Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.


14. Cüz ​(15-Hicr 1 İle 16-Nahl 128 Arası)


15-Hicr Suresi


15/1الٓـرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْاٰنٍ مُب۪ينٍ


Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitab'ın ve mübin (apaçık) olan Kur'an'ın ayetleridir.

15-Hicr 1


15/2رُبَمَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِم۪ينَ


O küfredenler (gün gelecek) "Keşke müslüman olsaydık" diyeceklerdir.

15-Hicr 2


15/3ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ


Onları bırak yesinler, yararlansınlar ve kendilerini (uzun) emel oyalayadursun. Yakında bileceklerdir.

15-Hicr 3


15/4وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ


Biz, kendisi için bilinen bir yazısı (Sünnetullah'a dayalı hükmü) olmaksızın hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmadık.

15-Hicr 4


15/5مَا تَسْبِقُ مِنْ اُمَّةٍ اَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ


Hiçbir ümmet ecelinin ne önüne geçebilir, ne de onu geciktirebilirler.

15-Hicr 5


15/6وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ اِنَّكَ لَمَجْنُونٌۜ


Dediler ki "Ey kendisine Kitab indirilen (kişi). Sen gerçekten bir mecnunsun-delisin."

15-Hicr 6


15/7لَوْ مَا تَأْت۪ينَا بِالْمَلٰٓئِكَةِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ


Eğer sadıklardan (doğru söyleyenlerden) isen bizlere melekleri getirmeliydin.

15-Hicr 7


15/8مَا نُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ اِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُٓوا اِذاً مُنْظَر۪ينَ


Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman da onlara hiç mühlet verilmez.

15-Hicr 8


15/9اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ


Hiç şüphesiz ki zikri (Kur'an'ı) Biz indirdik ve onun koruyucuları da gerçekten Biziz.

15-Hicr 9


15/10وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي شِيَعِ الْاَوَّل۪ينَ


Andolsun ki senden önceki topluluklar içinde de (elçiler) gönderdik.

15-Hicr 10


15/11وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ


Onlara herhangi bir resul gelmeyedursun, onunla mutlaka alay ederlerdi.

15-Hicr 11


15/12كَذٰلِكَ نَسْلُكُهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۙ


Böylece Biz onu (alayı ve inkarcılığı) mücrimlerin (suçlu-günahkarların) kalplerine sokarız.

15-Hicr 12


15/13لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْاَوَّل۪ينَ


Onlar ona (peygambere ve Kitab'a) inanmazlar, oysa ki evvelkilerin sünneti gelip-geçmiştir (akibetleri bilinmektedir).

15-Hicr 13


15/14وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَاباً مِنَ السَّمَٓاءِ فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَۙ


Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak ve oradan yukarı yükselseler (yine inanmazlar).

15-Hicr 14


15/15لَقَالُٓوا اِنَّمَا سُكِّرَتْ اَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَسْحُورُونَ۟


Mutlaka "Gözlerimiz döndürüldü, biz büyülenmiş bir topluluğuz" derler.

15-Hicr 15


15/16وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِر۪ينَۙ


Andolsun ki Biz gökte burçlar kıldık ve onu bakanlar (gözleyenler) için donatıp-süsledik.

15-Hicr 16


15/17وَحَفِظْنَاهَا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۙ


Ve onu taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk.

15-Hicr 17


15/18اِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُب۪ينٌ


Ancak kulak hırsızlığı yapan olunca, onu da açık bir şihap (delip geçen alevli ateş) kovalar.

15-Hicr 18


15/19وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ


Yeri de döşeyip-yaydık, oraya sabit-sarsılmaz dağlar yerleştirdik ve orada her şeyden ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirdik.

15-Hicr 19


15/20وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ


Orada hem sizler için, hem de rızıklarını sizin veremediğiniz (diğer canlılar) için geçimlikler meydana getirdik.

15-Hicr 20


15/21وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُـهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ


Hiçbir şey yoktur ki hazineleri Bizim katımızda olmasın. Biz onu ancak belirlenmiş bir ölçüye göre indiririz.

15-Hicr 21


15/22وَاَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِـحَ فَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَسْقَيْنَاكُمُوهُۚ وَمَٓا اَنْتُمْ لَهُ بِخَازِن۪ينَ


Rüzgarları da aşılayıcı olarak gönderdik, gökten su indirdik de sizleri onunla suladık. Siz (Kendi katımızdan indirdiğimiz bütün) bunların hazinedarları (saklayıp-koruyucuları) değilsiniz.

15-Hicr 22


15/23وَاِنَّا لَنَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ


Şüphesiz Biz yaşatır, Biz öldürürüz ve (her şeye) varis olanlar da Biziz.

15-Hicr 23


15/24وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِم۪ينَ مِنْكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِر۪ينَ


Andolsun ki Biz sizden önce geçenleri biliriz, geri kalanları da (sonra gelecek olanları da) biliriz.

15-Hicr 24


15/25وَاِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْۜ اِنَّهُ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ۟


Şüphesiz Rabbin onları toplayacaktır. Gerçekten O Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir).

15-Hicr 25


15/26وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍۚ


Andolsun ki Biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.

15-Hicr 26


15/27وَالْجَٓانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ


Cinleri de daha önce zehirli-nüfuz edici ateşten yaratmıştık.

15-Hicr 27


15/28وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَراً مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍ


Hani Rabbin meleklere demişti ki "Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan bir beşer-insan yaratacağım."

15-Hicr 28


15/29فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي فَقَعُوا لَهُ سَاجِد۪ينَ


Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üflediğimde hemen onun için secdeye kapanın.

15-Hicr 29


15/30فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ


Meleklerin hepsi topluca secde etti.

15-Hicr 30


15/31اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰٓى اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ


Ancak İblis hariç. O secde edenlerle birlikte olmaktan çekinip-kaçındı.

15-Hicr 31


15/32قَالَ يَٓا اِبْل۪يسُ مَا لَكَ اَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ


(Allah) dedi ki "Ey İblis, seni secde edenler ile birlikte olmaktan alıkoyan nedir?"

15-Hicr 32


15/33قَالَ لَمْ اَكُنْ لِاَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَأٍ مَسْنُونٍ


Dedi ki "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim."

15-Hicr 33


15/34قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَاِنَّكَ رَج۪يمٌ


(Allah) dedi ki "Öyleyse oradan çık. Sen artık kovulmuş birisin."

15-Hicr 34


15/35وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ


Din gününe kadar lanet senin üzerinedir.

15-Hicr 35


15/36قَالَ رَبِّ فَاَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ


Dedi ki "Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana (her insan için ayrı) mühlet (zamanda genişlik) ver."

15-Hicr 36


15/37قَالَ فَاِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَۙ


(Allah) buyurdu ki "Sen mühlet (zamanda genişlik) verilenlerdensin."

15-Hicr 37


15/38اِلٰى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ


Bilinen vaktin gününe kadar.

15-Hicr 38


15/39قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ


Dedi ki "Rabbim beni (kendisiyle) azdırdığın için, andolsun ki ben de yeryüzünde onlara (dünya tutkularını ve isyanı) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım."

15-Hicr 39


15/40اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ


Ancak onlardan muhlis (ihlas sahibi) kulların müstesna.

15-Hicr 40


15/41قَالَ هٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَق۪يمٌ


(Allah) dedi ki "İşte bu (kullarım için dosdoğru olan) Bana ileten-ulaşan yoldur."

15-Hicr 41


15/42اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ اِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاو۪ينَ


Şüphesiz ki Benim kullarım üzerinde senin bir sultanın-nüfuzun (yaptırım gücün) yoktur. Ancak sana uyan azgınlar müstesna.

15-Hicr 42


15/43وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ


Ve onların hepsinin buluşma yeri cehennemdir.

15-Hicr 43


15/44لَهَا سَبْعَةُ اَبْوَابٍۜ لِكُلِّ بَابٍ مِنْهُمْ جُزْءٌ مَقْسُومٌ۟


Onun yedi kapısı vardır. Onlardan herbir kapı için bir grup ayrılmıştır.

15-Hicr 44


15/45اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ


Muttaki (takva sahibi) olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır.

15-Hicr 45


15/46اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ


(Onlara) "Oraya selamla (esenlikle ve güvenlikle) girin" (denilir).

15-Hicr 46


15/47وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَاناً عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ


Biz onların göğüslerindeki kini (kinden ne varsa hepsini) sıyırıp-attık, (onlar artık) kardeşler olarak tahtlar-sedirler üzerinde karşılıklı otururlar.

15-Hicr 47


15/48لَا يَمَسُّهُمْ ف۪يهَا نَصَبٌ وَمَا هُمْ مِنْهَا بِمُخْرَج۪ينَ


Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak değillerdir.

15-Hicr 48


15/49نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ


(Resulüm) kullarıma Benim Gafur (çok bağışlayıcı), Rahim (rahmetimle pek esirgeyici) olduğumu haber ver.

15-Hicr 49


15/50وَاَنَّ عَذَاب۪ي هُوَ الْعَذَابُ الْاَل۪يمُ


Ve azabım da, çok acıklı bir azabtır.

15-Hicr 50


15/51وَنَبِّئْهُمْ عَنْ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَۢ


Onlara İbrahim'in konuklarından da haber ver.

15-Hicr 51


15/52اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماًۜ قَالَ اِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَ


Yanına girdiklerinde "Selam" demişlerdi. O da (getirdiği yemeğe el uzatmadıklarını görünce) "Biz sizden korkmaktayız" demişti.

15-Hicr 52


15/53قَالُوا لَا تَوْجَلْ اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ


Dediler ki "Korkma, biz sana bilgin bir çocuk müjdelemekteyiz."

15-Hicr 53


15/54قَالَ اَبَشَّرْتُمُون۪ي عَلٰٓى اَنْ مَسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ


Dedi ki "Bana ihtiyarlık gelip-çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile (neye dayanarak) müjdelemektesiniz?"

15-Hicr 54


15/55قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِط۪ينَ


Dediler ki "Seni hak ile müjdeledik. Sakın umud kesenlerden olma."

15-Hicr 55


15/56قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓالُّونَ


(İbrahim) dedi ki "Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umud keser?"

15-Hicr 56


15/57قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ


(Sonra) dedi ki "Ey elçiler, (bunun dışında diğer) işiniz nedir?"

15-Hicr 57


15/58قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْـنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ


Dediler ki "Biz mücrim (suçlu-günahkar) bir topluluğa gönderildik."

15-Hicr 58


15/59اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ


Ancak Lut ailesi hariçtir. Biz onların hepsini muhakkak kurtaracağız.

15-Hicr 59


15/60اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟


(Fakat Lut'un) karısı müstesna, biz onun (Sünnetullah'a göre) geride kalanlardan olmasını takdir ettik.

15-Hicr 60


15/61فَلَمَّا جَٓاءَ اٰلَ لُوطٍۨ الْمُرْسَلُونَۙ


Elçiler Lut ailesine geldiklerinde

15-Hicr 61


15/62قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ


(Onlar için korkan ve hüzne kapılan Lut) "Sizler (burada) tanınmamış kimselersiniz" dedi.

15-Hicr 62


15/63قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ


Hayır (korkma ve hüzne kapılma) dediler, "Biz sana onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helakı) getirdik."

15-Hicr 63


15/64وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ


Sana hak olanı getirdik, biz şüphesiz doğru söyleyenleriz.

15-Hicr 64


15/65فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِـعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ


Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından yürü ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın, emrolunduğunuz yere gidin.

15-Hicr 65


15/66وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ


Ona (Lut'a) şu emri vahyettik "Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecektir."

15-Hicr 66


15/67وَجَٓاءَ اَهْلُ الْمَد۪ينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ


Şehir halkı birbirlerine müjdeler vererek (Lut'un evine) geldi.

15-Hicr 67


15/68قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ


(Lut) dedi ki "Bunlar benim konuğumdur, beni (onlar karşısında) rezil etmeyin."

15-Hicr 68


15/69وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ


Allah'tan korkun, beni utandırıp-mahcub etmeyin.

15-Hicr 69


15/70قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ


Dediler ki "Biz seni elalemden (herkesin işine karışmaktan) men etmemiş miydik?"

15-Hicr 70


15/71قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ


Dedi ki "Eğer yapmak-istiyorsanız, işte bunlar (sizin için daha temiz olan, evlenebileceğiniz) kızlarım."

15-Hicr 71


15/72لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ


(Ey Resulüm) senin ömrüne andolsun ki, onlar sarhoşlukları içinde sersemce bocalayıp duruyorlardı.

15-Hicr 72


15/73فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ


Tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) sayha-ses yakalayıverdi.

15-Hicr 73


15/74فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ


(Yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.

15-Hicr 74


15/75اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ


İşte bunda (görülmesi gerekeni) görebilenler için gerçekten ayetler vardır.

15-Hicr 75


15/76وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ


O (helak edilen şehir) bir yol üstünde durmaktadır.

15-Hicr 76


15/77اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ


Muhakkak ki bunda, iman edenler için ayetler vardır.

15-Hicr 77


15/78وَاِنْ كَانَ اَصْحَابُ الْاَيْكَةِ لَظَالِم۪ينَۙ


Eyke halkı da gerçekten zalim kimselerdi.

15-Hicr 78


15/79فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْۢ وَاِنَّهُمَا لَبِاِمَامٍ مُب۪ينٍۜ۟


Bundan dolayı Biz onlardan da intikam aldık. Her ikisi de açıkça öndedir (yol üzerindedir).

15-Hicr 79


15/80وَلَقَدْ كَذَّبَ اَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَل۪ينَۙ


Andolsun ki Hicr halkı da gönderilen resulleri yalanlamıştı.

15-Hicr 80


15/81وَاٰتَيْنَاهُمْ اٰيَاتِنَا فَكَانُوا عَنْهَا مُعْرِض۪ينَۙ


Onlara ayetlerimizi vermiştik, yine de ondan yüz çevirmişlerdi.

15-Hicr 81


15/82وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً اٰمِن۪ينَ


Dağlardan emin-güvenli evler oyup-yontuyorlardı.

15-Hicr 82


15/83فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِح۪ينَۙ


Onları da sabah vaktine girdiklerinde, o dayanılmaz sayha-ses yakalayıverdi.

15-Hicr 83


15/84فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَۜ


(Güvende olmak için) yaptıkları (emin evler) onlardan hiçbir zararı (azab ve helakı) savamadı

15-Hicr 84


15/85وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَم۪يلَ


Biz gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini ancak hak ile yarattık. O saat (kıyamet vakti) mutlaka gelecektir. O halde sen (onlara karşı yumuşak) güzel davranışlarda bulun.

15-Hicr 85


15/86اِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ


Rabbin, (her şeyi) yaratan ve hakkıyle bilendir.

15-Hicr 86


15/87وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعاً مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ


Andolsun ki Biz sana tekrarlanan yediyi ve yüce Kur'an'ı verdik.

15-Hicr 87


15/88لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجاً مِنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِن۪ينَ


Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere (heveslenerek) gözünü dikme, onlardan dolayı üzülme. Mü'minler için (koruyucu-şefkat) kanatlarını ger.

15-Hicr 88


15/89وَقُلْ اِنّ۪ٓي اَنَا النَّذ۪يرُ الْمُب۪ينُۚ


Ve de ki "Ben apaçık bir uyarıcıyım."

15-Hicr 89


15/90كَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِم۪ينَۙ


Bölüp-bölüşenlere indirdiğimiz (uyarı) gibi

15-Hicr 90


15/91اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ


Ki onlar Kur'an'ı parça-parça bölüp-ayıranlardır.

15-Hicr 91


15/92فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ


Rabbine andolsun ki onların hepsine (bunu) soracağız.

15-Hicr 92


15/93عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ


Yaptıkları şeyleri.

15-Hicr 93


15/94فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ


Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme.

15-Hicr 94


15/95اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِء۪ينَۙ


O alay edenlere (karşı) Biz sana yeteriz.

15-Hicr 95


15/96اَلَّذ۪ينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ


Ki onlar, Allah ile beraber başka ilah edinenlerdir. Onlar yakında bilip-öğreneceklerdir.

15-Hicr 96


15/97وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَض۪يقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَۙ


Andolsun ki onların söylediklerinden göğsünün sıkılıp-daraldığını biliyoruz.

15-Hicr 97


15/98فَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ


Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.

15-Hicr 98


15/99وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ


Ve sana yakin (perdelerin kalkacağı ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et.

15-Hicr 99


16-Nahl Suresi


16/1اَتٰٓى اَمْرُ اللّٰهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ


Allah'ın emri geldi artık onda acele etmeyin. O, şirk koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir.

16-Nahl 1


16/2يُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اَنْ اَنْذِرُٓوا اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاتَّقُونِ


Kullarından dilediklerine Kendi emrinden melekleri ruh ile indirir ki "Ben'den başka ilah yoktur ancak Ben'den korkup-sakının" diye uyarsınlar."

16-Nahl 2


16/3خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۜ تَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ


Gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, şirk koştukları şeylerden münezzehtir-yücedir.

16-Nahl 3


16/4خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ


İnsanı bir nutfeden-damladan yarattı. Fakat o yine de apaçık bir düşmandır.

16-Nahl 4


16/5وَالْاَنْعَامَ خَلَقَهَاۚ لَكُمْ ف۪يهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۖ


Hayvanları da yarattı. Sizin için onlarda ısınma ve (değişik) yararlar vardır. Ve onlardan yemektesiniz.

16-Nahl 5


16/6وَلَكُمْ ف۪يهَا جَمَالٌ ح۪ينَ تُر۪يحُونَ وَح۪ينَ تَسْرَحُونَۖ


Akşamları getirirken ve sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik (bir zevk) vardır.

16-Nahl 6


16/7وَتَحْمِلُ اَثْقَالَكُمْ اِلٰى بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغ۪يهِ اِلَّا بِشِقِّ الْاَنْفُسِۜ اِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ


Bu hayvanlar ancak ağır sıkıntıya katlanarak varabileceğiniz beldelere sizin ağırlıklarınızı (yüklerinizi) taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz Rauf'tur (şefkat edendir), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

16-Nahl 7


16/8وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَم۪يرَ لِتَرْكَبُوهَا وَز۪ينَةًۜ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ


Onlara binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye atları, katırları ve merkepleri (yarattı). Ve daha bilmediğiniz neleri yaratmaktadır?

16-Nahl 8


16/9وَعَلَى اللّٰهِ قَصْدُ السَّب۪يلِ وَمِنْهَا جَٓائِرٌۜ وَلَوْ شَٓاءَ لَهَدٰيكُمْ اَجْمَع۪ينَ۟


Yolu doğrultmak (doğru yolu göstermek) Allah'a aittir. Kimi (yollar) ise eğridir. O dileseydi, hepinizi hidayete (doğru yola) erdirirdi.

16-Nahl 9


16/10هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ


Sizin için gökten su indiren O'dur. Size ondan içecek vardır. Yine ondan ağaçlar (ve bitkiler) ki hayvanlarınızı da onda otlatırsınız.

16-Nahl 10


16/11يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ


Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.

16-Nahl 11


16/12وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۙ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَۙ


Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize (işinize-hizmetinize) verdi. Yıldızlar da O'nun buyruğu ile müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kılınmıştır. Bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.

16-Nahl 12


16/13وَمَا ذَرَاَ لَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُخْتَلِفاً اَلْوَانُهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ


Yeryüzünde sizin için yarattığı çeşitli renklerdeki şeyleri de (hizmetinize verdi). Bunda hatırlayıp-öğüt alan bir topluluk için ayet vardır.

16-Nahl 13


16/14وَهُوَ الَّذ۪ي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْماً طَرِياًّ وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَاۚ وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ ف۪يهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ


Denizi de sizin emrinize (hizmetinize) veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyimde kullanacağınız süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (denizde, suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından (lutuf ve ihsanından) aramanız ve şükretmeniz içindir.

16-Nahl 14


16/15وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَاَنْهَاراً وَسُبُلاً لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ


(Sarsılıp) sizi sarsmasın diye yere sabit (köklü) dağlar koydu. Yolunuzu bulmanız için ırmaklar ve yollar da (yarattı).

16-Nahl 15


16/16وَعَلَامَاتٍۜ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ


Daha nice alametler (işaretler yarattı). Onlar yıldızla da yollarını bulurlar.

16-Nahl 16


16/17اَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ


Yaratan, yaratmayan gibi midir? Hiç öğüt alıp-düşünmez misiniz?

16-Nahl 17


16/18وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوهَاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ


Eğer Allah'ın nimetini sayacak olsanız, sayıp-bitiremezsiniz. Muhakkak ki Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

16-Nahl 18


16/19وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ


Allah gizleyip-saklı tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir.

16-Nahl 19


16/20وَالَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْـٔاً وَهُمْ يُخْلَقُونَۜ


Allah'tan başka tapıp-yalvardıkları ise hiçbir şeyi yaratamazlar. Onların kendileri yaratılmışlardır.

16-Nahl 20


16/21اَمْوَاتٌ غَيْرُ اَحْيَٓاءٍۚ وَمَا يَشْعُرُونَۙ اَيَّانَ يُبْعَثُونَ۟


Onlar ölüdürler, diri değil. Ne zaman dirileceklerinin de şuurunda (farkında) değillerdir.

16-Nahl 21


16/22اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ


İlahınız tek bir ilahtır. Fakat ahirete inanmayanların kalpleri inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır.

16-Nahl 22


16/23لَا جَرَمَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِر۪ينَ


Hiç şüphesiz ki Allah onların gizleyip-saklı tuttuklarını da ve açığa vurduklarını da bilir. O, müstekbirleri sevmez.

16-Nahl 23


16/24وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۙ قَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۙ


Onlara "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde, "Eskilerin masalları" derler.

16-Nahl 24


16/25لِيَحْمِلُٓوا اَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيٰمَةِۙ وَمِنْ اَوْزَارِ الَّذ۪ينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَزِرُونَ۟


(Böyle diyerek) kıyamet gününde kendi günahlarının hepsini ve bilgisizlikleri yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından da bir kısmını yükleneceklerdir. Bak, ne kötü bir yük yükleniyorlar.

16-Nahl 25


16/26قَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتَى اللّٰهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ


Onlardan öncekiler de tuzak (hileli düzen) kurmuşlardı da, Allah (hükmüyle) onların kurdukları yapıların temellerine (temeldeki batıl amaçlarına) geldi ve (hak gözükse de batıl temele oturan) üstlerindeki tavan tepelerine çöktü. Azab onlara şuurunda olmadıkları (hiç ummadıkları) bir yerden (temelden değil tavandan) gelmişti.

16-Nahl 26


16/27ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُخْز۪يهِمْ وَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تُشَٓاقُّونَ ف۪يهِمْۜ قَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ اِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّٓوءَ عَلَى الْكَافِر۪ينَۙ


Sonra (Allah) kıyamet günü onları rezil edecek ve diyecek ki "Kendileri hakkında (mü'minlerle) tartışıp-düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim verilenler "Bugün rezillik, zillet ve kötü akibet kafirlerin üstünedir" dediler.

16-Nahl 27


16/28اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ فَاَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُٓوءٍۜ بَلٰٓى اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" (diyerek) teslim olurlar. Hayır, Allah sizin (ne maksatla) neler yaptığınızı hakkıyle bilendir.

16-Nahl 28


16/29فَادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ


Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanların) konaklama yeri ne kötüdür.

16-Nahl 29


16/30وَق۪يلَ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۜ قَالُوا خَيْراًۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَلَدَارُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌۜ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّق۪ينَۙ


Muttakilere (korkup-sakınanlara) "Rabbiniz ne indirdi?" denildiğinde, "Hayır (indirdi)" dediler. Bu dünyada ihsan edenlere iyilik (güzel mükafat) vardır, ahiret yurdu ise elbette daha hayırlıdır. Muttakilerin (takva sahiblerinin) yurdu ne güzeldir.

16-Nahl 30


16/31جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ لَهُمْ ف۪يهَا مَا يَشَٓاؤُ۫نَۜ كَذٰلِكَ يَجْزِي اللّٰهُ الْمُتَّق۪ينَۙ


(O güzel yurd) Adn cennetleridir ki, oraya girerler. Altından ırmaklar akar ve içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah muttakileri (takva sahiblerini) böyle mükafatlandırır.

16-Nahl 31


16/32اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


Melekler (bu) iyi ve temiz kulların canlarını güzellikle aldıklarında "Selam size. Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin" derler.

16-Nahl 32


16/33هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ يَأْتِيَ اَمْرُ رَبِّكَۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ


(Küfre sapanlar) kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

16-Nahl 33


16/34فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟


İşledikleri kötülüklerin akibeti kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey kendilerini sarıp-kuşatıverdi.

16-Nahl 34


16/35وَقَالَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا لَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِه۪ مِنْ شَيْءٍ نَحْنُ وَلَٓا اٰبَٓاؤُ۬نَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ دُونِه۪ مِنْ شَيْءٍۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۚ فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ


Şirk koşmakta olanlar "Eğer Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O'ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O'nun emri dışında hiçbir şeyi haram kılmazdık" dediler. Onlardan öncekiler de (bilgisizce Allah'ı suçlayarak) böyle yapmışlardı. Resullere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?

16-Nahl 35


16/36وَلَقَدْ بَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ رَسُولاً اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَۚ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللّٰهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُۜ فَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ


Andolsun ki Biz her ümmete "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" diye (tebliğ etmesi için) bir Resul gönderdik. Allah onlardan kimine hidayet verdi, onlardan kimi de (hidayeti değil) sapıklığı hak etti. Artık yeryüzünde gezip-dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün.

16-Nahl 36


16/37اِنْ تَحْرِصْ عَلٰى هُدٰيهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ يُضِلُّ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ


Sen onların hidayet bulmalarını (ısrarla) ne kadar çok istesen de, Allah saptırdığına (sapıklığa müstehak gördüğüne) hidayet vermez. Onların yardımcıları da yoktur.

16-Nahl 37


16/38وَاَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ لَا يَبْعَثُ اللّٰهُ مَنْ يَمُوتُۜ بَلٰى وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۙ


Onlar "Allah ölen bir kimseyi diriltmez" diye olanca güçleriyle yemin ettiler. Hayır, bu (diriltme) O'nun üzerinde hak (ve gerçek) olan bir vaaddir ancak insanların çoğu bilmezler.

16-Nahl 38


16/39لِيُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذ۪ي يَخْتَلِفُونَ ف۪يهِ وَلِيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّهُمْ كَانُوا كَاذِب۪ينَ


Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve küfredenlerin de kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir).

16-Nahl 39


16/40اِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ اِذَٓا اَرَدْنَاهُ اَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ۟


Biz bir şeyi dilediğimiz zaman ona sözümüz sadece "Ol" demekten ibarettir, o da hemen oluverir.

16-Nahl 40


16/41وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا فِي اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَلَاَجْرُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَۙ


Zulme uğratıldıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada güzel bir biçimde yerleştireceğiz, ahiret karşılığı ise elbette daha büyüktür. Bilmiş olsalardı.

16-Nahl 41


16/42اَلَّذ۪ينَ صَبَرُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ


Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.

16-Nahl 42


16/43وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ اِلَّا رِجَالاً نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَۙ


Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını (peygamber olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.

16-Nahl 43


16/44بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِۜ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ


(Onları) apaçık deliller ve Kitab'larla (gönderdik). Sana da insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler diye zikri (Kur'an'ı) indirdik.

16-Nahl 44


16/45اَفَاَمِنَ الَّذ۪ينَ مَكَرُوا السَّيِّـَٔاتِ اَنْ يَخْسِفَ اللّٰهُ بِهِمُ الْاَرْضَ اَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَۙ


Sinsice kötü tuzaklar (hileli düzenler) kuranlar, Allah'ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?

16-Nahl 45


16/46اَوْ يَأْخُذَهُمْ ف۪ي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَۙ


Ya da dönüp-dolaşırlarken onları yakalamayacağından (mı emindirler?) Ki onlar (Bizi) aciz bırakacak değildirler.

16-Nahl 46


16/47اَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلٰى تَخَوُّفٍۜ فَاِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ


Veya (ilerde ölme) korkusundayken onları (aniden) yakalamayacağından (emin midirler?) Kuşkusuz Rabbin Rauf'tur (şefkat edendir), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

16-Nahl 47


16/48اَوَلَمْ يَرَوْا اِلٰى مَا خَلَقَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّؤُ۬ا ظِلَالُهُ عَنِ الْيَم۪ينِ وَالشَّمَٓائِلِ سُجَّداً لِلّٰهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ


Allah'ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi? Onun gölgeleri boyun eğip sağdan ve soldan Allah'a secde ederek döner.

16-Nahl 48


16/49

وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ مِنْ دَٓابَّةٍ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ


Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler Allah'a secde ederler ve onlar kibirlenip-büyüklük taslamazlar.

16-Nahl 49


16/50يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟


Üstlerindeki (yegane Hakim) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.

16-Nahl 50


16/51وَقَالَ اللّٰهُ لَا تَتَّخِذُٓوا اِلٰهَيْنِ اثْنَيْنِۚ اِنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ


Allah buyurdu ki "İki ilah edinmeyin, O ancak tek bir ilahtır. Yalnız Ben'den korkun."

16-Nahl 51


16/52وَلَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَهُ الدّ۪ينُ وَاصِباًۜ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَتَّقُونَ


Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. (Hak) din de sürekli olarak O'nundur. (Böyleyken) Allah'tan başkasından mı korkup-sakınıyorsunuz?

16-Nahl 52


16/53وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ ثُمَّ اِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَاِلَيْهِ تَجْـَٔرُونَۚ


Size ulaşan her nimet Allah'tandır. (Nimetten) sonra size bir zarar-sıkıntı dokunduğunda da ancak O'na yalvarırsınız.

16-Nahl 53


16/54ثُمَّ اِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ


Sonra sizden o zararı-sıkıntıyı kaldırdığında, içinizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşarlar.

16-Nahl 54


16/55لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ


Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için (böyle yaparlar). Şimdi yararlanın, ilerde (bu yaptığınızın akibetini) bileceksiniz.

16-Nahl 55


16/56وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَص۪يباً مِمَّا رَزَقْنَاهُمْۜ تَاللّٰهِ لَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَفْتَرُونَ


Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, (rızık vermekten yana) hiçbir şey bilmeyenlere (şükür mahiyetinde) pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.

16-Nahl 56


16/57وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُۙ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ


Onlar Allah'a kızlar isnad ediyorlar. Haşa. O sübhandır (münezzehtir-yücedir). İsteyip-hoşlandıkları (erkek çocuklar da) kendilerinindir.

16-Nahl 57


16/58وَاِذَا بُشِّرَ اَحَدُهُمْ بِالْاُنْثٰى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَداًّ وَهُوَ كَظ۪يمٌۚ


Onlardan birine dişi (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolup-taşarak yüzü kapkara kesilir.

16-Nahl 58


16/59يَتَوَارٰى مِنَ الْقَوْمِ مِنْ سُٓوءِ مَا بُشِّرَ بِه۪ۜ اَيُمْسِكُهُ عَلٰى هُونٍ اَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ


Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir. (Acaba) onu aşağılanmaya katlanarak (ve kendisi de utanarak yanında) tutacak mı yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar.

16-Nahl 59


16/60لِلَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِۚ وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰىۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟


Ahirete inanmayanların kötü sıfatları-örnekleri vardır, en yüce sıfatlar-örnekler ise Allah'a aittir. O Aziz'dir (üstün ve güçlü olandır), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

16-Nahl 60


16/61وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّٰهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَٓابَّةٍ وَلٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ


Eğer Allah insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı. Ancak onları takdir edilen (belirlenen) bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.

16-Nahl 61


16/62وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰىۜ لَا جَرَمَ اَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ


Onlar hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah'a isnad ediyorlar. Dilleri de yalan olarak, en güzel akibetin kendilerinin olduğunu söylemektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve onlar (cehenneme) önde gidenlerdir.

16-Nahl 62


16/63تَاللّٰهِ لَقَدْ اَرْسَلْـنَٓا اِلٰٓى اُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ


Allah'a andolsun ki senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik fakat şeytan onlara (kötü) amellerini süslü göstermiştir. Bugün de onların velisi odur ve onlar için acıklı bir azab vardır.

16-Nahl 63


16/64وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ اِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا ف۪يهِۙ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ


Biz Kitab'ı ancak hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.

16-Nahl 64


16/65وَاللّٰهُ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ۟


Allah gökten su indirdi ve ölümünden sonra yeri onunla diriltti. Dinleyip-işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır.

16-Nahl 65


16/66وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي بُطُونِه۪ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَناً خَالِصاً سَٓائِغاً لِلشَّارِب۪ينَ


Sizin için hayvanlarda da ibretler vardır. Size onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla geçen halis bir süt içirmekteyiz.

16-Nahl 66


16/67وَمِنْ ثَمَرَاتِ النَّخ۪يلِ وَالْاَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَراً وَرِزْقاً حَسَناًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ


Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden de hem içki, hem de güzel bir rızık edinmektesiniz. Aklını kullanabilen bir topluluk için bunda bir ayet vardır.

16-Nahl 67


16/68وَاَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ اَنِ اتَّخِذ۪ي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَۙ


Rabbin bal arısına vahyetti ki "Dağlardan, ağaçlardan ve onların (insanların) yaptıkları çardaklardan kendine evler edin."

16-Nahl 68


16/69ثُمَّ كُل۪ي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُك۪ي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاًۜ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ ف۪يهِ شِفَٓاءٌ لِلنَّاسِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ


Sonra meyvelerin herbirinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollara gir. Onların karınlarından türlü renklerde şerbet çıkar ki onda insanlar için şifa vardır. Düşünen bir topluluk için bunda bir ayet vardır.

16-Nahl 69


16/70وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفّٰيكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰٓى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ قَد۪يرٌ۟


Sizi Allah yarattı sonra da öldürecektir. Sizden kimi de önceden bildiği gibi bilmesin diye ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) ulaştırılır. Allah Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir), Kadir'dir (her şeye güç yetirendir).

16-Nahl 70


16/71وَاللّٰهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍ فِي الرِّزْقِۚ فَمَا الَّذ۪ينَ فُضِّلُوا بِرَٓادّ۪ي رِزْقِهِمْ عَلٰى مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَهُمْ ف۪يهِ سَوَٓاءٌۜ اَفَبِنِعْمَةِ اللّٰهِ يَجْحَدُونَ


Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara (Allah'ın kendileri vesilesiyle rızıklandırdıklarına) onda (rızıkta, adil) eşit olacak şekilde vermezler. Allah'ın nimetini (rızk ve nimetin Allah'tan olduğunu) inkar mı ediyorlar?

16-Nahl 71


16/72وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَن۪ينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ


Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden de çocuklar ve torunlar yarattı. Sizi temiz ve güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?

16-Nahl 72


16/73وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقاً مِنَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ شَيْـٔاً وَلَا يَسْتَط۪يعُونَۚ


Allah'ı bırakıp da kendileri için göklerden ve yerden hiçbir rızka sahip olmayan ve buna (sahip olup vermeye) güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?

16-Nahl 73


16/74فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ


(Rezzak olan) Allah'a (rızka vesile) benzerler arayıp-yakıştırmaya kalkışmayın. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

16-Nahl 74


16/75ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً عَبْداً مَمْلُوكاً لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقاً حَسَناً فَهُوَ يُنْفِقُ مِنْهُ سِراًّ وَجَهْراًۜ هَلْ يَسْتَوُ۫نَۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ


Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan (bir köle) ile tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz böylelikle ondan gizli ve açık infak eden (hür) kimseyi misal verdi, bunlar hiç benzer-eşit olur mu? Hamd (şükür dolu övgü) Allah'ındır fakat onların çoğu bilmezler.

16-Nahl 75


16/76وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً رَجُلَيْنِ اَحَدُهُمَٓا اَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلٰى مَوْلٰيهُۙ اَيْنَمَا يُوَجِّهْهُ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍۜ هَلْ يَسْتَو۪ي هُوَۙ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِۙ وَهُوَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟


Allah şu iki kişiyi de misal verdi. Bunlardan birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez ve efendisine yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır-bir fayda getirmez. Şimdi bu (kişi), adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla benzer-eşit olabilir mi?

16-Nahl 76


16/77وَلِلّٰهِ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَٓا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ اَقْرَبُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ


Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Saatin (kıyamet vaktinin) emri de yalnızca bir göz çarpması gibidir veya o daha yakındır. Şüphe yok ki Allah her şeye kadirdir (güç yetirendir).

16-Nahl 77


16/78وَاللّٰهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْـٔاًۙ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ


Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı. (Bilgi toplamanız için genelde aynı) işitme, görme (duyusu) ve (fehmedip-anlamanız için özelde ayrı) gönüller verdi ki şükredesiniz.

16-Nahl 78


16/79اَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ ف۪ي جَوِّ السَّمَٓاءِۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا اللّٰهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ


Göğün boşluğunda müsahhar (boyun eğdirilmiş-emre amade) kılınmış kuşları görmüyorlar mı? Onları Allah'tan başkası tutmuyor. İman eden bir topluluk için bunda nice ayetler vardır.

16-Nahl 79


16/80وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَناً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ جُلُودِ الْاَنْعَامِ بُيُوتاً تَسْتَخِفُّونَهَا يَوْمَ ظَعْنِكُمْ وَيَوْمَ اِقَامَتِكُمْۙ وَمِنْ اَصْوَافِهَا وَاَوْبَارِهَا وَاَشْعَارِهَٓا اَثَاثاً وَمَتَاعاً اِلٰى ح۪ينٍ


Allah evlerinizi sizin için huzur ve sükun yeri kıldı ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem de yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler, yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar (kullanacağınız) giyimlikler-döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.

16-Nahl 80


16/81وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالاً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ اَكْنَاناً وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَاب۪يلَ تَق۪يكُمُ الْحَرَّ وَسَرَاب۪يلَ تَق۪يكُمْ بَأْسَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ


Allah yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar kıldı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte müslüman olasınız diye üzerinizdeki nimetini böyle tamamlıyor.

16-Nahl 81


16/82فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ


Yine de yüz çevirirlerse, sana düşen apaçık bir tebliğdir.

16-Nahl 82


16/83يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللّٰهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَاَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ۟


Onlar Allah'ın nimetini bilirler sonra da (onu) inkar ederler. Onların çoğu küfredenlerdir.

16-Nahl 83


16/84وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يداً ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ


Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün, küfredenlere (konuşmaları için) ne izin verilecek, ne de 'özür dileyip-hoşnut etmeleri' istenecek.

16-Nahl 84


16/85وَاِذَا رَاَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا الْعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ


O zulmedenler azabı gördüklerinde artık (ne yapsalar) onlardan azab hafifletilmez ve onlara mühlet de verilmez.

16-Nahl 85


16/86 وَاِذَا رَاَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا شُرَكَٓاءَهُمْ قَالُوا رَبَّـنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُرَكَٓاؤُ۬نَا الَّذ۪ينَ كُنَّا نَدْعُوا مِنْ دُونِكَۚ فَاَلْقَوْا اِلَيْهِمُ الْقَوْلَ اِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَۚ


(Allah'a) şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördüklerinde "Rabbimiz, Sen'i bırakıp da tapmakta olduğumuz ortaklarımız işte bunlardır" diyecekler. (Ortakları da) "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (çevirip onlara geri) atacaklar.

16-Nahl 86


16/87وَاَلْقَوْا اِلَى اللّٰهِ يَوْمَئِذٍۨ السَّلَمَ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ


O gün (hiç itirazsız) Allah'a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) onlardan çekilip-uzaklaşmıştır.

16-Nahl 87


16/88اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ زِدْنَاهُمْ عَذَاباً فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ


İnkar edip de (insanları ve cinleri) Allah yolundan alıkoyanlara, işledikleri fesada (bozgunculuğa) karşılık azablarını kat kat arttırdık.

16-Nahl 88


16/89وَيَوْمَ نَبْعَثُ ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يداً عَلَيْهِمْ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَه۪يداً عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَاناً لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ۟


Her ümmete kendi içlerinden bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Sana bu Kitab'ı (gerekli) her şeyi açıklayan, hidayet, rahmet ve müslümanlara da bir müjde olarak indirdik.

16-Nahl 89


16/90اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ


Allah (size) adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder. Fahşayı (çirkin utanmazlıkları), münkeri (kötülükleri) ve azgınlığı da yasaklar. Düşünüp-öğüt alasınız diye size öğüt vermektedir.

16-Nahl 90


16/91وَاَوْفُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ اِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْاَيْمَانَ بَعْدَ تَوْك۪يدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللّٰهَ عَلَيْكُمْ كَف۪يلاًۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ


Ahidleştiğiniz zaman Allah'ın ahdini yerine getirin ve (Allah'ı şahit-kefil getirerek) pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Şüphe yok ki Allah yaptıklarınızı bilir.

16-Nahl 91


16/92وَلَا تَكُونُوا كَالَّت۪ي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ اَنْكَاثاًۜ تَتَّخِذُونَ اَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ اَنْ تَكُونَ اُمَّةٌ هِيَ اَرْبٰى مِنْ اُمَّةٍۜ اِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللّٰهُ بِه۪ۜ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ


Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca veya malca) daha gelişkindir diye yeminlerinizi kendi aranızda bir fesad (bozgunculuk) unsuru yaparak, ipini sağlamca eğirdikten sonra (beğenmeyip) bozup-çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz Allah sizi bununla (yeminlerinizle) imtihan etmektedir. Hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi, kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.

16-Nahl 92


16/93وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. (Fakat O) dilediğini saptırır (sapıklıkta bırakır), dilediğini hidayete (doğru yola) erdirir. Yapmakta olduklarınızdan muhakkak sorulacak-sorumlu tutulacaksınız.

16-Nahl 93


16/94وَلَا تَتَّخِذُٓوا اَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّٓوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ


Yeminlerinizi kendi aranızda bir fesad (bozgunculuk ve aldatma) unsuru edinmeyin yoksa (doğru yola) sapasağlam basan ayak kayar ve (yemininize güvenerek aldananı) Allah'ın yolundan alıkoyduğunuz için (dünyada) azabı tadarsınız. (Ahirette de) size pek büyük bir azab olur.

16-Nahl 94


16/95وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ اِنَّمَا عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ


Allah'ın ahdini (karşılığında dünya da olsa, böyle) az bir bedele satıp-değişmeyin. Eğer bilirseniz, (ahde sadakatın) Allah katında olan (karşılığı) sizin için çok daha hayırlıdır.

16-Nahl 95


16/96مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذ۪ينَ صَبَرُٓوا اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


Sizin yanınızda olan (dünyevi herşey fanidir) tükenir, Allah'ın katında olan ise bakidir (kalıcı ve devamlıdır). Sabredenlerin mükafatını, yaptıklarının daha güzeliyle Biz vereceğiz.

16-Nahl 96


16/97مَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيٰوةً طَيِّبَةًۚ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ


Erkek olsun kadın olsun, mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa hiç şüphesiz Biz onu hoş-güzel bir hayatla yaşatırız ve onların mükafatlarını yaptıklarının daha güzeliyle veririz.

16-Nahl 97


16/98فَاِذَا قَرَأْتَ الْقُرْاٰنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ


Kur'an okuduğun zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.

16-Nahl 98


16/99اِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ


Gerçek şu ki iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun hiçbir sultanı-nüfuzu (yaptırım gücü) yoktur.

16-Nahl 99


16/100اِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِه۪ مُشْرِكُونَ۟


Onun sultanı-nüfuzu (yaptırım gücü) ancak onu veli (dost) edinenler ile onunla Allah'a ortak koşanlar üzerindedir.

16-Nahl 100


16/101وَاِذَا بَدَّلْـنَٓا اٰيَةً مَكَانَ اٰيَةٍۙ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُٓوا اِنَّـمَٓا اَنْتَ مُفْتَرٍۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ


Biz (indirdiğimiz) bir ayetle, (önceden inen) bir ayetin (güncel pratikteki) yerini değiştirdiğimiz zaman -Allah neyi indirdiğini hakkıyle bilirken- (onlar sana) "Sen ancak (Allah'a) iftira edicisin" dediler. Hayır (asıl iftiracı olanların bu sözüne üzülme), onların çoğu bilmezler.

16-Nahl 101


16/102قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ


(Onlara) de ki "Onu (Kur'an'ı) Ruhu'l-Kudüs (Cebrail) iman edenlere sebat vermek, müslümanlara hidayet ve müjde olmak üzere Rabbin katından hak olarak indirmiştir."

16-Nahl 102


16/103وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّهُمْ يَقُولُونَ اِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌۜ لِسَانُ الَّذ۪ي يُلْحِدُونَ اِلَيْهِ اَعْجَمِيٌّ وَهٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُب۪ينٌ


Andolsun ki Biz onların "Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Oysa (haktan) sapıp-eğilim gösterdikleri (nisbette bulundukları) kimsenin dili a'cemidir. Bu (Kur'an) ise fasih (apaçık ve düzgün) bir arapçadır.

16-Nahl 103


16/104اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۙ لَا يَهْد۪يهِمُ اللّٰهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ


Allah'ın ayetlerine inanmayanları Allah hidayete (doğru yola) ulaştırmaz ve onlar için acıklı bir azab vardır.

16-Nahl 104


16/105اِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَاذِبُونَ


(Allah'a karşı) yalanı-iftirayı ancak Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte (en kötü, en zalim) yalancılar onlardır.

16-Nahl 105


16/106 مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِه۪ٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْا۪يمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْراً فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ


Kalbi imanla mutmain (tatmin bulmuş) olduğu halde baskı altında (görünür küfre) zorlananların dışında her kim imanından sonra Allah'a (karşı) küfre-sapıp da, küfre göğüs açarsa işte onların üstüne Allah'tan bir gazab vardır ve büyük azab onlarındır.

16-Nahl 106


16/107ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ


Bu (azab) onların (imandan sonra) dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah'ın da küfre sapan bir topluluğu hidayete ulaştırmaması nedeniyledir.

16-Nahl 107


16/108اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ طَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ


Onlar, Allah'ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar da onların ta kendileridir.

16-Nahl 108


16/109لَا جَرَمَ اَنَّهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ هُمُ الْخَاسِرُونَ


Hiç kuşkusuz onlar ahirette de hüsrana (ebedi ziyana) uğrayanlar olacaklardır.

16-Nahl 109


16/110ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟


Sonra senin Rabbin işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından da cihad edip sabredenlerin (yardımcısıdır). Bundan sonra Rabbin elbette Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

16-Nahl 110


16/111يَوْمَ تَأْت۪ي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا وَتُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ


O gün herkes gelip kendi nefsi adına uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar asla zulme (haksızlığa) uğratılmazlar.

16-Nahl 111


16/112وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً قَرْيَةً كَانَتْ اٰمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْت۪يهَا رِزْقُهَا رَغَداً مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِاَنْعُمِ اللّٰهِ فَاَذَاقَهَا اللّٰهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ


Allah bir şehri misal verdi. (Halkı) güven ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi. Fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti de, Allah yaptıkları nedeniyle ona açlık ve korku elbisesini (giydirip, acısını) tattırdı.

16-Nahl 112


16/113وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ


Andolsun ki onlara kendi içlerinden bir resul gelmişti fakat onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azab onları yakalayıverdi.

16-Nahl 113


16/114فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالاً طَيِّباًۖ وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ


Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olarak yeyin. Eğer O'na kulluk etmekteyseniz, Allah'ın nimetine şükredin.

16-Nahl 114


16/115اِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ


O size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olanı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa (başkasının hakkına) saldırmadan ve aşırı gitmeden (yiyebilir). Allah Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

16-Nahl 115


16/116وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هٰذَا حَلَالٌ وَهٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَۜ


Dillerinizin yalan yere vasfetmesi (nitelendirmesi) ile "Şuna helal buna haram" demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz ki Allah'a karşı yalan uyduranlar felah (kurtuluş) bulmazlar.

16-Nahl 116


16/117مَتَاعٌ قَل۪يلٌۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ


(Onlar için) dünyada pek az bir meta (geçim ve yararlanma), ahirette ise çok acıklı bir azab vardır

16-Nahl 117


16/118وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُۚ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ


Sana anlattıklarımızı daha önce yahudilere de haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

16-Nahl 118


16/119ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟


Sonra senin Rabbin, cahillikle (bilmeyerek) kötülük işleyen sonra bunun ardından tevbe eden ve ıslah olanları (bağışlayacaktır). Senin Rabbin bundan sonra elbette Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).

16-Nahl 119


16/120اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتاً لِلّٰهِ حَن۪يفاًۜ وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ


Gerçek şu ki İbrahim (tek başına) bir ümmetti. Allah'a gönülden yönelip-itaat eden bir muvahhiddi ve o (hiçbir zaman) müşriklerden değildi.

16-Nahl 120


16/121شَاكِراً لِاَنْعُمِهِۜ اِجْتَبٰيهُ وَهَدٰيهُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ


O'nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) onu beğenip-seçmiş ve doğru yola iletmişti.

16-Nahl 121


16/122وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ


Biz ona dünyada iyilik-güzellik verdik. O, ahirette de salihlerdendir.

16-Nahl 122


16/123ثُمَّ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ اَنِ اتَّبِـعْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفاًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ


Sonra sana "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O asla müşriklerden değildi" diye vahyettik.

16-Nahl 123


16/124اِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ


Cumartesi (yasağı) ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz ki Rabbin, onların ihtilaf edegeldikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.

16-Nahl 124


16/125اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ


Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır, onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Rabbin, yolundan sapanları bilendir ve hidayete (doğru yola) erenleri de bilendir.

16-Nahl 125


16/126وَاِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِه۪ۜ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ


Eğer ceza verecekseniz, size verilenin misliyle (aynı kadarıyla) ceza verin ve eğer (ceza vermeyip) sabrederseniz, elbette ki bu sabredenler için daha hayırlıdır.

16-Nahl 126


16/127وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ اِلَّا بِاللّٰهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ ف۪ي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ


Sabret. Senin sabrın ancak Allah (için ve Allah'ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları tuzaklardan (hileli-düzenlerden) dolayı da kaygıya-sıkıntıya düşme.

16-Nahl 127


16/128اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ


Şüphe yok ki Allah muttakilerle (korkup-sakınanlarla) ve ihsan (iyilik) edenlerle beraberdir.

16-Nahl 128


14. Cüz ​(15-Hicr 1 İle 16-Nahl 128 Arası)




insandergisi.com