lâ yukâtilûne-kum | : sizinle savaşamazlar |
cemîan | : toplu halde, toplu olarak |
illâ | : ancak, den başka, olmadıkça |
fî kuren | : beldelerde, şehirlerde |
muhassanetin | : sağlamlaştırılmış, muhafaza altına alınmış, korunmuş |
ev | : veya |
min verâi | : arkasından |
cudurin | : duvarlar |
be'su-hum | : onların çarpışmaları |
beyne-hum | : kendi aralarında |
şedîdun | : şiddetli |
tahsebu-hum | : sen onları sanırsın, zannedersin |
cemîan | : toplu halde |
ve kulûbu-hum | : ve onların kalpleri |
şettâ | : parçalanmış, dağınık |
zâlike | : işte bu |
bi enne-hum | : onların ..... olmaları sebebiyle |
kavmun | : kavim |
lâ ya'kılûne | : akıl etmezler |