...Mevtanın hangi yol üzere öldüğünü düşündüğüm zaman, "Kişi hangi hal üzere, hangi yolda yaşıyorsa, o yolda öleceği.." prensibini hatırlıyorum. İslam'ın bizlere verdiği bu prensip, hiç şüphesiz ki doğru, dosdoğru bir prensiptir. Kişi hangi yolda yürüyorsa, o yolda ölecektir.
Verilen haberlere göre bu mevta, Çankaya köşkündeki koşu bantı üzerinde yürürken fenalaşmış ve kurtulamayarak ölmüştü!.
Koşu bantının ne olduğunu bilir misiniz?
İnsanın ayakları altında, insan yürüdükçe kayan bir zemin vardır. Silindirler üzerinde bu zeminin kayma hızı, bu zemin üzerindeki insanın yürümesine veya koşturmasına bağlıdır. Efor kaybetmek isteyen insanlar, bu koşu bantı üzerine çıkarak yürümeye veya koşturmaya başlarlar. Ancak ne kadar yürürlerse yürüsünler, ne kadar koştururlarsa koştursunlar, reel düzlemde mesafe katetmeleri mümkün değildir. Sadece koşu bantının numaratöründeki numaralar değişir!.
Koşu bantının üzerinde koşturmaktan kan ter içinde kalan insan, numaratöre bakarak "Elhamdülillah!. Yirmi kilometre koşmuşum!." der. Hayırlı bir yolda veya hayırlı bir iş için yirmi metre bile katedemeyen bu insanın içindeki tribünlerden ise şeytanın amigoluğunda bir tezahürat yükselir!. Yirmi kilometre koşturduğuna ve böylesine uzun bir mesafe katettiğine göre artık dinlenmeyi, baklava börek yemeyi haketmiştir!
Tabi ki bu anlattıklarım,
jimnastik salonlarında veya evlerde spor için bulundurulan koşu bantlarıdır. Bir de bu koşu bantlarının, politik düzlemdeki "Sam amca" modelleri vardır. Yeni Dünya Düzeninin vazgeçilmez unsurları olan bu koşu bantları, her renge, her zevke, her ideolojiye uygun olarak imal edilir!.
Çalışmak isteyen, yürümek isteyen, koşturmak isteyen bütün dünya insanlarına bu hizmeti götürmek, Sam amcanın insancıl bir görevidir!. Yeni Dünya Düzeni içinde herhangi bir karışıklığa, herhangi bir anarşiye fırsat verilmemesi için, bu insanların yürüyecekleri veya koşturacakları zeminin, Sam amcaya göre legal bir zemin olmasına özen gösterilir. Zaten "Sam amca" patentini taşıyan bütün koşu bantlarının zemini, Sam amcanın çıkarları için dönen silindirler üzerindeki böylesi zeminlerdir!.
Ayrıca Sam amca,
hiçbir ülkenin iç işlerine karışmaz!. Kendi patentini taşıyan koşu bantlarının üzerinde, isteyen yönetici, istediği yöne ve istediği kadar koşturabilir!. Bu bağımsız(!) yöneticiler koşu bantının yönünü, halkın eğilimlerini dikkate alarak istedikleri yöne, istedikleri istikamete çevirebilirlerdi. Mesela halkında müslüman olan ülkelerde, bu koşu bantlarının Mekke'ye doğru çevrilmesi, apaçık bir gereklilikti. Nitekim halkında müslüman olan ülkelerde Kıbleye çevrili bu koşu bantları, büyük bir rağbetle karşılanmıştı. Mekke'ye doğru yürümek, Mekke'ye doğru koşturmak isteyen müslümanlar, kıbleye yönelik bu koşu bantlarının tertemiz zeminine üşüşüvermişlerdi işte!.
Aman Ya Rabbi ne rahat bir yoldu bu!.
Hem Mekke'ye doğru ilerliyorlar, hem de sırat-ı mustakimin tabiatında bulunan zorluk ve meşakkatlerle hiç karşılaşmıyorlardı!. Bu durum, herhalde Allah'ın bir lutfu olmalıydı!. O halde bu lutfun gereği yapılmalı, gece gündüz demeden bu kutsal yolda koşturulmalıydı!.
Ve koşturuyordu bu fedakar insanlar!. Durmadan, dinlenmeden koşturmaya devam ediyorlardı!. Teknoloji harikası numaratörlere bakılırsa, binlerce kilometre yol alınmıştı. Gerçi her nedense daha Mekke gözükmemişti, gözükmemişti ama olsundu. Önemli olan Kabe'ye varmak değil, Kabe'ye doğru yürümek, bu kutsal yolda olmak, bu kutsal yolda ölmekti!. Bütün inananlar bu yolda olmalı, bu yolda ölmeliydi!.
Evet!.
Yeni dünya düzeninin iğrenç tezgahlarına sadece bir değini niteliğinde olan bu anlattıklarımız, umud ederiz ki bazı kardeşlerimizin kendilerine gelmesine vesile olabilir. Bu anlattıklarımızdan sonra, mevtanın hangi yolda yürüdüğünü, hangi yolda öldüğünü tartışmak isteyenler, bu tartışmayı kendi aralarında yapsınlar. Bizler, uluslararası sistemin koşu bantı üzerinde ölen mevtadan ziyade yaşayanlar üzerine tartışmak, yaşayanların hangi yolda oldukları üzerine konuşmak istiyoruz. Çünkü yaşadığımız dönemde muttaki ve bilinçli olduklarını söylemelerine rağmen, istikameti İslami bir değişime(!) çevrilmiş koşu bantlarının üzerine çıkan ve hakikat düzleminde ise iki fecr arasındaki karanlığın en koyu tonlarına doğru koşturan kardeşlerimiz bulunmaktadır!.
İşte bunlar üzerine,
henüz yaşayan ve fırsatları yitirmemiş olan bu kardeşlerimiz üzerine konuşmak, bu kardeşlerimizi uyarmak istiyoruz...
İKİ FECR ARASINDA
Mehmed ALAGAŞ