ve kâle | : ve dedi |
el meliku | : hükümdar, melik |
in-ni | : muhakkak ben, gerçekten ben |
erâ | : görüyorum |
seb'a | : yedi (adet) |
bakarâtin | : inekler |
simânin | : semiz, besili |
ye'kuluhunne | : onları yiyor |
seb'un | : yedi (adet) |
icâfun | : zayıf, cılız |
ve seb'a | : ve yedi (adet) |
sunbulâtin | : sümbüller, başaklar |
hudrin | : yeşil |
ve uhara | : ve diğerleri, ötekileri |
yâbisâtin | : kuru |
yâ eyyuhâ el meleu | : ey (kavmin) önde gelenleri, ileri gelenler |
eftû-ni \n(eftâ) | : bana açıklayın, tabir edin, fetva verin \n: (açıkladı, tabir etti, fetva verdi) |
fî ru'yâye | : rüyamı, rüyam hakkında |
in kuntum | : eğer iseniz |
li er ru'yâ | : rüya için |
ta'burûne | : tabir edenler, yorumlayanlar |