Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim,
Şanı yüce Rabbimizin seçkin kulları olan peygamberler, Kur’an-ı Kerim’de “resûl” ve “nebi” olmak üzere iki farklı isimle anılmışlardır.
Peygamberler için neden iki farklı isim kullanılmıştır?
Bu isimler ne ifade etmektedir?
Kuran’da “resûle itaat” emredilirken “nebiye itaat” emredilmemiş midir?
Konuyu Kuran bütünlüğü çerçevesinde kısaca açıklamaya çalışacağız İnşallah..
“Peygamber” kelimesi dilimize Farsça’dan geçmiştir ve “haberci, elçi" anlamına gelmektedir. Resûl ve nebi kelimeleri yerine peygamber kelimesinin kullanılması makul ve pratik olmakla birlikte, bu kullanımın, Kuran’da resûl ve nebi şeklinde iki ayrı isim ile işaret edilen anlam ve incelikleri ifade etmek noktasında yetersiz olduğu da açıktır.
Dil ile ilgili bu durumdan faydalanmaya çalışan ve amelsiz din peşinde koşan kimi aklıevveller, Kuran’daki resûl-nebi ayrımını suistimal ederek meseleyi “resûle itaat” bağlamına taşımışlar ve
“Peygamber sadece vahyi aktarırken resûldür, yaşarken nebidir, resûle itaat vahye yani Kuran’a itaattir, nebiye itaat gerekmez.”
şeklinde özetlenebilecek, dinin yaşanmasını engellemeye yönelik vahim ve sapkın görüşler öne sürmüşlerdir. Ne yazık ki bu görüşlerin temel hareket noktası, geçmişten günümüze gelen klasik resûl-nebi tariflerinin yetersizliği ve açıkları olmuştur ki bu tarifleri yapan gelmiş-geçmiş değerli alimleri, iyi niyetli olmayan böyle kimselerden tenzih ederiz.
Resûl ve nebi kelimeleri yaygın “İslâmi” kaynaklarda genellikle aşağıdaki ifadelerle tanımlanıyor :
Bu tanımları incelemeden önce; “müstakil din”, “yeni din”, “önceki din” gibi Kuran’a uygun olmayan ifadelerin, “İslâmi olmak” iddiasındaki böyle kaynaklarda nasıl yer bulabildiğini dikkatinize sunuyor ve bu tarifleri kaleme alan kardeşlerimizi Allah’ın Kitabı’na bağlı ve saygılı olmaya davet ediyoruz çünkü Allah indinde tek bir din vardır; o da İslam’dır :
Allah katında din, hiç şüphesiz ki İslam'dır. ... (3-Âl-i İmrân 19)
Kim İslam'dan başka bir din ararsa, kendisinden asla kabul edilmez ve o kimse ahirette hüsrana (ebedi ziyana) uğrayanlardan olur. (3-Âl-i İmrân 85)
Resûl ve nebi kavramlarının kendisine kitap indirilmekle, indirilmemekle ya da yeni bir şeriat getirip getirmemekle ilgili olmadığı, Kuran bütünlüğü içerisinde açık bir konudur. Örneğin Bakara Suresi’nin 213. ayetinde nebilere de kitap verildiğini görüyoruz ki bu ayet aynı zamanda “nebi nedir?” sorusunun da cevabını vermektedir :
İnsanlar (sapıklıkta ve şaşkınlıkta) tek bir ümmetti. Allah müjde vericiler ve uyarıp-korkutucular olarak peygamberler (nebiler) gönderdi ve insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm vermek üzere beraberlerinde hak Kitab'lar indirdi. … (2-Bakara 213)
Şuarâ ve Sâffât Sureleri’nde ise yeni bir kitap-sayfa veya şeriat getirmeyen; Sâlih A.S., Lût A.S. ve İlyas A.S. “resûl” olarak anılıyor :
Hani kardeşleri Salih onlara demişti ki “Korkup-sakınmaz mısınız? Ben size gönderilmiş güvenilir bir resulüm.” (26-Şuarâ 142-143)
Hani kardeşleri Lut onlara demişti ki “Korkup-sakınmaz mısınız? Ben size gönderilmiş güvenilir bir resulüm.” (26-Şuarâ 161-162)
Gerçekten İlyas da (peygamber olarak) gönderilmişlerdendi (murselîne). (37-Sâffât 123)
Resûllere de nebilere de Kitap ve şeriat veriliyor ya da verilmiyorsa, o zaman bu ayrımın sebebi nedir?
Nebi “haber alan/haber getiren” ve “mertebesi yüksek/değeri yükseltilmiş” anlamlarına gelen bir kelime. Nebinin makamına “nübüvvet” diyoruz. Resûl ise “belirli bir işle görevlendirilip gönderilmiş kişi” ya da “elçi” anlamlarına geliyor ve resûlün yaptığı işe de “risalet” diyoruz. Kuran’da “nebi” olarak zikredilen tüm nebilerin beşer yani insan olduklarını ve tamamının risalet görevi yürüttüklerini dikkate aldığımızda, her nebinin aynı zamanda resûl olduğu açıktır.
Peki her resûl nebi midir?
Değildir.
Resûller; meleklerden, insanlardan ve cinlerden seçilmektedir :
Allah meleklerden elçiler (resûller) seçer, insanlardan da. Hiç kuşkusuz Allah Semi'dir (herşeyi işitendir), Basir'dir (hakkıyle görendir). (22-Hac 75)
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi anlatan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler (resûller) gelmedi mi? (denildiğinde) onlar "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz (ki geldi)" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefisleri aleyhine şahitlik ettiler. (6-En'âm 130)
Kuran’ın hiçbir ayetinde melekler ve cinler için “nebi” sıfatı kullanılmamıştır.
Bu durumda, resûllerin; meleklerden, cinlerden ve insanlardan seçildiğini, insanlardan seçilen resûllere ise “nebi” denildiğini söyleyebiliriz.
Melek ve cin resûlleri konu dışında tutarsak, bir beşer/insan olarak nebinin de resûlün de aynı kişi olduğu açıktır. Allah’ın bu seçkin kullarının yaptıkları iş; müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak kendilerine gelen ve bildirmeleri emredilen vahyi muhataplarına iletmek, vahye uygun şekilde yaşayıp amel ederek uygulamaları göstermek ve böylece toplumlara örnek olmaktır.
Peygamberler bu görevlerini yaparken “nebi” ve “resûl” sıfatlarını aynı anda üzerlerinde taşırlar. Kimilerinin iddia ettiği üzere -haşâ- gömlek değiştirir gibi bazen nebi bazen resûl olmazlar. Dolayısıyla nebilik ve resûllük birbirinden ayrılması mümkün olmayan vasıflardır.
İşte bu yüzden, resûle itaat aynı zamanda nebiye itaat demektir.
Rabbimizin “peygambere itaat” emrini verirken “resûl” ismini kullanması “nebiye itaat gerekmez” şeklinde yorumlanamaz. Peygamberlerin de birer beşer/insan olmaları hasebiyle ortaya koymuş oldukları ve yalnızca kendilerini bağlayan şahsi davranışları-sözleri elbette vardır. Peygamberin hangi emrine-ameline itaat gerektiği ve hangisine itaat gerekmediği, ilgili sözün ve amelin bağlamıyla, uygulama şekliyle ilgili bir konudur ve her söz-amel kendi içerisinde ve Kuran bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir. Resûlullah S.A.V.’in tüm emir ve uygulamalarını “itaat gerekmez” toptancılığıyla etiketlemeye çalışmak ve bu amaçla sözde resûl-nebi ayrımı uydurmak samimi müminlere yakışacak bir davranış değildir.
Peki aynı peygamber Kuran’da neden bazen resûl, bazen de nebi olarak anılıyor?
Konuyu Kuran bütünlüğü çerçevesinde incelediğimizde, -genellikle- peygamberlerin risaletle ya da itaatle ilgili yönleri anılırken “resûl”, insani ya da nebevi yönleriyle ilgili anılırken de “nebi” ifadelerinin kullanıldığını görüyoruz. Peygamber, Allah’tan haber alması-getirmesi ve mertebesi yükseltilmiş bir beşer/insan olması yönüyle nebi, Allah tarafından gönderilmiş olması ve vahyi iletmesi yönüyle resûldür.
Bilindiği üzere, dillerde, aynı soyut ya da somut varlık ve fiil için birbirinden farklı fakat aynı varlığı-fiili işaret eden isimler kullanılabilmektedir. Bu isimler aynı varlığı ya da fiili farklı yönleriyle işaret etmek amacıyla kullanılır ve sayıları ne kadar fazla ise dil de o kadar zengindir.
Dil ile ilgili bu inceliğe, aynı kişinin medeni hali yönüyle “karı-koca”, çocukları yönüyle “anne-baba” olarak anılması örneğini verebiliriz. Babalar çocuklarına “hanımımın sözünü dinle” değil de “annenin sözünü dinle” derler bildiğimiz kadarıyla. Hanım da anne de aynı kişidir ancak bu kişiyi hangi isimle ifade edeceği babanın vermek istediği mesajla ilgilidir. Çocuğa düşen sorumluluk, mesajı olduğu gibi almak ve uygulamaktır. Çocuk babasının bu cümlesini “annemin sözünü dinlemeliyim ama babamın hanımının sözünü dinlemek zorunda değilim” şeklinde yorumlayabilir mi? Ya da annesi kendisinden bir istekte bulunduğunda, isteğin ne olduğuna/mahiyetine hiç bakmadan “bunu annem olarak mı, babamın hanımı olarak mı istiyorsun?” sorusunu sorabilir mi? Böyle bir anlayış tam da amel kaçkınlarına yakışan bir davranış olurdu.. Eğer bu kimseler Resûlullah S.A.V. zamanında yaşamış ve çevresinde bulunmuş olsalardı, O’na da hiç çekinmeden “bize bu emri nebi olarak mı resûl olarak mı veriyorsun?” diye sorarlardı herhalde..
Konuyu bir soru ile sonladıralım :
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir (erkek varisi yoktur). O, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin (nebilerin) hatemidir-sonuncusudur. Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir. (33-Ahzâb 40)
Rabbimiz, peygamberimiz yani nebimiz ve resûlümüz Muhammed S.A.V. için neden “resûllerin sonuncusu” değil de “nebilerin sonuncusu” buyurmuştur?
Selametle..
12 Eylül 2022
Köksal ŞAHİN
Köksal Şahin 26-04-2023 21:23 #5676 | A. Çelebi Kardeşimizin Yorumu Üzerine Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi sizin de üzerinize olsun kardeşim. 'Resûl-Nebi' meselesi hakkında, bu sayfada bulunan 'Kuran’da Resûl-Nebi Ayrımı' başlıklı çalışmayı yorumlarıyla birlikte okumanızı tavsiye ederim. Anlaşılmayan ya da itirazınız olan bir konu var ise tekrar yazabilirsiniz. 'Salât' kelimesinin birçok farklı anlamı bulunmaktadır ve Kur'an-ı Kerim'de de farklı anlamlarıyla kullanılmıştır. Sitemizde yayınlanan meâlde bu kelime, ilgili ayette hangi anlamda kullanılmışsa o anlamı verecek şekilde tercüme edilmiştir; namaz ise namaz, dua ise dua, ... vb. Meâlimizde 'salât' kelimesinin uygun olmayan bir anlamıyla tercüme edildiği ayet ya da ayetler var ise lütfen bizi ikaz ediniz. |
A. Çelebi 26-04-2023 05:17 #5672 | Nebi, Resûl, Salât Selam üzerinize olsun.. Ayetleri çevirirken, Kuran'da geçen "nebi, rasul ve salat/salavat" kavramlarını olduğu gibi bırakmak daha doğru değil mi? Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. |
Yasemin Erpelit 07-12-2022 10:20 #5515 | Nebilerin sonuncusu Yaygın olarak bilinen bir cümlenin hatalı olduğunu belirtmek için yazıyorum. |
Köksal Şahin 18-11-2022 06:33 #5501 | Maya Uzun Sayım Takvimi Aleykümselam, Zeyd kardeşim, hayır duaların için teşekkür ederim, bilmukabele.. Ufuk açıcı görüşlerini ve yorumlarını özlemiştik, İnşallah bundan sonra daha sık bulunursun sınıfta. Alagaş hocamızdan yapmış olduğun alıntı çok güzel ve yerinde olmuş, eline sağlık. Mustafa Kayhan kardeşim, Aleykümselam, Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Kıyametin ansızın gelecek olması, ona şahitlik edecek insanların hiç beklemedikleri bir anda vuku bulacak olmasına işaret eder. Zaten kıyamet de "gafil" olan bu insanların başına kopmayacak mı? Kıyametten önce ortaya çıkmasını beklediğimiz ayet ve beyyinelerin hangi zaman dilimlerinde ve hangi aralıklarla ortaya çıkacağını tabi ki bilmiyoruz ancak şanı yüce Rabbimiz, bunları dilediği zaman aralığına sığdırabilecek kudrete sahiptir, bundan eminiz. Kıyametten önce ortaya çıkmasını beklediğimiz ayet ve beyyineler arasında zikrettiğiniz "Nuh A.S.'ın gemisinin bulunması", gerçekleşmesi mümkün olmayacak bir hadisedir. Burada beklediğimiz/aranan "ayet" gemi değil, gemilerin suda yüzebilmesini sağlayan büyük nimettir. Detaylı bir açıklama için, Mehmed Alagaş hocamızdan alıntı yaparak sitemize eklediğimiz Nuh'un Gemisi Nerede? başlıklı yazıyı inceleyebilirsiniz. Eğer Rabbimiz, Sebe isimli kavmin yaşadığı yerde bir ayet/işaret olduğunu buyuruyorsa, bu elbette hiçbir zaman ortaya çıkmayacak bir ayet olmayacaktır yani bu ayet de kıyametten önce gerçekleşmesi ya da ortaya çıkması beklenen ve sizin de bir bölümünü ifade ettiğiniz ayet ve beyyineler kapsamındadır. Sebe kavminin yaşadığı bölgenin detaylı şekilde tarif edildiği ayetleri incelediğimizde, bu kavmin Mayalar olarak bildiğimiz kavme karşılık geldiğini görüyoruz. Mayalar söz konusu olduğunda ise sıra dışı bir takvim olan Maya Takvimi ile karşılaşıyoruz. Bundan sonrasını Alagaş hocamızın linkteki yorumundan okuyabilirsiniz. Sebe'ye bırakılan ayetin Maya Takvimi olduğu konusunda şahsen bir şüphem yok. Ancak 2012'de sona eren döngülerin, Mayalar'a atfedilen diğer iki takvimin (Haab ve Tzolk'in) dayandığı 52'şer yıllık döngüler mi yoksa Mehmed abinin bahsettiği ve 2012'de sona eren Maya Uzun Sayım Takvimi'nin dayandığı 394'er yıllık döngüler mi olduğu konusunda bazı soru işaretlerim var. Uzun Sayım Takvimi, döngülerin sonunu gösterdiği gibi başlangıcını da gösteren ilginç bir takvim. Bu takvimin başlangıcı ile bitişi arasında 5125 yıl bulunuyor. Bu bilgiyi öğrendikten sonra, Süleyman A.S.'ın geçmişe yaptığı yolculuğu ve daha önce Mehmed abiye sorduğum "Yaşadığımız alemin toplam ömrü altı bin yıl mıdır?" sorusunu hatırladım. "Keşke Mehmed abi olsaydı da konuşabilseydik" dediğim onlarca konudan biri işte.. Selametle.. |
Zeyd Can 17-11-2022 04:15 #5500 | Selamaleykum Değerli Köksal abim, gündemimize sunduğun bu başlık için teşekkür ve dua ediyorum. Konuya geç dahil olduğumdan, yorumları okurken katılmadığım veya katkıda bulunmak istediğim bölümler olduğunu düşünsem de geriye dönmemek adına değinmiyorum. (Kaldı ki doğru anladığımdan emin olmak için tekrar okumam da gerekecektir.) Bu Allah’ın bıraktığı bir ayet ise elbetteki en fazla 44, en azın bilgisi ise hala Rabbimizin katında...." Mehmed ALAGAŞ |
Mustafa Kayhan 13-11-2022 18:16 #5497 | Maya takvimi Selamun Aleyküm, Hz. Süleyman A.S.'ın Sebe ülkesinde bıraktığı, böylece Sebe Suresi'nde ifade edilen "onların yerinde bir ayet vardır" ifadesinden Maya takvimini bıraktığı neticesi ne kadar doğrudur? Ya da doğru mudur? Zira kıyametin kopma anının çok ani olacağı, Kuran'da ifade edilmektedir. Bu durumda ondan evvel gerçekleşeceğinden Kuranın haber verdiği ön belirtiler, Yecüc ve Mecüc, dabbe, Nuh'un gemisi, iki denizin kavuştuğu ve karışmadığı yer ve Firavun'un bedeni henüz ortaya bile çıkmamıştır. Bu sebeple Maya takvimiyle ilgili açıklama ve onun Sebe'de bırakılan ayet olduğu kesin olmaktan uzaktır. Sınıftayım, katılımcıları "essealmu aleyküm" diyerek selamlıyorum. |
Talha 14-10-2022 10:42 #5485 | Selamünaleyküm Allah senden razı olsun abi... Ne güzel maddelemiş ve birbirine bağlamışsın meseleyi... Allah, ilminden faydalanan ve ilmiyle faydalanılanlardan kılsın... Bebeler Dede Olabilecek Mi? başlıklı konu ile birlikte Son Sözlerimiz Ne Olurdu? başlıklı konuyu da okumanızı tavsiye ederim bir kardeşiniz olarak... O zaman müslümanlara da sirayet etmiş olan bunca hırs ve tamahın ne kadar boş olduğunu çok daha iyi anlıyorsunuz... |
Köksal Şahin 14-10-2022 03:59 #5484 | Kıyametten Önce Gelecek Resûl : Süleyman A.S. (Zülkarneyn) Selamünaleyküm, 40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir (erkek varisi yoktur). O, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin (nebilerin) hatemidir-sonuncusudur. Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir. (33-Ahzâb 40) Kuran'daki resûl-nebi ayrımından ve Ahzab Suresi'nin 40. ayetinden hareketle sorduğumuz soru şöyleydi : ******** Buraya kadar olan bölümde şu sonuçlara ulaşmıştık : Nübüvvet tamamlandığına göre risalet de tamamlandı mı? Bu sorulara “evet, risalet de tamamlandı, kıyamete kadar artık hiçbir resûl gelmeyecek” cevabını veremiyoruz çünkü Rabbimiz bu konuda bir sınırlama getirmemiştir. Bilakis, Ahzâb Suresi'nin 40. ayetinde "son nebi" ifadesini kullanıp “son resûl” ifadesini kullanmamasının bir nedeni vardır. Mehmed Alagaş hocamızın sık sık hatırlattığı üzere; Rabbimiz Kuran’da eksik ya da fazla değil, gerektiği kadar söz söylemiş, her bir lafzı belirli bir maksatla kullanmıştır. İşte bu bakış açısından hareketle, meseleyi anlamak üzere tekrar Kuran’a başvurduğumuzda, Talha kardeşimizin ipuçlarını verdiği hakikatle karşılaşıyor ve bu hakikati tespit edip Kuran bütünlüğü çerçevesinde tane tane açıklayan Mehmed Alagaş hocamızı, bir kez daha, rahmetle, Cennet duası ile, özlemle anıyoruz.. ******** Evet.. Bu resûl, Kuran’da Zülkarneyn olarak da anılan Süleyman A.S.’dır.. - Süleyman A.S., Cin Suresi’nin 25 ve 28. ayetleri arasında buyurulduğu üzere; kıyamet saatinin zahir edildiği (gösterildiği), Rabbimizin beğenip-seçtiği resûldür. - Kendisine yapmak istediği “herşey” için bir sebep (imkân/yol) verilmiştir. - İçerisine hapsedildiğimiz iki boyut; zaman ve mekân içerisinde, dilediği şekilde seyahat edebilme imkânına sahiptir. - Mekânda seyahat edilebildiği gibi zamanda seyahat de mümkündür. - Süleyman A.S., emrine verilen rüzgârla dilediği yere kolaylıkla gidebilmektedir. - Sahip olduğu ilimle, yaşanmış (geçmiş) ve bize göre henüz yaşanmamış (gelecek) zamanlar arasında, dilediği şekilde yolculuk yapabilmektedir. - İnşa edeceği set ile insanlığı Yecüc-Mecüc istilasından kurtaracağı Kuran’da haber verilmiştir. - Yecüc-Mecüc istilası geçmişte yaşanmış bir hadise değildir, gelecekte yaşanacak bir hadisedir. - Sebe Suresi’nin 15. ayetinde; “Andolsun ki Sebe'nin oturduğu yerlerde bir ayet vardır.” buyruğuyla işaret edilen ayet, Sebe’ye Süleyman A.S. tarafından verilmiştir. - Sebe kavmi bugün Mayalar olarak bildiğimiz kavimdir. - Sebe’deki ayet, Maya takvimidir. - Maya takvimi 52 yıllık döngülerle ilerleyip 2012 yılında son bulmaktadır ve dünyanın 2012 + 52 = 2064 yılını göremeyeceğini ‘dolaylı olarak’ ifade etmektedir. ******** Burada önemle üzerinde durmak istediğimiz konu, Cin Suresi'nin 25 ve 28. ayetleri arasında, kıyamet saati bahsinin ve bu saati bilen resûlün, risalet görevi ile birlikte anılmasıdır : 25- De ki "Ben bilmiyorum, size vaadedilen (kıyamet) yakın mı yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?" (72-Cin 25) 26- O, gaybı bilendir. (Kıyamet saatiyle ilgili) gaybını kimseye zahir etmez-açmaz. (72-Cin 26) 27- Ancak beğenip-seçtiği (açmayı dilediği) bir Resul bunun dışındadır. (Ona açıp-zahir ettiği için) onun önüne ve arkasına gözetleyiciler koyar. (72-Cin 27) 28- Ki Rablerinden gelen risaletin gereğince tebliğ edildiğini bilsin. (Allah) onların nezdinde olanları (hubren, evvel ve ahir ilmiyle) sarıp-kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp-tesbit etmiştir. (72-Cin 28) Bu ayetleri “Kıyamet saatini neredeyse gizliyorum” ve “Kıyamet saatini Allah’tan başkası açıklayamaz” ayetleriyle birlikte tefekkür ettiğimizde, Rabbimizin kıyamet saatini üstü kapalı/dolaylı yollardan açıklamak üzere, beğenip-seçtiği bir resûlü (Süleyman A.S.) görevlendirdiğini ve bu görevin bir risalet görevi olduğunu anlıyoruz : 15- "Hiç şüphesiz o saat (kıyamet vakti) yaklaşarak-gelmektedir. Herkes yaptığının karşılığını görsün diye onu neredeyse (bir resul hariç herkesten) gizliyorum." (20-Tâ-Hâ 15) 187- Sana saatin (kıyamet vaktinin) ne zaman geleceğini-vuku bulacağını soruyorlar. De ki "Onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır. Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağırlaşmış-ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir." Sanki sen onu (gaybden gizlice) biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki "Onun ilmi ancak Allah katındadır ama insanların çoğu bilmezler." (7-A'râf 187) ******** Kuran bütünlüğü çerçevesinde anlaşılması gereken bu çok yönlü konuyu, böyle bir yorumda tüm yönleriyle ele alma imkânımız yoktur. Bu nedenle şimdilik sadece yukarıda zikrettiğimiz ana başlıkları vermekle yetiniyor ve siz değerli kardeşlerimizi, Mehmed Alagaş hocamızın aşağıdaki çalışmalarını sabırla ve dikkatle (yorumlarıyla birlikte) okumaya davet ediyoruz : Birlikte Değerlendirelim 8 : Süleyman A.S.’ın Rüzgârla Seyahati? Birlikte Değerlendirelim 10 : Antartika’nın Ötesi - Ye’cuc ve Me’cuc Selametle.. |
Köksal Şahin 09-10-2022 17:47 #5481 | Evet, Kıyametten Önce Bir Resûl Gelecek Aleykümselam Mustafa Kayhan kardeşimiz, Kıyametten önce vuku bulacak/ortaya çıkacak ayet ve beyyineler konusunda, Alagaş abimizin/hocamızın çalışmaları ortadadır. Bu ayet ve beyyineler, bizim de öncelik verdiğimiz, gündeme getirmeye çalıştığımız ve İnşallah tekrar tekrar gündeme getirmeye çalışacağımız konulardır. Halihazırda yorumladığımız mesele de bu konuyla ilgilidir. Kıyametin başlamasından hemen önce, ondan biraz daha önce ve yaşadığımız dönemle kıyamet vakti arasındaki zaman dilimlerinden birinde yani üç farklı zamanda bir resûlün geleceği ve insanlığın bu resûl ile “tekrar” tanışacağı Kuran’da bildirilmiştir. Kuran’da Muhammed S.A.V. için “son nebi” ifadesinin kullanılması ancak “son resûl” ifadesinin kullanılmaması bu hakikati teyit etmektedir. Nebilik nübüvvet temelli bir ünvandır, elçilik ise risalet temelli bir görevdir. Verilecek tüm “nebi” ünvanları verilmiştir, “son nebi” lafzı bu hakikati ifade etmektedir ancak bu nebilerden birinin risalet görevi henüz tamamlanmamıştır, devam etmektedir.. Alagaş hocamız hiçbir çalışmasında “yeni” bir resûlün geleceğini ifade etmedi ancak “bir resûlün” geleceğini birçok çalışmasında anlattı. “Yeni” bir resûl “yeni” bir nebi demektir ki Ahzâb Suresi’nin 40. ayeti gereği bu mümkün değildir, artık “yeni” bir nebi gelmeyecektir. Anlaşılması zor ve zaman alan bir konu olduğu için Rabbimizden anlayışımızı artırmasını diliyoruz.. Bizler de tam olarak anlaşılmayan meseleler konusunda gerekli tekrarları/hatırlatmaları yapmak ve makul soruları -elimizden geldiğince- cevaplamak üzere buradayız zaten. İnşallah ilerleyen yorumlarımızda konuyu biraz daha detaylandırdığımızda sorularınız cevaplarını bulacaktır.. |
Mustafa Kayhan 09-10-2022 11:55 #5480 | Esselamu Aleyküm (Kıyametten Evvel Bir Rasul Mü Gelecek) Esselamu aleyküm diyerek sınıfa giriyorum. |
Köksal Şahin 09-10-2022 02:15 #5479 | Kur’an-ı Kerim’de ’’Sen’’ Hitabı Aleykümselam Yasemin kardeşimiz, 107- (Ey Muhammed) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. (21-Enbiyâ 107) Kur'an-ı Kerim Muhammed S.A.V.'e indirilmiştir. Bu nedenle, Kuran'da "Sen" hitabını gördüğümüzde, eğer ayetin metninde, öncesinde veya sonrasında hitabın işaret ettiği farklı biri yoksa, bunun Muhammed S.A.V.'e yönelik olduğunu anlarız. Mealimizdeki "Ey Muhammed" parantezinin nedeni budur. Yorumunuzu, bundan sonra gelecek resûlün kim olduğu ve neler yapacağı konularını da ele aldığımız bu başlıkta yayınlamayı uygun bulduk. Yorumlarıyla birlikte okuyup takip ederseniz, İnşallah faydalı olacağını düşünüyoruz. Selametle.. |
Yasemin Erpelit 07-10-2022 19:02 #5478 | Sure: 21-Enbiyâ Suresi Ayet: 107 Enbiya 107. ayette "Ey Muhammed" yok! Lütfen mealden "Ey Muhammed" kelimelerini kaldırınız. Al-i İmran 81 ve Ahzab 7'yi beraber okuduğunuzda ve Cin Suresi 26-27'yi okuduğunuzda Kıyamet'e yakın gelecek resulden bahsediyor. Bu ayet o resule de hitap ettiği için orada yazmadığı halde "Muhammed" yazmaya hakkınız yoktur. Ben yanlış da olabilirim. Ama ya doğru söylüyorsam bu riski üzerinize almak çok çok ağır olur. Kaldırmakla da bir şey kaybetmez yalnızca en doğru olanı yaparsınız. Selamlar. |
Köksal Şahin 04-10-2022 04:02 #5477 | Muhammed S.A.V. İnsanlığa Gönderilen Son Resûl Mü? Aleykümselam, Mehmed Can abi, Mustafa Kayhan kardeşimiz, Zeki Bayraktar ismini andığınız için internetten araştırdım ve “Kur'an ve Sünnet Ama Hangi Sünnet” kitabına ulaştım. Kitabın tanıtım yazısı şu şekilde : “Bu kitap, Nebi ile Resul arasındaki bu farkı göstermek ve dolayısıyla da sünnetin Nebi Muhammed ile değil Resul Muhammed ile ilişkili olduğunu izah etmek için yazılmıştır. Bir başka ifade ile söylersek, sünnetin tümü ile Kur’an’a dayandığını ve hatta sünnetin Kur’an’dan başka bir şey olmadığını ispatlamak için yazılmıştır.” Maalesef kitap tam da bu çalışmada eleştirdiğimiz bakış açısıyla yazılmış ve nebi-resûl kavramlarını “resûle itaat” bağlamında ele almış gibi görünüyor. Tabi ki bu gibi Kuran bütünlüğüne uygun olmayan görüşlere katılabilmemiz mümkün değildir. Üçüncü maddede düşünmemizi istediğiniz konuyu hep birlikte düşünelim İnşallah : 51- Kitab'ta Musa'yı da zikredip-an. Çünkü o ihlasa erdirilmişdi, bir resul (gönderilmiş elçi) ve bir nebi (peygamber) idi. (19-Meryem 51) 54- Kitab'da İsmail'i de zikredip-an. Çünkü o vaadine sadıkdı, bir resul (gönderilmiş elçi) ve bir nebi (peygamber) idi. (19-Meryem 54) Dolayısıyla, Rabbimiz, nebileri/resûlleri için, dilediğinde "nebi", dilediğinde "resûl" ve dilediğinde "nebi-resûl" ifadelerini kullandığında göre, bu kullanım tercihlerinin mutlaka bir anlamı/hikmeti olmalı diye düşünüyoruz çünkü Rabbimiz eksik ya da fazla söz söylemekten münezzehtir. Eğer ilgili ayette “resûllerin sonuncusu” buyurulmuş olsaydı, ayetteki hitabın insanlara yönelik oluşundan ve her nebinin aynı zamanda resûl olmasından hareketle bunu “resûllerin ve nebilerin sonuncusu” şeklinde anlayıp konuyu kapatabilirdik. Ancak “nebilerin sonuncusu” buyurulduğunda, bu ifadeyi “resûllerin ve nebilerin sonuncusu” ya da “resûllerin sonuncusu” şeklinde anlamamız Kuran bütünlüğü çerçevesinde mümkün görünmüyor çünkü : Bundan sonra gelecek bir resûl daha var.. Talha kardeşim, Selametle.. |
Mustafa Kayhan 30-09-2022 19:28 #5474 | Esselamu Aleyküm (Nebi ve Rasul Ayrımı) 1. Nebi ve rasul terimleri, Kuran boyunca kullanılmıştır. Aralarında bir anlam farklılığı olduğu, hem bu platformdaki yorumlardan hem de son zamanlarda rahmetli Mehmed Alagaş abimiz ve Zeki Bayraktar gibi bilginlerin yazılarından herkes tarafından hemen hemen anlaşılmış gibidir. Eski tanımlar, artık geçerliliğini koruyamaz hale gelmiştir. Yani kitap ve şeriat verilen rasul, verilmeyen nebi tarifi artık tarihin tozlu raflarındaki yerini almıştır. |
Mehmed Can 27-09-2022 12:48 #5471 | Selamünaleyküm.. İnsandergisi ailesinin bir ferdi olarak yorum yazan veya benim gibi sınıfta sessizce oturup dikkatle yazılanları takip eden tüm kardeşlerimizi, cennet kardeşliği duâsı ile selâmlıyor ve duâ ediyorum. |
Köksal Şahin 26-09-2022 23:22 #5470 | Nebi, Vahiyle Elçilik (Risalet) Görevi Verilmiş İnsandır. Aleykümselam Bekir Kardeşim, Bu önemli konuyu gündeme getirdiğin için teşekkür ederiz, yazdıklarına katılıyoruz değerli kardeşim. Aklı başında ve samimi müminler, "Muhammed nebilerin sonuncusudur." mealindeki ayeti okuyup anladıklarında, bundan sonra herhangi bir insanın çıkıp "ben Allah'ın elçisiyim, nebiyim, resûlüm, peygamberim, vahiy alıyorum, ... vb" diyemeyeceğini, böyle söyleyen ya da kitaplarında bu anlama gelecek sözler kullananların da akıl sağlığı yerinde olmayan, kandırılmış ya da yalancı kişiler olduklarını bilirler. Bizlere bu anlayışa sahip olmayı lûtfeden Kerim Rabbimize, emrettiği şekilde hamdolsun.. "Nebilerin sonuncusu", kıyamete kadar yaşayacak insanlar arasından seçilmiş son nebi demektir yani Muhammed S.A.V.'den sonra "yeni" bir nebi/resûl/peygamber gelmeyecektir. Muhammed S.A.V.'den sonra hiçbir insana nübüvvet makamı verilmeyecek, hiçbir insana "vahiyle" risalet görevi yüklenmeyecektir. Elbette Rabbimiz dilediği zaman, dilediği kullarına vahyedebilir, O buna kadirdir ve kimlere-ne zaman vahyedeceğiyle ilgili bir sınırlama getirmemiştir. Ancak Şûra Suresi'nin 51. ayeti ile vahyin yollarına, Ahzâb Suresi'nin 40. ayeti ile de vahyin içeriğine sınır getirmiştir : 51- Bir beşer için Allah'ın kendisiyle (dolaysız) konuşması olacak (şey) değildir ancak vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğini vahyetmesi başka. Gerçekten O Aliyy'dir (çok yücedir), Hakim'dir (hüküm ve hikmet sahibidir). (42-Şûrâ 51) 40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir (erkek varisi yoktur). O, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin (nebilerin) hatemidir-sonuncusudur. Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir. (33-Ahzâb 40) Ahzâb Suresi'nin 40. ayeti, Muhammed S.A.V.'den sonra hiç kimseye risalet göreviyle vahiyde bulunulmayacağını ifade eder, "nebilerin sonuncusu" bu anlama gelir. Risalet görevi yüklemeyen, emir ya da haber/bilgi içeren vahiyler özeldir, risalete konu olmayacakları için vahiyle şereflenmiş kişiye nebilik vasfı vermezler ve eğer bu şekilde özel vahye mazhar olmuş insanlar varsa ki geçmişte var olduklarını biliyoruz, bu insanlar da zaten; nebilik, resûllük, peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkmazlar, çıkmamışlardır. Örneğin, Rabbimiz Musa A.S.'ın annesine vahyetmiş ancak bu vahiyle Musa A.S.'ın annesi nebilerden olmamıştır çünkü kendisine risalet görevi yüklenmemiş ve zaten kendisi de böyle bir iddiayla ortaya çıkmamıştır. 7- Musa'nın annesine "Onu emzir şayet onun için korkacak olursan bu durumda onu denize (Nil'in sularına) bırak, korkma ve hüzne kapılma. Biz onu sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen resullerden kılacağız" diye vahyettik. (28-Kasas 7) Selametle.. |
Bekir Ziya 26-09-2022 16:28 #5469 | Selamün Aleyküm Bu ayetin mutlaka birden fazla hikmetleri vardır. Benim açımdan bir hikmeti, Hz. Peygamberden sonra kim 'Bana Allah'tan ilham geliyor, O'ndan vahy alıyorum' derse o kişi yalan söylüyor demektir. Maalesef tarihimizde bu iddialarla ortaya çıkan birileri olmuş, nebi ve Resul kavramlarına yaptıkları tanımlamalarla kendilerine bir paye vermeye çalışmışlardır. Kimi, zırvalarını direkt (haşa) Allah'tan aldığını, kimi ilhamla yazdırıldığını, kimi de yazdığı kitabın önünden ve arkasından batılın yaklaşamayacağını iddia etmiş ve maalesef ümmetin bir kesiminden de iltifat görmüşlerdir. Üstelik Kur'an, son kez bir beşere (İnsanlara ulaştırılması gereken bir mesaj olarak) vahyedildiğini beyan etmişken. |
Talha 26-09-2022 13:10 #5468 | Selamünaleyküm 25- De ki "Ben bilmiyorum, size vaadedilen (kıyamet) yakın mı yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?" (72-Cin 25) |
Köksal Şahin 25-09-2022 03:48 #5467 | Aleykümselam Şafak ve Bekir kardeşlerimize cevapları için, Gülsüm yengemize hayır duaları için teşekkür ediyoruz. Bekir kardeşimizin; nebi-resûl kavramlarının kullanımlarıyla ilgili inceliği, müslüman-mümin kavramlarının kullanımlarındaki inceliğe benzetmesi çok güzel ve açıklayıcı oldu. Ahzâb Suresi’nin 40. ayetinden hareketle aşağıdaki soruyu sormuştuk : 40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir (erkek varisi yoktur). O, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin (nebilerin) hatemidir-sonuncusudur. Allah (Alim'dir) herşeyi hakkıyle bilendir. (33-Ahzâb 40) ********** Muhtemel yanlış anlamaları ve kavram karmaşasını engellemek için öncelikle aşağıdaki hatırlatmayı yapmamız gerekiyor : Nebi (sözlük anlamı) : Haber alan, haber getiren, mertebesi yüksek, değeri yükseltilmiş kişi. Yine aynı şekilde, iki konunun daha altını çizmemiz gerekiyor : 94- Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan alıkoyan şey (onların) "Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demeleridir. (17-İsrâ 94) 95- De ki "Eğer yeryüzünde (insan değil de) tatmin bulmuş (yere bağlı kılınmış) yürüyen melekler olsaydı, Biz de onlara gökten elçi olarak elbette melek gönderirdik." (17-İsrâ 95 ********** Bekir kardeşim, Şafak kardeşim, 43- Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını (peygamber olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun. (16-Nahl 43) 7- Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında peygamber göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir (kitab) ehline sorun. (21-Enbiyâ 7) ********** Bu durumda sorumuz halâ cevabını bulabilmiş değil. Rabbimiz neden “resullerin sonuncusu” değil de “nebilerin sonuncusu” buyurdu? Talha kardeşim aşağıdaki cümlelerini açarsa İnşallah mesele aydınlanmaya başlayacak : “Son soruya gelince, Nebilik vasfıyla gönderilmiş son Nebi Efendimiz a.s olmasına rağmen, bir Resulün kıyamete yakın bir dilimde sahneye çıkacağını haber vermesi olacağını düşünüyorum...” Selametle.. |
Gülsüm Alagaş 24-09-2022 08:39 #5465 | Beşer İnsan Mıdır? Selamın Aleyküm, Katılıp konuya, konulara katkıda bulunan tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun. Ayrıca şunu belirtmek isterim ki : |
Köksal Şahin 21-09-2022 05:17 #5464 | Beşer, İnsanın Diğer Adıdır Aleykümselam Ufuk kardeşim. |
Bekir Ziya 20-09-2022 11:15 #5463 | Selamün Aleyküm Nebi ve Resul kavramlarını müslüman ve mü'min kavramlarına benzetmişimdir her zaman. Nerdeyse aynı anlama gelen bu kavramların tabii ki inceden ayrıldıkları noktalar var. Nebi, vahy- haber alan insan. Nebilerin sonuncusu ise Allah'tan(cc) vahy alan son insan demek. Çok önemli ama ümmetin yeterince anlamadığı bir mesaj var burada. |
Şafak Gür 18-09-2022 00:17 #5461 | Nebilerin Sonuncusu Esselamu Aleyküm.Nebilerin sonuncusudur çünkü nebi sadece insanlardan seçilir. Resullerin sonuncusu değildir çünkü cinlerden ve meleklerden de resuller olduğu ayette belirtilmiştir. Bu arada insan resullerinin sonuncusu oldugunu da eklemek gerekiyor.. |
Ufuk Aygün 15-09-2022 16:07 #5457 | Beşer=İnsan mıdır? S.A. |
Köksal Şahin 15-09-2022 03:07 #5456 | Aleykümselam Talha Kardeşim Konunun her iki yönünü de ele alan bu güzel yorumun için teşekkür ederiz. 1- Resûl'e İtaat Konusu : Meseleyi samimi bir şekilde anlamaya çalışan kardeşlerimize, Rabbimizin birçok ayette buyurduğu "resûle itaat" emri çerçevesinde, her iki yazıyı da dikkatle okumalarını tavsiye ediyoruz. 54- De ki "Allah'a itaat edin, Resule de itaat edin." ... (24-Nûr 54) 80- Kim Resule itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. ... (4-Nisâ 80) 2- Son Nebi Konusu : Selametle.. |
Talha 13-09-2022 10:09 #5455 | Selamünaleyküm Allah razı olsun... Nebi ve Resul ayrımı Kuran bütünlüğünde çok net anlatılmış... Allah'tan gayrı tüm ilahları reddettiğini söyleyen, amelsiz ya da az amelli bir din istemiyle Nebiyi devreden çıkarıp, söylediği sözleri Kuran'a aykırı olup olmadığına göre değil de Kuran'da olup olmadığına göre hadsizce değerlendirip, birilerini ya da kendi düşünce sistemini ilahlaştıran bazı gruplara dikkat çekme ve uyarı niteliğinde olmuş... İnşaallah hep birlikte düşünüp öğüt alanlardan oluruz... Son soruya gelince, Nebilik vasfıyla gönderilmiş son Nebi Efendimiz a.s olmasına rağmen, bir Resulün kıyamete yakın bir dilimde sahneye çıkacağını haber vermesi olacağını düşünüyorum... |