Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim,
Gece yattığınızı ve sabah hiç bilmediğiniz bir yerde uyandığınızı düşünün…
En son göz kapaklarınızın ağırlaştığını hatırlıyorsunuz. Fakat şimdi, gözlerinizi açtığınızda, yatağınızda değil bambaşka bir yerdesiniz. Etrafta sizin gibi başka insanların da bulunduğu bir adada, denizin kenarındasınız. Yaşadığınız şeyin rüya değil, gerçek olduğunu idrak ettiğiniz o ilk anlarda..
Neler geçerdi aklınızdan?
1- Neredeyim?
2- Buraya nasıl geldim?
3- Neden buradayım?
4- Ne yapmalıyım?
Öncesini hatırlayamadığımız bir var oluş durumunun içerisinde, bu temel sorulardan ve onların cevaplarından daha önemli, daha öncelikli bir gündemimiz olabilir miydi? Adada yeni bir yaşam kursak ve aradan yıllar geçse bile, bu sorular aklımızın baş köşesinde beynimizi kemirmeye devam etmez miydi?
Peki;
Nasıl oluyor da ‘dünya’ dediğimiz bu coğrafyada, yaşamakta olduğumuz hayatta, benzer sorular ve bunların cevapları geniş insan topluluklarının önemli/öncelikli gündeminde yer almıyor?
Gözlerini adada açsalar, cevap bekleyen sorulardan dolayı belki yemeden-içmeden kesilecek bu insanlar, neden yaşamakta oldukları hayat hakkında doğru soruları sorup, doğru cevaplara ulaşmaya çalışmıyorlar?
Neden insanların bir kısmı, doğru cevaplara ulaştıkları halde bu bilgiyi hayatlarının merkezine yerleştirmiyor?
Değerli Kardeşlerimiz,
Bedî' ve Musavvir olan Rabbimize, bizleri bir Ramazan ayına daha eriştirdiği için hamd ediyor, başta ALAGAŞ hocamız olmak üzere Rabbisine kavuşan tüm müminlere rahmet diliyor ve tüm kardeşlerimizi selamlıyoruz; Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun..
Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim,
Gece yattığınızı ve sabah hiç bilmediğiniz bir yerde uyandığınızı düşünün…
En son göz kapaklarınızın ağırlaştığını hatırlıyorsunuz. Fakat şimdi, gözlerinizi açtığınızda, yatağınızda değil bambaşka bir yerdesiniz. Etrafta sizin gibi başka insanların da bulunduğu bir adada, denizin kenarındasınız. Yaşadığınız şeyin rüya değil, gerçek olduğunu idrak ettiğiniz o ilk anlarda..
Neler geçerdi aklınızdan?
1- Neredeyim?
2- Buraya nasıl geldim?
3- Neden buradayım?
4- Ne yapmalıyım?
Öncesini hatırlayamadığımız bir var oluş durumunun içerisinde, bu temel sorulardan ve onların cevaplarından daha önemli, daha öncelikli bir gündemimiz olabilir miydi? Adada yeni bir yaşam kursak ve aradan yıllar geçse bile, bu sorular aklımızın baş köşesinde beynimizi kemirmeye devam etmez miydi?
Peki;
Nasıl oluyor da ‘dünya’ dediğimiz bu coğrafyada, yaşamakta olduğumuz hayatta, benzer sorular ve bunların cevapları geniş insan topluluklarının önemli/öncelikli gündeminde yer almıyor?
Gözlerini adada açsalar, cevap bekleyen sorulardan dolayı belki yemeden-içmeden kesilecek bu insanlar, neden yaşamakta oldukları hayat hakkında doğru soruları sorup, doğru cevaplara ulaşmaya çalışmıyorlar?
Neden insanların bir kısmı, doğru cevaplara ulaştıkları halde bu bilgiyi hayatlarının merkezine yerleştirmiyor?
Değerli Kardeşlerimiz,
Bedî' ve Musavvir olan Rabbimize, bizleri bir Ramazan ayına daha eriştirdiği için hamd ediyor, başta ALAGAŞ hocamız olmak üzere Rabbisine kavuşan tüm müminlere rahmet diliyor ve tüm kardeşlerimizi selamlıyoruz; Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun..
Samiri'nin yaptığı, erimiş altın ve bir avuç topraktan meydana gelen buzağı heykeli nasıl böğürebiliyor, ses çıkarabiliyordu? Samiri bundan sonraki hayatı boyunca neden "Bana dokunmayın!" diyerek yaşayacaktı? Musa A.S. neden heykeli yaktıktan sonra parçalarını denize savurdu? ...
Yazının tamamı...