men ihtedâ | : kim hidayete erdiyse (ererse) |
fe | : o taktirde, öyle olunca |
innemâ | : sadece |
yehtedî | : hidayete erer |
li nefsi-hi | : kendi nefsi için |
ve men dalle | : ve kim dalâlette ise |
fe | : o taktirde, öyle olunca |
innemâ | : sadece |
yadıllu | : dalâlette kalır |
aleyhâ | : (sorumluluğu) kendi üzerinedir |
ve lâ teziru | : ve yük (ağırlık) taşımaz |
vâziretun | : yük taşıyan (günah yüklenen) kimse |
vizre | : ağırlık, yük, günah |
uhrâ | : diğeri, başkası |
ve mâ kunnâ | : ve biz olmadık |
muazzibîne | : azap edenler, azap ediciler |
hattâ | : oluncaya kadar, olmadıkça |
neb'ase | : göndeririz, beas ederiz, vazifelendiririz |
resûlen | : bir resûl |