ve lemmâ | : ve olduğu zaman |
fetehû | : açtılar |
metâa-hum | : metalarını, eşyalarını |
vecedû | : buldular |
bidâate-hum | : onların sermayeleri, ana malları (erzak ile takas için götürdükleri mal) |
ruddet | : iade edildi, geri verildi |
ileyhim | : kendilerine, onlara |
kâlû | : dediler |
yâ ebâ-nâ | : ey babamız |
mâ nebgî | : (daha) ne isteriz |
hâzihî | : bu |
bidâatu-nâ | : bizim sermayemiz |
ruddet | : iade edildi |
ileynâ, | : bize |
ve nemîru | : ve erzak, yiyecek getiririz |
ehle-nâ | : ailemize |
ve nahfazu | : ve koruruz, muhafaza ederiz |
ehâ-nâ | : kardeşimiz |
ve nezdâdu | : ve arttırırız |
keyle | : bir ölçek (ölçmede kullanılan bir birim, miktar) |
beîrin | : (yük taşıyan) deve |
keyle beîrin | : bir deve yükü (ölçüsü kadar) |
zâlike | : işte bu |
keylun | : ölçektir, miktardır |
yesîrun | : azdır (kolaydır) |