kâle | : dedi |
fezheb (fe izheb) | : artık git |
fe | : o zaman, artık |
inne | : muhakkak |
leke | : senin için, sana, sen |
fî el hayâti | : hayatta |
en tekûle | : senin söylemen, demen |
lâ misâse | : dokunmayın |
ve inne | : ve muhakkak |
leke | : senin için, sana |
mev'ıden | : vaadedilen |
len tuhlefe-hu | : asla hilâf olunmayacak |
vanzur (ve unzur) | : ve bak |
ilâ ilâhi-ke | : senin ilâhına |
ellezî | : ki o |
zalte | : sen ısrar ettin |
aleyhi | : ona |
âkifen | : kendini vakfeden, bağlı olan, düşkün (tutkun) olan |
le nuharrikanne-hu \n(nuharrike enne-hu) | : onu biz mutlaka, elbette yakacağız |
summe | : sonra |
le nensifenne-hu \n(nensife enne-hu) | : onu mutlaka, elbette savuracağız, toz haline getirip atacağız |
fî el yemmi | : denizde, denize |
nesfen | : toz haline getirerek, savurarak |