inne | : muhakkak, gerçekten |
hâzâ | : bu |
ahî | : benim kardeşim |
lehu | : onun |
tis'un ve tis'ûne | : doksan dokuz |
na'ceten | : koyun |
ve liye | : ve benim var |
na'cetun | : koyun |
vâhidetun | : bir |
fe | : böylece, artık |
kâle | : dedi |
ekfil-nî-hâ | : ona beni kefil kıl, onu bana ver |
ve azze-nî | : ve bana üstün geldi, beni yendi |
fî | : içinde, de |
el hıtâbi | : konuşma, hitap, söylenen söz |