ve yes'elûne-ke | : ve sana soruyorlar, sorarlar |
anil mahîdi (an el mahîdi) | : (kadınların) hayz (ay) hallerinden |
kul | : de, söyle |
huve | : o |
ezen | : eza, ıstırap |
fa'tezilû (fe ı'tezilû) | : o taktirde, bu yüzden uzak durun |
en nisâe | : kadın(lar) |
fî el mahîdi | : hayz (ay) hallerinde, hayz zamanında |
ve lâ takrabûhunne | : ve onlara yaklaşmayın |
hattâ yathurne | : temizleninceye kadar |
fe | : öyle olunca, (öyle) ise, artık, o zaman |
izâ tetahherne | : temizlendikleri zaman |
fe | : öyle olunca, (öyle) ise, artık, o zaman, |
e'tûhunne | : onlara gelin, yanına gidin (biraraya gelin) |
min haysu | : yerden |
emere-kum(u) allâhu | : Allah size emretti |
inne allâhe | : muhakkak ki Allah |
yuhibbu | : sever |
et tevvâbîne | : tövbe edenler |
ve yuhibbu | : ve sever |
el mutetahhirîne | : temizlenenler, temizlenmiş olanlar |