ve izâ | : ve olduğu zaman |
erednâ | : istedik |
en nuhlike | : helâk etmeyi |
karyeten | : bir ülke, bir karye, bir kasaba |
emernâ | : emrettik |
mutrafî-hâ \n(etrefe) | : onun refah içinde olan ileri gelenleri, zenginleri \n: (her istediği verildi) |
fe | : böylece, buna rağmen |
fesekû | : fesat çıkardılar |
fî-hâ | : orada |
fe | : böylece, artık |
hakka | : haketti, hak oldu |
aleyhâ | : onun üzerine |
el kavlu | : söz |
fe | : artık, bundan sonra, böylece |
demmernâ-hâ | : onu dumura uğrattık, helâk ettik |
tedmîren | : dumura uğratarak (malını, canını, evlâdını yok ederek) |