kâle | : dedi |
lekad | : andolsun |
alimte | : sen bildin, biliyordun |
mâ enzele | : indirmedi |
hâulâi | : bunlar |
illâ | : ancak, den başka |
rabbu | : Rabb |
es semâvâti | : semalar |
ve el ardı | : ve yeryüzü, arz |
basâire | : basiretle (ibretle) görülen, görünür bir şekilde, görülmek üzere |
ve innî | : ve muhakkak ki ben |
le ezunnu-ke | : mutlaka seni sanıyorum, kesin şekilde inanıyorum |
yâ fir'avnu | : ey firavun, ya firavun |
mesbûren | : yıkılmış, helâk olmuş |