ve le | : ve mutlaka, gerçekten |
in | : eğer |
seelte-hum | : onlara sordun |
men | : kim |
halaka | : yarattı |
es semâvâti | : semalar, gökler |
ve el arda | : ve arz, yeryüzü, yer |
le | : elbette, şühpesiz |
yekûlunne | : derler |
allâhu | : Allah |
kul | : de, söyle |
e | : mi |
fe | : böylece, artık |
raeytum | : siz gördünüz |
mâ | : şeyler |
ted'ûne | : siz tapıyorsunuz |
min | : den |
dûni | : dışında, başka |
allâhi | : Allah |
in | : şâyet, eğer |
erâde-niye | : benim için diledi |
allâhu | : Allah |
bi durrin | : darlığı, zararı |
hel | : mı |
hunne | : onlar |
kâşifâtu | : gideren |
durri-hi | : onun zararı |
ev | : ya da, veya |
erâde-nî | : benim için diledi |
bi | : ile, ... i |
rahmetin | : rahmet |
hel | : mı |
hunne | : onlar |
mumsikâtu | : tutanlar |
rahmeti-hî | : onun rahmeti |
kul | : de, söyle |
hasbiyallâhu (hasbiye allâhu) | : Allah bana yeter |
aleyhi | : ona |
yetevekkelu | : tevekkül eder |
el mutevekkilûne | : tevekkül edenler |