ve kâle | : ve dedi |
fir'avnu | : firavun |
yâ eyyuhâ | : ey |
el meleu | : önde gelenler |
mâ alimtu | : ben bilmiyorum |
lekum | : sizin için |
min ilâhin | : (ilâhlardan) bir ilâh |
gayrî | : başka |
fe | : böylece, o zaman |
evkıd | : ateş yak |
lî | : bana, benim için |
yâ hâmânu | : ey Haman (firavunun veziri) |
alâ | : üzerine |
et tîni | : nemli, ıslak toprak |
fec'al (fe ic'al) | : öyleyse, böylece yap |
lî | : bana, benim için |
sarhan | : bir kule |
leallî | : umarım, belki ben |
attaliu | : muttali olurum, karşılaşırım |
ilâ ilâhi | : ilâhına |
mûsâ | : Musa |
ve innî | : ve muhakkak ki ben |
le | : elbette, gerçekten, mutlaka |
ezunnu-hu | : onu zannediyorum |
min el kâzibîne | : yalancılardan |