Eski Masaüstü Görünüm

Mezar Notları


Kitaptan Alıntılar...

"Şimdi ölmenin sırası mıydı!.

Daha tevbe edecek, içkiyi ve kumarı bırakacaktı.

Bu halde, üstelik içkiliyken nasıl kabre girecek, hangi yüzle Allah'ın huzuruna çıkacaktı?

Kızı aklına geldi. "Keşke manken olmasına izin vermeseydim" diye geçirdi içinden. Sahi ya! Manken olmasına, orasını, burasını açmasına, elalemin erkeklerine teşhir etmesine neden izin vermişti ki? Dilinin ucuna gelen "Ulan sen pezevenk misin?" ifadesini, köpek dişleriyle ısırıp, azı dişleriyle öğütmek istedi.

Oğlu aklına gelince, sanki beşinci, altıncı, yedinci bıçak darbesini yemişti. Sövdü, küfretti.. Kendisinin yetiştirmediği, kendisinin terbiye vermediği oğluna bir daha, bir daha küfretti..

Tekrar kendine döndü. Ölmemeliydi, ne yapıp edip ölmemeliydi. "Kurtulursam ilk işim namaza başlamak" diye geçirdi içinden. Namaza başlamak için bu dört sene süreyi de nereden çıkarmışkı ki?

İnsan bu!. Dört sene yaşayacağı ne malum?

Ya hemen ölürse!

Ya hemen ölürsem!

"Yok yok ölmemeliyim, ağzım da leş gibi rakı kokuyor.."

Başını tutan adamın sesini duydu.,

Birader hızlı sür, adam ölecek. Çok kan kaybediyor..

"Kim ölecek? Ben mi? Ben mi öleceğim?

Ben ölmemeliyim, ben yaşamalıyım.

Çünkü ben tevbe edeceğim,

çünkü ben namaz kılacağım,

çünkü ben hıkk.. Ben ölmemeliyim, ölmeyeceğim, ölmeyeceğim.. İçkili halde hiç ölünür mü?

Keşke içmeseydim, keşke tevbe etseydim, keşke namaz kılsaydım, keşke..."

Kardeşim hızlı gitmene gerek yok, öldü adamcağız!.

Bu özgeçmiş ile Hasan Şenol'un kabrine tekrar bakıyoruz. Ve "Keşke" haykırışlarının aynı dirilik ve aynı canlılıkla tekrarlandığını duyuyoruz.

Keşke..

Keşke....

Keşke......."

"Toprağın altındaki ölülerin başuçlarına, cami kapılarındaki dilencilerin önlerine koydukları birer mendil parçası gibi, fatiha isteyen kimi mermer, kimi taş, kimi siyah beyaz tenekelere yazılı "Ruhuna Fatiha" yazısı beni üzdü ve düşündürdü!.

Kur'an'ın anası, Kitab'ın anası Fatiha, dirilerin yaşantısından koparılmış, mezar çerçevelerine oturtulmuş. Her gelen genellikle Fatiha'yı sadece ölülere okuyor.

Fatiha'nın anlamını düşündüm.

"Hamd, alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve din gününün Malik"i olan Allah'adır. Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen'den yardım dileriz. Bizi dosdoğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil." (1-Fâtiha 2-7)

Acaba "Ruhuna Fatiha" denilen bu meyyitlerin, yaşadıkları hayatta Fatiha ile ilgileri neydi?

Bunlar yaşantılarında Fatiha'nın anlamına teslim olarak sadece Allah'a kulluk edip, sadece Allah'tan yardım bekleyen insanlar mıydı?

Gazaba uğrayanların ve sapıkların yolundan Allah'a sığınıyorlar mıydı?

Şayet onlarda bu vasıflar yoksa, kendilerine binlerce Fatiha okunsa ne olurdu ve ne kazandırırdı bu meyyitlere?

Sırat ı mustakim, yaşayan insanların talip olmaları gereken bir yoldu. Yolunu bitirmiş meyyitler için "Bizi doğru yola ilet" duasının ne anlamı vardı? Öldükten sonra mı doğru yola gelecekler, öldükten sonra mı doğru yolun yolcusu olacaklardı?

Ben kendime ve yaşayan insanlara Fatiha'yı okudum."

Muammer ÖZKAN



Yorum Yap


Yorumlar yeniden eskiye doğru sıralanmıştır.
Sıralamayı çevirmek için tıklayınız.

Mehmed Can
11-02-2020 20:33
#4390
Selamunaleykum

Aĺlah sana sıhhatli ve hayırlı ömürler nasip etsin inşâallah kıymetli abim...
Selâm ve dua ile....
Mehmed Alagaş
11-02-2020 13:22
#4389
Ve aleykümselam

Bu şekilde defnedilenler veya defnedilmek istenenler kimlerin bedduasını aldı bilmiyoruz. Halbuki vefat eden müslümanlar için yapılan hayırlı dualardan birisi de “Toprağı bol olsun” duasıdır. Bildiğiniz gibi toprak maddi açıdan cesetlerin kokuşmasına izin vermeden onu kendi bünyesine dahil eden en iyi temizleyicidir. Meselenin manevi yönünü ise Kızıldeniz’de helak edilen Firavun ve orduları için zikredilen “Onlar için ne gök, ne yer (üzülüp) ağlamadı… (44-Duhan 29)” ayet-i kerimesinde görebiliriz. Gökler gibi yerin de ortak bir bilinci olduğunu dikkate aldığımız zaman Allah’a isyan eden Firavun ve yandaşlarının ölümüne üzülüp-ağlamayan yerin, Allah’a iman ve teslimiyet üzere yaşarken vefat eden bir müslümanın cesedini nasıl bir sevgi ve şefkatle kucaklayacağını bilmemiz gerekir. Nitekim bunu bildiğim ve müslümanca ölmeyi umud ettiğim için kardeşlerime yaptığım vasiyet, benim cesedimi kıble istikametinde tahtasız ve hasırsız bir şekilde toprağa koymaları ve üzerimi yine toprakla örtmeleridir. Çünkü üzerinde yaşadığım ve namaz kıldığım toprağı çok seviyor ve cesedimle toprak arasında tahta veya hasır bile istemiyorum.
Müslümanca ölmek ve tahtasız bir köyden geçmek duasıyla..
Abdullah
11-02-2020 12:52
#4388
Selamunaleyküm

Mehmed hocam günümüzde birçok kabirin çukur kenarları biriketle örülüp, mevta yatırıldıktan sonra tahtalar veya uzun beton kalıp yanına konulduktan sonra kapatılıyor. Gittikçe yaygınlaşan bu defin işine ne diyorsunuz?
İlyas Metin
09-12-2013 21:48
#146
Selamun aleykum

Yanlış hatırlamıyorsam 80li yıllarda çıkıyordu insan dergisi o yıllarda sadece mezar notlarını okumak için alıyordum dergiyi
Beni en çok etkileyen sayfa orasıydı çünkü


Güvenlik Kodu (*)
İşlemin sonucunu aşağıya yazınız : 38 çarpı 2 = ?


(*) Zorunlu

LÜTFEN DİKKAT:
IP numaranız kaydedilmektedir. Yorumlarınız sebebiyle ilgili kişi ve kurumların yasal işlemler başlatabileceğini unutmayınız. Aşağıdaki sebeplerle yorumlarınız onaylanmayacaktır.
  • Küfür, hakaret, tehdit, rencide edici ifadeler
  • İnançlara saldırı
  • Büyük harflerle yazılmış cümleler