lekad | : andolsun ki |
kâne | : oldu |
fî kasası-him | : onların kıssalarında vardır |
ibretun | : bir ibret |
li ûlîl elbâbi (lî ûlî elbâbi) | : ulûl'elbab için, sır (lübb) sahipleri için |
mâ kâne | : değildir, olmadı |
hadîsen | : bir söz |
yufterâ | : uydurulur |
ve lâkin | : ve lâkin, fakat |
tasdîka | : tasdik eder |
ellezî beyne | : arasında olan |
yedey-hi | : onun elleri |
ve tafsîle | : ayrı ayrı açıklar |
kulli şey'in | : herşey |
ve huden | : ve hidayet, hidayet edici olarak |
ve rahmeten | : ve rahmet, rahmet olarak |
li kavmin | : kavim için |
yu'minûne \n(kavmin yu'minûne) | : mü'min olan \n: (mü'min kavim) |