ve lev | : ve eğer, şayet |
şi'nâ | : biz diledik |
le rafa'nâ-hu | : mutlaka, elbette onu yükselttik (yükseltirdik) |
bi-hâ | : onunla |
ve lâkinne-hu | : ve fakat o |
ahlede | : meyletti |
ilâ el ardı | : arza, dünyaya |
ve ittebea | : ve tâbi oldu, uydu |
hevâ-hu | : hevasına, nefsinin afetlerine |
fe meselu-hu | : böylece, artık onun durumu, hali |
ke meseli el kelbi | : köpeğin misali, durumu, hali gibi |
in | : eğer, olsa |
tahmil | : hamle yaparsın |
aleyhi | : ona |
yelhes | : solur |
ev | : veya, ya da, olsa da |
tetruk-hu | : onu kendi haline terk edersin, bırakırsın |
yelhes | : solur |
zâlike | : o, işte o, işte böyle |
meselu el kavmi ellezîne | : o kavmin hali ki onlar |
kezzebû | : yalanladılar |
bi âyâti-nâ | : âyetlerimizi |
faksusil kasasa \n(fe uksusi el kasasa) | : artık bu kısası anlat |
lealle-hum | : umulur ki böylece onlar |
yetefekkerûne | : tefekkür ederler |