Eski Masaüstü Görünüm

Ayet altı "Oku" ikonu bazı kullanıcılarda çalışmamaktadır. Sorun ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.
Fâtiha Suresi1Bakara Suresi2Âl-i İmrân Suresi3Nisâ Suresi4Mâide Suresi5En'âm Suresi6A'râf Suresi7Enfâl Suresi8Tevbe Suresi9Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Ra'd Suresi13İbrahim Suresi14Hicr Suresi15Nahl Suresi16İsrâ Suresi17Kehf Suresi18Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Enbiyâ Suresi21Hac Suresi22Mü'minûn Suresi23Nûr Suresi24Furkan Suresi25Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28Ankebût Suresi29Rûm Suresi30Lokman Suresi31Secde Suresi32Ahzâb Suresi33Sebe Suresi34Fâtır Suresi35Yâsin Suresi36Sâffât Suresi37Sâd Suresi38Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Muhammed Suresi47Fetih Suresi48Hucurât Suresi49Kaf Suresi50Zâriyât Suresi51Tûr Suresi52Necm Suresi53Kamer Suresi54Rahmân Suresi55Vâkıa Suresi56Hadid Suresi57Mücâdele Suresi58Haşr Suresi59Mümtehine Suresi60Saf Suresi61Cum'a Suresi62Münâfikûn Suresi63Teğabün Suresi64Talâk Suresi65Tahrim Suresi66Mülk Suresi67Kalem Suresi68Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nuh Suresi71Cin Suresi72Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Kıyamet Suresi75İnsan Suresi76Mürselât Suresi77Nebe Suresi78Nâziât Suresi79Abese Suresi80Tekvir Suresi81İnfitâr Suresi82Mutaffifin Suresi83İnşikak Suresi84Bürûc Suresi85Târık Suresi86A'lâ Suresi87Ğâşiye Suresi88Fecr Suresi89Beled Suresi90Şems Suresi91Leyl Suresi92Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Tin Suresi95Alak Suresi96Kadir Suresi97Beyyine Suresi98Zilzâl Suresi99Âdiyât Suresi100Kâria Suresi101Tekâsür Suresi102Asr Suresi103Hümeze Suresi104Fil Suresi105Kureyş Suresi106Mâ'ûn Suresi107Kevser Suresi108Kâfirûn Suresi109Nasr Suresi110Tebbet Suresi111İhlâs Suresi112Felâk Suresi113Nâs Suresi114
A'lâ Suresi87A'râf Suresi7Abese Suresi80Âdiyât Suresi100Ahkaf Suresi46Ahzâb Suresi33Âl-i İmrân Suresi3Alak Suresi96Ankebût Suresi29Asr Suresi103Bakara Suresi2Beled Suresi90Beyyine Suresi98Bürûc Suresi85Câsiye Suresi45Cin Suresi72Cum'a Suresi62Duhâ Suresi93Duhân Suresi44En'âm Suresi6Enbiyâ Suresi21Enfâl Suresi8Fâtiha Suresi1Fâtır Suresi35Fecr Suresi89Felâk Suresi113Fetih Suresi48Fil Suresi105Furkan Suresi25Fussilet Suresi41Ğâşiye Suresi88Hac Suresi22Hadid Suresi57Hâkka Suresi69Haşr Suresi59Hicr Suresi15Hucurât Suresi49Hûd Suresi11Hümeze Suresi104İbrahim Suresi14İhlâs Suresi112İnfitâr Suresi82İnsan Suresi76İnşikak Suresi84İnşirâh Suresi94İsrâ Suresi17Kadir Suresi97Kaf Suresi50Kâfirûn Suresi109Kalem Suresi68Kamer Suresi54Kâria Suresi101Kasas Suresi28Kehf Suresi18Kevser Suresi108Kıyamet Suresi75Kureyş Suresi106Leyl Suresi92Lokman Suresi31Mâ'ûn Suresi107Mâide Suresi5Meâric Suresi70Meryem Suresi19Mü'min Suresi40Mü'minûn Suresi23Mücâdele Suresi58Müddessir Suresi74Muhammed Suresi47Mülk Suresi67Mümtehine Suresi60Münâfikûn Suresi63Mürselât Suresi77Mutaffifin Suresi83Müzzemmil Suresi73Nahl Suresi16Nâs Suresi114Nasr Suresi110Nâziât Suresi79Nebe Suresi78Necm Suresi53Neml Suresi27Nisâ Suresi4Nuh Suresi71Nûr Suresi24Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55Rûm Suresi30Sâd Suresi38Saf Suresi61Sâffât Suresi37Sebe Suresi34Secde Suresi32Şems Suresi91Şuarâ Suresi26Şûrâ Suresi42Tâ-Hâ Suresi20Tahrim Suresi66Talâk Suresi65Târık Suresi86Tebbet Suresi111Teğabün Suresi64Tekâsür Suresi102Tekvir Suresi81Tevbe Suresi9Tin Suresi95Tûr Suresi52Vâkıa Suresi56Yâsin Suresi36Yunus Suresi10Yusuf Suresi12Zâriyât Suresi51Zilzâl Suresi99Zuhruf Suresi43Zümer Suresi39
Alak Suresi96Kalem Suresi68Müzzemmil Suresi73Müddessir Suresi74Fâtiha Suresi1Tebbet Suresi111Tekvir Suresi81A'lâ Suresi87Leyl Suresi92Fecr Suresi89Duhâ Suresi93İnşirâh Suresi94Asr Suresi103Âdiyât Suresi100Kevser Suresi108Tekâsür Suresi102Mâ'ûn Suresi107Kâfirûn Suresi109Fil Suresi105Felâk Suresi113Nâs Suresi114İhlâs Suresi112Necm Suresi53Abese Suresi80Kadir Suresi97Şems Suresi91Bürûc Suresi85Tin Suresi95Kureyş Suresi106Kâria Suresi101Kıyamet Suresi75Hümeze Suresi104Mürselât Suresi77Kaf Suresi50Beled Suresi90Târık Suresi86Kamer Suresi54Sâd Suresi38A'râf Suresi7Cin Suresi72Yâsin Suresi36Furkan Suresi25Fâtır Suresi35Meryem Suresi19Tâ-Hâ Suresi20Vâkıa Suresi56Şuarâ Suresi26Neml Suresi27Kasas Suresi28İsrâ Suresi17Yunus Suresi10Hûd Suresi11Yusuf Suresi12Hicr Suresi15En'âm Suresi6Sâffât Suresi37Lokman Suresi31Sebe Suresi34Zümer Suresi39Mü'min Suresi40Fussilet Suresi41Şûrâ Suresi42Zuhruf Suresi43Duhân Suresi44Câsiye Suresi45Ahkaf Suresi46Zâriyât Suresi51Ğâşiye Suresi88Kehf Suresi18Nahl Suresi16Nuh Suresi71İbrahim Suresi14Enbiyâ Suresi21Mü'minûn Suresi23Secde Suresi32Tûr Suresi52Mülk Suresi67Hâkka Suresi69Meâric Suresi70Nebe Suresi78Nâziât Suresi79İnfitâr Suresi82İnşikak Suresi84Rûm Suresi30Ankebût Suresi29Mutaffifin Suresi83Bakara Suresi2Enfâl Suresi8Âl-i İmrân Suresi3Ahzâb Suresi33Mümtehine Suresi60Nisâ Suresi4Zilzâl Suresi99Hadid Suresi57Muhammed Suresi47Ra'd Suresi13Rahmân Suresi55İnsan Suresi76Talâk Suresi65Beyyine Suresi98Haşr Suresi59Nûr Suresi24Hac Suresi22Münâfikûn Suresi63Mücâdele Suresi58Hucurât Suresi49Tahrim Suresi66Teğabün Suresi64Saf Suresi61Cum'a Suresi62Fetih Suresi48Mâide Suresi5Tevbe Suresi9Nasr Suresi110

Tâ-Hâ Suresi


Tâ-Hâ Suresi 135 ayettir. Nüzulü Mekke'de olup 45. sure olarak inmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de 311 sayfa numarasında yer almaktadır.

Hata! Lütfen tarayıcınızın ayarlarını kontrol edip daha sonra tekrar deneyin.

. ayet ile . ayet arasını

بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

طٰهٰۜ



Ta, Ha.
-1

مَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لِتَشْقٰىۙ



Biz sana bu Kur'an'ı güçlük çekmen için indirmedik.
-2

اِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۙ



Ancak Allah'tan huşuyla-korkanlara bir öğüt olarak (indirdik.)
-3

تَنْز۪يلاً مِمَّنْ خَلَقَ الْاَرْضَ وَالسَّمٰوَاتِ الْعُلٰىۜ



Yeri ve yüksek gökleri yaratan tarafından (peyderpey) indirilmiştir.
-4

اَلرَّحْمٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوٰى



Rahman arşa istiva etmiştir (mekandan münezzeh kudretiyle kuşatmıştır).
-5

وَاِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَاِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَاَخْفٰى



Sözü açığa vursan da (gizlesen de birdir). Çünkü O gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir.
-7

فَلَمَّٓا اَتٰيهَا نُودِيَ يَا مُوسٰى



Oraya vardığında kendisine (şöyle) seslenildi "Ey Musa."
-11

اِنّ۪ٓي اَنَا۬ رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَۚ اِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۜ



Şüphesiz Ben, Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar çünkü sen mukaddes (kutsal) vadi olan Tuva'dasın.
-12

اِنَّـن۪ٓي اَنَا اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدْن۪يۙ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَ لِذِكْر۪ي



Gerçekten Ben, Ben Allah'ım, Ben'den başka ilah yoktur. (Yalnız) Bana ibadet et ve Beni anmak-zikretmek için namaz kıl.
-14

اِنَّ السَّاعَةَ اٰتِيَةٌ اَكَادُ اُخْف۪يهَا لِتُجْزٰى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعٰى



"Hiç şüphesiz o saat (kıyamet vakti) yaklaşarak-gelmektedir. Herkes yaptığının karşılığını görsün diye onu neredeyse (bir resul hariç herkesten) gizliyorum."
-15

فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّـبَعَ هَوٰيهُ فَتَرْدٰى



Ona inanmayıp nefsinin hevasına uyan kimse sakın seni ondan (saatin her an gelebileceğinden) alıkoyup-uzaklaştırmasın yoksa helak olursun.
-16

قَالَ هِيَ عَصَايَۚ اَتَوَكَّـؤُ۬ا عَلَيْهَا وَاَهُشُّ بِهَا عَلٰى غَنَم۪ي وَلِيَ ف۪يهَا مَاٰرِبُ اُخْرٰى



(Musa) dedi ki "O benim asamdır. Ona dayanırım, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak silkelerim, onda bana ait (bazı ihtiyaçlar için) daha başka yararlar da var."
-18

قَالَ اَلْقِهَا يَا مُوسٰى



(Rabbi) dedi ki "Onu (yere) at ey Musa."
-19

فَاَلْقٰيهَا فَاِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعٰى



O da onu attı. (Bir de ne görsün,) o hemen debelenen (küçük ve hızlı) bir yılan (oluvermiş).
-20

قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ۠ سَنُع۪يدُهَا س۪يرَتَهَا الْاُو۫لٰى



(Allah) buyurdu ki "Onu tut-al, korkma. Biz onu (yılanı) ilk durumuna (asaya) çevireceğiz."
-21

وَاضْمُمْ يَدَكَ اِلٰى جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَٓاءَ مِنْ غَيْرِ سُٓوءٍ اٰيَةً اُخْرٰىۙ



Elini de koynuna sok, bir başka ayet (mucize) olarak o kusursuz ve bembeyaz bir durumda çıkıversin.
-22

لِنُرِيَكَ مِنْ اٰيَاتِنَا الْكُبْرٰىۚ



Ta ki sana büyük ayetlerimizden (mucizelerimizden bazısını) göstermiş olalım.
-23

قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ



(Musa) dedi ki "Rabbim, benim göğsümü aç (genişlik ver)."
-25

وَيَسِّرْ ل۪ٓي اَمْر۪يۙ



Bana işimi kolaylaştır.
-26

يَفْقَهُوا قَوْل۪يۖ



Ki sözümü anlasınlar.
-28

وَاجْعَلْ ل۪ي وَز۪يراً مِنْ اَهْل۪يۙ



Ailemden bana bir vezir (yardımcı) ver.
-29

هٰرُونَ اَخ۪يۚ



Kardeşim Harun'u
-30

اُشْدُدْ بِه۪ٓ اَزْر۪يۙ



Onunla gücümü arttır-(arkamı) kuvvetlendir."
-31

كَيْ نُسَبِّحَكَ كَث۪يراًۙ



(Böylece) Seni çok tesbih edelim.
-33

وَنَذْكُرَكَ كَث۪يراًۜ



Ve Seni çok zikredelim.
-34

اِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَص۪يراً



Hiç şüphesiz Sen bizi görmektesin.
-35

قَالَ قَدْ اُو۫ت۪يتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسٰى



(Allah) buyurdu ki "Ey Musa istediğin sana verilmiştir."
-36

وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً اُخْرٰىۙ



Andolsun ki Biz sana bir defa daha lutufta bulunmuştuk.
-37

اِذْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّكَ مَا يُوحٰىۙ



Hani, annene vahyolunan şeyi (şöyle) vahyetmiştik.
-38

اِذْ تَمْش۪ٓي اُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى مَنْ يَكْفُلُهُۜ فَرَجَعْنَاكَ اِلٰٓى اُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَۜ وَقَتَلْتَ نَفْساً فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُوناً۠ فَلَبِثْتَ سِن۪ينَ ف۪ٓي اَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلٰى قَدَرٍ يَا مُوسٰى



Hani kızkardeşin gidip Ona bakacak birini size haber vereyim mi?" diyordu. Böylece seni annene geri verdik ki gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de, Biz seni tasadan kurtarmış ve seni çeşitli fitnelerle (musibetlerle) esaslı bir denemeden-imtihandan geçirmiştik. Bu sebeble Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın sonra bir kader-takdir üzerine (bugünlere ve buraya) geldin ey Musa."
-40

اِذْهَبْ اَنْتَ وَاَخُوكَ بِاٰيَات۪ي وَلَا تَنِيَا ف۪ي ذِكْر۪يۚ



Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin. Beni zikretmede (anıp-hatırlamada sakın) gevşek davranmayın.
-42

اِذْهَبَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۚ



Firavun'a gidin çünkü o (gerçekten) azmıştır.
-43

فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَيِّناً لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى



Ona yumuşak söz söyleyin. Olur ki (umabilirsiniz ki) düşünüp-öğüt alır, ya da huşu duyup-korkar.
-44

قَالَا رَبَّـنَٓا اِنَّـنَا نَخَافُ اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا اَوْ اَنْ يَطْغٰى



(Musa ile Harun) dediler ki "Rabbimiz, onun bize aşırı (derecede kötü) davranmasından ya da azgınlığını arttırmasından endişe edip-korkmaktayız."
-45

قَالَ لَا تَخَافَٓا اِنَّن۪ي مَعَكُمَٓا اَسْمَعُ وَاَرٰى



(Allah) dedi ki "(Ondan) korkmayın çünkü Ben sizinle birlikteyim, (herşeyi) işitmekte ve görmekteyim."
-46

فَأْتِيَاهُ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَاَرْسِلْ مَعَنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْۜ قَدْ جِئْنَاكَ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكَۜ وَالسَّلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّـبَعَ الْهُدٰى



Haydi ona gidin de deyin ki Biz senin Rabbinin elçileriyiz, İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder ve onlara (artık) azab etme. Biz sana Rabbinden bir ayetle geldik. Selam, hidayete (doğru yola) tabi olanların üzerinedir."
-47

قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسٰى



(Firavun) dedi ki "Sizin Rabbiniz kim ey Musa?"
-49

قَالَ رَبُّنَا الَّـذ۪ٓي اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى



Dedi ki "Bizim Rabbimiz her şeye yaratılışını veren sonra da (doğru) yolunu gösterendir."
-50

قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُو۫لٰى



(Firavun) dedi ki "Öyleyse (kendilerine yol gösterilmeyen bir) önceki nesillerin durumu (akibeti) nedir?"
-51

قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّ۪ي ف۪ي كِتَابٍۚ لَا يَضِلُّ رَبّ۪ي وَلَا يَنْسٰىۘ



Dedi ki "Bunun bilgisi Rabbimin katında bir Kitab'tadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz."
-52

كُلُوا وَارْعَوْا اَنْعَامَكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰى۟



Yeyin ve hayvanlarınızı otlatın. Bunda 'sağduyulu akıl sahibleri' için ayetler vardır.
-54

مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَف۪يهَا نُع۪يدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً اُخْرٰى



Sizi ondan (topraktan) yarattık yine ona geri çevireceğiz ve bir kere daha sizi ondan çıkaracağız.
-55

وَلَقَدْ اَرَيْنَاهُ اٰيَاتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَاَبٰى



Andolsun ki Biz ona (Firavun'a, gönderdiğimiz) bütün ayetlerimizi gösterdik. O yine yalanladı ve (inkarda) diretti.
-56

قَالَ اَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ اَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسٰى



Dedi ki "Ey Musa, sen bizi sihrinle yurdumuzdan sürüp-çıkarmak için mi bize geldin?"
-57

فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِثْلِه۪ فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِداً لَا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَٓا اَنْتَ مَكَاناً سُوًى



"(O halde) biz de sana onun gibi bir sihirle geleceğiz. Şimdi sen bir 'buluşma zamanı ve yeri' tesbit et ki bizim de, senin de muhalefet etmeyeceği uygun (düz ve geniş) bir yer olsun" dedi.
-58

قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزّ۪ينَةِ وَاَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى



(Musa) dedi ki "Sizinle buluşma, zinet (bayramı) günü ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun)."
-59

فَتَوَلّٰى فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ اَتٰى



(Bunun üzerine) Firavun arkasını dönüp gitti, hileli düzenini (yürütecek sihirbazları) bir araya getirdi sonra da (buluşma yerine) geldi.
-60

قَالَ لَهُمْ مُوسٰى وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ كَذِباً فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍۚ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرٰى



Musa onlara dedi ki "Size yazıklar olsun. Allah'a karşı yalan uydurmayın sonra bir azab ile kökünüzü kurutur. Hiç şüphesiz ki (Allah'a) iftira eden hüsrana uğramıştır."
-61

فَتَنَازَعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ وَاَسَرُّوا النَّجْوٰى



Bunun üzerine (sihirbazlar) kendi aralarında durumlarını tartışmaya başladılar ve (ciddi kuşkulara düşüp, firavundan) gizli konuşmalara geçtiler.
-62

قَالُٓوا اِنْ هٰذَانِ لَسَاحِرَانِ يُر۪يدَانِ اَنْ يُخْرِجَاكُمْ مِنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَر۪يقَتِكُمُ الْمُثْلٰى



(Vazgeçmek isteyen sihirbazlara) dediler ki "Bunlar sadece iki sihirbazdır. Sizi sihirleriyle yurdunuzdan sürüp-çıkarmak ve örnek (üstünlükte) olan yolunuzu yok etmek istiyorlar."
-63

فَاَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفاًّۚ وَقَدْ اَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلٰى



Bunun için bütün tuzaklarınızı bir araya getirin sonra sıralı-saflar halinde gelin. (Kurtulmak istiyorsanız) bugün üstünlük sağlayan kurtuluş bulmuştur.
-64

قَالَ بَلْ اَلْقُواۚ فَاِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ اِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ اَنَّهَا تَسْعٰى



Dedi ki "Hayır, (önce) siz atın." Bir de baktı ki, sihirlerinden dolayı onların ipleri ve asaları kendisine gerçekten hareket ediyorlarmış gibi görünüyor.
-66

فَاَوْجَسَ ف۪ي نَفْسِه۪ خ۪يفَةً مُوسٰى



Musa (bu gördüklerinden) içinde bir korku hissetti.
-67

قُلْنَا لَا تَخَفْ اِنَّكَ اَنْتَ الْاَعْلٰى



Dedik ki "Korkma. Üstün gelecek olan kesinlikle sensin."
-68

وَاَلْقِ مَا ف۪ي يَم۪ينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُواۜ اِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍۜ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ اَتٰى



Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını yutacaktır. Çünkü onların yaptıkları yalnızca bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise (sihirle) nereye varsa felah (kurtuluş) bulamaz.
-69

فَاُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّداً قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ هٰرُونَ وَمُوسٰى



Sonunda sihirbazlar secdeye kapanarak "Harun'un ve Musa'nın Rabbine iman ettik" dediler.
-70

قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۜ اِنَّهُ لَكَب۪يرُكُمُ الَّذ۪ي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ ف۪ي جُذُوعِ النَّخْلِۘ وَلَتَعْلَمُنَّ اَيُّـنَٓا اَشَدُّ عَذَاباً وَاَبْقٰى



(Firavun) dedi ki "Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi? Kuşkusuz o (Musa) size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Andolsun ki sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım. (O zaman) siz de hangimizin azabı daha şiddetli ve daha sürekliymiş bilip-öğreneceksiniz."
-71

قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلٰى مَا جَٓاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذ۪ي فَطَرَنَا فَاقْضِ مَٓا اَنْتَ قَاضٍۜ اِنَّمَا تَقْض۪ي هٰذِهِ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ



(Önceden sihirbaz olan mü'minler) dediler ki "Bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana karşı seni üstün tutup-tercih edemeyiz. Artık neyde (hangi kararda) hükmünü yürüteceksen yürüt. Sen ancak bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin."
-72

اِنَّٓا اٰمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَٓا اَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِۜ وَاللّٰهُ خَيْرٌ وَاَبْقٰى



Biz Rabbimize iman ettik. Günahlarımızı ve (vazgeçtiğimiz halde) bize zorla yaptırdığın sihiri bağışlasın. (Azab ve mükafatta) Allah daha hayırlı ve daha süreklidir.
-73

اِنَّهُ مَنْ يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِماً فَاِنَّ لَهُ جَهَنَّمَۜ لَا يَمُوتُ ف۪يهَا وَلَا يَحْيٰى



Kim Rabbine mücrim (suçlu-günahkar) olarak gelirse hiç şüphe yok onun için cehennem vardır. Onun içinde ne ölebilir, ne de dirilebilir.
-74

جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُ۬ا مَنْ تَزَكّٰى۟



İçlerinde ebedi kalacakları altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Bu arınmış olanların karşılığıdır.
-76

وَلَقَدْ اَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَسْرِ بِعِبَاد۪ي فَاضْرِبْ لَهُمْ طَر۪يقاً فِي الْبَحْرِ يَبَساًۚ لَا تَخَافُ دَرَكاً وَلَا تَخْشٰى



Andolsun ki biz Musa'ya "Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, (size) yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan" diye vahyetmiştik.
-77

فَاَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ بِجُنُودِه۪ فَغَشِيَهُمْ مِنَ الْيَمِّ مَا غَشِيَهُمْۜ



Firavun da ordularıyla peşlerine düştü. Denizden onları kaplayıveren (öfkeli azab) kaplayıverdi.
-78

وَاَضَلَّ فِرْعَوْنُ قَوْمَهُ وَمَا هَدٰى



Firavun kavmini saptırdı ve onları hidayete (doğruya) sevketmedi.
-79

كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا ف۪يهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَب۪يۚ وَمَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَب۪ي فَقَدْ هَوٰى



Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yeyin, bu konuda taşkınlık yapmayın yoksa gazabım üzerinize iner. Ben'im gazabım kimin üzerine inerse, artık o mahvolmuştur.
-81

وَاِنّ۪ي لَغَفَّارٌ لِمَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاً ثُمَّ اهْتَدٰى



Şu da muhakkak ki Ben tevbe eden, inanan ve salih amellerde bulunan sonra da doğru yolda (sebatla) giden kimse için çok bağışlayıcıyım.
-82

وَمَٓا اَعْجَلَكَ عَنْ قَوْمِكَ يَا مُوسٰى



Seni kavminden 'çarçabuk ayrılmaya sevkeden' nedir ey Musa?
-83

قَالَ هُمْ اُو۬لَٓاءِ عَلٰٓى اَثَر۪ي وَعَجِلْتُ اِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضٰى



Dedi ki "Onlar arkamda izim (yolum) üzerindedirler. Hoşnut kalman için Sana gelmekte acele ettim Rabbim."
-84

قَالَ فَاِنَّا قَدْ فَتَنَّا قَوْمَكَ مِنْ بَعْدِكَ وَاَضَلَّهُمُ السَّامِرِيُّ



Dedi ki "Biz senden sonra kavmini deneyip-imtihan ettik, Samiri onları şaşırtıp-saptırdı."
-85

فَرَجَعَ مُوسٰٓى اِلٰى قَوْمِه۪ غَضْبَانَ اَسِفاًۚ قَالَ يَا قَوْمِ اَلَمْ يَعِدْكُمْ رَبُّكُمْ وَعْداً حَسَناًۜ اَفَطَالَ عَلَيْكُمُ الْعَهْدُ اَمْ اَرَدْتُمْ اَنْ يَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبٌ مِنْ رَبِّكُمْ فَاَخْلَفْتُمْ مَوْعِد۪ي



(Bunun üzerine) Musa kavmine oldukça kızgın ve üzgün olarak döndü. Dedi ki "Ey kavmim. Rabbiniz size güzel bir vaidde bulunmadı mı? Size (verilen) söz (ya da süre) pek uzun mu geldi? Yoksa Rabbinizden üzerinize bir gazabın inmesini mi istediniz de, bana verdiğiniz sözden caydınız (döndünüz)?"
-86

قَالُوا مَٓا اَخْلَفْنَا مَوْعِدَكَ بِمَلْكِنَا وَلٰكِنَّا حُمِّلْـنَٓا اَوْزَاراً مِنْ ز۪ينَةِ الْقَوْمِ فَقَذَفْنَاهَا فَكَذٰلِكَ اَلْقَى السَّامِرِيُّۙ



(Bir kısmı) dediler ki "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik. Fakat o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik, biz onları (haramdan kurtulmak için ateşe) attık. Samiri de (elindekini) aynı şekilde attı."
-87

فَاَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلاً جَسَداً لَهُ خُوَارٌ فَقَالُوا هٰذَٓا اِلٰهُكُمْ وَاِلٰهُ مُوسٰى فَنَسِيَۜ



"Derken onlara (senden bile put isteyenlere) böğüren bir buzağı heykeli çıkardı ve (onlar da) 'İşte sizin de ilahınız, Musa'nın da ilahı budur fakat (Musa) unuttu' dediler."
-88

اَفَلَا يَرَوْنَ اَلَّا يَرْجِعُ اِلَيْهِمْ قَوْلاًۙ وَلَا يَمْلِكُ لَهُمْ ضَراًّ وَلَا نَفْعاً۟



Onlar onun (böğüren buzağının) kendilerine bir sözle cevap vermediğini (konuşup yol göstermediğini) ve onlara bir zarar veya fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mıydı?
-89

وَلَقَدْ قَالَ لَهُمْ هٰرُونُ مِنْ قَبْلُ يَا قَوْمِ اِنَّمَا فُتِنْتُمْ بِه۪ۚ وَاِنَّ رَبَّكُمُ الرَّحْمٰنُ فَاتَّبِعُون۪ي وَاَط۪يعُٓوا اَمْر۪ي



Andolsun ki Harun daha önce onlara "Ey kavmim, siz bununla (böğüren buzağı ile) fitneye düşürüldünüz (denendiniz). Sizin (hak ve gerçek) Rabbiniz Rahman'dır. (Artık) bana uyun ve emrime itaat edin" demişti.
-90

قَالُوا لَنْ نَبْرَحَ عَلَيْهِ عَاكِف۪ينَ حَتّٰى يَرْجِعَ اِلَيْنَا مُوسٰى



(Fakat onlar) demişlerdi ki "Musa bize geri gelinceye kadar ona (buzağıya tapmaktan) önünde bel büküp-eğilmekten asla vazgeçmeyeceğiz."
-91

قَالَ يَا هٰرُونُ مَا مَنَعَكَ اِذْ رَاَيْتَهُمْ ضَلُّواۙ



(Musa döndüğünde) dedi ki "Ey Harun. Onların saptıklarını gördüğün zaman seni (müdahale etmekten) alıkoyan neydi?"
-92

اَلَّا تَتَّبِعَنِۜ اَفَعَصَيْتَ اَمْر۪ي



Niye bana uymadın, emrime baş mı kaldırdın?
-93

قَالَ فَمَا خَطْبُكَ يَا سَامِرِيُّ



(Musa) dedi ki "Ya senin amacın nedir ey Samiri?"
-95

قَالَ بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوا بِه۪ فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِنْ اَثَرِ الرَّسُولِ فَنَبَذْتُهَا وَكَذٰلِكَ سَوَّلَتْ ل۪ي نَفْس۪ي



(Samiri) dedi ki "Ben onların görmediklerini gördüm, resulün izinden bir avuç (toprak) aldım. Sonra onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Nefsim böyle yapmayı bana hoş gösterdi."
-96

قَالَ فَاذْهَبْ فَاِنَّ لَكَ فِي الْحَيٰوةِ اَنْ تَقُولَ لَا مِسَاسَۖ وَاِنَّ لَكَ مَوْعِداً لَنْ تُخْلَفَهُۚ وَانْظُرْ اِلٰٓى اِلٰهِكَ الَّذ۪ي ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفاًۜ لَنُحَرِّقَنَّهُ ثُمَّ لَنَنْسِفَنَّهُ فِي الْيَمِّ نَسْفاً



(Musa) dedi ki "Haydi (defol) git. Artık sen hayatın boyunca "Bana dokunmayın!" diyeceksin. Ayrıca senin için kaçıp-kurtulamayacağın bir ceza günü var. Üstüne kapanıp tapındığın ilahına da bir bak. Biz onu yakacağız sonra parça parça ufalayıp denize savuracağız."
-97

اِنَّـمَٓا اِلٰهُكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ وَسِعَ كُلَّ شَيْءٍ عِلْماً



Sizin ilahınız yalnızca Allah'tır ki, O'nun dışında ilah yoktur. O'nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.
-98

كَذٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْـبَٓاءِ مَا قَدْ سَبَقَۚ وَقَدْ اٰتَيْنَاكَ مِنْ لَدُنَّا ذِكْراًۚ



Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü böylece aktarıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir verdik.
-99

مَنْ اَعْرَضَ عَنْهُ فَاِنَّهُ يَحْمِلُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وِزْراًۙ



Kim ondan yüz çevirirse hiç şüphesiz kıyamet günü ağır bir günah yükü yüklenecektir.
-100

خَالِد۪ينَ ف۪يهِۜ وَسَٓاءَ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ حِمْلاًۙ



Onda (o günah yükünün altında) ebedi olarak kalıcıdırlar. Kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür.
-101

يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ وَنَحْشُرُ الْمُجْرِم۪ينَ يَوْمَئِذٍ زُرْقاًۚ



Sur'a üflendiği gün Biz mücrimleri (suçlu-günahkarları) gözleri (dehşetten) göm gök bir halde mahşerde toplarız.
-102

يَتَخَافَتُونَ بَيْنَهُمْ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا عَشْراً



Aralarında gizli gizli konuşarak "Siz sadece on gün kaldınız" derler.
-103

نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ اِذْ يَقُولُ اَمْثَلُهُمْ طَر۪يقَةً اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا يَوْماً۟



Onların sözünü ettiklerini (nerede, ne kadar kaldıklarını) Biz daha iyi biliyoruz. Onların (aklı ve görüşüyle) önde geleni ise "Siz yalnızca bir gün kaldınız" der.
-104

فَيَذَرُهَا قَاعاً صَفْصَفاًۙ



Yerlerini dümdüz-bomboş bırakacaktır.
-106

لَا تَرٰى ف۪يهَا عِوَجاً وَلَٓا اَمْتاً



Orada ne bir çukur göreceksin, ne de bir tümsek.
-107

يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ الدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُۚ وَخَشَعَتِ الْاَصْوَاتُ لِلرَّحْمٰنِ فَلَا تَسْمَعُ اِلَّا هَمْساً



O gün hiçbir tarafa sapmadan-sapamadan o davetçiye uyacaklar. Artık Rahman'a karşı (bütün) sesler kısılmıştır, fısıltıdan başka bir şey işitemezsin.
-108

يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلاً



O gün Rahman'ın (çok merhametli olan Allah'ın) kendisine izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati yarar sağlamaz.
-109

يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُح۪يطُونَ بِه۪ عِلْماً



O (onların) önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onların (diğer bütün yaratılmışların) ilmi ise asla O'nu kavrayıp-kuşatamaz.
-110

وَعَنَتِ الْوُجُوهُ لِلْحَيِّ الْقَيُّومِۜ وَقَدْ خَابَ مَنْ حَمَلَ ظُلْماً



(O gün bütün) yüzler Hayy (daima diri) ve Kayyum (varlık ve düzenin kaim nedeni olan Allah) önünde eğilmiştir ve zulüm yüklenenler hüsrana (ebedi ziyana) uğramıştır.
-111

وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا يَخَافُ ظُلْماً وَلَا هَضْماً



Her kim de mü'min olarak salih amellerde bulunursa artık o ne zulümden, ne de hakkının eksiltilmesinden korkar.
-112

وَكَذٰلِكَ اَنْزَلْنَاهُ قُرْاٰناً عَرَبِياًّ وَصَرَّفْنَا ف۪يهِ مِنَ الْوَع۪يدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ اَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْراً



Biz onu böylece arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda (korkulacak) nice tehditleri türlü şekillerde açıkladık ki korkup-sakınırlar, ya da onlar için ibret (alacakları öğüt) olur.
-113

فَتَعَالَى اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّۚ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْاٰنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يُقْضٰٓى اِلَيْكَ وَحْيُهُۘ وَقُلْ رَبِّ زِدْن۪ي عِلْماً



(Yegane) Hak Melik olan Allah yücedir. Sana O'nun vahyi inip-tamamlanmadan önce Kur'an'da (sana henüz vahyedileni dilinle tekrarlamada) acele etme ve "Rabbim, ilmimi artır" de.
-114

وَلَقَدْ عَهِدْنَٓا اِلٰٓى اٰدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْماً۟



Andolsun ki Biz bundan önce Adem'e de (vahyedip) ahid vermiştik. Fakat o unuttu. Biz onda bir azim-kararlılık bulmadık.
-115

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى



Hani meleklere "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. O ise (secde etmemekte) diretmişti.
-116

فَقُلْنَا يَٓا اٰدَمُ اِنَّ هٰذَا عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقٰى



Biz de dedik ki "Ey Adem, bu (İblis) sana da, eşine de düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın sonra sıkıntı çeker-bedbaht olursun."
-117

اِنَّ لَكَ اَلَّا تَجُوعَ ف۪يهَا وَلَا تَعْرٰىۙ



(Çünkü) senin acıkmaman ve çıplak kalmaman oradadır (cennettedir)."
-118

وَاَنَّكَ لَا تَظْمَؤُ۬ا ف۪يهَا وَلَا تَضْحٰى



Sen burada susamayacaksın ve sıcak altında da kalmayacaksın.
-119

فَاَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْاٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِۘ وَعَصٰٓى اٰدَمُ رَبَّهُ فَغَوٰىۖ



Bunun üzerine ikisi de ondan yediler. Hemen ardından ayıp yerleri (fücurları) kendilerine açılıverdi. (Ayıp yerlerinin) üstlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Adem Rabbine karşı gelmiş ve (yolunu-ne yapacağını) şaşırmıştı.
-121

ثُمَّ اجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدٰى



Sonra Rabbi onu seçip tevbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi.
-122

وَمَنْ اَعْرَضَ عَنْ ذِكْر۪ي فَاِنَّ لَهُ مَع۪يشَةً ضَنْكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَعْمٰى



Kim de Ben'im zikrimden yüz çevirirse artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.
-124

قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَـن۪ٓي اَعْمٰى وَقَدْ كُنْتُ بَص۪يراً



Der ki "Rabbım beni niçin kör olarak haşrettin? Halbuki ben gören biriydim."
-125

قَالَ كَذٰلِكَ اَتَتْكَ اٰيَاتُنَا فَـنَس۪يتَهَاۚ وَكَذٰلِكَ الْيَوْمَ تُنْسٰى



(Allah da) "İşte böyledir. Sana ayetlerimiz gelmişti fakat sen onları unuttun, bugün de sen (aynı şekilde) böyle unutulmaktasın" buyurur.
-126

وَكَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ اَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِاٰيَاتِ رَبِّه۪ۜ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَشَدُّ وَاَبْقٰى



Biz (ölçüsüzce davranıp) haddi aşanları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız. Ahiret azabı elbette daha şiddetli ve süreklidir.
-127

اَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ ف۪ي مَسَاكِنِهِمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي النُّهٰى۟



Kendilerinden önce nice nesilleri helak etmiş olmamız onları uyarıp-doğruya yöneltmedi mi? (Oysa) onların yurtlarında gezip-dolaşmaktadırlar. Bunda (sağduyulu) akıl sahibleri için ayetler vardır.
-128

وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَاماً وَاَجَلٌ مُسَمًّىۜ



Eğer Rabbinden geçmiş (önceden verilmiş) bir söz ve tayin edilmiş bir süre (belirlenmiş bir ecel) olmasaydı (onlar üzerine de helak) kaçınılmaz olurdu.
-129

فَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَاۚ وَمِنْ اٰنَٓائِ الَّيْلِ فَسَبِّـحْ وَاَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضٰى



Sen onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile (şükür dolu övgüyle) tesbih et. Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki (Allah'ı hoşnut ederek) hoşnut olabilesin.
-130

وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجاً مِنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِۜ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَاَبْقٰى



Kendilerini denemek için onlardan bir kısmını yararlandırdığımız dünya hayatının zinetine (mal ve evlatlara hiç) gözünü dikme. Senin (üzerindeki) Rabbinin rızkı hem daha hayırlı, hem daha süreklidir.
-131

وَأْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَاۜ لَا نَسْـَٔلُكَ رِزْقاًۜ نَحْنُ نَرْزُقُكَۜ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوٰى



Ehline (ailene) namazı emret ve onda kararlı-sabırlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz, seni Biz rızıklandırıyoruz. (Güzel) akibet takva iledir.
-132

وَقَالُوا لَوْلَا يَأْت۪ينَا بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّه۪ۜ اَوَلَمْ تَأْتِهِمْ بَيِّنَةُ مَا فِي الصُّحُفِ الْاُو۫لٰى



Dediler ki "Bize Rabbinden bir ayet (mucize) getirmeli değil miydi?" Onlara önceki sahifelerde bulunanların (indirdiğimiz ayetlerin) beyyinesi (açıklaması ve delilleri) gelmedi mi?
-133

وَلَوْ اَنَّٓا اَهْلَكْنَاهُمْ بِعَذَابٍ مِنْ قَبْلِه۪ لَقَالُوا رَبَّنَا لَوْلَٓا اَرْسَلْتَ اِلَيْنَا رَسُولاً فَنَتَّبِعَ اٰيَاتِكَ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَذِلَّ وَنَخْزٰى



Eğer Biz onları bundan (peygamber ve Kur'an'dan) önce bir azabla helak etseydik muhakkak ki "Ey Rabbimiz, bize bir resul gönderseydin de zelil ve rezil olmadan önce ayetlerine tabi olsaydık" diyeceklerdi.
-134

قُلْ كُلٌّ مُتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُواۚ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ اَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِيِّ وَمَنِ اهْتَدٰى



De ki "Herkes bekleyip-gözlemektedir, siz de bekleyip-gözleyin. Dümdüz (dosdoğru) yolun sahiblerinin kimler olduğunu ve kimlerin hidayete erdiğini (yakında) öğreneceksiniz."
-135