ve lemmâ | : ve olduğu zaman |
câe | : geldi |
emru-nâ | : emrimiz |
necceynâ | : kurtardık |
şuayben | : Şuayb |
ve ellezîne âmenû | : ve âmenû olan kimseler |
mea-hu | : onunla beraber |
bi rahmetin | : rahmetle |
min-nâ | : bizden |
ve ehazet | : ve helâk etti, aldı |
ellezîne zalemû | : zulmeden kimseleri |
es sayhatu | : sayha, korkunç bir ses |
fe asbahû | : böylece oldular |
fî diyâri-him | : kendi diyarlarında, yurtlarında |
câsimîne | : diz üstü çökmüş olanlar (olarak) |