enbiyâ 71
elletî : ki o
-
21-Enbiyâ 71
li el âlemîne : âlemler için, âlemlere
-
21-Enbiyâ 72
lehu : ona
-
21-Enbiyâ 72
nâfileten : ilâveten
-
21-Enbiyâ 72
ve kullen : ve hepsini
-
21-Enbiyâ 73
ileyhim : onlara
-
21-Enbiyâ 73
fi'le el hayrâti : hayırlar işleme (yapma)
-
21-Enbiyâ 73
lenâ : bize
-
21-Enbiyâ 74
elletî : ki o (o ülke)
-
21-Enbiyâ 76
lehu : ona
-
21-Enbiyâ 76
ve ehle-hu : ve onun ehlini (ailesini)
-
21-Enbiyâ 77
ellezîne : ki onlar
-
21-Enbiyâ 78
ve suleymâne : ve Süleyman
-
21-Enbiyâ 79
suleymâne : Süleyman
-
21-Enbiyâ 79
ve kullen : ve hepsi
-
21-Enbiyâ 79
el cibâle : dağ(lar)
-
21-Enbiyâ 80
ve allemnâ-hu : ve biz ona öğrettik
-
21-Enbiyâ 80
lebûsin : elbise
-
21-Enbiyâ 80
lekum : sizin için
-
21-Enbiyâ 81
li suleymâne : Süleyman için
-
21-Enbiyâ 81
elletî : ki o
-
21-Enbiyâ 82
lehu : onun için (vardır)
-
21-Enbiyâ 82
amelen : amel, iş
-
21-Enbiyâ 82
lehum : onlar için
-
21-Enbiyâ 84
lehu : onun
-
21-Enbiyâ 84
ehle-hu : ehlini, ailesini
-
21-Enbiyâ 84
ve misle-hum : ve bir misli (daha)
-
21-Enbiyâ 85
ve ismâîle : ve İsmail
-
21-Enbiyâ 87
en len nakdire : muktedir olamayacağız
-
21-Enbiyâ 87
aleyhi : ona
-
21-Enbiyâ 88
lehu : onu
-
21-Enbiyâ 90
lehu ve veheb-nâ : ve ona hibe ettik, bağışladık, armağan ettik
-
21-Enbiyâ 90
lehu : onun için, ona
-
21-Enbiyâ 90
lehu : onun için, ona
-
21-Enbiyâ 90
lenâ hâşiîne : bize huşû duyanlar
-
21-Enbiyâ 91
velletî (ve elletî) : ve ki o
-
21-Enbiyâ 91
li el âlemîne : âlemlere, âlemler için
-
21-Enbiyâ 93
ileynâ : bize
-
21-Enbiyâ 94
lehu : onun için, onun
-
21-Enbiyâ 95
ehleknâ-hâ : biz onu helâk ettik
-
21-Enbiyâ 97
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
21-Enbiyâ 97
yâ veyle-nâ : bize yazıklar olsun
-
21-Enbiyâ 97
fî gafletin : gaflet içinde
-
21-Enbiyâ 98
lehâ : ona
-
21-Enbiyâ 99
lev : eğer, şâyet
-
21-Enbiyâ 100
lehum : onlar
-
21-Enbiyâ 101
ellezîne : o kimseler, onlar
-
21-Enbiyâ 101
lehum : onlar, onlara
-
21-Enbiyâ 103
ellezî : ki o
-
21-Enbiyâ 104
evvele : evvel, ilk
-
21-Enbiyâ 104
aleynâ : bizim üzerimize
-
21-Enbiyâ 105
ve lekad : ve andolsun
-
21-Enbiyâ 106
le : elbette
-
21-Enbiyâ 107
li el âlemîne : âlemlere, âlemler için
-
21-Enbiyâ 108
ileyye : bana
-
21-Enbiyâ 109
tevellev : dönerler
-
21-Enbiyâ 110
ya'lemu : bilir
-
21-Enbiyâ 110
ve ya'lemu : ve o bilir
-
21-Enbiyâ 111
lealle-hu : umulur ki o, belki o
-
21-Enbiyâ 111
lekum : size, sizin için
-
21-Enbiyâ 112
kâle : dedi
-
22-Hac 1
zelzelete : sarsılma, şiddetli sarsıntı
-
22-Hac 2
hamle-hâ : onu taşıdı (taşıdığı)
-
22-Hac 3
kulle : her, hepsi, bütün
-
22-Hac 4
aleyhi : ona, onun üzerine
-
22-Hac 5
muhallekatin : halkedilmiş, yaradılışı şekillendirilmiş
-
22-Hac 5
ve gayri muhallekatin : ve yaradılışı tamamlanmamış, şekillendirilmemiş
-
22-Hac 5
lekum : size
-
22-Hac 5
tıflen : çocuk (bebek) olarak
-
22-Hac 5
li keylâ ya'leme : bilmemesi için
-
22-Hac 5
aleyhâ : onun üzerine, ona
-
22-Hac 9
li yudılle : saptırmak için
-
22-Hac 9
lehu : ona, onun için (vardır)
-
22-Hac 10
leyse : değil
-
22-Hac 11
inkalebe : döner
-
22-Hac 13
le men : gerçekten (o) kimse(ler)
-
22-Hac 13
le bi'se : ne kötü
-
22-Hac 13
ve le bi'se : ve ne kötü
-
22-Hac 14
ellezîne âmenû : âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)
-
22-Hac 15
en len yensure-hu : ona asla yardım etmez
-
22-Hac 17
inne ellezîne : gerçekten, muhakkak o kimseler, onlar
-
22-Hac 17
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
22-Hac 17
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
22-Hac 18
e lem tera : görmedin mi (görmüyor musun)
-
22-Hac 18
lehu : onun için
-
22-Hac 18
aleyhi : onların üzerine
-
22-Hac 18
lehu : onun için
-
22-Hac 19
fe ellezîne : o kimseler ki
-
22-Hac 19
lehum : onlara, onlar için
-
22-Hac 21
ve lehum : ve onlar için (vardır)
-
22-Hac 22
kullemâ : her sefer
-
22-Hac 23
yudhılu ellezîne : o kimseleri dahil eder
-
22-Hac 23
yuhallevne : süslenirler
-
22-Hac 25
inne ellezîne : muhakkak o kimseler, onlar
-
22-Hac 25
ellezî : ki o, ki onu
-
22-Hac 27
ricâlen : yaya olarak
-
22-Hac 28
lehum : onlar için (vardır)
-
22-Hac 30
lehu : onun için
-
22-Hac 30
ve uhıllet : ve helâl kılındı
-
22-Hac 30
lekum : sizin için, size
-
22-Hac 30
aleykum : size
-
22-Hac 30
kavle : söz
-
22-Hac 33
lekum : sizin için
-
22-Hac 34
lehu : ona
-
22-Hac 35
ellezîne : onlar, o kimseler
-
22-Hac 35
vecilet : titrer
-
22-Hac 36
lekum : sizin için (vardır)
-
22-Hac 36
lekum : sizin için (vardır)
-
22-Hac 36
aleyhâ : onun üzerine
-
22-Hac 36
lekum : sizin için, size
-
22-Hac 36
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
22-Hac 37
len yenâle allâhe : asla Allah'a ulaşmaz
-
22-Hac 37
lekum : sizin için
-
22-Hac 38
an ellezîne : kimselerden, onlardan
-
22-Hac 38
kulle : hepsi, bütün
-
22-Hac 39
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
22-Hac 39
le : mutlaka, elbette
-
22-Hac 40
ellezîne : o kimseler, onlar
-
22-Hac 40
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
22-Hac 40
le : elbette, mutlaka
-
22-Hac 40
ve le : ve mutlaka
-
22-Hac 40
le : elbette
-
22-Hac 41
ellezîne : o kimseler, onlar
-
22-Hac 42
kable-hum : onlardan önce
-
22-Hac 44
fe emleytu : o zaman mühlet verdim
-
22-Hac 45
ehleknâ-hâ : onu helâk ettik
-
22-Hac 46
e fe lem yesîrû : dolaşmadılar mı (dolaşmıyorlar mı, gezmiyorlar mı)
-
22-Hac 46
lehum : onların
-
22-Hac 46
elletî : o ki
-
22-Hac 47
ve len yuhlife allâhu : ve Allah asla dönmez (mutlaka yerine getirir)
-
22-Hac 48
emleytu : mühlet verdim
-
22-Hac 48
lehâ : ona
-
22-Hac 48
ve ileyye : ve bana
-
22-Hac 49
lekum : size, sizin için
-
22-Hac 50
ellezîne : o kimseler, onlar
-
22-Hac 50
lehum magfiretun : onlar için mağfiret
-
22-Hac 51
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
22-Hac 53
li yec'ale : kılmak içindir
-
22-Hac 53
li ellezîne : o kimseler için
-
22-Hac 53
le : mutlaka, gerçekten, elbette
-
22-Hac 54
ve li ya'leme : ve bilmeleri için
-
22-Hac 54
ellezîne : o kimseler, onlar
-
22-Hac 54
lehu : ona
-
22-Hac 54
le : elbette, mutlaka
-
22-Hac 54
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
22-Hac 55
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
22-Hac 56
ellezîne âmenû : âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler
-
22-Hac 57
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
22-Hac 57
lehum : onlar için, onlara (vardır)
-
22-Hac 58
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
22-Hac 58
le yerzukanne-hum : mutlaka onları rızıklandıracaktır
-
22-Hac 58
le huve : mutlaka odur
-
22-Hac 59
le yudhılenne-hum : muhakkak onları dahil edecektir, girdirecektir
-
22-Hac 59
mudhalen : dahil edilen yer, mekân
-
22-Hac 59
le : mutlaka, elbette
-
22-Hac 60
aleyhi : ona
-
22-Hac 60
le yansuru enne-hu allâhu : mutlaka Allah ona yardım eder
-
22-Hac 60
le : mutlaka, elbette
-
22-Hac 61
el leyle : gece
-
22-Hac 61
fî el leyli : gecenin içine
-
22-Hac 63
e lem tere : görmedin mi
-
22-Hac 63
enzele : indirdi
-
22-Hac 64
lehu : onun, ona ait
-
22-Hac 64
le huve : mutlaka o
-
22-Hac 65
e lem tere : görmedin mi
-
22-Hac 65
lekum : sizin için, size
-
22-Hac 65
alel ardı (alâ el ardı) : arz üzerine, yeryüzü üzerine
-
22-Hac 65
le raûfun : çok şefkatli
-
22-Hac 66
ve huve ellezî : ve o ki
-
22-Hac 66
le : gerçekten
-
22-Hac 67
le : mutlaka, elbette
-
22-Hac 68
a'lemu : en iyi bilir
-
22-Hac 70
e lem ta'lem : bilmiyor musun
-
22-Hac 70
ya'lemu : bilir
-
22-Hac 71
lem yunezzil : indirmedi (indirilmedi)
-
22-Hac 71
leyse : değil, yoktur
-
22-Hac 71
lehum : onların
-
22-Hac 72
aleyhim : onlara
-
22-Hac 72
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
22-Hac 72
billezîne : o kimseleri
-
22-Hac 72
aleyhim : onlara
-
22-Hac 72
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
22-Hac 73
lehu : onu
-
22-Hac 73
ellezîne ted'ûne : dua ettikleriniz, taptıklarınız
-
22-Hac 73
len yahlukû : asla yaratamazlar
-
22-Hac 73
ve lev ictemeû : ve biraraya gelseler, toplansalar bile
-
22-Hac 73
lehu : onun için
-
22-Hac 73
yeslub-hum \n(selebe) : onlardan (bir şey) kapıp kaçar \n: (kapıp kaçtı)
-
22-Hac 74
le : elbette
-
22-Hac 75
rusulen : resûller
-
22-Hac 76
ya'lemu : bilir
-
22-Hac 77
yâ eyyuhâ ellezîne : ey o kimseler
-
22-Hac 77
leallekum : umulur ki böylece siz
-
22-Hac 78
ve mâ ceale : ve kılmadı, yapmadı
-
22-Hac 78
aleykum : sizin üzerinize, size
-
22-Hac 78
millete : millet, dîn
-
22-Hac 78
aleykum : sizin üzerinize, size
-
23-Mü'minûn 1
efleha : felâha erdi
-
23-Mü'minûn 2
ellezîne : o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 3
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 4
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 5
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 6
mâ meleket : sahip oldukları şeyler
-
23-Mü'minûn 8
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 9
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 11
ellezîne : o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 12
ve lekad : ve andolsun
-
23-Mü'minûn 12
min sulâletin : özünden
-
23-Mü'minûn 15
le meyyitûn : mutlaka ölecek olanlarsınız
-
23-Mü'minûn 17
ve lekad : ve andolsun
-
23-Mü'minûn 18
le : mutlaka, elbette
-
23-Mü'minûn 19
lekum : sizin için
-
23-Mü'minûn 19
lekum : sizin için (vardır)
-
23-Mü'minûn 21
lekum : sizin için (vardır)
-
23-Mü'minûn 21
le ibreten : ibret, bir ders
-
23-Mü'minûn 21
ve lekum : ve sizin için (vardır)
-
23-Mü'minûn 22
ve aleyhâ : ve onun üzerinde
-
23-Mü'minûn 23
ve lekad : ve andolsun
-
23-Mü'minûn 23
kâle : dedi
-
23-Mü'minûn 23
mâ lekum : sizin için yoktur
-
23-Mü'minûn 24
fe kâle : böylece, bunun üzerine dedi
-
23-Mü'minûn 24
el meleu : halk, eşraf, ileri gelenler
-
23-Mü'minûn 24
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
23-Mü'minûn 24
en yetefaddale : üstün olmak, hükmetmek
-
23-Mü'minûn 24
aleykum : sizin üzerinize, size
-
23-Mü'minûn 24
ve lev : ve eğer
-
23-Mü'minûn 24
le enzele : mutlaka indirirdi
-
23-Mü'minûn 26
kâle : dedi
-
23-Mü'minûn 27
ileyhi : ona
-
23-Mü'minûn 27
ve ehleke : ve senin maiyetin, senin ailen
-
23-Mü'minûn 27
aleyhi : onun üzerine (onun hakkında)
-
23-Mü'minûn 27
ellezîne zalemû : zulmeden kimseler
-
23-Mü'minûn 28
ellezî : ki o
-
23-Mü'minûn 29
munzelen : indirişle, inişle
-
23-Mü'minûn 30
le : elbette, mutlaka, muhakkak
-
23-Mü'minûn 30
le : elbette, mutlaka, muhakkak
-
23-Mü'minûn 32
resûlen : bir resûl
-
23-Mü'minûn 32
lekum : sizin için
-
23-Mü'minûn 33
ve kâle : ve dedi
-
23-Mü'minûn 33
el meleu : ileri gelenler
-
23-Mü'minûn 33
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olan kimseler, kâfirler
-
23-Mü'minûn 34
ve le in : ve eğer
-
23-Mü'minûn 34
misle-kum : sizin gibi
-
23-Mü'minûn 34
le : mutlaka
-
23-Mü'minûn 38
lehu : ona
-
23-Mü'minûn 39
kâle : dedi
-
23-Mü'minûn 40
kâle : dedi
-
23-Mü'minûn 40
le yusbihunne : mutlaka olacaklar
-
23-Mü'minûn 43
ecele-hâ : onun eceli, onun süresi
-
23-Mü'minûn 44
rusule-nâ : resûllerimiz
-
23-Mü'minûn 44
kullemâ : her defasında
-
23-Mü'minûn 46
ve melei-hî : ve onun ileri gelenleri, halk
-
23-Mü'minûn 47
lenâ : bize
-
23-Mü'minûn 48
min-el muhlekîne : helâk edilenlerden
-
23-Mü'minûn 49
ve lekad : ve andolsun
-
23-Mü'minûn 49
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
23-Mü'minûn 53
ledey-him : onların yanında, kendi yanlarında
-
23-Mü'minûn 56
lehum : onlar için, onlara
-
23-Mü'minûn 57
innellezîne (inne ellezîne) : muhakkak o kimseler
-
23-Mü'minûn 58
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 59
vellezîne (ve ellezîne) : o kimseler, onlar
-
23-Mü'minûn 60
ve ellezîne : ve o kimseler
-
23-Mü'minûn 60
veciletun : titreyerek
-
23-Mü'minûn 61
lehâ : onun, onda
-
23-Mü'minûn 62
ve ledeynâ : ve katımızda, yanımızda, nezdimizde
-
23-Mü'minûn 62
lâ yuzlemûne : zulmedilmez
-
23-Mü'minûn 63
ve lehum : ve onların (vardır)
-
23-Mü'minûn 63
lehâ : onun
-
23-Mü'minûn 66
aleykum : size
-
23-Mü'minûn 68
e fe lem yeddebberû : hâlâ düşünmüyorlar mı, düşünmediler mi
-
23-Mü'minûn 68
el kavle : söz
-
23-Mü'minûn 68
lem ye'ti : gelmeyen
-
23-Mü'minûn 69
lem ya'rifû : tanımıyorlar, tanımadılar
-
23-Mü'minûn 69
resûle-hum : onların resûlü
-
23-Mü'minûn 69
lehu : onu
-
23-Mü'minûn 71
ve lev ittebea : ve uysaydı, tâbî olsaydı
-
23-Mü'minûn 71
le fesedeti : mutlaka fesada uğrardı
-
23-Mü'minûn 73
le ted'û-hum : mutlaka onları davet ediyorsun
-
23-Mü'minûn 74
ve inne ellezîne : ve muhakkak o kimseler
-
23-Mü'minûn 74
le nâkibûne : mutlaka sapanlar (dalâlette olanlar)
-
23-Mü'minûn 75
ve lev : ve eğer
-
23-Mü'minûn 75
le : mutlaka, elbette
-
23-Mü'minûn 75
leccû : ısrar ettiler, devam ettiler
-
23-Mü'minûn 76
ve lekad : ve andolsun
-
23-Mü'minûn 77
aleyhim : onlara
-
23-Mü'minûn 78
ellezî : ki o
-
23-Mü'minûn 78
lekum : sizin için
-
23-Mü'minûn 78
kalîlen mâ : ne kadar az
-
23-Mü'minûn 79
ellezî : ki o
-
23-Mü'minûn 79
ve ileyhi : ve ona
-
23-Mü'minûn 80
ellezî : ki o
-
23-Mü'minûn 80
ve lehuhtilâfu (lehu ihtilâfu) : ve ihtilâf, karşılıklı dönüşüm ona ait
-
23-Mü'minûn 80
el leyli : gece
-
23-Mü'minûn 81
misle : misli, aynısı, benzeri
-
23-Mü'minûn 81
mâ kâle : dedikleri şeyler, söyledikleri
-
23-Mü'minûn 82
le meb'ûsûne : mutlaka beas edilenler, yeniden diriltilenler
-
23-Mü'minûn 83
lekad : andolsun
-
23-Mü'minûn 84
ta'lemûne : siz biliyorsunuz
-
23-Mü'minûn 88
melekûtu : mülk, yönetim, idare
-
23-Mü'minûn 88
aleyhi : onun üzerine, ona
-
23-Mü'minûn 88
ta'lemûne : siz biliyorsunuz
-
23-Mü'minûn 90
le : elbette, gerekten, mutlaka
-
23-Mü'minûn 91
min veledin : bir çocuk
-
23-Mü'minûn 91
le : mutlaka
-
23-Mü'minûn 91
ve le : ve mutlaka
-
23-Mü'minûn 95
le : mutlaka, elbette
-
23-Mü'minûn 96
billetî (bi elletî) : ki onunla
-
23-Mü'minûn 96
a'lemu : en iyi bilen
-
23-Mü'minûn 99
kâle : dedi
-
23-Mü'minûn 100
leal-lî : böylece ben
-
23-Mü'minûn 102
sekulet : ağır geldi
-
23-Mü'minûn 103
ellezîne : o kimseler, onlar ki
-
23-Mü'minûn 105
lem tekun : olmadı
-
23-Mü'minûn 105
aleykum : size
-
23-Mü'minûn 106
galebet : üstün geldi
-
23-Mü'minûn 106
aleynâ : bize
-
23-Mü'minûn 108
kâlahseû (kâle ıhseû) : (orada) kalın dedi
-
23-Mü'minûn 109
lenâ : bizi
-
23-Mü'minûn 112
kâle : dedi
-
23-Mü'minûn 112
lebistum : kaldınız
-
23-Mü'minûn 113
lebisnâ : biz kaldık
-
23-Mü'minûn 114
kâle : dedi
-
23-Mü'minûn 114
lebistum : siz kaldınız
-
23-Mü'minûn 114
kalîlen : az
-
23-Mü'minûn 114
lev : eğer, şâyet
-
23-Mü'minûn 114
ta'lemûne : siz biliyorsunuz
-
23-Mü'minûn 115
ileynâ : bize
-
23-Mü'minûn 116
teâlallâhu (teâle allâhu) : Allah çok yücedir
-
23-Mü'minûn 117
lehu : onun
-
24-Nûr 1
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
24-Nûr 2
kulle vâhıdin : herbiri
-
24-Nûr 4
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
24-Nûr 4
lem ye'tû bi : getirmezler
-
24-Nûr 4
lehum : onların
-
24-Nûr 5
illâ ellezîne : o kimseler hariç
-
24-Nûr 5
ve aslehû : ve ıslâh oldular
-
24-Nûr 6
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
24-Nûr 6
ve lem yekun : ve olmadı, yoktur
-
24-Nûr 6
lehum : onların
-
24-Nûr 6
le : muhakkak, mutlaka
-
24-Nûr 7
aleyhi : onun üzerine
-
24-Nûr 8
le : muhakkak, mutlaka
-
24-Nûr 9
aleyhâ : onun üzerine, kendi üzerine
-
24-Nûr 10
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
24-Nûr 10
aleykum : sizin üzerinize
-
24-Nûr 11
innellezîne (inne ellezîne) : muhakkak o kimseler, onlar
-
24-Nûr 11
lekum : sizin için
-
24-Nûr 11
lekum : sizin için
-
24-Nûr 11
vellezî tevellâ (ve ellezî tevellâ) : ve çeviren, yöneten kimse
-
24-Nûr 11
lehu : onun için, ona vardır
-
24-Nûr 12
lev lâ : olmasaydı, olmaz mıydı, gerekmez miydi
-
24-Nûr 13
lev lâ : olmasaydı, olmaz mıydı
-
24-Nûr 13
aleyhi : ona
-
24-Nûr 13
lem ye'tû : getirmediler
-
24-Nûr 14
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
24-Nûr 14
aleykum : sizin üzerinize
-
24-Nûr 14
le : mutlaka
-
24-Nûr 15
leyse : değil, yok
-
24-Nûr 15
lekum : sizin
-
24-Nûr 16
ve lev lâ : ve olmasaydı, olmaz mıydı, olması gerekmez miydi
-
24-Nûr 16
lenâ : bize, bizim için
-
24-Nûr 16
en netekelleme : bizim söylememiz
-
24-Nûr 18
lekum el âyâti : size âyetleri
-
24-Nûr 19
inne ellezîne : muhakkak o kimseler, onlar
-
24-Nûr 19
fî ellezîne : o kimseler içinde
-
24-Nûr 19
lehum : onların, onlar için vardır
-
24-Nûr 19
ya'lemu : o bilir
-
24-Nûr 19
lâ ta'lemûne : bilmiyorsunuz, bilmezsiniz
-
24-Nûr 20
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
24-Nûr 20
aleykum : sizin üzerinize
-
24-Nûr 21
yâ eyyuhâ ellezîne âmenû : ey âmenû olanlar
-
24-Nûr 21
ve lev lâ : ve eğer olmasa
-
24-Nûr 21
aleykum : sizin üzerinize
-
24-Nûr 22
lekum : sizin için, size, sizi
-
24-Nûr 23
inne ellezîne : muhakkak onlar
-
24-Nûr 23
ve lehum : ve onlar için, vardır
-
24-Nûr 24
aleyhim : onlara
-
24-Nûr 25
ve ya'lemûne : ve bilecekler
-
24-Nûr 26
lehum : onlar için vardır
-
24-Nûr 27
yâ eyyuhâ ellezîne âmenû : ey âmenû olanlar
-
24-Nûr 27
lekum : sizin için
-
24-Nûr 27
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
24-Nûr 28
lem tecidû : bulamazsınız
-
24-Nûr 28
lekum : size
-
24-Nûr 28
kîle : denir
-
24-Nûr 28
lekum : size
-
24-Nûr 28
lekum : sizin için
-
24-Nûr 29
leyse : değildir, yoktur
-
24-Nûr 29
aleykum : sizin üzerinize
-
24-Nûr 29
lekum : sizin için
-
24-Nûr 29
ya'lemu : bilir
-
24-Nûr 30
lehum : onlar için
-
24-Nûr 31
li buûleti-hinne : (onların) eşleri, kocaları
-
24-Nûr 31
âbâi buûleti-hinne : (onların) kocalarının babaları
-
24-Nûr 31
ebnâi buûleti-hinne : (onların) kocalarının oğulları
-
24-Nûr 31
mâ meleket eymânu-hunne : (onların) ellerinin altında sahip oldukları, (cariyeler)
-
24-Nûr 31
evit tıflillezîne : veya çocuklar ki onlar
-
24-Nûr 31
lem yazharû : zahir olmaz, farkına varmaz
-
24-Nûr 31
li yu'leme : bilinsin diye
-
24-Nûr 31
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
24-Nûr 33
ellezîne lâ yecidûne : bulamayanlar
-
24-Nûr 33
ve ellezîne : ve o kimseler ki, onlar
-
24-Nûr 33
meleket eymânu-kum : ellerinizin altında sahip olduğunuz
-
24-Nûr 33
allahi ellezî : Allah ki o
-
24-Nûr 33
alel bigâi (alâ el bigâi) : fuhşa, zinaya
-
24-Nûr 34
ve lekad : ve andolsun
-
24-Nûr 34
ileykum : size
-
24-Nûr 34
ve meselen : ve örnek, misal
-
24-Nûr 34
min ellezîne halev : daha önce gelip geçmiş kimselerden (nesillerden)
-
24-Nûr 35
ve lev : ve eğer
-
24-Nûr 35
lem temses-hu : ona değmez
-
24-Nûr 35
ve yadribullâhul emsâle : ve Allah örnekler, misaller verir
-
24-Nûr 36
lehu : onu
-
24-Nûr 37
tetekallebu : döner, dönecek
-
24-Nûr 39
vellezîne keferû : ve kâfirler
-
24-Nûr 39
lem yecid-hu : onu bulamadı
-
24-Nûr 40
lem yeked yerâ-hâ : neredeyse onu göremez
-
24-Nûr 40
lem yec'alillâhu (yec'ali allâhu) : Allah kılmazsa
-
24-Nûr 40
lehu : onu, ona
-
24-Nûr 40
mâ lehu : onun için yoktur
-
24-Nûr 41
e lem tera : görmüyor musun, görmedin mi
-
24-Nûr 41
lehu : onun, onu
-
24-Nûr 43
e lem tera : görmüyor musun, görmedin mi
-
24-Nûr 44
el leyle : gece
-
24-Nûr 44
le ibreten : elbette ibret
-
24-Nûr 45
kulle : her, hepsi, bütün
-
24-Nûr 45
alâ ricleyni : iki ayak üzerinde
-
24-Nûr 46
lekad : andolsun
-
24-Nûr 49
lehum : onların, onlar için
-
24-Nûr 49
ileyhi : ona
-
24-Nûr 50
aleyhim : onlara
-
24-Nûr 51
kavle : söz
-
24-Nûr 52
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
24-Nûr 53
le in : eğer
-
24-Nûr 53
le yahrucunne : mutlaka çıkacaklar
-
24-Nûr 54
er resûle : resûl
-
24-Nûr 54
tevellev : yüz çevirirsiniz
-
24-Nûr 54
aleyhi : onun üzerine
-
24-Nûr 54
hummile : yüklendi, yükletildi
-
24-Nûr 54
ve aleykum : ve sizin üzerinize
-
24-Nûr 55
ellezîne amenû : Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar
-
24-Nûr 55
le yestahlifenne-hum : onları mutlaka halife tayin edecek
-
24-Nûr 55
kemestahlefellezîne (kemâ istahlefe ellezîne) : halife tayin ettiğimiz kimseler gibi
-
24-Nûr 55
ve le yumekkinenne : ve mutlaka sağlamlaştıracak
-
24-Nûr 55
lehum : onlara, onlar için
-
24-Nûr 55
ellezî irtedâ : ki onu seçti, razı oldu, hoşnut oldu
-
24-Nûr 55
lehum : onlar için, onlara
-
24-Nûr 55
ve le yubeddilenne-hum : ve onlara mutlaka çevirecek
-
24-Nûr 56
er resûle : resûl
-
24-Nûr 56
lealle-kum : umulurki siz, böylece siz
-
24-Nûr 57
ellezîne keferû : inkâr edenleri
-
24-Nûr 57
ve le bi'se : ve elbette, mutlaka kötü
-
24-Nûr 58
ellezîne âmenû : Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar
-
24-Nûr 58
ellezîne meleket eymânu-kum : ellerinizin altında sahip olduklarınız (köleleriniz, cariyeleriniz)
-
24-Nûr 58
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
24-Nûr 58
lem yeblugû : erişmemiş, ulaşmamış
-
24-Nûr 58
lekum : sizin için
-
24-Nûr 58
leyse : değildir, yoktur
-
24-Nûr 58
aleykum : sizin üzerinize
-
24-Nûr 58
ve lâ aleyhim : ve onlara yoktur
-
24-Nûr 58
aleykum : sizin üzerinize, size
-
24-Nûr 58
lekum : size
-
24-Nûr 59
ve izâ belegâ : ve ulaştığı, eriştiği zaman
-
24-Nûr 59
lekum : sizin için, size
-
24-Nûr 60
leyse : değil, yoktur
-
24-Nûr 60
aleyhinne : onların üzerine, onlara
-
24-Nûr 60
lehunne : onlara (kadınlara), onlar için (kadınlar için)
-
24-Nûr 61
leyse : değil
-
24-Nûr 61
mâ melektum : sahip olduğunuz şey
-
24-Nûr 61
leyse : değil
-
24-Nûr 61
aleykum : sizin üzerinize, size
-
24-Nûr 61
lekum : sizin için, size
-
24-Nûr 61
leallekum : umulur ki böylece siz
-
24-Nûr 62
ellezîne âmenû : Allah'a ulaşmayı dileyen, îmân eden kimseler
-
24-Nûr 62
lem yezhebû : gitmezler
-
24-Nûr 62
inne ellezîne : muhakkak o kimseler, onlar
-
24-Nûr 62
ellezîne yu'minûne : îmân edenler
-
24-Nûr 62
lehum : onlar için
-
24-Nûr 63
kad ya'lemu : biliyordu
-
24-Nûr 63
ellezîne : onlar
-
24-Nûr 63
yetesellelûne : gizlice çıkarlar
-
24-Nûr 63
ellezîne yuhâlifûne : hilâfet edenler, karşı gelenler
-
24-Nûr 64
kad ya'lemu : biliyordu
-
24-Nûr 64
aleyhi : üzerinde
-
24-Nûr 64
ileyhi : ona
-
25-Furkan 1
ellezî : ki o
-
25-Furkan 1
nezzele : indirdi
-
25-Furkan 1
li el âlemîne : âlemlere
-
25-Furkan 2
ellezî : ki o
-
25-Furkan 2
lehu : onun
-
25-Furkan 2
ve lem yettehız : ve edinmedi
-
25-Furkan 2
veleden : çocuk
-
25-Furkan 2
ve lem yekûn : ve olmadı
-
25-Furkan 2
lehu : onun
-
25-Furkan 2
kulle şey'in : herşey
-
25-Furkan 3
yuhlekûne : yaratılırlar
-
25-Furkan 4
ve kâle : ve dedi
-
25-Furkan 4
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
25-Furkan 4
aleyhi : ona, onun üzerine
-
25-Furkan 5
aleyhi : ona
-
25-Furkan 5
ve asîlen : ve akşam
-
25-Furkan 6
enzele-hu : onu indirdi
-
25-Furkan 6
ellezî : ki o
-
25-Furkan 6
ya'lemu : bilir
-
25-Furkan 7
lev lâ : olmaz mıydı
-
25-Furkan 7
unzile : indirildi
-
25-Furkan 7
ileyhi : ona
-
25-Furkan 7
melekun : bir melek
-
25-Furkan 8
ileyhi : ona
-
25-Furkan 8
lehu : onun
-
25-Furkan 8
ve kâle : ve dedi
-
25-Furkan 8
raculen : adam
-
25-Furkan 9
leke : sana
-
25-Furkan 9
el emsâle : misaller, örnekler
-
25-Furkan 9
sebîlen : sebîl, yol
-
25-Furkan 10
ellezî : ki o
-
25-Furkan 10
ceale : kıldı, yaptı
-
25-Furkan 10
leke : senin için, sana
-
25-Furkan 10
leke : senin için, sana
-
25-Furkan 12
lehâ : onu, onun
-
25-Furkan 15
el huldilletî (huldi elletî ) : halidin olan, ebedî olan ki o
-
25-Furkan 15
lehum : onlar için, onlara
-
25-Furkan 16
lehum : onlar için
-
25-Furkan 16
mes'ûlen : istenen
-
25-Furkan 17
adleltum : saptırdınız, dalâlete düşürdünüz
-
25-Furkan 17
es sebîle : sebîl, yol
-
25-Furkan 18
lenâ : bize
-
25-Furkan 20
kable-ke : senden önce
-
25-Furkan 20
le ye'kulûne : mutlaka, gerçekten yerler
-
25-Furkan 21
ve kâle : ve dedi
-
25-Furkan 21
ellezîne lâ yercûne : dilemeyenler
-
25-Furkan 21
lev lâ : olsaydı olmaz mıydı
-
25-Furkan 21
unzile : indirildi
-
25-Furkan 21
aleynâ : bize
-
25-Furkan 21
lekad : andolsun
-
25-Furkan 24
makîlen \n(kâilun) : öğle uykusu uyunan yer, dinlenme yeri \n: (öğle uyku vakti, dinlenme zamanı)
-
25-Furkan 25
ve nuzzile : ve indirildi
-
25-Furkan 25
tenzîlen : sıra ile indiriliş
-
25-Furkan 27
yâ leyte-nî : keşke ben
-
25-Furkan 27
sebîlen : sebîl, yol
-
25-Furkan 28
yâ veyletâ : yazıklar olsun
-
25-Furkan 28
leyte-nî : keşke ben
-
25-Furkan 28
lem ettehız : edinmeseydim
-
25-Furkan 28
halîlen : dost
-
25-Furkan 29
lekad : andolsun
-
25-Furkan 29
edalle-nî : beni saptırdı
-
25-Furkan 29
hazûlen : yardımsız bırakan, yardımı engelleyen
-
25-Furkan 30
ve kâle : ve dedi
-
25-Furkan 32
ve kâle : ve dedi
-
25-Furkan 32
ellezîne keferû : kâfir olanlar
-
25-Furkan 32
lev lâ : olsaydı olmaz mıydı, gerekmez miydi
-
25-Furkan 32
nuzzile : indirildi
-
25-Furkan 32
aleyhi : ona
-
25-Furkan 32
cumleten : toplu olarak, bütün olarak
-
25-Furkan 32
tertîlen : yavaş yavaş, tertip tertip, kısım kısım
-
25-Furkan 34
ellezîne : onlar
-
25-Furkan 34
sebîlen : sebîl, yol
-
25-Furkan 35
ve lekad : ve andolsun
-
25-Furkan 36
ellezîne kezzebû : yalanlayanlar, yalanlayan kimseler
-
25-Furkan 37
lemmâ : olduğu zaman
-
25-Furkan 37
er rusule : resûller
-
25-Furkan 39
ve kullen : ve hepsi
-
25-Furkan 39
lehu : ona
-
25-Furkan 39
el emsâle : misaller, örnekler
-
25-Furkan 39
ve kullen : ve hepsi
-
25-Furkan 40
ve lekad : ve andolsun
-
25-Furkan 40
elletî : ki o
-
25-Furkan 40
e fe lem yekûnû : öyle olmadı mı, hâlâ olmadı mı
-
25-Furkan 41
ellezî : ki o
-
25-Furkan 41
resûlen : resûl, elçi
-
25-Furkan 42
le : mutlaka, elbette, gerçekten
-
25-Furkan 42
lev lâ : olmasaydı
-
25-Furkan 42
aleyhâ : ona
-
25-Furkan 42
ve sevfe ya'lemûne : ve bilecekler
-
25-Furkan 42
sebîlen : sebîl, yol
-
25-Furkan 43
aleyhi : ona
-
25-Furkan 43
vekîlen : vekil
-
25-Furkan 44
sebîlen : sebîl, yol
-
25-Furkan 45
e lem tere : görmedin mi
-
25-Furkan 45
ez zılle : gölge
-
25-Furkan 45
ve lev şâe : ve eğer dileseydi
-
25-Furkan 45
le : elbette
-
25-Furkan 45
ceale-hu : onu kıldı
-
25-Furkan 45
aleyhi : ona
-
25-Furkan 45
delîlen : delil
-
25-Furkan 46
ileynâ : bize, kendimize
-
25-Furkan 47
ellezî : o ki
-
25-Furkan 47
ceale : kıldı, yaptı
-
25-Furkan 47
lekum : sizin için, size
-
25-Furkan 47
el leyle : gece
-
25-Furkan 47
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
25-Furkan 48
ellezî : o ki
-
25-Furkan 48
ersele : gönderdi
-
25-Furkan 50
ve lekad : ve andolsun
-
25-Furkan 51
ve lev : ve eğer, şâyet
-
25-Furkan 51
le : elbette
-
25-Furkan 53
ellezî : o ki
-
25-Furkan 53
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
25-Furkan 54
ellezî : o ki
-
25-Furkan 54
ceale-hu : onu kıldı, yaptı
-
25-Furkan 57
aleyhi : ona
-
25-Furkan 57
sebîlen : bir yol
-
25-Furkan 58
ellezî : ki o
-
25-Furkan 59
ellezî : ki o
-
25-Furkan 60
kîle : dendi
-
25-Furkan 60
lehum : onlara
-
25-Furkan 61
ellezî : (ki) o
-
25-Furkan 61
ceale : kıldı
-
25-Furkan 61
ve ceale : ve kıldı
-
25-Furkan 62
ellezî : ki o
-
25-Furkan 62
ceale : kıldı, yaptı
-
25-Furkan 62
el leyle : gece
-
25-Furkan 63
ellezîne : onlar
-
25-Furkan 64
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 65
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 67
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 67
lem yusrifû : israf etmezler
-
25-Furkan 67
ve lem yakturû : ve kısmazlar, cimrilik etmezler
-
25-Furkan 68
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 68
elletî : ki o
-
25-Furkan 69
lehu : onun
-
25-Furkan 70
ve amile : ve yaptı
-
25-Furkan 70
amelen sâlihan : salih amel, nefs tezkiyesi
-
25-Furkan 71
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
25-Furkan 72
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 73
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 73
lem yahırrû : kapanmazlar, olmazlar
-
25-Furkan 73
aleyhâ : ona
-
25-Furkan 74
ve ellezîne : ve onlar
-
25-Furkan 74
lenâ : bize
-
25-Furkan 75
ve yulekkavne : ve karşılanırlar
-
25-Furkan 77
lev lâ : eğer olmasa
-
26-Şuarâ 3
lealle-ke : böylece sen
-
26-Şuarâ 4
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
26-Şuarâ 4
zallet : gölge yaptı, gölgeledi
-
26-Şuarâ 4
lehâ : ona
-
26-Şuarâ 7
e ve lem yerev ilâ : ve görmüyorlar mı, görmediler mi
-
26-Şuarâ 8
le : elbette, gerçekten
-
26-Şuarâ 9
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 12
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 14
ve lehum : ve onlar için, onlar
-
26-Şuarâ 14
aleyye : bana, benim üzerime
-
26-Şuarâ 15
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 16
rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbi
-
26-Şuarâ 17
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
26-Şuarâ 18
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 18
lem nurabbi-ke : senin Rabbin (himaye edip yetiştiren) olmadık
-
26-Şuarâ 18
ve lebiste : ve sen kaldın
-
26-Şuarâ 19
fa'lete-ke : senin işin
-
26-Şuarâ 19
elletî : ki o
-
26-Şuarâ 20
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 21
lemmâ : olduğu zaman, olduğundan dolayı
-
26-Şuarâ 21
ve ceale-nî : ve beni kıldı
-
26-Şuarâ 22
aleyye : bana
-
26-Şuarâ 22
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
26-Şuarâ 23
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 23
el âlemîne : âlemler
-
26-Şuarâ 24
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 25
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 25
havle-hu : onun etrafında
-
26-Şuarâ 26
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 27
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 27
resûle-kum : sizin resûlünüz
-
26-Şuarâ 27
ellezî : ki o
-
26-Şuarâ 27
ursile : gönderildi
-
26-Şuarâ 27
ileykum : size
-
26-Şuarâ 27
le : elbette, gerçekten, mutlaka
-
26-Şuarâ 28
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 29
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 29
le : elbette, mutlaka, gerçekten
-
26-Şuarâ 29
le : gerçekten, elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 29
ec'alenne-ke : seni mutlaka kılacağım
-
26-Şuarâ 30
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 30
e ve lev : olsa da mı
-
26-Şuarâ 31
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 34
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 34
li el melei : ileri gelenlere
-
26-Şuarâ 34
havle-hu : onun etrafında
-
26-Şuarâ 34
le : gerçekten, mutlaka
-
26-Şuarâ 39
ve kîle : ve denildi
-
26-Şuarâ 40
lealle-nâ : böylece biz, o zaman biz
-
26-Şuarâ 41
lemmâ : olduğu zaman
-
26-Şuarâ 41
lenâ : bize
-
26-Şuarâ 41
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 42
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 42
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 43
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 43
lehum : onlara
-
26-Şuarâ 44
hıbâle-hum : onların ipleri
-
26-Şuarâ 44
le : elbette
-
26-Şuarâ 47
el âlemîne : âlemler
-
26-Şuarâ 49
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 49
lehu : ona
-
26-Şuarâ 49
kable : önce, evvel
-
26-Şuarâ 49
lekum : size
-
26-Şuarâ 49
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 49
ellezî : ki o
-
26-Şuarâ 49
alleme-kum : size öğretti (öğreten)
-
26-Şuarâ 49
le : mutlaka, elbette
-
26-Şuarâ 49
ta'lemûne : bileceksiniz
-
26-Şuarâ 49
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 49
ve ercule-kum : ve sizin ayaklarınız
-
26-Şuarâ 49
ve le : ve mutlaka
-
26-Şuarâ 51
lenâ : bizi, bize
-
26-Şuarâ 51
evvele : ilk, evvel
-
26-Şuarâ 53
ersele : gönderdi
-
26-Şuarâ 54
le : elbette, gerçekten
-
26-Şuarâ 55
lenâ : bize
-
26-Şuarâ 55
le : gerçekten
-
26-Şuarâ 56
le : elbette, gerçekten
-
26-Şuarâ 59
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
26-Şuarâ 61
fe lemmâ : olduğu zaman
-
26-Şuarâ 61
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 61
le : gerçekten, muhakkak
-
26-Şuarâ 62
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 63
fenfeleka (fe infeleka) : hemen (infilâk etti) yarıldı, ayrıldı
-
26-Şuarâ 64
ve ezlefnâ : ve yaklaştırdık, yakınlaştırdık
-
26-Şuarâ 67
le : gerçekten
-
26-Şuarâ 68
le huve : elbette O
-
26-Şuarâ 69
aleyhim : onlara
-
26-Şuarâ 70
iz kâle : demişti
-
26-Şuarâ 71
nezallu lehâ : ona devam ediyoruz
-
26-Şuarâ 72
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 75
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 77
el âlemîne : âlemler
-
26-Şuarâ 78
ellezî : ki o
-
26-Şuarâ 79
vellezî (ve ellezî) : ve ki o
-
26-Şuarâ 81
vellezî (ve ellezî) : ve ki o
-
26-Şuarâ 82
vellezî (ve ellezî) : ve, ki o
-
26-Şuarâ 92
ve kîle : ve denildi
-
26-Şuarâ 92
lehum : onlara
-
26-Şuarâ 97
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 98
el âlemîne : âlemler
-
26-Şuarâ 99
edalle-nâ : bizi dalâlette bıraktı
-
26-Şuarâ 100
lenâ : bize, bizim için
-
26-Şuarâ 102
fe lev enne : keşke olsaydı
-
26-Şuarâ 102
lenâ : bize, bizim için
-
26-Şuarâ 103
le : elbette
-
26-Şuarâ 104
le : elbette
-
26-Şuarâ 106
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 106
lehum : onlara
-
26-Şuarâ 107
lekum : sizin için, size
-
26-Şuarâ 109
aleyhi : ona
-
26-Şuarâ 109
el âlemîne : âlemler
-
26-Şuarâ 111
leke : sana
-
26-Şuarâ 112
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 113
lev : eğer, şâyet, ise
-
26-Şuarâ 116
le : elbette, mutlaka, gerçekten
-
26-Şuarâ 116
lem tentehi : vazgeçmezsen
-
26-Şuarâ 116
le tekûnenne : sen muhakkak ..... olacaksın
-
26-Şuarâ 117
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 121
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 122
le huve : elbette O
-
26-Şuarâ 124
iz kâle : demişti
-
26-Şuarâ 124
lehum : onlara
-
26-Şuarâ 125
lekum : sizin için
-
26-Şuarâ 127
aleyhi : ona
-
26-Şuarâ 127
rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbi
-
26-Şuarâ 129
leallekum : umulur ki siz
-
26-Şuarâ 132
ellezî : ki o
-
26-Şuarâ 132
ta'lemûne : siz biliyorsunuz
-
26-Şuarâ 135
aleykum : sizin üzerinize, size
-
26-Şuarâ 136
aleynâ : bize
-
26-Şuarâ 136
lem tekun : sen olmazsın
-
26-Şuarâ 139
ehleknâ-hum : onları helak ettik
-
26-Şuarâ 139
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 140
le huve : elbette o
-
26-Şuarâ 142
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 142
lehum : onlar için, onlara
-
26-Şuarâ 143
lekum : sizin için
-
26-Şuarâ 145
aleyhi : ona
-
26-Şuarâ 145
rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbi
-
26-Şuarâ 152
ellezîne : o kimseler, onlar
-
26-Şuarâ 155
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 155
lehâ : onun için, onun
-
26-Şuarâ 155
ve lekum : ve sizin için, sizin
-
26-Şuarâ 158
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 159
le huve : elbette O
-
26-Şuarâ 161
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 161
lehum : onlar için, onlara
-
26-Şuarâ 162
lekum : sizin için
-
26-Şuarâ 164
aleyhi : ona
-
26-Şuarâ 164
rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbi
-
26-Şuarâ 165
min el âlemîne : âlemlerden (insanlardan)
-
26-Şuarâ 166
lekum : sizin için
-
26-Şuarâ 167
le : gerçekten
-
26-Şuarâ 167
lem tentehi : sen vazgeçmezsen
-
26-Şuarâ 167
le tekûnenne : sen mutlaka olacaksın
-
26-Şuarâ 168
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 170
ve ehlehû : ve onun ehli (ailesi ve ona tâbî olanlar)
-
26-Şuarâ 173
aleyhim : onların üzerine
-
26-Şuarâ 174
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 175
le huve : elbette o
-
26-Şuarâ 177
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 177
lehum : onlar için, onlara
-
26-Şuarâ 178
lekum : sizin için
-
26-Şuarâ 180
aleyhi : ona
-
26-Şuarâ 180
rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbi
-
26-Şuarâ 181
el keyle : ölçü
-
26-Şuarâ 184
ellezî : ki o
-
26-Şuarâ 184
ve el cibillete : ve insan topluluğu
-
26-Şuarâ 186
le : gerçekten, elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 187
aleynâ : bizim üzerimize
-
26-Şuarâ 188
kâle : dedi
-
26-Şuarâ 188
a'lemu : daha iyi bilir, çok iyi bilir
-
26-Şuarâ 189
ez zulleti : gölge
-
26-Şuarâ 190
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 191
le huve : elbette o
-
26-Şuarâ 192
le : elbette, gerçekten
-
26-Şuarâ 192
el âlemîne : âlemler
-
26-Şuarâ 193
nezele : indirdi
-
26-Şuarâ 196
le : elbette, mutlaka
-
26-Şuarâ 197
ve lem yekun : ve olmadı
-
26-Şuarâ 197
lehum : onlara, onlar için
-
26-Şuarâ 197
en ya'leme-hu : onu bilmesi
-
26-Şuarâ 197
ulemâu : ulemalar, âlimler
-
26-Şuarâ 197
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
26-Şuarâ 198
ve lev : ve olsa, eğer
-
26-Şuarâ 199
aleyhim : onlara
-
26-Şuarâ 200
seleknâ-hu : biz onu soktuk
-
26-Şuarâ 208
ve mâ ehleknâ : ve biz helâk etmedik
-
26-Şuarâ 208
lehâ : onun, ona
-
26-Şuarâ 210
ve mâ tenezzelet : ve indirmedi
-
26-Şuarâ 211
lehum : onlara
-
26-Şuarâ 212
le : gerçekten, kesinlikle, kesin olarak
-
26-Şuarâ 217
alel azîzi (alâ el azîzi) : azîz olana, yüce olana
-
26-Şuarâ 218
ellezî : ki o
-
26-Şuarâ 225
e lem tera : görmüyor musun, görmedin mi
-
26-Şuarâ 227
illellezîne (illâ ellezîne) : onlar, o kimseler hariç
-
26-Şuarâ 227
ve se ya'lemu : ve bilecekler
-
26-Şuarâ 227
ellezîne : o kimseler
-
26-Şuarâ 227
zalemû : zulmettiler
-
26-Şuarâ 227
munkalebin : döndürülen yer, dönüş yeri
-
27-Neml 3
ellezîne : ki onlar
-
27-Neml 4
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
27-Neml 4
lehum : onlar için, onlara
-
27-Neml 4
a'mâle-hum : onların amelleri, amelleri
-
27-Neml 5
ellezîne : onlar
-
27-Neml 5
lehum : onlar için vardır
-
27-Neml 6
le : mutlaka
-
27-Neml 6
tulekka : ilka ediliyor, ulaştırılıyor
-
27-Neml 6
min ledun : katından, gizli ilminden
-
27-Neml 7
kâle : dedi
-
27-Neml 7
lealle-kum : böylece siz
-
27-Neml 8
lemmâ : olduğu zaman
-
27-Neml 8
havle-hâ : onun etrafında
-
27-Neml 8
rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbi
-
27-Neml 10
lemmâ : olduğu zaman, olunca
-
27-Neml 10
ve lem yuakkıb : ve arkasına bakmadı
-
27-Neml 10
ledeyye : benim yanımda, benim katımda, huzurumda
-
27-Neml 11
zaleme : zulmetti
-
27-Neml 11
beddele : çevirdi, değiştirdi
-
27-Neml 13
lemmâ : olduğu zaman
-
27-Neml 15
ve lekad : ve andolsun
-
27-Neml 15
ve suleymâne : ve Süleyman
-
27-Neml 15
ellezî : ki o
-
27-Neml 15
faddale-nâ : bizi üstün kıldı
-
27-Neml 16
suleymânu : Süleyman
-
27-Neml 16
ve kâle : ve dedi
-
27-Neml 16
le huve : muhakkak ki o
-
27-Neml 17
li suleymâne : Süleyman için
-
27-Neml 18
kâlet : dedi
-
27-Neml 18
nemletun : bir karınca
-
27-Neml 18
suleymânu : Süleyman
-
27-Neml 19
ve kâle : ve dedi
-
27-Neml 19
elletî : ki o
-
27-Neml 19
aleyye : bana
-
27-Neml 19
ve en a'mele salihan : ve benim salih amel yapmam
-
27-Neml 20
kâle : dedi
-
27-Neml 21
le : elbette, muhakkak
-
27-Neml 21
le : mutlaka
-
27-Neml 21
le ye'tiyennî bi : bana kesin olarak getirmeli
-
27-Neml 22
kâle : dedi
-
27-Neml 22
lem tuhıt : sen ihata etmedin
-
27-Neml 23
ve lehâ : ve ona, onun var
-
27-Neml 24
lehum : onlara
-
27-Neml 24
a'mâle-hum : onların amelleri, yaptıkları
-
27-Neml 25
ellezî (lillâhillezî) (li allâhi ellezî) : ki o
-
27-Neml 25
ve ya'lemu : ve bilir
-
27-Neml 27
kâle : dedi
-
27-Neml 28
ileyhim : onlara
-
27-Neml 28
tevelle : geri dön
-
27-Neml 29
kâlet : dedi
-
27-Neml 29
el meleu : ileri gelenler
-
27-Neml 29
ileyye : bana
-
27-Neml 30
min suleymâne : Süleyman'dan
-
27-Neml 31
aleyye : bana
-
27-Neml 32
kâlet : dedi
-
27-Neml 32
el meleu : ileri gelenler
-
27-Neml 33
ileyki : sana
-
27-Neml 34
kâlet : dedi
-
27-Neml 34
ezilleten : zillete düşürerek
-
27-Neml 35
mursiletun : resûl gönderen
-
27-Neml 35
ileyhim : onlara
-
27-Neml 36
lemmâ : olduğu zaman
-
27-Neml 36
suleymâne : Süleyman
-
27-Neml 36
kâle : dedi
-
27-Neml 37
ileyhim : onlara
-
27-Neml 37
le : elbette, mutlaka
-
27-Neml 37
lâ kıbele : mukabele edemezler, karşı koyamazlar
-
27-Neml 37
lehum : onlar
-
27-Neml 37
ve le : ve elbette, mutlaka
-
27-Neml 37
ezilleten : zilletle
-
27-Neml 38
kâle : dedi
-
27-Neml 38
el meleu : ileri gelenler
-
27-Neml 38
kable : önce
-
27-Neml 39
kâle : dedi
-
27-Neml 39
kable : önce
-
27-Neml 39
aleyhi : ona
-
27-Neml 39
le : muhakkak, mutlaka, elbette
-
27-Neml 40
kâle : dedi
-
27-Neml 40
ellezî : ki o
-
27-Neml 40
kable : önce
-
27-Neml 40
ileyke : sana
-
27-Neml 40
tarfu-ke \n(en yertedde ileyke tarfu-ke) : senin gözün, bakışın \n: (bakışının sana dönmesi, gözünü kırpman, gözünü açıp kapaman)
-
27-Neml 40
lemmâ : olduğu zaman
-
27-Neml 40
kâle : dedi
-
27-Neml 41
kâle : dedi
-
27-Neml 41
lehâ : onun, onu
-
27-Neml 41
ellezîne : ki onlar
-
27-Neml 42
lemmâ : olduğu zaman
-
27-Neml 42
kîle : denildi
-
27-Neml 42
kâlet : dedi
-
27-Neml 44
kîle : denildi
-
27-Neml 44
lehadhulî (lehâ udhulî) : ona gir
-
27-Neml 44
lemmâ : olduğu zaman
-
27-Neml 44
kâle : dedi
-
27-Neml 44
kâlet : dedi
-
27-Neml 44
zalemtu : zulmettim
-
27-Neml 44
ve eslemtu : ve teslim oldum
-
27-Neml 44
suleymâne : Süleyman
-
27-Neml 44
el âlemîne : âlemler
-
27-Neml 45
ve lekad : ve andolsun
-
27-Neml 46
kâle : dedi
-
27-Neml 46
kable : önce
-
27-Neml 46
lev lâ : olsa olmaz mıydı
-
27-Neml 46
lealle-kum : böylece siz
-
27-Neml 47
kâle : dedi
-
27-Neml 49
le : mutlaka
-
27-Neml 49
ve ehle-hu : ve onun ehli, ailesi
-
27-Neml 49
le : mutlaka
-
27-Neml 49
nekûlenne : söyleyelim
-
27-Neml 49
le : elbette, gerçekten
-
27-Neml 52
zalemû : zulmettiler
-
27-Neml 52
le : elbette, mutlaka
-
27-Neml 52
ya'lemûne : biliyorlar
-
27-Neml 53
ellezîne âmenû : âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)
-
27-Neml 54
iz kâle : demişti
-
27-Neml 55
le te'tûne : elbette, gerçekten geliyorsunuz
-
27-Neml 55
er ricâle : erkek
-
27-Neml 56
âle : aile
-
27-Neml 57
ve ehle-hû : ve onun ailesi
-
27-Neml 57
illemreetehu (illâ emreete-hu) : onun hanımı hariç
-
27-Neml 58
aleyhim : onların üzerine
-
27-Neml 59
ellezîne : onlar ki
-
27-Neml 60
ve enzele : ve indirdi
-
27-Neml 60
lekum : sizin için, size
-
27-Neml 60
lekum : sizin için
-
27-Neml 61
ceale : kıldı, yaptı, yarattı
-
27-Neml 61
ve ceale : ve kıldı, yaptı, yarattı
-
27-Neml 61
hılâle-hâ : onun ara(lar)ında
-
27-Neml 61
ve ceale : ve kıldı, yaptı, yarattı
-
27-Neml 61
lehâ : onun, onun için
-
27-Neml 61
ve ceale : ve kıldı, yaptı, yarattı
-
27-Neml 61
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar
-
27-Neml 62
hulefâe : halifeler
-
27-Neml 62
kalîlen mâ : ne kadar az
-
27-Neml 65
lâ ya'lemu : bilmez (bilemez)
-
27-Neml 67
kâle : dedi
-
27-Neml 67
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
27-Neml 67
le : elbette, mutlaka
-
27-Neml 68
lekad : andolsun
-
27-Neml 70
aleyhim : onlara, onlar için
-
27-Neml 72
lekum : size
-
27-Neml 72
ellezî : ki o
-
27-Neml 73
le : elbette
-
27-Neml 74
le : elbette, şüphesiz
-
27-Neml 74
ya'lemu : bilir
-
27-Neml 76
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
27-Neml 76
ellezî : ki o
-
27-Neml 77
le : elbette, mutlaka
-
27-Neml 80
vellev : döndüler
-
27-Neml 81
an dalâleti-him : onları dalâletlerinden
-
27-Neml 82
aleyhim : onların üzerine
-
27-Neml 82
lehum : onlar için, onlara
-
27-Neml 84
kâle : dedi
-
27-Neml 84
ve lem tuhîtû : ve siz ihata edemediniz
-
27-Neml 85
aleyhim : onların üzerine
-
27-Neml 85
zalemû : zulmettiler
-
27-Neml 86
lem yerev : görmediler
-
27-Neml 86
el leyle : gece
-
27-Neml 86
le : muhakkak, mutlaka
-
27-Neml 88
el cibâle : dağı
-
27-Neml 88
ellezî : ki o
-
27-Neml 88
kulle şey'in : herşey
-
27-Neml 89
lehu : onun için vardır, ona vardır
-
27-Neml 91
ellezî : ki o
-
27-Neml 91
ve lehu : ve onun
-
27-Neml 92
dalle : dalâlette kaldı
-
28-Kasas 3
aleyke : sana
-
28-Kasas 4
ve ceale : ve kıldı
-
28-Kasas 4
ehle-hâ : onun ehli, onun halkı
-
28-Kasas 5
alâ ellezîne : onlara
-
28-Kasas 5
ve nec'ale-hum : ve onları kılarız
-
28-Kasas 5
ve nec'ale-hum : ve onları kılarız
-
28-Kasas 6
lehum : onları
-
28-Kasas 7
aleyhi : onun üzerine, onun için
-
28-Kasas 7
ileyki : sana
-
28-Kasas 8
feltekata-hû (fe iltekata-hu) \n(lekata) : böylece onu bulup aldılar \n: (bulup aldı)
-
28-Kasas 8
lehum : onlar için, onlara
-
28-Kasas 9
ve kâletimraetu (kâlet imraetu) : ve hanımı dedi
-
28-Kasas 9
ve leke : ve sana
-
28-Kasas 9
veleden : evlât
-
28-Kasas 10
le : elbette, mutlaka
-
28-Kasas 10
lev lâ : olmasa
-
28-Kasas 11
ve kâlet : ve dedi
-
28-Kasas 12
aleyhi : ona
-
28-Kasas 12
kâlet : dedi
-
28-Kasas 12
lekum : sizin için, size
-
28-Kasas 12
lehu : onu, ona
-
28-Kasas 13
ve li ta'leme : ve bilmesi için
-
28-Kasas 13
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
28-Kasas 14
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
28-Kasas 14
belega : erişti, ulaştı
-
28-Kasas 15
ve dehale : ve girdi
-
28-Kasas 15
gafletin : gaflet
-
28-Kasas 15
raculeyni : iki adam
-
28-Kasas 15
ellezî : ki o
-
28-Kasas 15
alellezî (alâ ellezî) : ona
-
28-Kasas 15
aleyhi : onun üzerine
-
28-Kasas 15
kâle : dedi
-
28-Kasas 16
kâle : dedi
-
28-Kasas 16
zalemtu : zulmettim
-
28-Kasas 16
gafera lehu : onu bağışladı
-
28-Kasas 17
kâle : dedi
-
28-Kasas 17
aleyye : bana, beni
-
28-Kasas 17
len ekûne : ben olmayacağım
-
28-Kasas 18
ellezî : ki o
-
28-Kasas 18
kâle : dedi
-
28-Kasas 18
lehu : ona
-
28-Kasas 18
le : elbette, mutlaka
-
28-Kasas 19
lemmâ : olduğu zaman
-
28-Kasas 19
billezî (bi ellezî) : o kimseyi
-
28-Kasas 19
lehumâ : ikisi
-
28-Kasas 19
kâle : dedi
-
28-Kasas 19
en taktule-nî : beni öldürmek
-
28-Kasas 20
kâle : dedi
-
28-Kasas 20
el melee : (kavmin) ileri gelenleri
-
28-Kasas 20
leke : sana
-
28-Kasas 21
kâle : dedi
-
28-Kasas 22
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
28-Kasas 22
kâle : dedi
-
28-Kasas 23
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
28-Kasas 23
aleyhi : onun üzerinde, onda (orada)
-
28-Kasas 23
kâle : dedi
-
28-Kasas 23
kâletâ : ikisi söyledi, dedi
-
28-Kasas 24
lehumâ : onların ikisi
-
28-Kasas 24
ilez zılli (ilâ ez zılli) : gölgeye
-
28-Kasas 24
kâle : dedi
-
28-Kasas 24
ileyye : bana
-
28-Kasas 25
alestihyâin (alâ istihyâin) : haya ederek, utanarak
-
28-Kasas 25
kâlet : dedi
-
28-Kasas 25
lenâ : bize, bizi, bizimiçin
-
28-Kasas 25
fe lemmâ : olduğu zaman
-
28-Kasas 25
aleyhi : ona
-
28-Kasas 25
kâle : dedi
-
28-Kasas 26
kâlet : dedi
-
28-Kasas 27
kâle : dedi
-
28-Kasas 27
aleyke : sana, seni
-
28-Kasas 28
kâle : dedi
-
28-Kasas 28
el eceleyni : iki ecel, iki zaman, iki süre
-
28-Kasas 28
aleyye : bana
-
28-Kasas 29
lemmâ : olduğu zaman
-
28-Kasas 29
el ecele : ecel, süre
-
28-Kasas 29
kâle : dedi
-
28-Kasas 29
leallî : umarım, belki ben
-
28-Kasas 29
lealle-kum : umulur ki siz, böylece siz
-
28-Kasas 30
lemmâ : olduğu zaman
-
28-Kasas 30
el âlemîne : âlemler
-
28-Kasas 31
lemmâ : olduğu zaman
-
28-Kasas 31
ve lem yuakkıb : ve (geri) dönmedi, arkasına bakmadı
-
28-Kasas 32
ileyke : sana, senin üzerine
-
28-Kasas 33
kâle : dedi
-
28-Kasas 35
kâle : dedi
-
28-Kasas 35
lekumâ : ikinize
-
28-Kasas 35
ileykumâ : ikinize
-
28-Kasas 36
lemmâ : olduğu zaman
-
28-Kasas 37
ve kâle : ve dedi
-
28-Kasas 37
a'lemu : daha iyi bilir
-
28-Kasas 37
lehu : ona ait, onun
-
28-Kasas 38
ve kâle : ve dedi
-
28-Kasas 38
el meleu : önde gelenler
-
28-Kasas 38
lekum : sizin için
-
28-Kasas 38
leallî : umarım, belki ben
-
28-Kasas 38
le : elbette, gerçekten, mutlaka
-
28-Kasas 39
ileynâ : bize
-
28-Kasas 43
ve lekad : ve andolsun ki
-
28-Kasas 43
ehleknâ : helâk ettik
-
28-Kasas 43
lealle-hum : umulur ki onlar, böylece onlar
-
28-Kasas 45
tetâvele : uzun oldu
-
28-Kasas 45
aleyhim : onların
-
28-Kasas 45
aleyhim : onlara
-
28-Kasas 46
lealle-hum : umulur ki onlar
-
28-Kasas 47
ve lev lâ : ve olmasa
-
28-Kasas 47
lev lâ : olmasa
-
28-Kasas 47
ileynâ : bize
-
28-Kasas 47
resûlen : resûl, elçi
-
28-Kasas 48
lemmâ : olduğu zaman
-
28-Kasas 48
lev lâ : olmasaydı
-
28-Kasas 48
misle : gibi
-
28-Kasas 48
ve lem : ve değil, olmadı
-
28-Kasas 50
lem yestecîbû : icabet etmezler
-
28-Kasas 50
leke : sana
-
28-Kasas 50
fa'lem (fe ı'lem) : bil ki
-
28-Kasas 51
ve lekad : ve andolsun
-
28-Kasas 51
lehum : onlara
-
28-Kasas 51
el kavle : sözü
-
28-Kasas 51
lealle-hum : umulur ki onlar
-
28-Kasas 52
ellezîne : o kimseler, onlar
-
28-Kasas 53
aleyhim : onlara
-
28-Kasas 55
lenâ : bize
-
28-Kasas 55
ve lekum : ve size
-
28-Kasas 55
aleykum : sizin üzerinize
-
28-Kasas 56
a'lemu : en iyi bilendir
-
28-Kasas 57
ve lem numekkin : ve yerleşik kılmadık, sabit kılmadık
-
28-Kasas 57
lehum : onları
-
28-Kasas 57
ileyhi : onlara
-
28-Kasas 57
min ledun-nâ : katımızdan
-
28-Kasas 57
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar, bilmezler
-
28-Kasas 58
ehleknâ : helâk ettik
-
28-Kasas 58
lem tusken : iskân edilmedi (oturulmadı)
-
28-Kasas 58
kalîlen : az
-
28-Kasas 59
resûlen : bir resûl
-
28-Kasas 59
aleyhim : onlara
-
28-Kasas 62
ellezîne : ki onlar
-
28-Kasas 63
kale : dedi
-
28-Kasas 63
ellezîne : ki onlar
-
28-Kasas 63
aleyhim : onlara
-
28-Kasas 63
ellezîne : ki onlar
-
28-Kasas 63
ileyke : sana
-
28-Kasas 64
ve kîled'û (kîle ud'û) : ve 'çağırın' denildi
-
28-Kasas 64
lem yestecîbû : icabet etmezler
-
28-Kasas 64
lehum : onlara
-
28-Kasas 64
lev : eğer, keşke
-
28-Kasas 66
aleyhim : onlara
-
28-Kasas 67
ve amile sâlihân : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
28-Kasas 68
lehum : onlar, onlar için
-
28-Kasas 69
ya'lemu : bilir
-
28-Kasas 70
lehu el hamdu : hamd ona ait
-
28-Kasas 70
ve lehu : ve onun
-
28-Kasas 70
ve ileyhi : ve ona
-
28-Kasas 71
cealallâhu (ceale allâhu) : Allah kıldı (yaptı)
-
28-Kasas 71
aleykum : sizin üzerinize
-
28-Kasas 71
el leyle : gece
-
28-Kasas 72
cealallâhu (ceale allâhu) : Allah kıldı, yaptı
-
28-Kasas 72
aleykum : sizin üzerinize
-
28-Kasas 72
leylin : gece
-
28-Kasas 73
ceale : kıldı, yaptı, yarattı
-
28-Kasas 73
lekum : size, sizin için
-
28-Kasas 73
el leyle : gece
-
28-Kasas 73
ve lealle-kum : ve umulur ki böylece siz
-
28-Kasas 74
ellezîne : onlar
-
28-Kasas 75
ve dalle : ve sapıp uzaklaştı
-
28-Kasas 76
aleyhim : onlara karşı
-
28-Kasas 76
le tenûu bi : mutlaka ağır gelir, zor taşır
-
28-Kasas 76
iz kâle : demişti
-
28-Kasas 76
lehu : ona
-
28-Kasas 77
ileyke : sana
-
28-Kasas 78
kâle : dedi
-
28-Kasas 78
ve lem ya'lem : ve bilmez
-
28-Kasas 78
ehleke : helâk etti
-
28-Kasas 79
kale : dedi
-
28-Kasas 79
ellezîne : onlar
-
28-Kasas 79
leyte : keşke
-
28-Kasas 79
lenâ : bize, bizim
-
28-Kasas 79
misle : kadar, gibi
-
28-Kasas 79
le : gerçekten
-
28-Kasas 80
ve kale : ve dedi
-
28-Kasas 80
ellezîne : onlar
-
28-Kasas 80
veyle-kum : size yazıklar olsun
-
28-Kasas 80
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
28-Kasas 80
ve lâ yulekkâ-hâ : ve ona mülâki olmaz, kavuşmaz
-
28-Kasas 81
lehu : ona, onu
-
28-Kasas 82
ellezîne : onlar
-
28-Kasas 82
lev lâ : olmasaydı
-
28-Kasas 82
aleynâ : bize
-
28-Kasas 82
le : elbette, mutlaka
-
28-Kasas 83
li ellezîne : onlara
-
28-Kasas 84
lehu : onun için
-
28-Kasas 84
ellezîne : onlar
-
28-Kasas 85
ellezî : o ki
-
28-Kasas 85
aleyke : senin üzerine, sana
-
28-Kasas 85
le : elbette
-
28-Kasas 85
a'lemu : en iyi bilir
-
28-Kasas 86
ileyke : sana
-
28-Kasas 87
unzilet : indirildi
-
28-Kasas 87
ileyke : sana
-
28-Kasas 88
lehu : onun
-
28-Kasas 88
ve ileyhi : ve ona
-
29-Ankebût 3
ve lekad : ve andolsun
-
29-Ankebût 3
ellezîne : o kimseler, onlar
-
29-Ankebût 3
le : elbette
-
29-Ankebût 3
ya'leme : bilir
-
29-Ankebût 3
ellezîne : o kimseler, onlar
-
29-Ankebût 3
ve le : ve mutlaka
-
29-Ankebût 3
ya'lemene : ve muhakkak ki bilmektedir
-
29-Ankebût 4
ellezîne : o kimseler, onlar
-
29-Ankebût 5
ecelallâhi (ecele allahi) : Allah'ın tayin ettiği zaman, gün
-
29-Ankebût 5
le : mutlaka
-
29-Ankebût 6
le : mutlaka, muhakkak
-
29-Ankebût 6
anil âlemîne (an el âlemîne) : âlemlerden
-
29-Ankebût 7
ellezîne : onlar
-
29-Ankebût 7
le : mutlaka, elbette
-
29-Ankebût 7
ve le : ve mutlaka, elbette
-
29-Ankebût 7
ellezî : onlar
-
29-Ankebût 8
leyse : değil
-
29-Ankebût 8
leke : sana, senin
-
29-Ankebût 8
ileyye merciu-kum : bana sizin dönüşünüz
-
29-Ankebût 9
ellezîne : o kimseler, onlar
-
29-Ankebût 9
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 9
nudhılenne-hum : onları mutlaka dahil edeceğiz
-
29-Ankebût 10
ceale : yaptı, kıldı
-
29-Ankebût 10
ve le : ve elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 10
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 10
leyse : değil
-
29-Ankebût 10
bi a'leme : çok iyi bilen
-
29-Ankebût 10
el âlemîne : âlemler
-
29-Ankebût 11
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 11
ya'lemenne : muhakkak bilir
-
29-Ankebût 11
ellezîne : o kimseler, onlar
-
29-Ankebût 11
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 11
ya'lemenne : muhakkak bilir
-
29-Ankebût 12
kale : dedi
-
29-Ankebût 12
ellezî : ki o
-
29-Ankebût 12
li ellezîne : o kimselere
-
29-Ankebût 12
sebîle-nâ : bizim yolumuz
-
29-Ankebût 12
le : elbette, gerçekten
-
29-Ankebût 13
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 13
eskâle-hum : onların yükleri, günahları
-
29-Ankebût 13
eskâlen : yükler, günahlar
-
29-Ankebût 13
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 14
ve lekad : ve andolsun
-
29-Ankebût 14
lebise : kaldı
-
29-Ankebût 15
li el âlemîne : âlemler için, âlemlere
-
29-Ankebût 16
iz kâle : demişti
-
29-Ankebût 16
lekum : sizin için
-
29-Ankebût 16
ta'lemûne : biliyorsunuz
-
29-Ankebût 17
ellezîne : onlar
-
29-Ankebût 17
lekum : sizin için
-
29-Ankebût 17
lehu : ona
-
29-Ankebût 17
ileyhi : ona
-
29-Ankebût 18
mâ aler resûli (alâ er resûli) : resûlün üzerine değil
-
29-Ankebût 18
illel belâgu (illâ el belâgu) : tebliğden başka
-
29-Ankebût 19
lem yerev : görmediler
-
29-Ankebût 21
ileyhi : ona
-
29-Ankebût 21
tuklebûne : (halden hale çevrilip) döndürüleceksiniz
-
29-Ankebût 22
mâ lekum : sizin yoktur
-
29-Ankebût 23
ve ellezîne : ve onlar
-
29-Ankebût 23
lehum : onlar için vardır
-
29-Ankebût 24
le âyâtin : elbette âyetler
-
29-Ankebût 25
kâle : dedi
-
29-Ankebût 25
ve mâ lekum : ve sizin için yoktur
-
29-Ankebût 26
lehu : ona
-
29-Ankebût 26
ve kâle : ve dedi
-
29-Ankebût 27
lehu : ona
-
29-Ankebût 27
le : mutlaka
-
29-Ankebût 28
iz kâle : demişti
-
29-Ankebût 28
le : gerçekten
-
29-Ankebût 28
el âlemîne : âlemler
-
29-Ankebût 29
le te'tûne : mutlaka geliyorsunuz, geleceksiniz
-
29-Ankebût 29
er ricâle : erkekler
-
29-Ankebût 29
es sebîle : yol
-
29-Ankebût 30
kâle : dedi
-
29-Ankebût 31
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
29-Ankebût 31
ehle-hâ : onun halkı
-
29-Ankebût 32
kâle : dedi
-
29-Ankebût 32
a'lemu : daha iyi biliriz
-
29-Ankebût 32
le nunecciyenne-hu : onu muhakkak kurtaracağız
-
29-Ankebût 32
ve ehle-hû : ve onun ailesi
-
29-Ankebût 32
illemreetehu (illâ emreete-hu) : onun hanımı hariç
-
29-Ankebût 33
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
29-Ankebût 33
ve ehle-ke : ve senin aileni
-
29-Ankebût 33
illemreeteke (illâ emreete-ke) : senin hanımın hariç
-
29-Ankebût 35
ve lekad : ve andolsun ki
-
29-Ankebût 36
kâle : dedi
-
29-Ankebût 38
lekum : size
-
29-Ankebût 38
lehum : onlara
-
29-Ankebût 38
a'mâle-hum : onların amelleri, yaptıkları
-
29-Ankebût 39
ve lekad : ve andolsun
-
29-Ankebût 40
kullen : hepsi
-
29-Ankebût 40
aleyhi : ona, onun üzerine
-
29-Ankebût 41
ellezîne : onlar
-
29-Ankebût 41
le : gerçekten
-
29-Ankebût 41
lev : keşke
-
29-Ankebût 41
ya'lemûne : biliyorlar
-
29-Ankebût 42
ya'lemu : bilir
-
29-Ankebût 44
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 45
ileyke : sana
-
29-Ankebût 45
ve le : ve elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 45
ya'lemu : bilir
-
29-Ankebût 46
ehle el kitâbi : kitap ehli
-
29-Ankebût 46
elletî : ki o
-
29-Ankebût 46
ellezîne : onlar
-
29-Ankebût 46
zalemû : zulmettiler
-
29-Ankebût 46
ellezî : ki o
-
29-Ankebût 46
unzile : indirildi
-
29-Ankebût 46
ileynâ : bize
-
29-Ankebût 46
ve unzile : ve indirildi
-
29-Ankebût 46
ileykum : size
-
29-Ankebût 46
lehu : ona
-
29-Ankebût 47
ileyke : sana
-
29-Ankebût 47
ellezîne : onlar
-
29-Ankebût 48
lertâbe (le irtâbe) : mutlaka şüphe ederler
-
29-Ankebût 49
ellezîne : o kimseler
-
29-Ankebût 50
lev lâ : olmaz mı
-
29-Ankebût 50
unzile : indirildi
-
29-Ankebût 50
aleyhi : ona
-
29-Ankebût 51
ve lem yekfi-him : ve onlara kâfi gelmiyor, yetmiyor
-
29-Ankebût 51
aleyke : sana
-
29-Ankebût 51
aleyhim : onlara
-
29-Ankebût 51
le : muhakkak, mutlaka, elbette
-
29-Ankebût 52
ya'lemu : bilir
-
29-Ankebût 52
ve ellezîne : ve o kimseler
-
29-Ankebût 53
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
29-Ankebût 53
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 53
ve le ye'tiyenne-hum : ve mutlaka onlara gelecek
-
29-Ankebût 54
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 56
ellezîne : onlar
-
29-Ankebût 57
ileynâ : bize
-
29-Ankebût 58
ve ellezîne : ve onlar
-
29-Ankebût 58
le nubevvienne-hum : mutlaka onları mutlaka yerleştireceğiz
-
29-Ankebût 59
ellezîne : onlar
-
29-Ankebût 61
le : elbette
-
29-Ankebût 61
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 62
lehu : onun için
-
29-Ankebût 63
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 63
nezzele : indirdi
-
29-Ankebût 63
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 64
lehvun : eğlence
-
29-Ankebût 64
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 64
lev : eğer, şâyet
-
29-Ankebût 64
ya'lemûne : bilirler
-
29-Ankebût 65
lehu : ona
-
29-Ankebût 65
lemmâ : olduğu zaman
-
29-Ankebût 66
ya'lemûne : bilecekler
-
29-Ankebût 67
ve lem yerev : ve görmediler
-
29-Ankebût 68
azlemu : daha zalim
-
29-Ankebût 68
lemmâ : olduğu zaman
-
29-Ankebût 68
leyse : değil mi, yok mu
-
29-Ankebût 69
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
29-Ankebût 69
le : elbette, mutlaka
-
29-Ankebût 69
subule-nâ : bizim yollarımız
-
29-Ankebût 69
le : elbette, mutlaka
-
3-Âl-i İmrân 3
nezzele : parça parça, kısım kısım indirdi
-
3-Âl-i İmrân 3
aleyke : sana
-
3-Âl-i İmrân 3
ve enzele : ve indirdi
-
3-Âl-i İmrân 3
ve el incîle : ve İncil
-
3-Âl-i İmrân 4
ve enzele : ve indirdi
-
3-Âl-i İmrân 4
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
3-Âl-i İmrân 4
lehum : onlar için
-
3-Âl-i İmrân 5
aleyhi : O'na
-
3-Âl-i İmrân 6
huve ellezî : O ki
-
3-Âl-i İmrân 7
huve ellezî : O ki
-
3-Âl-i İmrân 7
enzele : indirdi
-
3-Âl-i İmrân 7
aleyke : sana
-
3-Âl-i İmrân 7
fe emmâ ellezîne : fakat onlar
-
3-Âl-i İmrân 7
ve mâ ya'lemu : ve bilmez
-
3-Âl-i İmrân 7
te'vîle-hu : onun tevilini, açıklamasını, yorumunu
-
3-Âl-i İmrân 8
veheb lenâ : bize vehbi olarak ihsan et, bağışla
-
3-Âl-i İmrân 8
min ledun-ke : senin katından
-
3-Âl-i İmrân 10
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 10
len tugniye : asla fayda etmez
-
3-Âl-i İmrân 11
ve ellezîne : ve onlar, ve o kimseler
-
3-Âl-i İmrân 12
li ellezîne keferû : kâfir olanlara
-
3-Âl-i İmrân 12
se tuglebûne : yakında yenileceksiniz
-
3-Âl-i İmrân 13
lekum : sizin için
-
3-Âl-i İmrân 13
misley-him : onların (kendilerinin) iki misli
-
3-Âl-i İmrân 13
le ibreten : elbette, mutlaka ibret
-
3-Âl-i İmrân 15
li ellezîne : için, o kimseler (onlar için)
-
3-Âl-i İmrân 16
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 16
fagfir lenâ : artık bizi mağfiret et
-
3-Âl-i İmrân 19
ve ma ihtelefe : ve ihtilâfa düştükleri şey
-
3-Âl-i İmrân 19
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 20
eslemtu : ben teslim ettim
-
3-Âl-i İmrân 20
li ellezîne : onlara, o kimselere
-
3-Âl-i İmrân 20
e eslemtum : siz teslim oldunuz mu
-
3-Âl-i İmrân 20
fe in eslemû : o zaman eğer teslim etilerse
-
3-Âl-i İmrân 20
ve in tevellev : ve eğer yüz çevirirlerse
-
3-Âl-i İmrân 20
aleyke : sana düşen
-
3-Âl-i İmrân 21
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
3-Âl-i İmrân 21
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 22
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 22
ve mâ lehum : ve onlar için yoktur
-
3-Âl-i İmrân 23
e lem tera : görmedin mi
-
3-Âl-i İmrân 23
ilâ ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 24
len : asla
-
3-Âl-i İmrân 25
lâ yuzlemûne : zulm olunmazlar, haksızlığa uğramazlar
-
3-Âl-i İmrân 27
tûlicu el leyle : geceyi sokarsın
-
3-Âl-i İmrân 27
fî el leyli : gecenin içine
-
3-Âl-i İmrân 28
fe leyse : o zaman değildir
-
3-Âl-i İmrân 29
ya'lem-hu allâhu : Allah onu bilir
-
3-Âl-i İmrân 29
ve ya'lemu : ve bilir
-
3-Âl-i İmrân 30
mâ amilet : ne yaptı ise, yaptığı şeyler,
-
3-Âl-i İmrân 30
ve mâ amilet : ve ne yaptı ise, yaptığı şeyler,
-
3-Âl-i İmrân 30
lev enne : keşke ... olsa, ... olmasını
-
3-Âl-i İmrân 31
ve yagfir lekum : ve size mağfiret eder
-
3-Âl-i İmrân 32
ve er resûle : ve resûle, elçiye
-
3-Âl-i İmrân 32
fe in tevellev : bundan sonra , eğer, dönerlerse
-
3-Âl-i İmrân 33
ve âle ibrâhîme : ve Hz. İbrâhîm'in ailesini
-
3-Âl-i İmrân 33
ve âle imrâne : ve İmrân ailesini
-
3-Âl-i İmrân 33
alâ el âlemîne : âlemlerin üstüne
-
3-Âl-i İmrân 35
iz kâlet : demişti
-
3-Âl-i İmrân 35
nezertu leke : senin için adadım
-
3-Âl-i İmrân 36
fe lemmâ : fakat .... olunca
-
3-Âl-i İmrân 36
kâlet rabbi : Rabbim dedi
-
3-Âl-i İmrân 36
ve allâhu a'lemu : ve Allah bildi, biliyordu
-
3-Âl-i İmrân 36
ve leyse ez zekeru : ve erkek .... değildir
-
3-Âl-i İmrân 37
fe tekabbele-hâ : böylece onu kabul etti (buyurdu)
-
3-Âl-i İmrân 37
ve keffele-hâ : ve ona kefil kıldı, bakmakla mükellef kıldı
-
3-Âl-i İmrân 37
kullemâ dehale : her girişinde
-
3-Âl-i İmrân 37
aleyhâ : onun yanına
-
3-Âl-i İmrân 37
kâle yâ meryemu : ey Meryem dedi
-
3-Âl-i İmrân 37
ennâ leki hâzâ : bu sana nasıl, nereden
-
3-Âl-i İmrân 37
kâlet huve : o ... dedi
-
3-Âl-i İmrân 38
kâle rabbi : Rabbim dedi
-
3-Âl-i İmrân 38
min ledun-ke : senin katından
-
3-Âl-i İmrân 40
kâle rabbi : Rabbim dedi,
-
3-Âl-i İmrân 40
ve kad beleganiye : ve bana erişmiştir
-
3-Âl-i İmrân 40
kâle kezâlike : işte böyle dedi
-
3-Âl-i İmrân 41
kâle : dedi
-
3-Âl-i İmrân 41
kâle : dedi
-
3-Âl-i İmrân 42
ve iz kâlet : ve demişdi
-
3-Âl-i İmrân 42
alâ nisâi el âlemîne : âlemlerin kadınları üzerin
-
3-Âl-i İmrân 44
nûhî-hi ileyke : onu sana vahyediyoruz
-
3-Âl-i İmrân 44
ledey-him : onların yanında
-
3-Âl-i İmrân 44
ledey-him : onların yanında
-
3-Âl-i İmrân 45
iz kâlet : demiş(ler)di
-
3-Âl-i İmrân 46
ve kehlen : ve yetişkinlik çağı
-
3-Âl-i İmrân 47
kâlet rabbi : Rabbim dedi
-
3-Âl-i İmrân 47
lî veledun : benim çocuğum
-
3-Âl-i İmrân 47
ve lem yemses-nî : ve bana dokunmadı
-
3-Âl-i İmrân 47
kâle : dedi
-
3-Âl-i İmrân 47
yekûlu lehu : ona der
-
3-Âl-i İmrân 48
ve et tevrâte ve el incîle : ve Tevrat'ı ve İncil'i
-
3-Âl-i İmrân 49
ve resûlen : ve resûl, elçi olarak
-
3-Âl-i İmrân 49
ilâ benî isrâîle : İsrailoğulları'na
-
3-Âl-i İmrân 49
lekum : sizin için, size
-
3-Âl-i İmrân 49
le âyeten : elbette ayetler, deliller
-
3-Âl-i İmrân 49
lekum : sizin için
-
3-Âl-i İmrân 50
ve li uhılle lekum : ve size helâl kılmak için
-
3-Âl-i İmrân 50
ba'da ellezî : bazı şeyleri ki
-
3-Âl-i İmrân 50
aleykum : sizin üzerinize, size
-
3-Âl-i İmrân 52
fe lemmâ : fakat, ... olunca
-
3-Âl-i İmrân 52
kâle : dedi
-
3-Âl-i İmrân 52
kâle el havâriyyûne : havariler dedi
-
3-Âl-i İmrân 53
resûle : resûl, elçi
-
3-Âl-i İmrân 55
iz kâle allâhu : Allah (şöyle) buyurmuştu
-
3-Âl-i İmrân 55
ileyye : bana, kendime
-
3-Âl-i İmrân 55
min ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
3-Âl-i İmrân 55
ellezîne : o kimseler, onlar
-
3-Âl-i İmrân 55
ellezîne : o kimseler
-
3-Âl-i İmrân 55
ileyye : bana
-
3-Âl-i İmrân 56
ellezîne : o kimseler, onlar
-
3-Âl-i İmrân 56
ve mâ lehum : ve onlar için, onların yoktur
-
3-Âl-i İmrân 57
ellezîne : o kimseler
-
3-Âl-i İmrân 58
aleyke : sana, senin üzerine
-
3-Âl-i İmrân 59
mesele : misal, örnek, durum
-
3-Âl-i İmrân 59
kâle : dedi, buyurdu
-
3-Âl-i İmrân 59
lehu kun : ona 'ol' dedi
-
3-Âl-i İmrân 61
teâlev : gelin
-
3-Âl-i İmrân 62
le huve : gerçekten o
-
3-Âl-i İmrân 62
le huve : gerçekten o
-
3-Âl-i İmrân 63
fe in tevellev : buna rağmen dönerlerse
-
3-Âl-i İmrân 64
yâ ehle el kitâbi : ey kitap ehli (yahudiler ve hristiyanlar)
-
3-Âl-i İmrân 64
teâlev : gelin
-
3-Âl-i İmrân 64
fe in tevellev : bundan sonra eğer, dönerse
-
3-Âl-i İmrân 65
yâ ehle el kitâbi : ey ehli kitap (yahudiler, hristiyanlar)
-
3-Âl-i İmrân 65
ve mâ unzilet : ve indirilmedi
-
3-Âl-i İmrân 66
fî mâ lekum bihî : onun hakkında sizin ..... yoktur
-
3-Âl-i İmrân 66
fî mâ leyse lekum : onun hakkında sizin ..... yoktur
-
3-Âl-i İmrân 66
vallâhu ya'lemu : ve Allah bilir
-
3-Âl-i İmrân 66
lâ ta'lemûne : bilmiyorsunuz, bilmezsiniz
-
3-Âl-i İmrân 68
le ellezîne : elbette onlar
-
3-Âl-i İmrân 68
ve ellezîne : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 69
lev : şayet, ise, keşke olsa
-
3-Âl-i İmrân 70
yâ ehle el kitâbi : ey kitap ehli, kitap sahipleri, kitab verilenler
-
3-Âl-i İmrân 71
ya ehle el kitâbi : ey kitap ehli, kitap sahipleri
-
3-Âl-i İmrân 71
ta'lemûne : biliyorsunuz
-
3-Âl-i İmrân 72
ve kâlet : ve dedi
-
3-Âl-i İmrân 72
bi ellezî : ona ki, ona
-
3-Âl-i İmrân 72
unzile : indirildi
-
3-Âl-i İmrân 72
alâ ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 72
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
3-Âl-i İmrân 73
misle : benzer
-
3-Âl-i İmrân 75
ileyke : sana
-
3-Âl-i İmrân 75
ileyke : sana
-
3-Âl-i İmrân 75
aleyhi kâimen : onun üzerine, dikilici, ayakta durucu
-
3-Âl-i İmrân 75
leyse aleynâ : değildir, bizim üzerimize, bize
-
3-Âl-i İmrân 75
ya'lemûne : biliyorlar
-
3-Âl-i İmrân 77
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
3-Âl-i İmrân 77
semenen kalîlen : az bir değer
-
3-Âl-i İmrân 77
lehum : onlar için
-
3-Âl-i İmrân 77
ileyhim : onlara
-
3-Âl-i İmrân 77
ve lehum : ve onlar için
-
3-Âl-i İmrân 78
le ferîkan : bir grup mutlaka
-
3-Âl-i İmrân 78
ya'lemûne : biliyorlar, bilirler
-
3-Âl-i İmrân 79
yekûle : der
-
3-Âl-i İmrân 81
lemâ : olduğu zaman
-
3-Âl-i İmrân 81
le tu'minunne bi-hî : mutlaka ona îmân edeceksiniz
-
3-Âl-i İmrân 81
ve le tensurunne-hu : ve mutlaka ona yardım edeceksiniz
-
3-Âl-i İmrân 81
kâle : dedi, söyledi
-
3-Âl-i İmrân 81
kâle : dedi
-
3-Âl-i İmrân 83
ve lehû : ve ona
-
3-Âl-i İmrân 83
esleme : teslim oldu
-
3-Âl-i İmrân 83
ve ileyhi : ve ona
-
3-Âl-i İmrân 84
ve mâ unzile : ve indirilen şeye
-
3-Âl-i İmrân 84
aleynâ : bize
-
3-Âl-i İmrân 84
ve mâ unzile : ve indirilen şeye
-
3-Âl-i İmrân 84
ve ismâîle : ve İsmâil (A.S)'a
-
3-Âl-i İmrân 84
lehu : ona
-
3-Âl-i İmrân 85
fe len yukbele : o taktirde asla kabul olunmaz
-
3-Âl-i İmrân 86
enne er resûle : resûlün ... olduğuna
-
3-Âl-i İmrân 87
enne aleyhim : onların üzerine olması
-
3-Âl-i İmrân 89
illâ ellezîne : ... olanlar hariç
-
3-Âl-i İmrân 89
ve aslehû : ve ıslâh oldular, nefslerini tezkiye ettiler
-
3-Âl-i İmrân 90
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
3-Âl-i İmrân 90
len tukbele : asla kabul olunmaz
-
3-Âl-i İmrân 91
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
3-Âl-i İmrân 91
fe len yukbele : artık asla kabul olunmaz
-
3-Âl-i İmrân 91
ve lev iftedâ bi-hî : ve onu fidye olarak verse
-
3-Âl-i İmrân 91
lehum : onlar için vardır
-
3-Âl-i İmrân 91
ve mâ lehum : ve onlar için yoktur
-
3-Âl-i İmrân 92
len tenâlû : nail olamazsınız, erişemezsiniz
-
3-Âl-i İmrân 93
kâne hillen : helâl idi
-
3-Âl-i İmrân 93
li benî isrâîle : İsrailoğulları için
-
3-Âl-i İmrân 93
en tunezzele : indirilmesi
-
3-Âl-i İmrân 95
millete ibrâhîme : İbrâhîm'in dînine
-
3-Âl-i İmrân 96
evvele beytin : ilk ev
-
3-Âl-i İmrân 96
le ellezî : elbette ki o
-
3-Âl-i İmrân 96
li el âlemîne : âlemler için
-
3-Âl-i İmrân 97
dahale-hu : oraya girdi
-
3-Âl-i İmrân 97
ileyhi : ona
-
3-Âl-i İmrân 97
sebîlen : yol, yol bulma
-
3-Âl-i İmrân 97
an el âlemîne : âlemlerden
-
3-Âl-i İmrân 98
yâ ehle el kitâbi : ey kitap ehli, kitap sahipleri
-
3-Âl-i İmrân 99
yâ ehle el kitâbi : ey kitap ehli, kitap sahipleri
-
3-Âl-i İmrân 100
ellezîne âmenû : îmân edenler, âmenû olanlar
-
3-Âl-i İmrân 100
min ellezîne : onlardan
-
3-Âl-i İmrân 101
tutlâ aleykum : size okunuyor
-
3-Âl-i İmrân 102
ellezîne âmenû : îmân edenler
-
3-Âl-i İmrân 103
aleykum : sizin üzerinizde
-
3-Âl-i İmrân 103
fe ellefe : sonra birleştirdi
-
3-Âl-i İmrân 103
allâhu lekum : Allah, size
-
3-Âl-i İmrân 103
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
3-Âl-i İmrân 105
ke ellezîne : onlar gibi
-
3-Âl-i İmrân 105
ve ihtelefû : ve ihtilâfa, ayrılığa, anlaşmazlığa düştüler
-
3-Âl-i İmrân 105
lehum : onlar için vardır
-
3-Âl-i İmrân 106
ellezîne : onlar, olanlar
-
3-Âl-i İmrân 107
ellezîne : onlar, olanlar
-
3-Âl-i İmrân 108
aleyke : sana
-
3-Âl-i İmrân 108
li el âlemîne : âlemler için, âlemlere
-
3-Âl-i İmrân 110
ve lev âmene : ve eğer îmân etselerdi
-
3-Âl-i İmrân 110
le kâne : elbette olurdu
-
3-Âl-i İmrân 110
lehum : onlar için
-
3-Âl-i İmrân 111
len yedurrû-kum : size asla zarar veremezler
-
3-Âl-i İmrân 112
aleyhim : onların üzerine
-
3-Âl-i İmrân 112
ez zilletu : zillet
-
3-Âl-i İmrân 112
aleyhim : onların üzerine
-
3-Âl-i İmrân 113
leysû : değil
-
3-Âl-i İmrân 113
ânâ el leyli : gece saatleri, gece vakti
-
3-Âl-i İmrân 115
fe len yukferû-hu : o taktirde o asla örtülmez
-
3-Âl-i İmrân 116
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
3-Âl-i İmrân 116
len tugniye an : asla fayda vermez
-
3-Âl-i İmrân 117
zalemû : zulmettiler
-
3-Âl-i İmrân 117
fe ehleket-hu : böylece onu helâk etti, yok etti
-
3-Âl-i İmrân 117
ve mâ zaleme-hum : ve onlara zulmetmedi
-
3-Âl-i İmrân 118
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, îmân edenler
-
3-Âl-i İmrân 118
habâlen : fesada düşürmek
-
3-Âl-i İmrân 118
lekum : sizin için, size
-
3-Âl-i İmrân 119
lekû-kum : sizinle karşılaştılar
-
3-Âl-i İmrân 119
ve izâ halev : ve yalnız kaldıkları zaman
-
3-Âl-i İmrân 119
aleykum : size (karşı olan)
-
3-Âl-i İmrân 119
el enâmile : parmak uçları
-
3-Âl-i İmrân 123
ve lekad : ve andolsun
-
3-Âl-i İmrân 123
ezilletun : daha aşağı, daha zayıf
-
3-Âl-i İmrân 123
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
3-Âl-i İmrân 124
e len yekfiye-kum : size kâfi gelmiyor mu?
-
3-Âl-i İmrân 126
ve mâ ceale-hu allâhu : ve Allah onu yapmadı
-
3-Âl-i İmrân 126
lekum : sizin için, size
-
3-Âl-i İmrân 127
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 128
leyse leke : senin için yoktur, değildir, olmadı
-
3-Âl-i İmrân 128
ev yetûbe aleyhim : veya, onlara (onlar için) tövbeyi kabul eder
-
3-Âl-i İmrân 130
ellezîne âmenû : îmân edenler, âmenû olanlar
-
3-Âl-i İmrân 130
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
3-Âl-i İmrân 131
nâre elletî : o ateş ki
-
3-Âl-i İmrân 132
ve er resûle : ve resûle, elçiye
-
3-Âl-i İmrân 132
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
3-Âl-i İmrân 134
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 135
vellezîne : ve onlar
-
3-Âl-i İmrân 135
ev zalemû : veya zulmettiler
-
3-Âl-i İmrân 135
ve lem yusırrû : ve ısrar etmezler
-
3-Âl-i İmrân 135
ya'lemûne : biliyorlar, bilirler
-
3-Âl-i İmrân 137
kad halet : gelip geçmiş
-
3-Âl-i İmrân 139
el a'levne : üstün olanlar
-
3-Âl-i İmrân 140
ve li ya'leme allâhu : ve Allah bilmesi, belli etmesi için
-
3-Âl-i İmrân 140
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 141
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 142
ve lemmâ : ve ancak, dışında, ...olmadıkça
-
3-Âl-i İmrân 142
ya'lemi allâhu : Allah'ın bilmesi, belli etmesi
-
3-Âl-i İmrân 142
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 142
ve ya'leme : ve bilir, belli eder
-
3-Âl-i İmrân 143
ve lekad : ve andolsun
-
3-Âl-i İmrân 144
kad halet : gelip geçmiştir
-
3-Âl-i İmrân 144
ev kutile : veya öldürüldü
-
3-Âl-i İmrân 144
inkalebtum : geriye döndünüz
-
3-Âl-i İmrân 144
fe len yadurre allâhe : bundan sonra Allah'a asla zarar veremez
-
3-Âl-i İmrân 145
mueccelen : tayin edilmiş, takdir edilmiş zaman
-
3-Âl-i İmrân 146
kâtele : savaştı
-
3-Âl-i İmrân 147
kavle-hum : onların sözleri
-
3-Âl-i İmrân 147
ıgfir lenâ : bizi bağışla
-
3-Âl-i İmrân 149
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, îmân edenler
-
3-Âl-i İmrân 149
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 151
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 151
mâ lem yunezzil bi-hî : indirmediği bir şey
-
3-Âl-i İmrân 152
ve lekad : ve andolsun
-
3-Âl-i İmrân 152
ve lekad : ve andolsun
-
3-Âl-i İmrân 154
enzele : indirdi
-
3-Âl-i İmrân 154
aleykum : sizin üzerinize
-
3-Âl-i İmrân 154
hel lenâ : bizim için var mı
-
3-Âl-i İmrân 154
kulle-hu : onun hepsi
-
3-Âl-i İmrân 154
mâ lâ yubdûne leke : sana açıklamadıkları bir şey
-
3-Âl-i İmrân 154
lev kâne lenâ : bizim için olsaydı
-
3-Âl-i İmrân 154
lev kuntum : siz ... bile olsaydınız
-
3-Âl-i İmrân 154
le bereze : elbette, mutlaka çıkardı
-
3-Âl-i İmrân 154
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 154
aleyhim : onların üzerine
-
3-Âl-i İmrân 155
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
3-Âl-i İmrân 155
tevellev : yüz çevirdiler
-
3-Âl-i İmrân 155
istezelle-hum : onları zillete düşürmek istedi
-
3-Âl-i İmrân 155
ve lekad : ve andolsun ki
-
3-Âl-i İmrân 156
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, îmân edenler
-
3-Âl-i İmrân 156
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 156
lev kânû : eğer olsaydı
-
3-Âl-i İmrân 156
li yec'ale allâhu : Allah, ... kılmak için
-
3-Âl-i İmrân 157
ve le in : ve eğer ... olursa
-
3-Âl-i İmrân 157
le magfiretun : mutlaka mağfiret vardır (günahlar sevaba çevrilir)
-
3-Âl-i İmrân 158
ve le : ve elbette, mutlaka
-
3-Âl-i İmrân 158
le ilâ allâhi : mutlaka Allah'a
-
3-Âl-i İmrân 159
lehum : onlar için, onlara
-
3-Âl-i İmrân 159
ve lev kunte : ve eğer, sen ... olsaydın
-
3-Âl-i İmrân 159
le infaddû : mutlaka dağılırlardı
-
3-Âl-i İmrân 159
lehum : onlar için
-
3-Âl-i İmrân 160
lekum : size, sizin için
-
3-Âl-i İmrân 160
ellezî : ki o
-
3-Âl-i İmrân 161
en yagulle : ganimete hıyanet etmek, gizlice almak
-
3-Âl-i İmrân 161
bi-mâ galle : çaldığı şeyle
-
3-Âl-i İmrân 161
lâ yuzlemûne : zulmedilmezler, haksızlık yapılmaz
-
3-Âl-i İmrân 164
lekad : andolsun ki
-
3-Âl-i İmrân 164
resûlen : resûl, elçi,
-
3-Âl-i İmrân 164
aleyhim : onlara
-
3-Âl-i İmrân 164
le fî dalâlin : elbette dalâlet içinde
-
3-Âl-i İmrân 165
e ve lemmâ : ve ... olduğu zaman
-
3-Âl-i İmrân 165
misley-hâ : onun iki misli, iki katı
-
3-Âl-i İmrân 166
ve li ya'leme : ve bilmesi için
-
3-Âl-i İmrân 167
ve li ya'leme : ve bilmesi, belirlenmesi için
-
3-Âl-i İmrân 167
ellezîne nâfekû : nifak çıkaranlar, münafıklar
-
3-Âl-i İmrân 167
ve kîle : ve denildi
-
3-Âl-i İmrân 167
lehum : onlara
-
3-Âl-i İmrân 167
teâlev : geliniz
-
3-Âl-i İmrân 167
lev na'lemu : şayet biz bilseydik
-
3-Âl-i İmrân 167
kıtâlen : savaş
-
3-Âl-i İmrân 167
le itteba'nâ-kum : elbette size tâbî olurduk
-
3-Âl-i İmrân 167
mâ leyse : olmayan şey
-
3-Âl-i İmrân 167
a'lemu : daha iyi, en iyi bilir
-
3-Âl-i İmrân 168
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 168
lev atâû-nâ : eğer bize itaat etselerdi
-
3-Âl-i İmrân 169
ellezîne kutilû : öldürülenler
-
3-Âl-i İmrân 170
bi ellezîne : onlara
-
3-Âl-i İmrân 170
lem yelhakû : henüz katılmayanlar
-
3-Âl-i İmrân 170
aleyhim : onlara
-
3-Âl-i İmrân 172
ellezine : onlar
-
3-Âl-i İmrân 172
li ellezîne : onlar için
-
3-Âl-i İmrân 173
ellezîne : onlar, o kimseler ki
-
3-Âl-i İmrân 173
kâle : dedi
-
3-Âl-i İmrân 173
lehum : onlara, onlar için
-
3-Âl-i İmrân 173
lekum : sizin için
-
3-Âl-i İmrân 174
fe inkalebû : böylece döndüler
-
3-Âl-i İmrân 174
lem yemses-hum : onlara dokunmadı
-
3-Âl-i İmrân 176
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 176
len yadurrû allâhe : Allah'a asla zarar veremezler
-
3-Âl-i İmrân 176
ellâ yec'ale : kılmamak, yapmamak (vermemek)
-
3-Âl-i İmrân 176
lehum : onlar için, onlara
-
3-Âl-i İmrân 176
ve lehum : ve onlar için vardır
-
3-Âl-i İmrân 177
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
3-Âl-i İmrân 177
len yadurrû allâhe : Allah'a asla zarar veremezler
-
3-Âl-i İmrân 177
ve lehum : ve onlar için vardır
-
3-Âl-i İmrân 178
ellezîne keferû : kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 178
lehum : onlar için, onlara
-
3-Âl-i İmrân 178
lehum : onlar için, onlara
-
3-Âl-i İmrân 178
ve lehum : ve onlar için, onlara vardır
-
3-Âl-i İmrân 179
aleyhi : onun üzerinde (bulunulan)
-
3-Âl-i İmrân 179
fe lekum : o zaman sizin için vardır
-
3-Âl-i İmrân 180
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 180
lehum : onlar için
-
3-Âl-i İmrân 180
lehum : onlar için
-
3-Âl-i İmrân 181
lekad : andolsun
-
3-Âl-i İmrân 181
kavle ellezîne : onların sözlerini
-
3-Âl-i İmrân 181
ve katle-hum : ve onların öldürmelerini
-
3-Âl-i İmrân 182
leyse : değil
-
3-Âl-i İmrân 183
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 183
ileynâ : bize
-
3-Âl-i İmrân 183
ve bi ellezî : ve ki o şey
-
3-Âl-i İmrân 185
ve udhıle el cennete : ve cennete, sokulur, konur
-
3-Âl-i İmrân 186
le tublevunne : elbette, mutlaka imtihan olacaksınız, deneneceksiniz
-
3-Âl-i İmrân 186
ve le tesmeunne : ve elbette işiteceksiniz
-
3-Âl-i İmrân 186
min ellezîne : onlardan
-
3-Âl-i İmrân 186
ve min ellezîne : ve onlardan
-
3-Âl-i İmrân 187
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 187
le tubeyyinunne-hu : onu mutlaka beyan edeceksiniz, açıklayacaksınız
-
3-Âl-i İmrân 187
semenen kalîlen : az bir değere
-
3-Âl-i İmrân 188
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 188
bi mâ lem yef'alû : yapmadıkları şey ile
-
3-Âl-i İmrân 188
ve lehum : ve onlara, onlar için vardır
-
3-Âl-i İmrân 190
ve ıhtilâfi el leyli : ve gecenin ihtilaflı, karşılıklı, ardarda olması
-
3-Âl-i İmrân 190
le âyâtin : elbette deliller
-
3-Âl-i İmrân 191
ellezîne : onlar
-
3-Âl-i İmrân 193
fe agfir lenâ : o halde, artık bizi mağfiret et
-
3-Âl-i İmrân 195
lehum : onlara, onlar için
-
3-Âl-i İmrân 195
amele âmilin : amel edenin amelini
-
3-Âl-i İmrân 195
fe ellezîne : artık onların
-
3-Âl-i İmrân 195
le ukeffirenne : mutlaka örteceğim
-
3-Âl-i İmrân 195
ve le udhılenne-hum : ve onları mutlaka sokacağım
-
3-Âl-i İmrân 196
ellezîne keferû : kâfirler
-
3-Âl-i İmrân 198
lâkin ellezîne : lâkin, fakat onlar, ... olanlar
-
3-Âl-i İmrân 198
lehum : onlar için, onlara
-
3-Âl-i İmrân 198
nuzulen : ağırlama, ziyafet sofraları var
-
3-Âl-i İmrân 199
le men : elbette, mutlaka o kimseler
-
3-Âl-i İmrân 199
ve mâ unzile : ve indirilen şeye
-
3-Âl-i İmrân 199
ileykum : size
-
3-Âl-i İmrân 199
ve mâ unzile : ve indirilen şeye
-
3-Âl-i İmrân 199
ileyhim : onlara
-
3-Âl-i İmrân 199
semenen kalîlen : az bir pahaya, değere, bedele
-
3-Âl-i İmrân 199
lehum : onlar için, onlara, onların
-
3-Âl-i İmrân 200
ellezîne âmenu : âmenû olanlar
-
3-Âl-i İmrân 200
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
30-Rûm 3
galebi-him : onların yenilmesi
-
30-Rûm 6
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
30-Rûm 7
ya'lemûne : biliyorlar, bilirler
-
30-Rûm 8
e ve lem yetefekkerû : ve tefekkür etmiyorlar mı, düşünmüyorlar mı
-
30-Rûm 8
le : elbette, mutlaka, kesin olarak
-
30-Rûm 9
lem yesîrû : dolaşmıyorlar
-
30-Rûm 9
ellezîne : onlar
-
30-Rûm 10
ellezîne : onlar
-
30-Rûm 11
ileyhi : ona
-
30-Rûm 13
lem yekun : olmaz
-
30-Rûm 13
lehum : onların
-
30-Rûm 15
ellezîne : onlar
-
30-Rûm 16
ellezîne : o kimseler, onlar
-
30-Rûm 18
ve lehu : ve ona aittir
-
30-Rûm 21
lekum : sizin için
-
30-Rûm 21
ileyhâ : ona
-
30-Rûm 21
ve ceale : ve kıldı
-
30-Rûm 21
le : elbette, gerçekten, mutlaka
-
30-Rûm 22
le : elbette, gerçekten, mutlaka
-
30-Rûm 23
bi el leyli : geceleyin
-
30-Rûm 23
le : elbette, gerçekten, mutlaka
-
30-Rûm 24
le : elbette, gerçekten, mutlaka
-
30-Rûm 26
ve lehu : ve onun
-
30-Rûm 26
lehu : ona
-
30-Rûm 27
ellezî : o , ki o
-
30-Rûm 27
aleyhi : onun üzerine, ona
-
30-Rûm 27
ve lehu : ve onun, ona ait
-
30-Rûm 28
lekum : size
-
30-Rûm 28
meselen : misal
-
30-Rûm 28
lekum : sizin
-
30-Rûm 28
meleket : malik oldu, sahip oldu
-
30-Rûm 29
ellezîne : onlar
-
30-Rûm 29
zalemû : zulmettiler
-
30-Rûm 29
edalle allâhu : Allah dalâlette bıraktı
-
30-Rûm 29
lehum : onlar için, onların
-
30-Rûm 30
elletî : ki o
-
30-Rûm 30
aleyhâ : onun üzerine
-
30-Rûm 30
lâ tebdîle : değişiklik olmaz
-
30-Rûm 30
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
30-Rûm 31
ileyhi : ona
-
30-Rûm 32
min ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
30-Rûm 32
ledeyhim : onların yanında
-
30-Rûm 33
ileyhi : ona
-
30-Rûm 34
ta'lemûne : bileceksiniz
-
30-Rûm 35
aleyhim : onlara
-
30-Rûm 35
yetekellemu : söylüyor, söyler
-
30-Rûm 37
e ve lem yerev : ve görmüyorlar mı
-
30-Rûm 37
le : elbette, gerçekten, mutlaka
-
30-Rûm 38
ellezîne : o kimseler, onlar
-
30-Rûm 40
allâhullezî (allâhu ellezî) : Allah O ki
-
30-Rûm 41
ba'dallezî (ba'de ellezi) : bir kısmı ki o
-
30-Rûm 41
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
30-Rûm 42
ellezîne : o kimseler, onlar
-
30-Rûm 43
lehu : onun için
-
30-Rûm 44
aleyhi : onun üzerine
-
30-Rûm 44
amile sâlihan : salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
30-Rûm 45
ellezîne : o kimseler, onlar
-
30-Rûm 46
en yursile : göndermesi
-
30-Rûm 46
ve lealle-kum : ve böylece siz, umulur ki siz
-
30-Rûm 47
ve lekad : ve andolsun
-
30-Rûm 47
rusulen : resûller
-
30-Rûm 47
ellezîne : o kimseler, onlar
-
30-Rûm 47
aleynâ : bizim üzerimize
-
30-Rûm 48
ellezî : o kimseler, onlar, o
-
30-Rûm 49
en yunezzele : indirilmesi
-
30-Rûm 49
aleyhim : onlara
-
30-Rûm 49
le : elbette, gerçekten
-
30-Rûm 50
le : elbette, gerçekten
-
30-Rûm 51
le : mutlaka
-
30-Rûm 51
le : mutlaka
-
30-Rûm 52
izâ vellev : döndükleri zaman
-
30-Rûm 53
an dalâleti-him : onların dalâletlerinden
-
30-Rûm 54
ellezî : ki o
-
30-Rûm 54
ceale : yarattı, kıldı
-
30-Rûm 54
ceale : kıldı, verdi
-
30-Rûm 55
mâ lebisû : kalmadılar
-
30-Rûm 56
ellezîne : o kimseler, onlar
-
30-Rûm 56
lekad : andolsun ki
-
30-Rûm 56
lebistum : siz kaldınız
-
30-Rûm 56
lâ ta'lemûne : siz bilmiyorsunuz
-
30-Rûm 57
ellezîne : onlar
-
30-Rûm 57
zalemû : zulmedenler
-
30-Rûm 58
ve lekad : ve andolsun
-
30-Rûm 58
ve le : ve mutlaka
-
30-Rûm 58
le : mutlaka
-
30-Rûm 58
yekûle : derler
-
30-Rûm 58
enne ellezîne : muhakkak o kimseler, onlar
-
30-Rûm 59
ellezîne : o kimseler, onlar
-
30-Rûm 59
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
30-Rûm 60
ellezîne : o kimseler, onlar
-
31-Lokman 4
ellezîne : o kimseler, onlar
-
31-Lokman 6
lehve : boş, lüzumsuz şeyler
-
31-Lokman 6
li yudılle : saptırmak için
-
31-Lokman 6
lehum : onlar için
-
31-Lokman 7
aleyhi : onlara
-
31-Lokman 7
lem yesma'-hâ : onu işitmedi (işitmiyor)
-
31-Lokman 8
ellezîne : o kimseler, onlar
-
31-Lokman 8
lehum : onlar için
-
31-Lokman 11
ellezîne : onlar
-
31-Lokman 12
ve lekad : ve andolsun
-
31-Lokman 13
ve iz kâle : ve demişti
-
31-Lokman 13
le : elbette
-
31-Lokman 14
hamelet-hu : onu yüklendi, taşıdı
-
31-Lokman 14
ileyye : banadır
-
31-Lokman 15
leyse : değil, yok, olmadı
-
31-Lokman 15
leke : senin
-
31-Lokman 15
sebîle : yol
-
31-Lokman 15
ileyye : bana
-
31-Lokman 15
ileyye : bana
-
31-Lokman 16
miskâle : miktar
-
31-Lokman 18
kulle : hepsini, her
-
31-Lokman 19
le : elbette, muhakkak, mutlaka
-
31-Lokman 20
lem terev : görmediniz
-
31-Lokman 20
lekum : sizin için, size
-
31-Lokman 20
aleykum : sizin üzerinize, size
-
31-Lokman 21
kîle : denildi
-
31-Lokman 21
lehum : onlara
-
31-Lokman 21
enzele : indirdi
-
31-Lokman 21
aleyhi : onun üzerinde
-
31-Lokman 21
ve lev kâne : ve olsa bile, olsa da
-
31-Lokman 23
ileynâ : bize
-
31-Lokman 24
kalîlen : az
-
31-Lokman 25
ve le in : ve eğer gerçekten
-
31-Lokman 25
le : elbette, mutlaka
-
31-Lokman 25
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar, bilmezler
-
31-Lokman 27
ve lev enne : ve eğer olsa
-
31-Lokman 29
lem tere : görmedin
-
31-Lokman 29
el leyle : gece
-
31-Lokman 29
fî el leyli : gecenin içine
-
31-Lokman 31
e lem tere : görmedin mi
-
31-Lokman 31
le : elbette, mutlaka
-
31-Lokman 32
ez zuleli : (karanlık) gölgeler
-
31-Lokman 32
lehu : ona
-
31-Lokman 32
lemmâ : olduğu zaman
-
31-Lokman 32
ilel berri (ilâ el berri) : karaya
-
31-Lokman 33
an veledi-hi : onun çocuğundan
-
31-Lokman 34
ve ya'lemu : ve bilir
-
32-Secde 2
el âlemîne : âlemler
-
32-Secde 3
lealle-hum : umulur ki, böylece onlar
-
32-Secde 4
ellezî : onlar
-
32-Secde 4
alel arşi (alâ el arşi) : arşa
-
32-Secde 4
mâ lekum : sizin için yok
-
32-Secde 5
ileyhi : ona
-
32-Secde 7
ellezî : ki o
-
32-Secde 7
kule şey'in : herşey
-
32-Secde 8
ceale : kıldı
-
32-Secde 8
nesle-hu : onun nesli, soyu
-
32-Secde 8
min sulâletin : özünden
-
32-Secde 9
ve ceale : ve kıldı
-
32-Secde 9
lekum : sizin için
-
32-Secde 9
kalîlen : az
-
32-Secde 10
izâ dalelnâ : dalıp karıştığımız zaman
-
32-Secde 10
le : elbette, mutlaka
-
32-Secde 11
meleku : melek
-
32-Secde 11
ellezî : ki o
-
32-Secde 11
vukkile : vekil kılındı (vekil edildi)
-
32-Secde 12
ve lev : ve eğer, keşke
-
32-Secde 13
ve lev : ve eğer
-
32-Secde 13
le : elbette, mutlaka
-
32-Secde 13
kulle : hepsi, her
-
32-Secde 13
le : elbette, mutlaka
-
32-Secde 13
emleenne : mutlaka dolduracağım
-
32-Secde 15
ellezîne : o kimseler, onlar
-
32-Secde 17
fe lâ ta'lemu : bilmez
-
32-Secde 17
lehum : onlar için
-
32-Secde 19
ellezîne : o kimseler, onlar
-
32-Secde 19
lehum : onlar için (vardır)
-
32-Secde 19
nuzulen : ikram olarak
-
32-Secde 20
emmellezîne (emmâ ellezîne) : fakat onlar
-
32-Secde 20
kulle mâ : her defa
-
32-Secde 20
ve kîle : ve denir
-
32-Secde 20
lehum : onlara
-
32-Secde 20
en nâri ellezî : o ateş ki
-
32-Secde 21
ve le : ve elbette, mutlaka
-
32-Secde 21
lealle-hum : umulur ki onlar
-
32-Secde 22
azlemu : daha zalim
-
32-Secde 23
ve lekad : ve andolsun
-
32-Secde 23
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
32-Secde 24
lemmâ : ancak, olunca, oldukları için
-
32-Secde 26
ve lem yehdi : ve hidayete erdirmedi
-
32-Secde 26
lehum : onları
-
32-Secde 26
ehleknâ : helâk ettik
-
32-Secde 26
le : elbette
-
32-Secde 27
e ve lem yerev : ve görmüyorlar mı, görmediler mi
-
32-Secde 27
ilel ardı (ilâ el ardı) : arzı, yeryüzünü
-
32-Secde 29
ellezîne : onlar
-
33-Ahzâb 2
ileyke : sana
-
33-Ahzâb 3
vekîlen : vekil olarak
-
33-Ahzâb 4
mâ ceale allâhu : Allah kılmadı
-
33-Ahzâb 4
ve mâ ceale : ve kılmadı, yapmadı
-
33-Ahzâb 4
ve mâ ceale : ve kılmadı, yapmadı
-
33-Ahzâb 4
es sebîle : yol
-
33-Ahzâb 5
lem ta'lemû : bilmiyorsunuz
-
33-Ahzâb 5
ve leyse : ve değil, yok
-
33-Ahzâb 5
aleykum : sizin üzerinize
-
33-Ahzâb 8
li yes'ele : sorması için
-
33-Ahzâb 9
ellezîne : o kimseler, onlar
-
33-Ahzâb 9
aleykum : sizin üzerinize
-
33-Ahzâb 9
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
33-Ahzâb 9
lem terev-hâ : siz onu görmediniz (göremediniz)
-
33-Ahzâb 10
ve min esfele : ve aşağıdan
-
33-Ahzâb 10
ve belegati : ve ulaştı
-
33-Ahzâb 11
zilzâlen : sarsıntıyla
-
33-Ahzâb 12
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
33-Ahzâb 13
ve iz kâlet : ve demişti
-
33-Ahzâb 13
ehle : halk
-
33-Ahzâb 13
lekum : sizin için
-
33-Ahzâb 14
ve lev : ve şâyet, eğer
-
33-Ahzâb 14
duhılet : girildi
-
33-Ahzâb 14
aleyhim : onların üzerine
-
33-Ahzâb 14
le : elbette, mutlaka
-
33-Ahzâb 14
ve mâ telebbesû : ve kalmazlar
-
33-Ahzâb 15
ve lekad : ve andolsun
-
33-Ahzâb 15
mes'ûlen : mesuliyet, sorumluluk
-
33-Ahzâb 16
len yenfea-kum : size asla fayda vermez
-
33-Ahzâb 16
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 17
ellezî : ki o
-
33-Ahzâb 17
lehum : onlar için
-
33-Ahzâb 18
ya'lemu allâhu : Allah bilir
-
33-Ahzâb 18
ileynâ : bize
-
33-Ahzâb 18
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 19
aleykum : size, sizin üzerinize
-
33-Ahzâb 19
ileyke : sana
-
33-Ahzâb 19
kellezî (ke ellezî) : onun gibi
-
33-Ahzâb 19
aleyhi : onun üzerine
-
33-Ahzâb 19
selekû-kum : sizi incittiler
-
33-Ahzâb 19
lem yu'minû : mü'min değiller, inanmazlar
-
33-Ahzâb 19
a'mâle-hum : onların amellerini
-
33-Ahzâb 20
lem yezhebû : gitmedi
-
33-Ahzâb 20
lev : eğer, keşke, olsa
-
33-Ahzâb 20
ve lev kânû : ve eğer, şâyet olsalardı
-
33-Ahzâb 20
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 21
lekad : andolsun
-
33-Ahzâb 21
lekum : sizin için
-
33-Ahzâb 22
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
33-Ahzâb 23
aleyhi : onun üzerine, ona
-
33-Ahzâb 23
tebdîlen : değiştirme
-
33-Ahzâb 24
yetûbe aleyhim : onların tövbelerini kabul edecek
-
33-Ahzâb 25
ellezîne : o kimseler, onlar
-
33-Ahzâb 25
lem yenâlû : nail olmadılar, isteklerine ulaşamadılar
-
33-Ahzâb 25
el kıtâle : savaş
-
33-Ahzâb 26
ve enzele : ve indirdi
-
33-Ahzâb 26
ellezîne : o kimseler, onlar
-
33-Ahzâb 27
ve emvâle-hum : ve onların malları
-
33-Ahzâb 27
lem tetau-hâ : ve ona ayak basmadınız
-
33-Ahzâb 28
tealeyne : gelin
-
33-Ahzâb 28
cemîlen : güzel
-
33-Ahzâb 29
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 30
lehâ : ona
-
33-Ahzâb 31
lehâ : onun için
-
33-Ahzâb 32
lestunne : siz değilsiniz
-
33-Ahzâb 32
yatmaallezî : (yatmaa ellezî )
-
33-Ahzâb 32
ellezî : ki o, o
-
33-Ahzâb 32
kavlen : söz
-
33-Ahzâb 33
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 33
ehle el beyti : ehli beyt, ev halkı
-
33-Ahzâb 35
lehum : onlar için, onlara
-
33-Ahzâb 36
lehum : onlar için
-
33-Ahzâb 36
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 36
dalle : dalâlette, saptı
-
33-Ahzâb 36
dalâlen : dalâlet, sapıklık
-
33-Ahzâb 37
ellezî : ki o
-
33-Ahzâb 37
aleyhi : onun üzerine, ona
-
33-Ahzâb 37
aleyhi : onun üzerine, onu
-
33-Ahzâb 37
aleyke : sana, kendine
-
33-Ahzâb 37
lemmâ : olduğu zaman
-
33-Ahzâb 37
mef'ûlen : yapıldı, yerine geldi
-
33-Ahzâb 38
lehu : ona
-
33-Ahzâb 38
fî ellezîne : o kimseler içinde, arasında
-
33-Ahzâb 38
halev : gelip geçti
-
33-Ahzâb 39
ellezîne : onlar
-
33-Ahzâb 41
ellezîne : onlar
-
33-Ahzâb 42
ve asîlen : ve akşam
-
33-Ahzâb 43
ellezî : ki o
-
33-Ahzâb 43
aleykum : sizin üzerinize
-
33-Ahzâb 44
lehum : onlar için, onlara
-
33-Ahzâb 47
lehum : onlar için
-
33-Ahzâb 47
fadlen : fazl (kalbe gelen nur)
-
33-Ahzâb 48
vekîlen : vekil olarak
-
33-Ahzâb 49
ellezîne : o kimseler
-
33-Ahzâb 49
mâ lekum : sizin için yoktur
-
33-Ahzâb 49
aleyhinne : onlara (kadınlara)
-
33-Ahzâb 49
cemîlen : güzel
-
33-Ahzâb 50
ahlelnâ : helâl kıldık
-
33-Ahzâb 50
leke : senin için, sana
-
33-Ahzâb 50
elletî : ki o
-
33-Ahzâb 50
meleket : sahip oldu
-
33-Ahzâb 50
yemînu-ke \n(mâ meleket yemînu-ke) : senin elin \n: (elinin altında sahip olduğun)
-
33-Ahzâb 50
aleyke : sana
-
33-Ahzâb 50
leke : sana
-
33-Ahzâb 50
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
33-Ahzâb 50
ve mâ meleket eymânu-hum : ve onların elleri altında olan
-
33-Ahzâb 50
aleyke : sana
-
33-Ahzâb 51
ileyke : sana
-
33-Ahzâb 51
aleyke : senin üzerine
-
33-Ahzâb 51
ya'lemu : o bilir
-
33-Ahzâb 52
leke : sana, senin için
-
33-Ahzâb 52
en tebeddele : (bedel ile) değiştirmek
-
33-Ahzâb 52
ve lev : ve şâyet, eğer, ise, olsa bile
-
33-Ahzâb 52
mâ meleket : malik olduğu şey
-
33-Ahzâb 52
mâ meleket yemînu-ke : elinin altında olan şey
-
33-Ahzâb 53
ellezîne : onlar, o kimseler
-
33-Ahzâb 53
lekum : sizin için, size
-
33-Ahzâb 53
lekum : sizin için
-
33-Ahzâb 53
resûle : resûl, elçi
-
33-Ahzâb 55
aleyhinne : onların üzerine
-
33-Ahzâb 55
mâ meleket : sahip oldukları şey
-
33-Ahzâb 56
alen nebiyyi (alâ en nebiyyi) : peygambere
-
33-Ahzâb 56
ellezîne : onlar, o kimseler
-
33-Ahzâb 56
aleyhi : ona
-
33-Ahzâb 57
ellezîne : onlar, o kimseler
-
33-Ahzâb 57
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 57
leane-hum allâhu : Allah onlara lânet etti
-
33-Ahzâb 57
lehum : onlar için
-
33-Ahzâb 58
ve ellezîne : ve onlar, o kimseler
-
33-Ahzâb 59
aleyhinne : onların üzerine
-
33-Ahzâb 60
le : gerçekten, mutlaka, elbette
-
33-Ahzâb 60
lem yentehi : vazgeçmezler, son vermezler
-
33-Ahzâb 60
ve ellezîne : ve onlar, o kimseler
-
33-Ahzâb 60
le : gerçekten, mutlaka, elbette
-
33-Ahzâb 60
kalîlen : az
-
33-Ahzâb 61
taktîlen : şiddetle, kıyasıya, acımasızca
-
33-Ahzâb 62
ellezîne : onlar, o kimseler
-
33-Ahzâb 62
halev : gelip geçti
-
33-Ahzâb 62
ve len tecide : ve asla bulamazsın
-
33-Ahzâb 62
tebdîlen : bir değişiklik
-
33-Ahzâb 63
lealle : umulur ki, belki
-
33-Ahzâb 64
leane : lânetledi
-
33-Ahzâb 64
lehum : onlar için, onlara
-
33-Ahzâb 66
tukallebu : bir taraftan bir tarafa çevrilir, çevrilecek
-
33-Ahzâb 66
yâ leyte-nâ : yazıklar olsun bize, keşke biz
-
33-Ahzâb 66
er resûlen : resûl, elçi
-
33-Ahzâb 67
es sebîlen : yol
-
33-Ahzâb 69
ellezîne : o kimseler , onlar
-
33-Ahzâb 69
ke ellezîne : o kimseler gibi
-
33-Ahzâb 70
ellezîne : o kimseler, onlar
-
33-Ahzâb 70
kavlen : söz
-
33-Ahzâb 71
lekum : sizin için, size
-
33-Ahzâb 71
a'mâle-kum : sizin amelleriniz
-
33-Ahzâb 71
lekum : sizin için, size
-
33-Ahzâb 71
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
33-Ahzâb 72
ve hamele-ha : ve onu yüklendi
-
33-Ahzâb 72
cehûlen : çok cahil
-
34-Sebe 1
ellezî : ki o
-
34-Sebe 1
lehu : onun
-
34-Sebe 1
ve lehu : ve onun
-
34-Sebe 2
ya'lemu : bilir
-
34-Sebe 3
ve kâle : ve dedi
-
34-Sebe 3
ellezîne : o kimseler, onlar
-
34-Sebe 3
le : mutlaka
-
34-Sebe 4
ellezîne : o kimseler, onlar
-
34-Sebe 4
lehum : onlar için vardır
-
34-Sebe 5
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
34-Sebe 5
lehum : onlar için
-
34-Sebe 6
ellezîne : o kimseler, onlar
-
34-Sebe 6
ellezî : ki o
-
34-Sebe 6
unzile : indirildi
-
34-Sebe 6
ileyke : sana
-
34-Sebe 7
ve kâle : ve dedi
-
34-Sebe 7
ellezîne : o kimseler, onlar
-
34-Sebe 7
kulle : tamamen, hepsi
-
34-Sebe 7
le : elbette, gerçekten
-
34-Sebe 8
ellezîne : o kimseler
-
34-Sebe 9
lem yerev : görmüyorlar, görmediler
-
34-Sebe 9
aleyhim : onların üzerine
-
34-Sebe 9
le : gerçekten
-
34-Sebe 10
ve lekad : ve andolsun
-
34-Sebe 10
fadlen : fazl
-
34-Sebe 10
ve elennâ : ve biz yumuşattık
-
34-Sebe 10
lehu : ona
-
34-Sebe 12
suleymâne : Süleyman
-
34-Sebe 12
lehu : ona
-
34-Sebe 13
lehu : ona
-
34-Sebe 13
ve temâsîle : ve timsaller
-
34-Sebe 13
âle dâvûde : Davut ailesi
-
34-Sebe 14
lemmâ : olduğu zaman
-
34-Sebe 14
aleyhi : ona, onun üzerine
-
34-Sebe 14
mâ delle-hum : onlara delâlet (delillik) etmedi, ortaya çıkarmadı
-
34-Sebe 14
lemmâ : olduğu zaman
-
34-Sebe 14
en lev kânû : eğer olsaydılar
-
34-Sebe 14
ya'lemûne : bilirler
-
34-Sebe 14
mâ lebisû : kalmazlardı
-
34-Sebe 15
lekad : andolsun
-
34-Sebe 15
lehu : ona
-
34-Sebe 16
aleyhim : onların üzerine
-
34-Sebe 16
seyle : sel
-
34-Sebe 18
el kurelletî : beldeler, ülkeler
-
34-Sebe 18
leyâliye : geceler, geceleyin
-
34-Sebe 19
ve zalemû : ve zulmettiler
-
34-Sebe 19
kulle : hepsi, bütün, tamamı
-
34-Sebe 19
le : elbette
-
34-Sebe 20
ve lekad : ve andolsun
-
34-Sebe 20
aleyhim : onların üzerinde
-
34-Sebe 21
lehu : onun
-
34-Sebe 21
aleyhim : onların üzerinde
-
34-Sebe 21
li na'leme : bilmemiz için
-
34-Sebe 22
ellezîne : o kimseler, onlar
-
34-Sebe 22
miskâle : ağırlık
-
34-Sebe 22
lehum : onların
-
34-Sebe 22
lehu : ona
-
34-Sebe 23
lehu : ona
-
34-Sebe 23
kâle : dedi
-
34-Sebe 24
le : elbette, mutlaka
-
34-Sebe 27
ellezîne : onlar
-
34-Sebe 28
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar
-
34-Sebe 30
lekum : sizin için
-
34-Sebe 31
ve kâle : ve dedi
-
34-Sebe 31
ellezîne : onlar
-
34-Sebe 31
len nû'mine : asla inanmayız
-
34-Sebe 31
bi ellezî : ona
-
34-Sebe 31
ve lev : ve şâyet, eğer
-
34-Sebe 31
el kavle : söz, lâf
-
34-Sebe 31
ellezîne : onlar
-
34-Sebe 31
li ellezîne : onlara
-
34-Sebe 31
lev lâ entum : eğer sizler olmasaydınız
-
34-Sebe 31
le kun-nâ : biz mutlaka olurduk
-
34-Sebe 32
kâle : dedi
-
34-Sebe 32
ellezîne : onlar
-
34-Sebe 32
li ellezîne : onlara
-
34-Sebe 33
kâle : dedi
-
34-Sebe 33
ellezîne : onlar
-
34-Sebe 33
lillezîne (li ellezîne) : onlara
-
34-Sebe 33
el leyli : gece
-
34-Sebe 33
ve nec'ale : ve kılıyoruz, kılarız
-
34-Sebe 33
lehû : ona, ona
-
34-Sebe 33
lemmâ : olduğu zaman
-
34-Sebe 33
aglâle : halkalar, zincirler
-
34-Sebe 33
ellezîne : onlar
-
34-Sebe 34
kâle : dedi
-
34-Sebe 35
emvâlen : mallar (mal olarak)
-
34-Sebe 36
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar, bilmezler
-
34-Sebe 37
billetî (bi elletî) : ki o
-
34-Sebe 37
ve amile sâlihan : ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
-
34-Sebe 37
lehum : onlar için, onlar için vardır
-
34-Sebe 38
ve ellezîne : ve onlar
-
34-Sebe 39
lehu : ona
-
34-Sebe 42
li ellezîne : onlara
-
34-Sebe 42
zalemû : zalimler, zulmedenler
-
34-Sebe 42
elletî : ki o
-
34-Sebe 43
aleyhim : onlara
-
34-Sebe 43
ve kâle : ve dedi
-
34-Sebe 43
ellezîne : onlar
-
34-Sebe 43
lemmâ : olduğu zaman
-
34-Sebe 44
ileyhim : onlara
-
34-Sebe 44
kable-ke : senden önce
-
34-Sebe 45
ellezîne : onlar
-
34-Sebe 45
ve mâ belegû : ve erişmediler
-
34-Sebe 46
lekum : sizin için
-
34-Sebe 47
lekum : sizin
-
34-Sebe 50
ileyye : bana
-
34-Sebe 51
ve lev terâ : ve şâyet görsen
-
34-Sebe 52
lehum : onlar, onların
-
34-Sebe 54
ve hîle : ve ayrıldı, set çekildi
-
34-Sebe 54
fuile : yapıldı
-
35-Fâtır 1
rusulen : resûller, elçiler
-
35-Fâtır 2
lehâ : onu
-
35-Fâtır 2
mursile : gönderen, gönderecek olan
-
35-Fâtır 2
lehu : onu
-
35-Fâtır 3
aleykum : sizin üzerinize
-
35-Fâtır 6
lekum : sizin için
-
35-Fâtır 7
ellezîne : onlar
-
35-Fâtır 7
lehum : onlara, onlar için vardır
-
35-Fâtır 7
ve ellezîne : ve onlar
-
35-Fâtır 7
lehum : onlara, onlar için vardır
-
35-Fâtır 8
lehu : ona
-
35-Fâtır 8
aleyhim : onlara, onlar için
-
35-Fâtır 9
ellezî : onlar
-
35-Fâtır 9
ersele : gönderdi
-
35-Fâtır 9
ilâ beledin : beldeye
-
35-Fâtır 10
ileyhi : ona
-
35-Fâtır 10
ve ellezîne : ve onlar
-
35-Fâtır 10
lehum : onlara, onlar için vardır
-
35-Fâtır 11
ceale-kum : sizi kıldı
-
35-Fâtır 12
ve lealle-kum : ve umulur ki siz
-
35-Fâtır 13
el leyle : gece
-
35-Fâtır 13
fî el leyli : gecenin içine
-
35-Fâtır 13
lehu : onun
-
35-Fâtır 13
ve ellezîne : ve onlar
-
35-Fâtır 14
ve lev : ve olsa bile, eğer
-
35-Fâtır 14
lekum : size
-
35-Fâtır 18
muskaletun : günahları yüklü olan
-
35-Fâtır 18
ve lev kâne : ve olsa bile
-
35-Fâtır 18
ellezîne : onlar
-
35-Fâtır 25
ellezîne : onlar, o kimseler
-
35-Fâtır 26
ellezîne : onlar
-
35-Fâtır 27
e lem tere : görmedin mi
-
35-Fâtır 27
enzele : indirdi
-
35-Fâtır 28
el ulemâu : âlimler
-
35-Fâtır 29
ellezîne : o kimseler, onlar
-
35-Fâtır 29
len tebûre : asla kesilmeyecek olan, devam edecek olan
-
35-Fâtır 31
ve ellezî : ve ki o
-
35-Fâtır 31
ileyke : sana
-
35-Fâtır 31
le : mutlaka, gerçekten
-
35-Fâtır 32
ellezîne : onlar
-
35-Fâtır 33
yuhallevne : süslenirler, takarlar
-
35-Fâtır 34
ellezî : ki o
-
35-Fâtır 34
le : mutlaka, gerçekten
-
35-Fâtır 35
ellezî : o ki, ki o
-
35-Fâtır 35
ehalle-nâ : bizi yerleştirdi
-
35-Fâtır 36
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
35-Fâtır 36
lehum : onların, onlar için vardır
-
35-Fâtır 36
aleyhim : onlara, onlar için
-
35-Fâtır 36
kulle : hepsi, bütün
-
35-Fâtır 37
gayre ellezî : ondan başka
-
35-Fâtır 37
ve lem nuammir-kum : ve size ömür vermedik
-
35-Fâtır 39
ellezî : ki o
-
35-Fâtır 39
ceale-kum : sizi kıldı
-
35-Fâtır 39
aleyhi : onun üzerine
-
35-Fâtır 40
ellezîne : ki onlar
-
35-Fâtır 40
lehum : onların vardır
-
35-Fâtır 41
ve le : ve elbette, mutlaka, gerçekten
-
35-Fâtır 41
in zâletâ : eğer (ikisi) zail olursa (yok olursa)
-
35-Fâtır 42
le : elbette, mutlaka, gerçekten
-
35-Fâtır 42
le yekûnunne : mutlaka olurlar
-
35-Fâtır 42
lemmâ : olduğu zaman
-
35-Fâtır 43
len tecide : asla bulamazsın
-
35-Fâtır 43
tebdîlen : bedel, değişiklik
-
35-Fâtır 43
ve len tecide : ve asla bulamazsın
-
35-Fâtır 43
tahvîlen : tahvil, dönüşüm, değişme
-
35-Fâtır 44
ve lem yesîrû \n(e lem yenzurû) : ve gezmediler \n: (bakmadılar mı)
-
35-Fâtır 44
ellezîne : onlar
-
35-Fâtır 45
ve lev : ve eğer, şâyet
-
36-Yâsin 3
le : gerçekten
-
36-Yâsin 5
tenzîle : indirildi
-
36-Yâsin 7
lekad : andolsun
-
36-Yâsin 8
aglâlen : halkalar, zincirler
-
36-Yâsin 8
ilel ezkâni (ilâ el ezkâni) : çenelere kadar
-
36-Yâsin 10
aleyhim : onlara
-
36-Yâsin 10
lem tunzir-hum : onları uyarmadın
-
36-Yâsin 12
ve kulle şey'in : ve herşey, hepsi
-
36-Yâsin 13
vadrıb (ve ıdrıb) meselen : ve örnek, misal ver
-
36-Yâsin 13
lehum : onlara
-
36-Yâsin 13
meselen : misal, örnek
-
36-Yâsin 14
ileyhim : onlara
-
36-Yâsin 14
ileykum : size
-
36-Yâsin 15
ve mâ enzele : ve indirmedi
-
36-Yâsin 16
ya'lemu : bilir
-
36-Yâsin 16
ileykum : size
-
36-Yâsin 16
le : gerçekten
-
36-Yâsin 17
ve mâ aleynâ : ve bizim üzerimizde (sorumluluk) yok
-
36-Yâsin 18
le : mutlaka, elbette, gerçekten
-
36-Yâsin 18
in lem tentehû : eğer vazgeçmezseniz
-
36-Yâsin 18
le : mutlaka, elbette, gerçekten
-
36-Yâsin 18
ve le : ve mutlaka, elbette, gerçekten
-
36-Yâsin 20
kâle : dedi
-
36-Yâsin 22
ellezî : ki o
-
36-Yâsin 22
ve ileyhi : ve ona
-
36-Yâsin 24
le : mutlaka, elbette
-
36-Yâsin 26
kîle : denildi
-
36-Yâsin 26
kâle : dedi
-
36-Yâsin 26
yâ leyte : keşke
-
36-Yâsin 26
ya'lemûne : bilirler
-
36-Yâsin 27
ve ceale-nî : ve beni kıldı
-
36-Yâsin 31
e lem yerev : görmediler mi
-
36-Yâsin 31
ehleknâ : biz helâk ettik
-
36-Yâsin 31
kable-hum : onlardan önce
-
36-Yâsin 31
ileyhim lâ yerciûne : onlara dönmezler
-
36-Yâsin 32
lemmâ : olduğu zaman
-
36-Yâsin 32
ledeynâ : huzurumuzda
-
36-Yâsin 33
lehum : onlar için
-
36-Yâsin 35
âmilet-hu : onu yaptılar
-
36-Yâsin 36
subhânellezî (subhâne ellezî) : o sübhandır, herşeyden münezzehtir
-
36-Yâsin 36
kulle-hâ : onun hepsi
-
36-Yâsin 36
lâ ya'lemûne : bilmezler, bilmiyorlar
-
36-Yâsin 37
lehum : onlar için, onlara
-
36-Yâsin 37
el leylu : gece
-
36-Yâsin 37
neslehu : sıyırırız, çekip alırız
-
36-Yâsin 38
lehâ : ona
-
36-Yâsin 39
menâzile : menziller
-
36-Yâsin 40
leş şemsu (lâ eş şemsu) : güneş olmaz (olamaz)
-
36-Yâsin 40
lehâ : ona
-
36-Yâsin 40
ve lel leylu (ve lâ el leylu) : ve gece olmaz (olamaz)
-
36-Yâsin 40
felekin : felek, yörünge
-
36-Yâsin 41
lehum : onlar için
-
36-Yâsin 42
lehum : onlar için
-
36-Yâsin 43
lehum : onlar için, onlara
-
36-Yâsin 45
kîle : denildi
-
36-Yâsin 45
lehum : onlara
-
36-Yâsin 45
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
36-Yâsin 47
ve izâ kîle : ve denildiği zaman
-
36-Yâsin 47
lehum : onlara
-
36-Yâsin 47
kâle ellezîne : onlar dediler
-
36-Yâsin 47
li ellezîne : o kimselere
-
36-Yâsin 47
lev : olsaydı, eğer
-
36-Yâsin 52
veyle-nâ : yazıklar olsun bize
-
36-Yâsin 53
ledey-nâ : huzurumuza
-
36-Yâsin 54
lâ tuzlemu : zulmedilmez
-
36-Yâsin 57
lehum : onlar için vardır
-
36-Yâsin 57
ve lehum : ve onlar için
-
36-Yâsin 58
kavlen : söz
-
36-Yâsin 60
e lem a'had : ahd almadım mı
-
36-Yâsin 60
ileykum : size
-
36-Yâsin 60
lekum : sizin için, size
-
36-Yâsin 62
ve lekad : ve andolsun
-
36-Yâsin 62
edalle : dalâlette bıraktı, saptırdı
-
36-Yâsin 62
cibillen : insanlar, halk, cemaat
-
36-Yâsin 62
lem tekûnû : olmuyorsunuz, olmazsınız
-
36-Yâsin 63
elletî : ki o
-
36-Yâsin 64
ıslev-hâ : ona yaslanın
-
36-Yâsin 66
ve lev : ve şâyet, eğer
-
36-Yâsin 66
le : elbette
-
36-Yâsin 67
ve lev : ve şâyet, eğer
-
36-Yâsin 67
le mesahnâ-hum : elbette onları değiştirdik
-
36-Yâsin 69
ve mâ allemnâ-hu : ve biz ona öğretmedik
-
36-Yâsin 69
lehu : ona
-
36-Yâsin 71
ve lem yerev : ve görmüyorlar, görmediler
-
36-Yâsin 71
lehum : onlara, onlar için
-
36-Yâsin 71
amilet : yaptı
-
36-Yâsin 71
lehâ : ona
-
36-Yâsin 72
ve zellelnâ-hâ : ve biz onu zelil ettik, itaatkâr kıldık, boyun eğdirdik
-
36-Yâsin 72
lehum : onlara, onlar için
-
36-Yâsin 73
ve lehum : ve onlar için
-
36-Yâsin 74
lealle-hum : umulur ki onlar, böylece onlar ümit ederek
-
36-Yâsin 75
lehum : onlar için
-
36-Yâsin 76
na'lemu : biliriz
-
36-Yâsin 77
ve lem yera : ve görmüyorlar, görmediler
-
36-Yâsin 78
ve darebe (meselen) : ve örnek verdi, misal getirdi
-
36-Yâsin 78
lenâ : bize
-
36-Yâsin 78
meselen : örnek, misal
-
36-Yâsin 78
kâle : dedi
-
36-Yâsin 79
ellezî : ki o
-
36-Yâsin 79
evvele : evvel, önce
-
36-Yâsin 80
ellezî : ki o, o ...dır
-
36-Yâsin 80
ceale : kıldı
-
36-Yâsin 80
lekum : size, sizin için
-
36-Yâsin 81
ve leyse : ve değil
-
36-Yâsin 81
ellezî : ki o, ... o dur
-
36-Yâsin 81
misle-hum : onların benzeri, aynısı, eşi
-
36-Yâsin 82
en yekûle : söylemek, demek
-
36-Yâsin 82
lehu : ona
-
36-Yâsin 83
ellezî : ki o, ... o dur
-
36-Yâsin 83
melekûtu : melekût, mülk ve hükümranlık
-
36-Yâsin 83
ve ileyhi : ve ona
-
37-Sâffât 4
le : muhakkak, elbette
-
37-Sâffât 8
el meleil a'lâ : Melei A'lâ, yüce, şerefli topluluk
-
37-Sâffât 9
ve lehum : ve onlar için, onlar için vardır
-
37-Sâffât 16
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 20
yâ veylenâ : yazıklar olsun bize, eyvahlar olsun bize
-
37-Sâffât 21
ellezî : ki o
-
37-Sâffât 22
ellezîne zalemû : ki onlar zulmettiler, zulmedenler
-
37-Sâffât 25
mâ lekum : size ne oldu
-
37-Sâffât 27
ve akbele : ve karşılıklı
-
37-Sâffât 29
lem tekûnû : siz olmadınız
-
37-Sâffât 30
lenâ : bize, bizim
-
37-Sâffât 30
aleykum : sizin üzerinizde
-
37-Sâffât 31
aleynâ : üzerimize
-
37-Sâffât 31
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 35
kîle : denildi
-
37-Sâffât 35
lehum : onlara
-
37-Sâffât 36
le : elbette, mutlaka, gerçekten
-
37-Sâffât 38
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 40
el muhlesîne : muhlis olan, halis olan
-
37-Sâffât 41
lehum : onlar için vardır
-
37-Sâffât 45
aleyhim : onların üzerine
-
37-Sâffât 46
lezzetin : lezzetli
-
37-Sâffât 50
akbele : karşılıklı
-
37-Sâffât 51
kâle : dedi
-
37-Sâffât 52
le : elbette, gerçekten
-
37-Sâffât 53
le : elbette, gerçekten
-
37-Sâffât 54
kâle : dedi
-
37-Sâffât 55
fettalea (fe ittalea) : o zaman muttali oldu, halini yakînen gördü
-
37-Sâffât 56
kâle : dedi
-
37-Sâffât 56
le : elbette, gerçekten
-
37-Sâffât 57
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
37-Sâffât 57
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 60
le : elbette, gerçekten
-
37-Sâffât 62
nuzulen : ikram olarak, karşılık olarak
-
37-Sâffât 66
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 67
lehum : onlar için, onlar için vardır
-
37-Sâffât 67
aleyhâ : ona, onun üstüne
-
37-Sâffât 67
le : mutlaka
-
37-Sâffât 68
le : elbette, kesinlikle
-
37-Sâffât 68
ilel cahîmi (ilâ el cahîmi) : cehenneme
-
37-Sâffât 71
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 71
dalle : dalâlette oldu
-
37-Sâffât 71
kable-hum : onlardan önce
-
37-Sâffât 72
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 75
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 75
le : elbette, mutlaka, gerçekten
-
37-Sâffât 76
ve ehle-hu : ve onun ailesi
-
37-Sâffât 78
aleyhi : ona
-
37-Sâffât 79
fî el âlemîne : âlemler içinde
-
37-Sâffât 83
le : elbette, gerçekten
-
37-Sâffât 85
iz kâle : demişti
-
37-Sâffât 87
el âlemîne : âlemler
-
37-Sâffât 89
kâle : dedi
-
37-Sâffât 90
tevellev : döndüler gittiler
-
37-Sâffât 91
kâle : dedi
-
37-Sâffât 92
mâ lekum : size ne oluyor, siz niçin, yoksa siz
-
37-Sâffât 93
aleyhim : onları
-
37-Sâffât 94
ileyhi : ona
-
37-Sâffât 95
kâle : dedi
-
37-Sâffât 97
lehu : ona, onun için
-
37-Sâffât 99
ve kâle : ve dedi
-
37-Sâffât 102
lemmâ : olduğu zaman, olunca
-
37-Sâffât 102
belega : erişti
-
37-Sâffât 102
kâle : dedi
-
37-Sâffât 102
kâle : dedi
-
37-Sâffât 103
lemmâ : olduğu zaman, olunca
-
37-Sâffât 103
eslemâ : ikisi teslim oldu
-
37-Sâffât 103
ve telle-hu : ve onu yatırdı
-
37-Sâffât 106
le : elbette, kesin olarak
-
37-Sâffât 108
aleyhi : ona
-
37-Sâffât 113
aleyhi : ona
-
37-Sâffât 114
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 119
aleyhimâ : ikisine
-
37-Sâffât 123
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 124
iz kâle : demişti
-
37-Sâffât 125
ba'len : ba'l (bir put adı)
-
37-Sâffât 127
le : elbette, gerçekten
-
37-Sâffât 129
aleyhi : ona
-
37-Sâffât 133
le : elbette, gerçekten
-
37-Sâffât 134
ve ehle-hû : ve onun ailesi
-
37-Sâffât 137
le : elbette, gerçekten
-
37-Sâffât 137
aleyhim : onlara
-
37-Sâffât 138
bi el leyli : geceleyin
-
37-Sâffât 139
le : elbette, gerçekten
-
37-Sâffât 143
fe lev lâ : eğer olmasaydı
-
37-Sâffât 144
le : elbette, muhakkak
-
37-Sâffât 144
lebise : kaldı (kalırdı)
-
37-Sâffât 146
aleyhi : onun üzerine
-
37-Sâffât 149
ve lehum : ve onların
-
37-Sâffât 151
le : gerçekten, kesinlikle
-
37-Sâffât 152
veledallâhu (velede allâhu) : Allah doğurdu
-
37-Sâffât 152
le kâzibûne : kesinlikle yalan söyleyenler
-
37-Sâffât 154
lekum : size
-
37-Sâffât 156
lekum : sizin, sizin var
-
37-Sâffât 158
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 158
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 162
aleyhi : ona
-
37-Sâffât 164
lehu : onun
-
37-Sâffât 165
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 166
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 167
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 168
lev enne : eğer, keşke olsaydı
-
37-Sâffât 169
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 170
ya'lemûne : bilecekler
-
37-Sâffât 171
ve lekad : ve andolsun
-
37-Sâffât 172
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 173
le : elbette, mutlaka
-
37-Sâffât 174
tevelle : yüz çevir
-
37-Sâffât 177
nezele : indi
-
37-Sâffât 178
ve tevelle : ve yüz çevir
-
37-Sâffât 182
el âlemîne : âlemler
-
38-Sâd 2
ellezîne : o kimseler, onlar
-
38-Sâd 3
ehleknâ : helâk ettik
-
38-Sâd 4
ve kâle : ve dedi
-
38-Sâd 5
ceale : kıldı, yaptı
-
38-Sâd 5
le : elbette, gerçekten
-
38-Sâd 6
ventaleka (ve intaleka) : ve ayrıldı
-
38-Sâd 6
el meleu : ileri gelenler
-
38-Sâd 6
le : elbette, gerçekten, mutlaka
-
38-Sâd 7
el milleti : millet, toplum, dîn
-
38-Sâd 8
e unzile : indirildi mi
-
38-Sâd 8
aleyhi : ona
-
38-Sâd 8
lemmâ yezûkû : henüz tatmadılar
-
38-Sâd 10
lehum : onlara, onlar için, onların
-
38-Sâd 12
kable-hum : onlardan önce
-
38-Sâd 14
er rusule : resûller
-
38-Sâd 15
lehâ : onun
-
38-Sâd 16
lenâ : bize
-
38-Sâd 16
kable : önce
-
38-Sâd 18
el cibâle : dağlar
-
38-Sâd 19
lehû : ona
-
38-Sâd 20
ve fasle el hıtâbi : ve faslı hitap (hak ile bâtılı ayırıp adaletle hükmetme yeteneği)
-
38-Sâd 23
lehu : onun
-
38-Sâd 23
kâle : dedi
-
38-Sâd 24
el huletâi : ortaklar
-
38-Sâd 24
le : gerçekten, muhakkak ki
-
38-Sâd 24
illellezîne (illâ ellezîne) : o kimseler hariç
-
38-Sâd 25
gafernâ lehu : ona mağfiret ettik
-
38-Sâd 25
lehu : onun vardır
-
38-Sâd 25
le : elbette, mutlaka
-
38-Sâd 26
yudılle-ke : seni dalâlete düşürür, saptırır
-
38-Sâd 26
ellezîne : o kimseler, onlar
-
38-Sâd 26
lehum : onlar için ..... vardır
-
38-Sâd 27
bâtılen : bâtıl, boş
-
38-Sâd 27
ellezîne : kimseler, onlar
-
38-Sâd 27
li ellezîne : kimselere, onlara
-
38-Sâd 28
ellezîne : kimseler, onlar
-
38-Sâd 29
ileyke : sana
-
38-Sâd 30
suleymâne : Süleyman
-
38-Sâd 31
aleyhi : ona
-
38-Sâd 32
kâle : dedi
-
38-Sâd 33
aleyye : bana
-
38-Sâd 34
ve lekad : ve andolsun
-
38-Sâd 34
suleymâne : Süleyman
-
38-Sâd 35
kâle : dedi
-
38-Sâd 36
lehu : ona
-
38-Sâd 37
kulle : her, hepsi
-
38-Sâd 40
lehu : onun için, onun
-
38-Sâd 40
le : mutlaka, elbette
-
38-Sâd 43
lehu : ona, onun için
-
38-Sâd 43
ehle-hu : onun ailesi
-
38-Sâd 43
ve misle-hum : ve onların misli kadar
-
38-Sâd 47
le : elbette, gerçekten
-
38-Sâd 48
ismâîle : İsmail
-
38-Sâd 49
le : elbette, mutlaka
-
38-Sâd 50
lehum : onlar için
-
38-Sâd 54
le : gerçekten
-
38-Sâd 54
mâ lehu : onun yoktur
-
38-Sâd 55
le : elbette
-
38-Sâd 56
yaslevne-hâ : oraya atılırlar, yaslanırlar
-
38-Sâd 60
lenâ : bize
-
38-Sâd 61
lenâ : bize
-
38-Sâd 62
mâ lenâ : bize ne oluyor, biz niçin
-
38-Sâd 62
ricâlen : adamlar
-
38-Sâd 64
le : elbette, kesinlikle
-
38-Sâd 69
bi el meleil a'lâ : meleil A'lâ ile (Allah'a en yakın melekler topluluğu)
-
38-Sâd 70
ileyye : bana
-
38-Sâd 71
kâle : dedi
-
38-Sâd 72
lehu : ona, onun için
-
38-Sâd 75
kâle : dedi
-
38-Sâd 76
kâle : dedi
-
38-Sâd 77
kâle : dedi
-
38-Sâd 78
aley-ke : senin üzerine
-
38-Sâd 79
kâle : dedi
-
38-Sâd 80
kâle : dedi
-
38-Sâd 82
kâle : dedi
-
38-Sâd 82
le : mutlaka
-
38-Sâd 84
kâle : dedi
-
38-Sâd 85
le : mutlaka
-
38-Sâd 85
emleenne : dolduracağım
-
38-Sâd 86
aleyhi : ona, buna karşı
-
38-Sâd 87
li el âlemîne : âlemler için, âlemlere
-
38-Sâd 88
ve le : ve mutlaka
-
38-Sâd 88
talemunne : bileceksiniz, öğreneceksiniz
-
39-Zümer 2
ileyke : sana
-
39-Zümer 2
lehu : ona
-
39-Zümer 3
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
39-Zümer 4
lev : eğer, şâyet
-
39-Zümer 4
veleden : bir çocuk
-
39-Zümer 4
lâstafâ (le ıstafâ) : elbette, mutlaka seçerdi
-
39-Zümer 5
el leyle : gece
-
39-Zümer 5
el leyli : gece
-
39-Zümer 6
ceale : kıldı, yaptı, yarattı
-
39-Zümer 6
ve enzele : ve indirdi
-
39-Zümer 6
lekum : sizin için
-
39-Zümer 6
lehu : ona ait, onun
-
39-Zümer 7
lekum : sizin için
-
39-Zümer 8
ileyhi : ona
-
39-Zümer 8
havvele-hu : ona verdi, lütfetti
-
39-Zümer 8
ileyhi : ona
-
39-Zümer 8
ve ceale : ve kıldı, yaptı, yarattı
-
39-Zümer 8
li yudılle : saptırmak için, dalâlete düşürmek için
-
39-Zümer 8
kalîlen : az, biraz
-
39-Zümer 9
el leyli : gece
-
39-Zümer 9
ellezîne : kimseler, onlar
-
39-Zümer 9
ya'lemûne : biliyorlar, bilirler
-
39-Zümer 9
ve ellezîne : ve kimseler
-
39-Zümer 9
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar, bilmezler
-
39-Zümer 10
ellezîne : kimseler, onlar
-
39-Zümer 10
li ellezîne : kimseler için, onlar için
-
39-Zümer 11
lehu : ona, onun için
-
39-Zümer 12
evvele : evvel, ilk
-
39-Zümer 14
lehu : ona, onun için
-
39-Zümer 15
ellezîne : o kimseler, onlar
-
39-Zümer 16
lehum : onlar için, onların vardır
-
39-Zümer 16
zulelun : gölgelikler
-
39-Zümer 16
zulelun : gölgelikler
-
39-Zümer 17
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
39-Zümer 17
lehum : onlar için, onlara vardır
-
39-Zümer 18
ellezîne : o kimseler, onlar
-
39-Zümer 18
el kavle : söz
-
39-Zümer 18
ellezîne : o kimseler, onlar
-
39-Zümer 19
aleyhi : ona, onun üzerine
-
39-Zümer 20
ellezîne : o kimseler, onlar
-
39-Zümer 20
lehum : onlar için, onlara vardır
-
39-Zümer 21
lem tere : sen görmedin
-
39-Zümer 21
enzele : indirdi
-
39-Zümer 21
seleke-hu : onu sokar, içine akıtır
-
39-Zümer 21
le : elbette, mutlaka
-
39-Zümer 23
nezzele : indirdi
-
39-Zümer 23
ellezîne : onlar
-
39-Zümer 23
lehu : ona, onun için
-
39-Zümer 24
ve kîle : ve denir
-
39-Zümer 25
ellezîne : onlar
-
39-Zümer 26
ve le : ve gerçekten, elbette
-
39-Zümer 26
lev : eğer, şâyet
-
39-Zümer 26
ya'lemûne : biliyorlar
-
39-Zümer 27
ve lekad : ve andolsun
-
39-Zümer 27
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
39-Zümer 28
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
39-Zümer 29
meselen : misal, örnek
-
39-Zümer 29
raculen : adam, kişi
-
39-Zümer 29
ve raculen : ve bir adam
-
39-Zümer 29
selemen : teslim olan, bağlı olan
-
39-Zümer 29
meselen : misal, örnek
-
39-Zümer 29
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
39-Zümer 32
azlemu : daha zalim
-
39-Zümer 32
e leyse : değil mi
-
39-Zümer 33
ve ellezî : ve o
-
39-Zümer 34
lehum : onlar için
-
39-Zümer 35
ellezî : ki o
-
39-Zümer 35
ellezî : ki o
-
39-Zümer 36
e leyse : değil mi
-
39-Zümer 36
bi ellezîne : onlar ile
-
39-Zümer 36
mâ lehu : onun için yoktur
-
39-Zümer 37
lehu : onun için
-
39-Zümer 37
e leyse : değil mi
-
39-Zümer 38
ve le : ve mutlaka, gerçekten
-
39-Zümer 38
le : elbette, şühpesiz
-
39-Zümer 38
aleyhi : ona
-
39-Zümer 39
ta'lemûne : bileceksiniz
-
39-Zümer 40
aleyhi : ona, onun üstüne
-
39-Zümer 41
aleyke : sana
-
39-Zümer 41
dalle : dalâlete düştü, dalâlette kaldı
-
39-Zümer 41
aleyhâ : kendi aleyhine
-
39-Zümer 41
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
39-Zümer 42
ve elletî : ve o ki
-
39-Zümer 42
lem temut : ölmedi
-
39-Zümer 42
elletî : ki o
-
39-Zümer 42
aleyhe : onun üzerine
-
39-Zümer 42
le : mutlaka, elbette
-
39-Zümer 43
ve lev : ve eğer, olsa
-
39-Zümer 44
lehu : onun
-
39-Zümer 44
ileyhi : ona
-
39-Zümer 45
ellezîne : o kimseler, onlar
-
39-Zümer 45
ellezîne : o kimseler, onlar
-
39-Zümer 47
ve lev enne : ve eğer olsaydı
-
39-Zümer 47
ellezîne : onlar
-
39-Zümer 47
zalemû : zulmettiler
-
39-Zümer 47
ve misle-hu : ve onun misli kadar, onlar kadar
-
39-Zümer 47
leftedev (le iftedev) : mutlaka fidye verirlerdi
-
39-Zümer 47
lehum : onlara
-
39-Zümer 47
lem yekûnû yahtesibûne : hesap etmiyorlar, hesap etmediler hesaba katmıyorlar, hesaba katmadılar
-
39-Zümer 48
lehum : onlara
-
39-Zümer 49
kâle : dedi
-
39-Zümer 49
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
39-Zümer 50
kâle-hâ : onu dedi
-
39-Zümer 50
ellezîne : onlar
-
39-Zümer 51
ve ellezîne : ve onlar
-
39-Zümer 51
zalemû : zulmettiler
-
39-Zümer 52
ve lem ya'lemû : ve bilmiyorlar, bilmediler
-
39-Zümer 52
le : elbette, mutlaka
-
39-Zümer 53
ellezîne : onlar
-
39-Zümer 54
lehu : ona
-
39-Zümer 55
unzile : indirildi
-
39-Zümer 55
ileykum : size
-
39-Zümer 56
en tekûle : demesi
-
39-Zümer 56
le : gerçekten, mutlaka
-
39-Zümer 57
tekûle : der, söyler
-
39-Zümer 57
lev : şâyet
-
39-Zümer 57
le kuntu : mutlaka ben olurdum
-
39-Zümer 58
tekûle : der, söyler
-
39-Zümer 58
lev enne : keşke olsa
-
39-Zümer 60
ellezîne : onlar
-
39-Zümer 60
leyse : değil
-
39-Zümer 61
ellezîne : onlar
-
39-Zümer 63
lehu : onun
-
39-Zümer 63
ve ellezîne : ve onlar
-
39-Zümer 65
ve lekad : ve andolsun
-
39-Zümer 65
ileyke : sana
-
39-Zümer 65
ve ilâ ellezîne : ve onlara
-
39-Zümer 65
le : gerçekten
-
39-Zümer 65
le : mutlaka
-
39-Zümer 65
ve le : ve mutlaka
-
39-Zümer 69
lâ yuzlemûne : zulmedilmez
-
39-Zümer 70
amilet : yaptı
-
39-Zümer 70
a'lemu : çok iyi bilir, en iyi bilir
-
39-Zümer 71
ellezîne : onlar
-
39-Zümer 71
ve kâle : ve dedi
-
39-Zümer 71
lehum : onlara
-
39-Zümer 71
lem ye'ti-kum : gelmedi
-
39-Zümer 71
aleykum : size
-
39-Zümer 72
kîle : denildi
-
39-Zümer 73
ellezîne : onlar
-
39-Zümer 73
ve kâle : ve dedi
-
39-Zümer 73
lehum : onlara
-
39-Zümer 73
aleykum : sizin üzerinize, size
-
39-Zümer 74
ellezî : o ki
-
39-Zümer 75
ve kîle : ve denildi
-
39-Zümer 75
rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbi
-
4-Nisâ 1
ellezî : o ki
-
4-Nisâ 1
ricâlen : erkekler
-
4-Nisâ 1
ellezî : o ki
-
4-Nisâ 1
aleykum : sizin üzerinize
-
4-Nisâ 2
emvâle-hum : onların mallarını
-
4-Nisâ 2
emvâle-hum : onların mallarını
-
4-Nisâ 3
lekum : sizin
-
4-Nisâ 3
mâ meleket : sahip olduğu şey
-
4-Nisâ 4
nıhleten : gönülden koparak, seve seve vermek
-
4-Nisâ 4
lekum : sizin için, size
-
4-Nisâ 5
emvâle-kum(u) : sizin mallarınızı
-
4-Nisâ 5
elletî : o ki
-
4-Nisâ 5
ceale : kıldı, yaptı
-
4-Nisâ 5
lekum : sizin için, size, sizi
-
4-Nisâ 5
lehum : onlar için, onlara
-
4-Nisâ 5
kavlen : söz
-
4-Nisâ 6
emvâle-hum : onların mallarını
-
4-Nisâ 6
ileyhim emvâle-hum : onlara mallarını
-
4-Nisâ 6
aleyhim : onlar
-
4-Nisâ 7
kalle : az
-
4-Nisâ 8
lehum : onlara
-
4-Nisâ 8
kavlen : söz
-
4-Nisâ 9
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 9
lev terakû : eğer bırakmış olsalardı
-
4-Nisâ 9
aleyhim : onlara, onların üzerine, onlar için
-
4-Nisâ 9
kavlen : söz
-
4-Nisâ 10
ellezîne : onlar
-
4-Nisâ 10
emvâle : mallar
-
4-Nisâ 10
ve se yaslevne : ve yakında yaslanacaklar, atılacaklar
-
4-Nisâ 11
fe lehunne : o zaman onlarındır (kadınlarındır)
-
4-Nisâ 11
fe lehâ : o zaman onundur (kadınındır)
-
4-Nisâ 11
lehu : onun
-
4-Nisâ 11
veledun : çocuk, oğul
-
4-Nisâ 11
lem yekun : olmamış, olmaz (yoksa)
-
4-Nisâ 11
lehu : onun
-
4-Nisâ 11
veledun : çocuk, oğul
-
4-Nisâ 11
lehu : onun
-
4-Nisâ 11
lekum : iszin için, size
-
4-Nisâ 12
ve lekum : ve sizin
-
4-Nisâ 12
lem yekun : olmadı (yok)
-
4-Nisâ 12
lehunne : onların (kadınların)
-
4-Nisâ 12
veledun : veled, çocuk
-
4-Nisâ 12
lehunne : onların (kadınların)
-
4-Nisâ 12
veledun : veled, çocuk
-
4-Nisâ 12
fe lekum : o zaman sizindir
-
4-Nisâ 12
ve lehunne : ve onların (kadınların)
-
4-Nisâ 12
lem yekun : olmadı (yok)
-
4-Nisâ 12
lekum : sizin
-
4-Nisâ 12
veledun : veled, çocuk
-
4-Nisâ 12
lekum : sizin
-
4-Nisâ 12
veledun : veled, çocuk
-
4-Nisâ 12
fe lehunne : o zaman, o taktirde onlarındır (kadınlarındır)
-
4-Nisâ 12
kelâleten : kişinin evlâdı veya anne ve babası olmaması (kardeşi, dayısı veya amcası gibi ikinci derece yakınların olması)
-
4-Nisâ 12
ve lehu : ve onun
-
4-Nisâ 13
ve resûle-hu : ve O'nun Resûlü, elçisi
-
4-Nisâ 14
ve resûle-hu : ve O'nun Resûlü, elçisi
-
4-Nisâ 14
ve lehu : ve onun için (vardır)
-
4-Nisâ 15
aleyhinne : onların üzerine, onlara
-
4-Nisâ 15
lehunne : onlara (kadınlara)
-
4-Nisâ 15
sebîlen : yol
-
4-Nisâ 16
vellezâni (ve ellezâni) : ve o ikisi
-
4-Nisâ 16
ve aslehâ : ve ıslâh oldular
-
4-Nisâ 17
li ellezîne : onlar için
-
4-Nisâ 17
bi cehâletin : cahillik ile
-
4-Nisâ 17
aleyhim : onlara
-
4-Nisâ 18
ve leyset(i) : ve değil
-
4-Nisâ 18
li ellezîne : onların
-
4-Nisâ 18
kâle : dedi
-
4-Nisâ 18
ve lâ ellezîne : ve onlara olmaz, onlar için değildir
-
4-Nisâ 18
lehum : onlar için, onlara
-
4-Nisâ 19
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 19
lekum : size
-
4-Nisâ 20
istibdâle : bedel yapmak, değiştirmek
-
4-Nisâ 22
selefe : geçti
-
4-Nisâ 22
sebîlen : yol
-
4-Nisâ 23
aleykum : sizin üzerinize, size
-
4-Nisâ 23
lem tekûnû dehaltum : gerdeğe girmediniz (birleşmediniz)
-
4-Nisâ 23
aleykum : size, sizin üzerinize
-
4-Nisâ 23
ellezîne : onlar
-
4-Nisâ 23
selefe : geçti
-
4-Nisâ 24
mâ meleket : sahip olduğunuz
-
4-Nisâ 24
aleykum : sizin üzerinize, size
-
4-Nisâ 24
ve uhille : ve helâl kılındı
-
4-Nisâ 24
lekum : sizin için, size
-
4-Nisâ 24
aleykum : sizin üzerinize
-
4-Nisâ 25
lem yestetı' : gücü yetmez
-
4-Nisâ 25
tavlen : güç, bolluk, zenginlik
-
4-Nisâ 25
min mâ meleket : sahip olunanlardan
-
4-Nisâ 25
a'lemu : en iyi bilen
-
4-Nisâ 25
fe aleyhinne : o taktirde onlara
-
4-Nisâ 25
lekum : sizin için
-
4-Nisâ 26
lekum : sizin için, size
-
4-Nisâ 26
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 26
ve yetûbe aleykum : ve sizin tövbenizi kabul eder
-
4-Nisâ 27
en yetûbe aleykum : sizin tövbenizi kabul etmek
-
4-Nisâ 27
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 27
meylen : meyil, yönelme
-
4-Nisâ 29
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 29
emvâle-kum : mallarınızı
-
4-Nisâ 31
mudhalen : dahil edilen yer, girilen yer, makam, giriş
-
4-Nisâ 33
ve ellezîne : ve onlar, o kimseler
-
4-Nisâ 34
aleyhinne : onlara, onların üzerine (aleyhine)
-
4-Nisâ 34
sebîlen : bir yol
-
4-Nisâ 36
mâ meleket : sahip olduklarınız
-
4-Nisâ 36
muhtâlen : böbürlenen, kibirli
-
4-Nisâ 37
ellezîne : onlar
-
4-Nisâ 38
ve ellezîne : ve onlar
-
4-Nisâ 38
emvâle-hum : onların malları, kendi malları, malları
-
4-Nisâ 38
lehu : onun, ona, kendisine
-
4-Nisâ 39
aleyhim : onlar, onlara
-
4-Nisâ 39
lev : keşke, olsa, ise
-
4-Nisâ 40
miskâle : ölçü, ağırlık, miktar, kadar
-
4-Nisâ 40
min ledun-hu : kendi katından
-
4-Nisâ 42
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 42
er resûle : resûl, elçi
-
4-Nisâ 42
lev : keşke, olsa
-
4-Nisâ 43
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 43
ta'lemû : siz biliyorsunuz
-
4-Nisâ 43
lem tecidû : bulamadınız
-
4-Nisâ 44
lem tere : görmedin
-
4-Nisâ 44
ilâ ellezîne : onları
-
4-Nisâ 44
ed dalâlete : dalâleti, sapıklığı
-
4-Nisâ 44
es sebîle : yol
-
4-Nisâ 45
a'lemu : en iyi bilir
-
4-Nisâ 46
min ellezîne : onlardan bir kısmı
-
4-Nisâ 46
leyyen : eğip bükerek
-
4-Nisâ 46
ve lev : ve eğer olsa
-
4-Nisâ 46
le kâne : elbette olurdu
-
4-Nisâ 46
lehum : onlar için, kendileri için
-
4-Nisâ 46
leane-hum(u) : onları lânetledi
-
4-Nisâ 46
kalîlen : pek azı
-
4-Nisâ 47
ellezîne : onlar, ...olanlar
-
4-Nisâ 47
leannâ : lânet ettik
-
4-Nisâ 47
mef'ûlen : yapılmış, yerine gelmiştir
-
4-Nisâ 49
e lem tera : görmedin mi?
-
4-Nisâ 49
ilâ ellezine : onları
-
4-Nisâ 49
ve lâ yuzlemûne : ve zulmedilmez, zulüm olunmazlar
-
4-Nisâ 49
fetîlen : hurma çekirdeğinin ince lifi, kıl kadar, zerre kadar
-
4-Nisâ 51
e lem tera : görmedin mi?
-
4-Nisâ 51
ilâ ellezine : onları, ... olan kimseleri, ... olanları
-
4-Nisâ 51
li ellezine : onlara, ... olan kimselere
-
4-Nisâ 51
min ellezine : onlardan
-
4-Nisâ 51
sebîlen : yol
-
4-Nisâ 52
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 52
leane-hum(u) : onlara lânet etti
-
4-Nisâ 52
len : asla olmaz
-
4-Nisâ 53
lehum : onların var
-
4-Nisâ 54
âle : aile, soy
-
4-Nisâ 56
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 56
kullemâ : her defasında
-
4-Nisâ 57
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 57
lehum : onlar için vardır
-
4-Nisâ 57
zıllen : gölge
-
4-Nisâ 57
zalîlen : devamlı ve güzel gölgeli
-
4-Nisâ 59
ellezîne : olanlar
-
4-Nisâ 59
er resûle : resûl, elçi
-
4-Nisâ 59
te'vîlen : te'vil, yorum bakımından
-
4-Nisâ 60
lem tera : sen görmedin
-
4-Nisâ 60
ilâ ellezîne : onları
-
4-Nisâ 60
unzile : indirildi
-
4-Nisâ 60
ileyke : sana
-
4-Nisâ 60
unzile : indirildi
-
4-Nisâ 60
en yudılle-hum : onları dalâlete düşürmek, saptırmak
-
4-Nisâ 60
dalâlen : dalâlet
-
4-Nisâ 61
kîle : denildi
-
4-Nisâ 61
lehum : onlara
-
4-Nisâ 61
teâlev : haydi gelin
-
4-Nisâ 61
enzele : indirdi
-
4-Nisâ 63
ellezîne : o kimseler, onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 63
ya'lemu : biliyor, bilir
-
4-Nisâ 63
lehum : onlara
-
4-Nisâ 63
kavlen : söz
-
4-Nisâ 64
ve lev : ve eğer, olsa
-
4-Nisâ 64
zalemû : zulmettiler
-
4-Nisâ 64
lehum : onlar için
-
4-Nisâ 64
le vecedû : mutlaka buldular
-
4-Nisâ 66
ve lev : ve eğer, ... olsa
-
4-Nisâ 66
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
4-Nisâ 66
ve lev : ve eğer, ... olsa
-
4-Nisâ 66
le : mutlaka, elbette
-
4-Nisâ 66
lehum : onlar için, kendileri için
-
4-Nisâ 67
le âteynâ-hum : elbette, mutlaka onlara verdik
-
4-Nisâ 67
min ledun-nâ : katımızdan
-
4-Nisâ 68
ve le : ve elbette, mutlaka
-
4-Nisâ 69
ve er resûle : ve resûl, elçi
-
4-Nisâ 69
ellezîne : o kimseler, onlar
-
4-Nisâ 69
aleyhim : onlara, kendilerine
-
4-Nisâ 71
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 72
le men : mutlaka o kimse
-
4-Nisâ 72
le yubattienne : mutlaka yavaş davranır
-
4-Nisâ 72
kâle : dedi, söyledi
-
4-Nisâ 72
aleyye : bana
-
4-Nisâ 72
lem ekun : ben olmadım
-
4-Nisâ 73
ve le in : ve eğer gerçekten ... olsa
-
4-Nisâ 73
le yekûlenne : mutlaka der
-
4-Nisâ 73
en lem tekun : olmadı, olmamış
-
4-Nisâ 73
yâ leyte-nî : keşke ben
-
4-Nisâ 74
ellezîne : onlar
-
4-Nisâ 75
lekum : siz, size
-
4-Nisâ 75
ellezîne : onlar
-
4-Nisâ 75
lenâ : bizim için, bize
-
4-Nisâ 75
min ledun-ke : senin katından
-
4-Nisâ 75
lenâ : bizim için, bize
-
4-Nisâ 75
ledun-ke : senin katından
-
4-Nisâ 76
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 76
ve ellezîne : ve onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 77
lem tera : görmedin
-
4-Nisâ 77
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 77
kîle : denildi
-
4-Nisâ 77
lehum : onlara, kendilerine
-
4-Nisâ 77
fe lemmâ : halbuki, ... olduğu zaman
-
4-Nisâ 77
aleyhim : onlara üzerine
-
4-Nisâ 77
aleynâ : üzerimize
-
4-Nisâ 77
el kıtâle : savaş
-
4-Nisâ 77
lev lâ : olmaz mı, olmaz mıydı,
-
4-Nisâ 77
ve lâ tuzlemûne : ve zulmedilmezsiniz, size haksızlık yapılmaz
-
4-Nisâ 77
fetîlen : hurma çekirdeğinin ince lifi kadar, kıl kadar, zerre kadar
-
4-Nisâ 78
ve lev : ve eğer ... olsa
-
4-Nisâ 79
resûlen : resûl, elçi
-
4-Nisâ 80
er resûle : resûl, elçi
-
4-Nisâ 80
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
4-Nisâ 81
ellezî : o, ...olan
-
4-Nisâ 81
vekîlen : vekil olarak
-
4-Nisâ 82
ve lev : ve eğer, olsa
-
4-Nisâ 82
le vecedû : mutlaka buldular (bulurlardı)
-
4-Nisâ 83
ve lev : ve eğer, olsa
-
4-Nisâ 83
le alime-hu : mutlaka onu bilirlerdi
-
4-Nisâ 83
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 83
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
4-Nisâ 83
aleykum : sizin üzerinize
-
4-Nisâ 83
le : elbette, mutlaka
-
4-Nisâ 83
kalîlen : biraz, pek az
-
4-Nisâ 84
lâ tukellefu : ssen mükellef, sorumlu tutulmazsın
-
4-Nisâ 84
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 84
tenkîlen : intikam, korkunç ceza
-
4-Nisâ 85
lehu : onun
-
4-Nisâ 85
lehu : onun
-
4-Nisâ 87
le yecmeanne-kum : sizi mutlaka toplayacak
-
4-Nisâ 88
lekum : size
-
4-Nisâ 88
edalle : dalâlette bıraktı, saptırdı
-
4-Nisâ 88
len tecide : asla bulamazsın
-
4-Nisâ 88
lehu : ona, onun için
-
4-Nisâ 88
sebîlen : yol
-
4-Nisâ 89
lev : keşke, olsa, ise
-
4-Nisâ 89
tevellev : dönerler, yüz çevirirler
-
4-Nisâ 90
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 90
ve lev : ve eğer, şayet
-
4-Nisâ 90
le selleta-hum : elbette onları musallat etti
-
4-Nisâ 90
aleykum : sizin üzerinize
-
4-Nisâ 90
fe le : o zaman mutlaka
-
4-Nisâ 90
lem yukâtilû-kum : sizinle savaşmadılar
-
4-Nisâ 90
ileykum : size
-
4-Nisâ 90
es seleme : teslim, sulh, barış
-
4-Nisâ 90
mâ ceale : olmadı
-
4-Nisâ 90
lekum : sizin için, size
-
4-Nisâ 90
aleyhim : onların üzerine
-
4-Nisâ 90
sebîlen : yol
-
4-Nisâ 91
kullemâ : her zaman, her defa
-
4-Nisâ 91
in lem : eğer ... olmazsa
-
4-Nisâ 91
ileykum : size
-
4-Nisâ 91
es seleme : teslim, sulh, barış
-
4-Nisâ 91
lekum : size, sizin için
-
4-Nisâ 91
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
4-Nisâ 92
en yaktule : öldürmesi
-
4-Nisâ 92
katele : öldürdü
-
4-Nisâ 92
musellemetun : teslim edilmiş olan, teslim edilen
-
4-Nisâ 92
lekum : size
-
4-Nisâ 92
musellemetun : teslim edilmiş olan, teslim edilen
-
4-Nisâ 92
lem yecid : bulamadı
-
4-Nisâ 93
aleyhi : ona
-
4-Nisâ 93
ve leane-hu : ve ona lanet etti
-
4-Nisâ 93
lehu : ona, onun için
-
4-Nisâ 94
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 94
ileykum : size
-
4-Nisâ 94
leste : sen değilsin
-
4-Nisâ 94
aleykum : sizin üzerinize
-
4-Nisâ 95
faddale : üstün, faziletli kıldı
-
4-Nisâ 95
ve kullen : ve hepsi
-
4-Nisâ 95
ve faddale : ve üstün, faziletli kıldı
-
4-Nisâ 97
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
4-Nisâ 97
lem tekun : olmadı, değil
-
4-Nisâ 98
hîleten : çare
-
4-Nisâ 98
sebîlen : yol
-
4-Nisâ 101
leyse : yoktur, değildir
-
4-Nisâ 101
aleykum : sizin üzerinize, size
-
4-Nisâ 101
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 101
lekum : sizin için, size
-
4-Nisâ 102
lehum : onlara
-
4-Nisâ 102
lem yusallû : namaz kılmadılar
-
4-Nisâ 102
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 102
lev : keşke, eğer, olsa
-
4-Nisâ 102
aleykum : sizin üzerinize, size
-
4-Nisâ 102
meyleten : hücum, hamle
-
4-Nisâ 102
aleykum : sizin üzerinize, size
-
4-Nisâ 104
te'lemûne : acı çekersiniz, acı duyarsınız
-
4-Nisâ 104
ye'lemûne : acı çekiyorlar
-
4-Nisâ 104
te'lemûne : siz acı çekiyorsunuz
-
4-Nisâ 105
ileyke : sana
-
4-Nisâ 107
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 109
aleyhim : onlara
-
4-Nisâ 109
vekîlen : vekil
-
4-Nisâ 112
ihtemele : yüklenir
-
4-Nisâ 113
ve lev lâ : ve ... olmasaydı
-
4-Nisâ 113
aleyke : senin üzerine
-
4-Nisâ 113
le : elbette, mutlaka
-
4-Nisâ 113
ve enzele : ve indirdi
-
4-Nisâ 113
aleyke : sana
-
4-Nisâ 113
ve alleme-ke : ve sana öğretti
-
4-Nisâ 113
lem tekun : sen ... olmadın
-
4-Nisâ 113
ta'lemu : sen biliyorsun
-
4-Nisâ 113
aleyke : sana, senin üzerine
-
4-Nisâ 115
er resûle : resûl, elçi
-
4-Nisâ 115
lehu : ona, kendisine
-
4-Nisâ 116
dalle : dalâlette oldu, saptı
-
4-Nisâ 116
dalâlen : dalâlet, sapıklık
-
4-Nisâ 118
leane-hu : ona lânet etti
-
4-Nisâ 118
ve kâle : ve dedi
-
4-Nisâ 118
le ettehizenne : mutlaka edineceğim
-
4-Nisâ 119
ve le udillenne-hum : ve mutlakla onları dalâlette bırakacağım
-
4-Nisâ 119
ve le umenniyenne-hum : ve mutlaka onları emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim
-
4-Nisâ 119
ve le âmuranne-hum : ve mutlaka onlara emredeceğim
-
4-Nisâ 119
le yubettikunne : mutlaka kesecekler, yaracaklar
-
4-Nisâ 119
ve le âmuranne-hum : ve mutlaka onlara emredeceğim
-
4-Nisâ 119
le yugayyirunne : mutlaka değiştirecekler
-
4-Nisâ 122
ve ellezîne : ve onlar, ...olanlar
-
4-Nisâ 122
kîlen : söylenen söz, söz
-
4-Nisâ 123
leyse : değil, olmaz
-
4-Nisâ 123
lehu : onun için, kendisi için
-
4-Nisâ 124
lâ yuzlemûne : zulmedilmez, haksızlık yapılmaz
-
4-Nisâ 125
esleme : teslim etti
-
4-Nisâ 125
millete : topluluk, dîn
-
4-Nisâ 125
halîlen : dost
-
4-Nisâ 127
aleykum : size
-
4-Nisâ 127
elletî : ki onlar
-
4-Nisâ 127
lehunne : onlar, onlara, onlar için
-
4-Nisâ 128
aleyhimâ : ikisinin üzerine, ikisine
-
4-Nisâ 129
len testatîû : asla güç yetiremezsiniz
-
4-Nisâ 129
ve lev : ve eğer olsa bile
-
4-Nisâ 129
kulle : bütünüyle,hepsi, tamamen
-
4-Nisâ 130
kullen : hepsini
-
4-Nisâ 131
ve lekad : ve and olsun
-
4-Nisâ 131
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 132
vekîlen : vekil olarak
-
4-Nisâ 135
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 135
ve lev : ve eğer, olsa bile
-
4-Nisâ 136
ellezîne : onlar, ...olanlar
-
4-Nisâ 136
ellezî : ki o
-
4-Nisâ 136
nezzele : indirdi
-
4-Nisâ 136
ellezî : ki o
-
4-Nisâ 136
enzele : indirdi
-
4-Nisâ 136
dalle : saptı
-
4-Nisâ 136
dalâlen : dalâlet
-
4-Nisâ 137
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 137
lem yekun : olmadı, değil
-
4-Nisâ 137
lehum : onlar, onları
-
4-Nisâ 137
sebîlen : yol
-
4-Nisâ 138
lehum : onlar için
-
4-Nisâ 139
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 140
nezzele : indirdi
-
4-Nisâ 140
aleykum : size
-
4-Nisâ 141
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 141
lekum : size, sizin için
-
4-Nisâ 141
lem nekun : biz olmadık
-
4-Nisâ 141
lem nestahviz : biz kaplamadık, siper olmadık
-
4-Nisâ 141
aleykum : size, sizin üzerinize
-
4-Nisâ 141
len yec'ale : asla yapmaz
-
4-Nisâ 141
sebîlen : bir yol
-
4-Nisâ 142
kalîlen : az, pek az
-
4-Nisâ 143
len tecide : asla bulamazsın
-
4-Nisâ 143
lehu : onun için
-
4-Nisâ 143
sebîlen : bir yol
-
4-Nisâ 144
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 144
aleykum : size, sizin üzerinize, aleyhinize
-
4-Nisâ 145
len tecide : bulamazsın
-
4-Nisâ 145
lehum : onlara, onlar için
-
4-Nisâ 146
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 146
ve aslehû : ve nefsini ıslâh ettiler, nefs tezkiyesi yaptılar
-
4-Nisâ 146
ve ahlesû : ve halis kıldılar
-
4-Nisâ 150
ellezîne : onlar, ... olanlar
-
4-Nisâ 150
sebîlen : bir yol
-
4-Nisâ 152
ve ellezîne : ve onlar
-
4-Nisâ 152
lem yuferrikû : ayırmazlar, ayırım yapmazlar
-
4-Nisâ 153
en tunezzile : indirmeni
-
4-Nisâ 153
aleyhim : onlara
-
4-Nisâ 153
el ıcle : buzağı
-
4-Nisâ 154
lehum : onlara
-
4-Nisâ 154
lehum : onlara
-
4-Nisâ 155
aleyhâ : onun üzerini
-
4-Nisâ 155
kalîlen : az, pek az
-
4-Nisâ 157
resûle : resûl
-
4-Nisâ 157
mâ salebû-hu : onu asmadılar
-
4-Nisâ 157
lehum : onlara
-
4-Nisâ 157
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 157
ıhtelefû : ihtilafa, anlaşmazlığa, ayrılığa düştüler
-
4-Nisâ 157
le fî şekkin : mutlaka şüphe içindeler
-
4-Nisâ 157
lehum : onların
-
4-Nisâ 158
ileyhi : ona, kendisine
-
4-Nisâ 159
le yu'minenne : mutlaka îmân edecekler
-
4-Nisâ 159
kable : önce
-
4-Nisâ 159
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
4-Nisâ 160
min ellezîne : onlardan
-
4-Nisâ 160
aleyhim : onlara
-
4-Nisâ 160
uhıllet : helâl kılınmış olan
-
4-Nisâ 160
lehum : onlara, kendilerine
-
4-Nisâ 161
emvâle : mallar
-
4-Nisâ 162
unzile : indirilen
-
4-Nisâ 162
ileyke : sana
-
4-Nisâ 162
unzile : indirildi
-
4-Nisâ 163
ileyke : sana
-
4-Nisâ 163
ve ismâîle : ve Hz. İsmail
-
4-Nisâ 163
ve suleymâne : ve Hz. Süleyman
-
4-Nisâ 164
ve rusulen : ve resûller
-
4-Nisâ 164
aleyke : sana
-
4-Nisâ 164
ve rusulen : ve resûller
-
4-Nisâ 164
lem naksus-hum : onları kıssa etmedik, anlatmadık
-
4-Nisâ 164
aleyke : sana
-
4-Nisâ 164
ve kelleme : ve konuştu
-
4-Nisâ 165
rusulen : resûller, elçiler
-
4-Nisâ 166
enzele : indirdi
-
4-Nisâ 166
ileyke : sana
-
4-Nisâ 166
enzele-hu : onu indirdi
-
4-Nisâ 167
ellezîne : onlar, ...olanlar
-
4-Nisâ 167
dalâlen : dalâlet
-
4-Nisâ 168
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 168
ve zalemû : ve zulmettiler, haksızlık ettiler
-
4-Nisâ 168
lem yekun : olmaz, değil
-
4-Nisâ 168
lehum : onları
-
4-Nisâ 170
lekum : sizin için
-
4-Nisâ 171
ehle : ehil, sahip
-
4-Nisâ 171
lekum : sizin için
-
4-Nisâ 171
lehu : onun
-
4-Nisâ 171
veledun : çocuk
-
4-Nisâ 171
lehu : onun
-
4-Nisâ 171
vekîlen : vekil olarak
-
4-Nisâ 172
len yestenkife : asla çekinmez
-
4-Nisâ 172
ileyhi : ona, kendisine, kendi huzurunda
-
4-Nisâ 173
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 173
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 173
lehum : onlar için, kendileri için
-
4-Nisâ 174
ileykum : size
-
4-Nisâ 175
ellezîne : onlar, olanlar
-
4-Nisâ 175
ileyhi : ona, kendisine
-
4-Nisâ 176
fî el kelâleti : anne ve babası ve çocuğu olmayan kimse hakkında (dayı, amca, kardeş gibi ikinci derecede akrabaları olan kimse hakkında)
-
4-Nisâ 176
heleke : helak oldu, öldü
-
4-Nisâ 176
leyse : olmadı, yok
-
4-Nisâ 176
lehû : onun (erkeğin)
-
4-Nisâ 176
veledun : çocuk
-
4-Nisâ 176
ve lehû : ve onun (erkeğin) var
-
4-Nisâ 176
fe lehâ : o taktirde onundur (kadının)
-
4-Nisâ 176
lem yekun : olmamış, yok
-
4-Nisâ 176
lehâ : onun (kadının)
-
4-Nisâ 176
veledun : çocuk
-
4-Nisâ 176
lehumâ : o ikisinindir (iki kadının)
-
4-Nisâ 176
ricâlen : erkek
-
4-Nisâ 176
lekum : size
-
40-Mü'min 3
ileyhi : ona
-
40-Mü'min 4
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 5
kable-hum : onlardan önce
-
40-Mü'min 6
alâ ellezîne : onların üzerine, onlara
-
40-Mü'min 7
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 7
ve men havle-hu : ve onun etrafındaki kişi
-
40-Mü'min 7
li ellezîne : onlar için
-
40-Mü'min 7
kulle şey'in : herşey
-
40-Mü'min 7
li ellezîne : onlar için, onları
-
40-Mü'min 7
sebîle-ke : senin yolun (Sıratı Mustakîm, sana ulaştıran yol)
-
40-Mü'min 8
elletî : ki o
-
40-Mü'min 10
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 10
le : muhakkak, mutlaka
-
40-Mü'min 13
ellezî : ki o
-
40-Mü'min 13
lekum : sizin için
-
40-Mü'min 14
lehu : ona
-
40-Mü'min 14
ve lev : ve şâyet, eğer
-
40-Mü'min 18
ledâ : yanında
-
40-Mü'min 19
ya'lemu : bilir
-
40-Mü'min 20
ve ellezîne : ve onlar
-
40-Mü'min 21
ve lem yesîrû : ve dolaşmıyorlar, dolaşmadılar
-
40-Mü'min 21
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 21
ve mâ kâne lehum : ve onlar için olmadı
-
40-Mü'min 23
ve lekad : ve andolsun
-
40-Mü'min 25
lemmâ : olduğu zaman
-
40-Mü'min 25
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 26
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 26
en yubeddile : değiştirmesi
-
40-Mü'min 27
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 28
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 28
raculen : bir adam
-
40-Mü'min 28
en yekûle : demesi
-
40-Mü'min 28
aleyhi : ona, onun üzerine, kendi aleyhine
-
40-Mü'min 28
ellezî : ki o
-
40-Mü'min 29
lekum(u) : sizindir
-
40-Mü'min 29
kâle : dedi
-
40-Mü'min 29
sebîle er reşâdi : irşad yolu
-
40-Mü'min 30
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 30
ellezî : o kimse, o
-
40-Mü'min 30
aleykum : size, sizin üzerinize
-
40-Mü'min 30
misle : benzer, gibi
-
40-Mü'min 31
misle : benzer, gibi
-
40-Mü'min 31
ve ellezîne : ve onlar
-
40-Mü'min 32
aleykum : size, sizin üzerinize, sizin için
-
40-Mü'min 33
lekum : sizin için
-
40-Mü'min 33
mâ lehu : onun için yoktur, bulunmaz
-
40-Mü'min 34
ve lekad : ve andolsun
-
40-Mü'min 34
izâ heleke : helâk olduğu zaman, öldüğü zaman
-
40-Mü'min 34
len yeb'ase allâhu : Allah asla beas etmez, göndermez
-
40-Mü'min 34
resûlen : bir resûl
-
40-Mü'min 35
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 35
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 36
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 36
leallî : umulur ki böylece ben
-
40-Mü'min 37
le : elbette, mutlaka, gerçekten
-
40-Mü'min 38
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 38
ellezî âmene : âmenû olan, îmân eden kimse
-
40-Mü'min 38
sebîle er reşâdi : irşad yolu
-
40-Mü'min 40
amile : yaptı, işledi
-
40-Mü'min 40
misle-hâ : onun misli, onun kadar
-
40-Mü'min 40
men amile : kim yapar, kim işler
-
40-Mü'min 42
leyse : değil, yok
-
40-Mü'min 43
ileyhi : ona
-
40-Mü'min 43
leyse : değil, yok
-
40-Mü'min 43
lehu : onun
-
40-Mü'min 44
lekum : size
-
40-Mü'min 46
aleyhâ : ona, onun üzerine
-
40-Mü'min 46
âle firavne : firavunun ailesi
-
40-Mü'min 47
li ellezîne istekberû : kibirlenenlere
-
40-Mü'min 47
lekum : size
-
40-Mü'min 48
kâle : dedi
-
40-Mü'min 48
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 49
ve kâle : ve dedi
-
40-Mü'min 49
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 50
e ve lem teku : ve olmadı mı
-
40-Mü'min 51
le : mutlaka
-
40-Mü'min 51
rusule-nâ : (bizim) resûllerimiz
-
40-Mü'min 51
ellezîne âmenû : âmenû olanlar
-
40-Mü'min 52
ve lehumullâ'netu (lehum el lâ'netu) : ve lânet onlar içindir
-
40-Mü'min 52
ve lehum : ve onlara, onların
-
40-Mü'min 53
lekad : andolsun
-
40-Mü'min 53
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
40-Mü'min 56
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 57
le : mutlaka, muhakkak ki
-
40-Mü'min 57
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
40-Mü'min 58
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olanlar
-
40-Mü'min 58
kalîlen mâ : ne kadar az
-
40-Mü'min 59
le : mutlaka
-
40-Mü'min 60
kâle : dedi
-
40-Mü'min 60
lekum : size, sizin için
-
40-Mü'min 60
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 61
ellezî : ki o
-
40-Mü'min 61
ceale : kıldı, yaptı, yarattı
-
40-Mü'min 61
lekum(u) : sizin için
-
40-Mü'min 61
el leyle : gece
-
40-Mü'min 61
le : mutlaka, elbette
-
40-Mü'min 63
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 64
ellezî : ki o
-
40-Mü'min 64
ceale : kıldı, yaptı, yarattı
-
40-Mü'min 64
lekum(u) : sizin için, size
-
40-Mü'min 64
rabbu el âlemîne : âlemlerin rabbi
-
40-Mü'min 65
lehu : ona
-
40-Mü'min 65
el âlemîne : âlemler
-
40-Mü'min 66
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 66
lemmâ : olduğu zaman
-
40-Mü'min 66
li rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbine
-
40-Mü'min 67
ellezî : ki o
-
40-Mü'min 67
tıflen : çocuk
-
40-Mü'min 67
ecelen : ecel, süre
-
40-Mü'min 67
lealle-kum : umulur ki siz böylece
-
40-Mü'min 68
ellezî : ki o
-
40-Mü'min 68
lehu : ona
-
40-Mü'min 69
lem tere : görmedin
-
40-Mü'min 69
ilellezîne (ilâ ellezîne) : onları
-
40-Mü'min 70
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 70
rusule-nâ : bizim resûllerimiz
-
40-Mü'min 70
ya'lemûne : bilecekler
-
40-Mü'min 73
kîle : denildi
-
40-Mü'min 73
lehum : onlara
-
40-Mü'min 74
lem nekun : biz olmadık, biz değildik
-
40-Mü'min 77
ellezî : ki o
-
40-Mü'min 77
ileynâ : bize
-
40-Mü'min 78
ve lekad : ve andolsun
-
40-Mü'min 78
rusulen : resûller
-
40-Mü'min 78
aleyke : sana
-
40-Mü'min 78
lem naksus : (kıssa etmedik) anlatmadık
-
40-Mü'min 78
aleyke : sana
-
40-Mü'min 79
ellezî : ki o
-
40-Mü'min 79
ceale : kıldı, yaptı, yarattı
-
40-Mü'min 79
lekum(u) : sizin için
-
40-Mü'min 80
ve lekum : ve sizin için
-
40-Mü'min 80
aleyhâ : onun üstünde
-
40-Mü'min 80
ve aleyhâ : ve onların üstünde
-
40-Mü'min 82
lem yesîrû : dolaşmadılar
-
40-Mü'min 82
ellezîne : onlar
-
40-Mü'min 83
lemmâ : olduğu zaman
-
40-Mü'min 84
lemmâ : olduğu zaman
-
40-Mü'min 85
lem yeku : olmadı
-
40-Mü'min 85
lemmâ : olduğu zaman
-
40-Mü'min 85
elletî : ki o
-
40-Mü'min 85
kad halet : gelip geçti
-
41-Fussilet 3
fussilet : tafsil edildi, açıklandı
-
41-Fussilet 3
ya'lemûne : bilirler, bilen
-
41-Fussilet 5
ileyhi : ona
-
41-Fussilet 6
ileyye : bana
-
41-Fussilet 6
ileyhi : ona
-
41-Fussilet 7
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 8
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 8
lehum : onlar için
-
41-Fussilet 9
le : elbette, mutlaka, gerçekten
-
41-Fussilet 9
bi ellezî : onu
-
41-Fussilet 9
lehu : onun için, ona
-
41-Fussilet 9
el âlemîne : âlemler
-
41-Fussilet 10
ve ceale : ve kıldı, oluşturdu
-
41-Fussilet 11
iles semâi (ilâ es semâi) : semaya
-
41-Fussilet 11
kâle : dedi
-
41-Fussilet 11
lehâ : ona
-
41-Fussilet 11
kâletâ : ikisi de
-
41-Fussilet 13
misle : gibi
-
41-Fussilet 14
lev : şâyet, eğer
-
41-Fussilet 14
le : mutlaka
-
41-Fussilet 14
enzele : indirdi
-
41-Fussilet 15
ve lem yerev : ve görmediler
-
41-Fussilet 15
ellezî : ki o
-
41-Fussilet 16
aleyhim : onların üzerine
-
41-Fussilet 16
ve le : ve mutlaka
-
41-Fussilet 18
ellezîne : onları
-
41-Fussilet 20
aleyhim : onlara
-
41-Fussilet 21
aleynâ : bize
-
41-Fussilet 21
ellezî : ki o
-
41-Fussilet 21
kulle şey'in : herşey
-
41-Fussilet 21
evvele : evvel, ilk
-
41-Fussilet 21
ve ileyhi : ve ona
-
41-Fussilet 22
aleykum : size, size karşı (aleyhinize)
-
41-Fussilet 22
lâ ya'lemu : bilmez, bilmiyor
-
41-Fussilet 23
ellezî : ki o
-
41-Fussilet 24
lehum : onlar için
-
41-Fussilet 25
lehum : onlara, onlar için
-
41-Fussilet 25
lehum : onlara, onlar için
-
41-Fussilet 25
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
41-Fussilet 25
halet : gelmiş geçmiş
-
41-Fussilet 26
ve kâle : ve dedi
-
41-Fussilet 26
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 26
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
41-Fussilet 27
le : mutlaka, elbette
-
41-Fussilet 27
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 27
ve le : ve mutlaka, elbette
-
41-Fussilet 27
ellezî : ki o
-
41-Fussilet 28
lehum : onlara, onlar için
-
41-Fussilet 29
ve kâle : ve dedi
-
41-Fussilet 29
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 29
ellezeyni : onlar (ikisi)
-
41-Fussilet 30
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 30
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
41-Fussilet 30
elletî : ki o
-
41-Fussilet 31
ve lekum : ve sizin için
-
41-Fussilet 31
ve lekum : ve sizin için
-
41-Fussilet 32
nuzulen : ziyafet, ikram olarak
-
41-Fussilet 33
kavlen : söz
-
41-Fussilet 33
ve amile : ve amel etti, yaptı
-
41-Fussilet 33
ve kâle : ve dedi
-
41-Fussilet 34
elletî : ki o
-
41-Fussilet 34
ellezî : ki o
-
41-Fussilet 35
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 37
el leylu : gece
-
41-Fussilet 37
ellezî : ki o
-
41-Fussilet 38
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 38
lehu : onu
-
41-Fussilet 38
bi el leyli : geceleyin
-
41-Fussilet 39
aleyhâ : onun üzerine
-
41-Fussilet 39
ellezî : ki o
-
41-Fussilet 39
le : elbette
-
41-Fussilet 40
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 40
aleynâ : bize
-
41-Fussilet 41
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 41
lemmâ : olduğu zaman
-
41-Fussilet 41
le : elbette, gerçekten, mutlaka
-
41-Fussilet 43
leke : sana
-
41-Fussilet 43
kad kîle : söylenmiş
-
41-Fussilet 43
le : elbette, mutlaka
-
41-Fussilet 44
ve lev : ve eğer, şâyet
-
41-Fussilet 44
le : elbette, mutlaka
-
41-Fussilet 44
lev : olsa
-
41-Fussilet 44
fussilet : açıklandı
-
41-Fussilet 44
li ellezîne : onlar için
-
41-Fussilet 44
vellezîne : ve onlar
-
41-Fussilet 44
aleyhim : onlara
-
41-Fussilet 45
ve lekad : ve andolsun
-
41-Fussilet 45
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
41-Fussilet 45
le : elbette, mutlaka
-
41-Fussilet 45
le : elbette, mutlaka
-
41-Fussilet 46
amile : yaptı, işledi
-
41-Fussilet 46
aleyhâ : kendi aleyhine
-
41-Fussilet 47
ileyhi : ona
-
41-Fussilet 48
ve dalle : ve saptı, uzaklaşıp gitti
-
41-Fussilet 48
lehum : onlar için
-
41-Fussilet 50
ve le : ve elbette, mutlaka
-
41-Fussilet 50
le : mutlaka, elbette
-
41-Fussilet 50
yekûlenne : mutlaka söyler
-
41-Fussilet 50
ve le in : ve eğer, şâyet
-
41-Fussilet 50
le : mutlaka, gerçekten
-
41-Fussilet 50
le : elbette, mutlaka
-
41-Fussilet 50
ellezîne : onlar
-
41-Fussilet 50
ve le : ve elbette, mutlaka
-
41-Fussilet 53
lehum : onlara
-
41-Fussilet 53
e ve lem yekfi : ve kâfi değil mi
-
42-Şûrâ 3
ileyke : sana
-
42-Şûrâ 3
ve ilâ ellezîne : ve onlara
-
42-Şûrâ 4
lehu : onun
-
42-Şûrâ 6
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 6
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
42-Şûrâ 6
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
42-Şûrâ 7
ileyke : sana
-
42-Şûrâ 7
havle-hâ : onun etrafında
-
42-Şûrâ 8
ve lev : ve eğer
-
42-Şûrâ 8
le : elbette, mutlaka
-
42-Şûrâ 8
ceale-hum : onları kıldı, yaptı
-
42-Şûrâ 8
lehum : onlar için, onlara
-
42-Şûrâ 10
ihteleftum : siz ihtilâfa düştünüz
-
42-Şûrâ 10
aleyhi : ona
-
42-Şûrâ 10
ve ileyhi : ve ona
-
42-Şûrâ 11
ceale : kıldı, yaptı
-
42-Şûrâ 11
lekum : size, sizin için
-
42-Şûrâ 11
leyse : değil
-
42-Şûrâ 12
lehu : onun
-
42-Şûrâ 13
lekum : size, sizin için
-
42-Şûrâ 13
ve ellezî : ve o
-
42-Şûrâ 13
ileyke : sana
-
42-Şûrâ 13
ileyhi : ona, kendisine
-
42-Şûrâ 13
ileyhi : ona, kendisine
-
42-Şûrâ 13
ileyhi : ona, kendisine
-
42-Şûrâ 14
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
42-Şûrâ 14
le : mutlaka, elbette
-
42-Şûrâ 14
ve inne ellezîne : ve muhakkak ki onlar
-
42-Şûrâ 14
le : elbette, mutlaka
-
42-Şûrâ 15
bi mâ enzele : indirilen şeye
-
42-Şûrâ 15
li a'dile : adil olmaya, adaletli olmaya
-
42-Şûrâ 15
lenâ : bize ait
-
42-Şûrâ 15
ve lekum : ve size ait
-
42-Şûrâ 15
ve ileyhi : ve ona
-
42-Şûrâ 16
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 16
lehu : ona
-
42-Şûrâ 16
ve aleyhim : ve onların üzerinde
-
42-Şûrâ 16
ve lehum : ve onları, ve onlar için vardır
-
42-Şûrâ 17
ellezî : ki o
-
42-Şûrâ 17
enzele : indirdi
-
42-Şûrâ 17
lealle : umulur ki, böylece, belki
-
42-Şûrâ 18
ellezîne : onlar
-
42-Şûrâ 18
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 18
ve ya'lemûne : ve bilirler
-
42-Şûrâ 18
ellezîne : onlar
-
42-Şûrâ 18
le : muhakkak, gerçekten
-
42-Şûrâ 20
lehu : ona, onun için
-
42-Şûrâ 20
lehu : onun, ona
-
42-Şûrâ 21
lehum : onlara, onlar için
-
42-Şûrâ 21
lehum : onlara
-
42-Şûrâ 21
lem ye'zen : izin vermedi
-
42-Şûrâ 21
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
42-Şûrâ 21
le : mutlaka, gerçekten
-
42-Şûrâ 21
lehum : onlara, onlar için
-
42-Şûrâ 22
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 22
lehum : onlara, onlar için
-
42-Şûrâ 23
ellezî : onlar
-
42-Şûrâ 23
ellezîne : onlar
-
42-Şûrâ 23
aleyhi : ona, ona karşı
-
42-Şûrâ 23
lehu : ona
-
42-Şûrâ 25
ellezî : ki o
-
42-Şûrâ 25
ve ya'lemu : ve bilir
-
42-Şûrâ 26
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
42-Şûrâ 26
lehum : onlar içindir
-
42-Şûrâ 27
ve lev : ve şâyet, eğer
-
42-Şûrâ 27
le : mutlaka
-
42-Şûrâ 28
ve huve ellezî : ve o ki
-
42-Şûrâ 31
lekum : sizin için
-
42-Şûrâ 33
yazlelne : olurlar, kalırlar
-
42-Şûrâ 33
le : elbette, mutlaka
-
42-Şûrâ 35
ve ya'leme (ya'lem) : ve bilsinler
-
42-Şûrâ 35
ellezîne : onlar
-
42-Şûrâ 35
mâ lehum : onlar için yoktur
-
42-Şûrâ 36
li ellezîne : onlar için
-
42-Şûrâ 37
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 38
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 39
ve ellezîne : ve onlar
-
42-Şûrâ 40
ve asleha : ve ıslâh etti
-
42-Şûrâ 41
ve le : ve elbette, gerçekten
-
42-Şûrâ 41
mâ aleyhim : onların üzerine yoktur
-
42-Şûrâ 42
alâ ellezîne : onların üzerine
-
42-Şûrâ 42
lehum : onlar için vardır
-
42-Şûrâ 43
ve le : ve elbette, gerçekten
-
42-Şûrâ 43
le : elbette, gerçekten
-
42-Şûrâ 44
mâ lehu : onun için yoktur
-
42-Şûrâ 44
lemmâ : olduğu zaman
-
42-Şûrâ 45
aleyhâ : ona
-
42-Şûrâ 45
ve kâle : ve dedi
-
42-Şûrâ 45
ellezîne : onlar
-
42-Şûrâ 45
ellezîne : onlar
-
42-Şûrâ 46
lehum : onlar için, onların
-
42-Şûrâ 46
mâ lehu : onun için yoktur
-
42-Şûrâ 47
lehu : onu
-
42-Şûrâ 47
mâ lekum : sizin için yoktur
-
42-Şûrâ 47
ve mâ lekum : ve sizin için yoktur
-
42-Şûrâ 48
aleyhim : onların üzerine
-
42-Şûrâ 48
aleyke : senin üzerinde
-
42-Şûrâ 51
yursile : gönderir
-
42-Şûrâ 51
resûlen : bir resûl
-
42-Şûrâ 52
ileyke : sana
-
42-Şûrâ 52
le : mutlaka
-
42-Şûrâ 53
ellezî : ki o
-
42-Şûrâ 53
lehu : onun
-
43-Zuhruf 3
lealle-kum : umulur ki siz
-
43-Zuhruf 4
ledey-nâ : katımızda
-
43-Zuhruf 4
le : elbette, gerçekten
-
43-Zuhruf 8
ehleknâ : helâk ettik
-
43-Zuhruf 9
ve le : ve gerçekten, elbette, muhakkak
-
43-Zuhruf 9
le : elbette, mutlaka
-
43-Zuhruf 10
ellezî : ki o
-
43-Zuhruf 10
ceale : kıldı, yaptı
-
43-Zuhruf 10
lekum : size, sizin için
-
43-Zuhruf 10
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
43-Zuhruf 10
lekum : size, sizin için
-
43-Zuhruf 10
subulen : sebîller, yollar
-
43-Zuhruf 10
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
43-Zuhruf 11
ve ellezî : ve o ki, o ...dır
-
43-Zuhruf 11
nezzele : indirdi
-
43-Zuhruf 12
ve ellezî : ve o ki, o ...dır
-
43-Zuhruf 12
kulle-hâ : onun hepsi
-
43-Zuhruf 12
ve ceale : ve kıldı, yaptı
-
43-Zuhruf 12
lekum : sizin için
-
43-Zuhruf 13
aleyhi : onun üzerine, ona
-
43-Zuhruf 13
ellezî : ki o
-
43-Zuhruf 13
lenâ : bizim için, bize
-
43-Zuhruf 13
lehu : onu, ona
-
43-Zuhruf 14
le : mutlaka
-
43-Zuhruf 15
lehu : ona
-
43-Zuhruf 15
le : elbette, mutlaka, gerçekten
-
43-Zuhruf 17
darabe (meselen) : örnek verdi, isnad etti
-
43-Zuhruf 17
(darabe) meselen : örnek verdi, isnad etti
-
43-Zuhruf 17
zalle : gölgeledi, oldu
-
43-Zuhruf 19
ellezîne : ki onlar
-
43-Zuhruf 20
lev : şâyet, eğer
-
43-Zuhruf 20
mâ lehum : onların yoktur
-
43-Zuhruf 23
kâle : dedi
-
43-Zuhruf 24
kâle : dedi
-
43-Zuhruf 24
e ve lev : ve olsa da mı
-
43-Zuhruf 24
aleyhi : onun üzerinde
-
43-Zuhruf 26
ve iz kâle : ve demişti
-
43-Zuhruf 27
ellezî : ki o
-
43-Zuhruf 27
fatara-nî \n(ellezî fatara) : beni yarattı \n: (yaratan)
-
43-Zuhruf 28
ve ceale-hâ : ve onu kıldı
-
43-Zuhruf 28
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
43-Zuhruf 30
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
43-Zuhruf 31
lev lâ : olmaz mı, olsaydı, (öyle) değil mi
-
43-Zuhruf 31
nuzzile : indirilir
-
43-Zuhruf 33
ve lev lâ : ve olmasaydı
-
43-Zuhruf 33
le : mutlaka
-
43-Zuhruf 33
aleyhâ : üzerinde
-
43-Zuhruf 34
aleyhâ : onun üzerine
-
43-Zuhruf 35
lemmâ : yalnız, sadece
-
43-Zuhruf 36
lehu : ona
-
43-Zuhruf 36
lehu : onun
-
43-Zuhruf 37
le : gerçekten, mutlaka
-
43-Zuhruf 38
kâle : dedi
-
43-Zuhruf 38
yâ leyte : keşke (olsaydı)
-
43-Zuhruf 39
ve len yenfea-kum : ve size yarar sağlamaz
-
43-Zuhruf 39
zalemtum : zulmettiniz
-
43-Zuhruf 42
ellezî : ki onu
-
43-Zuhruf 42
aleyhim : onların üstünde, üzerinde
-
43-Zuhruf 43
bi ellezî : ona, onu
-
43-Zuhruf 43
ileyke : sana
-
43-Zuhruf 44
le : elbette, mutlaka
-
43-Zuhruf 44
leke : senin için
-
43-Zuhruf 46
ve lekad : ve andolsun
-
43-Zuhruf 46
kâle : dedi
-
43-Zuhruf 46
el âlemîne : âlemler
-
43-Zuhruf 47
lemmâ : olduğu zaman
-
43-Zuhruf 48
lealle-hum : umulur ki, böylece belki onlar
-
43-Zuhruf 49
lenâ : bize, bizim için
-
43-Zuhruf 49
le : mutlaka, elbette
-
43-Zuhruf 50
lemmâ : olduğu zaman
-
43-Zuhruf 51
kâle : dedi
-
43-Zuhruf 51
e leyse lî : benim değil mi
-
43-Zuhruf 52
ellezî : o, ki o
-
43-Zuhruf 53
lev lâ : olsaydı olmaz mıydı, olmalı değil miydi
-
43-Zuhruf 53
aleyhi : ona
-
43-Zuhruf 55
lemmâ : olduğu zaman
-
43-Zuhruf 56
selefen : selef, gelip geçmiş olan
-
43-Zuhruf 56
ve meselen : ve mesel, örnek
-
43-Zuhruf 57
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
43-Zuhruf 57
duribe ... (meselen) : örnek verildi
-
43-Zuhruf 57
(duribe) ... meselen : örnek verildi
-
43-Zuhruf 58
leke : sana
-
43-Zuhruf 58
cedelen : mücâdele, tartışma
-
43-Zuhruf 59
aleyhi : ona, onu
-
43-Zuhruf 59
meselen : mesel, örnek
-
43-Zuhruf 59
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
43-Zuhruf 60
ve lev : ve eğer, şâyet
-
43-Zuhruf 60
le : elbette, mutlaka
-
43-Zuhruf 61
le : elbette, mutlaka
-
43-Zuhruf 62
lekum : size, sizin için
-
43-Zuhruf 63
ve lemmâ câe : ve geldiği zaman
-
43-Zuhruf 63
kâle : dedi
-
43-Zuhruf 63
lekum : size, sizin için
-
43-Zuhruf 63
ellezî : onlar
-
43-Zuhruf 65
ihtelefe : ihtilâf ettiler
-
43-Zuhruf 65
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
43-Zuhruf 65
zalemû : zulmettiler
-
43-Zuhruf 68
aleykum : sizin üzerinize, size
-
43-Zuhruf 69
ellezîne : o kimseler, onlar
-
43-Zuhruf 71
aleyhim : onların
-
43-Zuhruf 71
ve telezzu : ve lezzet alır
-
43-Zuhruf 72
elletî : ki o, o ki
-
43-Zuhruf 73
lekum : size, sizin için
-
43-Zuhruf 76
ve mâ zalemnâ-hum : ve biz onlara zulmetmedik
-
43-Zuhruf 77
aleynâ : bizim üzerimize, bizim hakkımızda
-
43-Zuhruf 77
kâle : dedi
-
43-Zuhruf 78
lekad : andolsun
-
43-Zuhruf 80
ledey-him : onların yanında
-
43-Zuhruf 81
veledun : veled, çocuk
-
43-Zuhruf 83
ellezî : ki o
-
43-Zuhruf 84
ellezî : ki o
-
43-Zuhruf 85
ellezî : ki o
-
43-Zuhruf 85
lehu : onun
-
43-Zuhruf 85
ve ileyhi : ve ona
-
43-Zuhruf 86
ellezîne : onlar
-
43-Zuhruf 86
ya'lemune : bilirler
-
43-Zuhruf 87
ve le : ve gerçekten, mutlaka
-
43-Zuhruf 87
le : gerçekten, mutlaka
-
43-Zuhruf 88
kîli-hi \n(kâle) \n(kîle) : onun demesi \n: (dedi) \n: (tarafından ..... denildi)
-
43-Zuhruf 89
ya'lemûne : bilecekler
-
44-Duhân 3
fî leyletin : gecede
-
44-Duhân 13
lehum : onlar, onlar için
-
44-Duhân 14
tevellev : yüz çevirdiler
-
44-Duhân 14
muallemun : ögretilmiş
-
44-Duhân 15
kalîlen : az, biraz
-
44-Duhân 17
ve lekad : ve andolsun
-
44-Duhân 17
kable-hum : onlardan önce
-
44-Duhân 18
ileyye : bana
-
44-Duhân 18
lekum : size, sizin için
-
44-Duhân 21
lem tû'minû : siz inanmıyorsunuz
-
44-Duhân 23
leylen : gece
-
44-Duhân 29
aleyhim : onlara
-
44-Duhân 30
ve lekad : ve andolsun
-
44-Duhân 30
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
44-Duhân 32
ve lekad : ve andolsun
-
44-Duhân 32
alâ el âlemîne : âlemlerin üzerine, âlemlere
-
44-Duhân 34
le : mutlaka, elbette
-
44-Duhân 37
ve ellezîne : ve onlar
-
44-Duhân 37
ehleknâ-hum : biz onları helâk ettik
-
44-Duhân 39
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
44-Duhân 41
mevlen : dost
-
44-Duhân 41
an mevlen : dosttan
-
44-Duhân 57
fadlen : fazıl, lütuf
-
44-Duhân 58
lealle-hum : umulur ki onlar
-
45-Câsiye 3
le : elbette, mutlaka
-
45-Câsiye 5
el leyli : gece
-
45-Câsiye 5
ve mâ enzele : ve indirmedi
-
45-Câsiye 6
aleyke : sana
-
45-Câsiye 8
aleyhi : ona
-
45-Câsiye 8
en lem yesma'-hâ : onu işitmedi
-
45-Câsiye 9
lehum : onlar için
-
45-Câsiye 10
ve lehum : ve onlar için vardır
-
45-Câsiye 11
ve ellezîne : ve onlar
-
45-Câsiye 11
lehum : onlar için vardır
-
45-Câsiye 12
ellezî : o ki
-
45-Câsiye 12
lekum : sizin için, size
-
45-Câsiye 12
ve lealle-kum : ve umulur ki siz
-
45-Câsiye 13
lekum : sizin için, size
-
45-Câsiye 13
le : elbette, mutlaka
-
45-Câsiye 14
li ellezîne : onlara
-
45-Câsiye 14
li ellezîne : onlara
-
45-Câsiye 15
amile sâlihan : salih ameller (nefs tezkiyesi) yaptı
-
45-Câsiye 15
aleyhâ : onun üzerine, kendi aleyhine
-
45-Câsiye 16
ve lekad : ve andolsun
-
45-Câsiye 16
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
45-Câsiye 16
alâ el âlemîne : âlemlere
-
45-Câsiye 17
ma ihtelefû illâ : den başka ihtilâfa düşmediler
-
45-Câsiye 18
ellezîne : onlar
-
45-Câsiye 18
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
45-Câsiye 19
len yugnû an-ke : asla sana fayda vermez
-
45-Câsiye 21
ellezîne : onlar
-
45-Câsiye 21
en nec'ale-hum : onları kılarız
-
45-Câsiye 21
ellezîne : onlar
-
45-Câsiye 22
lâ yuzlemûne : zulmedilmezler
-
45-Câsiye 23
ve edalle-hu : ve dalâlette bıraktı
-
45-Câsiye 23
ve ceale : ve kıldı
-
45-Câsiye 24
ve mâ lehum : ve onların yoktur
-
45-Câsiye 25
aleyhim : onlara
-
45-Câsiye 26
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar
-
45-Câsiye 28
kulle : bütün, hepsi
-
45-Câsiye 29
aleykum : size
-
45-Câsiye 30
ellezîne : onlar
-
45-Câsiye 31
ellezîne : onlar
-
45-Câsiye 31
lem tekun : siz değildiniz
-
45-Câsiye 31
aleykum : size
-
45-Câsiye 32
kîle : denildi
-
45-Câsiye 33
lehum : onlar için, onlara
-
45-Câsiye 34
ve kîle : ve denildi
-
45-Câsiye 34
lekum : sizin için
-
45-Câsiye 36
el âlemîne : âlemler
-
45-Câsiye 37
ve lehu : ve onun, ona mahsus
-
46-Ahkaf 3
ve ellezîne : ve onlar
-
46-Ahkaf 4
lehum : onların
-
46-Ahkaf 5
lehû : ona
-
46-Ahkaf 6
lehum : onlara
-
46-Ahkaf 7
aleyhim : onlara
-
46-Ahkaf 7
kâle : dedi
-
46-Ahkaf 7
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
46-Ahkaf 7
lemmâ câe-hum : onlara geldiği zaman
-
46-Ahkaf 8
a'lemu : daha iyi bilir, en iyi bilir
-
46-Ahkaf 9
ileyye : bana
-
46-Ahkaf 10
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
46-Ahkaf 11
ve kâle : ve dedi
-
46-Ahkaf 11
ellezîne : o kimseler, onlar
-
46-Ahkaf 11
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
46-Ahkaf 11
lev : eğer, şâyet
-
46-Ahkaf 11
ileyhi : ona
-
46-Ahkaf 11
lem yehtedû : hidayete ermezler
-
46-Ahkaf 12
ellezîne : o kimseleri, onları
-
46-Ahkaf 12
zalemû : zulmettiler
-
46-Ahkaf 13
ellezîne : o kimseler, onlar
-
46-Ahkaf 13
aleyhim : onlara
-
46-Ahkaf 15
hamelet-hu : onu taşıdı, yüklendi
-
46-Ahkaf 15
belega : erişti
-
46-Ahkaf 15
ve belega : ve erişti
-
46-Ahkaf 15
kâle : dedi
-
46-Ahkaf 15
elletî : ki o
-
46-Ahkaf 15
aleyye : beni, bana
-
46-Ahkaf 15
ve en a'mele : ve amelde bulunmak
-
46-Ahkaf 15
ileyke : sana
-
46-Ahkaf 16
ulâike ellezîne : işte onlar
-
46-Ahkaf 16
ellezî : ki o
-
46-Ahkaf 17
ve ellezî : ve o
-
46-Ahkaf 17
kâle : dedi
-
46-Ahkaf 17
lekumâ : siz ikinize, size
-
46-Ahkaf 17
ve kad haleti : ve gelip geçmiş
-
46-Ahkaf 17
veyle-ke : sana yazık
-
46-Ahkaf 18
ulâike ellezîne : işte onlar
-
46-Ahkaf 18
aleyhim : onların üzerine
-
46-Ahkaf 18
kad halet : gelip geçmiş
-
46-Ahkaf 19
a'mâle-hum : onların amelleri
-
46-Ahkaf 19
lâ yuzlemûne : zulme uğratılmazlar
-
46-Ahkaf 20
ellezîne : onlar
-
46-Ahkaf 21
ve kad haletin : ve gelip geçmiş
-
46-Ahkaf 21
aleykum : sizin üzerinize
-
46-Ahkaf 23
kâle : dedi
-
46-Ahkaf 24
fe lemmâ reev-hu : onu gördükleri zaman
-
46-Ahkaf 24
mustakbile : yönelip gelen
-
46-Ahkaf 25
kulle : her
-
46-Ahkaf 26
ve lekad : ve andolsun ki
-
46-Ahkaf 26
lehum : onlara
-
46-Ahkaf 27
ve lekad : ve andolsun ki
-
46-Ahkaf 27
ehlek-nâ : biz helâk ettik
-
46-Ahkaf 27
mâ havle-kum : sizin etrafınızdaki şey
-
46-Ahkaf 27
lealle-hum : umulur ki onlar
-
46-Ahkaf 28
lev lâ : olmaz mıydı
-
46-Ahkaf 28
nasare humullezînettehazû : onlara yardım etseydi, o edindikleri
-
46-Ahkaf 29
ileyke : sana
-
46-Ahkaf 29
fe lemmâ : ... e zaman
-
46-Ahkaf 29
fe lemmâ kudıye : bitirildiği, yerine getirildiği zaman
-
46-Ahkaf 29
vellev : döndüler
-
46-Ahkaf 30
unzile : indirilen
-
46-Ahkaf 31
yagfir lekum : size mağfiret etsin
-
46-Ahkaf 32
fe leyse : artık değildir
-
46-Ahkaf 32
ve leyse : ve yoktur
-
46-Ahkaf 32
lehu : ona, onun için
-
46-Ahkaf 33
e ve lem yerev : görmüyorlar mı
-
46-Ahkaf 33
ennallâhellezî : muhakkak ki o
-
46-Ahkaf 33
ve lem ya'ye : ve yorulmaz
-
46-Ahkaf 34
yu'redullezîne : sunulacakları o kimselerin
-
46-Ahkaf 34
alen nâri : ateşe
-
46-Ahkaf 34
e leyse : değil miydi
-
46-Ahkaf 34
kâle : dedi ki
-
46-Ahkaf 35
lehum : onlar için
-
46-Ahkaf 35
lem yelbesû : kalmamışlar, ikamet etmemişler
-
46-Ahkaf 35
fe hel yuhleku : artık helâk edilir mi, yıkıma uğratılır mı
-
47-Muhammed 1
ellezîne : onlar
-
47-Muhammed 1
edalle : boşa çıkardı
-
47-Muhammed 1
a'mâle-hum : onların amelleri
-
47-Muhammed 2
ve ellezîne : ve onlar
-
47-Muhammed 2
bi mâ nuzzile : indirdiğimiz şeye
-
47-Muhammed 2
ve asleha : ve ıslâh etti, düzeltti
-
47-Muhammed 2
bâle-hum : onların halleri
-
47-Muhammed 3
bi ennellezîne (enne ellezîne) : onların olmaları sebebiyle
-
47-Muhammed 3
el bâtile : bâtıl
-
47-Muhammed 3
ve ennellezîne (enne ellezîne) : ve onların olmaları
-
47-Muhammed 3
emsâle-hum : onların misâlleri, kendi durumları
-
47-Muhammed 4
lekîtum (u) : karşılaştınız
-
47-Muhammed 4
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
47-Muhammed 4
ve lev : ve eğer, şâyet
-
47-Muhammed 4
lentasara (le intasara) : elbette intikam alırdı
-
47-Muhammed 4
vellezîne (ve ellezîne) : ve onlar
-
47-Muhammed 4
fe len yudille : o taktirde, o zaman boşa çıkarılmaz
-
47-Muhammed 4
a'mâle-hum : onların amelleri
-
47-Muhammed 5
bâle-hum : onların hallerini
-
47-Muhammed 6
lehum : onlara
-
47-Muhammed 7
ellezîne : o kimseler, onlar
-
47-Muhammed 8
vellezîne : ve o kimseler, onlar
-
47-Muhammed 8
lehum : onlar için
-
47-Muhammed 8
ve edalle : ve boşa çıkardı
-
47-Muhammed 8
a'mâle-hum : onların amelleri
-
47-Muhammed 9
a'mâle-hum : onların amellerini
-
47-Muhammed 10
e fe lem yesîrû : dolaşmıyorlar mı
-
47-Muhammed 10
âkibetu ellezîne : sonları o kimselerin
-
47-Muhammed 10
aleyhim : onları
-
47-Muhammed 11
mevlellezîne : velîsidir o kimselerin
-
47-Muhammed 11
lehum : onlara
-
47-Muhammed 12
ellezîne : onlar
-
47-Muhammed 12
ve ellezîne : ve onlar
-
47-Muhammed 12
lehum : onlar için
-
47-Muhammed 13
elletî : o ki
-
47-Muhammed 13
ehleknâ-hum : onları helâk ettik
-
47-Muhammed 13
lehum : onlar için
-
47-Muhammed 14
lehu : ona
-
47-Muhammed 15
elletî : o ki
-
47-Muhammed 15
min lebenin : sütten
-
47-Muhammed 15
lem yetegayyer : kokuşmayan, bozulmayan
-
47-Muhammed 15
lezzetin : lezzetli
-
47-Muhammed 15
ve lehum : ve onlar için
-
47-Muhammed 16
ileyke : seni
-
47-Muhammed 16
li ellezîne : onlara
-
47-Muhammed 16
kâle : dedi, söyledi
-
47-Muhammed 16
ellezîne : onlar ki
-
47-Muhammed 17
vellezîne ihtedev : ve hidayete ulaşmış kimseler
-
47-Muhammed 18
lehum : onlar için
-
47-Muhammed 19
fa'lem (fe i'lem) : o zaman, bu durumda bil
-
47-Muhammed 19
ya'lemu : bilir
-
47-Muhammed 19
mutekallebe-kum : sizin (bir beldeden diğerine) yer değiştirme, gezip dolaşma yerlerinizi, dönüşünüzü
-
47-Muhammed 20
ellezîne : onlar
-
47-Muhammed 20
lev lâ : (öyle) değil mi
-
47-Muhammed 20
nuzzilet : indirildi
-
47-Muhammed 20
izâ unzilet : indirildiği zaman
-
47-Muhammed 20
ellezîne : onları
-
47-Muhammed 20
ileyke : sana
-
47-Muhammed 20
el magsiyyi aleyhi : üzerine baygınlık çökmüş
-
47-Muhammed 20
lehum : onlar için
-
47-Muhammed 21
lev : eğer, şâyet, olsa
-
47-Muhammed 21
le : elbette, mutlaka
-
47-Muhammed 21
lehum : onlar için
-
47-Muhammed 22
tevelleytum : siz döndünüz
-
47-Muhammed 23
ellezîne : onlar ki
-
47-Muhammed 23
leane-hum allâhu : Allah onları (kendilerini) lânetledi
-
47-Muhammed 25
ellezîne : onlar
-
47-Muhammed 25
lehum : onlara
-
47-Muhammed 25
sevvele : sürükledi, ulaştırdı
-
47-Muhammed 25
lehum : onları
-
47-Muhammed 25
lehum : onları
-
47-Muhammed 26
lillezîne : onlara
-
47-Muhammed 26
nezzele allâhu : Allah'ın indirdiği
-
47-Muhammed 26
ya'lemu : bilir
-
47-Muhammed 28
a'mâle-hum : onların amelleri
-
47-Muhammed 29
ellezîne : o kimseler, onlar
-
47-Muhammed 29
en len yuhrice allâhu : Allah asla çıkarmaz
-
47-Muhammed 30
ve lev : ve eğer
-
47-Muhammed 30
le : elbette, mutlaka
-
47-Muhammed 30
le : elbette, mutlaka
-
47-Muhammed 30
ve le ta'rifenne-hum : ve onları mutlaka tanırsın
-
47-Muhammed 30
ya'lemu : bilir
-
47-Muhammed 30
a'mâle-kum : sizin amelleriniz
-
47-Muhammed 31
ve le nebluvenne-kum : ve sizi mutlaka imtihan edeceğiz
-
47-Muhammed 31
hattâ na'leme : biz bilinceye kadar, bize belli oluncaya kadar
-
47-Muhammed 32
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
47-Muhammed 32
er resûle : resûl
-
47-Muhammed 32
lehum : onlara
-
47-Muhammed 32
len yedurrû allâhe : Allah'a zarar veremezler
-
47-Muhammed 32
a'mâle-hum : onların amelleri
-
47-Muhammed 33
ellezîne : onlar
-
47-Muhammed 33
ve etîû er resûle : ve resûle itaat edin
-
47-Muhammed 33
a'mâle-kum : sizin amelleriniz
-
47-Muhammed 34
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
47-Muhammed 34
len yagfire allâhu : Allah asla mağfiret etmez
-
47-Muhammed 34
lehum : onları
-
47-Muhammed 35
el a'levne : en üstün kişiler
-
47-Muhammed 35
ve len yetire-kum : ve asla eksiltmez
-
47-Muhammed 35
a'mâle-kum : sizin amelleriniz
-
47-Muhammed 36
ve lehvun : ve oyun, eğlence
-
47-Muhammed 36
emvâle-kum : sizin mallarınız
-
47-Muhammed 38
tetevellev : siz yüz çevirirsiniz, dönersiniz
-
47-Muhammed 38
emsâle-kum : sizin gibi
-
48-Fetih 1
leke : sana, senin için
-
48-Fetih 2
leke : senin, sana
-
48-Fetih 2
aleyke : sana
-
48-Fetih 4
huve ellezî : o ki
-
48-Fetih 4
enzele : indirdi
-
48-Fetih 5
li yudhile : dahil etsin, koysun diye
-
48-Fetih 6
aleyhim : onlara
-
48-Fetih 6
aleyhim : onlara
-
48-Fetih 6
leane-hum : onları lânetledi
-
48-Fetih 6
eadde lehum : onlara, onlar için hazırladı
-
48-Fetih 9
asîlen : akşam
-
48-Fetih 10
ellezîne : onlar
-
48-Fetih 10
aleyhullâhe : Allah'a
-
48-Fetih 11
se yekûlule-ke : sana diyecekler
-
48-Fetih 11
muhallefûne : arkada kalmış olanlar, geride kalmış olanlar
-
48-Fetih 11
şegalet-nâ : bizi meşgul etti
-
48-Fetih 11
fe istagfir lenâ : artık bizim için istiğfar et, mağfiret dile
-
48-Fetih 11
leyse : değil, olmayan
-
48-Fetih 11
lekum : sizin için, size
-
48-Fetih 12
en len yenkalibe : asla dönmeyecekler
-
48-Fetih 13
lem yû'min : îmân etmez
-
48-Fetih 15
muhallefûne : arkada kalmış olanlar (savaşa katılmayanlar)
-
48-Fetih 15
len tettebiû-nâ : asla bize tâbî olamazsınız (bizimle gelemezsiniz)
-
48-Fetih 15
kâle : dedi
-
48-Fetih 15
kalîlen : az, pek az
-
48-Fetih 16
muhallefîne : arkada kalmış olanlar (savaşa gitmeyenler)
-
48-Fetih 16
tetevellev : dönersiniz, yüz çevirirsiniz
-
48-Fetih 16
tevelley-tum : yüz çevirdiniz
-
48-Fetih 17
leyse : değil
-
48-Fetih 17
resûle-hu : onun resûlü
-
48-Fetih 17
yetevelle : yüz çevirir, döner
-
48-Fetih 18
lekad : andolsun
-
48-Fetih 18
enzele : indirdi
-
48-Fetih 18
aleyhim : onların üzerine
-
48-Fetih 20
accele : acele etti
-
48-Fetih 20
lekum : sizin için
-
48-Fetih 21
lem takdirû : takdir etmediniz, henüz ulaşmadınız
-
48-Fetih 21
aleyhâ : ona
-
48-Fetih 22
lev kâtele-kum : eğer sizinle savaşsaydılar
-
48-Fetih 22
ellezîne : onlar
-
48-Fetih 22
keferû \n(ellezîne keferû) : inkâr ettiler \n: (inkâr edenler, kâfirler)
-
48-Fetih 22
le vellev : mutlaka dönerler
-
48-Fetih 23
elletî : ki o
-
48-Fetih 23
halet : gelip geçti (geçmişten beri devam eden)
-
48-Fetih 23
len tecide : asla bulamazsın
-
48-Fetih 23
tebdîlen : değiştirme, değişiklik
-
48-Fetih 24
ve huvellezî : ve o ki, ve o ...dır
-
48-Fetih 24
aleyhim : onların üzerine, onlara karşı
-
48-Fetih 25
ellezîne : o kimseler
-
48-Fetih 25
mahılle-hu : onun mahalli (kesim yeri)
-
48-Fetih 25
ve lev lâ : ve eğer olmasa (bulunmasa)
-
48-Fetih 25
lem ta'lemû-hum : onları henüz bilmiyorsunuz
-
48-Fetih 25
yudhıle allâhu : Allah dahil eder
-
48-Fetih 25
lev : eğer
-
48-Fetih 25
le : mutlaka
-
48-Fetih 25
ellezîne : o kimseler, onlar
-
48-Fetih 26
ceale \n(ceale fî) : kıldı, yaptı \n: (yerleştirdi)
-
48-Fetih 26
ellezîne : o kimseler, onlar
-
48-Fetih 26
fe enzele : böylece indirdi
-
48-Fetih 26
ve ehle-hâ : ve ona ehil, lâyık
-
48-Fetih 27
lekad : andolsun ki
-
48-Fetih 27
resûle-hu : onun resûlü
-
48-Fetih 27
le tedhulunne : siz mutlaka gireceksiniz
-
48-Fetih 27
lem ta'lemû : siz bilmiyorsunuz, sizin bilmediğiniz
-
48-Fetih 27
ceale : kıldı, yaptı
-
48-Fetih 28
huve ellezî : o ki, o ...dır
-
48-Fetih 28
ersele : gönderdi
-
48-Fetih 28
resûle-hu : onun resûlü
-
48-Fetih 29
ve ellezîne : ve onlar, olanlar
-
48-Fetih 29
fadlen : fazıl
-
48-Fetih 29
istagleza : galiz hale getirdi, kalınlaştırdı
-
48-Fetih 29
ellezîne : onlar
-
49-Hucurât 1
ellezîne : onlar, olanlar
-
49-Hucurât 2
ellezîne : onlar, olanlar
-
49-Hucurât 2
lehu : ona
-
49-Hucurât 3
ellezîne : onlar, o kimseler
-
49-Hucurât 3
ellezîne : onlar, o kimseler
-
49-Hucurât 3
le-hum : onlar için
-
49-Hucurât 4
ellezîne : onlar, o kimseler, olanlar
-
49-Hucurât 5
ve lev : ve eğer, ise, olsa
-
49-Hucurât 5
ileyhim : onlara, onların yanına
-
49-Hucurât 5
le kâne : mutlaka olurdu
-
49-Hucurât 5
lehum : onlar için
-
49-Hucurât 6
ellezîne : onlar, olanlar
-
49-Hucurât 6
bi cehâletin : cehaletle, cahillikle, bilmeyerek
-
49-Hucurât 7
va'lemû : ve bilin
-
49-Hucurât 7
lev : eğer, şâyet, ise, olsa
-
49-Hucurât 7
le : mutlaka
-
49-Hucurât 7
ileykum : size
-
49-Hucurât 7
ileykum : size
-
49-Hucurât 8
fadlen : fazl
-
49-Hucurât 9
elletî : ki o
-
49-Hucurât 10
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
49-Hucurât 11
ellezîne : onlar, olanlar
-
49-Hucurât 11
lem yetub : tövbe etmez
-
49-Hucurât 12
ellezîne : onlar, olanlar
-
49-Hucurât 12
en ye'kule : (bir şey)'i yemek
-
49-Hucurât 13
ve kabâile : ve kabileler
-
49-Hucurât 14
kâlet(i) : dedi(ler)
-
49-Hucurât 14
lem tû'minû : âmenû olmadınız, Allah'a ulaşmayı dilemediniz
-
49-Hucurât 14
eslem-nâ : İslâm olduk, teslim olduk
-
49-Hucurât 14
ve lemmâ yedhuli : ve henüz dahil olmadı, girmedi
-
49-Hucurât 14
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
49-Hucurât 15
ellezîne : onlar, olanlar
-
49-Hucurât 15
lem yertâbû : şüphe etmediler
-
49-Hucurât 16
ya'lemu : en iyi bilir
-
49-Hucurât 17
aleyke : sana
-
49-Hucurât 17
en eslemû : İslâm'a girmeyi
-
49-Hucurât 17
aleyye : bana, beni
-
49-Hucurât 17
aleykum : size
-
49-Hucurât 18
ya'lemu : bilendir
-
5-Mâide 1
ellezîne âmenû : yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 1
uhıllet : helal kılındı
-
5-Mâide 1
lekum : size, sizin için
-
5-Mâide 1
aleykum : size
-
5-Mâide 2
ellezîne âmenû : yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 2
haleltum : ihramdan çıktınız
-
5-Mâide 3
aleykum(u) : sizin üzerinize, size
-
5-Mâide 3
ve mâ uhılle : ve boğazlanan, kesilen
-
5-Mâide 3
ekele es sebuu : yırtıcı hayvan tarafından yenen (yırtıcı hayvanın parçalayıp öldürdüğü)
-
5-Mâide 3
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfirler
-
5-Mâide 3
ekmeltu lekum : size ikmal ettim, tamamladım
-
5-Mâide 3
aleykum ni'metî : sizin üzerinize nimetimi
-
5-Mâide 3
ve radîtu lekum(u) : ve sizden razı oldum
-
5-Mâide 4
mâ zâ uhılle lehum : onlara, (kendilerine) nelerin helal kılındığı
-
5-Mâide 4
uhılle lekum(u) : sizin için, size helal kılındı
-
5-Mâide 4
ve mâ allemtum : ve öğrettiğiniz şey
-
5-Mâide 4
mimmâ (min mâ) alleme-kum(u) : size öğrettiği şeyden
-
5-Mâide 4
aleykum : size, sizin için
-
5-Mâide 4
aleyhi : onun üzerine
-
5-Mâide 5
uhılle : helal kılındı
-
5-Mâide 5
lekum(u) : sizin için, size
-
5-Mâide 5
ellezîne : o kimseler, onlar
-
5-Mâide 5
hıllun lekum : sizin için, size helal
-
5-Mâide 5
hıllun lehum : onlara helâl
-
5-Mâide 5
min ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
5-Mâide 6
ellezîne âmenû : yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 6
ve ercule-kum : ve ayaklarınızı
-
5-Mâide 6
fe lem tecidû : artık bulamazsanız
-
5-Mâide 6
li yec'ale aleykum : size yapmak, çıkartmak, kılmak
-
5-Mâide 6
aleykum : sizin üzerinize, size
-
5-Mâide 6
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
5-Mâide 7
aleykum : sizin üzerinize
-
5-Mâide 7
ellezî : ki o
-
5-Mâide 8
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 9
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 9
lehum magfiratun : onlar için bir mağfiret vardır. (günahları sevaba çevrilir)
-
5-Mâide 10
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
5-Mâide 11
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 11
aleykum : sizin üzerinize
-
5-Mâide 11
ileykum : size
-
5-Mâide 12
ve lekad : ve andolsun
-
5-Mâide 12
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
5-Mâide 12
ve kâle allâhu : ve Allâh (c.c.) dedi (buyurdu)
-
5-Mâide 12
le in ekamtum(u) : eğer siz mutlaka ikame ederseniz
-
5-Mâide 12
le ukeffirenne : ben mutlaka örterim
-
5-Mâide 12
ve le udhılenne-kum : ve mutlaka sizi dahil ederim
-
5-Mâide 12
fe kad dalle : artık sapmış olur
-
5-Mâide 13
leannâ-hum : onları lanetledik
-
5-Mâide 13
illâ kalîlen : çok azı hariç
-
5-Mâide 14
ve min ellezîne : ve o onlardan, olanlardan
-
5-Mâide 15
yâ ehle el kitâbi : ey Kitap ehli (sahipleri)!
-
5-Mâide 15
yubeyyinu lekum : size açıklıyor
-
5-Mâide 16
subule : yollar
-
5-Mâide 17
lekad : andolsun
-
5-Mâide 17
ellezîne kâlû : ... diyenler
-
5-Mâide 18
ve kâlet(i) : ve dedi
-
5-Mâide 18
ve ileyhi : ve O'na
-
5-Mâide 19
yâ ehle el kitâbi : ey Kitab ehli
-
5-Mâide 19
yubeyyinu lekum : size açıklıyor
-
5-Mâide 20
ve iz kâle mûsâ : ve Hz. Musâ demişti
-
5-Mâide 20
aleykum : üzerinize
-
5-Mâide 20
iz ceale fî kum : o zaman içinizde kıldı
-
5-Mâide 20
ve ceale-kum : ve sizi kıldı, yaptı
-
5-Mâide 20
mâ lem yu'ti : vermediği şeyi
-
5-Mâide 20
min el âlemîne : âlemlerden
-
5-Mâide 21
elletî ketebe allâhu : ki onu Allâh (c.c.) yazdı, takdir etti, farz kıldı
-
5-Mâide 21
lekum : sizin için, size
-
5-Mâide 22
len nedhule-hâ : asla oraya girmeyiz
-
5-Mâide 23
kâle raculâni : iki adam dedi
-
5-Mâide 23
min ellezîne : onlardan
-
5-Mâide 23
aleyhima : o ikisine
-
5-Mâide 23
aleyhim(u) : onların üzerine
-
5-Mâide 24
innâ len nedhule-hâ : muhakkak ki biz, oraya asla girmeyiz
-
5-Mâide 25
kâle rabbi : Rabb'im dedi
-
5-Mâide 26
kâle : dedi
-
5-Mâide 26
aleyhim : onlara
-
5-Mâide 27
ve utlu aleyhim : ve, onlara tilavet et, oku!
-
5-Mâide 27
fe tukubbile : o zaman kabul edilir
-
5-Mâide 27
ve lem yutekabbel : ve kabul edilmez
-
5-Mâide 27
kâle le aktulenne-ke : seni mutlaka öldüreceğim dedi
-
5-Mâide 27
kâle : dedi
-
5-Mâide 28
le in besadte : gerçekten eğer sen uzatırsan
-
5-Mâide 28
ileyye : bana
-
5-Mâide 28
li taktule-nî : beni öldürmek için
-
5-Mâide 28
yediye ileyke : elimi sana
-
5-Mâide 28
li aktule-ke : seni öldürmek için
-
5-Mâide 28
rabbe el âlemîne : âlemlerin Rabb'i
-
5-Mâide 30
lehu : onu
-
5-Mâide 30
katle ahî-hi : kardeşini öldürmeye
-
5-Mâide 30
fe katele-hu : böylece onu öldürdü
-
5-Mâide 31
kâle yâ veyletâ : yazıklar olsun bana dedi
-
5-Mâide 31
misle hâzâ el gurâbi : bu karga gibi
-
5-Mâide 32
alâ benî isrâîle : İsrailoğulları'na
-
5-Mâide 32
katele nefsen : bir kişiyi öldürdü
-
5-Mâide 32
katele en nâse : insanları öldürdü
-
5-Mâide 32
ve lekad câet-hum : ve andolsun ki onlara geldi
-
5-Mâide 32
le : gerçekten
-
5-Mâide 33
ellezîne yuhâribûne : o harp edenler, savaşanlar
-
5-Mâide 33
allâhe ve resûle-hu : Allâh (cc.) ve O'nun Resulu ile
-
5-Mâide 33
ev yusallebû : veya asılmaları
-
5-Mâide 33
zâlike lehum : bu onların
-
5-Mâide 33
ve lehum fî el âhırati : ve onlar için âhirette vardır
-
5-Mâide 34
illâ ellezîne tâbû : tövbe edenler hariç
-
5-Mâide 34
aleyhim : onları
-
5-Mâide 34
fa'lemû (fe ı'lemû) : artık biliniz
-
5-Mâide 35
ellezîne âmenû : Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 35
ileyhi el vesîlete : O'na ulaştıracak vesileyi
-
5-Mâide 35
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
5-Mâide 36
ellezîne keferû : kâfir olan kimseler
-
5-Mâide 36
lev enne lehum : eğer onların olsa
-
5-Mâide 36
ve misle-hu mea-hu : ve onunla birlikte bir misli daha
-
5-Mâide 36
mâ tukubbile : kabul olunmaz
-
5-Mâide 36
ve lehum : ve onlar için vardır
-
5-Mâide 37
ve lehum : ve onlar için vardır
-
5-Mâide 38
nekâlen : ibret verici, korkunç bir ceza olarak
-
5-Mâide 39
yetûbu aleyhi : onun tövbesini kabul eder
-
5-Mâide 40
e lem ta'lem : biimiyor musun?
-
5-Mâide 40
lehu mulku : mülk, idare, O'nun
-
5-Mâide 41
ellezîne yusâriûne : yarışan kimseler, yarışanlar
-
5-Mâide 41
min ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
5-Mâide 41
ve lem tu'min : ve îmân etmedi
-
5-Mâide 41
ve min ellezîne : ve o kimselerden, onlardan, ..olanlardan
-
5-Mâide 41
lem ye'tu-ke : sana gelmez
-
5-Mâide 41
ve in lem tu'tev-hu : ve eğer o verilmezse
-
5-Mâide 41
fe len temlike lehu : artık sen onun için asla birşeye mani olmaya malik (sahip) değilsin, mani olacak (olabilecek) değilsin
-
5-Mâide 41
ulâike ellezîne : işte o kimseler
-
5-Mâide 41
lem yuridi Allâhu : Allâh (c.c.) dilemedi
-
5-Mâide 41
lehum fî ed dunyâ : onlar için dünyada vardır
-
5-Mâide 41
ve lehum fî el âhıreti : ve onlara ahirette vardır
-
5-Mâide 42
fe len yadurrû-ke : artık onlar sana asla zarar veremezler
-
5-Mâide 43
summe yetevellevne : sonra dönüyorlar
-
5-Mâide 44
ellezîne eslemû : teslim olmuş olanlar
-
5-Mâide 44
li ellezîne : o kimseler için, onlar için, onlara
-
5-Mâide 44
ve kânû aleyhi : ve onun üzerine oldular
-
5-Mâide 44
semenen kalîlen : az bir pahaya, değere
-
5-Mâide 44
lem yahkum : hükmetmez
-
5-Mâide 44
bi mâ enzele allâhu : Allâh'ın (c.c.) indirdiği ile
-
5-Mâide 45
ve ketebnâ aleyhim : ve onların üzerine yazdık, farz kıldık
-
5-Mâide 45
keffâratun lehu : kendisi için bir kefâret olur (günahlara kefâret)
-
5-Mâide 45
ve men lem yahkum : ve kim hükmetmezse
-
5-Mâide 45
bi mâ enzele allâhu : Allâh'ın (cc.) indirdiği şey ile
-
5-Mâide 46
ve âteynâ-hu el incîle : ve ona İncil'i verdik
-
5-Mâide 47
bi mâ enzele : indirdiği şey ile
-
5-Mâide 47
ve men lem yahkum : ve kim hükmetmezse
-
5-Mâide 47
bi mâ enzele allâhu : Allâh'ın (c.c.) indirdiği ile
-
5-Mâide 48
ve enzelnâ ileyke : ve sana indirdik
-
5-Mâide 48
aleyhi : onu, onun üzerine
-
5-Mâide 48
bimâ enzele allâhu : Allah'ın (c.c.) indirdiği şey ile
-
5-Mâide 48
ve lev şâe allâhu : ve şayet Allâh (cc.) dileseydi
-
5-Mâide 48
le ceale-kum : elbette sizi kılardı, yapardı
-
5-Mâide 49
bi mâ enzele allâhu : Allâh'ın (c.c.) indirdiği ile
-
5-Mâide 49
mâ enzele allâhu ileyke : Allâh'ın (cc.) sana indirdiği şey
-
5-Mâide 49
fe in tevellev : bundan sonra eğer yüz çevirirlerse
-
5-Mâide 49
fa'lem (fe ı'lem) : o taktirde bil ki
-
5-Mâide 49
le fâsıkûne : elbette, gerçekten fâsıklar
-
5-Mâide 51
ellezîne âmenû : âmenû olanlar (Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)
-
5-Mâide 51
yetevelle-hum : onlara dönerse
-
5-Mâide 52
ellezîne : o kimseler, onlar
-
5-Mâide 53
ellezîne âmenû : âmenû olanlar (Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı yaşarken dileyenler)
-
5-Mâide 53
e hâulâi ellezîne : bunlar o kimseler mi?, onlar bunlar mı?
-
5-Mâide 53
le mea-kum : elbette, mutlaka sizinle beraber
-
5-Mâide 54
ellezîne âmenû : âmenû olanlar (Allâh'a ulaşmayı yaşarken dileyenler)
-
5-Mâide 54
ezilletin : daha alçak gönüllü
-
5-Mâide 54
levmete lâimin : kınayanın kınaması
-
5-Mâide 55
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olan kimseler, Allâh'a ulaşmayı dileyenler
-
5-Mâide 55
ellezîne yukîmûne : o kimseler ikame ederler
-
5-Mâide 56
ve men yetevelle : ve kim dönerse, ve dönen kimseler
-
5-Mâide 56
allâhe ve resûle-hu : Allâh (cc.) ve O'nun Resulü
-
5-Mâide 56
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olan kimseler, Allâh'a ulaşmayı ve teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 57
ellezîne âmenû : yaşarken Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 57
ellezîne ettehazû : edinen kimseler
-
5-Mâide 57
huzuven ve leiben : eğlence, alay ve oyun
-
5-Mâide 57
min ellezîne : o kimselerden
-
5-Mâide 58
ve leiben : ve oyun
-
5-Mâide 59
yâ ehle el kitâbi : ey Kitab ehli, kitab sahipleri
-
5-Mâide 59
ve mâ unzile ileynâ : ve bize indirilen şeye
-
5-Mâide 59
ve mâ unzile : ve indirilene
-
5-Mâide 60
men leane-hu allâhu : Allâh'ın (cc.) onu lanetlediği kimse
-
5-Mâide 60
ve gadıbe aleyhi : ve ona gazap, öfke duydu
-
5-Mâide 60
ve ceale min-hum(u) : ve onlardan kıldı, yaptı
-
5-Mâide 61
ve allâhu a'lemu : ve Allâh (cc.) daha iyi bilir, çok iyi bilir
-
5-Mâide 62
lebi'se mâ kânû : oldukları şey ne kötü
-
5-Mâide 63
lev lâ yenhâ-hum(u) : onları nehy etmeli (men etmeli) değiller miydi?
-
5-Mâide 63
lebi'se mâ kânû : oldukları şey ne kötü
-
5-Mâide 64
ve kâlet(i) el yehûdu : ve yahudiler dedi
-
5-Mâide 64
maglûletun : bağlanmış
-
5-Mâide 64
gullet eydî-him : onların elleri bağlandı
-
5-Mâide 64
ve le yezîdenne : ve mutlaka arttırır
-
5-Mâide 64
mâ unzile ileyke : sana indirilen şey
-
5-Mâide 64
kullemâ : her defasında, her ne zaman ...olsa
-
5-Mâide 65
ve lev enne : ve şayet, eğer olsa
-
5-Mâide 65
ehle el kitâbi : kitap ehli, kitap sahipleri
-
5-Mâide 65
le keffernâ : elbette örttük
-
5-Mâide 65
ve le edhalnâ-hum : ve elbette onları, dahil ettik koyduk
-
5-Mâide 66
ve lev enne-hum : ve eğer onlar ...olsaydı
-
5-Mâide 66
ve el incîle : ve İncil
-
5-Mâide 66
ve mâ unzile ileyhim : ve onlara indirilen şey
-
5-Mâide 66
le ekelû : mutlaka yerlerdi
-
5-Mâide 67
mâ unzile ileyke : sana indirileni
-
5-Mâide 67
ve in lem tef'al : ve eğer yapmazsan
-
5-Mâide 67
risâlete-hu : O'nun risâletini (gönderdiğini, elçiliğini)
-
5-Mâide 68
lestum alâ şey'in : siz bir şey üzerinde değilsiniz
-
5-Mâide 68
ve el incîle : ve İncil
-
5-Mâide 68
ve mâ unzile : ve indirilen şey
-
5-Mâide 68
ileykum : size
-
5-Mâide 68
ve le yezîdenne : ve mutlaka arttırır
-
5-Mâide 68
mâ unzile ileyke : sana indirilen şey
-
5-Mâide 69
ellezîne âmenû : Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler (yaşarken)
-
5-Mâide 69
ve ellezîne hâdû : ve yahudi olanlar, yahudiler
-
5-Mâide 69
ve amile sâlihan : ve nefsi tezkiye edici, ıslah edici amel yaptı
-
5-Mâide 69
fe lâ havfun aleyhim : artık onlara korku yoktur
-
5-Mâide 70
lekad ehaznâ : andolsun ki biz aldık
-
5-Mâide 70
mîsâka benî isrâîle : İsrailoğulları'ndan mîsâk
-
5-Mâide 70
ve erselnâ ileyhim : ve onlara gönderdik
-
5-Mâide 70
rusulen : resuller, elçiler
-
5-Mâide 70
kullemâ câe-hum : onlara her gelişinde
-
5-Mâide 71
aleyhim : onların
-
5-Mâide 72
lekad kefere : andolsun ki inkâr etti, kâfir oldu
-
5-Mâide 72
ellezîne kâlû : ... diyenler
-
5-Mâide 72
ve kâle el mesîhu : ve Mesih dedi
-
5-Mâide 72
yâ benî isrâîle : ey İsrâil oğulları!
-
5-Mâide 72
allâhu aleyhi : Allâh (cc.) ona
-
5-Mâide 73
lekad kefere : andolsun ki inkâr etti, kâfir oldu
-
5-Mâide 73
ellezîne kâlû : ... diyenler
-
5-Mâide 73
ve in lem yentehû : ve eğer son vermezlerse, vazgeçmezlerse
-
5-Mâide 73
le yemessenne : mutlaka dokunacak
-
5-Mâide 73
ellezîne keferû : kâfir olanlar
-
5-Mâide 75
kad halet : gelip, geçmiştir
-
5-Mâide 75
nubeyyinu lehum(u) : onlara açıkça anlatıyoruz, açıklıyoruz
-
5-Mâide 76
lekum : size
-
5-Mâide 77
yâ ehle el kitâbi : ey kitab ehli, kitap sahipleri!
-
5-Mâide 78
ellezîne keferû : kâfirler, inkâr edenler
-
5-Mâide 78
min benî isrâîle : İsrailoğulları'ndan
-
5-Mâide 79
lebi'se mâ : ne kötü şey
-
5-Mâide 80
yetevellevne : dönerler, dostluk ederler
-
5-Mâide 80
ellezîne keferû : kâfir olanlar
-
5-Mâide 80
lebi'se mâ : ne kötü şey
-
5-Mâide 80
kaddemet lehum : onlar için, kendileri için taktim etti
-
5-Mâide 80
aleyhim : onlara
-
5-Mâide 81
ve lev kânû : ve eğer olsalardı
-
5-Mâide 81
ve mâ unzile ileyhi : ve ona indirilene
-
5-Mâide 82
le tecidenne : mutlaka bulursun, bulacaksın
-
5-Mâide 82
li ellezîne âmenû : âmenû olanlara, yaşarken (Allâh'a (c.c.)
-
5-Mâide 82
ve ellezîne eşrakû : ve Allâh'a (c.c.) şirk koşanlar, müşrikler
-
5-Mâide 82
ve le tecidenne : ve mutlaka bulursun, bulacaksın
-
5-Mâide 82
li ellezîne âmenû : âmenû olanlara, (yaşarken Allâh'a (cc) ulaşmayı, teslim olmayı dileyenlere)
-
5-Mâide 82
ellezîne kâlû : onlar dediler, ...diyen kimseler
-
5-Mâide 83
mâ unzile : indirilen şeyi, indirileni
-
5-Mâide 84
ve mâ lenâ : bize ne oluyor, niçin biz...
-
5-Mâide 84
en yudhıle-nâ : bizi dahil etmesini
-
5-Mâide 86
ve ellezîne keferû : ve inkâr edenler, kâfir olanlar
-
5-Mâide 87
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ulaşmayı dileyenler
-
5-Mâide 87
mâ ehalle allâhu : Allâh'ın (c.c.) helâl kıldığı şey
-
5-Mâide 87
lekum : sizin için, size
-
5-Mâide 88
halâlen tayyiben : temiz, helâl
-
5-Mâide 88
ellezî : o ki
-
5-Mâide 89
lem yecid : bulamadı
-
5-Mâide 89
izâ haleftum : yemin edip hilâfına (aksine) hareket ettiğiniz, yemininizi bozduğunuz zaman
-
5-Mâide 89
lekum : size
-
5-Mâide 89
lealle-kum : umulur ki, böylece siz
-
5-Mâide 90
ellezîne âmenû : yaşarken Allâh'a (c.c.) ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
-
5-Mâide 90
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
5-Mâide 92
ve etîû er resûle : ve Resûl'e itaat edin
-
5-Mâide 92
in tevelleytum : eğer yüz çevirirseniz, dönerseniz
-
5-Mâide 92
fa'lemû (fe ı'lemû) : o halde bilin
-
5-Mâide 93
leyse : yoktur, değil
-
5-Mâide 93
alâ ellezîne âmenû : Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenlerin üzerine
-
5-Mâide 94
ellezîne âmenû : yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ulaşmayı dileyenler
-
5-Mâide 94
le : elbette, mutlaka
-
5-Mâide 94
li ya'leme : bilmesi için, bilinip belli olması için
-
5-Mâide 94
fe lehu : o taktirde onun için vardır
-
5-Mâide 95
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ona ulaşmayı dileyenler
-
5-Mâide 95
ve men katele-hu : ve kim onu öldürürse
-
5-Mâide 95
mislu mâ katele : öldürdüğü şeyin dengi, misli
-
5-Mâide 95
vebâle emri-hi : işinin vebâli, cezası
-
5-Mâide 95
ammâ (an mâ) selefe : geçmişten olan şeyi, geçmişi
-
5-Mâide 96
uhille lekum : size helâl kılındı
-
5-Mâide 96
metâan lekum : sizin için bir meta olarak, fayda sağlamak üzere
-
5-Mâide 96
aleykum : sizin üzerinize, size
-
5-Mâide 96
ellezî : o ki
-
5-Mâide 96
ileyhi tuhşerûne : ona haşr olacaksınız, huzurunda toplanacaksınız
-
5-Mâide 97
ceale allâhu : Allâh (cc.) yaptı, sebep kıldı, var etti
-
5-Mâide 97
li ta'lemû : sizin bilmeniz için
-
5-Mâide 97
ya'lemu : bilir
-
5-Mâide 98
ı'lemû : biliniz!
-
5-Mâide 99
ve allâhu ya'lemu : ve Allâh (cc.) bilir
-
5-Mâide 100
ve lev a'cebe-ke : ve senin hoşuna gitse bile
-
5-Mâide 100
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
5-Mâide 101
ellezîne âmenû : âmenu olanlar, yaşarken Allâh'a (cc.) teslim olmayı, ulaşmayı dileyenler
-
5-Mâide 101
in tubde lekum : eğer size açıklanırsa
-
5-Mâide 101
tubde lekum : size açıklanır
-
5-Mâide 102
kad seele-hâ : onu sormuştu
-
5-Mâide 103
mâ ceale : kılmadı, yapmadı
-
5-Mâide 103
vasîletin : erkek ve dişi olarak doğan davarların dişisi
-
5-Mâide 103
ellezîne keferû : kâfirler, inkar edenler
-
5-Mâide 104
ve izâ kîle lehum : ve onlara denildiği zaman
-
5-Mâide 104
teâlev : gelin
-
5-Mâide 104
ilâ mâ enzele : indirdiği şeye
-
5-Mâide 104
aleyhi : onun üzerine, üzerinde
-
5-Mâide 104
e ve lev kâne : ve olsa da mı?
-
5-Mâide 104
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar
-
5-Mâide 105
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ulaşmayı dileyenler
-
5-Mâide 105
aleykum : sizin üzerinize
-
5-Mâide 105
men dalle : dalâlette olan kimse
-
5-Mâide 106
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ona ulaşmayı dileyenler
-
5-Mâide 106
ve lev kâne : ve şayet olsa bile
-
5-Mâide 106
le min el âsimîne : mutlaka günahkâr kimselerden
-
5-Mâide 107
min ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
5-Mâide 107
istehakka aleyhim(u) : onlara daha layık, onların üzerinde hak sahibi
-
5-Mâide 107
el evleyâni : daha yakın iki kişi
-
5-Mâide 107
le şehâdetu-nâ : bizim şahitliğimiz mutlaka
-
5-Mâide 107
le : mutlaka
-
5-Mâide 109
er rusule : resûller
-
5-Mâide 109
lâ ilme lenâ : bizim ilmimiz,bilgimiz yok
-
5-Mâide 110
iz kâle : demişti
-
5-Mâide 110
aleyke : senin üzerinde
-
5-Mâide 110
ve kehlen : ve yetişkin iken
-
5-Mâide 110
ve iz allemtu-ke : ve sana öğretmiştim
-
5-Mâide 110
ve el incîle : ve İncil
-
5-Mâide 110
benî isrâîle an-ke : İsrail oğullarını senden
-
5-Mâide 110
fe kâle : o zaman dedi
-
5-Mâide 110
ellezîne keferû : kâfir olanlar (küfürde olanlar)
-
5-Mâide 112
iz kâle : demişti
-
5-Mâide 112
en yunezzile : indirmesi
-
5-Mâide 112
aleynâ : bize
-
5-Mâide 112
kâle itteku allâhe : Allâh'a (cc.) karşı takvâ sahibi olun dedi
-
5-Mâide 113
en ne'kule min-hâ : ondan yemek yemek
-
5-Mâide 113
ve na'leme : ve bilmemiz
-
5-Mâide 113
aleyhâ : onun üzerine
-
5-Mâide 114
kâle : dedi
-
5-Mâide 114
enzil aleynâ : bize indir
-
5-Mâide 114
tekûnu lenâ îden : bizim için bayram olsun
-
5-Mâide 115
kâle allâhu : Allâh (cc.) buyurdu
-
5-Mâide 115
aleykum : sizin üzerinize
-
5-Mâide 115
min el âlemîne : âlemlerden
-
5-Mâide 116
ve iz kâle allâhu : ve Allâh (cc.) dediği (buyurduğu) zaman
-
5-Mâide 116
kâle subhâne-ke : seni noksan sıfatlardan arındırırım, tenzih ederim dedi
-
5-Mâide 116
en ekûle : söylemek (benim söylemem)
-
5-Mâide 116
mâ leyse lî : benim için olmayanı
-
5-Mâide 116
ta'lemu : sen bilirsin
-
5-Mâide 116
ve lâ a'lemu : ve ben bilmem
-
5-Mâide 117
mâ kultu lehum : onlara söylemedim
-
5-Mâide 117
aleyhim şehîden : onların üzerine şâhid
-
5-Mâide 117
lemmâ : olunca, olduğu zaman
-
5-Mâide 117
er rakîbe aleyhim : onları gözeten, gözetleyen, onlara murakip
-
5-Mâide 118
ve in tagfir lehum : ve eğer onları bağışlarsan (mağfiret edesen)
-
5-Mâide 119
kâle allâhu : Allâh (cc.) dedi (buyurdu)
-
5-Mâide 119
lehum cennâtun : onlara, onlar için cennetler vardır
-
50-Kaf 2
kâle : dedi
-
50-Kaf 5
lemmâ : olduğu zaman, olunca
-
50-Kaf 6
lem yanzurû : bakmıyorlar
-
50-Kaf 6
ve mâ lehâ : ve onun yoktur
-
50-Kaf 10
ve en nahle : ve hurma ağaçları
-
50-Kaf 10
lehâ : onun (var)
-
50-Kaf 12
kable-hum : onlardan önce
-
50-Kaf 14
er rusule : resûller
-
50-Kaf 15
fî lebsin : kuşku içinde
-
50-Kaf 16
ve lekad : ve andolsun
-
50-Kaf 16
ve na'lemu : ve biz biliriz
-
50-Kaf 16
ileyhi : ona
-
50-Kaf 18
ledeyhi : onun yanında
-
50-Kaf 22
lekad : andolsun
-
50-Kaf 22
fî gafletin : gaflet içinde
-
50-Kaf 23
ve kâle : ve dedi
-
50-Kaf 23
mâ ledeyye : yanımda olan şey
-
50-Kaf 24
kulle : bütün hepsini
-
50-Kaf 26
ellezî : o ki, o
-
50-Kaf 26
ceale : kıldı, yaptı
-
50-Kaf 27
kâle : dedi
-
50-Kaf 28
kâle : dedi
-
50-Kaf 28
ledeyye : yanımda
-
50-Kaf 28
ileykum : size
-
50-Kaf 29
ledeyye : katımda, yanımda
-
50-Kaf 30
hel imtele'ti : doldun mu
-
50-Kaf 35
lehum : onların, onlar için (vardır)
-
50-Kaf 35
ve ledeynâ : ve katımızda
-
50-Kaf 36
ehlek-nâ : biz helâk ettik
-
50-Kaf 36
kable-hum : bunlardan önce
-
50-Kaf 37
le : mutlaka, elbette
-
50-Kaf 37
lehu : onun, onun vardır
-
50-Kaf 38
ve lekad : ve andolsun
-
50-Kaf 39
kable : önce
-
50-Kaf 39
ve kable : ve önce
-
50-Kaf 40
ve min el leyli : ve geceden bir kısım, gecenin bir bölümü
-
50-Kaf 43
ve ileynâ : ve bize
-
50-Kaf 44
aleynâ : bize
-
50-Kaf 45
a'lemu : en iyi bilir
-
50-Kaf 45
aleyhim : onların üzerinde
-
51-Zâriyât 5
le : elbette, mutlaka, kesinlikle
-
51-Zâriyât 6
le : elbette, mutlaka, kesinlikle
-
51-Zâriyât 8
le fî : gerçekten içindesiniz
-
51-Zâriyât 10
kutile : öldürülsün, ölsün, kahrolsun
-
51-Zâriyât 11
ellezîne hum : ki onlar
-
51-Zâriyât 14
ellezî : o, öyle ki o
-
51-Zâriyât 16
kable : önce
-
51-Zâriyât 17
kalîlen : az, pek az
-
51-Zâriyât 17
min el leyli : geceden (gecenin bir kısım)
-
51-Zâriyât 23
le : elbette, gerçekten, kesinlikle
-
51-Zâriyât 23
misle : misâl, örnek, gibi
-
51-Zâriyât 25
aleyhi : ona, onun yanına
-
51-Zâriyât 25
kâle : dedi
-
51-Zâriyât 27
ileyhim : onlara
-
51-Zâriyât 27
kâle : dedi
-
51-Zâriyât 29
akbelet : karşıladı
-
51-Zâriyât 29
ve kâlet : ve dedi
-
51-Zâriyât 30
kâle : dedi
-
51-Zâriyât 31
kâle : dedi
-
51-Zâriyât 33
li nursile : yollamamız (atmamız), yağdırmamız için
-
51-Zâriyât 33
aleyhim : onların üzerlerine
-
51-Zâriyât 37
li ellezîne : o kimselere onlara
-
51-Zâriyât 39
ve kâle : ve dedi
-
51-Zâriyât 41
aleyhi : onların üzerlerine
-
51-Zâriyât 42
aleyhi : onun üzerine
-
51-Zâriyât 42
cealet-hu : onu kıldı, yaptı
-
51-Zâriyât 43
iz kîle : denildiği zaman
-
51-Zâriyât 43
lehum : onlara
-
51-Zâriyât 47
le : elbette
-
51-Zâriyât 49
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
51-Zâriyât 50
lekum : sizin için
-
51-Zâriyât 51
lekum : sizin için
-
51-Zâriyât 52
etâ ellezîne : onlara (kendilerine) ne geldi
-
51-Zâriyât 54
fe tevelle : öyleyse yüz çevir
-
51-Zâriyât 59
li ellezîne : o kimseler için
-
51-Zâriyât 59
zalemû : zulmettiler
-
51-Zâriyât 59
misle : misli, benzer, gibi
-
51-Zâriyât 60
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
51-Zâriyât 60
ellezî : onlara, kendilerine
-
52-Tûr 7
le : mutlaka, kesinlikle
-
52-Tûr 8
lehu : onu
-
52-Tûr 12
ellezîne : onlar ki
-
52-Tûr 14
en nâru elletî : o ateş ki
-
52-Tûr 16
ıslevhâ : ona yaslanın
-
52-Tûr 16
aleykum : size, sizin için
-
52-Tûr 21
ve ellezîne : ve onlar, o kimseler
-
52-Tûr 21
ve mâ eletnâ-hum : ve onlardan eksiltmedik
-
52-Tûr 24
aleyhim : onların etrafında, onlara
-
52-Tûr 24
lehum : onlara ait, kendilerine ait
-
52-Tûr 25
ve akbele : ve karşılıklı
-
52-Tûr 27
aleynâ : bize
-
52-Tûr 33
tekavvele-hu : onu kendisi uydurup söyledi
-
52-Tûr 38
lehum : onların var
-
52-Tûr 38
sullemun : merdiven
-
52-Tûr 39
lehu : onun
-
52-Tûr 39
ve lekum : ve sizin
-
52-Tûr 42
ellezîne : o kimseler, onlar, olanlar
-
52-Tûr 43
lehum : onların var
-
52-Tûr 45
ellezî : o kimseler ki
-
52-Tûr 47
li ellezîne zalemû : zalimlere, zulmedenlere
-
52-Tûr 47
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar, bilmezler
-
52-Tûr 49
ve min el leyli : ve gecenin bir bölümünde
-
53-Necm 2
mâ dalle : sapmadı
-
53-Necm 5
alleme-hu : ona öğretti
-
53-Necm 13
ve lekad : ve andolsun
-
53-Necm 13
nezleten : iniş
-
53-Necm 18
lekad : andolsun
-
53-Necm 21
e lekum : sizin mi
-
53-Necm 21
ve lehu : ve onun
-
53-Necm 23
mâ enzele : indirmedi
-
53-Necm 23
ve lekad : ve andolsun
-
53-Necm 26
min melekin : melekler
-
53-Necm 27
ellezîne : o kimseler
-
53-Necm 27
le yusemmûne : isimlendiriyorlar
-
53-Necm 28
lehum : onların
-
53-Necm 28
ille : yalnızca
-
53-Necm 29
ve lem yurid : ve istemeyen
-
53-Necm 29
ille : başkasını
-
53-Necm 30
mebleguhum : onların erişebildikleri
-
53-Necm 30
a'lemu : bilir
-
53-Necm 30
dalle : sapan (dalâlette kalan)
-
53-Necm 30
a'lemu : bilir
-
53-Necm 31
ellezîne : o kimseler
-
53-Necm 31
ellezîne : o kimseler
-
53-Necm 32
ellezîne : o kimseler ki
-
53-Necm 32
el lememe : küçük günahlar
-
53-Necm 32
a'lemu : daha iyi bilendir
-
53-Necm 32
a'lemu : iyi bilendir
-
53-Necm 33
eytellezî : kimseyi
-
53-Necm 34
kalîlen : azıcık
-
53-Necm 36
lem yunebbe : kendisine haber verilmedi mi
-
53-Necm 37
ellezî veffâ : ahdini yerine getiren
-
53-Necm 39
leyse : değildir, yoktur
-
53-Necm 47
aleyhi : ona ait, onun üzerinde
-
53-Necm 50
ehleke : helâk etti
-
53-Necm 52
azleme : daha zalim
-
53-Necm 58
leyse : yoktur
-
53-Necm 58
lehâ : onun, onu
-
54-Kamer 4
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 6
tevelle : yüz çevir
-
54-Kamer 9
kable-hum : onlardan önce
-
54-Kamer 15
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 17
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 19
aleyhim : onların üzerlerine
-
54-Kamer 22
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 24
le fî dalâlin : gerçekten dalâlet içinde
-
54-Kamer 25
aleyhi : ona
-
54-Kamer 26
se ya'lemûne : yakında bilecekler, öğrenecekler
-
54-Kamer 27
lehum : onlar için, onlara
-
54-Kamer 31
aleyhim : onların üzerine
-
54-Kamer 32
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 34
aleyhim : onların üzerine
-
54-Kamer 34
âle : ailesi
-
54-Kamer 36
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 37
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 38
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 40
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 41
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 41
âle : ailesi
-
54-Kamer 43
lekum : sizin için
-
54-Kamer 49
kulle şey'in : herşeyi
-
54-Kamer 50
ke lemhin : bir anlık gibi
-
54-Kamer 51
ve lekad : ve andolsun
-
54-Kamer 51
ehleknâ : helâk ettik
-
55-Rahmân 2
alleme : öğretti
-
55-Rahmân 4
alleme-hu : ona öğretti
-
55-Rahmân 24
ve lehu : ve onundur, ona aittir
-
55-Rahmân 26
aleyhâ fânin : fanilik üzeredir, yok olucudur
-
55-Rahmân 29
kulle : her
-
55-Rahmân 31
lekum : siz, sizin için, sizinle
-
55-Rahmân 35
aleykumâ : siz ikinizin (iki toplumun) üzerine
-
55-Rahmân 43
elletî : ki o
-
55-Rahmân 56
lem yatmis-hunne : onlara, kendilerine temas etmemiştir, dokunmamıştır
-
55-Rahmân 56
kable-hum : onlardan önce
-
55-Rahmân 74
lem yatmishunne : ne onlara temas etmemiştir, dokunmamıştır
-
55-Rahmân 74
kablehum : onlardan önce
-
56-Vâkıa 2
leyse : değil, yok
-
56-Vâkıa 13
sulletun : ümmet, cemaat, topluluk
-
56-Vâkıa 16
aleyhâ : onun üzerine
-
56-Vâkıa 17
aleyhim : onları, etrafını
-
56-Vâkıa 17
muhalledûne : halidin olanlar, ölümsüz olanlar, devamlı kılınanlar
-
56-Vâkıa 26
kîlen : denir, söylenir
-
56-Vâkıa 39
sulletun : cemaat, ümmet
-
56-Vâkıa 40
ve sulletun : ve cemaat, ümmet
-
56-Vâkıa 45
kable zâlike : bundan önce, daha önce
-
56-Vâkıa 47
le meb'ûsûne : mutlaka diriltilmiş olan
-
56-Vâkıa 50
le : mutlaka
-
56-Vâkıa 52
le : muhakkak ki
-
56-Vâkıa 54
aleyhi : onun üzerine
-
56-Vâkıa 57
lev : eğer, şâyet, olsa, ise
-
56-Vâkıa 61
alâ en nubeddile : değiştirmemiz
-
56-Vâkıa 61
emsâle-kum : sizin emsalleriniz, suretleriniz
-
56-Vâkıa 61
lâ ta'lemûne : bilmiyorsunuz, bilmediğiniz
-
56-Vâkıa 62
ve lekad : ve andolsun
-
56-Vâkıa 62
lev : eğer, şâyet, olsa, ise
-
56-Vâkıa 65
lev : şâyet, eğer
-
56-Vâkıa 65
le : elbette, mutlaka
-
56-Vâkıa 66
le : gerçekten, elbette
-
56-Vâkıa 68
ellezî : o ki
-
56-Vâkıa 70
lev : eğer, ise, olsa
-
56-Vâkıa 70
lev : eğer, şâyet, olsa, ise
-
56-Vâkıa 71
elletî : o ki, ki o
-
56-Vâkıa 76
le : mutlaka, gerçekten
-
56-Vâkıa 76
lev ta'lemûne : keşke bilseniz
-
56-Vâkıa 77
le : gerçekten
-
56-Vâkıa 80
el âlemîne : alemler
-
56-Vâkıa 83
lev : olsa, eğer, şâyet
-
56-Vâkıa 85
ileyhi : ona
-
56-Vâkıa 86
lev lâ : değil ise
-
56-Vâkıa 91
leke : sana
-
56-Vâkıa 95
le huve : gerçekten o, elbette o
-
57-Hadid 2
lehu : onun
-
57-Hadid 4
huve ellezî : o ki, ki o
-
57-Hadid 4
ya'lemu : bilir
-
57-Hadid 5
lehu : onundur
-
57-Hadid 6
el leyle : gece
-
57-Hadid 6
fî el leyl : gecenin içine
-
57-Hadid 7
ceale-kum : sizi kıldı
-
57-Hadid 7
mustahlefîne : halefler, vekil kılınanlar
-
57-Hadid 7
ellezîne : onlar
-
57-Hadid 7
lehum : onlar için vardır
-
57-Hadid 8
ve mâ lekum : ve size ne (oluyor)
-
57-Hadid 9
huve ellezî : o ki, ki o
-
57-Hadid 9
le : mutlaka, elbette
-
57-Hadid 10
ve mâ lekum : ve ne (oluyor)
-
57-Hadid 10
ve kâtele : ve savaştı
-
57-Hadid 10
min ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
57-Hadid 10
ve kullen : ve hepsi
-
57-Hadid 11
men zâ ellezî : kim sahiptir, kim yapar
-
57-Hadid 11
lehu : ona
-
57-Hadid 11
ve lehû : ve onun için vardır
-
57-Hadid 13
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
57-Hadid 13
kîle : denir, söylenir
-
57-Hadid 13
lehu : onun vardır
-
57-Hadid 14
lem nekun : biz olmadık
-
57-Hadid 15
min ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
57-Hadid 16
e lem ye'ni : gelmedi mi
-
57-Hadid 16
li ellezîne : o kimseler için, onlar için
-
57-Hadid 16
nezele : indirdi
-
57-Hadid 16
ke ellezîne : onlar gibi
-
57-Hadid 16
tâle : geçti
-
57-Hadid 16
aleyhim : onların üzerinde
-
57-Hadid 17
i'lemû : bilin
-
57-Hadid 17
lekum : size, sizin için
-
57-Hadid 17
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
57-Hadid 18
lehum : onlara
-
57-Hadid 18
ve lehum : ve onlar için vardır
-
57-Hadid 19
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
57-Hadid 19
lehum : onların vardır
-
57-Hadid 19
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
57-Hadid 20
i'lemû : biliniz
-
57-Hadid 20
leibun : oyun
-
57-Hadid 20
ve lehvun : ve oyalanma, eğlence
-
57-Hadid 21
li ellezîne : onlar için
-
57-Hadid 23
kulle : hepsini, hiçbirini
-
57-Hadid 24
ellezîne : onlar
-
57-Hadid 24
yetevelle : dönerse, yüz çevirirse
-
57-Hadid 25
lekad : andolsun
-
57-Hadid 25
rusule-nâ : resûllerimiz
-
57-Hadid 25
ve li ya'leme : ve bilsin, belirtsin, belli etsin
-
57-Hadid 25
ve rusule-hu : ve onun resûlleri, resûlleri
-
57-Hadid 26
ve lekad : ve andolsun
-
57-Hadid 27
el incîle : İncil
-
57-Hadid 27
ellezîne : onlar
-
57-Hadid 27
aleyhim : onlara, onların üzerine
-
57-Hadid 27
ellezîne : onlar
-
57-Hadid 28
ellezîne âmenû : âmenû olanlar
-
57-Hadid 28
kifleyni : iki kat
-
57-Hadid 28
lekum : sizin için
-
57-Hadid 28
lekum : sizin için
-
57-Hadid 29
li ellâ ya'leme : bilmedikleri için
-
57-Hadid 29
el fadle : fazl
-
58-Mücâdele 1
kavle elletî : o söz ki
-
58-Mücâdele 2
ellezîne : o kimseler, onlar
-
58-Mücâdele 2
veledne-hum : onları doğurdu
-
58-Mücâdele 2
le yekûlûne : gerçekten, mutlaka ..... söylüyorlar
-
58-Mücâdele 2
le : gerçekten, mutlaka
-
58-Mücâdele 3
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
58-Mücâdele 4
lem yecid : bulamaz
-
58-Mücâdele 4
lem yestetı' : gücü yetmez, yapamaz
-
58-Mücâdele 5
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
58-Mücâdele 5
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
58-Mücâdele 5
ellezîne : onlar
-
58-Mücâdele 7
e lem tere : görmüyor musun, görmedin mi
-
58-Mücâdele 7
ya'lemu : bilir
-
58-Mücâdele 8
e lem tere ilâ : görmüyor musun, görmedin mi, bakmadın mı
-
58-Mücâdele 8
ellezîne : onlar
-
58-Mücâdele 8
lem yuhayyi-ke : seni selâmlamadı
-
58-Mücâdele 8
lev : şâyet, öyle ise
-
58-Mücâdele 8
yaslevne-hâ : ona yaslanacaklar, atılacaklar
-
58-Mücâdele 9
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler, îmân edenler
-
58-Mücâdele 9
ellezî : o ki, ki o
-
58-Mücâdele 9
ileyhi : ona, kendisine, onun huzurunda
-
58-Mücâdele 10
ellezîne : onlar
-
58-Mücâdele 10
ve leyse : ve değil
-
58-Mücâdele 11
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
58-Mücâdele 11
izâ kîle : denildiği zaman
-
58-Mücâdele 11
lekum : size
-
58-Mücâdele 11
lekum : size, sizin için
-
58-Mücâdele 11
ve izâ kîle : ve denildiği zaman
-
58-Mücâdele 11
ellezîne âmenû : âmenû olanlar
-
58-Mücâdele 11
ve ellezîne ûtû : ve verilenler
-
58-Mücâdele 12
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
58-Mücâdele 12
er resûle : resûl
-
58-Mücâdele 12
lekum : size, sizin için
-
58-Mücâdele 12
lem tecidû : bulamadınız
-
58-Mücâdele 13
iz lem tef'alû : yapmadığınız zaman, yapamadığınız zaman
-
58-Mücâdele 13
aleykum : sizin
-
58-Mücâdele 13
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
58-Mücâdele 14
lem tere ilâ : görmedin, bakmadın
-
58-Mücâdele 14
ellezîne : onları, onlara
-
58-Mücâdele 14
tevellev : döndüler (dost edindiler)
-
58-Mücâdele 14
aleyhim : onlara
-
58-Mücâdele 14
ya'lemûne : biliyorlar
-
58-Mücâdele 15
lehum : onlara, onlar için
-
58-Mücâdele 16
lehum : onlar için vardır
-
58-Mücâdele 17
len tugniye an : asla fayda vermez
-
58-Mücâdele 18
lehu : ona
-
58-Mücâdele 18
lekum : size
-
58-Mücâdele 19
aleyhim(u) : onların üzerini, onları
-
58-Mücâdele 20
inne ellezîne : muhakkak onlar
-
58-Mücâdele 20
ve resûle-hû : ve onun resûlü
-
58-Mücâdele 21
le : mutlaka
-
58-Mücâdele 22
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
58-Mücâdele 22
ve lev : ve olsa, bile
-
59-Haşr 2
ellezî ahrece : çıkaran
-
59-Haşr 2
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
59-Haşr 2
lem yahtesibû : hesaba katmadılar
-
59-Haşr 3
ve lev lâ : ve eğer olmasaydı
-
59-Haşr 3
aleyhim(u) : onların üzerine
-
59-Haşr 3
le : elbette, mutlaka
-
59-Haşr 3
lehum : onlara, onlar için vardır
-
59-Haşr 4
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
59-Haşr 6
aleyhi : onun üzerine
-
59-Haşr 6
rusule-hu : onun resûlleri, kendi resûlleri
-
59-Haşr 7
dûleten : elden ele dolaşan mal, servet
-
59-Haşr 8
ellezîne : onlar
-
59-Haşr 8
fadlen : fazl, hayır, lütuf
-
59-Haşr 8
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
59-Haşr 9
ve ellezîne : ve onlar
-
59-Haşr 9
ileyhim : onlara, kendilerine
-
59-Haşr 9
ve lev kâne : ve olsa bile
-
59-Haşr 10
ve ellezîne : ve onlar
-
59-Haşr 10
lenâ : bizi
-
59-Haşr 10
ellezîne : onlar
-
59-Haşr 10
gıllen : kin
-
59-Haşr 10
li ellezîne : olanlara
-
59-Haşr 11
e lem tere ilâ : (görmüyor musun) görmedin mi (bakmadın mı)
-
59-Haşr 11
ellezîne : onlar
-
59-Haşr 11
ellezîne : onlar
-
59-Haşr 11
le in : eğer gerçekten olursa
-
59-Haşr 11
le nahrucenne : mutlaka biz çıkarız
-
59-Haşr 11
le : elbette, gerçekten, mutlaka
-
59-Haşr 11
le : gerçekten, elbette
-
59-Haşr 12
le in : eğer gerçekten olursa
-
59-Haşr 12
ve le in kûtılû : ve eğer gerçekten savaşsalar
-
59-Haşr 12
ve le in : ve eğer gerçekten olursa, olsa bile
-
59-Haşr 12
le yuvellu-enne : mutlaka dönerler (savaştan dönüp kaçarlar)
-
59-Haşr 13
le : elbette, gerçekten
-
59-Haşr 15
ellezîne : onlar
-
59-Haşr 15
vebâle : vebal, günah, ağır sonuç
-
59-Haşr 15
lehum : onlar için vardır
-
59-Haşr 16
kâle : dedi
-
59-Haşr 16
fe lemmâ : fakat olduğu zaman
-
59-Haşr 16
kâle : dedi
-
59-Haşr 16
el âlemîne : âlemlerin
-
59-Haşr 18
ellezîne : onlar
-
59-Haşr 19
ke ellezîne : o kimseler gibi, onlar gibi
-
59-Haşr 21
lev : eğer
-
59-Haşr 21
le raeyte-hu : mutlaka onu gördün
-
59-Haşr 21
lealle-hum : umulur ki onlar
-
59-Haşr 22
huve allâhu ellezî : O Allah ki
-
59-Haşr 23
huve allâhu ellezî : O Allah ki
-
59-Haşr 24
lehu : onun, onu
-
59-Haşr 24
lehu : onun, onu
-
6-En'âm 1
ellezî : ki o
-
6-En'âm 1
ve ceale : ve kıldı, yaptı, var etti
-
6-En'âm 1
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfirler
-
6-En'âm 2
huve ellezî : O'dur, O ki
-
6-En'âm 2
ecelen : bir ecel, zaman dilimi, vade
-
6-En'âm 3
ya'lemu : bilir
-
6-En'âm 3
ve ya'lemu : ve bilir
-
6-En'âm 5
lemmâ câe-hum : onlara geldiği zaman
-
6-En'âm 6
e lem yerev : görmüyorlar mı
-
6-En'âm 6
kem ehleknâ : nice, kaç tane helâk ettik
-
6-En'âm 6
mâ lem numekkin : yerleştirmediğimiz bir şekilde
-
6-En'âm 6
lekum : sizi
-
6-En'âm 6
aleyhim : onlara
-
6-En'âm 6
fe ehleknâ-hum : fakat onları helâk ettik
-
6-En'âm 7
ve lev nezzelnâ : ve eğer indirseydik
-
6-En'âm 7
aleyke kitâben : sana yazılı olarak, kitap olarak
-
6-En'âm 7
fe le mesûhu : böylece ona gerçekten deyseler (dokunsalar)
-
6-En'âm 7
le kâle : mutlaka dedi (derdi)
-
6-En'âm 7
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olan kimseler
-
6-En'âm 8
lev lâ : olmaz mı
-
6-En'âm 8
unzile : indirildi
-
6-En'âm 8
aleyhi : ona
-
6-En'âm 8
melekun : bir melek
-
6-En'âm 8
ve lev enzelnâ : ve şâyet biz indirseydik
-
6-En'âm 8
meleken : bir melek
-
6-En'âm 8
le kudıye : mutlaka yerine getirilirdi, bitirilirdi
-
6-En'âm 9
ve lev cealnâ-hu : ve onu var etseydik, yapsaydık
-
6-En'âm 9
meleken : bir melek olarak, bir melek
-
6-En'âm 9
le cealnâ-hu : mutlaka onu yapardık
-
6-En'âm 9
raculen : bir erkek şeklinde, suretinde
-
6-En'âm 9
ve le lebesnâ : ve mutlaka şüphe ettirirdik
-
6-En'âm 9
aleyhim : onlara
-
6-En'âm 10
ve lekad : ve andolsun
-
6-En'âm 10
bi ellezîne : o kimseleri, onları
-
6-En'âm 12
le yecmea- enne-kum : sizi mutlaka toplayacak
-
6-En'âm 12
ellezîne : o kimseler, onlar
-
6-En'âm 13
ve lehu : ve onun
-
6-En'âm 13
fî el leyli : gecede
-
6-En'âm 14
evvele : ilk
-
6-En'âm 14
men esleme : teslim olan kimse
-
6-En'âm 17
fe lâ kâşife lehu : o taktirde onu açacak, giderecek yoktur
-
6-En'âm 19
ileyye : bana
-
6-En'âm 19
le teşhedûne : gerçekten şahitlik ediyorsunuz
-
6-En'âm 20
ellezîne : o kimseler, onlar
-
6-En'âm 20
ellezîne : o kimseler, onlar
-
6-En'âm 21
azlemu : daha zalim
-
6-En'âm 22
li ellezîne : o kimselere, onlara
-
6-En'âm 22
ellezîne : o kimseler
-
6-En'âm 23
lem tekun : olmadı, olmayacak
-
6-En'âm 24
ve dalle : ve saptı, uzaklaştı, gitti
-
6-En'âm 25
ileyke : seni
-
6-En'âm 25
kulle âyetin : bütün âyetleri
-
6-En'âm 25
ellezîne keferû : kâfir olan kimseler
-
6-En'âm 27
ve lev terâ : ve görsen (görseydin)
-
6-En'âm 27
yâ leyte-nâ : keşke biz olsaydık
-
6-En'âm 28
bedâ lehum : onlara açıklandı
-
6-En'âm 28
ve lev ruddû : ve şâyet reddedilseler, geri döndürülseler
-
6-En'âm 28
le âdû : mutlaka geri dönerler
-
6-En'âm 28
le kâzibûne : elbette, gerçekten yalancılar
-
6-En'âm 30
ve lev terâ : ve görsen (görseydin)
-
6-En'âm 30
kâle : dedi, buyurdu
-
6-En'âm 30
e leyse hâzâ : bu değil mi
-
6-En'âm 30
kâle : dedi
-
6-En'âm 31
ellezîne : o kimseler
-
6-En'âm 32
leibun : bir oyun
-
6-En'âm 32
ve lehvun : ve bir oyalanma, bir eğlenme
-
6-En'âm 32
ve le : ve elbette
-
6-En'âm 32
li ellezîne : o kimseler için
-
6-En'âm 33
kad na'lemu : biliyorduk
-
6-En'âm 33
le yahzunu-ke : elbette seni üzüyor, mahzun ediyor
-
6-En'âm 33
ellezî yekûlûne : onların söyledikleri
-
6-En'âm 34
ve lekad : ve andolsun
-
6-En'âm 34
ve lâ mubeddile : ve değiştirecek kimse yoktur
-
6-En'âm 34
ve lekad : ve andolsun
-
6-En'âm 35
aleyke : sana
-
6-En'âm 35
ev sullemen : veya bir merdiven
-
6-En'âm 35
ve lev şâe : ve şâyet dilerse, dileseydi
-
6-En'âm 35
le cemea-hum : elbette onları toplar
-
6-En'âm 36
ellezîne : o kimseler ki, onlar, ...olanlar
-
6-En'âm 36
ileyhi : O'na
-
6-En'âm 37
lev lâ : olsaydı, olmaz mı
-
6-En'âm 37
nuzzile : indirildi
-
6-En'âm 37
aleyhi : ona
-
6-En'âm 37
alâ en yunezzile : indirmeye
-
6-En'âm 37
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar, bilmezler
-
6-En'âm 39
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar, ...olanlar
-
6-En'âm 41
ileyhi : ona
-
6-En'âm 42
ve lekad : ve andolsun
-
6-En'âm 42
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
6-En'âm 43
fe lev lâ : böylece olmaz mıydı
-
6-En'âm 43
lehum : onlara
-
6-En'âm 44
fe lemmâ : fakat ..... olduğu zaman
-
6-En'âm 44
aleyhim : onlara
-
6-En'âm 45
ellezîne : onlar ki
-
6-En'âm 45
zalemû : zulmettiler
-
6-En'âm 45
el âlemîne : âlemler
-
6-En'âm 47
yuhleku : helâk edilir
-
6-En'âm 48
ve asleha : ve ıslâh oldu (nefs tezkiyesi yaptı)
-
6-En'âm 48
aleyhim : onlara
-
6-En'âm 49
ve ellezîne : ve o kimseler, ...olanlar
-
6-En'âm 50
lâ ekûlu lekum : size demiyorum, söylemiyorum
-
6-En'âm 50
ve lâ a'lemu : ve ben bilmiyorum
-
6-En'âm 50
lekum : size
-
6-En'âm 50
innî melekun : gerçekte, mutlaka ben bir meleğim
-
6-En'âm 50
ileyye : bana
-
6-En'âm 51
ellezîne yehâfûne : korkan kimseler
-
6-En'âm 51
leyse lehum : onların yoktur
-
6-En'âm 51
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
6-En'âm 52
ellezîne : o kimseler, onlar
-
6-En'âm 52
mâ aleyke : senin üstüne değil, yoktur
-
6-En'âm 52
aleyhim : onların üzerine
-
6-En'âm 53
aleyhim : onlara
-
6-En'âm 53
e leyse : değil mi, öyle değil mi
-
6-En'âm 53
bi a'leme : en iyi bilir
-
6-En'âm 54
ellezîne yu'minûne : îmân eden kimseler
-
6-En'âm 54
selâmun aleykum : selâm üzerinize olsun
-
6-En'âm 54
men amile : kim yapar
-
6-En'âm 54
bi cehâletin : cahillikle
-
6-En'âm 54
ve asleha : ve ıslâh oldu
-
6-En'âm 56
ellezîne : onlar, onlara
-
6-En'âm 58
lev : eğer, şâyet, ise, olsa
-
6-En'âm 58
le kudıye : elbette yerine getirilmiş olurdu
-
6-En'âm 58
a'lemu : en iyi bilir
-
6-En'âm 59
lâ ya'lemu-hâ : onu bilmez
-
6-En'âm 59
ve ya'lemu : ve o bilir
-
6-En'âm 59
ya'lemu-hâ : onu bilir
-
6-En'âm 60
ellezî : o ki
-
6-En'âm 60
bi el leyli : geceleyin
-
6-En'âm 60
ve ya'lemu : ve bilir
-
6-En'âm 60
ileyhi : ona
-
6-En'âm 61
aleykum : sizin üzerinize
-
6-En'âm 62
lehu : onun
-
6-En'âm 63
le in : elbette, mutlaka
-
6-En'âm 63
le nekûne enne : biz mutlaka oluruz
-
6-En'âm 65
aleykum : sizin üzerinize
-
6-En'âm 65
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
6-En'âm 66
lestu : ben değilim
-
6-En'âm 66
aleykum : sizin üzerinize
-
6-En'âm 67
ta'lemûne : bileceksiniz
-
6-En'âm 68
ellezîne : o kimseler, onlar
-
6-En'âm 69
ellezîne : o kimseler
-
6-En'âm 69
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
6-En'âm 70
ellezîne : o kimseler
-
6-En'âm 70
leiben : oyun
-
6-En'âm 70
ve lehven : ve eğlence
-
6-En'âm 70
en tubsele : helâk olmak (olması)
-
6-En'âm 70
leyse lehâ : onun yoktur
-
6-En'âm 70
kulle adlin : bütün fidyeler (fidyelerin hepsi)
-
6-En'âm 70
ellezîne : o kimseler, onlar
-
6-En'âm 70
lehum : onlar için vardır
-
6-En'âm 71
ke ellezî istehvet-hu : kandırdığı kimse gibi
-
6-En'âm 71
lehû : onun
-
6-En'âm 71
rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbine
-
6-En'âm 72
ve huve ellezî : ve ... olan o'dur
-
6-En'âm 72
ileyhi : ona
-
6-En'âm 73
ellezî halaka : ki o yaratandır
-
6-En'âm 73
ve lehu el mulku : ve mülk (hükümranlık) onundur
-
6-En'âm 74
ve iz kâle : demişti
-
6-En'âm 75
melekûte : melekût
-
6-En'âm 76
fe lemmâ : olduğu zaman
-
6-En'âm 76
aleyhi el leylu : gece onun üzerini
-
6-En'âm 76
kâle : dedi
-
6-En'âm 76
fe lemmâ : fakat olduğu zaman
-
6-En'âm 76
efele : kaybolup gitti, battı
-
6-En'âm 76
kâle : dedi
-
6-En'âm 77
fe lemmâ : olduğu zaman, olunca
-
6-En'âm 77
kâle : dedi
-
6-En'âm 77
fe lemmâ : fakat olduğu zaman, olunca
-
6-En'âm 77
efele : kaybolup battı
-
6-En'âm 77
kâle : dedi
-
6-En'âm 77
le in : gerçekten eğer (ise)
-
6-En'âm 77
lem yehdi-nî : beni hidayete erdirmez
-
6-En'âm 77
le ekûne enne : ben mutlaka olurum
-
6-En'âm 78
fe lemmâ : sonra olduğu zaman, olunca
-
6-En'âm 78
kâle hâzâ : dedi, bu
-
6-En'âm 78
fe lemmâ : fakat olduğu zaman, olunca
-
6-En'âm 78
efelet : kaybolup gitti, battı
-
6-En'âm 78
kâle : dedi
-
6-En'âm 79
li ellezî : ki ona
-
6-En'âm 80
kâle : dedi
-
6-En'âm 80
kulle şey'in : herşeyi
-
6-En'âm 81
mâ lem yunezzil : bir şey indirmedi
-
6-En'âm 81
aleykum : size
-
6-En'âm 81
ta'lemûne : biliyorsunuz
-
6-En'âm 82
ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler
-
6-En'âm 82
ve lem yelbisû : ve karıştırmazlar
-
6-En'âm 82
lehum el emnu : onlar emindirler
-
6-En'âm 84
lehu : ona
-
6-En'âm 84
kullen : hepsi
-
6-En'âm 84
ve suleymâne : ve Süleyman (A.S)
-
6-En'âm 86
ve ismâîle : ve İsmâîl (A.S)
-
6-En'âm 86
ve kullen : ve hepsini
-
6-En'âm 86
alâ el âlemîne : âlemlere
-
6-En'âm 88
ve lev : ve eğer, ...olsa
-
6-En'âm 88
le habita : elbette boşa gitti, heba oldu
-
6-En'âm 89
ulâike ellezîne : işte onlar
-
6-En'âm 89
leysû bi-hâ bi kâfirîne : onu inkâr etmeyecek
-
6-En'âm 90
ulâike ellezîne : işte onlar
-
6-En'âm 90
aleyhi : ona (karşılık)
-
6-En'âm 90
li el âlemîne : âlemlere, âlemler için
-
6-En'âm 91
mâ enzele allâhu : Allah indirmedi
-
6-En'âm 91
enzele : indirdi
-
6-En'âm 91
ellezî : ki o
-
6-En'âm 91
lem ta'lemû : siz bilmiyorsunuz
-
6-En'âm 92
musaddıku ellezî : onları doğrulayan, tasdik eden, ki o
-
6-En'âm 92
ve men havle-hâ : ve onun etrafındakiler
-
6-En'âm 92
ve ellezîne : ve onlar
-
6-En'âm 93
azlemu : daha zalim
-
6-En'âm 93
kâle : dedi
-
6-En'âm 93
ileyye : bana
-
6-En'âm 93
ve lem yûha : ve vahyolunmadı
-
6-En'âm 93
ileyhi : ona, kendisine
-
6-En'âm 93
kâle : dedi
-
6-En'âm 93
misle : benzeri, gibi
-
6-En'âm 93
mâ enzele allâhu : Allah'ın indirdiği şey
-
6-En'âm 93
ve lev : ve eğer, olsa
-
6-En'âm 94
ve lekad : ve andolsun
-
6-En'âm 94
evvele : evvel, ilk
-
6-En'âm 94
ellezîne : ki onlar
-
6-En'âm 94
lekad : andolsun
-
6-En'âm 94
ve dalle : ve saptı, uzaklaştı, kayboldu
-
6-En'âm 96
ve ceale el leyle : ve geceyi kıldı (yaptı)
-
6-En'âm 97
ve huve ellezî : ve o ki
-
6-En'âm 97
ceale : kıldı, yaptı, var etti
-
6-En'âm 97
lekum en nucûme : sizin için yıldızlar
-
6-En'âm 97
ya'lemûne : biliyorlar
-
6-En'âm 98
ve huve ellezî : ve o ki
-
6-En'âm 99
ve huve ellezî : ve o ki
-
6-En'âm 99
enzele : indirdi
-
6-En'âm 99
le âyâtin : elbette âyetler
-
6-En'âm 100
lehu : onun
-
6-En'âm 101
lehu : onun
-
6-En'âm 101
veledun : çocuk
-
6-En'âm 101
ve lem tekun : ve olmamıştır
-
6-En'âm 101
lehu : onun
-
6-En'âm 101
kulle şey'in : herşeyi
-
6-En'âm 104
fe aleyhâ : o zaman onun aleyhinedir (sorumluluğu onun üzerinedir)
-
6-En'âm 104
ve mâ ene aleykum : ve ben sizin üzerinize ... değilim
-
6-En'âm 105
ya'lemûne : biliyorlar
-
6-En'âm 106
ileyke : sana
-
6-En'âm 107
ve lev : ve eğer, şâyet
-
6-En'âm 107
aleyhim : onların üzerinde
-
6-En'âm 107
aleyhim : onların üzerinde, onlara
-
6-En'âm 108
ellezîne : onlara
-
6-En'âm 108
amele-hum : onların amellerini
-
6-En'âm 109
le in : mutlaka, eğer olursa
-
6-En'âm 109
le yu'minunne : mutlaka îmân edeceklerine
-
6-En'âm 110
lem yu'minû : îmân etmediler (mü'min olmadılar)
-
6-En'âm 110
evvele : evvel, ilk
-
6-En'âm 111
ve lev : ve eğer, olsaydı
-
6-En'âm 111
ileyhim : onlara
-
6-En'âm 111
ve kelleme-hum : ve onlarla konuştu
-
6-En'âm 111
aleyhim : onları, onlara
-
6-En'âm 111
kulle şey'in : herşeyi
-
6-En'âm 111
kubulen : karşıları, karşılıklı olarak
-
6-En'âm 112
ve lev : ve eğer
-
6-En'âm 113
ileyhi : ona
-
6-En'âm 113
ellezîne : ki onlar
-
6-En'âm 114
ve huve ellezî : ve o ki
-
6-En'âm 114
enzele : indirdi
-
6-En'âm 114
ileykum : size
-
6-En'âm 114
ve ellezîne : ve onlar ki
-
6-En'âm 114
ya'lemûne : biliyorlar
-
6-En'âm 115
ve adlen : ve adaletli olarak, adaletle
-
6-En'âm 115
lâ mubeddile : değiştirecek yoktur
-
6-En'âm 117
a'lemu : en iyi bilir
-
6-En'âm 117
a'lemu : en iyi bilen
-
6-En'âm 118
aleyhi : onun üzerine
-
6-En'âm 119
ve mâ lekum : ve size ne oluyor
-
6-En'âm 119
aleyhi : onun üzerine
-
6-En'âm 119
ve kad fassale : ve ayrı ayrı açıklamıştı
-
6-En'âm 119
lekum : size
-
6-En'âm 119
aleykum : size
-
6-En'âm 119
ileyhi : ona
-
6-En'âm 119
le yudıllûne : gerçekten dalâlette bırakıyorlar
-
6-En'âm 119
a'lemu : en iyi bilir
-
6-En'âm 120
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
6-En'âm 121
lem yuzkeri ismu allâhi : Allah'ın İsmi anılmayan
-
6-En'âm 121
aleyhi : onun üzerine
-
6-En'âm 121
le fıskun : gerçekten fısktır
-
6-En'âm 121
le yûhûne : elbette vahyederler
-
6-En'âm 121
le muşrikûne : mutlaka müşrikler olursunuz
-
6-En'âm 122
lehu : ona
-
6-En'âm 122
leyse bi-hâricin : çıkacak değil, çıkamayacak olan
-
6-En'âm 124
len nu'mine : asla îmân etmeyiz
-
6-En'âm 124
misle : gibi, aynısı
-
6-En'âm 124
a'lemu : en iyi (çok iyi) bilir
-
6-En'âm 124
risâlete-hu : risaletini, elçiliğini
-
6-En'âm 124
se yusîbu ellezîne : yakında isabet edecek ki onlar
-
6-En'âm 125
en yudılle-hu : onu dalâlette bırakmak
-
6-En'âm 125
alâ ellezîne : onların üzerine
-
6-En'âm 127
lehum : onlar için vardır, onlarındır
-
6-En'âm 128
ve kâle : ve dedi
-
6-En'âm 128
ecele-nâ ellezî : bizim ecelimiz, zamanımız sonu ki o
-
6-En'âm 128
lenâ : bizim için, bize
-
6-En'âm 128
kâle : dedi
-
6-En'âm 130
e lem : olmadı mı?
-
6-En'âm 130
aleykum : size
-
6-En'âm 131
en lem yekun : olmaması
-
6-En'âm 134
le âtin : mutlaka gelecek
-
6-En'âm 135
ta'lemûne : bileceksiniz
-
6-En'âm 135
lehu : onun
-
6-En'âm 137
katle evlâdi-him : çocuklarını öldürmeyi
-
6-En'âm 137
aleyhim : onlara
-
6-En'âm 137
ve lev : ve eğer
-
6-En'âm 138
aleyha : onun üzerine
-
6-En'âm 138
iftirâen aleyhi : ona iftira ederek
-
6-En'âm 140
ellezîne : o kimseler ki
-
6-En'âm 141
ve huve ellezî : ve o ki
-
6-En'âm 141
ve en nahle : ve hurma
-
6-En'âm 142
hamûleten : yük taşıyan
-
6-En'âm 142
lekum : sizin için, size
-
6-En'âm 143
emmeştemelet \n(emmâ iştemelet) \n(e...em...emmâ) : ya da (veya) ihata etti, içine aldı \n\n: veya- yoksa, ya da ...mı?
-
6-En'âm 143
aleyhi : onu, kendisini
-
6-En'âm 144
emmâ iştemelet : veya (ya da) ihata ettiği mi
-
6-En'âm 144
aleyhi : onu
-
6-En'âm 144
azlemu : daha zalim
-
6-En'âm 144
li yudille : saptırmak, dalâlette bırakmak için
-
6-En'âm 145
ileyye : bana
-
6-En'âm 145
uhille : boğazlandı, kesildi
-
6-En'âm 146
ve alâ ellezîne : ve onlara, ...olanlara
-
6-En'âm 146
kulle : hepsi
-
6-En'âm 146
aleyhim : onlara
-
6-En'âm 146
mâ hamelet : üzerinde bulunan, taşıdığı kadar (şey)
-
6-En'âm 146
mahteleta (mâ ıhteleta) : karışan, karışmış olan şey
-
6-En'âm 146
le sâdikûne : gerçekten sadık olanlar, sözlerini tutanlar
-
6-En'âm 148
ellezîne eşrekû : şirk koşanlar
-
6-En'âm 148
lev şâe allâhu : eğer Allah dileseydi
-
6-En'âm 148
ellezîne min kabli-him : onlardan öncekiler
-
6-En'âm 148
fe tuhricû-hu lenâ : öyleyse onu bize çıkarın
-
6-En'âm 149
lev şâe : eğer o dileseydi
-
6-En'âm 149
le hedâ-kum : elbette sizi hidayete erdirirdi
-
6-En'âm 150
şuhedâe-kum ellezîne : şahitleriniz ki onlar
-
6-En'âm 150
ellezîne kezzebû : yalanlayan kimseler
-
6-En'âm 150
ve ellezîne : ve onlar
-
6-En'âm 151
teâlev : gelin
-
6-En'âm 151
aleykum : size
-
6-En'âm 151
elletî harreme allâhu : ki onu Allah haram kıldı
-
6-En'âm 151
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
6-En'âm 152
mâle : mal
-
6-En'âm 152
bi elletî : ki ona
-
6-En'âm 152
el keyle : ölçü, ölçek
-
6-En'âm 152
ve lev kâne : ve olsa bile
-
6-En'âm 152
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
6-En'âm 153
es subule : yollara
-
6-En'âm 153
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
6-En'âm 154
alâ ellezî : ona
-
6-En'âm 154
ve tafsîlen : ve ayrı ayrı açıklayan
-
6-En'âm 154
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
6-En'âm 155
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
6-En'âm 156
unzile : indirildi
-
6-En'âm 156
le gâfilîne : gerçekten gâfil (habersiz) olanlar
-
6-En'âm 157
lev : eğer
-
6-En'âm 157
unzile : indirildi
-
6-En'âm 157
aleynâ el kitâbu : bize kitap
-
6-En'âm 157
le kunnâ : elbette biz olurduk
-
6-En'âm 157
azlemu : daha zalim
-
6-En'âm 157
ellezîne yasdifûne : yüz çeviren kimseler
-
6-En'âm 158
lem tekun : olmaz
-
6-En'âm 159
innellezîne (inne ellezîne) : muhakkak ki onlar
-
6-En'âm 159
leste : sen değilsin
-
6-En'âm 160
fe lehu : artık, o taktirde onundur
-
6-En'âm 160
illâ misle-hâ : onun mislinden başka
-
6-En'âm 160
lâ yuzlemûne : zulmolunmazlar
-
6-En'âm 161
millete : topluluk, din
-
6-En'âm 162
rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbi
-
6-En'âm 163
lehu : onun
-
6-En'âm 164
aleyhâ : ona, kendisine
-
6-En'âm 165
ve huve ellezî : ve o'dur, ki o
-
6-En'âm 165
ceale-kum : sizi kıldı, yaptı
-
6-En'âm 165
le gafûrun : mutlaka mağfiret eden
-
60-Mümtehine 1
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
60-Mümtehine 1
ileyhim : onlara
-
60-Mümtehine 1
er resûle : resûl
-
60-Mümtehine 1
ileyhim : onlara
-
60-Mümtehine 1
a'lemu : bilirim
-
60-Mümtehine 1
ve mâ a'lentum : ve (aleni olan) açığa vurduğunuz şeyler
-
60-Mümtehine 1
kad dalle : sapmış olur
-
60-Mümtehine 2
lekum : sizin için, size
-
60-Mümtehine 2
ileykum : size
-
60-Mümtehine 2
lev tekfurûne : keşke inkâr etseniz
-
60-Mümtehine 3
len tenfea-kum : size fayda sağlamaz
-
60-Mümtehine 4
lekum : size, sizin için
-
60-Mümtehine 4
ve ellezîne : ve onlar
-
60-Mümtehine 4
kavle : söz (söylenen bir söz, bir şey söyleme, bir şey deme)
-
60-Mümtehine 4
le estagfirenne : mutlaka istiğfar edeceğim, mağfiret dileyeceğim
-
60-Mümtehine 4
leke : sana, senin için
-
60-Mümtehine 4
leke : sana
-
60-Mümtehine 4
aleyke : sana
-
60-Mümtehine 4
ve ileyke : ve sana
-
60-Mümtehine 4
ve ileyke el masîru : ve varış, dönüş, ulaşma sanadır
-
60-Mümtehine 5
li ellezîne : onlara
-
60-Mümtehine 5
lenâ : bizim için
-
60-Mümtehine 6
lekad : andolsun
-
60-Mümtehine 6
lekum : sizin için
-
60-Mümtehine 6
yetevelle : yüz çevirir, döner
-
60-Mümtehine 7
en yec'ale : kılması, yapması
-
60-Mümtehine 7
ellezîne âdeytum : sizin düşman olduğunuz kimseler
-
60-Mümtehine 8
an ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
60-Mümtehine 8
lem yukâtilû-kum : sizinle savaşmadılar
-
60-Mümtehine 8
ve lem yuhricû-kum : ve sizi çıkarmadılar
-
60-Mümtehine 8
ileyhim : onlara
-
60-Mümtehine 9
ani ellezîne : onlardan, o kimselerden
-
60-Mümtehine 9
en tevellev-hum : onlara dönmeniz, dost olmanız
-
60-Mümtehine 9
yetevelle-hum : onlara dönerse, severse, dost edinirse
-
60-Mümtehine 10
ellezîne âmenû : îmân eden, Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler
-
60-Mümtehine 10
a'lemu : çok iyi bilir
-
60-Mümtehine 10
lehum : onlar (erkekler), onlara (erkeklere)
-
60-Mümtehine 10
lehunne : onlar (kadınlar), onlara (kadınlara)
-
60-Mümtehine 10
aleykum : sizin üzerinize
-
60-Mümtehine 11
ellezîne zehebet : giden kimselere, gidenlere
-
60-Mümtehine 11
misle : misli kadar
-
60-Mümtehine 11
ellezî : ki o
-
60-Mümtehine 12
lehunne : onlar (kadınlar) için
-
60-Mümtehine 13
ellezîne âmenû : îmân edenler, âmenû olanlar, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
60-Mümtehine 13
lâ tetevellev : dönmeyin
-
60-Mümtehine 13
aleyhim : onlara
-
61-Saf 2
ellezîne âmenû : âmenû olanlar (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenler)
-
61-Saf 4
ellezîne : onlar
-
61-Saf 5
kâle : dedi
-
61-Saf 5
ta'lemûne : biliyorsunuz
-
61-Saf 5
ileykum : size, sizin için
-
61-Saf 5
lemmâ : olunca
-
61-Saf 6
kâle : dedi
-
61-Saf 6
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
61-Saf 6
ileykum : size, sizin için
-
61-Saf 6
fe lemmâ : fakat olduğu zaman
-
61-Saf 7
azlemu : daha zalim
-
61-Saf 8
ve lev : ve bile, olsa bile
-
61-Saf 9
huve ellezî : o ..... dır
-
61-Saf 9
ersele : gönderdi
-
61-Saf 9
resûle-hu : onun resûlü, resûlü
-
61-Saf 9
ve lev : ve bile, olsa bile
-
61-Saf 10
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a inananlar
-
61-Saf 11
lekum : sizin için
-
61-Saf 11
ta'lemûne : biliyorsunuz
-
61-Saf 12
lekum : sizin için, sizi
-
61-Saf 14
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
61-Saf 14
kâle : dedi
-
61-Saf 14
kâle : dedi
-
61-Saf 14
min benî isrâîle : İsrailoğulları'ndan
-
61-Saf 14
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
62-Cum'a 2
huve ellezî : o ki
-
62-Cum'a 2
resûlen : resûl
-
62-Cum'a 2
aleyhim : onlara
-
62-Cum'a 2
le : elbette, gerçekten
-
62-Cum'a 3
lem mâ yelhakû : henüz ilhak olmadılar, dahil olmadılar, katılmadılar
-
62-Cum'a 5
ellezîne : o kimseler, onlar
-
62-Cum'a 5
lem yahmilû-hâ : onu yüklenmez, onu taşımaz
-
62-Cum'a 5
ellezîne : onlar
-
62-Cum'a 6
ellezîne hâdû : yahudi olanlar, yahudiler
-
62-Cum'a 8
ellezî : o ki, ki o
-
62-Cum'a 9
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, îmân edenler
-
62-Cum'a 9
lekum : sizin için
-
62-Cum'a 9
ta'lemûne : biliyorsunuz, bilirsiniz
-
62-Cum'a 10
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
62-Cum'a 11
lehven : eğlence
-
62-Cum'a 11
ileyhâ : ona
-
62-Cum'a 11
min el lehvi : eğlenceden
-
63-Münâfikûn 1
le resûlu allâhi : elbette Allah'ın elçisi, resûlü
-
63-Münâfikûn 1
ya'lemu : bilir
-
63-Münâfikûn 1
le resûlu-hu : elbette onun elçisi, kendisinin resûlü
-
63-Münâfikûn 1
le kâzibûne : yalan söyleyenler, yalancılar
-
63-Münâfikûn 4
kulle : her zaman, her seferinde
-
63-Münâfikûn 4
aleyhim : onlara, üzerlerine, aleyhlerine
-
63-Münâfikûn 4
kâtele-hum(u) : onları öldürsün, helâk etsin, kahretsin
-
63-Münâfikûn 5
kîle : denildi
-
63-Münâfikûn 5
lehum : onlara
-
63-Münâfikûn 5
teâlev : geliniz
-
63-Münâfikûn 5
lekum : sizin için
-
63-Münâfikûn 5
levvev : alay ederek iki yana salladılar
-
63-Münâfikûn 6
aleyhim : onlara, onlar için
-
63-Münâfikûn 6
lehum : onlar için
-
63-Münâfikûn 6
lem testagfir : sen dilemedin
-
63-Münâfikûn 6
lehum : onlar için
-
63-Münâfikûn 6
len : asla olmaz
-
63-Münâfikûn 6
lehum : onlara, onları
-
63-Münâfikûn 7
hum(u) ellezîne : onlar ki
-
63-Münâfikûn 8
le : mutlaka, elbette
-
63-Münâfikûn 8
le : mutlaka, elbette
-
63-Münâfikûn 8
el ezelle : daha zelil, daha güçsüz olan
-
63-Münâfikûn 9
ellezîne : onlar, olanlar
-
63-Münâfikûn 10
yekûle : söyler, der
-
63-Münâfikûn 10
lev lâ : eğer, keşke ..... olsa olmaz mı
-
63-Münâfikûn 11
ve len : ve asla olmaz
-
64-Teğabün 1
lehu : onun, ona
-
64-Teğabün 1
ve lehu : ve onun, ona
-
64-Teğabün 2
huve ellezî : o ki, odur
-
64-Teğabün 3
ve ileyhi : ve ona
-
64-Teğabün 4
ya'lemu : bilir
-
64-Teğabün 4
ve ya'lemu : ve bilir
-
64-Teğabün 5
lem ye'ti-kum : size gelmedi
-
64-Teğabün 5
ellezîne : o kimseler, onlar
-
64-Teğabün 5
vebâle : vebal, kötü netice
-
64-Teğabün 5
ve lehum : ve onlar için vardır
-
64-Teğabün 6
ve tevellev : ve yüz çevirdiler
-
64-Teğabün 7
ellezîne : o kimseler, onlar
-
64-Teğabün 7
len : asla
-
64-Teğabün 7
le : elbette, mutlaka
-
64-Teğabün 7
le : elbette, mutlaka
-
64-Teğabün 8
ve en nûri ellezî : ve nur ki
-
64-Teğabün 10
ve ellezîne : ve onlar
-
64-Teğabün 12
er resûle : resûl
-
64-Teğabün 12
tevelleytum : siz yüz çevirdiniz
-
64-Teğabün 14
ellezîne : o kimseler, onlar, olanlar
-
64-Teğabün 14
lekum : sizin için
-
64-Teğabün 17
lekum : sizi, size
-
64-Teğabün 17
lekum : sizi, size
-
65-Talâk 1
zaleme : zulmetti
-
65-Talâk 1
lealle : umulur ki, belki, böylece
-
65-Talâk 2
ecele-hunne : onların belirli süresi
-
65-Talâk 2
lehu : ona
-
65-Talâk 3
ceale : kıldı, yaptı
-
65-Talâk 4
lem yahıdne : hayız görmeyen
-
65-Talâk 4
hamle-hunne : onların (kadınların) yükleri
-
65-Talâk 4
lehu : onun için, ona
-
65-Talâk 5
enzele-hû : onu indirdi
-
65-Talâk 5
ileykum : size
-
65-Talâk 5
lehû : onun
-
65-Talâk 6
aleyhinne : onlara, onları
-
65-Talâk 6
aleyhinne : onlara
-
65-Talâk 6
hamle- hunne : yükleri, bebekleri
-
65-Talâk 6
lekum : sizin için
-
65-Talâk 6
lehu : onu
-
65-Talâk 7
aleyhi : ona
-
65-Talâk 9
vebâle : vebal, kötü netice, ağır ceza
-
65-Talâk 10
lehum : onlara, onlar için
-
65-Talâk 10
ellezîne : o kimseler, onlar
-
65-Talâk 10
enzele : indirdi
-
65-Talâk 10
ileykum : size
-
65-Talâk 11
resûlen : resûl
-
65-Talâk 11
aleykum : size
-
65-Talâk 11
ellezîne : o kimseleri, onlar
-
65-Talâk 11
lehu : onun için
-
65-Talâk 12
ellezî : o ki
-
65-Talâk 12
misle-hunne : onların misli kadar
-
65-Talâk 12
li ta'lemû : sizin bilmeniz için
-
66-Tahrim 1
ehalle : helâl kıldı
-
66-Tahrim 1
leke : senin için, sana
-
66-Tahrim 2
lekum : sizin için, size
-
66-Tahrim 2
tehillete : çözülmesi
-
66-Tahrim 3
fe lemmâ : olunca
-
66-Tahrim 3
aleyhi : ona
-
66-Tahrim 3
fe lemmâ : olunca, olduğu zaman
-
66-Tahrim 3
kâlet : dedi
-
66-Tahrim 3
kâle : dedi
-
66-Tahrim 4
aleyhi : ona (karşı)
-
66-Tahrim 5
en yubdile-hû : ona (onun için ..... yerine) değiştirmesi
-
66-Tahrim 6
ellezîne : o kimseler, onlar
-
66-Tahrim 6
aleyhâ : onun üzerindeki
-
66-Tahrim 7
ellezîne keferû : inkâr edenler
-
66-Tahrim 8
ellezîne âmenû : âmenû olanlar
-
66-Tahrim 8
ve yudhile-kum : ve sizi dahil eder, koyar
-
66-Tahrim 8
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olanlar
-
66-Tahrim 8
lenâ : bize
-
66-Tahrim 8
ve igfir-lenâ : ve bizi mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir)
-
66-Tahrim 9
aleyhim : onlara
-
66-Tahrim 10
darabe \n(darabe meselen) : vurdu, vurguladı \n: (misal getirmek, örnek vermek)
-
66-Tahrim 10
meselen : misal, örnek
-
66-Tahrim 10
li ellezîne keferû : inkâr edenlere, kâfirlere
-
66-Tahrim 10
fe lem yugnîyâ : bu yüzden ikisine bir fayda (yarar) olmadı
-
66-Tahrim 10
ve kîle : ve denildi
-
66-Tahrim 11
(darabe meselen) : (misal getirmek, örnek vermek)
-
66-Tahrim 11
meselen : misal, örnek
-
66-Tahrim 11
li ellezîne âmenû : âmenû olanlara, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenlere
-
66-Tahrim 11
iz kâlet : demişti
-
66-Tahrim 12
elletî : ki o
-
67-Mülk 1
ellezî : o ki, o
-
67-Mülk 2
ellezî : o ki, o
-
67-Mülk 2
amelen : amel
-
67-Mülk 3
ellezî : o ki, o
-
67-Mülk 4
ileyke : sana
-
67-Mülk 5
ve lekad : ve andolsun
-
67-Mülk 5
lehum : onlar için
-
67-Mülk 6
ve li ellezîne : ve onlar için
-
67-Mülk 7
lehâ : onun
-
67-Mülk 8
kullemâ : her defasında
-
67-Mülk 8
seele-hum : onlara sordu
-
67-Mülk 8
lem ye'ti-kum : size gelmedi
-
67-Mülk 9
mâ nezzele : indirmedi
-
67-Mülk 10
lev : şâyet, eğer
-
67-Mülk 12
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
67-Mülk 12
lehum : onlar için, onlara vardır
-
67-Mülk 13
kavle-kum : sözünüz
-
67-Mülk 14
e lâ ya'lemu : bilmez mi
-
67-Mülk 15
huve ellezî : ki o ...dır
-
67-Mülk 15
ceale : kıldı
-
67-Mülk 15
lekum : sizin için
-
67-Mülk 15
zelûlen : zelil, boynu eğik, emre amade
-
67-Mülk 15
ve ileyhi : ve ona
-
67-Mülk 17
en yursile : göndermek
-
67-Mülk 17
aleykum : sizin üzerinize
-
67-Mülk 17
se-ta'lemûne : yakında öğreneceksiniz, bileceksiniz
-
67-Mülk 18
ve lekad : ve andolsun
-
67-Mülk 18
ellezîne : onlar, olanlar
-
67-Mülk 19
e ve lem yerev ilâ : ve görmüyorlar mı (...a bakmıyorlar mı)
-
67-Mülk 20
ellezî : ki o
-
67-Mülk 20
lekum : size
-
67-Mülk 21
hâzâ ellezî : o
-
67-Mülk 21
leccû : ısrarla devam ettiler
-
67-Mülk 23
huve ellezî : o ki
-
67-Mülk 23
ve ceale : ve kıldı, yaptı, verdi
-
67-Mülk 23
lekum(u) : sizin için, size
-
67-Mülk 23
kalîlen : az
-
67-Mülk 24
huve ellezî : o ki
-
67-Mülk 24
ve ileyhi : ve ona
-
67-Mülk 27
lemmâ : olduğu zaman
-
67-Mülk 27
ellezîne : onlar, olanlar
-
67-Mülk 27
ve kîle : ve denildi
-
67-Mülk 27
ellezî : o ki
-
67-Mülk 28
ehleke-niye : beni helâk etse
-
67-Mülk 29
ve aleyhi : ve ona
-
67-Mülk 29
se-ta'lemûne : yakında bileceksiniz
-
68-Kalem 1
el kalemi : ve kaleme
-
68-Kalem 3
leke : senin, senin için
-
68-Kalem 3
le : mutlaka, elbette
-
68-Kalem 4
le : gerçekten, elbette, mutlaka
-
68-Kalem 7
a'lemu : çok iyi bilir
-
68-Kalem 7
dalle : dalâlette, saptı
-
68-Kalem 7
a'lemu : çok iyi bilir
-
68-Kalem 9
lev tudhinu : eğer sen musamaha gösterirsen
-
68-Kalem 10
kulle : her, hepsi (hiçbiri)
-
68-Kalem 15
aleyhi : ona
-
68-Kalem 15
kâle : dedi
-
68-Kalem 17
belevnâ-hum : onları belâya uğrattık
-
68-Kalem 17
belevnâ : belâya uğrattık
-
68-Kalem 17
le : mutlaka
-
68-Kalem 19
aleyhâ : onun üzerinde
-
68-Kalem 23
intalekû : ayrıldılar
-
68-Kalem 24
lâ yedhule-enne-hâ : sakın oraya girmesin
-
68-Kalem 24
aleykum : size, sizin yanınıza
-
68-Kalem 26
fe lemmâ : fakat olduğu zaman
-
68-Kalem 26
le : gerçekten
-
68-Kalem 28
kâle : dedi
-
68-Kalem 28
e lem ekul : ben demedim mi
-
68-Kalem 28
lekum : size
-
68-Kalem 28
lev : eğer, olsa, keşke olsaydı
-
68-Kalem 30
akbele : birbirlerine mukabele ettiler, karşılık verdiler
-
68-Kalem 31
yâ veyle-nâ : yazıklar olsun bize
-
68-Kalem 32
en yubdile-nâ : bize onun yerine bedel olarak vermesi
-
68-Kalem 33
ve le : ve elbette
-
68-Kalem 33
lev : şâyet, ise, keşke
-
68-Kalem 33
ya'lemûne : biliyorlar
-
68-Kalem 36
lekum : size
-
68-Kalem 37
lekum : sizin var
-
68-Kalem 38
lekum : sizin için, sizin
-
68-Kalem 38
le : elbette, mutlaka
-
68-Kalem 39
lekum : sizin için, sizin
-
68-Kalem 39
aleynâ : üzerimizde
-
68-Kalem 39
lekum : sizin için, sizin
-
68-Kalem 39
le : mutlaka
-
68-Kalem 41
lehum : onların var
-
68-Kalem 43
zilletun : zillet
-
68-Kalem 44
lâ ya'lemûne : bilmiyorlar
-
68-Kalem 45
lehum : onlara
-
68-Kalem 49
lev lâ : eğer olmasaydı
-
68-Kalem 49
le nubize : mutlaka atılır
-
68-Kalem 50
ceale-hu : onu kıldı
-
68-Kalem 51
ellezîne : onlar, olanlar
-
68-Kalem 51
le : gerçekten
-
68-Kalem 51
lemmâ : olduğu zaman
-
68-Kalem 51
le : gerçekten
-
68-Kalem 52
el âlemîne : âlemler
-
69-Hâkka 7
aleyhim : onların üzerine
-
69-Hâkka 7
leyâlin : geceler
-
69-Hâkka 8
lehum : onların, onlara ait
-
69-Hâkka 9
ve men kable-hu : ve ondan önceki kimseler
-
69-Hâkka 10
resûle : resûl, elçi
-
69-Hâkka 11
lemmâ : olduğu zaman
-
69-Hâkka 12
li nec'ale-hâ : onu kılalım diye
-
69-Hâkka 12
lekum : sizin için
-
69-Hâkka 14
ve humilet(i) : ve taşındı, kaldırıldı
-
69-Hâkka 17
ve el meleku : ve o melek
-
69-Hâkka 24
esleftum : geçmişte yaptınız
-
69-Hâkka 25
yâ leyte-nî : bana yazıklar olsun, keşke bana
-
69-Hâkka 25
lem ûte : verilmez
-
69-Hâkka 26
ve lem edri : ve bilmeseydim
-
69-Hâkka 27
yâ leyte-hâ : keşke o olsa
-
69-Hâkka 29
heleke : helâk oldu
-
69-Hâkka 32
fî silsiletin : zincir içinde
-
69-Hâkka 35
leyse : değildir, yoktur
-
69-Hâkka 35
lehu : onun için, ona, onun
-
69-Hâkka 40
le : elbette, gerçekten
-
69-Hâkka 41
kalîlen : az
-
69-Hâkka 42
kalîlen : az
-
69-Hâkka 43
el âlemîne : âlemlerin
-
69-Hâkka 44
ve lev : ve olsaydı
-
69-Hâkka 44
tekavvele : uydurdu
-
69-Hâkka 44
aleynâ : bize karşı
-
69-Hâkka 45
le ehaznâ : elbette biz tutar alırdık
-
69-Hâkka 46
le kata'nâ : mutlaka keserdik
-
69-Hâkka 48
le tezkiretun : gerçekten öğüttür
-
69-Hâkka 49
le na'lemu : elbette biliyoruz
-
69-Hâkka 50
le hasretun : elbette hasrettir
-
69-Hâkka 51
le : elbette, gerçekten
-
7-A'râf 2
unzile : indirildi (indirilen)
-
7-A'râf 2
ileyke : sana
-
7-A'râf 3
unzile : indirildi
-
7-A'râf 3
ileykum : sizlere, size
-
7-A'râf 3
kalîlen : az
-
7-A'râf 4
ehleknâ-hâ : biz onu helâk ettik
-
7-A'râf 4
kâilûne \n(kaylûle) : öğle uykusu uyuyanlar \n: (öğle uykusu)
-
7-A'râf 6
le nes'ele enne : mutlaka soracağız
-
7-A'râf 6
ellezîne : o kimseler
-
7-A'râf 6
ursile : (resuller) gönderildi
-
7-A'râf 6
ileyhim : onlara
-
7-A'râf 6
le nes'ele enne : mutlaka soracağız
-
7-A'râf 7
le : elbette
-
7-A'râf 7
aleyhim : onlara
-
7-A'râf 8
sekulet : ağır geldi
-
7-A'râf 9
ulâike ellezîne : işte o kimseler, işte onlar
-
7-A'râf 10
lekad : andolsun ki
-
7-A'râf 10
lekum : sizin için, size
-
7-A'râf 10
kalîlen mâ : ne kadar az
-
7-A'râf 11
lekad : andolsun ki
-
7-A'râf 11
lem yekun : olmadı
-
7-A'râf 12
kâle : dedi
-
7-A'râf 13
kâle : dedi
-
7-A'râf 13
leke : sana, senin
-
7-A'râf 14
kâle : dedi
-
7-A'râf 15
kâle : dedi
-
7-A'râf 16
kâle : dedi
-
7-A'râf 16
le ak'udenne : mutlaka oturacağım
-
7-A'râf 16
lehum : onlar, onlara, onlara karşı
-
7-A'râf 17
le âtiyenne-hum : mutlaka onlara geleceğim
-
7-A'râf 18
kâle : dedi
-
7-A'râf 18
le : elbette
-
7-A'râf 18
le emle enne : mutlaka, elbette dolduracağım
-
7-A'râf 20
lehum eş şeytânu : şeytan onlara
-
7-A'râf 20
lehumâ : o ikisinin, onların
-
7-A'râf 20
kâle : dedi
-
7-A'râf 20
melekeyni : iki melek
-
7-A'râf 21
lekumâ : sizin ikinize, size
-
7-A'râf 21
le min en nâsıhîne : mutlaka nasihat (öğüt) edenlerdenim
-
7-A'râf 22
fe lemmâ : fakat ... olunca
-
7-A'râf 22
lehumâ : kendilerine (ikisine)
-
7-A'râf 22
aleyhimâ : üzerlerine (ikisinin)
-
7-A'râf 22
e lem enhe-kumâ : ikinizi nehyetmedim mi, yasaklamadım mı?
-
7-A'râf 22
lekumâ : size, sizin ikinize
-
7-A'râf 22
lekumâ : size, sizin ikinize
-
7-A'râf 23
zalem-nâ : zulmettik
-
7-A'râf 23
lem tagfir-lenâ : bize mağfiret etmezsin
-
7-A'râf 23
le nekûne enne : mutlaka biz oluruz
-
7-A'râf 24
kâle : dedi
-
7-A'râf 24
ve lekum : ve sizin için vardır
-
7-A'râf 25
kâle : dedi
-
7-A'râf 26
aleykum : size
-
7-A'râf 26
lealle-hum : umulur ki, böylece onlar
-
7-A'râf 27
li ellezîne : o kimselere
-
7-A'râf 28
aleyhâ : onun üzerinde
-
7-A'râf 28
lâ ta'lemûne : bilmiyorsunuz (bilmediğiniz)
-
7-A'râf 29
muhlisîne lehu ed dîne : dinde ihlasla, dîni ona has kılarak
-
7-A'râf 30
aleyhim ed dalâletu : üzerlerine dalâlet
-
7-A'râf 32
zînete allâhi elletî : Allah'ın ziyneti ki o
-
7-A'râf 32
ellezîne âmenû : îmân edenler, âmenû olan kimseler
-
7-A'râf 32
ya'lemûne : biliyorlar
-
7-A'râf 33
mâ lem yunezzil : indirmediği şey
-
7-A'râf 33
mâ lâ ta'lemûne : bilmediğiniz bir şeyi
-
7-A'râf 35
aleykum : size
-
7-A'râf 35
ve asleha : ve nefsini ıslâh ederse
-
7-A'râf 35
aleyhim : onlara
-
7-A'râf 36
ve ellezîne : ve o kimseler ki
-
7-A'râf 37
men azlemu : kim daha zalim
-
7-A'râf 38
kâle edhulû : girin dedi
-
7-A'râf 38
halet : gelip geçti
-
7-A'râf 38
kullemâ : her defasında
-
7-A'râf 38
dehalet : girdi, dahil oldu
-
7-A'râf 38
leanet : lânetledi
-
7-A'râf 38
kâlet : dedi (dediler)
-
7-A'râf 38
kâle : dedi
-
7-A'râf 38
lâ ta'lemûne : siz bilmezsiniz
-
7-A'râf 39
ve kâlet : ve dedi (dediler)
-
7-A'râf 39
mâ kâne lekum : sizin yoktur
-
7-A'râf 39
aleynâ : bize
-
7-A'râf 40
inne ellezîne : muhakkak ki o kimseler, onlar
-
7-A'râf 40
lehum : onlara
-
7-A'râf 41
lehum : onlar için vardır
-
7-A'râf 42
ellezîne âmenû : âmenû olan, îmân eden kimseler (hayatta iken Allah'a ulaşmayı dileyenler)
-
7-A'râf 43
li allâhi ellezî : Allah'a ki O
-
7-A'râf 43
lev lâ : olmasaydı
-
7-A'râf 43
lekad : andolsun ki
-
7-A'râf 45
ellezîne : o kimseler, onlar
-
7-A'râf 46
kullen : hepsini
-
7-A'râf 46
en selâmun aleykum : selâmlanmak sizin üzerinize olsun, selâm sizin üzerinize olsun
-
7-A'râf 46
lem yedhulû-hâ : henüz oraya dahil olmadılar, girmediler
-
7-A'râf 48
ricâlen : adamlar
-
7-A'râf 49
e hâulâi ellezîne : o kimseler bunlar mı
-
7-A'râf 49
aleykum : size
-
7-A'râf 50
aleynâ : bize
-
7-A'râf 51
ellezîne : o kimseler, onlar
-
7-A'râf 51
lehven : eğlence, oyalanma
-
7-A'râf 51
ve leiben : ve oyun
-
7-A'râf 52
ve lekad : ve andolsun ki
-
7-A'râf 53
te'vîle-hu : onun tevîli, yorumu, sonucu
-
7-A'râf 53
yekûlu ellezîne : onlar derler
-
7-A'râf 53
lenâ : bize, bizim için
-
7-A'râf 53
lenâ : bize
-
7-A'râf 53
fe na'mele : o zaman, yapalım
-
7-A'râf 53
gayra ellezî : başkasını
-
7-A'râf 53
ve dalle : ve saptı, uzaklaştı, ayrıldı
-
7-A'râf 54
allâhu ellezî : Allah'tır ki o
-
7-A'râf 54
el leyle : gece
-
7-A'râf 54
lehu el halku : yaratmak onundur (ona mahsustur)
-
7-A'râf 54
rabbu el âlemîne : âlemlerin Rabbi
-
7-A'râf 57
ve huve ellezî : ve ... olan kişi odur
-
7-A'râf 57
ekallet : yüklendi
-
7-A'râf 57
sikâlen : ağır (ağırlık)
-
7-A'râf 57
li beledin : bir beldeye
-
7-A'râf 57
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
7-A'râf 58
ve el beledu : ve şehir, belde
-
7-A'râf 58
ve ellezî habuse : ve kötü olan ki
-
7-A'râf 59
lekad : andolsun ki
-
7-A'râf 59
fe kâle : o zaman dedi
-
7-A'râf 59
mâ lekum : sizin için yoktur
-
7-A'râf 59
aleykum : sizin üzerinize
-
7-A'râf 60
kâle : dedi
-
7-A'râf 60
el meleu : ileri gelenler
-
7-A'râf 60
le nerâ-ke : gerçekten seni görüyoruz
-
7-A'râf 61
kâle : dedi
-
7-A'râf 61
leyse bî : ben değilim
-
7-A'râf 61
dalâletun : dalâlette
-
7-A'râf 61
min rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbinden
-
7-A'râf 62
lekum : size
-
7-A'râf 62
a'lemu : biliyorum (öğreniyorum)
-
7-A'râf 62
mâ lâ ta'lemûne : sizin bilmediğiniz şeyleri
-
7-A'râf 63
ve lealle-kum : ve umulur ki böylece siz
-
7-A'râf 64
ve ellezîne : o kimseleri
-
7-A'râf 64
ellezîne : o kimseleri
-
7-A'râf 65
kâle : dedi
-
7-A'râf 65
mâ lekum : sizin için yoktur
-
7-A'râf 66
kâle : dedi
-
7-A'râf 66
el meleu ellezîne : ileri gelen kimseler
-
7-A'râf 66
le nerâ-ke : mutlaka, gerçekten seni görüyoruz
-
7-A'râf 66
le nezunnu-ke : biz seni mutlaka, kesinlikle zannediyoruz
-
7-A'râf 67
kâle : dedi
-
7-A'râf 67
leyse bi : ben değilim
-
7-A'râf 67
min rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbinden
-
7-A'râf 68
lekum : sizin için, size
-
7-A'râf 69
iz ceale-kum : sizi kıldığını, sizi yaptığını
-
7-A'râf 69
hulefâe : halifeler
-
7-A'râf 69
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
7-A'râf 71
kâle : dedi
-
7-A'râf 71
aleykum : sizin üzerinize
-
7-A'râf 71
mâ nezzele Allâhu : Allah indirmedi
-
7-A'râf 72
ve ellezîne : ve o kimseleri
-
7-A'râf 72
dâbira ellezîne : o kimselerin kökünü, neslini
-
7-A'râf 73
kâle : dedi
-
7-A'râf 73
lekum : sizin için
-
7-A'râf 73
lekum : sizin için
-
7-A'râf 74
iz ceale-kum : sizi kılmıştı, yapmıştı
-
7-A'râf 74
hulefâe : halifeler
-
7-A'râf 74
el cibâle : dağlar
-
7-A'râf 75
kâle : dedi
-
7-A'râf 75
el meleu ellezîne : kavmin önde gelen kimseleri
-
7-A'râf 75
li ellezîne ıstud'ıfû : hakir görülen, zayıf, güçsüz sayılan kimselere
-
7-A'râf 75
e ta'lemûne : biliyor musunuz
-
7-A'râf 75
bi-mâ ursile : gönderilen şeye
-
7-A'râf 76
kâle : dedi
-
7-A'râf 76
ellezîne istekberû : kibirlenen kimseler
-
7-A'râf 76
bi ellezî : onu (o şeyi)
-
7-A'râf 79
ve kâle : ve dedi
-
7-A'râf 79
lekad : andolsun ki
-
7-A'râf 79
risâlete : risaleler, elçiye verilip gönderilenler
-
7-A'râf 79
lekum : size
-
7-A'râf 80
kâle : dedi
-
7-A'râf 80
min el âlemîn : âlemlerden
-
7-A'râf 81
le te'tûne : mutlaka geliyorsunuz
-
7-A'râf 81
er ricâle : erkeklere
-
7-A'râf 83
ve ehle-hu : ve onun ehlini, ailesini
-
7-A'râf 84
aleyhim : onların üzerine
-
7-A'râf 85
kâle : dedi
-
7-A'râf 85
lekum : sizin için
-
7-A'râf 85
el keyle : ölçü
-
7-A'râf 85
lekum : sizin için
-
7-A'râf 86
iz kuntum kalîlen : siz az idiniz
-
7-A'râf 87
bi ellezî : ... ki ona
-
7-A'râf 87
lem yu'minû : inanmazlar
-
7-A'râf 88
kâle : dedi
-
7-A'râf 88
el meleu : ileri gelenler
-
7-A'râf 88
ellezîne estekberû : kibirlenen kimseler
-
7-A'râf 88
le nuhrice-enne-ke : seni mutlaka çıkaracağız
-
7-A'râf 88
ve ellezîne : ve o kimseleri
-
7-A'râf 88
le te'ûdu-enne : mutlaka dönersiniz
-
7-A'râf 88
fî milleti-nâ : bizim milletimize, dinimize
-
7-A'râf 88
kâle : dedi
-
7-A'râf 88
e ve lev : ve ... ise de mi?
-
7-A'râf 89
fî milleti-kum : sizin milletinize (dîninize)
-
7-A'râf 89
lenâ : bizim, bizim için
-
7-A'râf 89
kulle şey'in : herşeyi
-
7-A'râf 90
ve kâle : dedi
-
7-A'râf 90
el meleu : ileri gelenler
-
7-A'râf 90
ellezîne : o kimseler
-
7-A'râf 90
le in itteba'tum : eğer gerçekten tâbî olursanız
-
7-A'râf 90
le hâsirûne : mutlaka hüsrana uğrayan kimseler, nefslerini hüsrana düşürenler
-
7-A'râf 92
ellezîne kezzebû : yalanlayanlar, onlar ki yalanladılar
-
7-A'râf 92
en lem yagnev : var olmamış, yaşamamış
-
7-A'râf 92
ellezîne kezzebû : yalanlayan kimseler, yalanlayanlar
-
7-A'râf 93
ve kâle : ve dedi
-
7-A'râf 93
lekad : andolsun ki
-
7-A'râf 93
lekum : size
-
7-A'râf 94
ehle-hâ : onun halkını
-
7-A'râf 94
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
7-A'râf 96
ve lev : ve eğer
-
7-A'râf 96
(lev) enne : olsalar
-
7-A'râf 96
ehle el kurâ : o ülkelerin halkı
-
7-A'râf 96
le fetah-nâ : elbette açardık
-
7-A'râf 96
aleyhim : onlara
-
7-A'râf 100
e ve lem yehdi : ve hidayete erdirmez mi
-
7-A'râf 100
li ellezîne : o kimseleri
-
7-A'râf 100
en lev neşâu : eğer dilemiş olsaydık, dileseydik
-
7-A'râf 101
aleyke : sana
-
7-A'râf 101
ve lekad : ve andolsun ki
-
7-A'râf 102
le fâsikîne : gerçekten fasık kimseler, fasıklar
-
7-A'râf 103
fe zalemû : fakat zulmettiler
-
7-A'râf 104
ve kâle : ve dedi
-
7-A'râf 104
min rabbi el âlemîn : âlemlerin Rabbinden
-
7-A'râf 105
en lâ ekûle : (benim) söylemememdir
-
7-A'râf 105
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
7-A'râf 106
kâle : dedi
-
7-A'râf 109
kâle : dedi
-
7-A'râf 109
el meleu : eşraf, ileri gelenler
-
7-A'râf 109
le sâhırun : gerçekten bir sihirbazdır (sihir yapandır)
-
7-A'râf 113
lenâ : bizim için, bize
-
7-A'râf 113
le ecren : elbette bir ecir (ücret, mükâfat) (vardır)
-
7-A'râf 114
kâle : dedi
-
7-A'râf 114
le : elbette, gerçekten
-
7-A'râf 116
kâle : dedi
-
7-A'râf 116
fe lemmâ : o zaman, ... olduğu zaman
-
7-A'râf 118
ve batale : ve bâtıl oldu, yok oldu
-
7-A'râf 119
ve inkalebû : ve geri döndüler
-
7-A'râf 121
bi rabbi el âlemîn : âlemlerin Rabbine
-
7-A'râf 123
kâle : dedi
-
7-A'râf 123
kable : önce
-
7-A'râf 123
lekum : size
-
7-A'râf 123
le mekrun : mutlaka bir hile, tuzak
-
7-A'râf 123
ehle-hâ : onun ehli, halkı
-
7-A'râf 123
ta'lemûne : bileceksiniz
-
7-A'râf 124
le ukattıanne : mutlaka keseceğim (parçalayacağım)
-
7-A'râf 124
ve ercule-kum : ve ayaklarınız
-
7-A'râf 124
le usallibu-enne-kum : mutlaka sizi asacağım
-
7-A'râf 126
lemmâ : olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 126
aleynâ : bize, üzerimize
-
7-A'râf 127
ve kâle el meleu : ve ileri gelenler dedi
-
7-A'râf 127
kâle : dedi
-
7-A'râf 128
kâle : dedi
-
7-A'râf 129
kâle : dedi
-
7-A'râf 130
ve lekad : ve andolsun ki
-
7-A'râf 130
âle fir'avne : firavunun ailesi
-
7-A'râf 130
lealle-hum : umulur ki onlar, böylece onlar
-
7-A'râf 131
lenâ : bizim
-
7-A'râf 131
lâ ya'lemûne : bilmezler, bilmiyorlar
-
7-A'râf 132
leke : sana
-
7-A'râf 133
aleyhim et tûfâne : üzerlerine tufan (yok eden, telef eden yağmur ve sel)
-
7-A'râf 133
ve el kummele : ve bitler (elbise yiyen ve vücudun kanını emen bir çeşit bit)
-
7-A'râf 134
ve lemmâ : ve ... olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 134
aleyhim er riczu : üzerlerine azap
-
7-A'râf 134
lenâ : bizim için
-
7-A'râf 134
le in : eğer, ... olsa
-
7-A'râf 134
le nu'minu-enne : mutlaka inanacağız
-
7-A'râf 134
leke : sana
-
7-A'râf 134
ve le nursilu-enne : ve mutlaka göndereceğiz
-
7-A'râf 134
benî isrâîle : İsrailoğullarını
-
7-A'râf 135
lemma : olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 137
ellezîne kânû : ki onlar oldular
-
7-A'râf 137
ve megâribe-hâ elletî : ve onun batısı ki o
-
7-A'râf 137
benî isrâîle : İsrailoğulları
-
7-A'râf 138
bi benî israîle el bahra : İsrailoğullarını deniz(den)
-
7-A'râf 138
lehum : onların, onlara ait
-
7-A'râf 138
lenâ : bizim için, bize
-
7-A'râf 138
kemâ lehum : onlarda olduğu gibi
-
7-A'râf 138
kâle : dedi
-
7-A'râf 140
kâle : dedi
-
7-A'râf 140
faddale-kum : sizi üstün kıldı
-
7-A'râf 140
alâ el âlemîne : âlemlerin üstüne, âlemlere
-
7-A'râf 142
leyleten : gece
-
7-A'râf 142
erbaîne leyleten : kırk gece
-
7-A'râf 142
ve kâle mûsâ : ve Musa (as) dedi
-
7-A'râf 142
sebîle el mufsidîne : bozguncuların, fesat çıkaranların yoluna
-
7-A'râf 143
ve lemmâ : ve olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 143
ve kelleme-hu : ve onunla konuştu
-
7-A'râf 143
kâle : dedi
-
7-A'râf 143
ileyke : sana
-
7-A'râf 143
kâle : dedi
-
7-A'râf 143
len terâ-nî : beni asla göremezsin
-
7-A'râf 143
fe lemmâ tecellâ : fakat tecelli ettiği zaman
-
7-A'râf 143
ceale-hu : onu kıldı, yaptı
-
7-A'râf 143
fe lemmâ efaka : sonra ayıldığı zaman
-
7-A'râf 143
kâle : dedi
-
7-A'râf 144
kâle : dedi
-
7-A'râf 145
lehu : ona
-
7-A'râf 145
ve tafsîlen : ve tafsil ederek (ayrı ayrı açıklayarak)
-
7-A'râf 146
ellezîne : o kimseler
-
7-A'râf 146
kulle : bütün, hepsini
-
7-A'râf 146
sebîle er ruşdi : irşad yolu
-
7-A'râf 146
sebîlen : yol
-
7-A'râf 146
sebile el gayyi : gayy yolu
-
7-A'râf 146
yettehızû-hu sebîlen : onu yol edinirler
-
7-A'râf 147
ve ellezîne : ve o kimseler
-
7-A'râf 148
iclen : bir buzağı
-
7-A'râf 148
lehu : onun var
-
7-A'râf 148
e lem yerev : görmüyorlar mı?
-
7-A'râf 148
sebîlen : yol
-
7-A'râf 149
ve lemmâ : ve olduğu zaman
-
7-A'râf 149
le in : elbette, gerçekten eğer
-
7-A'râf 149
lem yerham-nâ : bize merhamet etmezse
-
7-A'râf 149
ve yağfir-lenâ : ve bize mağfiret eder
-
7-A'râf 149
le nekûnenne (le nekûne enne) : muhakkak biz oluruz
-
7-A'râf 150
ve lemmâ : ve olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 150
kâle : dedi
-
7-A'râf 150
haleftumû-nî : benim yerime geçtiniz, bana halef oldunuz
-
7-A'râf 150
ileyhi : ona, kendisine
-
7-A'râf 150
kâle ibne umme : dedi, anne oğlu, annem oğlu
-
7-A'râf 151
kâle : dedi
-
7-A'râf 152
ellezîne ittehazû el ıcle : buzağı (ilâh) edinen kimseler
-
7-A'râf 152
ve zilletun : ve bir zillet
-
7-A'râf 153
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar, ... yapanlar
-
7-A'râf 153
le gafûrun : elbette mağfiret edendir
-
7-A'râf 154
ve lemmâ : olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 154
li ellezîne : o kimseler için
-
7-A'râf 155
raculen : adam
-
7-A'râf 155
fe lemmâ : fakat ... olunca
-
7-A'râf 155
kâle : dedi
-
7-A'râf 155
lev şi'te : eğer, şayet sen dileseydin, isteseydin
-
7-A'râf 155
ehlekte-hum : onları helâk ettin
-
7-A'râf 155
fagfir lenâ (fe ıgfir lenâ) : artık bize mağfiret et
-
7-A'râf 156
lenâ : bize
-
7-A'râf 156
ileyke : sana
-
7-A'râf 156
kâle : dedi
-
7-A'râf 156
kulle şey'in : herşeyi
-
7-A'râf 156
li ellezîne : o kimselere
-
7-A'râf 156
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler ki, onlar ki
-
7-A'râf 157
ellezîne : o kimseler ki, onlar ki
-
7-A'râf 157
er resûle : resûle, elçiye
-
7-A'râf 157
en nebiyye el ummiyye ellezî : okuma yazma bilmeyen peygamber ki o
-
7-A'râf 157
lehum et tayyibâti : onlara temiz ve güzel olanları
-
7-A'râf 157
aleyhim el habâise : onlara, habis olan şeyleri (kötü ve pis olan şeyler)
-
7-A'râf 157
ve el aglâle elletî : ve zincirin halkaları ki o
-
7-A'râf 157
aleyhim : onların üzerinde
-
7-A'râf 157
fe ellezîne : böylece o kimseler, onlar
-
7-A'râf 157
ve ittebeû en nûre ellezî : ve o nura tâbî oldular ki o
-
7-A'râf 157
unzile : indirildi
-
7-A'râf 158
ileykum : size
-
7-A'râf 158
cemîan ellezî : hepinize ki o
-
7-A'râf 158
lehu : ona ait, onun
-
7-A'râf 158
en nebiyyi el ummiyyi ellezî : ümmî peygamber ki o
-
7-A'râf 158
lealle-kum : umulur ki siz, böylece siz
-
7-A'râf 160
ve zallelnâ : ve biz gölgeledik
-
7-A'râf 160
aleyhim : onların üzerini
-
7-A'râf 160
aleyhim el menne : onlara kudret helvası
-
7-A'râf 160
ve mâ zâlemû-nâ : ve bize zulmetmediler
-
7-A'râf 161
ve iz kîle lehum : ve onlara ... denilmişti
-
7-A'râf 161
nagfir-lekum : biz sizi mağfiret edelim
-
7-A'râf 162
fe beddele : böylece değiştirdi
-
7-A'râf 162
ellezîne zalemû : onlar ki zulmettiler, zulmedenler
-
7-A'râf 162
kavlen gayra ellezî : ondan başka bir söz
-
7-A'râf 162
kîle : söylenen
-
7-A'râf 162
lehum : onlara
-
7-A'râf 162
aleyhim : onların üzerine
-
7-A'râf 163
an el karyeti elletî : beldeden ki; o
-
7-A'râf 164
ve iz kâlet : ve dediği zaman
-
7-A'râf 164
ve lealle-hum : ve umulur ki böylece onlar
-
7-A'râf 165
fe lemmâ : artık, böylece ... olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 165
enceynâ ellezîne : kurtardık ki onlar
-
7-A'râf 165
ve ahaznâ ellezîne : ve o kimseleri yakaladık, aldık
-
7-A'râf 165
zalemû : zulmettiler
-
7-A'râf 166
fe lemmâ : artık,böylece ... olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 166
lehum : onlara
-
7-A'râf 167
le yeb'asenne : mutlaka gönderecek
-
7-A'râf 167
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
7-A'râf 167
le serîu el ıkâbi : elbette ikabı (cezası) seri, çabuk olan
-
7-A'râf 167
le gafûrun : elbette, mutlaka gafurdur, mağfiret edendir
-
7-A'râf 168
ve belev-nâ-hum : ve biz onları imtihan ettik
-
7-A'râf 168
lealle-hum : umulur ki, böylece onlar
-
7-A'râf 169
fe halefe : artık halef oldu, yerine geçti
-
7-A'râf 169
se yugferu lenâ : yakında bize mağfiret edilecek (günahlarımız sevaba çevrilecek)
-
7-A'râf 169
e lem yu'haz : alınmadı mı
-
7-A'râf 169
aleyhim : onların üzerine, onlardan
-
7-A'râf 169
li ellezîne : o kimseler için
-
7-A'râf 170
ve ellezîne : ve o kimseler ki, onlar ki
-
7-A'râf 171
ve iz netaknâ el cebele : dağı kaldırdığımız zaman
-
7-A'râf 171
zulletun : bir gölge
-
7-A'râf 171
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
7-A'râf 172
e lestu : ben değil miyim?
-
7-A'râf 173
feale : yaptı
-
7-A'râf 174
ve lealle-hum : ve umulur ki, böylece onlar
-
7-A'râf 175
aleyhim : onlara
-
7-A'râf 175
ellezî : ki o
-
7-A'râf 175
fenseleha (fe inseleha) : sonra o ayrıldı
-
7-A'râf 176
ve lev : ve eğer, şayet
-
7-A'râf 176
le rafa'nâ-hu : mutlaka, elbette onu yükselttik (yükseltirdik)
-
7-A'râf 176
ahlede : meyletti
-
7-A'râf 176
aleyhi : ona
-
7-A'râf 176
meselu el kavmi ellezîne : o kavmin hali ki onlar
-
7-A'râf 176
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
7-A'râf 177
meselen : misali, durumu, hali
-
7-A'râf 177
el kavmu ellezîne : o kavim ki onlar
-
7-A'râf 179
ve lekad : ve andolsun ki
-
7-A'râf 179
lehum : onların vardır
-
7-A'râf 179
ve lehum : ve onların vardır
-
7-A'râf 179
ve lehum : ve onların vardır
-
7-A'râf 180
ve zerû ellezîne : ve o kimseleri terket
-
7-A'râf 182
vellezine (ve ellezîne) : ve o kimseler, onlar
-
7-A'râf 182
lâ ya'lemûne : bilmezler (bilemezler)
-
7-A'râf 183
lehum : onlara
-
7-A'râf 184
lem yetefekkerû : tefekkür etmezler
-
7-A'râf 185
e ve lem yanzurû : bakmıyorlar mı, bakmazlar mı
-
7-A'râf 185
melekûti : nizam, saltanat, idare, mülkiyet, sunnetullah
-
7-A'râf 186
lehu : onun için
-
7-A'râf 187
sekulet : ağır şiddetli (olay)
-
7-A'râf 187
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
7-A'râf 188
ve lev kuntu : ve eğer ben olsaydım
-
7-A'râf 188
a'lemu el gaybe : gaybı biliyorum
-
7-A'râf 188
le isteksertu : elbette, mutlaka çoğaltırım
-
7-A'râf 189
huve ellezî : o ki, ... yapan odur
-
7-A'râf 189
ve ceale : ve kıldı, yarattı
-
7-A'râf 189
ileyhâ : ona, onunla
-
7-A'râf 189
fe lemmâ : böylece, ... olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 189
hamelet : yüklendi (hamile kaldı)
-
7-A'râf 189
hamlen : bir yük (rahimdeki bebek)
-
7-A'râf 189
fe lemmâ : böylece, ... olduğu zaman, olunca
-
7-A'râf 189
eskalet : ağırlaştı, ağır oldu
-
7-A'râf 189
le in : eğer gerçekten ... olsa
-
7-A'râf 189
le nekûnenne : mutlaka oluruz
-
7-A'râf 190
fe lemmâ : böylece ... olduğu zaman
-
7-A'râf 190
lehu : ona
-
7-A'râf 191
yuhlekûne : yaratılıyorlar
-
7-A'râf 192
lehum : onlara
-
7-A'râf 193
aleykum : sizin üzerinize, sizin için
-
7-A'râf 194
inne ellezîne : muhakkak ki onlar
-
7-A'râf 194
lekum : size
-
7-A'râf 195
e lehum : onların var mı
-
7-A'râf 195
em lehum : veya, ya da, yoksa onların var mı
-
7-A'râf 195
em lehum : veya, ya da, yoksa onların var mı
-
7-A'râf 195
em lehum : veya, ya da, yoksa onların var mı
-
7-A'râf 196
veliyyiye allâhu ellezine : benim velîm Allah'tır ki o
-
7-A'râf 196
nezzele el kitâbe : kitabı indirdi
-
7-A'râf 196
yetevelle es sâlihîne : salihlere velîlik yapar (dost olur)
-
7-A'râf 197
ve ellezîne : ve onlar
-
7-A'râf 198
ileyke : sana
-
7-A'râf 201
innellezînettekav \n(inne ellezîne ittekav) : muhakkak ki takva sahibi olan kimseler
-
7-A'râf 203
ve izâ lem te'ti-him : ve onlara getirmediğin zaman
-
7-A'râf 203
lev lâctebeyte-hâ \n(lev lâ ictebeyte-hâ) : eğer, şâyet, keşke onu toplasan (düzsen, uydursan) olmaz mı
-
7-A'râf 203
ileyye : bana
-
7-A'râf 204
lehu : onu
-
7-A'râf 204
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
7-A'râf 206
inne ellezîne : muhakkak ki onlar, o kimseler
-
7-A'râf 206
ve lehu : ve ona
-
70-Meâric 1
seele : sordu, istedi
-
70-Meâric 2
leyse : yoktur
-
70-Meâric 2
lehu : onu
-
70-Meâric 4
ileyhi : ona
-
70-Meâric 5
cemîlen : güzel
-
70-Meâric 11
lev : keşke, olsa, olabilse
-
70-Meâric 13
ve fasîleti-hi : ve aşiretini
-
70-Meâric 13
elletî : ki o
-
70-Meâric 15
lezâ : alev alev yanan ateş (cehennem)
-
70-Meâric 23
ellezîne hum : onlar olanlardır
-
70-Meâric 24
ve ellezîne : ve onlar
-
70-Meâric 26
ve ellezîne : ve onlar
-
70-Meâric 27
ve ellezîne : ve onlar, olanlar
-
70-Meâric 29
ve ellezîne : ve onlar, olanlar
-
70-Meâric 30
mâ meleket : sahip oldukları
-
70-Meâric 32
ve ellezîne : ve onlar
-
70-Meâric 33
ve ellezîne : ve onlar, olanlar
-
70-Meâric 34
ve ellezîne : ve onlar, olanlar
-
70-Meâric 36
ellezîne : onlar
-
70-Meâric 36
kıbele-ke : senin tarafına
-
70-Meâric 38
en yudhale : dahil edileceğini, sokulacağını
-
70-Meâric 39
ya'lemûne : biliyorlar
-
70-Meâric 40
le kâdirûne : elbette güç yetiren, kaadir olan
-
70-Meâric 41
en nubeddile : biz tebdil etmeye, değiştirmeye
-
70-Meâric 42
ellezî : ki o
-
70-Meâric 44
zilletun : zillet, alçaklık
-
70-Meâric 44
ellezî : ki o
-
71-Nuh 2
kâle : dedi
-
71-Nuh 2
lekum : sizin için
-
71-Nuh 4
lekum : sizin için, sizin
-
71-Nuh 4
ecele : ecel, belirlenen an
-
71-Nuh 4
lev : şâyet, eğer, keşke ..... olsa
-
71-Nuh 4
ta'lemûne : siz biliyorsunuz
-
71-Nuh 5
kâle : dedi
-
71-Nuh 5
leylen : gece
-
71-Nuh 6
lem yezid-hum : onlara arttırmadı
-
71-Nuh 7
kullemâ : her seferinde
-
71-Nuh 7
lehum : onları
-
71-Nuh 9
a'lentu : aleni olarak, açıkça ilân ettim
-
71-Nuh 9
lehum : onlara
-
71-Nuh 9
lehum : onlara
-
71-Nuh 11
aleykum : size, üzerinize
-
71-Nuh 12
lekum : size, sizin için
-
71-Nuh 12
lekum : size, sizin için
-
71-Nuh 13
mâ lekum : siz niçin, size ne oluyor
-
71-Nuh 15
e lem terav : görmüyor musunuz
-
71-Nuh 16
ve ceale : ve kıldı
-
71-Nuh 16
ve ceale : ve kıldı
-
71-Nuh 19
ceale : kıldı
-
71-Nuh 19
lekum(u) : sizin için
-
71-Nuh 20
subulen : sebîller, yollar
-
71-Nuh 21
kâle : dedi
-
71-Nuh 21
lem yezid-hu : ona arttırmaz
-
71-Nuh 21
ve veledu-hû : ve onun çocukları, çocukları
-
71-Nuh 24
dalâlen : dalâlet, sapma, sapıklık
-
71-Nuh 25
lem yecidû : bulamazlar
-
71-Nuh 25
lehum : onlar için, kendileri için
-
71-Nuh 26
ve kâle : ve dedi
-
71-Nuh 28
dehale : girdi
-
72-Cin 1
ileyye : bana
-
72-Cin 2
ve len nuşrike : ve asla ortak koşmayız
-
72-Cin 3
veleden : veled, oğul
-
72-Cin 5
en len : asla olmaz
-
72-Cin 5
tekûle : söyler
-
72-Cin 7
en len yeb'ase : asla, kesinlikle beas etmez, yeniden diriltmez
-
72-Cin 8
le : elbette
-
72-Cin 9
lehu : onu
-
72-Cin 12
en len nu'cize : asla aciz bırakamayacağımızı
-
72-Cin 12
ve len nu'cize-hu : ve asla onu aciz bırakamayız
-
72-Cin 13
lemmâ : olduğu zaman
-
72-Cin 14
esleme : teslim oldu
-
72-Cin 16
ve en lev : ve eğer olsalardı
-
72-Cin 16
le : elbette, mutlaka
-
72-Cin 19
lemmâ : olduğu zaman
-
72-Cin 19
aleyhi : onun çevresinde
-
72-Cin 21
lekum : size
-
72-Cin 22
len yucîre-nî : beni asla korumaz
-
72-Cin 22
ve len ecide : ve ben asla bulamam
-
72-Cin 23
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
72-Cin 23
lehu : onun için vardır
-
72-Cin 24
se-ya'lemûne : yakında bilecekler
-
72-Cin 25
lehu : ona
-
72-Cin 28
li ya'leme : bilsin
-
72-Cin 28
en kad eblegû : tebliğ edilmiş oldu
-
72-Cin 28
ledey-him : onların nezdinde, yanında
-
72-Cin 28
kulle : her
-
73-Müzzemmil 1
el muzzemmilu \n(zemmele) : örtünen, örtünüp gizlenen \n: (gizlendi)
-
73-Müzzemmil 2
el leyle : gece
-
73-Müzzemmil 2
kâlilen : az
-
73-Müzzemmil 3
kâlilen : az, biraz
-
73-Müzzemmil 4
aleyhi : onu
-
73-Müzzemmil 4
tertilen : tane tane, yavaş yavaş, güzel bir şekilde
-
73-Müzzemmil 5
aleyke : sana
-
73-Müzzemmil 5
kavlen : söz
-
73-Müzzemmil 5
sekîlen : ağır
-
73-Müzzemmil 6
el leyli : gece
-
73-Müzzemmil 6
kîlen : söyleyiş, okuyuş bakımından
-
73-Müzzemmil 7
leke : senin için
-
73-Müzzemmil 7
tavîlen : uzun
-
73-Müzzemmil 8
ileyhi : ona
-
73-Müzzemmil 8
tebtîlen : tam bir yönelişle, herşeyden kesilerek
-
73-Müzzemmil 9
vekîlen : vekil
-
73-Müzzemmil 10
cemîlen : güzel
-
73-Müzzemmil 11
kalîlen : az, biraz
-
73-Müzzemmil 12
ledeynâ : bizim yanımızda ..... vardır
-
73-Müzzemmil 12
enkâlen : ağır kelepçeler, ağır zincirler
-
73-Müzzemmil 14
mehîlen : dağılmış
-
73-Müzzemmil 15
ileykum : size
-
73-Müzzemmil 15
resûlen : bir resûl
-
73-Müzzemmil 15
aleykum : sizin üzerinize
-
73-Müzzemmil 15
resûlen : resûl
-
73-Müzzemmil 16
er resûle : resûl
-
73-Müzzemmil 16
vebîlen : çok ağır
-
73-Müzzemmil 18
mef'ûlen : tahakkuk etmiştir, yerine gelmiştir, yapılmıştır
-
73-Müzzemmil 19
sebîlen : bir yol
-
73-Müzzemmil 20
ya'lemu : bilir
-
73-Müzzemmil 20
el leyli : gece
-
73-Müzzemmil 20
min ellezîne : onlardan, olanlardan
-
73-Müzzemmil 20
el leyle : gece
-
73-Müzzemmil 20
en len tuhsû-hu : onu asla hesaplayamayacağınızı
-
73-Müzzemmil 20
tâbe aleykum : sizin tövbenizi kabul etti
-
74-Müddessir 12
lehu : ona, onun için
-
74-Müddessir 12
mâlen : mal, servet
-
74-Müddessir 14
lehu : ona
-
74-Müddessir 19
kutile : katledildi, öldürüldü, kahroldu, mahvoldu (kendisini mahvetti)
-
74-Müddessir 20
kutile : katledildi, öldürüldü, kahroldu, mahvoldu (kendisini mahvetti)
-
74-Müddessir 24
kâle : dedi
-
74-Müddessir 29
levvâhatun : etrafını (derilerini) yakıp kavurucu
-
74-Müddessir 30
aleyhâ : onun üzerinde vardır
-
74-Müddessir 31
li ellezîne : onlar için, olanlar için
-
74-Müddessir 31
ellezîne : onlar için, olanlar için
-
74-Müddessir 31
ellezîne : onlar için, olanlar için
-
74-Müddessir 31
ellezîne : onlar için, olanlar için
-
74-Müddessir 31
yekûle : der, söyler
-
74-Müddessir 31
ellezîne : onlar için, olanlar için
-
74-Müddessir 31
meselen : mesele, konu
-
74-Müddessir 31
ve mâ ya'lemu : ve bilmez
-
74-Müddessir 33
ve el leyli : ve geceye andolsun
-
74-Müddessir 35
le : gerçekten, elbette
-
74-Müddessir 42
seleke-kum : sizi sevkeden, sürükleyen
-
74-Müddessir 43
lem neku : biz olmadık
-
74-Müddessir 44
ve lem neku : ve biz olmadık
-
74-Müddessir 49
lehum : onlara
-
75-Kıyamet 2
el levvâmeti : levmeden, kınayan
-
75-Kıyamet 3
ellen : asla olmaz
-
75-Kıyamet 15
ve lev : ve olsa bile
-
75-Kıyamet 16
ta'cele : acele ediyorsun
-
75-Kıyamet 17
aleynâ : bize ait
-
75-Kıyamet 19
aleynâ : bizim üzerimize, bize ait
-
75-Kıyamet 20
el âcilete : çabuk geçmekte olan
-
75-Kıyamet 25
en yuf'ale : yapılacak
-
75-Kıyamet 26
belegat (i) : ulaştı, erişti, geldi
-
75-Kıyamet 27
ve kîle : ve denir
-
75-Kıyamet 34
leke : sana
-
75-Kıyamet 35
leke : sana
-
75-Kıyamet 37
e lem yeku : olmadı mı, değil mi
-
75-Kıyamet 39
ceale : kıldı, yaptı
-
75-Kıyamet 40
e leyse : değil mi
-
76-İnsan 1
lem yekun : henüz olmadı, değil
-
76-İnsan 3
es sebîle : sebîl, yol
-
76-İnsan 4
selâsile : zincirler
-
76-İnsan 4
ve aglâlen : ve demir halkalar
-
76-İnsan 14
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
76-İnsan 14
ve zullilet : ve zelil yapıldı, (kolay koparılması için) yaklaştırıldı
-
76-İnsan 14
tezlîlen : zelil olarak, emre hazır olarak
-
76-İnsan 15
aleyhim : onların
-
76-İnsan 17
zencebîlen : zencefil
-
76-İnsan 18
selsebîlen : selsebîl, cennette bir pınarın adı
-
76-İnsan 19
aleyhim : onların
-
76-İnsan 19
muhalledûne : halidin kılınmış olanlar, ölümsüz olanlar
-
76-İnsan 22
lekum : sizin için, sizin
-
76-İnsan 23
aleyke : sana
-
76-İnsan 23
tenzîlen : bölüm bölüm (âyet âyet) indirerek
-
76-İnsan 25
ve asîlen : ve akşam
-
76-İnsan 26
ve min el leyli : ve geceden, gecenin bir kısmında
-
76-İnsan 26
lehu : ona
-
76-İnsan 26
leylen : gece
-
76-İnsan 26
tavîlen : uzun
-
76-İnsan 27
el âcilete : dünyayı
-
76-İnsan 27
sekîlen : ağır, zor, çetin
-
76-İnsan 28
emsâle-hum : onların emsalleri, benzerleri
-
76-İnsan 28
tebdîlen : bedel olarak, onların yerine
-
76-İnsan 29
sebîlen : bir yol
-
76-İnsan 31
lehum : onlar için
-
77-Mürselât 7
le : mutlaka
-
77-Mürselât 12
uccilet : tecil edildi, ertelendi
-
77-Mürselât 16
lem nuhliki : biz helâk etmedik
-
77-Mürselât 20
e lem nahluk-kum : sizi biz yaratmadık mı
-
77-Mürselât 25
e lem nec'al(i) : kılmadık mı
-
77-Mürselât 31
min el lehebi : yakıcı alevden
-
77-Mürselât 33
cimâletun : erkek develer
-
77-Mürselât 36
lehum : onlara
-
77-Mürselât 39
lekum : sizin
-
77-Mürselât 46
kalîlen : az, biraz
-
77-Mürselât 48
ve izâ kîle : ve ..... denildiği zaman
-
77-Mürselât 48
lehum(u) : onlara
-
78-Nebe 3
ellezî : o ki
-
78-Nebe 4
se- ya'lemûne : yakında bilecekler
-
78-Nebe 5
se- ya'lemûne : yakında bilecekler
-
78-Nebe 6
lem nec'al(i) : kılmadık
-
78-Nebe 7
ve el cibâle : ve dağlar
-
78-Nebe 10
el leyle : gece
-
78-Nebe 29
ve kulle : ve her, hepsi
-
78-Nebe 30
len nezîde-kum : size artırmayacağız
-
78-Nebe 38
lâ yetekellemûne : konuşamaz
-
78-Nebe 38
lehu : ona, kendisine
-
78-Nebe 38
ve kâle : ve söyledi
-
78-Nebe 40
yâ leyte-nî : keşke ben
-
79-Nâziât 10
le : gerçekten, mutlaka
-
79-Nâziât 18
leke ilâ : sen, sana, senin için
-
79-Nâziât 24
kâle : dedi
-
79-Nâziât 25
nekâle : korkunç ceza, azap
-
79-Nâziât 26
le : mutlaka, elbette
-
79-Nâziât 29
leyle-hâ : onun gecesi
-
79-Nâziât 32
ve el cibâle : ve dağlar
-
79-Nâziât 33
lekum : sizin, sizin için
-
79-Nâziât 46
lem yelbesû : kalmadılar, kalmamışlar
-
8-Enfâl 1
ve resûle-hû : ve onun resûlüne
-
8-Enfâl 2
el mu'minûne ellezîne : mü'minler onlardır ki
-
8-Enfâl 2
vecilet : ürperdi, titredi, cezbelendi
-
8-Enfâl 2
aleyhim : onlara
-
8-Enfâl 3
ellezîne : o kimseler ki, onlar
-
8-Enfâl 4
lehum : onlar için, onların
-
8-Enfâl 5
le kârihûne : kesinlikle kerih görenler isteksiz olanlar, hoşlanmayanlar
-
8-Enfâl 7
lekum : sizin
-
8-Enfâl 7
lekum : sizin
-
8-Enfâl 8
ve yubtıle el bâtıle : ve bâtılın iptal olması, yok olması
-
8-Enfâl 8
ve lev : ve olsa (da)
-
8-Enfâl 9
lekum : size
-
8-Enfâl 10
mâ ceale-hu allâhu : Allah onu yapmadı
-
8-Enfâl 11
aley-kum : size, sizin üzerinize
-
8-Enfâl 12
fe sebbitû ellezîne : artık sebat verin, destek olun o kimselere
-
8-Enfâl 12
ellezîne keferû : kâfir olan kimseler
-
8-Enfâl 12
kulle : tüm, bütün, hepsi
-
8-Enfâl 13
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
8-Enfâl 13
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
8-Enfâl 15
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler
-
8-Enfâl 15
izâ lekîtum : karşılaştığınız zaman
-
8-Enfâl 15
ellezîne keferû : kâfir olan kimselerle
-
8-Enfâl 17
fe lem taktulû-hum : oysa, halbuki onları siz öldürmediniz
-
8-Enfâl 17
katele-hum : onları öldürdü
-
8-Enfâl 19
lekum : sizin için
-
8-Enfâl 19
ve len tugniye : ve asla fayda vermez
-
8-Enfâl 19
ve lev : ve olsa bile
-
8-Enfâl 20
ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler
-
8-Enfâl 20
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
8-Enfâl 20
ve lâ tevellev : ve yüz çevirmeyin
-
8-Enfâl 21
ke ellezîne : o kimseler gibi
-
8-Enfâl 22
ellezîne lâ ya'kılûne : onlar akıl etmeyenler
-
8-Enfâl 23
ve lev : ve eğer, ise
-
8-Enfâl 23
le esmea-hum : elbette, mutlaka onlara işittirirdi
-
8-Enfâl 23
ve lev : ve eğer
-
8-Enfâl 23
le tevellev : elbette, mutlaka yüz çevirirler, dönerler
-
8-Enfâl 24
ellezîne âmenû istecîbû : âmenû olanlar icabet edin
-
8-Enfâl 24
ve ı'lemû : ve bilin
-
8-Enfâl 24
ileyhi : ona
-
8-Enfâl 25
ellezîne zalemû : zulmeden kimseler
-
8-Enfâl 25
ve a'lemû : ve biliniz
-
8-Enfâl 26
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
8-Enfâl 27
ellezîne âmenû : inanan, âmenû olan, Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler
-
8-Enfâl 27
ve er resûle : ve resûl
-
8-Enfâl 27
ta'lemûne : biliyorsunuz
-
8-Enfâl 28
ve ı'lemû : ve biliniz
-
8-Enfâl 29
ellezîne âmenû : inanan, âmenû olan, Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler
-
8-Enfâl 29
lekum : sizin için, sizi
-
8-Enfâl 29
ve yagfir-lekum : ve size mağfiret eder
-
8-Enfâl 30
ellezîne keferû : kâfir olan kimseler, inkâr eden kimseler
-
8-Enfâl 31
aleyhim : onlara
-
8-Enfâl 31
lev : eğer, olsa
-
8-Enfâl 31
le kul-nâ : elbette biz söyledik (söylerdik)
-
8-Enfâl 31
misle : benzerini, onun gibi
-
8-Enfâl 32
aleynâ : üzerimize
-
8-Enfâl 34
ve mâ lehum : ve niçin, neden onlar
-
8-Enfâl 34
lâ ya'lemûne : bilmezler
-
8-Enfâl 36
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfirler
-
8-Enfâl 36
emvâle-hum : mallarını
-
8-Enfâl 36
aleyhim : onların üzerine, onlara
-
8-Enfâl 36
yuglebûne : yenilecek, bozguna uğratılacak, onlara gâlip olunacak, mağlup olacaklar
-
8-Enfâl 36
ve ellezîne keferû : ve inkâr eden kimseler, kâfirler
-
8-Enfâl 37
ve yec'ale : ve kılar, yapar, koyar
-
8-Enfâl 37
fe yec'ale-hu : böylece onu kılar, yapar
-
8-Enfâl 38
li ellezîne keferû : inkâr eden kimselere, kâfirlere
-
8-Enfâl 38
yugfer lehum : onlar mağfiret edilir
-
8-Enfâl 38
kad selefe : geçmiştir
-
8-Enfâl 40
tevellev : yüz çevirirler, dönerler
-
8-Enfâl 40
fa'lemû (fe i'lemû) : artık bilin
-
8-Enfâl 41
va'lemû (ve ı'lemû) : ve biliniz
-
8-Enfâl 42
esfele : daha aşağıda
-
8-Enfâl 42
ve lev : ve eğer, şayet
-
8-Enfâl 42
lehteleftum (le ihteleftum) : elbette,mutlaka anlaşmazlığa düşerdiniz
-
8-Enfâl 42
kâne mef'ûlen : yapılması gerekli oldu, yapılacak olan
-
8-Enfâl 42
men heleke : helâk olan kişi
-
8-Enfâl 42
le semîun : mutlaka en iyi işiten
-
8-Enfâl 43
kalîlen : az
-
8-Enfâl 43
ve lev : ve eğer, şayet
-
8-Enfâl 43
le feşiltum : mutlaka tedirgin olurdunuz, yılgın düşerdiniz
-
8-Enfâl 43
ve le tenâza'tum : ve elbette anlaşmazlığa (nizaya) düşerdiniz
-
8-Enfâl 43
selleme : salim kıldı, selâmete çıkardı
-
8-Enfâl 44
kalîlen : az
-
8-Enfâl 44
kâne mef'ûlen : yapılması gerekli oldu, yapılacak olan
-
8-Enfâl 45
ellezîne âmenû : îmân eden, âmenû olan kimseler
-
8-Enfâl 45
izâ lekîtum : karşı karşıya geldiğiniz, karşılaştığınız zaman
-
8-Enfâl 45
lealle-kum : umulur ki böylece siz
-
8-Enfâl 46
ve resûle-hu : ve O'nun resûlüne
-
8-Enfâl 47
ellezîne haracû : çıkan kimseler
-
8-Enfâl 48
lehum eş şeytânu : onlara şeytan
-
8-Enfâl 48
a'mâle-hum : amellerini, yaptıklarını
-
8-Enfâl 48
ve kâle : ve dedi
-
8-Enfâl 48
lekum el yevme : size bugün
-
8-Enfâl 48
lekum : sizin için, size
-
8-Enfâl 48
fe lemmâ : fakat, ..... olunca
-
8-Enfâl 48
ve kâle : ve dedi
-
8-Enfâl 49
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
8-Enfâl 50
ve lev terâ : ve görseydin
-
8-Enfâl 50
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
8-Enfâl 51
leyse : değil
-
8-Enfâl 52
ve ellezîne : ve o kimseler, onlar
-
8-Enfâl 53
lem yeku : değildir, olmaz
-
8-Enfâl 54
ve ellezîne : ve o kimseler
-
8-Enfâl 54
fe ehlek-nâ-hum : böylece biz onları helâk ettik
-
8-Enfâl 54
âle : aile (grup, topluluk, ordu)
-
8-Enfâl 55
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
8-Enfâl 56
ellezîne : o kimseler
-
8-Enfâl 57
lealle-hum : böylece onlar
-
8-Enfâl 58
ileyhim : onlara
-
8-Enfâl 59
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
8-Enfâl 60
lehum : onlar için
-
8-Enfâl 60
lâ ta'lemûne-hum : siz onları bilmezsiniz
-
8-Enfâl 60
ya'lemu-hum : onları bilir
-
8-Enfâl 60
ileykum : size
-
8-Enfâl 60
lâ tuzlemûne : zulmedilmezsiniz, haksızlığa uğratılmazsınız
-
8-Enfâl 61
lehâ : ona
-
8-Enfâl 62
huve ellezî : o ki, o ...dır
-
8-Enfâl 63
ve ellefe : ve birleştirdi
-
8-Enfâl 63
lev : eğer
-
8-Enfâl 63
mâ ellefte : birleştiremezdin
-
8-Enfâl 63
ellefe : birleştirdi
-
8-Enfâl 65
ellezîne keferû : kâfir olan kimseler
-
8-Enfâl 67
lehu : onun
-
8-Enfâl 68
lev lâ : eğer olmasaydı
-
8-Enfâl 68
le messe-kum : mutlaka size dokunur
-
8-Enfâl 69
halâlen : helâl olarak
-
8-Enfâl 70
ya'lemi allâhu : Allah bilir
-
8-Enfâl 70
ve yagfir lekum : ve size mağfiret eder
-
8-Enfâl 72
ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler
-
8-Enfâl 72
vellezîne (ve ellezîne) : ve o kimseler, onlar
-
8-Enfâl 72
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olan kimseler
-
8-Enfâl 72
ve lem yuhâcirû : ve hicret etmeyen
-
8-Enfâl 72
mâ lekum : sizin (üzerinizde) yoktur
-
8-Enfâl 72
fe aleykum en nasru : artık, o zaman yardım etmek üzerinizedir (sorumlusunuz)
-
8-Enfâl 73
ellezîne keferû : inkâr eden, kâfir olan kimseler
-
8-Enfâl 74
ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler
-
8-Enfâl 74
ellezîne âvev : o kimseler ki barındırdılar, himaye ettiler
-
8-Enfâl 74
lehum : onlara, onlar için vardır
-
8-Enfâl 75
ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler
-
80-Abese 3
lealle-hu : umulur ki böylece o
-
80-Abese 6
lehu : ona
-
80-Abese 7
mâ aleyke : senin üzerinde bir sorumluluk yoktur
-
80-Abese 10
telehhâ : aldırış etmiyorsun, ilgilenmiyorsun
-
80-Abese 17
kutile : katledildi, öldürüldü, kahroldu, mahvoldu, kendisini mahvetti
-
80-Abese 20
es sebîle : yol
-
80-Abese 23
lemmâ yakdı : kada etmedi, yerine getirmedi
-
80-Abese 29
ve nahlen : ve hurma ağaçları, hurmalar
-
80-Abese 32
lekum : sizin, sizin için
-
80-Abese 40
aleyhâ : onun üzeri
-
81-Tekvir 4
uttılet : salındı, başıboş bırakıldı, terkedildi
-
81-Tekvir 8
suilet : soruldu
-
81-Tekvir 9
kutilet : öldürüldü
-
81-Tekvir 17
ve el leyli : ve gece
-
81-Tekvir 19
le kavlu : sözüdür
-
81-Tekvir 23
ve lekad : ve andolsun
-
81-Tekvir 27
el âlemîne : âlemler
-
81-Tekvir 29
rabbu el âlemîne : âlemlerin rabbi
-
82-İnfitâr 7
ellezî : ki o, o ki
-
82-İnfitâr 7
adele-ke : itidal üzere mutedil kıldı, düzen üzere seni dengeli (uyumlu), sağlıklı kıldı
-
82-İnfitâr 10
aleykum : sizin üzerinizde
-
82-İnfitâr 10
le : mutlaka, elbette
-
82-İnfitâr 12
ya'lemûne : bilirler
-
82-İnfitâr 13
le : mutlaka, elbette
-
82-İnfitâr 14
le fî : mutlaka, elbette içinde
-
82-İnfitâr 15
yaslevne-hâ : ona yaslanırlar, atılırlar
-
83-Mutaffifin 2
ellezîne : onlar
-
83-Mutaffifin 6
el âlemîne : âlemlerin
-
83-Mutaffifin 7
le : mutlaka, elbette
-
83-Mutaffifin 11
ellezîne : onlar
-
83-Mutaffifin 13
aleyhi : ona
-
83-Mutaffifin 13
kâle : dedi
-
83-Mutaffifin 15
le : mutlaka, elbette
-
83-Mutaffifin 16
le : elbette, mutlaka
-
83-Mutaffifin 17
hâzâ ellezî : bu ..... o ki, o şey
-
83-Mutaffifin 18
le : mutlaka, elbette
-
83-Mutaffifin 22
le : mutlaka, elbette
-
83-Mutaffifin 29
ellezîne : o kimseler, onlar, ... olanlar
-
83-Mutaffifin 29
ellezîne : o kimseler, onlar, ... olanlar
-
83-Mutaffifin 31
inkalebû : döndüler
-
83-Mutaffifin 31
inkalebû : döndüler
-
83-Mutaffifin 32
le : mutlaka, elbette, gerçekten
-
83-Mutaffifin 33
aleyhim : onların üzerine
-
83-Mutaffifin 34
ellezîne âmenû : âmenû olanlar
-
84-İnşikak 4
ve tehallet : ve boşaldı
-
84-İnşikak 14
en len yahûra : asla geri dönmemek
-
84-İnşikak 17
ve el leyli : ve geceye
-
84-İnşikak 19
le terkebunne : siz mutlaka bineceksiniz
-
84-İnşikak 20
lehum : onlara
-
84-İnşikak 21
aleyhim (u) : onlara
-
84-İnşikak 22
ellezîne : onlar, olanlar
-
84-İnşikak 23
a'lemu : en iyi bilir, çok iyi bilir
-
84-İnşikak 25
ellezîne : o kimseler, onlar, olanlar
-
84-İnşikak 25
lehum : onlar için vardır
-
85-Bürûc 4
kutile : öldürüldü, katletildi, helâk edildi
-
85-Bürûc 6
aleyhâ : onun üzerinde, etrafında
-
85-Bürûc 9
ellezî : o ki
-
85-Bürûc 9
lehu : ona aittir, onun
-
85-Bürûc 10
ellezîne : onlar, ..... olanlar
-
85-Bürûc 10
lem yetûbû : tövbe etmediler
-
85-Bürûc 10
lehum : onlar için vardır
-
85-Bürûc 10
ve lehum : ve onlar için vardır
-
85-Bürûc 11
ellezîne : onlar, ..... olanlar
-
85-Bürûc 11
lehum : onlar için vardır
-
85-Bürûc 12
le : mutlaka, elbette
-
85-Bürûc 19
bel(i) ellezîne : hayır onlar, ..... olanlar
-
85-Bürûc 22
levhın : levha
-
86-Târık 4
in ... (lemma) : eğer ..... olmazsa olmaz, mutlaka vardır
-
86-Târık 4
(in) ... lemmâ : eğer ..... olmazsa olmaz, mutlaka vardır
-
86-Târık 4
aleyhâ : üzerinde
-
86-Târık 8
le : elbette, mutlaka
-
86-Târık 10
lehu : onun
-
86-Târık 13
le : mutlaka, gerçekten
-
87-A'lâ 2
ellezî : o ki
-
87-A'lâ 3
ve ellezî : ve o ki
-
87-A'lâ 4
ve ellezî : ve o ki
-
87-A'lâ 5
ceale-hu : onu kıldı, yaptı
-
87-A'lâ 7
ya'lemu : bilir
-
87-A'lâ 12
ellezî : ki o
-
87-A'lâ 14
efleha : felâha, kurtuluşa erdi
-
87-A'lâ 18
le : elbette
-
88-Ğâşiye 3
âmiletun : amel eden, iş yapan
-
88-Ğâşiye 6
leyse : yoktur, değildir
-
88-Ğâşiye 6
lehum : onların
-
88-Ğâşiye 22
leste : sen değilsin
-
88-Ğâşiye 22
aleyhim : onlara, onların üzerinde
-
88-Ğâşiye 25
ileynâ : bize
-
88-Ğâşiye 26
aleynâ : bize ait
-
89-Fecr 2
ve leyâlin : ve geceler
-
89-Fecr 4
ve el leyli : ve gece
-
89-Fecr 6
e lem tere : görmedin mi
-
89-Fecr 6
feale : yaptı
-
89-Fecr 8
elletî : o ki
-
89-Fecr 8
lem yuhlak : yaratılmadı
-
89-Fecr 9
ellezîne : onlar, ..... olanlar
-
89-Fecr 11
ellezîne : onlar ki
-
89-Fecr 13
aleyhim : onların üzerine
-
89-Fecr 14
le : elbette, mutlaka
-
89-Fecr 16
aleyhi : ona
-
89-Fecr 19
eklen : yeyişle
-
89-Fecr 19
lemmen : şiddetle, hırsla
-
89-Fecr 20
el mâle : mal
-
89-Fecr 22
ve el meleku : ve melekler
-
89-Fecr 23
lehu : ona, onun
-
89-Fecr 24
yâ leyte-nî : keşke ben
-
9-Tevbe 1
ilâllezîne (ilâ ellezîne) : o kimselere
-
9-Tevbe 2
va'lemû (ve ı'lemu) : ve biliniz
-
9-Tevbe 3
lekum : sizin için
-
9-Tevbe 3
tevelleytum : yüz çevirirsiniz
-
9-Tevbe 3
fa'lemu (fe ı'lemû) : o zaman, artık, bundan sonra, o taktirde biliniz
-
9-Tevbe 3
ellezîne keferû : kâfir kimseleri, inkâr eden kimseleri
-
9-Tevbe 4
ellezîne âhedtum : ahdleştiğiniz kimseler, ahd aldığınız
-
9-Tevbe 4
lem yankusû-kum : sizden naksetmez, sizden eksiltmez, size haksızlık etmez
-
9-Tevbe 4
ve lem yuzâhirû : ve yardımlaşmazlar, arka çıkmazlar
-
9-Tevbe 4
aleykum : size karşı
-
9-Tevbe 4
ileyhim : onlara
-
9-Tevbe 5
fe izânseleha (fe izâ inseleha) : artık, sona erdiği, geçtiği zaman
-
9-Tevbe 5
lehum : onların
-
9-Tevbe 5
kulle marsadin : gözetleme yerlerinin hepsi
-
9-Tevbe 5
sebîle-hum : onların yolu
-
9-Tevbe 6
lâ ya'lemûne : bilmeyen
-
9-Tevbe 7
illâllezîne (illâ ellezîne) : o kimseler hariç, müstesna
-
9-Tevbe 7
lekum : size, sizin için
-
9-Tevbe 7
lehum : onlara, onlar için
-
9-Tevbe 8
aleykum : size karşı
-
9-Tevbe 8
illen : yakınlık, akrabalık
-
9-Tevbe 9
kalîlen : az
-
9-Tevbe 10
illen : bir yakınlık, bir akrabalık veya bir ahd
-
9-Tevbe 11
ya'lemûne : bilirler
-
9-Tevbe 12
lehum : onların
-
9-Tevbe 12
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
9-Tevbe 13
evvele merratin : ilk defa
-
9-Tevbe 14
aleyhim : onlara karşı
-
9-Tevbe 16
ve lemmâ : ve başka dışında, buna rağmen
-
9-Tevbe 16
ya'lemi allâhu : Allah bilir
-
9-Tevbe 16
ellezîne câhedû : cihad eden kimseler
-
9-Tevbe 16
ve lem yettehızû : ve ittihaz etmezler (edinmezler)
-
9-Tevbe 18
ve lem yahşe : ve korkmaz
-
9-Tevbe 20
ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler
-
9-Tevbe 21
lehum : onlar için
-
9-Tevbe 23
ellezîne âmenû : inanan, âmenû olan kimseler
-
9-Tevbe 23
yetevelle-hum : onlara döner
-
9-Tevbe 24
ileykum : size
-
9-Tevbe 25
lekad : andolsun ki
-
9-Tevbe 25
fe lem tugni : sonra kâfi gelmedi
-
9-Tevbe 25
ve dâkat aleykum : ve size dar geldi, aciz kaldınız
-
9-Tevbe 25
velleytum : siz dönüp gittiniz, kaçtınız
-
9-Tevbe 26
enzele allâhu : Allah indirdi
-
9-Tevbe 26
ve enzele : ve indirdi
-
9-Tevbe 26
lem terev-hâ : onu göremediğiniz
-
9-Tevbe 26
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
9-Tevbe 28
ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler, Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
9-Tevbe 28
ayleten : yoksulluk, fakirlik
-
9-Tevbe 29
ellezîne lâ yu'minûne : inanmayan kimseler
-
9-Tevbe 29
min ellezîne : o kimselerden
-
9-Tevbe 30
ve kâlet el yahûdu : ve yahudiler dediler
-
9-Tevbe 30
ve kâlet en nasârâ : ve nasraniler dediler
-
9-Tevbe 30
kavle : söylediklerini
-
9-Tevbe 30
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
-
9-Tevbe 30
kâtele-hum allâhu : Allah onları öldürsün (kahretsin)
-
9-Tevbe 32
ve lev : ve ise de
-
9-Tevbe 33
huve ellezî : ki... O'dur
-
9-Tevbe 33
ersele : gönderdi
-
9-Tevbe 33
resûle-hu : onun resûlü, kendi resûlü
-
9-Tevbe 33
ve lev : ve ise de
-
9-Tevbe 34
ellezîne âmenû : âmenû olanlar
-
9-Tevbe 34
le ye'kulûne : yerler
-
9-Tevbe 34
emvâle en nâsi : insanların malları
-
9-Tevbe 34
ve ellezîne yeknizûne : ve biriktiren, toplayan kimseler
-
9-Tevbe 35
aleyhâ : üzerinde
-
9-Tevbe 36
va'lemû (ve ı'lemû) : ve bilin ki
-
9-Tevbe 37
ellezîne keferû : kâfirler, inkâr eden kimseler
-
9-Tevbe 37
lehum : onlara
-
9-Tevbe 38
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
9-Tevbe 38
lekum : size
-
9-Tevbe 38
izâ kîle lekum : size denildiği zaman
-
9-Tevbe 40
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfirler
-
9-Tevbe 40
fe enzele allâhu : o zaman Allah indirdi
-
9-Tevbe 40
aleyhi : onun üzerine
-
9-Tevbe 40
lem terev-hâ : onu görmediniz, göremediniz
-
9-Tevbe 40
ve ceale : ve kıldı
-
9-Tevbe 40
ellezîne keferû : inkâr eden kimseler, kâfirler
-
9-Tevbe 41
ve sikâlen : ve ağır olarak (piyade)
-
9-Tevbe 41
lekum : sizin için
-
9-Tevbe 41
kuntum ta'lemûne : bilmiş olursunuz
-
9-Tevbe 42
lev kâne : eğer olsaydı
-
9-Tevbe 42
le ittebeû-ke : elbette, mutlaka sana tâbî olurlardı
-
9-Tevbe 42
aleyhim : onlara
-
9-Tevbe 42
lev isteta'nâ : şâyet güç yetirseydik
-
9-Tevbe 42
le harac-nâ : elbette biz çıkardık
-
9-Tevbe 42
ya'lemu : bilir, biliyor
-
9-Tevbe 42
le kâzibûne : gerçekten yalancılar
-
9-Tevbe 43
lehum : onlara
-
9-Tevbe 43
hattâ yetebeyyene leke : sana belli oluncaya kadar
-
9-Tevbe 43
ellezîne sadakû : sadık olan kimseler, sadık olanlar
-
9-Tevbe 43
ve ta'leme el kâzibîne : ve yalancıları (bilirsin) öğrenirsin
-
9-Tevbe 44
ellezîne yu'minûne : îmân eden kimseler
-
9-Tevbe 45
ellezîne lâ yu'minûne : inanmayan kimseler, inanmayanlar
-
9-Tevbe 46
ve lev : ve eğer
-
9-Tevbe 46
le eaddû : elbette hazırlık yaptılar
-
9-Tevbe 46
lehu : ona, onun için (savaş için)
-
9-Tevbe 46
ve kîlak'udû (kîle uk'udû) : ve 'oturun, (orada) kalın' denildi
-
9-Tevbe 47
lev haracû : eğer çıksalardı
-
9-Tevbe 47
habâlen : fenalık, kötülük, bozukluk
-
9-Tevbe 47
ve le evdaû : ve mutlaka koşarlar, gayret gösterirler
-
9-Tevbe 47
hılâlekum : sizin aranızda
-
9-Tevbe 47
lehum : onları
-
9-Tevbe 48
lekad : andolsun
-
9-Tevbe 48
ve kallebû : ve çevirdiler
-
9-Tevbe 48
leke : sana
-
9-Tevbe 49
le muhîtatun : mutlaka ihata edici, kuşatıcı
-
9-Tevbe 50
ve yetevellev : ve dönüp giderler
-
9-Tevbe 51
len : asla olmaz
-
9-Tevbe 51
lenâ : bizim için, bize
-
9-Tevbe 53
len yutekabbele : asla kabul edilmez
-
9-Tevbe 54
en tukbele : kabul edilmesi
-
9-Tevbe 56
le min-kum : mutlaka sizden
-
9-Tevbe 57
lev : eğer
-
9-Tevbe 57
muddehalen : dahil olunan, girilen yer
-
9-Tevbe 57
le vellev : mutlaka yönelirler
-
9-Tevbe 57
ileyhi : ona
-
9-Tevbe 58
lem yu'tav : verilmez
-
9-Tevbe 59
ve lev : ve eğer
-
9-Tevbe 60
aleyhâ : onların üzerine, onlarla ilgili
-
9-Tevbe 60
ve el muellefeti : ve (İslâm'a) ısındırılan, meylettirilen
-
9-Tevbe 61
ellezîne yu'zûne : eza, eziyet eden kimseler
-
9-Tevbe 61
lekum : sizin için
-
9-Tevbe 61
li ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler için
-
9-Tevbe 61
ve ellezîne yu'zûne : ve eziyet eden kimseler
-
9-Tevbe 61
resûle allâhi : Allah'ın resûlü
-
9-Tevbe 61
lehum : onlar için
-
9-Tevbe 62
lekum : sizin için
-
9-Tevbe 63
e lem ya'lemû : bilmiyorlar mı
-
9-Tevbe 63
ve resûle-hu : ve onun resûlüne
-
9-Tevbe 63
lehu : ona, onun için vardır
-
9-Tevbe 64
en tunezzele : indirilmesinden
-
9-Tevbe 64
aleyhim : onlara
-
9-Tevbe 65
ve le in : ve eğer mutlaka
-
9-Tevbe 65
le yekûlunne : mutlaka derler
-
9-Tevbe 68
ve leane-hum allâhu : ve Allah onları lânetledi, onlara lanet etti
-
9-Tevbe 68
ve lehum : ve onlar için (vardır)
-
9-Tevbe 69
ke ellezîne : o kimseler gibi
-
9-Tevbe 69
emvâlen : mal olarak
-
9-Tevbe 69
ellezîne min kabli-kum : sizden önceki kimseler gibi
-
9-Tevbe 69
ke ellezî hâdû : dalan kimse gibi
-
9-Tevbe 70
e lem ye'ti-him : onlara gelmedi mi
-
9-Tevbe 70
ellezîne min kabli-him : onlardan önceki kimselerin
-
9-Tevbe 71
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 73
aleyhim : onlara
-
9-Tevbe 74
ve lekad : ve andolsun ki
-
9-Tevbe 74
lem yenâlû : muvaffak olamadılar, nail olamadılar
-
9-Tevbe 74
lehum : onlar için
-
9-Tevbe 74
yetevellev : dönerler
-
9-Tevbe 74
ve mâ lehum : onların yoktur
-
9-Tevbe 75
le in : eğer, ise
-
9-Tevbe 75
le nessaddeka enne : elbette, mutlaka sadaka veririz
-
9-Tevbe 75
ve le nekûne enne : ve elbette mutlaka oluruz
-
9-Tevbe 76
lemmâ : olunca, olduğu zaman
-
9-Tevbe 76
ve tevellev : ve döndüler (ahdlerinden)
-
9-Tevbe 77
ahlefu allâhe : Allah'a muhalefet ettiler, yerine getirmediler
-
9-Tevbe 78
e lem ya'lemû : bilmiyorlar mı
-
9-Tevbe 78
ya'lemu : biliyor
-
9-Tevbe 79
ellezîne : o kimseler, onlar
-
9-Tevbe 79
ve ellezîne lâ yecidûne : ve bulamayan kimseler
-
9-Tevbe 79
ve lehum : ve onlar için, onlara vardır
-
9-Tevbe 80
lehum : onlar için
-
9-Tevbe 80
lehum : onlar için
-
9-Tevbe 80
lehum : onlar için
-
9-Tevbe 80
fe len yagfirallâhu : artık Allah asla mağfiret etmez
-
9-Tevbe 80
lehum : onları
-
9-Tevbe 81
el muhallefûne : geri kalanlar
-
9-Tevbe 81
lev : eğer, keşke
-
9-Tevbe 82
kalîlen : az
-
9-Tevbe 83
len tahrucû : asla çıkamazsınız
-
9-Tevbe 83
ve len tukâtilû : ve asla savaşamazsınız
-
9-Tevbe 83
evvele : ilk
-
9-Tevbe 86
ve izâ unzilet : ve indirildiği zaman
-
9-Tevbe 88
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olanlar (Allah'a ölmeden önce ulaşacağına) inanan kimseler
-
9-Tevbe 88
lehum el hayrâtu : (bütün) hayırlar onlarındır
-
9-Tevbe 89
lehum : onlar için
-
9-Tevbe 90
lehum : onlara
-
9-Tevbe 90
ellezîne kezebû allâhe : Allah'a yalan söyleyenler
-
9-Tevbe 90
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 90
ellezîne keferû : kâfir olanlar
-
9-Tevbe 91
leyse : değildir, yoktur
-
9-Tevbe 91
ellezîne lâ yecidûne : bulamayan kimseler
-
9-Tevbe 92
ve lâ alâ ellezîne : ve o kimselerin üzerine yoktur
-
9-Tevbe 92
li tahmile-hum : onları taşıman, bindirip sevketmen için
-
9-Tevbe 92
aleyhi : üzerinde
-
9-Tevbe 92
tevellev : döndüler
-
9-Tevbe 93
ellezîne yeste'zinûne-ke : senden izin isteyen kimseler
-
9-Tevbe 93
lâ ya'lemûne : bilmezler, bilemezler
-
9-Tevbe 94
ileykum : size
-
9-Tevbe 94
ileyhim : onlara
-
9-Tevbe 94
len nu'mine : asla inanmıyoruz
-
9-Tevbe 94
lekum : sizin için, size
-
9-Tevbe 94
amele-kum : sizin amellerinizi
-
9-Tevbe 95
lekum : sizin için, size
-
9-Tevbe 95
izâ inkalebtum : (geri) döndüğünüz zaman
-
9-Tevbe 95
ileyhim : onlara
-
9-Tevbe 96
lekum : size
-
9-Tevbe 97
ellâ (en lâ)ya'lemû : bilmemeleri, bilmemeye
-
9-Tevbe 97
enzele allâhu : Allah'ın indirdiği
-
9-Tevbe 98
aleyhim : onlara, onların üzerine (olsun)
-
9-Tevbe 99
lehum : onlar için, onlara
-
9-Tevbe 100
ve ellezîne ettebeû-hum : ve onlara tâbî kimseler
-
9-Tevbe 100
lehum : onlar için, onlara
-
9-Tevbe 101
havle-kum : sizin etrafınızda
-
9-Tevbe 101
ve min ehle el medîneti : ve şehir (Medine) halkından
-
9-Tevbe 101
lâ ta'lemu-hum : onları sen bilmezsin
-
9-Tevbe 101
na'lemu-hum : onları biz biliriz
-
9-Tevbe 102
haletû : karıştırdılar
-
9-Tevbe 102
amelen sâlihan : salih amel (nefsi ıslâh edici amel)
-
9-Tevbe 102
en yetûbe aleyhim : onların tövbelerini kabul eder
-
9-Tevbe 103
aleyhim : onlara
-
9-Tevbe 103
lehum : onlar için
-
9-Tevbe 104
e lem ya'lemû : bilmiyorlar mı
-
9-Tevbe 105
amele-kum : sizin amellerinizi
-
9-Tevbe 106
aleyhim : onların
-
9-Tevbe 107
ve ellezîne ettehazû : ve onlar ... edindiler
-
9-Tevbe 107
ve resûle-hu : ve onun resûlü
-
9-Tevbe 107
ve le yahlifunne : ve mutlaka yemin ederler
-
9-Tevbe 107
le kâzibûne : kesinlikle yalancılar
-
9-Tevbe 108
le : elbette
-
9-Tevbe 110
bunyânu-hum ellezî : onların binası ki onu
-
9-Tevbe 111
ve emvâle-hum : ve onların mallarını
-
9-Tevbe 111
lehum : onlara, onlar için
-
9-Tevbe 111
aleyhi : onun üzerine
-
9-Tevbe 111
ellezî bâya'tum : ki o yaptığınız alışveriş
-
9-Tevbe 113
ve ellezîne âmenû : ve âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler)
-
9-Tevbe 113
ve lev kânû : olsalar bile
-
9-Tevbe 113
lehum : onlar için
-
9-Tevbe 114
fe lemmâ : artık, olunca
-
9-Tevbe 114
lehu : ona
-
9-Tevbe 114
le evvâhun : muhakkak, gerçekten çok üzülen, yüreği çok sızlayan, çok yalvaran
-
9-Tevbe 115
li yudılle : saptıracak, dalâlette bırakacak
-
9-Tevbe 115
lehum : onlara
-
9-Tevbe 116
lehu : onun
-
9-Tevbe 116
lekum : sizin için
-
9-Tevbe 117
lekad : andolsun ki
-
9-Tevbe 117
(tâbe allâhu aleyhi) : Allah'ın tövbeleri kabul etmesi
-
9-Tevbe 117
ve el ensâri ellezîne ettebeû-hu : ve ona tâbî olan ensar
-
9-Tevbe 117
tâbe aleyhim : onların tövbesini kabul etti
-
9-Tevbe 118
ellezîne hullifû : geri bırakılan kişiler
-
9-Tevbe 118
izâ dâkat aleyhim : onlara dar gelmişti
-
9-Tevbe 118
aleyhim : onlara
-
9-Tevbe 118
ileyhi : onlara, kendilerine
-
9-Tevbe 118
tâbe aleyhim : onların tövbelerini kabul etti
-
9-Tevbe 119
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler
-
9-Tevbe 120
havle-hum : onların etraflarında, çevresinde
-
9-Tevbe 120
en yetehallefû : geri kalmaları
-
9-Tevbe 120
neylen : bir zafer (nail olunan)
-
9-Tevbe 120
lehum : onlara
-
9-Tevbe 121
lehum : onlara, onlar için, onların üzerine
-
9-Tevbe 122
lev : eğer, ... olsa
-
9-Tevbe 122
ileyhim : onlara
-
9-Tevbe 122
lealle-hum : umulur ki böylece onlar
-
9-Tevbe 123
ellezîne âmenû : âmenû olan (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler
-
9-Tevbe 123
ellezîne yelûne-kum : size en yakın olan kimseler
-
9-Tevbe 123
va'lemû (ve ı'lemu) : biliniz, bilin
-
9-Tevbe 124
ve îzâ mâ unzilet : ve bir şey indirildiği zaman
-
9-Tevbe 124
ellezîne âmenû : âmenû olan (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler
-
9-Tevbe 125
ellezîne fî kulûbi-him : kalplerinde ... olan kimseler
-
9-Tevbe 127
ve îzâ mâ unzilet : ve bir şey indirildiği zaman
-
9-Tevbe 128
lekad : andolsun ki
-
9-Tevbe 128
aleyhi : onun üzerine, ona
-
9-Tevbe 128
aleykum : size
-
9-Tevbe 129
tevellev : yüz çevirirler, dönerler
-
9-Tevbe 129
aleyhi : ona
-
90-Beled 1
el beledi : belde
-
90-Beled 2
el beledi : belde
-
90-Beled 3
ve mâ velede : ve doğan şey, veled, çocuk
-
90-Beled 4
lekad : andolsun
-
90-Beled 5
en len yakdira : asla güç yetiremeyeceğini
-
90-Beled 5
aleyhi : ona, kendisine
-
90-Beled 6
ehlektu : helâk ettim, tükettim
-
90-Beled 6
mâlen : mal
-
90-Beled 7
en lem yera-hû : onu görmeyeceğini, görmediğini
-
90-Beled 8
lem nec'al : kılmadık, yapmadık (vermedik)
-
90-Beled 8
lehu : ona
-
90-Beled 17
min ellezîne : o kimselerden, onlardan
-
90-Beled 19
ve ellezîne : ve onlar, ..... olanlar
-
90-Beled 20
aleyhim : onlar üzerinde vardır
-
91-Şems 4
el leyli : gece
-
91-Şems 9
efleha : felâha erdi
-
91-Şems 13
kâle : dedi
-
91-Şems 13
lehum : onlara
-
91-Şems 14
aleyhim : onların
-
92-Leyl 1
el leyli : gece
-
92-Leyl 4
le : mutlaka, elbette, gerçekten
-
92-Leyl 8
bahıle : cimrilik etti
-
92-Leyl 12
aleynâ : bizim üzerimizde, bize ait
-
92-Leyl 12
le : mutlaka, elbette, gerçekten
-
92-Leyl 13
lenâ : bize aittir, bizimdir
-
92-Leyl 13
le : mutlaka, elbette, gerçekten
-
92-Leyl 14
telezzâ : alevleri çoğalan, yakıcılığı gittikçe artan
-
92-Leyl 16
ellezî : o ki
-
92-Leyl 18
ellezî : o ki
-
92-Leyl 18
mâle-hu : malını
-
92-Leyl 21
ve le : ve mutlaka
-
93-Duhâ 2
ve el leyli : ve gece
-
93-Duhâ 4
le : mutlaka, elbette
-
93-Duhâ 4
leke : senin için
-
93-Duhâ 5
le : elbette, mutlaka
-
93-Duhâ 6
lem yecid-ke : seni bulmadı
-
93-Duhâ 7
dâllen : dalâlette olanların arasında olma, dalâlette olma, hidayette olmama
-
93-Duhâ 8
âilen : yokluk
-
93-Duhâ 10
es sâile : isteyen
-
94-İnşirâh 1
lem neşrah : biz açıp genişletmedik
-
94-İnşirâh 1
leke : sana, senin için
-
94-İnşirâh 3
ellezî : o ki, ki o
-
94-İnşirâh 4
leke : senin için
-
95-Tin 3
el beledi : belde, şehir
-
95-Tin 4
lekad : andolsun
-
95-Tin 5
esfele sâfilîne : esfeli safilin, sefillerin en sefili, en sefil hale
-
95-Tin 6
ellezîne : onlar, olanlar
-
95-Tin 6
lehum : onlar için vardır
-
95-Tin 8
leyse : değil
-
96-Alak 1
ellezî : o ki, ..... olan
-
96-Alak 4
ellezî : ki o
-
96-Alak 4
alleme : öğretti
-
96-Alak 4
el kalemi : kalem
-
96-Alak 5
alleme : öğretti
-
96-Alak 5
lem ya'lem : bilmiyor
-
96-Alak 6
le : mutlaka, gerçekten
-
96-Alak 9
ellezî : o kimse, o ki
-
96-Alak 14
lem ya'lem : bilmiyor
-
96-Alak 15
le in : gerçekten eğer
-
96-Alak 15
lem yentehi : vazgeçmezse
-
96-Alak 15
le nesfean : mutlaka yakalarız, sürükleriz
-
97-Kadir 1
leyleti : gece
-
97-Kadir 2
leyletu : gece
-
97-Kadir 3
leyletu : gece
-
98-Beyyine 1
lem yekuni : değiller, olmadılar
-
98-Beyyine 1
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
98-Beyyine 4
ellezîne : onlar, olanlar
-
98-Beyyine 5
lehu : ona
-
98-Beyyine 6
ellezîne keferû : inkâr edenler, kâfir olanlar
-
98-Beyyine 7
ellezîne âmenû : âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler
-
99-Zilzâl 1
izâ zulzileti : sarsıldığı zaman
-
99-Zilzâl 1
zilzâle-hâ : onun şiddetli sarsıntısı
-
99-Zilzâl 2
eskâle-hâ : onun ağırlıkları
-
99-Zilzâl 3
ve kâle : ve dedi
-
99-Zilzâl 3
lehâ : ona
-
99-Zilzâl 5
evhâ lehâ : ona vahyetti
-
99-Zilzâl 6
a'mâle-hum : onların amelleri
-
99-Zilzâl 7
miskâle : ağırlık
-
99-Zilzâl 8
miskâle : ağırlık