ve izâ | : ve olduğu zaman, olduğunda |
tallaktum(u) | : boşadınız |
en nisâe | : kadınlar |
fe | : o zaman, sonra, artık |
belagne | : erişti, ulaştı, tamamladı |
ecele-hunne | : onların (bekleme) süreleri |
fe emsikû-hunne | : artık onları tutun, alıkoyun |
bi ma'rûfin | : marufla, iyilikle, örf ve adete uygun |
ev | : veya |
serrihû-hunne | : onları serbest bırakın |
bi ma'rûfin | : marufla, iyilikle, örf ve adete uygun |
ve lâ tumsikû-hunne | : ve onları tutmayın |
dırâran | : zararla, zarar vererek |
li ta'tedû | : hakka tecavüz için |
ve men | : ve kim |
yef'al | : yapar |
zâlike | : bunu |
fe | : o zaman, sonra, artık, o taktirde |
kad | : olmuştu |
zaleme | : zulmetti, haksızlık yaptı |
nefse-hu | : kendi nefsine |
ve lâ tettehızû | : ve edinmeyin |
âyâti allâhi | : Allah'ın âyetleri |
huzuven | : alay konusu, eğlence |
ve uzkurû | : ve zikredin, hatırlayın |
ni'mete allâhi | : Allah'ın ni'meti |
aleykum | : sizin üzerinize, size |
ve mâ enzele | : ve indirdiği şey |
aleykum | : sizin üzerinize, size |
min el kitâbi | : kitaptan |
ve el hikmeti | : ve hikmet |
yeızu-kum | : size vazeder, öğüt verir, nasihat eder |
bi-hi | : onunla |
vettekû (ve ittekû) | : ve takva sahibi olun |
allâhe | : Allah'a |
va'lemû | : ve bilin, biliniz |
enne | : olduğunu |
allâhe | : Allah |
bi kulli şey'in | : herşeyi |
alîmun | : alîm, en iyi bilen |