fe | : o zaman, öyleyse |
men azlemu | : kim daha zalim |
mimmen ifterâ | : iftira eden kimseden |
alâ allâhi | : Allah'a |
keziben | : yalan olarak, yalanla |
ev | : veya |
kezzebe | : yalanladı |
bi âyâti-hi | : onun âyetlerini |
ulâike | : işte onlar |
yenâlu-hum | : onlara nail olur, erişir, ulaşır |
nasîbu-hum | : onların nasipleri, payları |
min el kitâbi | : kitaptan |
hattâ | : sonunda, olunca |
izâ câet-hum | : onlara geldiği zaman |
rusulu-nâ | : resûllerimiz, elçilerimiz |
yeteveffevne-hum | : onların vefat ettirir |
kâlû | : dediler |
eyne | : nerede |
mâ kuntum ted'ûne | : ibadet ettiğiniz, dua ettiğiniz şeyler |
min dûnillâhi | : Allah'tan başka |
kâlû | : dediler |
dallû | : saptılar (gittiler) |
an-nâ | : bizden |
ve şehidû | : ve şahit oldular |
alâ enfusi-him | : kendi nefslerine, kendilerine |
enne-hum | : kendilerinin ... olduğuna |
kânû kâfirîne | : kâfirler oldular |