yâ eyyuhâ | : ey |
en nebiyyu | : nebî |
izâ tallaktum(u) | : boşadığınız zaman |
en nisâe | : kadınlar |
fe tallikû-hunne | : o taktirde onları (kadınları) boşayın |
li | : için, içinde, de |
iddeti-hinne | : kadınların üç adet (hayz hali) dönemi |
ve ahsû | : ve sayın |
el iddete | : muayyen miktar, belirli sayı, müddet (günlerin sayısı) |
ve ittekû | : ve takva sahibi olun |
allâhe | : Allah |
rabbe-kum | : sizin Rabbiniz |
lâ tuhricû-hunne | : onları (kadınları) çıkarmayın |
min buyûti-hinne | : evlerinden |
ve lâ yahrucne | : ve çıkmasınlar |
illâ | : ancak, den başka, olmadıkça |
en ye'tîne | : gelmeleri |
bi fâhişetin | : fahişelik ile, kötülük ile, hayasızlık ile |
mubeyyinetin | : açık, açıkça |
ve tilke | : ve bu |
hudûdu | : hudut, sınır |
allâhi | : Allah |
ve men | : ve kim |
yeteadde | : aşar |
hudûde | : hudut, sınır |
allâhi | : Allah |
fe | : o taktirde |
kad | : olmuştu, olmuş olur |
zaleme | : zulmetti |
nefse-hu | : kendi nefsine |
lâ tedrî | : bilmezsin, bilemezsin |
lealle | : umulur ki, belki, böylece |
allâhe | : Allah |
yuhdısu | : ihdas eder, husule getirir, meydana getirir |
ba'de zâlike | : bundan sonra |
emren | : emir, iş, durum |