kâlû | : dediler |
mâ ahlefnâ | : biz dönmedik, hilâf etmedik |
mev'ıde-ke | : sana vaadimizden |
bi melki-nâ \n(mülk) | : kendi isteğimizle (irademizle) \n: (güç, kuvvet, idare) |
ve lâkin-nâ | : ve lâkin biz, ancak biz |
hummil-nâ | : bize yüklendi |
evzâren | : ağırlıklar |
min zîneti | : süs eşyalarından |
el kavmi | : kavim |
fe | : böylece, bu yüzden |
kazefnâ-hâ | : biz onu (onları) attık |
fe | : o zaman, sonra |
kezâlike | : işte böyle, böylece, bunun gibi |
elkâ | : attı |
es sâmiriyyu | : Samiri |