summe | : sonra |
kaset | : kasiyet bağladı, katılaştı |
kulûbu-kum | : sizin kalpleriniz |
min ba'di | : sonradan, sonra |
zâlike | : işte bu |
fe | : artık, öyle ki |
hiye | : o |
ke | : gibi |
el hıcâreti | : taşlar |
ev | : veya |
eşeddu | : daha şiddetli |
kasveten | : kasvetli, katılaşmış |
ve inne | : ve hiç şüphesiz, muhakkak |
min el hıcâreti | : taşlardan |
lemâ | : olduğu zaman, öyle ki, fakat (hatta) |
yetefecceru | : çıkar, fışkırır (kaynar) |
min-hu | : ondan, |
el enhâru | : nehirler, ırmaklar |
ve inne min-hâ | : ve muhakkak ondan |
lemâ | : olduğu zaman, öyle ki, fakat (hatta) |
yeşşakkaku | : yarılır |
fe | : o zaman, böylece |
yahrucu | : çıkar |
min-hu | : ondan |
el mâu | : su |
ve inne min-hâ | : ve muhakkak ondan |
lemâ | : olduğu zaman, öyle ki, fakat (hatta) |
yehbitu | : düşer (aşağı yuvarlanır) |
min haşyete | : haşyet duygusundan, korkusundan |
allâhi | : Allah |
ve mâ allâhu | : ve Allah değildir |
bi gâfilin | : gâfil, gaflette, habersiz |
ammâ (an mâ) | : onlardan (o şeylerden) |
ta'melûne | : yaptıklarınız şeylerden |