fe | : böylece, artık |
izâ | : olduğu zaman |
messe | : dokundu |
el insâne | : insan |
durrun | : zarar, ziyan |
deâ-nâ | : bize dua etti |
summe | : sonra |
izâ | : olduğu zaman |
havvelnâ-hu | : ona verdik, ona lütfettik (gönderdik) |
ni'meten | : ni'met |
min-nâ | : bizden |
kâle | : dedi |
innemâ | : ancak, yalnız, sadece |
ûtîtu-hu | : ona verildi |
alâ ilmin | : ilim üzerine |
bel | : hayır, fakat, bilâkis |
hiye | : o |
fitnetun | : fitne, imtihan |
ve lâkinne | : ve fakat, ancak |
eksere-hum | : onların çoğu |
lâ ya'lemûne | : bilmezler |