yâ eyyuhe | : ey |
ellezîne | : onlar |
âmenû | : âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler) îmân ettiler |
izâ | : olduğu zaman, olunca |
tedâyentum | : birbirinize borçlandınız |
bi deynin | : bir borç ile |
ilâ ecelin | : bir süreye kadar |
musemmen | : isimlendirilmiş, belirlenmiş |
fektubûhu (fe uktubû-hu) | : o zaman, olunca onu yazın |
vel yektub (ve li yektub) | : ve yazsın |
beyne-kum | : sizin aranızda |
kâtibun | : kâtip, yazıcı |
bi el adli | : adalet ile |
ve lâ ye'be | : ve çekinmesin |
kâtibun | : kâtip, yazıcı |
en yektube | : yazmanız |
kemâ | : gibi |
alleme-hu | : ona öğretti |
allâhu | : Allah |
felyektub (fe li yektub) | : böylece, aynı şekilde yazsın |
velyumlilillezî | : ve imlâ ettirsin, yazdırsın ki o |
aleyhi | : onun üzerinde, üzerine |
el hakku | : hak |
velyettekıllâhe | : ve Allah'a karşı takva sahibi olsun, (ve li yetteki allahe) (ve Allah'tan çekinsin) |
rabbe-hu | : (onun) Rabbi |
ve lâ yebhas | : ve eksiltmesin |
min-hu şey'en | : ondan birşey |
fe | : artık, fakat |
in kâne | : eğer, olursa |
ellezî | : ki o, o |
aleyhi | : onun üzerinde |
el hakku | : hak |
sefîhan | : sefil, akılsız, akıl edemeyen |
ev | : veya |
daîfen | : küçük, güçsüz |
ev | : veya |
lâ yestatîu | : muktedir değil |
en yumille | : yazdırmaya |
huve | : o |
felyumlil (fe li yumlil) | : o zaman, o taktirde yazdırsın |
veliyyu-hu | : onun velisi |
bi el adli | : adalet ile |
ve isteşhidû | : ve şahitler tutun |
şehîdeyni | : iki şahit |
min ricâli-kum | : erkeklerinizden |
fe in lem yekûnâ | : fakat bulunmuyorsa, bulunamıyorsa |
raculeyni | : iki erkek |
fe | : o zaman, o taktirde |
raculun | : bir erkek |
ve imraetâni | : ve iki kadın |
mimmen (min men) | : o kimselerden, onlardan |
terdavne | : razı olacağınız |
min eş şuhedâi | : şahitlerden |
en tedılle | : dalâlette olması, unutması |
ıhdâ-humâ | : ikisinden birisi, onlardan birisi |
fe | : o taktirde, o zaman |
tuzekkire | : hatırlatır |
ıhdâ-huma | : ikisinden birisi, onlardan birisi |
el uhrâ | : diğeri |
ve lâ ye'be | : ve kaçınmasın |
eş şuhedâu | : şahitler |
izâ | : olduğu zaman, olunca |
mâ duû | : davet edildikleri şey (şahitlik) |
ve lâ tes'emû | : ve usanmayın, üşenmeyin |
en tektubû-hu | : onu yazmanız |
sagîran | : küçük |
ev | : veya |
kebîran | : büyük |
ilâ eceli-hi | : (onun) onu vadesine kadar |
zâlikum | : işte bu |
aksatu | : en adaletli |
inde allâhi | : Allah'ın katında |
ve akvemu | : ve en sağlam |
li eş şehâdeti | : şahitlik için, şahitliğe |
ve ednâ | : ve daha yakın |
ellâ tertâbû | : şüphe etmemeniz |
illâ | : ancak, hariç |
en tekûne | : olmanız |
ticâreten | : ticaret |
hâdıraten | : hazır olan |
tudîrûne-hâ | : onu tedvir ediyorsunuz, onu devre- |
beyne-kum | : kendi aranızda |
fe | : o taktirde, o zaman |
leyse | : değil, yoktur |
aleykum | : sizin üzerinize |
cunâhun | : bir günah |
ellâ tektubû-hâ | : onu yazmamanız |
ve eşhidû | : ve şahit tutun |
izâ tebâya'tum | : alışveriş, anlaşma yaptığınız zaman |
ve lâ yudârra | : ve zarar verilmesin |
kâtibun | : kâtip, yazıcı |
ve lâ şehîdun | : ve şahitler olmasın |
ve in tef'alû | : ve eğer yaparsanız |
fe | : o zaman, o taktirde, bundan sonra |
inne-hu | : muhakkak ki o, mutlaka o |
fusûkun | : fısktır |
bi-kum | : size, kendinize |
ve ittekû | : ve takva sahibi olun |
allâhe | : Allah |
ve yuallimu-kum | : ve size öğretiyor |
allâhu | : Allah |
ve allâhu | : ve Allah |
bi kulli şey'in | : herşeyi |