eyyâmen | : günler |
ma'dûdâtin | : adetli, sayılmış, sayılı |
fe men | : fakat kim |
kâne | : oldu, idi |
min-kum | : sizden |
marîdan | : hasta |
ev alâ seferin | : veya seferde, yolculukta |
fe | : o zaman, o taktirde |
iddetun | : müddet, sayı, bir şeyin müddetini |
min eyyâmin | : günlerden |
uhara | : diğer |
ve alâ ellezîne | : ve onlar üzerine |
yutîkûne-hu | : ona dayanamazlar, zorlanırlar, takatleri kesilir, güç yetiremezler |
fidyetun | : fidye |
taâmu | : yemek |
miskînin | : çalışamayacak durumdaki yaşlılar |
fe men | : artık kim |
tatavvaa | : isteyerek, gönüllü olarak yaptı |
hayran | : bir hayır |
fe | : işte |
huve | : o |
hayrun | : hayırdır, daha hayırlıdır |
lehu | : onun için |
ve en tesûmû | : ve sizin oruç tutmanız |
hayrun | : hayırdır, daha hayırlıdır |
lekum | : sizin için, size |
in | : eğer, şâyet, ise, keşke |
kuntum | : siz oldunuz |
ta'lemûne | : biliyorsunuz, bilirsiniz |