ve izâ | : ve o zaman |
raeyte-hum | : onları gördün |
tu'cibu-ke | : seni hayran bırakır, senin hoşuna gider, beğenirsin |
ecsâmu-hum | : onların cisimleri, bedenleri, vücut yapıları |
ve in | : ve eğer, ise |
yekûlû | : söylerler, konuşurlar |
tesma' | : dinlersin |
li kavli-him | : onların sözlerini |
keenne-hum | : sanki onlar gibi |
huşubun | : kütükler |
musennedetun | : bir tarafa dayalı, yaslanmış |
yahsebûne | : zannederler |
kulle | : her zaman, her seferinde |
sayhatin | : sayha, yüksek ses, gürültü |
aleyhim | : onlara, üzerlerine, aleyhlerine |
hum(u) | : onlar |
el aduvvu | : düşman |
fe ahzer-hum | : artık onlardan sakının |
kâtele-hum(u) | : onları öldürsün, helâk etsin, kahretsin |
allâhu | : Allah |
ennâ | : nasıl |
yû'fekûne | : çevriliyorlar, döndürülüyorlar |