Nuh tufanıyla ilgili olarak insanlığa ve alemlere bırakılan bir diğer ayet ise gemidir. Bu konuyla ilgili olarak;
Böylece Biz onu da, gemi halkını da kurtardık ve bunu alemlere bir ayet kılmış olduk. (29-Ankebut 15)
buyuran Rabbimiz, Kamer Suresi'ndeki ayet-i kerimelerde bu duruma daha bir açıklık getirmekte ve Nuh Aleyhisselam ile mü'minleri taşıyan geminin, bir ayet olarak bırakıldığını zikretmektedir.
Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık; Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisine ve getirdiklerine karşı) Küfredilip-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafat olmak üzere. Andolsun, biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (54-Kamer 13-15)
İşte bu ayet-i kerimelerden ve eski semavi kitaplardaki haberlerden hareket eden müslim veya ehl-i Kitab birçok çevre, Nuh'un gemisini aramışlar ve aramaya devam etmektedirler. Bizler de uzun yıllardır bu ayet-i kerimeleri bilmemize ve düşünmemize rağmen Nuh'un gemisinden önce Nuh'u önemsemiş ve "Bizler Nuh'un gemisini değil, Nuh gibi müslümanları arıyoruz" diyerek, bu önceliğimizi beyan etmiştik. Ancak yine de bu ayet-i kerimeleri düşünüyor ve yüksek bir dağın üzerinde değil, yüce bir Kitab'ın içinde bu ayeti, ayet olarak bırakılan gemiyi arıyorduk.
Ve birkaç yıl önce,
kendi liyakatımızla değil, sadece ve sadece Rabbimizin lutfuyla bu gemiyi bulduk. Şaşırmıştık!. Şaşırmamızın nedeni, bizlere geminin adresini bildiren onca ayet-i kerimeyi yıllarca okumamıza rağmen bunu fark edememiş olmamızdı. Tabi ki "Bazı ayetlerin anlaşılması ve açılması için, bu ayetlerin hikmetli bir vakti saati vardır" gerçeğini dikkate aldığımız zaman, bu şaşkınlığımız da geçti. Daha sonra bize yakın olan bazı kardeşlerimize "Gemiyi bulduk fakat gemideki ayetin ne olduğunu henüz anlayamadık" dediğimiz zaman, heyecanlı gözlerle bize bakarak "Nerede?" sorusunu sormuşlardı. Tabi ki bu soru ile Nuh Aleyhisselam'ın yaptığı gemiyi kastediyorlar ve günümüzdeki birçok çevrenin yaptığı gibi onlar da Nuh'un gemisini arıyorlardı!.
Halbuki gemiyi bir ayet olarak bıraktığını beyan eden Rabbimiz "Öğüt alıp, arayan var mı?" değil, "Öğüt alıp, düşünen var mı?" buyurarak bizi aramaya değil, düşünmeye sevketmektedir. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'e baksalar ve Rabbimizin "Tahta ve çivilerle yapıldı.." ayrıntısını niye zikrettiğini düşünseler, yeryüzünde böyle bir arayışa hiç girmeyeceklerdir. Rabbimiz bizlere bu ayrıntıyı bildirmeseydi, geminin hangi malzeme ile yapıldığını bilmeyecek ve bu meçhul malzemenin günümüze kadar dayanabileceğini dikkate alarak, belki bu gemiyi arayabilecektik. Ancak şanı yüce Rabbimiz bizlere "Tahta ve çivilerle yapıldı.." ayrıntısını özellikle bildirmekte ve böyle bir malzeme ile yapılan geminin (Firavun'un cesedi gibi koruduğunu zikretmediği için) tufandan belli bir süre sonra çürüyüp-dağılacağına işaret etmektedir.
İyi ama Nuh'un gemisi çürüyüp-dağıldıysa,
tüm insanlığa bırakılan ve kıyametten önce açığa çıkacak olan gemi ayeti nedir? Bu sorunun cevabını vermeden önce Nuh'un gemisinin yapılışı üzerinde biraz düşünmemiz gerekecektir. İnsanlığın yararına olan birçok icat, o konuyla ilgilenen insanların kalplerine Rabbimizin vahiy veya ilhamıyla bir kerede verilmesine rağmen, geminin yapılışında peyderpey yol gösterilmiş ve bu gemi Rabbimizin gözetimi altında yapılmıştır. Bu durumun nasıl bir hikmete dayandığını ve bu hikmetli nedenin ne olduğunu henüz anlayabilmiş değiliz. Nuh Aleyhisselam'a bu projenin tamamı bildirilseydi, kendileriyle alay edildiği zaman (alay eden kafirleri susturmak veya alaylar altında ezilen mü'minleri mutmainleştirmek için) açıklanmaması gereken önemli bir gerçeği açıklar mıydı ve İlahi hikmette bu mu gözetildi bilemiyoruz.
Netice olarak gemi yapılmış, tufan başlamış ve mü'minleri gemiye bindiren Nuh Aleyhisselam;
"... Onun yüzmesi de, demir atması (durması) da Allah'ın adıyladır. Şüphe yok, benim Rabbim bağışlayandır, esirgeyendir." (11-Hud 41)
demiştir. Bu apaçık ifade, geminin yüzmesini ve demir atıp durmasını Allah'a, Allah'ın rahmetine ve büyük bir nimetine nisbet eden bir ifadedir. Nitekim aşağıdaki ayet-i kerimeler de böyle bir nimete işaret etmekte ve geminin yüzmesi, Allah'a ait böyle bir nimete nisbet edilmektedir;
Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık. Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. Küfredilip-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafat olmak üzere. (54-Kamer 13-14)
Nuh Aleyhisselam'ı böyle bir nimetle mükafatlandıran Rabbimiz, bu iki ayet-i kerimeden sonra;
Andolsun, biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (54-Kamer 15)
buyurmaktadır. Şimdi dikkatlice düşünmenizi istiyoruz. "Bunu bir ayet olarak bıraktık" buyuran Rabbimiz, "Bunu" ifadesiyle gemiye mi, yoksa Nuh Aleyhisselam'a verilen ve geminin denizde akıp-gitmesini sağlayan bu büyük nimete mi işaret ediyor? İşte bu önemli sorumuzun cevabı, aşağıda zikredeceğimiz ayet-i kerimenin bir cümlesinde verilmektedir;
"Ey Nuh" denildi. "Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in. Ümmetleri de yararlandıracağız, sonra onlara Biz'den acıklı bir azab dokunacaktır. (11-Hud 48)
Rahman olan Rabbimizin lutfu ve nimeti ile tufandan kurtulan Nuh Aleyhisselam'a gemiden inmesi buyurulmakta ve bu nimetten diğer ümmetlerin de yararlandırılacağı bildirilmektedir. Peki Rabbimizin bir lutfu olarak diğer ümmetlerin de yararlandırılacağı şey Nuh'un gemisi midir, yoksa geminin denizde yüzmesini sağlayan bu büyük nimet midir? Elbetteki tahtadan yapılan ve çürüyüp-gidecek olan Nuh'un gemisi değil, bu geminin yüzmesini sağlayan büyük nimettir. Dolayısıyle "Bunu bir ayet olarak bıraktık" buyuran Rabbimizin tüm insanlığa bıraktığı ayet; sadece Nuh'un gemisinde değil, denizlerde akıp-gitmekte olan bütün gemilerde bıraktığı bir ayettir.
Yine kuşkuya kapılabilir,
yine bu söylenenleri kabul edip-etmemek arasında tereddüte düşebilirsiniz. Böylesi tereddütlerden kurtulmanın yegâne yolu, meseleyi Kur'an-ı Kerim'e götürmek ve her konuda olduğu gibi bu konuda da, ilk ve son sözü bu yüce Kitab'a vermektir. O halde hep birlikte Kur'an-ı Kerim'e yönelelim ve bu yüce Kitab'ın konumuzla ilgili olarak neler zikrettiğini dikkatlice anlamaya çalışalım;
Görmedin mi, Allah yerdekileri ve denizde O'nun emriyle akıp gitmekte olan gemileri sizin yararınıza verdi. Göğü de, izni olmaksızın yerin üstüne düşmekten (O) alıkoymaktadır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir. (22-Hacc 65)
Size kendi rahmetinden taddırması, emriyle gemileri yürütmesi ve O'nun fazlından (rızkınızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için, rüzgarları müjde vericiler olarak göndermesi, O'nun ayetlerindendir. (30-Rum 46)
Size ayetlerinden (bazılarını) göstermesi için, gemilerin Allah'ın nimetiyle denizde akıp-gittiğini görmüyor musun? Hiç şüphesiz ki bunda, çok sabreden, çok şükreden için gerçekten ayetler vardır. (31-Lokman 31)
Onların soylarını dolu gemilerde taşımamız da kendileri için bir ayettir. (36-Yasin 41)
Denizde yüksek dağlar gibi seyretmekte olan gemiler O'nun ayetlerindendir. (42-Şura 32)
Sadece bir kısmını zikrettiğimiz bu ayet-i kerimelerden de açıkça anlaşılacağı gibi, denizde yüzmekte olan bütün gemiler Allah'ın ayetlerindendir. Şanı yüce Rabbimizin Nuh tufanından bıraktığı ve günümüze kadar tüm ümmetleri yararlandırdığı ayet; Nuh'un gemisi değil, denizlerde ve ırmaklarda yüzen gemilerin hepsidir. Peki bu gemilerdeki apaçık ayet nedir? İşte bunu bilmiyoruz. Zaten "Gemiyi bulduk fakat gemideki ayetin ne olduğunu henüz anlayamadık" derken, bu bilmezliğimizi ifade ediyorduk. Ancak hiçbir kuşkumuz yoktur ki, kıyametten önce bu büyük ayet anlaşılacak ve tüm insanlığın gündemine gelecektir.
Bu ayetin ne olduğunu anlayabilecek olan insanlar, gemilerin yüzmesiyle ilgili bütün ezberleri bir kenara bırakarak, bu konuyu sıfır noktasından düşünmeye başlayacak olan insanlardır. Ve bu insanların önemle dikkate almaları gereken bir diğer husus ise gemilerin denizlerde ve ırmaklarda yüzebilmesi için, denizlerin ve ırmakların emre amade kılındığını beyan eden aşağıdaki ayet-i kerimelerdir;
Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Ve izniyle denizde yüzüp-gitmeleri için gemileri emrinize verendir. Irmakları da sizin için emre amade kılandır. (14-İbrahim 32)
Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsunuz. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve umulur ki şükretmeniz içindir. (16-Nahl 14)
Allah; Kendi emriyle onda gemiler akıp-gitsin ve O'nun fazlından ararsınız diye, sizin için denize boyun eğdirdi. Umulur ki şükredersiniz. (45-Casiye 12)
Evet,
bu konuları daha sonra ve daha geniş değerlendirmek umuduyla, bu meseleye şimdilik küçük bir virgül koyuyoruz. Şunu da belirtelim ki, bu başlıkta ele aldığımız sıradışı konularla akılları karışan ve akıllarını sakinleştirmek için kişisel tevillere yönelerek bizlere "Falanca tefsirde şu şöyle, filanca tefsirde bu böyle" diyecek olan kardeşlerimizle, Kur'an-ı Kerim dışındaki hiçbir kaynağı esas alarak tartışmak istemiyoruz. Çünkü Kur'an-ı Kerim'i esas alarak yaptığımız bu çalışma, yine Kur'an-ı Kerim ile tasdik veya tenkid edilecek bir çalışmadır. Ayrıca anlattıklarımız nedeniyle anlayış düzleminde bir sıkıntıya düşen bu kardeşlerimiz, bütün bu söylediklerimizi şimdilik bir kenara bırakarak geleneksel anlayışın koyu gölgesine çekilebilirler ve bu ayetlerin nasıl tecelli edeceğini zahiren görebilecekleri günlere kadar bekleyebilirler.
Bizlerin anlayışında ve anlayış düzleminde ise böyle bir sıkıntı yoktur. Çünkü Kur'an-ı Kerim'e dosdoğru yaklaşmakta ve her ayetin tefsirini, yine mufassal olan bu yüce Kitab'a bırakmaktayız. Nitekim mufassal olan, kendi ayetlerini bizzat kendisi açıklayan bu yüce Kitab, bizleri birçok çelişkiden kurtarmakta ve yıllardır düşündüğümüz birçok ayeti, yine kendisi açıklamaktadır. Mesela Kur'an'ı Kerim'de karşılaştığımız Ye'cuc Me'cuc meselesi de, bizler açısından uzun yıllardır açıklanmaya ve anlaşılmaya muhtaç ayetlerdir. Çünkü Kur'an'ı Kerim'i okuyan ve üzerinde tefekkür eden her müslüman "Bu Ye'cuc Me'cuc nedir veya kimlerdir? Yerüstüne çıkmalarını engelleyen bu seddi kim ve ne için yapmıştır?" sorularını sorabilecektir. İşte Kur'an'ı Kerim'e yönelttiğimiz bu önemli soruların bazı cevaplarını, mufassal olan Kur'an'ı Kerim'den almış bulunuyoruz. Allah'ın yardımıyla bu çalışmayı nasıl yaptığımız ve kişisel tevillerden uzak durarak bu cevapları nasıl aldığımız ise açıktır.
Kur'an'ı Kerim'e dosdoğru yaklaşarak...
BEKLENEN MÜSLÜMANLARA - YARATILIŞ ve İNSANLIK TARİHİ
Mehmed ALAGAŞ