summe entum | : sonra siz |
hâulâi | : onlar |
taktulûne | : öldürüyorsunuz |
enfuse-kum | : kendileriniz, sizin nefsleriniz, birbiriniz |
ve tuhricûne | : ve çıkarıyorsunuz |
ferîkan min-kum | : sizden bir grup |
min diyâri-him | : kendi yurtlarından |
tezâharûne | : yardımlaşıyorsunuz |
aleyhim | : onlara karşı |
bi el ismi | : günah ile, günahta |
ve el udvâni | : ve düşmanlık |
ve in ye'tû-kum | : ve eğer size gelirse |
usârâ | : esirler |
tufâdû-hum | : onları fidye karşılığı değiştirirsiniz |
ve huve | : ve o |
muharremun | : haram kılınan, haram olan |
aleykum | : size |
ihrâcu-hum | : onların çıkarılması |
e fe tu'minûne | : o halde îmân mı ediyorsunuz |
bi ba'di | : bir kısmı |
el kitâbi | : kitap |
ve tekfurûne | : ve inkâr ediyorsunuz |
bi ba'dın | : bir kısmı |
fe mâ cezâu | : artık cezası değil |
men | : kişi, kimse |
yef'alu | : yapar |
zâlike min-kum | : işte sizden |
illâ \n(ma ... illa) | : ancak, sadece, den başka \n: (den başka değildir) |
hızyun | : rezillik |
fî el hayâti ed dunyâ | : dünya hayatında |
ve yevme el kıyâmeti | : ve kıyâmet günü |
yureddûne | : reddedilirler, iade edilirler, döndürülürler |
ilâ eşeddi | : en şiddetlisine |
el azâbi | : azap |
ve mâ | : ve değildir |
allâhu | : Allah |
bi gâfilin | : gâfil, farkına varmayan, bilmeyen |
ammâ (an mâ) | : şeylerden |
ta'melûne | : siz yaparsınız, yapıyorsunuz |