ellezîne | : onlar |
kâlû | : dediler |
inne allâhe | : muhakkak ki Allah |
ahide | : ahd etti |
ileynâ | : bize |
ellâ nu'mine | : îmân etmememiz için |
li resûlin | : bir resûle, elçiye |
hattâ | : ... oluncaya kadar, ... olmadıkça |
ye'tiye-nâ bi | : bize getirir |
kurbânin | : bir kurban |
te'kulu-hu en nâru | : ateş onu yer |
kul | : de, söyle |
kad câe-kum | : size gelmişti |
rusulun | : resûller, elçiler |
min kablî | : benden önce |
bi el beyyinâti | : beyyinelerle, açık deliller ile |
ve bi ellezî | : ve ki o şey |
kultum | : siz söylediniz |
fe lime | : o halde niçin |
kateltumû-hum | : onları öldürdünüz |
in kuntum | : eğer siz ... iseniz |
sâdıkîne | : sâdıklar, doğru söyleyenler |