hel | : ...mi? |
yanzurûne | : bakıyorlar, bekliyorlar |
illâ | : ancak, sadece mutlaka, illâ |
en te'tiye-hum | : onlara gelmesi |
el melâiketu | : melekler |
ev | : veya, yoksa |
ye'tiye | : gelir |
rabbu-ke | : senin Rabbin, Rabbin |
ev | : veya, yoksa |
ye'tiye | : gelir |
ba'du | : bazı |
âyâti | : âyetler, mucizeler |
rabbi-ke | : senin Rabbin |
yevme | : o gün |
ye'tî | : gelir |
ba'du | : bazı |
âyâti | : âyetler, mucizeler |
rabbi-ke | : senin Rabbin |
lâ yenfeu | : fayda vermez |
nefsen | : bir kimse |
îmânu-hâ | : onun îmânı |
lem tekun | : olmaz |
âmenet | : îmân etti, âmenû oldu |
min kablu | : daha önceden |
ev | : veya, yoksa |
kesebet | : kazandı |
fî îmâni-hâ | : îmânında, îmânıyla |
hayran | : bir hayır |
kul | : de |
intezırû | : bekleyin |
innâ | : muhakkak ki biz |
muntezırûne | : bekleyenleriz |