yahlifûne | : yemin ediyorlar |
bi allâhi | : Allah'a |
mâ kâlû | : söylemediler |
ve lekad | : ve andolsun ki |
kâlû | : söylediler |
kelimete el kufri | : küfür kelimesini (sözünü) |
ve keferû | : ve inkâr ettiler, kâfir oldular |
ba'de islâmi-him | : İslâmlıklarından, İslâm olmalarından sonra |
ve hemmû | : ve yapmak istediler, kalkıştılar, hamle yaptılar |
bi mâ | : şeye |
lem yenâlû | : muvaffak olamadılar, nail olamadılar |
ve mâ nekamû | : ve çekemedikleri şey, intikam almak istedikleri şey |
illâ | : ancak, sadece |
en agnâ-hum allâhu \n(gâni) | : Allah'ın onları zenginleştirmesi \n: (zengin) |
ve resûlu-hu | : ve onun resûlü |
min fadli-hi | : fazlından |
fe in | : o zaman, artık eğer |
yetûbû | : tövbe ederlerse |
yeku hayran | : hayırlı olur |
lehum | : onlar için |
ve in | : ve eğer |
yetevellev | : dönerler |
yuazzib-hum allâhu | : Allah onları azaplandırır |
azâben elîmen | : elîm (acı) azap |
fî ed dunyâ | : dünyada |
ve el âhirati | : ve ahiret |
ve mâ lehum | : onların yoktur |
fî el ardı | : yeryüzünde |
min veliyyin | : bir dost (dostlardan bir dost) |
ve lâ nasîrin | : ve bir yardımcı yoktur |