Eğer Biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasaydık, Allah dilemedikçe onlar yine de inanacak değillerdi. Fakat onların çoğu (bunu) bilmez.
Böylece Biz her peygambere, insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar birbirini aldatmak için cazip-süslü sözlerle vesvese verirler. Rabbin dileseydi (müstehak görüp-izin vermeseydi) bunu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları (iftiralar) ile başbaşa bırak.
Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin de ondan (cazip ve süslü sözlerden) hoşlansınlar ve işledikleri kötülükleri işlemeye devam etsinler (diye).
(De ki) Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitab'ı mufassal (ayrı ayrı açıklanmış) olarak indirmiştir. Kendilerine Kitab verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma.
Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O Semi'dir (herşeyi işitendir), Alim'dir (hakkıyle bilendir).
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar sadece zanna uyarlar ve onlar ancak (zan ve tahminle) yalan söylerler.
Allah size kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalmanız dışında haram kıldıklarını ayrı ayrı açıklamışken, size ne oluyor ki üzerine Allah'ın adı anılan şeyleri yemiyorsunuz? Gerçekten bir çokları hiçbir ilim olmaksızın kendi hevalarıyla (keyfi görüşleriyle kimilerini) saptırıyorlar. Şüphesiz ki senin Rabbin, haddi aşanları en iyi bilendir.
Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Çünkü bu bir fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçek şu ki şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına telkinlerde (gizli çağrılarda) bulunurlar. Onlara uyarsanız, şüphesiz siz de müşrikler olursunuz.
Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve ona insanlar içinde yürümesi için bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp oradan bir çıkış bulamıyanın durumu gibi midir? İşte böyle (olmasına rağmen) kafirlere yapmakta oldukları süslü ve çekici gösterilmiştir.
Böylece Biz -orada hileli düzenler kursunlar diye- her ülkenin önde gelenlerini oranın mücrimleri (suçlu günahkarları) kıldık. Oysa onlar, hileli düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun farkına varmazlar.
Onlara bir ayet geldiği zaman "Allah'ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesinlikle inanmayacağız" derler. Allah, elçiliği nereye vereceğini daha iyi bilir. Mücrimlere (suçlu günahkarlara) kurdukları hileli düzenleri nedeniyle Allah katından bir zillet ve şiddetli bir azab erişecektir.
Allah kimi hidayete (doğru yola) eriştirmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü -sanki göğe yükseliyormuş gibi- dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle murdarlık (pislik) çökertir.
Onların hepsini toplayacağı gün "Ey cin topluluğu, insanlardan çoğunu ayartıp-yoldan çıkardınız" (diyecek). İnsanlardan onların dostları olanlar ise "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandık ve bizim için takdir ettiğin ecelimize ulaştık" derler. (Allah) diyecek ki "Allah'ın dilediği hariç olmak üzere içinde ebedi kalacağınız konaklama yeriniz ateştir." Şüphesiz Rabbin Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir).
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi anlatan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? (denildiğinde) onlar "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz (ki geldi)" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefisleri aleyhine şahitlik ettiler.
Rabbin müstağni (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan) ve rahmet sahibidir. Sizi bir başka kavmin soyundan (inşa edip) ortaya çıkardığı gibi dilerse sizi de yok edip, sizden sonra yerinize dilediğini getirir.
De ki "Ey kavmim bütün yapabileceğinizi yapın, şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu kimindir, bilip-öğreneceksiniz. Gerçek şu ki zalimler felaha (kurtuluşa) ermezler."
O'nun yarattığı (üretip-türettiği) ekin ve hayvanlardan Allah için de bir pay ayırdılar sonra kendi zanlarınca "Bu Allah'ındır, bu da ortaklarımızındır" dediler. Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez ama Allah'a aid olan kendi ortaklarının tarafına geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar?
Yine bunun gibi onların ortakları hem onları helake düşürmek, hem de kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdi. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Sen onları düzmekte oldukları iftiralarla başbaşa bırak.
Ve kendi zanlarınca "Bu hayvanlar ve ekinler haramdır (dokunulmazdır). Onları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. (Şu) hayvanların da sırtları (sırtlarına binilmesi) haram kılınmıştır" dediler. Bir kısım hayvanlar da vardır ki -O'na iftira etmek suretiyle- üzerlerine Allah'ın adını anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır.
Bir de dediler ki "Bu hayvanların karınlarında olan yalnızca bizim erkeklerimize aittir, kadınlarımıza ise haramdır. Eğer ölü doğarsa hepsi ona ortaktırlar." Allah (bu yakıştırmalarının) düzmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alim'dir (herşeyi hakkıyle bilendir).
Çocuklarını hiç bir bilgiye dayanmaksızın ahmakça öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar gerçekten şaşırıp sapmışlar ve doğru yolu bulamamışlardır.
Çardaklı ve çardaksız bağları, çeşit çeşit ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratıp-yetiştirmiş olan O'dur. (O halde) ürün verdiğinde ürününden yeyin ve hasat günü de (yoksulun) hakkını verin, israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
Hayvanlardan yük taşıyan ve (yünlerinden, tüylerinden) döşek yapılanları da (yaratan O'dur). Allah'ın size verdiği rızıktan yeyin ve şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
(Dişi ve erkek olarak) sekiz eş (yarattı), koyundan iki, keçiden de iki. De ki "(Koyun veya keçiden) iki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi, ya da o iki dişinin rahimlerinde bulunanları mı? Eğer sadıklardan (doğru sözlüler) iseniz bana bir ilimle haber verin."
Deveden de iki, sığırdan da iki (yarattı). De ki "(Allah, deve veya sığırdan) iki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi, ya da o iki dişinin rahimlerinde bulunanları mı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine şahitler mi oldunuz?" Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğunu hidayete (doğru yola) erdirmez.
De ki "Bana vahyolunanda (bu dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- yahut Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvan olursa bunlar haramdır. Ama kim çaresiz kalırsa (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir)" Şüphesiz ki Rabbin Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
Yahudi olanlara bütün tırnaklıları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında bulunan ya da kemiğe karışan yağlar dışında sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram ettik. Zulümleri (azgınlık ve haddi aşmaları) nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz elbette ki (her söylediğimizde) sadık-doğru olanlarız.
Şayet seni yalanlayacak olurlarsa de ki "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. (Bununla beraber) O'nun şiddetli çarpması mücrimler (suçlu- günahkarlar) topluluğundan geri çevrilemez."
Şirk koşanlar diyecekler ki "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne de atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de Bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle söyleyip-yalanladılar. De ki "Sizin yanınızda, bize karşı çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak (zan ve tahminle) yalan söylüyorsunuz."
De ki "Gerçekten Allah'ın bunu (söylediklerinizi) haram kıldığına şehadet edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar şahitlik ederlerse sen onlarla beraber şahitlik etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların hevalarına (nefsi arzularına) uyma. Onlar (birtakım şeyleri) Rablerine denk tutmaktadırlar.
De ki "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. (Allah buyuruyor ki) sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz. Çirkince kötülüklerin açığına da, gizli olanına da yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir, böylece (anlayıp) akıl erdirirsiniz."
Ergenlik çağına erişinceye kadar yetimin malına -en güzel şeklin dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. (Allah buyuruyor ki) Biz hiçbir nefse gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adaleti gözetin. Allah'ın ahdine de vefa gösterin. İşte (Allah) size bunları emretti ki böylece düşünüp-öğüt alırsınız.
Hiç şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur (siz de) ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın. (Allah) size bunları emretti ki böylece korkup-sakınırsınız.
Sonra Biz iyilik edenlere (nimetimizi) tamamlamak, her şeyi açıklamak ve bir hidayet ve rahmet olmak üzere Musa'ya Kitabı verdik. (Düşünüp-anlayanlar) böylece Rablerine kavuşacaklarına inanırlar.
Ya da "Kitab bize de indirilseydi, şüphesiz onlardan daha çok hidayette (doğru yolda) olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir hüccet (kesin delil), bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüzçevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüzçevirenleri, yüzçevirmelerinden dolayı azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.
Onlar kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Oysa Rabbinin bazı ayetlerinin geleceği gün daha önce iman etmemiş veya imanıyla bir hayır kazanmamış kimseye (o günkü) imanı yarar sağlamaz. De ki "Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz."
Gerçek şu ki dinlerini parça parça edip kendileri de grup grup olanlar (var ya), senin onlarla hiçbir ilişkin (alakan) yoktur. Onların işi Allah'a aittir. Sonra O, yaptıklarını kendilerine haber verecektir.
Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır. Kim de bir kötülükle gelirse, sadece getirdiğinin misliyle (dengiyle) cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.
De ki "Şüphesiz ki Rabbim beni dosdoğru bir yola iletti, dimdik duran bir dine, (muvahhid olan) İbrahim'in hanif (tevhid) dinine. O (İbrahim) müşriklerden değildi."
De ki "O, her şeyin Rabbi iken ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Herkesin kazandığı kendisine aittir. Kendi (günah) yükünü yüklenen hiç kimse, bir başkasının (günah) yükünü taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O size, hakkında ayrılığa-anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir."
Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiklerinde (verdiği nimetler konusunda) sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz ki Rabbin cezası (sonuçlandırması) pek çabuk olandır ve O Gafur'dur (çok bağışlayandır), Rahim'dir (rahmetiyle çok esirgeyendir).
(Bu) kendisiyle insanları uyarıp korkutman ve mü'minlere de bir zikir (öğüt-hatırlatma) olmak üzere sana indirilen bir Kitab'dır. Artık bu hususta göğsünde bir sıkıntı olmasın.
Sizi yarattık sonra size suret (biçim-şekil-özellik) verdik sonra da meleklere "Adem'e secde edin" dedik. Onlar hemen secde ettiler ancak İblis müstesna. O secde edenlerden olmadı.
(Allah) "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten engelleyen neydi?" buyurdu. (İblis) "Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın" dedi.
(Adem'e de) "Ey Adem. Sen ve eşin cennete yerleşip-oturun. İkiniz de dilediğiniz yerden yeyin ancak şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz" (buyurdu).
Derken şeytan, kendilerine gizli kalan çirkin yerlerini (fücurlarını) açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."
Böylece onları aldatarak (bulundukları mevkiden) düşürdü. Ağacı tattıkları anda çirkin yerleri (fücurları) kendilerine açılıverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. Rableri de kendilerine "Ben sizi bu ağaçtan men etmemiş miydim? Ve şeytanın da sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?" diye nida etti.
Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin yerlerinizi (fücrunuzu) örtecek elbiseyle bir de size süs kazandıracak elbise indirdik (varettik). (Nefislerdeki fücru örten) takva elbisesi elbette daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. (İman edenler) böylece hatırlayıp-öğüt alırlar.
Ey Ademoğulları. Şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini (fücurlarını) kendilerine göstermek için (takva) elbiselerini açarak onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de (aldatıp) bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizleri görmektedirler. Biz şeytanları, iman etmeyenlerin velileri (dostları) kıldık.
Onlar 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde "Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah da bunu bize emretti" derler. De ki "Şüphesiz Allah, 'çirkince hayasızlıkları' emretmez. Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?"
De ki "Rabbim adaleti emretti. Her mescidde (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız Allah'a halis kılarak O'na dua edin. Sizi ilkin yarattığı gibi (yalın ve yalnız olarak yine O'na) döneceksiniz."
(Allah) bir kısmına hidayet verdi, bir kısmı da sapıklığı haketti. Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları veli edindiler ve kendilerinin doğru yolda olduklarını sanarlar.
De ki "Allah'ın kulları için çıkardığı zineti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki "Bunlar dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle (ayrıntılı biçimde) açıklıyoruz.
De ki "Rabbim açık ya da gizli çirkin-hayasızlıkları, günah işlemeyi, haksız yere 'isyan ve saldırıyı', hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a şirk koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır."
Ey Ademoğulları. İçinizden size ayetlerimi haber veren resuller geldiğinde, kim korkup-sakınırsa ve (halini-davranışlarını) düzeltirse işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
Allah'a karşı yalan yere iftira düzenden ya da ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? İşte onlara Kitab'taki nasibleri erişecektir. Sonunda kendilerine gönderdiğimiz elçilerimiz gelip canlarını alırken (onlara) "Allah'tan başka tapmakta olduklarınız nerede?" dediklerinde "Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp kayboldular" derler. Ve onlar gerçekten kafir olduklarına kendi aleyhlerine şahitlik ederler.
(Allah onlara) "Cinlerden ve insanlardan sizden önce gelip-geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin" buyuracak. Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lanet edecekler. Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca sonrakiler öncekiler için "Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı. Öyleyse (onlara) ateşten kat kat artırılmış bir azab ver" diyecekler. (Allah da) "Herkes için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek.
Öncekiler de sonrakilere "Sizin bize göre (hayırda) bir üstünlüğünüz (kötülükte bizden bir farkınız) yoktur. O halde yaptıklarınızın karşılığı olan azabı tadın" derler.
Şüphesiz ayetlerimizi yalan sayanlar ve onlara karşı büyüklenenler (var ya), işte onlar için göğün kapıları açılmaz ve deve de iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete giremezler. Biz mücrimleri (suçlu- günahkarları) işte böyle cezalandırırız.
İman edenlere ve salih amellerde bulunanlara gelince -ki Biz hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını-fazlasını yüklemeyiz- işte onlar da cennet ashabı-halkı olanlardır. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.
Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa söküp-atarız. Altlarından ırmaklar akar ve derler ki "Bizi buna hidayet eden (ulaştıran) Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi, biz hidayete erecek değildik. Andolsun ki Rabbimizin elçileri hak ile geldiler." Onlara "Yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennet işte budur" diye seslenilecek.
Cennet ashabı (halkı) cehennem ashabına "Biz Rabbimizin vadettiğini hak (gerçek) olarak bulduk, siz de Rabbinizin vadettiğini hak (gerçek) olarak buldunuz mu?" diye seslenirler. Onlar da "Evet (bulduk)" derler. Bunun üzerine aralarında bir çağırıcı "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun" diye bağırır.
İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'raf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır. Cennete gireceklere "Size selam olsun" derler ki bunlar henüz girmeyen fakat (girmeyi şiddetle arzu edip) umanlardır.
A'raf ashabı-halkı, kendilerini simalarından tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek "Ne (malca ve sayıca) çokluğunuz, ne de büyüklük taslamalarınız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı" derler.
Allah onları hiç bir rahmete erdirmeyecek diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (derler ve dünya hayatında hor görülen o kimselere) "Girin cennete artık sizin için hiçbir korku yoktur ve siz mahzun da olmayacaksınız" (denilir).
Cehennem ashabı (halkı) cennet ashabına "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan akıtıp-verin" diye seslenirler. Onlar da "Allah bunların ikisini de kafirlere haram (yasak) kılmıştır" derler.
Onlar dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edindiler ve dünya hayatı da onları aldattı. Onlar bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular ve ayetlerimizi nasıl inkar ettilerse, Biz de bugün onları (ateşte) unuturuz.
Andolsun ki Biz onlara bir Kitab indirdik. İman edecek bir topluluğa bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere, onu bir ilim üzere çeşitli biçimlerde açıkladık.
Onlar illa ki onun (gerçekleşecek) tevilini mi bekliyorlar? Onun tevilinin geleceği (haberlerin gerçekleşeceği) gün daha önce onu unutanlar "Gerçekten Rabbimizin resulleri bize hakkı getirmişler. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri döndürülmemiz mümkün mü ki işlediklerimizden başkasını yapsak" diyeceklerdir. Onlar gerçekten kendilerini hüsrana uğratmışlardır ve uydurdukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır.
Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra da arşı istiva eden (mekandan münezzeh kudretiyle kuşatan) Allah'tır. Gündüzü kendisini durmaksızın kovalayan geceyle örten, güneşi, ayı ve yıldızları kendi buyruğuyla müsahhar (emre hazır-yararınıza uygun) kılandır. Haberiniz olsun yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah çok yücedir-mukaddestir.
Islah edilmesinden sonra yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkarmayın. O'na korkarak ve umud taşıyarak dua edin. Allah'ın rahmeti muhsinlere (iyilik yapıp-güzel davrananlara) elbette ki çok yakındır.
Rahmetinin önünde rüzgarları bir müjdeci olarak gönderen O'dur. Bunlar ağırca bulutları kaldırıp yüklendiğinde, onları (kuraklıktan) ölmüş bir beldeye sürükleyiveririz ve bununla oraya su indiririz de böylelikle bütün ürünlerden çıkarırız. İşte Biz ölüleri de böyle diriltip-çıkarırız. Ola ki düşünüp-ibret alırsınız.
Güzel beldenin bitkisi Rabbinin izniyle (güzel) çıkar, kötü olandan ise faydası az olandan başkası çıkmaz. İşte Biz şükreden bir topluluk için ayetleri böyle çeşitli biçimlerde açıklıyoruz.
Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine (toplumuna) gönderdik. Dedi ki "Ey kavmim. Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım."
Sizi uyararak sakınmanız ve böylece rahmete kavuşturulmanız için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size zikrin (hatırlatmanın) gelmesine şaşırdınız mı?
Ad'a da (Ad toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik). (Hud) "Ey kavmim. Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Hala korkup-sakınmayacak mısınız?" dedi.
Kavminin önde gelenlerinden küfre sapanlar dediler ki "Gerçekte biz seni 'sefihlik-ahmaklık' içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."
Sizi uyarıp-korkutmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikrin (hatırlatmanın) gelmesine şaşırdınız mı? (Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını-üstün kıldığını hatırlayın. O halde Allah'ın nimetlerini zikredip-hatırlayın ki felaha (kurtuluşa) eresiniz.
Dediler ki "Sen bize yalnızca tek Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten sadıklardan (doğru sözlülerden) isen bize vadettiğin şeyi getir."
(Hud) "Artık sizin üzerinize Rabbinizden bir azab ve gazab gerekli kılındı (kesinleşti). Allah'ın kendileri hakkında hiçbir ispatlı delil indirmediği ve sizin ile babalarınızın (düzüp uydurarak) isimlendirdiği birtakım isimler (düzme ilahlar) adına mı benimle mücadele ediyorsunuz? Öyleyse bekleyedurun, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim."
Semud'a da kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih onlara) "Ey kavmim. Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir delil gelmiştir. Allah'ın bu dişi devesi size bir ayettir (mucizedir). Onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın. Sakın ona kötülükle dokunmayın sonra sizi elim-acıklı bir azab yakalar" dedi.
(Allah'ın) Ad'dan (Ad kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini düşünüp-hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlarında evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın da, yeryüzünde fesatçılar (bozguncular) olarak karışıklık çıkarmayın.
Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler), içlerinden iman edip de onlarca zayıf bırakılanlara (mustaz'aflara) "Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" dediler. Onlar da "Biz gerçekten onunla gönderilene inananlarız" dediler.
Derken dişi deveyi öldürdüler ve Rablerininin emrine karşı çıkıp (Salih'e) "Ey Salih eğer gerçekten gönderilenlerden (peygamberlerden) isen vadettiğin şeyi getir" dediler.
O da onlardan yüz çevirdi ve "Ey kavmim. Andolsun ki size Rabbimin risaletini (vahyettiği gerçekleri) tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz" dedi.
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara) dedi ki "Ey kavmim. Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların eşyasını (gerçek değerinden) düşürüp-eksiltmeyin ve ıslah edilmesinden (düzene konulmasından) sonra yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkarmayın. Eğer inanıyorsanız, bunlar sizin için daha hayırlıdır."
O'na iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoyarak ve onu eğri göstermek isteyerek her yolun başında oturmayın. Hatırlayın ki siz az (ve güçsüz) iken O sizi çoğalttı. Fesad (bozgunculuk) çıkaranların nasıl bir sona (akibete) uğradıklarına bir bakın.
İçinizden bir grup benimle gönderilene inanmışken diğer bir grup inanmıyorsa, Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredin. O hakimlerin (hüküm verenlerin) en hayırlısıdır.