summe | : sonra |
enzele | : indirdi |
aleykum | : sizin üzerinize |
min ba'di | : sonradan, ...den sonra, arkasından |
el gammi | : gam, keder |
emeneten | : emniyet, güvenmek |
nuâsen | : sukunet veren uyku |
yagşâ | : sarıp kaplıyor |
tâifeten | : bir grup, topluluk, cemaat |
min-kum | : sizden |
ve tâifetun | : ve bir grup, topluluk, cemaat |
kad ehemmet-hum | : onlar kendilerine ehemmiyet vermişlerdi, önemsemişti |
enfusu-hum | : kendilerini, canlarını |
yezunnûne | : zanda bulunuyorlar |
bi allâhi | : Allah'a karşı |
gayre el hakkı | : haksız |
zanne el câhiliyyeti | : cahiliye zannı ile |
yekûlûne | : diyorlar |
hel lenâ | : bizim için var mı |
minel emri | : işten, emirden |
min şey'in | : şeyden, bir şey |
kul | : de, söyle |
inne el emre | : muhakkak ki emir, iş |
kulle-hu | : onun hepsi |
li allâhi | : Allah için, Allah'ın |
yuhfûne | : gizliyorlar, saklıyorlar |
fî enfusi-him | : nefslerinde, içlerinde |
mâ lâ yubdûne leke | : sana açıklamadıkları bir şey |
yekûlûne | : diyorlar |
lev kâne lenâ | : bizim için olsaydı |
minel emri | : emirden, işten |
şey'un | : bir şey |
mâ kutilnâ | : biz öldürülmezdik |
hâ-hunâ | : burada |
kul | : de, söyle |
lev kuntum | : siz ... bile olsaydınız |
fî buyûti-kum | : evlerinizin içinde, evlerinizde |
le bereze | : elbette, mutlaka çıkardı |
ellezîne | : onlar |
kutibe | : yazıldı, takdir edildi |
aleyhim | : onların üzerine |
el katlu | : katl, ölüm |
ilâ medâcii-him | : yatacakları, düşecekleri |
ve li yebteliye allâhu | : ve Allah'ın sınaması için |
mâ fî sudûri-kum | : sinelerinizde olanı |
ve li yumahhısa | : ve temize çıkarmak (fitneden kurtarmak) |
mâ fî kulûbi-kum | : kalplerinizde olandan |
ve allâhu | : ve Allah |
alîmun | : en iyi bilen |
bi zâti es sudûri | : göğüslerde olanı, sinelerde olanı |