ellezîne | : onlar |
yucâdilûne | : mücâdele ediyorlar, çekişiyorlar |
fî âyâti allâhi | : Allah'ın âyetleri hakkında |
bi gayri | : olmaksızın, olmadığı halde |
sultânin | : sultan, güç, delil |
etâ-hum | : onlara geldi |
kebure | : büyük oldu |
makten | : şiddetli kızgınlık, öfke, gadap |
indallâhi (inde allâhi) | : Allah'ın indinde, katında |
ve | : ve |
inde | : indinde, katında |
ellezîne | : onlar |
âmenû | : âmenû oldular, îmân ettiler |
kezâlike | : işte böyle |
yatbau | : tabeder, mühürler |
allâhu | : Allah |
alâ kulli | : hepsinin üzerine |
kalbi | : kalp |
mutekebbirin | : mütekebbir, büyüklenen, kibirlenen |
cebbârin | : zorba, zorlayıcı |