terâ | : görürsün |
ez zâlimîne | : zalimler |
muşfikîne | : korkanlar |
mimmâ (min mâ) | : şeyden |
kesebû | : kazandılar |
ve huve | : ve o |
vâkıun | : vaki olur, vuku bulur |
bi-him | : onlara |
ve ellezîne | : ve onlar |
âmenû | : âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler |
ve amilû es sâlihâti | : ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar |
fî | : de, içinde |
ravdâti | : bahçeler |
el cennâti | : cennetler |
lehum | : onlara, onlar için |
mâ | : şey |
yeşâûne | : dilerler |
inde | : yanında, katında |
rabbi-him | : onların Rabbi |
zâlike | : işte bu |
huve | : o |
el fadlu el kebîru | : fazlul kebir, büyük fazl |