fe lemmâ | : böylece, olduğu zaman |
semiat | : işitti (kadın) |
bi mekrihinne | : çekiştirdiklerini, dedikodu yaptıklarını |
erselet | : gönderdi |
ileyhinne | : onlara (kadınlara) |
ve a'tedet | : ve hazırladı |
lehunne | : onlar (kadınlar) için |
mutteke'en | : karşılıklı dayanıp oturacak yer |
ve âtet | : ve verdi |
kulle | : hepsi |
vâhidetin | : birine |
min hunne | : onlardan (kadınlardan) |
sikkînen | : bir bıçak |
ve kâlet ihruc | : ve 'çık' dedi |
aleyhinne | : onlara (kadınlara) |
fe lemmâ | : o zaman, ..... olunca |
re'eyne-hu | : onu gördüler (kadınlar) |
ekberne-hu | : onu büyüttüler (çok beğendiler, hayran kaldılar) |
ve katta'ne | : ve kestiler |
eydiye-hunne | : (onlar) ellerini |
ve kulne | : ve dediler |
hâşe | : hayır |
lillâhi (li allâhi) | : Allah için |
mâ | : değildir |
hâzâ | : bu |
beşeren | : bir beşer |
in hâzâ | : bu olsa, olursa |
illâ | : ancak, sadece |
melekun | : bir melek |
kerîmun | : üstün, kerim |