ve lâ tekûnû | : ve siz olmayın |
kelletî (ke elletî) | : o kimse (kadın) gibi |
nekadat | : çözdü, açtı |
gazle-hâ | : eğrilmiş ipini |
min ba'di | : sonradan |
kuvvetin | : kuvvetli, kuvvetle |
enkâsen | : bükülmüş ipin tekrar çözülüp açılması |
tettehızûne | : ediniyorsunuz |
eymâne-kum | : sizin yeminleriniz |
dehalen | : hile, tuzak, aldatma |
beyne-kum | : aranızda |
en tekûne | : olması |
ummetun | : bir ümmet |
hiye | : o |
erbâ \n(rabâ) | : daha çok artması, daha çok olması \n: (arttı, ziyade oldu) |
min ummetin | : bir ümmetten |
innemâ | : ancak, oysa |
yeblû-kum allâhu | : Allah sizi imtihan eder |
bi-hi | : onunla |
ve le yubeyyinenne | : ve muhakkak açıklayacak |
lekum | : size |
yevme el kıyâmeti | : kıyâmet günü |
mâ kuntum | : olduğunuz şeyi |
fî-hi | : onun hakkında, o konuda |
tahtelifûne | : siz ihtilâfa düşüyorsunuz |