ve el mutallakâtu | : ve boşanmış kadınlar |
yeterabbasne | : dururlar, beklerler |
bi enfusi-hinne | : kendi kendilerine |
selâsete | : üç |
kurûin | : dönem (hayz zamanı) |
ve lâ yahıllu | : ve helâl olmaz |
lehunne | : onlara (o kadınlara) |
en yektumne | : gizlemek |
mâ halaka | : yarattığı şey |
allâhu | : Allah |
fî erhâmi-hinne | : onların rahimlerinde |
in kunne | : eğer onlar (kadınlar) iseler |
yu'minne | : îmân ederler |
bi allâhi | : Allah'a |
ve el yevmi el âhıri | : ve son güne, sonraki güne, ahirete |
ve buûletu-hunne | : ve onların eşleri, kocaları |
ehakku | : daha çok hak sahibi |
bi reddi-hinne | : onlara geri dönmeye |
fî zâlike | : bunda |
in erâdû | : eğer isterlerse |
ıslâhan | : ıslâh etmek, düzeltmek |
ve lehunne | : ve onların (kadınların) vardır |
mislu ellezî | : onun misli, onun gibi |
aleyhinne | : onların üzerinde |
bi el ma'rûfi | : iyilik ile, örfe ve adete uygun olarak |
ve li er ricâli | : ve erkekler için, erkeklerin vardır |
aleyhinne | : onların üzerinde |
derecetun | : bir derece |
ve allâhu | : ve Allah |
azîzun | : azîzdir, üstündür |
hakîmun | : hakîmdir, hüküm sahibidir |