fe tekabbele-hâ | : böylece onu kabul etti (buyurdu) |
rabbu-hâ | : onun Rabbi |
bi kabûlin hasenin | : güzel bir kabul ile |
ve enbete-hâ | : ve onu yetiştirdi |
nebâten hasenen | : güzel bir şekilde (yetiştirme ile) |
ve keffele-hâ | : ve ona kefil kıldı, bakmakla mükellef kıldı |
zekeriyyâ | : Zekeriyya (A.S) |
kullemâ dehale | : her girişinde |
aleyhâ | : onun yanına |
zekeriyyâ | : Zekeriyya (A.S) |
el mihrâbe | : mihrab, ibadet ettiği yer |
vecede inde-hâ | : onun yanında buldu |
rızkan | : rızık |
kâle yâ meryemu | : ey Meryem dedi |
ennâ leki hâzâ | : bu sana nasıl, nereden |
kâlet huve | : o ... dedi |
min indillâhi | : Allah'ın katından |
inne allâhe | : muhakkak ki Allah |
yerzuku | : rızıklandırır |
men yeşâu | : dilediği kimseyi |
bi gayri hısâbın | : hesapsız |