ve refea | : ve yükseltti, çıkardı |
ebeveyhi | : onun annesi ve babası |
alel arşı (alâ el arşı) | : tahtın üzerine |
ve harrû | : ve (yere) eğildiler (çömeldiler) |
lehu | : ona |
succeden | : secde ederek |
ve kâle | : ve dedi |
yâ ebeti | : ey babacığım |
hâzâ | : bu |
te'vîlu | : tabiri, yorumu |
ru'yâye | : benim rüyam |
min kablu | : önceden, daha önce |
kad | : oldu, olmuştu, olmuştur |
ceale-hâ | : onu kıldı, yaptı |
rabbî | : benim Rabbim |
hakkan | : hak, gerçek |
ve kad | : ve olmuştu |
ahsene | : ahsen, en güzeli, en iyisi |
bî | : bana, benim için |
iz | : o zaman, olduğu zaman |
ahrece-nî | : beni çıkardı |
min es sicni | : zindandan |
ve câe bi-kum | : ve sizi getirdi |
min el bedvi | : çölden |
min ba'di | : sonradan |
en nezega | : arasını açmak |
eş şeytânu | : şeytan |
beynî | : benim aram |
ve beyne | : ve arasında |
ıhvetî | : benim kardeşlerim |
inne | : muhakkak |
rabbî | : benim Rabbim |
latîfun | : lâtiftir, lütuf sahibidir |
li mâ yeşâu | : dilediğine |
inne-hu | : muhakkak ki o |
huve | : o |
el alîmu | : en iyi bilen |
el hakîmu | : hüküm ve hikmet sahibi olan |