fîhi | : orada |
âyâtun | : âyetler, deliller, kanıtlar |
beyyinâtun | : açık beyyineler |
makâmu ibrâhîme | : Hz. İbrâhîm'in makamı |
ve men | : ve kim (...olursa) |
dahale-hu | : oraya girdi |
kâne | : oldu (olur) |
âminen | : emniyette, emin |
ve li allâhi | : ve Allah için |
alâ en nâsi | : insanların üzeri (üzerinde sorumluluk) |
hiccu el beyti | : beyt' in hac edilmesi |
men istetâa | : gücü yeten kimse |
ileyhi | : ona |
sebîlen | : yol, yol bulma |
ve men | : ve kim |
kefere | : inkâr etti |
fe inne allâhe | : o zaman, artık muhakkak ki Allah |
ganiyyun | : ganidir, hiçbir şeye muhtaç değil |
an el âlemîne | : âlemlerden |