fe | : fakat |
emmâ | : ama, ...ise |
ellezîne | : onlar, olanlar |
âmenû | : îmân ettiler, âmenû oldular, yaşarken Allaha ulaşmayı dilediler |
ve amilû es sâlihâti | : ve ıslâh edici, nefsi tezkiye edici amel yaptılar |
fe | : o taktirde, öyle ise |
yuveffî-him | : onlara ödenir |
ucûra-hum | : onların ecirleri, mükâfatları |
ve yezîdu-hum | : ve onlara ziyade yapar, arttırır, daha çok verir |
min fadli-hî | : kendi fazlından |
ve | : ve |
emmâ | : ama, ...ise |
ellezîne | : onlar, olanlar |
istenkefû | : çekinirler, yapmak istemezler |
ve istekberû | : ve kibirlenirler , büyüklenirler |
fe | : o taktirde, öyle ise |
yuazzibu-hum | : onlara azap edilir |
azâben | : azap |
elîmen | : elim, acı |
ve | : ve |
lâ yecidûne | : bulamazlar |
lehum | : onlar için, kendileri için |
min dûni | : ...'den başka |
allâhi | : Allah |
veliyyen | : veli, dost |
ve lâ | : ve olmaz |
nasîran | : yardımcı |