ve izâ | : ve olduğu zaman, olunca |
seele-ke | : sana sordu |
ıbâdî | : kullarım |
an-nî | : benden |
fe innî | : o zaman muhakkak ki ben |
karîbun | : yakın |
ucîbu | : icabet ederim, karşılık veririm |
da'vete | : davet, dua |
ed dâi | : davet eden, dua eden |
izâ | : olduğu zaman, olunca |
deâ-ni | : beni davet etti, çağırdı |
fe | : artık, o halde |
el yestecîbû-lî | : onlar bana icabet etsinler |
ve li yu'minû bî | : ve bana âmenû olsunlar |
lealle-hum | : umulur ki böylece onlar |
yerşudûne | : irşada ulaşırlar, irşad olurlar |