yâ eyyuhâ | : ey, ya |
ellezîne âmenû | : Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar |
li yeste'zin-kum | : sizden izin istesinler |
ellezîne meleket eymânu-kum | : ellerinizin altında sahip olduklarınız (köleleriniz, cariyeleriniz) |
ve ellezîne | : ve o kimseler, onlar |
lem yeblugû | : erişmemiş, ulaşmamış |
el hulume | : bulûğ çağına, erginliğe |
min-kum | : sizden |
selâse | : üç |
merrâtin | : kere, defa, kez |
min kabli | : öncesinden evvel |
salâti | : namaz |
el fecri | : fecr, sabah |
ve hîne | : ve o vakit, o zaman |
tedaûne | : çıkarırsınız |
siyâbe-kum | : elbiseniz |
min ez zahîrati | : öğle vaktinden |
ve min ba'di | : ve sonra |
salâti | : namaz |
el ışâi | : yatsı |
selâsu | : üç |
avrâtin | : muhafazasız, açık, sakınılması gereken |
lekum | : sizin için |
leyse | : değildir, yoktur |
aleykum | : sizin üzerinize |
ve lâ aleyhim | : ve onlara yoktur |
cunâhun | : günah, kusur |
ba'de hunne | : onlardan sonra |
tavvâfûne | : karşılıklı dolaşırlar, karşılıklı tavaf ederler |
aleykum | : sizin üzerinize, size |
ba'du-kum alâ ba'dın | : birbirinizi |
kezâlike | : işte böyle |
yubeyyine allâhu | : Allah beyan ediyor, açıklıyor |
lekum | : size |
el âyâti | : âyetleri |
vallâhu (ve allâhu) | : ve Allah |
alîmun | : en iyi bilen |
hakîmun | : hüküm ve hikmet sahibi |