fe | : böylece, fakat |
dellâ | : o ikisine delillik, öncülük (önderlik) etti |
humâ | : ikisi |
bi gurûrin | : aldatarak |
fe lemmâ | : fakat ... olunca |
zâkâ | : tattılar (ikisi) |
eş şecerete | : ağacı |
bedet | : göründü, açığa çıktı |
lehumâ | : kendilerine (ikisine) |
sev'âtu-humâ | : ayıp yerleri (ikisinin) |
ve tafikâ | : ve başladılar (ikisi) |
yahsıfâni | : yapıştırıyorlar (ikisi) |
aleyhimâ | : üzerlerine (ikisinin) |
min | : ...den |
varaki | : yaprak |
el cenneti | : cennet |
ve nâdâ-huma | : ve ikisine seslendi |
rabbu-humâ | : ikisinin Rabbi |
e lem enhe-kumâ | : ikinizi nehyetmedim mi, yasaklamadım mı? |
an tilkum eş şecereti | : bu ağaçtan |
ve ekul | : ve söyledim |
lekumâ | : size, sizin ikinize |
inne eş şeytâne | : muhakkak ki şeytan |
lekumâ | : size, sizin ikinize |
aduvvun | : düşmandır |
mubînun | : apaçık |