İnsan zavallıdır, yani zeval bulandır. Zeval; eksilmek, tükenmek demektir. Arapça zeval kelimesine ek getirilerek bu kelime zeval-lı (zavallı) şeklinde kullanılmıştır dilimizde. Aldığı her nefeste eksildiği için insana da zavallı denir yani zavallı; tükenen, eksilen demektir. Aldığı her nefeste eksilen insanı asıl eksilten, asıl azaltan; sevgisizlik, ilgisizliktir. Sevgisizlik ve ilgisizliğin kavurucu sıcağında yürekleri yananlar, kendilerini sahipsiz hissederler. Yetimler gibi bir başına, yetimler gibi muhtaç.
Danışmanlık hizmeti almak üzere getirilen, ilkokul dördüncü sınıfa geçmiş o kız çocuğunu hatırladım. Anne ve babası boşanmışlar. Anne, baba ve babaanne üçgeninde, oradan oraya savrulan analı-babalı bir yetim. Hayatını anlatırken bir ara titrer gibi oldu. Odada klima açıktı, "Üşüdün mü yavrum?" diye sorduğumda "Yok. Ben bazen böyle oluyorum." deyince anladım ki anlattıklarıydı onun içini titreten.
Az sonra, yanına koyduğum örtünün altına saklandı.
Saklandığı örtünün altından anlattı hayat hikâyesinin devamını. Neden örtünün altına girdiğini sorduğumda, "Ben korkunca böyle yapıyorum." dedi, kıyamam. "Korkuyorum!" diyordu, "Sığınacak yer, bana sığınak olacak bir ocaktan yoksunum!" diyordu her haliyle.
O örtüyü, yaşadıklarıyla kendisi arasına çekiyordu aslında. Bu örtüyle bir engel koymak istiyordu; onu üzen, onu korkutan her şeyle kendisi arasına. Her insan değerlidir ve her insan değerli olduğunu hissetmek ve bu değeri paylaşmak ister değer verdikleriyle. O kadar masum ve o denli mahzundu ki yavrucak, en büyük hayalini sorduğumda; "Bir köpeğimin olması." cevabını vermişti. "Çünkü o beni dinler." demişti sonra.
Dinlenilmek, bizimle ilgilenildiğini, sevildiğimizi, değer gördüğümüzü hissetmenin somutlaşmış halidir. Küçük-büyük hepimiz muhtacız dinlenilerek dinlenmeye, dinginliğe erişmeye… Şimdilerde herkes çok meşgul. Ana-babalar, abiler, ablalar… Herkes koşuşturuyor, bir telaş-bin teleflikle. "Aman efendim, hocam, bütün gün yoruluyoruz, iş-güç, insanlarla uğraşmak kolay değil, biz de insanız, halimiz kalmıyor çoluğu-çocuğu dinlemeye, onlarla ilgilenmeye." diyorlar. "Beyefendi o zaman çocuklarınızı da o işinizin-gücünüzün olmadığı zamanlarda isteseydiniz Allah'tan!" diyesim geliyor, susuyorum. Sanki çoluk-çocukla ilgilenmek ancak işsiz-güçsüz insanların sorumluluğuymuş gibi. Yüreğim top oldu, ağlamamak için kendimi zor tuttum.
Allah aşkına söyleyin, çok şey mi istiyor bu yavrucak? Hakkı değil mi; göğsünde güven duyacağı bir baba, kollarında şefkati soluyacağı bir ana? Şimdi bana deyiverin, bu yangını söndürecek markalı bir elbise, markalı bir oyuncak bileniniz var mı? Zaten yetim sözcüğünün anlamı da “tek kalmak” demektir. Tek kalmak, dünyanın yükünü tek başına kaldırmak, zaten eksik ve zayıf olan insanoğlu için olası değildir. Hayat yolculuğunun başında nasıl ki düşmeden yürüyebilmek için elinden tutulmasına muhtaçsa insan, aynı şekilde bu yolculuğun sonunda da muhtaçtır o ele. Ayakta kalabilmek, hayata tutunabilmek için.
Eskiden, anne ve babalarını kaybeden çocuklar yetim kalırken, bugünün yetimleri, anne ve babaları sağken yetim kalmaktalar. Aynı evlerde, anne ve babalarının ilgisinden, anne ve babalarının sevgisinden mahrum çocuklar, ne yazık ki analı-babalı yetim ve öksüz konumuna düşmüşlerdir. Sosyal medyanın sosyal ağlarınca yakalanan bu yavruların karınlarını ana-babaları, kafalarını ve kalplerini ise tutuklandıkları ağların ağ-babaları doyurmaktalar. Oysa, baba ocağında aldığı terbiye ve ana kucağında tattığı şefkatle büyüyen yavruların karakterleri, kişilikleri, bu sağlam temeller üzerine kurulur. Bu sayededir ki ana-babalarına saygılı, büyüğünü-küçüğünü bilen, halden anlayan bu çocuklardan bir bardak su isteyebilir, otobüste yerini yaşlılara vermesini bekleyebilirsiniz.
Ana sınıfından başlayan akademik başarı anlayışı ile çocuklarımız; okul, ders, not ve o sınav-bu sınav derdi ile hayattan kopuk bir şekilde, sanal bir alemde, laboratuvar canlısı gibi yetişiyorlar.
"Ah bizim çocukluğumuz!" dediğimizde yürek tellerimizi sızlatan, benzer olaylara, yaşamlara şahit olamıyorlar. Ninelerinin masallarını, annelerinin sıcaklığını, dedelerinin elleriyle yaptığı oyuncaklarla oynayarak çocukça şen olmayı yeterince yaşayamıyor bizim çocuklarımız.
Zararın neresinden dönsek kârdır denir. Gelin, Allah aşkına, çok geç olmadan özümüze dönelim. Allah’ın bize verdikleriyle yetinip, yetimlerimize ve yetim bıraktıklarımıza yetelim. Huzuru dışarılarda aramayı bırakıp, yuvalarımızda inşa edeceğimiz hayatlarımızla hayat bulalım, yavrularımıza hayat olalım.
8 Şubat 2023
Gülsüm ALAGAŞ
Selma 07-03-2023 23:21 #5580 | Allah Razı Olsun Unuttuğumuzu hatırlatan, bilmediğimizi bildiren Allah dostlarının hayatımızda ebeden olması duası ile Allah razı olsun, kıymetli ve yol haritasi niteliğindeki paylaşımın için. Amin. |
Gülsüm Alagaş 14-02-2023 21:37 #5568 | Hislerimiz, Hisselerimiz Kadardır. Selamın aleyküm, Rabbim cümlemizden razı olsun abim. Selametle |
Köksal Şahin 13-02-2023 04:29 #5561 | Allah Razı Olsun Gülsüm yenge, Allah senden razı olsun bize bu hatırlatmaları yaptığın için. Hayat telaşı içerisinde çocuklarına yeterli ilgiyi göstermeyen ve onları sosyal medya iblislerinin insafına terk eden ebeveynler için İnşallah silkelenip kendilerine gelme vesilesi olur bu yazdıkların. |